Fatih Yılmaz Adlı Üyenin Nedir Yazıları - Ant ...

  • gustav holst

    26.11.2008 - 19:50

    6. Planet 'Büyücü' Uranüs, 6/4'lük ölçüde, canlı (Vivace) tempoda, Do Majör tonda yabancı ülkelerden gelmiş gibi sürprizlerle havayı değiştirir: İlginç madeni üflemeler, org glissando'ları, Paul Dukas'ın acemi büyücüsünü anımsatan küçük motifler izler... Bölüm gösterişli bir motifin gökgürültüsü gibi madeni üflemelerle duyurulmasıyla başlar; bunu tubalar ve davullar kısaltarak tekrarlar... Daha sonra fagotlarla belirlenen - Dukas'nın sihirli süpürgesi benzeri - staccato figür geliştirilir... Açış temasının kontrbas ve kontrfagotla yinelenmesini, davullar ve diğer çalgılar benzetimlerle duyurur... Kısa bir susuşu, tubaların başlattığı yeni bir bölme izler... Müzik giderek şiddetlenir, güçlü bir doruğa ulaşır... Burada da özellikle orgun tüm klavyelerindeki glissando'lar garip, merak uyandıran bir etki oluşturur... Ama bölüm çok ani bir pianissimo ile - girişteki temayı duyurarak - hafif bitişe ulaşır: Büyücü buhar olmuştur...

  • tozu dumana katmak

    26.11.2008 - 19:38

    Ritchie Family - The Best Disco in Town...

  • safderûn

    26.11.2008 - 19:35

    Schubert, Die Schöne Müllerin (Güzel değirmenci kız) lied dizisini Alman şair Wilhelm Müller'in (1794-1827) 'Av kornocusu bir gezginin terekesinden şiirler' adlı 25 şiirlik dizisinden seçtiği yirmisi üzerine bestelemiştir... Schubert 1823'te bir tanıdığını ziyaret ettiği zaman bu şiirleri masa üzerinde bulmuş, cebine sokmuş, birkaç gün sonra arkadaşı kitabını almaya geldiğinde bestelenmiş liedlerle karşılaşmıştı... Tüm 1823 yazında, hattâ hastanede yattığı sürede de bunlarla meşgul olan Schubert, Ekim ayında diziyi tamamlamıştı... Aslında şiirler, bir değirmenci çırağının yaşamını bir öykü gibi anlatıyordu: Çırağın gezginler gibi dolaşmasını, bir değirmene gelerek iş bulmasını, değirmencinin güzel kızına âşık olmasını, çiçeklerle ve yıldızlarla konuşmasını, önce aşkına karşılık alamamasını, merakını, sabırsızlığını, aşkına karşılık bulmasını, oraya gelen genç bir avcıyı kıskanmasını, âşıkların ölümünü ve en sonda da derenin dile getirdiği mezar şarkısı ninniyi canlandırıyordu... Bu liedlerin 2/4'lük ölçüde, ağır (Langsam) tempoda ve Si Majör tondaki altıncısı Der Neugierige (Meraklı) adını taşır: 'Hiçbir çiçeğe, hiçbir yıldıza bir şey sormuyorum, onların hiçbiri benim çok öğrenmek istediğim şeyi söyleyemezler' diye başlayan lied, gencin 'Söyle, derecik o beni seviyor mu? ' diye sormasıyla sona erer...

  • içimizdeki hüzün devi

    23.11.2008 - 20:10

    Mazurka, Op 67 No.4 in A minor...

  • aşkın ritmi

    23.11.2008 - 20:03

    The Ronettes - Be My Baby...

  • zaman vermeden

    23.11.2008 - 19:47

    Schumann Piano quartet - Brahms Piano quintet - Glenn Gould

  • rejim

    23.11.2008 - 19:37

    Bolu ve Kayseri'de meydana gelen orta şiddetli depremler, deprem gerçeğini bir kez daha hatırlattı... Uzmanlar, Marmara Bölgesi için son derece korkutucu bir açıklamada bulundu... Marmara'de 241 yıl önceki depremin tekrarlanması ve 20 milyon kişinin etkilenmesi bekleniyor... İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu, genel istatistiklere göre Marmara Bölgesi'nde 250 yılda bir 7'nin üzerinde bir deprem olduğunu belirterek, 'Marmara Bölgesi'nde 241 yıl önce olan depremi bekliyoruz aslında' dedi...

  • film replikleri

    16.11.2008 - 21:25

    - So, Esmarelda Villa Lobos...

    - And what is your name?

    - Butch

    - Butch?

  • ilgilenilmemek

    16.11.2008 - 21:17

    Beethoven 18 dörtlü bestelemiştir... Bunlardan Op.59 üç Dörtlü, Rasumowsky Kuartetleri adıyla tanınır... 1806'da yazılan ve Viyana'daki Rus Elçisi, Kazak asıllı Kont Andreas Krilloviç Rasumovski'ye (1752-1836) ithaf edilen ve onun yeni sarayının açılışı için bestelenen bu dörtlüler müzikseverlerden çok müzikten anlayanlara hitap ettiği için konser salonlarında ilgi uyandırmamıştır...

    Kendini, 'tümüyle bu esere adadığını' belirten Beethoven 26 Mayıs'ta başladığı ilk kuarteti (Fa Majör) 5 Temmuz 1806 günü bitirmiş, 3 Eylül günü de yayıncısına üç kuartetin de tamamlandığını bildirmişti... İki keman, viyola ve viyolonsel için yazılan üç kuartet 1808 yılı Ocak ayı içinde Viyana'da Schreyvogel yayınevince ilk kez basıldı... Eser daha sonra da, 1824'de dört el piyano için Stegmann'ın düzenlemesiyle, 1820'de Diabelli tarafından birinci bölümü 'Andante Favori' başlığıyla iki gitar için de yayınlandı...

    Dizinin ilki olan Fa Majör Dörtlü 40 dakikayı aşan süresiyle daha önce yazılan dörtlülerden, hattâ bestecinin çoğu senfonilerinden bile daha uzundur... Beethoven, kendi de keman çalan ve sonat koleksiyonu yapan elçiye eserini beğendirmek için, finalde bir Rus teması da kullanmıştır... Carl Czerny'nin yazdığına göre, 1807 Şubatında, kontun sarayının yapımı daha bitmediği için Viyana'da bilinmeyen bir yerde ilk kez çalınan eserin yorumunda yer alan müzikçiler ve bestecinin arkadaşı, kemancı Schuppanzigh kötü bir şaka yapıldığını sanmışlar; Gyrowetz harcadığı paraya üzülmüş, ünlü viyolonselci Romberg notaları yere atıp çiğnemişti... Dinleyiciler ise gülmüş ve alay etmişler, besteyi bir delinin saçmalamaları olarak kabul etmişlerdi...

    Beethoven'in isteği üzerine her üç kuartetin de keman partilerinin doigté'lerini (parmak işaretlerini) yapan İtalyan kemancı Felice Radicati (1778-1823) , 'Herhalde bunu müzik addetmiyorsunuz' deyince Beethoven şu cevabı vermiş: 'Sizin için değil, ama sonraki kuşaklar için'. Gerçekten de Beethoven bu bestesinde ilk defa homofon (bir ses partisi melodiyi sunarken, diğer partilerin eşlik etmesi) ve polifon (çoksesli) yazış stilinin mükemmel bir sentezini sağlamıştır... Her dört bölümü ayrı ayrı sonat biçiminde işlenen dörtlü alışılmış her türlü form kaygısından uzak düşünülmüş; besteci her istediğini serbestçe gerçekleştirmiştir... Eserde tema yerine tema grupları oluşturulmuş, karşı temaların yerini üçlü fikirler almıştır...

    ...

  • sevmediklerim

    14.11.2008 - 22:30

    Bach - The Well Tempered Clavier - Richter - RCA

  • sadakatsiz/unfaithful

    14.11.2008 - 22:28

    'Muerte de un ciclista' (1955)

    Juan Antonio Bardem

  • içimizdeki hüzün devi

    14.11.2008 - 22:25

    Mendelssohn - Lieder ohne Worte, Op 67 No.2 in F-sharp minör...

  • hiç bitmesin denilen anlar

    14.11.2008 - 22:23

    Here, There And Everywhere...

  • kült film

    14.11.2008 - 22:22

    'The Gold Rush' (1925)

    Charles Chaplin

  • geçiş

    14.11.2008 - 22:16

    ...

    Emperyalizm, dünyayı yönetmek adına kendi sistemini teklif edendir... Sistem, yani hayatın her alanında, eşya ve hadiselerin nasıl yönlendirileceği suâlinin kendi içinde tezatsız bir bütün hâlinde cevabını verebilme iddiâsı... Emperyalizmin asıl gücü de bu sistem teklifinden gelmektedir... İki kutuplu dünyada yaşanan soğuk savaş, aslında Batı mahreçli emperyalistler arasında yaşanan bir sistemler savaşıydı... Neticesinde kazanan Batı'nın Batı'sı (Mutlak Batı) oldu ve Batı'nın Doğu'su belli bir süre Mutlak Batı'ya teslim olmak durumunda kaldı... Şimdilerde ise yeniden bir silkiniş hamlesi yapıyor görünse de buradaki asıl saik Doğu'nun Batı'ya karşı açtığı bayrakta aranmalı ve Rusya'ya cesaret ve güç verenin, imkân sağlayanın Doğu'nun Batı'ya karşı açmış olduğu bayrak olduğu, Rusya'nın Batı'ya bir alternatif teklif etmediği görülmeli... Evet, Rusya Batı'ya, hem pratikte hem de teoride bir alternatif teklif etmiyor, edemiyor... Sadece Müslümanların Batı'ya karşı açmış olduğu cephe saikiyle dünyada oluşan müsait iklim ve şartların kendisine sağladıklarına istinaden bir aksiyona girişmeye teşebbüs ediyor gözükmekte... Alternatif teklif edemediği hâlde böyle bir iç hesaplaşmaya girişmeleri ise neticesinde yine İslâm âlemine, kurtuluş savaşçılarına yarayacağı aşikâr... Tabi bir sistem teklif edenin İslâm âlemi olduğunu gören ve kabul eden için, bu yarayışın mânâları daha da aşikar...

    ...

  • film replikleri

    14.11.2008 - 22:00

    - When the battle comes, it won't be fought in the streets... It will be fought in your mind, in your soul...

    (Serpent And The Rainbow)

  • geçiş

    14.11.2008 - 21:57

    ...

    Batı'nın özellikle son beş yüz yılına baktığımızda belki de tarihin hiçbir döneminde olmayan bir şeyin gerçekleştiğini görürüz; tarihin hiçbir döneminde bilgi ve bilgiye atfedilen değer, varoluşa bu kadar taallûk etmemiştir... Bu yüzdendir ki son beş yüz yılın izini sürmek, muhasebe ve kritiğini yapıp Yeni Dünya Düzeni'ni anlamak için, Batı'nın ontolojik ve epistemolojik temellerine inmek, mesele konuşmaya oradan başlamak bir zorunluluktur... Bu zorunluluğu yerine getirmek hiç de kolay değildir... Ancak bu zorluğu yaşamadan, bu zorluğa talip olmadan ve bu zorluğu aşmadan edilecek her kelâm, O. Paz'ın bahsettiği 'düzçizgisel zamanın tutsaklığı'na düşmenin aracı, vesilesi, en nihayetinde de bu tutsaklığı besleyen sürecin birer argümanı olur... Çünkü bu zaman telâkkisinin sahiplerine göre bilgi; iktidarlarını realize eden bir şeydir...

    ...

    Ama bu sorgulamanın son kertede Batı'nın epistemesine rağmen, onu aşıcı, onu mahkûm edici, bütün bunları yaparken de son beş yüz yılın verilerini de mânâlı kılarak tasarruf edici bir şekilde yapılması gerektiği, bunun da ancak şümullü bir dünya görüşü olacağı akıldan çıkarılmasın...

    ...

    Söylediğimiz gibi katliamların en büyüğü; zihinlerin iğdiş edilmesi, insanların varolmalarına engel olan ontolojik ve epistemolojik çitlere hapsedilmesidir...

    ...

  • başkaldırış

    14.11.2008 - 21:48

    ...

    Hemen eserin ana karakterini belirleyen kısa ve görkemli (Maestoso) giriş, 4/4'lük ölçüde, Do minör tonda, daha ilk notalarla karanlık ve korkutucu büyüklüğü yansıtır... Ayrıca burada, tüm sonatın çekirdek teması da sunulur... Baslardaki kaderci sıçrayışla keskin, çifte noktalı ritimde, güçlü-hafif (forte-piano) arası değişen dinamikliğiyle bu motif üç değişik biçimde tekrarlanır... Ritmin dinamikliği, keskin uyumsuzluklardan (dissonans) sonra ana tema hazırlanırken -tehdit eden bir gökgürültüsü gibi- bas Sol notasıyla başlatılan bir koral ve hafif giren triller buna yol açar... Birinci bölümün hızlı, parlak ve tutkulu (Allegro con brio ed appassionato) kısmına geçilmiştir... Güçlü bir yükselişle Beethoven'in en vahşi, en fırtına gibi bölümlerinden biri başlar:

    Etkileyici bir nabız vuruşuyla, insanın içine işleyen, zorlayan melodik yapıdaki ana temayı Beethoven yıllar önce bulmuş ve not defterine kaydetmiş; şimdi de, sırası geldiğine karar vererek tüm bölüme egemen olacak şekilde sergilemiştir... Öyle ki her mezürde temanın gücü giderek artarken hiçbir şey ona karşı koyamaz; sanki Maestoso girişteki motifin varyasyonlarıymış gibi gelişir... Bu motifin Do, Mi bemol, Si notaları bir füg unsuru olarak doruk noktasına ulaşır... Sağ elin birkaç oktavlık sıçrayışıyla vurulan Do diyez sesi bir ışık gibi aydınlatır ve çekingen olduğu kadar, kavrayıcı nitelikteki yan tema, La bemol Majör tonda parlar... Ancak bu parlaklık da kısa sürer: Sanki bulutlar arasında güneş azıcık kendini göstermiştir... Hemen 16'lık notaların vahşi saldırısı başlar; ana tema yine güçlü ve kudretli oktavlarla belirir, yükselerek ilk kısmı La bemol Majörde kapatır... Bir tek akor vuruşuyla geçilen Sol minör tonu ise geliştirimi (developpement) başlatır; ana tema dört oktavlı, gizemli şekilde sunulur ve bir fugato ile çabucak hedefe, tekrara (reprise) yönelerek yan temayla kaynaşır... Coda'da ise ikinci bölüme geçiş hazırlanmaktadır: Çekiş vuruşu gibi tınlayan bir dizi akordan sonra fırtına diner; yalnızca baslarda huzursuz 16'lık notalar duyulur ve saf bir Do Majör armonide savaş -birinci bölüm- sona ermiş, sükûnete başlangıç ilan edilmiştir...

    ...

  • sıfır noktası

    14.11.2008 - 21:41

    'Cypher' (2002)

    Vincenzo Natali

  • rejim

    14.11.2008 - 21:18

    ...

    İslâm politikası dışa karşı tektir ve bu tekliği bozarken bir de bunu sözde kardeşlik edebiyatıyla perdelemek isteyenler, rahmet olan ihtilâfı değil, fitneyi temsil etmektedirler... Fitnenin olduğu yerde de dışa karşı müsbet bir oluş ve aksiyona nerdeyse imkân da yoktur... İslâmcı cemaatlerin (!) AKP'ye olan teveccühleri de bu çerçevede fitnenin en baş unsurlarından birisidir... AKP'nin küfür rejimine olan buğzu kırdığı ve işbirlikçiliği, mandacılığı meşrulaştırdığı aşikâr... AKP, Müslümanların beklentilerini kendisi üzerinden AB ve Batı'ya bağlamış, Ergenekon operasyonları ile de bunu perçinleyerek yerini sağlamlaştırmaya çalışmaktadır ki, bunda bir nebze de olsa başarılı olduğu muhakkak... Ergenekon'la, kendisini mazlum hisseden nefsler okşanıp, aldatıcı bir adalet hissi uyandırılarak elde edilen başarının karşılığı, Müslümanların imânlarının satın alınması ve küfre olan buğuzlarının kırılması olarak tecellî ediyor ki, Müslümanlar, hiçbir devirde şartlar itibariyle kurtuluşa bu kadar yakın olmamışken, şuur olarak kurtuluştan bu kadar uzak düşmemişlerdi...

    ...

  • hayalin rengi

    11.11.2008 - 19:13

    'Tekon kinkurîto' (2006)

    Michael Arias

  • kendime not

    11.11.2008 - 19:11

    The element oxygen is discovered for the third (and last) time...

    1.8.1774

  • teslimiyet

    11.11.2008 - 18:44

    4/4'lük ölçüde ve Mi bemol Majör tondaki ağır (Adagio) tempodaki 2.Bölüm sonatın en ilgi çekici bölümlerindendir... Hüzünlü ama tatlı bir şarkı işitilir... Romantik bir görüşle çağın bir müzik eleştirmeni tarafından 'Kuğu' adı verilen bölüm, yüksek ve soylu bir melodi çizgisi halinde sürer... Yorumcu burada, anlatım zenginliğini duyurmak için bir şair gibi davranmalıdır...

  • sana ihtiyacım var

    10.11.2008 - 23:58

    Thr Kinks - All Day And All Of The Night...

Toplam 3989 mesaj bulundu