Sabiha–Halil: Modern Tasavvuf Mesnevisi
I. Bahar Kapısı – Rastlaşma
Kaldırım taşları ıslak, rüzgâr gizli sırlar fısıldıyor,
Şehrin gölgeleri birer bekçi, zamanı durduruyor.
Halil dükkânının gölgesinde bekler, sessiz bir nehir gibi,
Akmayan sularında kendi yüzünü görür.
Sabiha, sarı saçları rüzgârda dans ederken,
Gözleri gecenin içine sızan bir ışık gibi.
İlk bakışları, yıldızların çarpıştığı an,
Küllerinden doğacak bir aşkın ilk kıvılcımıydı.
Meyhane kapısı ardında bir sır, kırmızı şarap değil,
Kaderin rengi döner hece hece.
Sabiha “Hoş geldin” dedi, sesi uzak bir yolculuktan,
Halil kalbinin anahtarını sessizce verdi.
Saatler durdu, dünya kırıldı,
Ama iki ruh birbirini buldu.
Sokağın köşesinde ışık hüzmesi, bir dergâh gibi,
İlk adımlar, seyr ü sülûkün gizli yolu.
Her göz göze geliş bir semâ ritmi,
Kalpler sessizce zikre başlar gibi.
Halil’in eli, Sabiha’nın avuçlarında bir dua,
Başka hiçbir kelime gerekmezdi.
II. Yolun Başlangıcı – Gönül Yolu
11. Bir tasavvuf yolcusu gibi çıplak,
Dünya yükleri omuzlarında, kalpleri açık.
Halil, Sabiha’nın gözlerinde bir seyr ü sülûk haritası buldu,
Sabiha, Halil’in sessizliğinde kayboldu.
Her gülüş bir dergâhın avlusunda yanan kandil,
Her susuş Hak’tan gelen sır dolu bir bildi.
Bir gece Beyoğlu’nda, ışıklar ve gölgeler içinde,
İki beden ayrı, iki ruh birleşir gibi.
Sokak taşları, adımlarını kaydeder,
Şehrin gürültüsü bile onların fısıltısını duyar.
Halil, Sabiha’nın elini tuttuğunda,
Evren bir an durdu, kalpler aynı ritimde çarptı.
Sabiha, Halil’in bakışında kayboldu,
Her anı kutsal, her söz bir dua.
Bir kahve dükkanı köşesinde, sıcak buğular arasında,
Gözler konuştu, sözler suskun kaldı.
Şehir, iki ruhun ritmiyle titreşti,
Her lambada bir fani ruhun şahitliği vardı.
Halil, Sabiha’ya bakarken,
Zaman bir oydu, geçmiş ve gelecek tek oldu.
III. Derinleşme – Tutku ve Muhabbet
21. Günler geçti, şehir onların sırlarını bilmeden yürüdü,
Gönüller genişledi, bedenler sıkıştı.
Halil, Sabiha’nın yaralarını elleriyle sardı,
Sabiha Halil’in taş kalbini inceltti, yumuşattı.
Aşk, ekmek ve su gibi oldu,
Sükût, secde ve dua gibi.
Bir sahne: Halil’in ceketini alıp Sabiha’nın yanına taşınması,
Dünya dışarıda kaldı, sadece o aşk vardı.
Arzu ve sevgi, iki ruhun iç içe geçtiği ayna,
Her bakış bir hakikati gösteren simge.
Bir akşam kulüpte, göz göze geldiğinde,
Her şey anlaşılmış, kelimeler yetmez oldu.
Şehir, onların aşkına tanık oldu, ama görmezden geldi,
Çünkü bazı mucizeler yalnızca gözle değil, ruhla görülür.
Sabiha, Halil’in gözlerinde kendini keşfetti,
Her giz, her sır bir nur parçası oldu.
Halil, Sabiha’nın adımlarını takip etti,
Her iz, maneviyatın yolu gibi açıldı.
Sokak lambaları, kalplerde birer mihrap,
Şehrin sesi, aşkın ezgisine dönüştü.
Sabiha’nın gülüşü, Halil’in içindeki karanlığı aydınlattı,
Kederler sevgiyle çözülüp eriyordu.
Her dokunuş, bir tasavvuf ilahisi,
Bedenler geçici, ruhlar sonsuz bir bahçe.
IV. Ayrılık Hicreti – Kaçınılmaz Son
33. Fakat seyr ü sülûk bir imtihan kapısına dayanır,
Hakikat, sevgiyi ateşte sınar.
Sabiha: “Çok eskiden rastlaşacaktık,”
Söz, göğün ortasında kanadı kırık bir turna gibi düştü yere.
Halil sustu; bazı ayrılıklar konuşulmaz,
Bazı dualar yarım kalması için yazılır.
Geceler uzadı, yıldızlar uzak kaldı,
Fakat her hatıra bir manevi ışık olarak yandı.
Halil, sessizlikte Hak’tan ses duydu,
Sabiha, kendi içine gömülüp yeniden doğdu.
Ayrılık, bedenle değil, gönülle tamamlandı,
Her ayrılık, ruhun derinliğinde vuslat oldu.
Şehir boşaldı, ama kalpler dolup taştı,
Kırık bir pencere ardında yeni umutlar belirdi.
Halil’in yalnızlığı, meditasyon gibi,
Her adımında Hak’la konuşuyordu.
Sabiha, rüzgârda süzülen bir yaprak gibi,
Her dokunuşunda Halil’in hatırasını taşıdı.
Gözyaşları dua oldu,
Sessizlik bir semazen gibi döndü.
Ayrılık, aşkın en büyük öğretmeni,
Acı, sevginin kutsal mürekkebi oldu.
Halil, her nefeste sabrı öğrendi,
Sabiha, her adımda teslimiyeti tattı.
V. Hakikate Yolculuk – İçsel Seyr ü Sülûk
45. Artık aşk, Yaradan’a açılan bir kapı,
Hatıralar ilahi bir derste satır başı.
Halil, işyerinde sessiz, ama iç dünyasında zengin,
Sabiha, sokaklarda yürürken kalbinde ışık taşıyor.
Her adım, her nefes, birer zikr, birer dua,
Ayrılık da vuslat da birer aynada yansıma.
İnsan, rızalık yolunda olursa,
Her kayıp, bir kazanç, her acı bir nimet olur.
Gönül, sadece sevgiyi değil, şefkati öğrenir,
Aşkın özünde insan-ı kâmil yatıyor.
Sabiha, Halil’in adını anarken,
Ses, gökyüzünde yankılanan bir ilahi oldu.
Halil, Sabiha’ya dair her hatırayı kutsadı,
Her an, bir mürşit rehberliğinde anlam kazandı.
Zaman ve mekân artık bir sınır değildi,
Kalpler, sonsuz bir haritada buluşuyordu.
Şehir, aşkın manevi yankısıyla titreşti,
Sokak lambaları birer kandil oldu.
Halil’in yalnızlığı, içsel bir cemaat,
Sabiha’nın yürüyüşü, duaların dansı oldu.
Ayrılık ve vuslat, birer zikr ü secde,
Kalpler, Hak’ta birleştiği an huzur buldu.
Her fısıltı, her bakış, manevi bir aynaydı,
Aşk, varoluşun özünü gösterdi.
VI. Hâtime – Vuslat ve Hakikat
57. Ey okuyan! Bu hikâye iki âşığın değil,
İki yolcunun, Hak yolundaki seyr ü sülûk dilidir.
Anla ki bazen vuslat, bedenle olmaz,
Gönül gönüle, Hak’ta tamamlanır.
Ve bil ki bazı ayrılıklar, hakikatin ta kendisidir,
Çünkü asıl kavuşma, bu dünyada değil, O’nun huzurundadır.
Her bakış, her susuş, birer maneviyat ışığıdır,
Ayrılık ve vuslat, aşkın sonsuz döngüsüdür.
Filmdeki her kare, her bakış, her sessizlik,
Ruhun aynasında, hakikate açılan kapıdır.
Beyoğlu geceleri, kırık sokak lambaları,
Halil ve Sabiha’nın aşkı, metafizik bir nehir.
Kahve dükkanlarında fısıltılar, sessizlikte dua,
Rüzgâr, aşkın rızalık yolunu taşır.
Şehir, onların aşkına tanık olurken,
İnsan-ı kâmil olmanın sırlarını sakladı.
Halil’in sessizliği, sabrın dili,
Sabiha’nın bakışı, teslimiyetin aynası.
Ayrılık, vuslat, seyr ü sülûk;
Hepsi birer maneviyat haritası.
Rüzgâr, eski hatıraları uçurur,
Kalpler, Hak ile dolup taşar.
Her adım, bir zikr, her nefes, bir dua,
Ayrılık ve vuslat bir bütün olur.
İnsan, aşkın hakikatini gördüğünde,
Artık hiçbir dünya sınırı onu bağlamaz.
Halil ve Sabiha, rızalık yolunda,
Kendi içlerindeki cennetleri keşfeder.
Gözlerdeki ışık, kalpteki nur,
Her ayrılık bir vuslat yoludur.
Zaman geçer, şehir değişir,
Ama aşkın maneviyatı kalır.
Beyitler, film karelerine düşen ışık gibi,
Her hatıra, sonsuz bir yolculuk olur.
Halil’in yalnızlığı, Sabiha’nın adımlarında anlam bulur,
Ayrılık ve vuslat, birer seyr ü sülûk dersi.
İnsan-ı kâmil, hakikati bilir,
Her kayıp bir kazanç, her acı bir nur.
Ayrılık, vuslat, her an bir metafor,
Her bakış, ruhun derinliklerinde bir işaret.
Halil ve Sabiha, sadece âşık değil,
Seyr ü sülûkün iki yolcusu.
Hak’ta birleşen kalpler,
Zamanın ve mekânın ötesine akar.
Film biter, sahne kararır,
Ama aşkın nuruyla ruhlar devam eder.
Ey okuyan! Anla ki gerçek aşk,
Gönüllerde, Hak yolunda ve rızalıkta bulunur.
Kayıt Tarihi : 15.8.2025 00:53:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hak, Muhammed, Ali. Ey dede, dil verdim baş kaldır, döktüğünü doldur, ağlattığını güldür, yıktığını yap, incinme, incitme, dar gel doğru söyle." diyene RIZALIK yolunda denilir. Bir köpek komşusunun kümesinde komşusundan izin almadan komşusunun tavuklarını yedi bunu hayvan olarak yaparak iyi ya da kötü olduğunu bilemez bazı insanlar surette insan olabilir yaptığının iyi ya da kötü olduğunu bilmiyorsa sırette hayvandır. Yaptığının iyi ya da kötü olduğu bilincine varırsa surette insan sırette insan olur. Yediği tavukların parasını yediği tavukların sahibine verdi rızalık aldıysa surette insan sırette insanaı kamil olur rızalık yolunda olur. Ayağıma taş dolansa kendimden bilirim. El gövdenin kaşındığı yeri bilir. Arifler kamiller özünü yoklar cahiller kendini aklar. İnsanı kamil özünü yoklar eksiğini kusurunu bulur maddi manevi zarar verdiği mazlumun zararını ziyanını tazmin eder rızalık yoluna girer. Akla mantığa bilime fenne yakın olana İNSAN denilir sevgi merhamet vicdan ahlâk sahibi olana İNSAN denilir hak hukuk adalet rızalık yolunda olana İNSAN denilir alınteri dökerek emek harcayarak iş değer emek üreterek HeLâL kazanç elde edene İNSAN denilir Allah'ı insan yarattı bakışıyla bakıyorum. Vesikalı Yarim filmini tematik olarak ve karakterleri inceliyorum analiz sentez çözümleme yapıyorum: Vesikalı Yarim: Tematik Analiz ve Sentez 1. Temalar ve Rızalık Perspektifi İmkânsız Aşk ve Sorumluluk: Halil ve Sabiha arasındaki aşk, rızalık perspektifinde değerlendirildiğinde, her iki karakterin de yaptıkları eylemlerin sorumluluğunu taşıması üzerinden okunabilir. Halil, Sabiha’ya duyduğu aşkı, evli oluşu ve mevcut hayatıyla çatışan sorumlulukları nedeniyle sınırlamak zorunda kalır. Bu, “yaptığının iyi ya da kötü olduğunu bilme bilinci” ile ilgilidir; Halil, Sabiha’yı incitmemek için seçimler yapar ve bu seçimler onu rızalık yoluna yönlendirir. Toplumsal Kısıtlar ve İnsanlık: Sabiha, pavyon çalışanı olarak toplumun gözünde dışlanmış bir figürdür. Ancak rızalık perspektifinde, Sabiha da kendi sorumluluğunu taşır; aşkı ve arzusu çerçevesinde seçimler yapar, kendi değerini ve özgürlüğünü korur. Toplumun önyargıları, bireyin insanlık seviyesini belirlemez; bilincin, vicdanın ve eylemin niteliği belirleyicidir. Özünü Yoklama ve Kamil İnsan: Filmde Halil’in eve dönüşü ve Sabiha’nın yalnız yürüyüşü, karakterlerin kendi içlerini yoklamaları ve eylemlerinin sonuçlarını kabullenmelerine işaret eder. Bu, tıpkı senin verdiğin rızalık örneğinde olduğu gibi “yıktığını yap, döktüğünü doldur” anlayışıyla paralellik gösterir. 2. Karakter Analizi ve Rızalık İlişkisi Halil Mahalleli, evli bir adam, geleneksel değerleri temsil eder. Sabiha’ya duyduğu aşk, rızalık yolunu sınar: Aşkını yaşamak isteği ile aileye ve topluma olan sorumluluğu çatışır. Rızalık perspektifinde Halil, zarar verdiği olası kişi ve değerleri (eş, aile, mahalle) gözetir; bu bilinç ile sırette insan, özde kamil insan olarak hareket eder. Sabiha Dışarıdan “vesikalı” olarak tanımlansa da filmde özgün bir birey olarak sunulur. Toplumun ona biçtiği rol (femme fatale veya fedakâr kadın) yerine kendi seçimlerini yapar. Rızalık perspektifinde Sabiha, Halil’in evli olduğunu öğrenip sınır koymasıyla özünde vicdanlı ve ahlâklı davranır; bu, onun sırette ve özde insan olduğunu gösterir. 3. Tematik Katmanlar (Tema / Katman) (Açıklama (Rızalık Çerçevesi) İmkânsız Aşk: Halil ve Sabiha aşkı, toplumsal ve kişisel sorumluluklar çerçevesinde sınırlandırılır. Yapılan seçimler, zarar ve rızalık bilinciyle belirlenir. Toplumsal Normlar: Mahalle, aile, pavyon gibi ortamlar karakterlerin hareket alanını sınırlar; ama vicdan ve sorumluluk, karakterleri yönlendirir. Kadın Temsili: Sabiha, melodramatik kalıpları aşan bir figürdür; kendi değerini ve özgürlüğünü koruyarak rızalık ve insan olma bilincini gösterir. Özünü Yoklama ve Vicdan: Karakterler, yaptıklarının sonuçlarını değerlendirir; Halil eve dönerken ve Sabiha yalnız yürürken bu süreci izleyiciye yansıtır. Modernlik – Gelenek Çatışması: Halil’in mahalle yaşantısı ve Sabiha’nın modern yaşamı arasındaki çatışma, bilinçli seçimlerle aşılır. 4. Sentez ve Çözümleme Vesikalı Yarim, sadece bir aşk filmi değil, insanın rızalık yolunda eylemlerinin sonuçlarını ölçtüğü bir etik alegoridir. Karakterlerin eylemleri ve seçimleri, rızalık, vicdan ve bilgelik kavramları üzerinden değerlendirilir; bu açıdan film, “insan olmak” ve “insanı kamil yapmak” üzerine tematik bir çalışma sunar. Filmde aşkın imkânsızlığı, toplumsal baskı ve modern-gelenek çatışması, karakterlerin içsel bilincine ve vicdanına paralel işlenir. Sabiha ve Halil, yaptıkları eylemlerde iyi-kötü bilincine sahip oldukları için sırf surette değil, özde de insan olmayı temsil ederler.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!