Vaktidir Artık Vuslatın Şiiri - Kasım Ko ...

Kasım Kobakçı
2524

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Vaktidir Artık Vuslatın

Girmiş olsa da,
    araya dağlar,
Tekrar vardığında,
    o kutlu nöbete,
Ne bıraktığın mevzi,
    eynı siperdir,
        ne de sen aynı er...
*
Ne çelik miğferin, miğfer,
    ne de karlı bir yamaca,
        tırmandığın postalın
            eski postaldır,
                tekrar yürüdüğünde sen,
Ne ay ışığı,
    ne de yıldızlar,
Yerli yerindedir oysa hala,
    senin o çelik iraden,
Bir tepede,
    veya sarp bir kayada,
Teslim etmezler asla,
    o sancağı.
*
Ne sorgularsın yorgunluğunu,
    ne de uykusuzluğunu,
Bir şafağa doğar,
    şerefli ve onurlu,
Bir hudut karakolu,
    bir de vatanın ayazlı gecesi.
*
Ne şehidinin kanının,
    yerde kalmaması için,
        tetikteki parmağını,
            gevşetmezsin bir an,
Ne de için ürperir,
    dağların uğultusuyla,
Arkandadır bütün millet,
    karışmakta duaları dualarına,
Yaslandığın,
    o vatanın.
*
Değilse de vakti,
    syarsın saniyelerini,
Sezersin çünkü,
    düşmanın gölgesini,
Yürekte ateştir,
    çünkü nöbet,
Güneş ateşi gibi değil o,
    çizer en fazla,
        cesaretin
            düşman üzerindeki yansımasını.
*
Bir düşün bakalım sen,
    kim bilir hangi destanın,
        yüzyıllar önceki
            bir cenk akşamında,
Şimdi miydi yoksa,
    gelip bu toprağa sancağı diken,
İsimsiz bir neferin,
    gözleriyle mi bakıyorsun ufka hala,
Sen hala,
    bin yıl önceki sen misin.
*
Ne rüzgarlar fısıldarlar,
    başka bir türkü,
Ne de sen olursun,
    bir başka asker,
İtirafçıdır alnındaki terin,
    bugüne tutkulu,
        bakışlarındaki kararlılık.
*
İçinde belki,
    onca yeminden arta kalan,
        birkaç mısra,
Sensin eyleyen,
    şahidi tarih,
Ne kadar da kutsal,
    al bir bayrak gibisin,
Her şafakta doğar,
    her boru sesinde dikilirsin.
*
Nöbetleşir oysa,
    gündüzlerle geceler,
Şimdi gece gündüzün,
    gündüz gecenin bekçisi,
Ve dahi, def etme vaktidir,
    tümden haramı,
Bir yığın,
    hain planla beraber.
*
Elinde bir silah,
    ilk mermisi namluda bekleyen,
İçi vatan dolu,
    bir yürek,
Bir yığın anı,
    al kan rengi hayallerin,
Dalında ana duası,
    şehadet kokan arzuların.
*
Af edersin,
    o kahraman mıydın yoksa sen,
Her gece,
    vatan dağlarını bekleyen,
Her gece uykusuz,
    cesur ve imanlı,
Bayrağa dalıp giden,
    uzun uzun sonra,
Duymasın aman düşman,
    şafak sökecek,
        biliyorsun birazdan.
*
Ya da aramızdaki sırları,
    söylemem ben kimselere,
Bir siperin içinde,
    ayaza direndiğini,
Yüreğine gömüp,
    bir yığın özlemi,
Ne kadar da çok şereflisin,
    ne kadar da çok yoldaşın var,
Bir yığın şehit,
    bir yığın gazi.
*
Biliyor musun aslında,
    tekrar doğduğunda sen,
Olabilirsin aynı er belki,
    cennette yerin belki,
Değişen en fazla,
    kaderdir belki,
İçinden geçip giden,
    ordular gibi,
        birkaç kutlu zafer.
*
Ve bayrak
    ve uğruna can verdiğin bu toprak,
Sen değilsin,
    en fazla değişen,
Sevdadır,
    belli ki.
*
Bir görevin sonundasın
    şimdi sen,
Veya bir opersyonun,
    başındaki kahramansın,
Ya onlar,
    kalırlar mı,
Aynı bayrak altında,
    hep hain, hep çıyan.
*
Ne sen,
    ne de vatan,
Olmasak da yani,
    o sıcak yataklarda,
Olmasa yani,
    o üzeri ay yıldızlı al bayrak,
Birkaç siper,
    birkaç nefer,
Ve ucu şehadete açılan,
    birçok kutlu yol,
Bir komutan,
    ve olmasa da bir dinleyen...
*
Bir de o,
    cesaret ve fedakarlığın,
O şeref defteri,
    adını aramayı unutmadığın,
        upuzun şehit listeleri,
Öğrenemediğin,
    pek çok şey,
Mesela korkmak,
    mesela vazgeçmek gibi,
*
Hiç korkun yok muydu,
    peki ya senin,
Birkaç kurşun sesiyle mi,
    sınırlıydı cesaretin,
        ve yeminin,
Hayatta mısın hala,
    nöbette misin hala,
Seviyor musun,
    vatanını hala,
Şu dağı mesela,
    ne kadar da emanetti oysa sana.
*
Saat dörttür,
    gecenin sonu ve şafaktır,
Zor bir an gibi görünmekte,
    ilk bakışta,
Savunmak için oysa bu vatanı,
    en iyi saatir dört.
*
Geliyor dağlardan,
    borunun sesi,
Ne arazide ayak izin,
    ne de hayalin kalmış dürbünde,
Çoktan çıkmışlar,
    hayatının asli meselesi olmaktan,
Yine kurşun yağıyor,
    vatan toprağına.
*
Terk ediyorsun,
    bu dünyayı,
Bir sancağın,
    kim bilir kaçıncı dalgasında,
Uzaktan tekbir sesleri gelirken,
    ya da çok yakından,
İçip şehadet şerbetini,
    gülümsüyorsun.
*
Yanmamış mıydın yoksa,
    imanın ateşinde,
Korlaşmadı mı,
    hala yüreğin,
O zaman,
    Rabbinin kollarına
        bırak kendini,
Şehitliğin o güzel yanına,
    gönderde olsun bayrak ve sen,
Bir cennet kuşu gibi,
    selam söyle artık peygambere.
*
Ve sen belki bir cennetin,
    kim bilir hangi bahçesinde,
        hangi makamında,
Kutlu bir zaferin,
    kelimeleri ruhunda,
Kerışır ezanların sesine,
    derin duaların,
Huzur akar,
    koskoca sonsuzluğa,
Almışsın müjdeleri yanına,
    vaktidir artık vuslatın.

Kasım Kobakçı
Kayıt Tarihi : 28.6.2025 17:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!