Viran etti deprem, Eskitaş’ımı…
Bir anlık sarsıntı değil bu,
Asırlarca biriktirilmiş hatıraların
Bir nefeste yıkılışıdır.
Hani her sabah güneşin
Dağların arasından süzüldüğü o an vardı ya,
O ilk ışık Eskitaş’ın taşlarına vurur,
Köy birden dirilirdi…
İşte o ışık bile şimdi utangaç,
Adımlarını ürkek atıyor toprak üstünde.
Eskitaş’ın yolları…
Çocukların çıplak ayak sesleriyle büyüyen o tozlu patikalar…
Şimdi sessizlikle örtülü.
Bir çocuğun düşüp dizini kanattığı yerlerde
Artık yalnız rüzgârın iniltileri var.
Deprem yalnız evleri yıkmadı,
Ocakları söndürmedi sadece…
Bir ananın feryadıyla
Bir babanın çaresizliği yan yana düştü toprağa.
Duvardan kopan her taş
Bir yüreğin içine saplandı.
Bir ses kaldı geride:
"Allah’ım, köyümü koru…"
Eskitaş…
Sen bir köy değildin sadece,
Bizim çocukluğumuz,
Bizim ekmeğimiz,
Bizim gökyüzümüzdün.
Şimdi her yıkıntının başında
Gözyaşıyla yıkanmış bir dua duruyor.
Güneş doğuyor yine,
Ama eskisi gibi değil…
Sanki kıyametin ardından doğar gibi,
Sanki “sabredin” der gibi.
Biz de sabrediyoruz Eskitaş…
Her taşının altında bir hatıramız,
Her duvarının dibinde bir nefesimiz var.
Ağlıyoruz belki,
İçimize atarak, kimseye göstermeden…
Ama biliyorum:
Yıkıntıların arasından bir gün
Yeniden yükselir senin sesin.
Bir çocuk koşar yine sokaklarında,
Bir ninni dolar gecelerine,
Bir ocaktan duman tüter yeniden.
Ve ben…
Bu acının içinde titreyen kalbimle
Sana ses oluyorum Eskitaş.
Her mısram yaralardan süzülen bir çağlayandır,
Her kelimem bir ağıt gibi düşer toprağına.
Son sözüm
Bir imza değil,
Bir ah, bir iç çekiş, bir yemin olsun:
Bu yüreği delen sözleri yazan
Kederin yoldaşı, acının kulu…
Kul Ortak’tır.
KUL ORTAK
Baki OrtakKayıt Tarihi : 23.11.2025 00:09:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!