Rüzgarda yaprak olmayı,gecelerde yıldız olmayı, semadan avuçlara dökülen yagmur olmayı, sabahları seviyorum.. Filmleri, türküleri, kulagımı okşayan melodileri, kitapları, sıcak ekmegi, kalabalık sofraları, bebekleri,insanları seviyorum.. Sabah g ... 
Rüzgarda yaprak olmayı,gecelerde yıldız olmayı, semadan avuçlara dökülen yagmur olmayı, sabahları seviyorum.. Filmleri, türküleri, kulagımı okşayan melodileri, kitapları, sıcak ekmegi, kalabalık sofraları, bebekleri,insanları seviyorum.. Sabah g ... 
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Yagmurum Ben Hakkında Yazılanlar Sayfası Antoloji.com
31 Ekim 2025 Cuma - 16:44:37

24.08.2010 - 16:50
ABLAMM, CAN ABLAM, BU ŞİİR SANA DOĞUM GÜNÜ HEDİYEM, NİCE MUTLU YILLARA, DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN, İYİ Kİ VARSIN ve İYİ Kİ DOĞMUŞSUN :)))
GÜLÇOCUK
YAĞMURUM BEN
Kendimi o gökyüzünden aşağı dökerim
Bir yıldız gözyaşlarını saklar bağrıma
Yağarım her kasım
Bir sevinç telaşıyla her nisan,
Ve çırıl çıplak bir çocuk gibi
Doğduğum her ağustos ayı
Yağmurum ben
Okyanuslara yağarım
Denizlere ve göllere
Toprağın yüzünü yıkarım
Alnıma çil çil,
Kendi kaderimi yazarım
Yağmurum ben
Düştüğüm yere yazılır benim kaderim
Bulutların gözyaşı derler bana
Ve şimşeklerin çocuğu
Rüzgârın kızıyım ben
Oradan oraya savurur damlalarımı
Ağlamaz ki Bulutlar
Ağlayan benim,
Yağmurum ben…
Ellerini uzat bana, uzan göğe
Ben topladığım tüm damlalarımı dökeyim
Yanan yüreğine
Kaldır başını göğe
Göreyim o alnını pırıl pırıl
Yağmurum ben, yağmur
Kaderim düştüğüm yere yazılır.
24.08.2010 - 01:08
nice yıllara bitanesi. Hayat hep sana mutluluk ve huzur getirsin asil kadın. Sevdiklerinle hep sevildigin güzel bir ömür diliyorum. Seni çookk seviyorum pisicik :)
14.08.2010 - 23:31
GEL...
Biliyorum, konuşacak birşeyimiz yok
Ama yine de gözlerini al gel
Elindeki yarayı, suskunluğunu, acemiliğini
Beni biri severse inanmam
Seni biri severse utanırsın
Bilmediğin bir hastalığa acımak gibi bile olsa gel
Biliyorum konuşucak bir şeyimiz yok
Ama ızdırabım sende, mutlaka al da gel...
CEZMİ ERSÖZ
14.08.2010 - 17:23
DÜNYADA Kİ KUMSALLARIN KUM TANELERİMİ DAHA FAZLADIR
BİR GECENİN YILDIZLARIMI DAHA ÇOKTUR GÖKYÜZÜNDE, BİR YAĞMURUN DAMLALARI MI YOKSA
BİLMİYORUM AMA EN ÇOK YAĞMUR DAMLALARINI SEVİYORUM, HEM GÖKYÜZÜNDEN YAĞIYORLAR HEM DE KUMSALI ISLATIYORLAR,
ABLAM, CAN ABLAM BİLİYORUM SEN YAĞMURSUN, DAMLALARIN BEREKET, SUYUN MUCİZE, HER YAĞIŞINDA DIŞARI ATIYORUM KENDİMİ, ISLANAMAK İSTİYORUM...
GÜLÇOCUK
14.08.2010 - 12:00
Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın
Biri seni bulacak
Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan
Bi...raz ürkeceksin.!
Ne kadar dirensen de nafile.
...İnsansın sonuçta, seveceksin
Eski acılara bakıp da küsme sevdalara
Gâvura kızıp da oruç bozulmaz.!
Sök at kafandan acaba'ları.!
BİR KEMİK AYNI YERDEN İKİ DEFA KIRILMAZ...'
Can Yücel
07.08.2010 - 14:45
Tam yılın aşk aylarında
İstiklal barlarında her gece coşarken
Tüm sıkı dostlar yanımda
Boş kadehler masamda dolarken, taşarken
Onu gördüm karşımda
Bir edepsiz merhaba
Geldi ve ansızın oturdu inadına
Bir offf çekip Allah dedim
Böylesini ben hiç görmedim
Diğerleri sadece sevebilir ama
Bense uğruna ölebilirim
Bir ahh çekip dünya dedim
Bu gece bana dar mı? Her yerin
Gözlerime baksan inanacaksan
Söyle rakı, rakı, rakı büyük
son 3 gün :)))
28.07.2010 - 13:43
Bekle beni, döneceğim ben.
Çok çok, bıkmadan bekle!
Sarı yağmurların
Hüznü basınca,
Kar kasıp kavururken,
Kızgın sıcaklarda bekle.
Başkaları dünden unutulmuşken,
Beklenmedikleri zaman bekle.
Uzak yerlerden mektuplar kesilince
Bekle beni.
Birlikte bekleyenlerin beklemekten
Usandığına bakma, bekle.
Bekle beni, döneceğim.
...
Bütün sır.. senin
Başkalarının bilmediği gibi beklemeyi bilmende...
Konstantin Simonov
23.07.2010 - 10:47
YAĞMUR
Yağmurun bazen ardı arkası kesilmeksizin, hiç ama hiç durmaksızın 20-25 gün yağdığı, sokak aralarının bile rutubet koktuğu, yosun bağladığı, şemsiyenin vücudun doğal bir uzvuna dönüştüğü bir memlekette nasıl olur da yağmurun üç-beş ismi olabilir?
Hepi topu sağanak, çise, bardaktan boşanırcasına. Çok zorlasam mevsimlerde genişleyen anlamlarla ya da ikinci bir isimden medet umarak kurulan tamlamalarla birkaç tane daha: Ahmak ıslatan, yaz yağmuru, nisan yağmuru, bahar yağmuru, kış yağmuru, kasım yağmuru, bir çokluk ekinde ışıklanmış kırkikindi yağmurları. Belki benim şu anda aklıma gelmeyen ya da tümden cahili olduğum bir-iki isim daha.
Çok az. Hani kelimeler hayata aynaydı? Hani hayatı kelimelerden okumak mümkündü en fazla? Hani, Eskimoların dilinde kar yağışına, Fransızcada aşka, Kazakçada geyiğin farklı mevsimlerdeki hüviyetine, Arapçada devenin her haline ilişkin otuzar civarında kelime vardı?
Öyle üç-beş kelimeye sığmaz, yağmur bu. Sabah yağanı akşam yağanı, kesilip de başlayanı, durup durup yeniden yağanı var. Yağmazsa hatırlanmayanı, yağarsa unutulmayanı. Ufukta görüneni, görünüp de gelmeyeni, ağırlaşmış bulutlardan ha düştü ha düşeni var. Vaad edip de vermeyeni, başlayıp ardı arkası kesileni. İçinden karanfil kokusu, fesleğen bahçesi, bahar dalı geçeni. Işıklı bahçelere sicim sicim, iplik iplik ineni, elma çiçek vereni.
Ekim akşam üzeri kaldırımlara ışık topları dökeni, kestanecilerin tebessümüne refakat edeni, bir kucak nergise, beklenmedik bir hikâyeye bitişip de, yazdan sıyrılmış ruhlara hayat vereni var. Kasım başında sayılı gün fırtınasıyla kışa döneni. Kuru çınar yapraklarına usul usul, iri iri düşüp ders böleni. Kül renkli ve adamakıllı yabancı bir sonbahar içinde yol alırken kompartıman camlarından süzülüp süzülüp ineni.
Rüzgârın önünde savrula savrula yağması, yolda izde esip savurması var. Yıldırımla, şimşekle, gök gürültüsüyle geleni, gelip de gitmeyeni, sessiz sedasız başlayıp da bitmeyeni. Öyle ince ince, eğri eğri değil, dağı da denizi de sisinde, kurşunisinde yok edeni, yer ile gökleri birleştireni, yaşanmışı da yaşanmamışı da alt üst edeni, ufuk çizgisini silip süpüreni. Kamçı gibi döveni. Ürküteni.
Serin suyun kuru toprağa inmesinde seyredilirmiş yağmurun en güzeli. Tamam, suyun toprağa karışması var. Lâkin gözden kaçanı, ırmağa, göle yağan yağmur var. Hele hele, yalnızca suyun kıyısında yaşayanlar bilir, yağmur bu, denize düşmesi var. Suyun su üzerinde rengi, biçimi, harikulâdesi var. Suyun suya karışması var.
'Suyun ahlâkı temizdir ateşe bir tek o karşı koyabilir', diyor Bachelard Ateşin Psikanalizi'nde. Ateşten bahsederken suyu anmadan olmuyor yani. Ateşe karşı su var. Kadim bir hikâyenin süreğinde yağmurun azap günlerinin üstüne inmişliği var. Gaflete merhamet edeni, hatanın, günahın, yanılgının azabını pirüpak, cehennem narını 'serinlik selâmet' edeni var. O yağmazsa bu acıya katlanılmaz, olanı var. Lâl ü ebkem değil yağmur. Sese ses vermesi var. Onca kırılmış ümidin ama yine de tükenmemiş güzellik niyetinin üzerine inmesi var. Göz pınarına düşeni, yanaktan süzüleni, kana tere karışanı, her hikâyenin sonunda yağanı var.
Hüznün iflâh olmaz heveslilerine hayat. Güneşten sonra yağanı, yağdıktan sonra güneş açtıranı, bulutlarıyla cennet hatırası kılınanı. Ama daha çok hayat. Demem o ki kardan sonra yağarsa bir hayal kırıklığına dönüşmesi var.
Her şey gibi yağmur da aynı anda iki şey; iki kişiliği, iki hüviyeti var. Yılanın ağzında ağu, istiridyenin karnında gevher, Mevlevi tasında şifa. Yüzünü rahmetken zahmete, nimetken eziyete çevirmesi, lûtfederken külfet etmesi, can suyu verirken çürütmesi var. Yarı yollarda koyanı, sel olup boğanı, sabah yağarsa korkulmayanı, akşama kalırsa Allah korusun, olanı. Dalga dalga üstüne, dereleri yataklarından boşaltanı, ırmakları taşıranı var.
Yağmur bu, içinde kendi tezadı, kendi cehennemi. Kerbelâ'ya ineni, Tufana ekleneni.
Bu kadar çok hale bu kadar az isim. Besbelli yağmura ilişkin henüz öğrenilmemiş daha bir çok isimler var.
11.07.2010 - 09:43
Kararır gökyüzü ansızın,
Çarpar bulutlar kahrederek,
Ve bir ateş yanar...
Bulutlar yanar,
Yürek yanar.
Sonra tek tek düşer damlalar,
Toprak kokar,
Yağmur kokar.
Bir ateş yanar rüzgârında,
Bin ateş söner.
Ben yağmurum
gününe ve gecene yağan.
Kararırsa bulutların ansızın,
Ve şimşekler çakarsa özünde,
Bak gözündeyim.
Önce tek tek,
Sonra sel olurum göğsüne...
Aydınlanırsa yüreğin,
Güneşler açarsa yüzünde,
Neşeyim şimdi özünde.
Yürürken bahtının yollarında
Yalnız ve dalgın,
Ve görürsen açmış
Bir dal çiğdem
Üzerinde çiğ damlası.
O, benim.
Sabahları dağılırken bulutlar
Yürüyorsan sokaklarda
Düşünüyorsan
nisan yağmurlarını
Havayı kokla
O, benim.
Ararsa ellerin ellerimi
gözlerinde yağmurlar,
Üzülme.
Yum gözlerini usuldan.
Bak yüreğindeyim.
Estirme hüzün rüzgârlarını
Kov sahilinden deli dalgaları
Sakin serin pınarlarda çağlar damlalarım.
Dağlardan esen meltemlerde,
Akan çeşmende benim.
Yıka yüreğini temiz sularımda,
Gönlünde melankoli kalmasın
Şifalıdır damlalarım,
Ben yağmurum,
Yağmur;
Benim...
Çiğdem Altınöz
22.03.2010 - 13:26
kendisiyle barışık, samimi, içten ve sıcak biri...
Toplam 82 mesaj bulundu