Bir gün gittin...
Ne bir söz bıraktın ardında,
Ne de düşlerimin içine tutunacak bir sıcaklık.
Bir sandal gibi bağlıydım sana,
İpim senin elindeydi,
Sen kestin.
Gidişin, kapının gıcırtısından daha çok yankılandı içimde,
Bir ses bıraktı…
Ve o ses, günlerce susturamadığım
Bir şairin dizelerinde yankı buldu.
"Bir insan bir insanı bırakır mı?" dedim,
Özdemir’in gölgesinde,
Kısa cümleler kurdum sana dair,
Kısa ama delici…
Gözlerini son kez gördüğümde
İçimde bir tarih yandı,
Cahit gibi düşündüm:
“Ölüm bize ne uzak,
Sevda ne yakın...”
Ama sen yoktun,
Ve her gidiş biraz ölümdü zaten.
Seninle konuşurken,
Bir zamanlar içimde büyüyen çocuk
Sustu.
Nazım’ın sesinden fırlayan
İsyankâr bir aşk gibi
Bir veda büyüttüm dilimde,
Ama söyleyemedim:
“Gitme, dur!”
Çünkü sen çoktan
Bir başka şiirin içine düşmüştün.
Şimdi mevsimler sırayla geçiyor,
Adını anmadan.
Bir tek ben kalıyorum ardında,
Ve aynalarda yalnız kendimi değil,
Seni de seyrediyorum,
Çünkü insan, en çok terk edenini
Hatırlar sabahları.
Bir yudum çay içiyorum
Ama tadı kalmamış,
Kitapların arasından gözlerin fırlıyor
Ama bakmıyorlar bana,
Bakmıyorlar...
Ben seni
Bir özlem gibi değil artık,
Bir yara gibi taşıyorum.
Her yaz gecesi,
Bir eski mektubun kokusu gibi
Çöküyorsun üstüme.
Ve ellerin…
En çok ellerini özlüyorum.
Bir şairin dediği gibi:
"Bir elin nesi var
yokluğu var…"
Artık şiir yazmıyorum sana,
Çünkü sen en güzel şiirdin,
Ve en çok,
İçinden çıkamadığım…
Kayıt Tarihi : 4.7.2025 21:08:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!