Fatih Yılmaz Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • KENNEDY SUİKASTİ

    02.10.2006 - 19:49

    Kennedy İsrail'i uyardı; öldürüldü

    İsrail’in, nükleer çalışmalarından dolayı İran’a saldıracağı haberleri kamuoyunu meşgul ederken, İsrail’in nükleer çalışmaları sebebiyle ABD eski Başkanı John Fitzgerald Kennedy’den uyarı mektubu aldığı ortaya çıktı.

    Yeni Asya’nın ele geçirdiği belge, ABD Başkanı John Fitzgerald Kennedy tarafından, öldürülmesinden yaklaşık 5 ay önce dönemin İsrail Başbakanı Levi Eshkol’a yazılmış 3 sayfalık bir mektup. Her sayfasının üstünde ve altında “secret-gizli” ibaresi olan mektup, dönemin ABD Tel Aviv Büyükelçisi Walworth Barbour tarafından “Başkan Kennedy’den size ulaştırmam istenen mektup zarfın içindedir” ön yazısıyla İsrail Başbakanı Levi Eshkol’a sunulmuş. Mektup üzerinde tarih yok, ancak sunum yazısında 5 Temmuz 1963 tarihi görülüyor. Mektubun neredeyse her bir cümlesi, diplomatik bir tehdit içeriyor. Örneğin Başkan Kennedy, Levi Eşkol’ü, İsrail’in nükleer çalışmalarına dair güvenilir bilgi elde edememeleri durumunda “Amerika’nın İsrail’e olan taahhütleri ve İsrail’i desteklemesi ciddi şekilde tehlikeye girebilir” diye uyarıyor. Kennedy’nin bu uyarısı dönemin şartları dikkate alındığında “İsrail gelecekte var olmak istiyorsa Dimona Nükleer Santrali’ni Amerikan uzmanlarının denetimine açmalıdır” yorumunu güçlendiriyor.

    VANUNU: SUİKASTIN SEBEBİ İSRAİL’E BASKI

    Bir Amerikan kanalı olan CNN İnternetinal, Kennedy’yi “ABD’nin Katolik ve Mason olmayan ilk başkanı” olarak tanıtıyor. İsrail’in nükleer sırlarını deşifre eden ve bu sebeple 18 yıl hapis yatan Dimona Nükleer Reaktörü eski çalışanı Mordechai Vanunu da, Kennedy’nin, Dimona Nükleer Reaktörü’ndeki çalışmaların aydınlığa kavuşturulması için İsrail yönetimine baskı yapması sebebiyle suikasta uğradığına dair “gerçeğe yakın işaretler” bulunduğunu ileri sürmüştü. Başkan Kennedy’ye ait bu mektub, Vanunu’nun iddiasının doğruluğunu güçlendiriyor.

    BAŞKAN KENNEDY SUİKASTİ

    ABD Başkanı John F. Kennedy, 1963 yılında, Dallas’ta uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetmişti. ABD halkının en sevdiği başkanlardan biri olan Kennedy’nin öldürülmesiyle ilgili olarak binlerce sayfadan oluşan raporlar hazırlandı, ancak suikasta ilişkin sır perdesi hiçbir zaman kalkmadı. “ABD’nin Katolik ve Mason olmayan ilk başkanı” Kennedy, 43 yaşındayken (1960’da) Eisenhower’ın ardından başkanlık görevini devraldı. Barışçı politika anlayışını savunuyordu. Başkan John F. Kennedy, 22 Kasım 1963’te seçim kampanyası sırasında eşi Jacqulin Kennedy ile geldiği Dallas’ta üstü açık bir otomobille halkı selamlarken vurularak hayatını kaybetmiş, suikast zanlısı Lee Harvey Oswald da yakalandıktan sonra birkaç gün içinde vurularak öldürülmüştü.

    Kennedy’nin dönemin İsrail Başbakanı Levi Eshkol’a sunulan mektubunun tam metni:

    Sevgili ve Sayın Başbakan:
    İsrail Başbakanı olarak yüklenmiş olduğunuz sorumluluklardan dolayı sizi tekrar tekrar tebrik etmekten şahsım adına büyük bir mutluluk duyuyorum. Yeni görevlerinizde dostluğumuz ve en iyi dileklerimiz sizinle birliktedir. Bu görevlerinizden biri nedeniyledir ki, şu an size böyle bir mektup yazıyorum. İsrail’in Dimona’daki nükleer tesisine Amerikan ziyaretlerine ilişkin Başbakan Ben-Gurion ile yaptığım fikir alışverişinden eminim haberdarsınızdır. Başbakan bana daha yeni, 27 Mayıs’ta (bir mektup) yazmıştı. Onun sözleri, çözümü benim hükümetim kadar sizin hükümetiniz için de kolay olmayan bir problem konusunda taşıdığı derin hassasiyeti yansıtıyordu. Önceki Başbakan’ın Dimona’nın sadece barışçıl amaçlara hasredileceğine dair yaptığı güçlü vurguyu ve Dimona’ya düzenli denetimler hususunda İsrail’in izin vermedeki gönüllülüğünü memnuniyetle karşılamıştık. Görevinizi üstlenir üstlenmez sizin sırtınızdaki yükü ağırlaştırmaktan dolayı rahatsızlık duyduğumu dile getirmek isterim, fakat kendimi, bu ziyaretlerin programlanmasını ve içerigine dair Sayın Ben-Gurion’un 27 Mayıs tarihli mektubundan hasıl olan ilave durumları bir an evvel sizinle ele almak zorunda hissettim. Eminim, uluslararası şartlar gereği bu denetimlerin kısa aralıklarla yapılması ve böylece Dimona projesi üzerindeki tüm kuşkuların ortadan kaldırılması konusundaki görüşlerimize siz de katılacaksınız. Sayın Ben-Gurion ‘a da yazdığım gibi, İsrail’in nükleer sahadaki araştırmalarına dair, hayati önem taşıyan bu konuda doğru ve eksiksiz bilgi elde edemezsek bu durumda hükümetimin Israil’e olan taahhüdü ve Israil’i desteklemesi ciddi şekilde tehlikeye girebilir.
    Bu sebeple bilim adamlarımızdan, denetimler için sizce ve bizce önerilen alternatif zaman çizelgelerini gözden geçirmelerini istedim. İsrail’in amaçları, makul kuşkuların ötesinde bir şeffaflığa sahip olmak durumunda ise, inanıyorum ki en iyi zaman çizelgesi bu yaz başı bir ziyaret, bir diğeri 1964 haziranında ve sonrakiler altı aylık aralar ile gerçekleşmek üzere programlanan bir zaman çizelgesi, ortak amacımıza en iyi hizmet edecek olan program olacaktır. Bu takvimin sizin için, Sayın Ben-Gurion’un 27 Mayıs tarihli mektubunda sunduğu programın ayarlanmasından daha fazla bir zorluğa sebep olmayacağından eminim. (Amerikalı) Bilim adamlarımızın Dimona (nükleer) tesislerinin tüm alanlarını ve örneğin yakıt üretim birimleri ya da plütonyum ayrıştırma ünitesi gibi bu komleksle ilgili her hangi bir bölümü incelemeleri ve tam bir inceleme için yeterli zaman verilmesi zorunludur. Ve anladığım kadarıyla, Sayın Ben-Gurion’un mektubu da bu görüşle aynı çizgidedir.

    Bu konunun, Israil’in gelecekteki menfaatleri ve ABD için olduğu kadar uluslararası bakımdan da hayati önem taşıdığını takdir ettiğinizi bilerek, üzerinde titizlikle durduğumuz bu ricamızı gönül rızasıyla dikkate alacağınızdan eminim içtenliklerimle...

    JOHN F. KENNEDY

  • Gülser

    02.10.2006 - 19:43

    güleser...

    canım kuzenim...

    tatlı cadı...

  • kült film

    02.10.2006 - 00:57

    'Quai des Orfèvres' (1947)

    Henri-Georges Clouzot

  • gülün adı

    02.10.2006 - 00:32

    gülün hadi...

  • kült film

    02.10.2006 - 00:29

    'The Usual Suspects' (1995)

    Bryan Singer

  • sweet november / kasımda aşk başkadır

    02.10.2006 - 00:27

    korku-gerilim türünün bir başyapıtı...

  • Albrecht Durer

    01.10.2006 - 02:49

    venedikli genç kadının portresi...

    yakasında siyah kurdele bulunan...

  • kült film

    01.10.2006 - 02:31

    'Bonnie and Clyde' (1967)

    Arthur Penn

  • Dorian Gray

    01.10.2006 - 02:04

    ...kendimizi azarlamakta da bir zevk vardır.kendimize kabahat bulurken,başka kimsenin bizi suçlamaya hakkı yokmuş gibi gelir.bizi rahatsız eden,günah çıkardığımız papaz değil,ona içimizi dökmemizdir...

    ...geçmişini deşti,oradan geleceği çıkarmaya çalıştı...

    ...yaşına bakmadan morlar giyinen bir kadına sakın güvenme; otuz beşini geçmişken pembe kurdeleye düşkün bir kadına da.bunlar o kadının başından bir şeyler geçmiş olduğunu gösterir...

    ...bana sık sık öyle gelir ki sanat sanatçıyı,açığa vurmaktan çok gizler...

    ...övgü olsun diye söylememiştim ki.duygularımı açıkladım.şimdi içimden bir şey kopmuş gibi geliyor...

    ...insandaki 'ben' i yalın,değişmez,güvenilir,tek bir şey gibi görenlerin yalınkat ruh anlayışlarına şaşıyordu.ona göre,insan bin çeşit yaşayışı,bin çeşit duygusu olan,çeşitli biçimler alan karmaşık bir yaratıktı; içinde babadan,dededen kalma tuhaf tuhaf düşünceler,tutkular vardı; teninde de ölmüşlerin korkunç hastalıklarının kalıntıları...

    ...gizleri olmayan sfenksler...

  • John Carpenter

    01.10.2006 - 01:34

    korku,bilim-kurgu,macera tarzı filmlerin yönetmeni...

    filmlerinin müziğini de kendi besteler...

    ilk büyük çıkışını 'halloween' la yapmıştır...(ben de bu filmini arıyorum) ...inişli çıkışlı sinema hayatı sürmektedir...

    filmlerinde cronenberg'in tersine dramatik ve felsefi derinliğe rastlanmaz...oyuncu çalışması başarısızdır,yapmacıktır,yer yer güldürür...

    makyaj çalışması ve görsel efekt alanında zamanına göre iyidir...özellikle 'thing' deki çalışma takdir edilecek cinstendir...

  • Dorian Gray

    30.09.2006 - 02:16

    -Sıradan kadınlar insanın düş gücünü hiç etkilemez.Yaşadıkları zaman sınırları içinde kalırlar.Hiçbir ışık başka biçime sokmaz onları.Şapkaları gibi kafalarının içini de görürsün.Nerede istersen bulursun onları.Gizemden,anlaşılmazlıktan yoksundurlar.Sabahleyin parkta atla gezerler,öğleden sonra da çay toplantılarında çene çalarlar.Gülümseyişleri modaya göre,davranışları modaya göredir.Tabak gibi ortadadırlar.

    -Kendimizden korktuğumuz için başkalarını iyi insan olarak düşünmeye çalışırız.İyimserliğin temelinde yalnızca korku yatar.Bizim için belki de bir nimet olan birtakım erdemleri başkasına mal etmekle cömert davrandığımızı düşünürüz.Daha çok borç alabilme umuduyla bankerimizi göklere çıkarır; kesemizi kurtarmak için dağ başındaki haydutun iyi yanlarını bulmaya çalışırız.

    -Yaşantının kızıl ipliklerini toplayıp bunlarla bir nakış örneği dokumaya çalışıyordu; dolaştığı tutku labirentinin kanlı yolları arasında yolunu bulmaya çalışıyordu.Ne yapacağını,ne düşüneceğini bilmiyordu.

  • Dorian Gray

    30.09.2006 - 02:07

    -Düşünce bakımından yalnızca yollarını yitirmiş olanlar tartışırlar...

    -Kurallarının geçerliliği kalmamasına karşın,kuruntuları çok geçerliydi...

    -Amerikan kızları ailelerini gizlemeyi pek iyi bilirler,tıpkı İngiliz kadınlarının geçmişlerini gizlemeyi bildikleri gibi...

    -Onunla konuşmak,güzel bir kemanı dile getirmek gibiydi.Yayın her dokunuşuna,her titreyişine karşılık veriyordu...

  • kült film

    30.09.2006 - 02:02

    'After the Fox' (1966)

    Vittorio De Sica

  • kült film

    30.09.2006 - 01:57

    'Anatomy of a Murder' (1959)

    Otto Preminger

  • james caan

    30.09.2006 - 01:37

    -Ailesine gereken vakti ayırmayan biri gerçek bir erkek sayılmaz...

    -Sonny cel buraya...
    O kız senin aklını sulandırdı...
    Bir daha başkasının yanında aile hakkında fikir belirtme...
    -Oldu baba...ver elini öpim...

  • james caan

    30.09.2006 - 01:32

    ...
    ...
    ...
    ...
    ...
    -Oğlumu ne hale getirmişler...

  • aleviler

    29.09.2006 - 22:04

    '...M.Kemal,Alevi-Bektaşilerden ittifak aramıştı.Kurtuluş Savaşı'nın verilmesine destek oldukları gibi özellikle halifeliğin kaldırılması tartışmalarında da çok yararlılıkları olmuştur.Cumhuriyet ilkelerinin canla başla savunucuları yine Alevi-Bektaşilerdi.Atatürk'le Alevi-Bektaşiler arsında bir gönül bağı kurulmuştu.Bu bağ günümüzde de geçerliliğini korumaktadır...

    ...Atatür çalışmalarının Alevi-Bektaşilerle ortak yürütmüş,önemli ve stratejik noktalara bu güven duyduğu Alevi-Bektaşileri getirmişti.Cemalettin Efendi'yi meclis ikinci başkan vekilliğine,Albay Hüsamettin'i (Ertik) gizli haber alma örgütünün başına Bektaşi babası Dr. Ragıp Evrensel'i özel doktorluğuna A.Naci'yi (Baykal) P.T.T'deki gizli şifre amirliğine getirmesi gibi...

    ...M.Kemal Hacı Bektaşta iken birçok noktada ortak karalar alınır.Alevi-Bektaşi çocuklarının eğitim yapmadıkları üzerinde de durulur.Cemalettin Çelebi nedenini eğitim kurumlarında 'Hanefi ilmihali'nin yürürlükte olmasına ve eğitimin bunu temel almasına bağlar.M.Kemal 'Hanefi İlmihali'nin ve 'Sünni İlmihali' nin kaldırılacağına bizzat söz verir.Buna karşılık Alevi-Bektaşiler de ulusal mücadeleyi destekleyeceklerdir.Böylece M..Kemal'le Cemaleddin Çelebi ve Hacı Bektaş dergahı ileri gelenleri arasında 'Pirevi Protokolu' yapılmış olur.

    ...Atatürk'le Alevi-Bektaşiler arasında cumhuriyet döneminde ve devrimini uygulaması sırasında da işbirliği oldu.Alevi-Bektaşiler,Atatürk devriminin temel destekleyicisi ve güç kaynağıydı.Sünni kesimin Şeriat'a karşı bulduğu 'dinin elden gidişi' olarak nitelediği bu uygulamalara Alevi-Bektaşiler dört elle sarılarak desteklediler.Atatürk devriminin lokomotifi oldular.

    (Kurtuluş Savaşında Alevi-Bektaşiler,Baki Öz,ağustos 1997)

  • patriot

    29.09.2006 - 01:56

    filmde kadın çoluk çocuğu bir kiliseye koyup,ateşe veriyorlardı...

    işte o sahnedeki yeni evli (veya nişanlı) genç kızın yüz ifadesine dikkat edin...

  • abd

    29.09.2006 - 00:28

    Avrupa'nin gizli askeri raporlarina dayanan ve Fahriye Ahmet imzasiyla, Suudi devlet gazetesi El-Vatan'da yayimlanan bir makaleye gore Irak'ta bulunan Amerikan ordusu Iraklilar'in ic organlarini calmakta va Amerikan pazarlarinda satmaktadir.Bu konu genis bir sekilde Iran'da yayim yapan Cumhuriye Islami ve Suriye'de yayim yapan Teshreen gazetelerinde de ele alinmistir.
    Adi gecen makaleden konuyla ilgili bolumler'
    'Gizli Avrupa askeri raporlari Irak'ta insani yardim adi altinda faaliyet gosteren Amerikalilar'in yaralanan ve olmek uzere olan Iraklilar'in ic organlarini cikartarak bu insanlari olume terkettigini ve calinan organlarin Amerikan pazarlarinda satildigini gozler onune sermektedir.Amerikali doktorlardan olusan bir gizli grup,catismalar sirasinda Amerikan ordusunu takip etmekte ve ele gecirilen yarailarin organlarini hizli bir operasyonla cikartarak satis amaciyla Amerika'ya transfer etmektedir.

    Raporda onaylanan bilgilere gore, Irak'ta onlarca parcalanmis ve baslari olmayan kadavralara rastlanilmistir.Konuyla ilgili olarak Amerikan askeri yetkilileri dogrudan bir sebep gosterememekte ve vucutlardaki eksik parcalarin kursunlarin isabet etmesi sonucu olustugunu iddia etmektedir.Bu iddia tibbi acidan inandirici gelmemektedir.Raporda ayrica Amrikalilar'in gizlemek amaciyla organlari calinmis kadavralari yaktiklari iddia edilmekte ve kendilerine yaralanmis direniscileri bulma konusunda yardim edecek olan Iraklilar'a calisir durumdaki her bobrek icin 40$ ve her goz icin 25$ onerdikleri vurgulanmaktadir.Bir baska onemli husus ise parcalari calinan kadavralarin salgin hastalik yaymamasi icin asilandiklari gercegidir.

    Rapor ayrica ayni muamelenin Abu Garib cezaevinde oldurulen cok sayida tutukluya da yapildigini belirtmektedir.Bu konunun medyaya yansimamasi icin Amerikan askerleri konuyla ilgili yerlere medyayi kesin suretle sokmamakta ve guc kullanmaktadirlar.Bu durum oldurulen Iraklilar'in yakinlari tarafindan cok iyi bilinen bir gercektir.

    Ayrica bu duruma sahit olan Irak'taki Avrupa ulkelerine bagli askerler konuyu yuksek rutbeli komutanlarina bildirmekte onlarda ulkelerindeki ilgili bakanliklara durumla ilgili raporlar yazmaktadirlar.

  • Shrek

    29.09.2006 - 00:27

    ikinci de çuvallamışlar...

  • reflü

    29.09.2006 - 00:20

    re flu...geri akış...yemek borusunun asitliğe dayanıklılık derecesi mideninkinden daha azdır...onun için mideyi tıka basa doldurursanız ve bu halde kestireyim derseniz mide asidi yemek borusuna kaçar...ve o dokuyu tahriş eder...zamanla kansere kadar ileri gidebilir...başka sebepleri de var tabi...sigara...stres...gıda uyuşmazığı vesair...Peyami Safa bir romanında mide hakkında bir şeyler yazıyordu...bir tereddüdün romanında olacak...felsefi olarak...unuttum...neyse efendim...

    Peygamber efendimiz hiçbir zaman bir şeye yaslanarak bir şey yiyip içmemiştir...zaten midedeki fungusla yemek borusunun birleştiği yerde bir açı vardır...bu açı çok mühimdir...bir yere yaslanıp da bir şey yerseniz o açı bozulur...re flu olabilir...

    Sahabeler hep oturarak yemek yemişlerdir...sol ayağının üzerine otururlardı...sağ ayağını dikerlerdi...böylece midenin bir bölümü zaten baskılanmış olur...mide tıka basa doldurulamaz...zaten masada yemek yiyince insan bir hoş oluyo...kan basıncı alltüst oluyo...birden tabi mide dolunca yani...bütün kan doğru mideye...neticede...

    bir de yatarken sağ tarafa yatmalı...zaten sünnet...o zaman da o dediğim açı bozulmuyor...

  • inşaat

    28.09.2006 - 17:41

    aptal insanların zevkle izleyebileceği bir film...

    arada mukaddes dinimize yapılan sinsi saldırılar da yok değil...

    vizontele'de de aynı pislik yılmaz erdoğan şebeği tarafından yapılmıştı...

    kafası kesilecekler listesi gittikçe kabarıyor...

  • ahmed hulusi

    28.09.2006 - 17:37

    '...Ahmed Hulusi ve Aiberg kimdir derseniz kısaca şunları söyleyebiliriz:

    Kadın-Erkek karışık namaz kılınması düşüncesini savunan bir başka reformcu sapık-Kadıyanilik merkezli ve CIA tarafından eğitime tabi tutulmş Ahmed Hulusi,tasavvufi ekol içerisinde görünen ancak,tasavvufu ve varlığın özünü atom-altı parçacıklar temeline oturtarak açıklayan new-age dini sayılabilecek sapık bir oluşumdur,Ahmed Hulusi'nin anlayışı.Yıllar önce Türkiye'yi kasıp kavuran ve bugün internet sitesinde,protestanlaştırılmış Hanef İslamı (!) gibi sapık bir anlayışın sahibi Hans von Aiberg'in yolundan giden Ahmed Hulusi,panteist bir Allah itikad ve anlayışıyla,İslam itikadını,varlığın özünü ve tasavvufu izah ettiğini öne sürüyor.Hans von Aiberg geçtiğimiz aylarda,yaşadığı Balıkesir'de hesabıındaki trilyonlarca parayla yakalanarak cezaevine gönderildi.Oldukça makyajlı ve dekolte giymiş karısının da içlerinde bulunduğu kadın-erkek karışık halde toplu ibadet yaptıklarını söylüyordu,gözaltına alındığında.

    İşte Kadıyanilik,İngilizlerin,Hindistan'da temelini attığı ve Sultan 2.Abdülhamid'in cihad fetvasının etkisini azaltmak için,Kur'an'daki cihad ayetlerinin kaldırılıp (!) yeni bir Kur'anı kabul eden guya tasavvufi sapık bir yapılanmadır.İngilizler ve İsrail tarafından geniş şekilde desteklenen (ki geçtiğimiz yıl,ihbarcılık edip Sünni bir mücahidin katledilmesine önayak oldukları için,bu mücahidin şehadet yıldönümünde,ibadet etttikleri bir cami mücahidler tarfından bomblanmış ve 6 kadıyani ölmüştü.İşte bu olay İsrail basınında üzüntü verici bir haber olarak verilmişti.)

    Küresel siyonizmin en önmeli vasıtalarından biriolan Kadıyanilik,Türkiye'de Fettoş'un ve Tayyib'in de uluslararsı sermayeye pazarlanmasında en büyük rolü oynamıştır.Cüneyd Zapsu da hem itikadi sapıklık ve hem de sermayenin cariyesi-temsilcisi olması açısından,Kadıyanilikle içli dışlıdır.Hepsi de cihadın en büyük düşmanı ve Hıristiyan-Yahudi siyonizmin koltuğunda 'dinlerarası diyalog' safsatasının fedaileridir.'

    (AYLIK dergisi'nden iktibas edilmiştir)

  • Hiroşima Sevgilim

    28.09.2006 - 03:00

    filmi pek hoşuma gitmemişti...

    ama aynı yönetmenin 'Last Year at Marienbad' adlı bir filmi var ki...

    acayip bir film...

    başyapıt da diyebiliriz...

    şuurun serbest akışı...

Toplam 983 mesaj bulundu