Varlık'ı anlama işinin bilim ve tekniğin değil, şiir ve felsefenin olduğunu söyleyen Heidegger 1938'de verdiği bir konferansta;
'Tékhne var-olanların mekanik bir biçimde düzenlenmesi anlamında 'teknoloji' demek olmadığı gibi, salt beceri ve elyatkınlığı anlamında sanat da değildir... Tékhne bir tür bilmedir: var-olanlar karşısında ve onlarla karşılaşma içinde, yani yapıp-etme karşısındaki süreçlerdeki bilgidir...' demektedir.
Aynı Heidegger 1939 tarihli bir başka dersinde şunları söylüyor:
'Modern metafizik, örneğin Kant'ın çarpıcı ifadesiyle, 'Doğa'yı bir 'Teknik' olarak kavramlaştırır; böylelikle doğanın özünü oluşturduğu düşünülen bu 'Teknik' düpedüz makine teknolojisi yoluyla doğaya boyun eğdirmenin, onun üzerinde egemenlik kurmanın olasılık ötesinde bir zorunluluk olduğuna cevaz vermenin de metafizik temelini sağlamaktadır...'
Heidegger, hakikatin, kullanmayı pek sevdiği Dasein'ında aranması gerektiğini söyler ve teknik'e bir sanat payesi vererek varlık'ın bu teknik sayesinde idrak edilebileceğini söyler:
'Bilgi var-olan belirli bir şeyin varlığını işe koşma yetisidir... Yunanlılar sanat ve sanat çalışmasına gerçek anlamıyla tékhne demekteydiler... Çünkü varlığın orada belirip bağımsızca dikilişini, işte burada ortaya çıkmış bir şeyde (çalışmada) yerleşmesini en dolaysız sağlayan şey sanattı...'
Teknik zekâsıyla malûl Germen kültürüne doğan birinin mevcut 'teknik' telâkkisine reddiye düzüp, ona farklı bir mânâ yükleyerek bir varoluş biçimi ortaya koyma cehdine bir başka misal, ünlü sosyolog Hans Freyer ve onun 1954'de, İ.Ü. Hukuk Fakültesi'nde verdiği konferansta söylediği şu sözleridir:
'Bugün insana bir yaşam sistemi de yabancı geliyor: Bu sistemin ilkesi ev değildir, makinedir... Öyleyse doğru olarak ileri sürülebilecek soru şu olabilir: Yapay olarak yaratılmış bir çevrede, bir yeni temel üzerinde, insanı eksiltmeyen, insanın asıl ve yaratıcı güçlerini işleten bir hayat kurmak mümkün müdür değil midir? '
Bir dakika bile sürmeyen Introduccion'da (Giriş) 3/4'lük ölçüde fortissimo olarak noktalı uzatılmış notalı hamlelerle beliren tema hayalet ve onun kıskançlığını yansıtır...
2. Gizemli ve sakin başlayan, sonra giderek güçlenen 'En la cueva' (Çingene Mağarasında) obuanın ağlamaklı teması ile tekrar duyulacaktır...
3. Tutkulu ve hemen şarkı ile kesik çekilde, 3/4'lük ölçüde başlayan 'Canción del amor dolido' (Aşk Acısının Şarkısı) acılı 'Ay! ' çağrılarıyla başlar... İlk versiyonda P.Imperio, Candelas rolünde hem şarkıyı söylemiş, hem de dans etmiştir... (Sonraki versiyonda ise bunu iki kişi paylaşır, şarkıcı orkestra yanında durur) ...
4. Hızlı arpejlerle 'El aparecido'nun (Hayalet) yansıtıldığı çok kısa bölmeyi izleyen 2/4'lük ölçüde yine hızlı, daha kesin ritmik vurgulamalı 'Danza del terror' (Korku dansı) bölmesinde De Falla piyanoya da ustaca Endülüs dansının ayak vurma, el çırpma, kastanyet sesi gibi unsurların taklit etme görevi vermiştir...
5. El circulo magico (Büyülü Çember) başlıklı bölümde Candelas, yere bir çember çizip haç çıkartarak hayaleti kovmak ister... Gece yarısı yaklaşmaktadır... Bu sakin müzik de giderek hafifler... Ve çok kısa olarak 'A media noche' (Gece Yarısı) çan sesleriyle belirtilir...
Maltepe'de bulunan 'Süreyyapaşa' Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin çatı katında yangın çıktı... Paniğe yol açan yangında 150 hasta tahliye edildi...
Maltepe'de bulunan Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin çatı katında saat 18.00 sıralarında yangın çıktı... Hastanenin 6 katlı C bloğunun çatısında elektrik kontağından çıktığı öne sürülen yangına, Maltepe, Pendik ve Kartal itfaiye grubundan ekipler müdahale etti... İtfaiye ekipleri ve ambulanslar yollarda araçların gelişigüzel parketmesi yüzünden olay yerine yetişmekte güçlük çekti... Binada oluşan yoğun duman nedeniyle hastalar tahliye edildi...
Aynı tempoda (L'istessi tempo) ve aynı partilerle devam eden 5. Bölüm 'Trotz dem alten Drachen' (Eski canavarlara rağmen) , motetin dramatik doruğudur... Sanki şeytanî güçler melodiyi parçalamak istemektedir... Sivri, kesik ve unison söylenen ezginin forte ve piano kontrastları bas partisinin kıvraklığı büyük bir enerjiyi yansıtır...
Tchaikovsky / Overture Solennelle '1812', Marche Slave
Borodin / In the Steppes of Central Asia, Polovtsian Dances
Rimsky-Korsakov / Russian Easter Festival Overture, Capriccio Espagnol
- Gelelim 'Chaconne'a... Doğrusu, 'şakon' denince aklıma sadece Bach gelir... Acaba Beethoven'in, Brahms'ın neden şakonu yoktur? Örneğin, Mozart, Schubert, Chopin gibi hemen her formda eserler vermiş bestecilerin neden ünlü şakonları yoktur?
- Bir dakika... Söylediğiniz bestecilerin ünlü şakonları yoksa da onların çoğu, J.S. Bach'ın şakonuna ilgi göstermişlerdir... Örneğin Brahms, şakonu piyanoya 'sol el için' uyarlamıştır... Schumann ve Mendelssohn ise onu piyano eşlikli hale getirmişlerdir... Şakonun bu 'keman ve piyano için' versiyonları günümüzde seslendirilmektedir... Bu parantezden sonra, 'chaconne nedir' sorusuna dönmek istiyorum: Şakon için bir tür 'çeşitleme formu' diyebiliriz... Ama bu, 'çeşitleme'den çok, bir metamorphose (dönüşüm) esprisindedir... Eserin yapısı (ya da şematik kurgusu) çok açıktır: Önce sekiz ölçülük bir ana tema yer alır, bunu 32 kere (her biri yine sekizer ölçülük) dönüşüm izler... Şakonu 'çeşitleme' formundan kesin biçimde ayıran başlıca özellik ise Bach'ın hiçbir dönüşümde ilk verdiği 'melodi'den yararlanmamış olmasıdır... Böylelikle her 'dönüşüm' birbirinden farkı melodik çizgilere sahiptir... Bu nedenle biz müzikal çözümlemeyi tamamen armoni ve ritim üzerine yöneltiriz... Bu alanda da her şey açık seçiktir: İlk sekiz ölçüde verilen dramatik akorlar ve 'keskin' ritmik motif, öteki 32 dönüşüme bütünüyle yayılmıştır, her yere yansımıştır...
- 'Keskin' dediğiniz ritim hangi anlama geliyor?
- Biraz Sarabande vuruşunu andırıyor... Üç dörtlük ölçü, ama aksan ortada, yani ikinci vuruş kuvvetli... (Oysa gerek Menuet'de olsun gerek valste, bütün üç dörtlük ritimlerde aksan ilk notanın üzerindedir.) Şunu da belirteyim, bu eski kurallar bizim tasavvuf müziğimizdeki usûlleri anımsatıyor bana... Kudüm vuruşlarıyla garip bir benzerlik içindeler...
- Chaconne'da inişli çıkışlı, bir hızlı bir de yavaş kesitler var... Bunlar sizce Bach'tan kaynaklanan 'eskiye ilişkin' otantik gerekler mi, yoksa Busoni'nin değerlendirmesi mi?
- Parçada çok açık bir A-B-A hissediliyor aslında... Bunun nedeniyse eserin başında re minör, ortasında re majör, sonunda yine re minör olması... İki minör arasına alınmış majör, ister istemez A-B-A formunu anımsatıyor... Busoni de gayet akıllıca bu kesitleri abartarak formun kolayca anlaşılmasını sağlıyor... Busoni düzenlemesindeki ultra-tempo fikirlerinde ben bir aykırılık göremiyorum... Çünkü bu uyarlamada öyle zekice buluşlar var ki eser sanki en iyi böyle anlaşılır izlenimi veriyor... Örneğin birçok yerde eşlik partisi olarak eklenen öğeler, aslında 'ana fikir'deki o 'keskin ritmi' yansıtıyor... Çoğu yerde ise tek sesli bir melodiyi armonize etmek zaten yüreklice bir tavır...
Xenakis'in 1979'da, Strasbourg Kenti'nin siparişi olarak bestelediği ve Strasbourg Vurma Çalgılar Topluluğu'na ithaf ettiği Pléiades adlı eseri ilk kez 3 Mayıs 1979'da Ren Balesi'nin katkısıyla seslendirilmiştir...
Pléiades ya da Pleyd'ler kuzay yarımkürede yalnızca kış aylarında görülebilen ve Boğa burcunun sağında yer alan parlak yıldız kümesidir... Hafif puslu olan kümeden çıplak gözle ancak altı tanesi görülebilir... Yunan mitolojisine göre bu yıldız kümesi Ay Tanrıçası Artemis'in hizmekârı olan yedi kızkardeşi simgeler... Bunlardan biri olan Elektra, oğlu Dardanus'un kurduğu Troya kentinin yıkılmasından duyduğu üzüntüyle bir kuyruklu yıldız şeklinde kaybolmuş, geriye altı kardeş kalmıştır... Pleyd'in yanında görülen pusun da kızkardeşlerin Elektra için döktükleri gözyaşlarından oluştuğu anlatılır... Ayrıca Pleyd adıyla, eserin ithaf edildiği Strasbourg Vurma Çalgılar Topluluğu'nun altı üyesine de atıfta bulunulur...
- Through the darkness of future past, the magician longs to see, one chance out between two worlds... Fire, walk with me... We lived among the people... I think you say, convenience store... We lived above it... I mean it like it is, like it sounds... l, too, have been touched by the devilish one... Tattoo on the left shoulder... But when I saw the face of God, I was changed... I took the entire arm off...
6. Bölüm 'Der Abschied' (Veda) ağır (Adagio) tempoda eserin yarısını oluşturan uzunluktadır ve alto için iki şiir üzerine yazılmıştır... İlk şarkı 8. yüzyıl Çin şairi Mong-Kao-Yen'in Dostu Bekleyiş (Im Erwartung des Freundes) ikincisi ise yine 8. yüzyıl Çin şairi Wang-Wei'nin Dostun Vedası (Der Abschied des Freundes) adlı şiirleri üzerine bestelenmiştir... Bölüm kontrbasın kalın Do sesiyle başlar ve özgün versiyonda etkili Çin gongları eşliğinde flüt, altoya yardımcı olur ve 'Dağların arkasında güneşin batışını, gecenin soğukluğu'nu duyurur... Altonun 'ayın gümüş bir kayık gibi mavi gökdenizinde dalgalanışı'nı anlatmasından sonra hareketli bir obua 'karanlıkta şırıltısı duyulan ırmak'ı canlandırır... 'Yorgun insanlar eve dönmekte ve uykularında unutulan mutluluğu ve gençliği yeniden bulmayı ummaktadır... Kuşlar dalda tünemiş, dünya uyumuştur... Çamların altından gelen serin esintiyi hissederken arkadaşımı bekliyorum, ona son kez elveda demek ve akşamın güzelliğini onunla paylaşmak için... Neredesin? Beni böyle uzun süre yalnız bırakıyorsun... Ah güzellik, sonsuz sevgi, yaşamak içinmiş dünya.' 6.Bölümün ikinci şarkısı Dostun Vedası (Der Abschied des Freundes) , bir felaketi duyurur gibi yansıyan, sonra da cevap arayan bir tavırla süren uzun bir geçiş müziğinden sonra başlar... Alto bir resitatifle, üçüncü şahısı kullanarak erkeği tanımlar: 'Atından inerek ona veda içkisini verir, nereye gideceğini sorar; neden gitmek zorundadır? Kısık bir sesle anlatır: Sen dostum! Bu dünyada bana mutluluk verilmedi' ve alto zarif bir eşlikle devam eder: 'Yalnız kalbim için, dağlara huzur aramaya gidiyorum; vatanıma, yerime dönüyorum... Uzaklarda olmuyor, kalbim sakin şekilde son saatini bekliyor... Sevgili dünya, her tarafta baharla birlikte açıyor, yeniden yeşilleniyorsun... Her yerde ve uzaklarda sonsuz mavi ışık! Sonsuz... Sonsuz...'
1861-65 yılları arasında Op.1 egzotik tonaliteli Mi bemol minör 1.Senfoni'si üzerine Balakirev'in teşvikiyle çalışan Rimski-Korsakov yine de eserinden memnun kalmamış; 1883-84 yıllarında tonaliteyi Mi minöre çevirmiş, bu arada 1867-68 yıllarında yazdığı 2.Senfoni'sini de yine 1876 ve 1897'de iki kez düzeltmiş; sonunda 'Senfonik Süit Antar' olarak adlandırmış ve eseri Rus besteci Cesar Cui'ye ithaf etmiştir... Dört bölümlü süitte Sennkovski'nin bir Arap masalı işlenir: Şair Antar bir çöl münzevisidir, tüm insanlardan nefret etmeğe yemin etmiştir... Çöllerde dolaşırken günün birinde çok güzel bir gazal görür; bu gazalı canavar bir kuştan kurtarır, kuş korkunç çığlıklarla kaçar... Antar da yorgunluktan uyuyakalır... Rüyasında gezintiye çıkmış ve Palmira kraliçesinin sarayına götürülmüştür... Kendini Gülnazar adlı perinin sarayında bulur... Bu peri ölümden kurtardığı gazaldır... Peri ondan üç dilekte bulunmasını ister... Antar üç dileğini sıralar: İntikam zevki, sınırsız hükümranlık gücü ve aşkın en yüce tadı... Antar tüm isteklerine kavuşur... Uyandığında çölde yeni bir saraydadır... Aşkı da ona peri tattırır ve Antar onun kollarında mutlu ölür...
kendime not
10.02.2010 - 19:08...
Varlık'ı anlama işinin bilim ve tekniğin değil, şiir ve felsefenin olduğunu söyleyen Heidegger 1938'de verdiği bir konferansta;
'Tékhne var-olanların mekanik bir biçimde düzenlenmesi anlamında 'teknoloji' demek olmadığı gibi, salt beceri ve elyatkınlığı anlamında sanat da değildir... Tékhne bir tür bilmedir: var-olanlar karşısında ve onlarla karşılaşma içinde, yani yapıp-etme karşısındaki süreçlerdeki bilgidir...' demektedir.
Aynı Heidegger 1939 tarihli bir başka dersinde şunları söylüyor:
'Modern metafizik, örneğin Kant'ın çarpıcı ifadesiyle, 'Doğa'yı bir 'Teknik' olarak kavramlaştırır; böylelikle doğanın özünü oluşturduğu düşünülen bu 'Teknik' düpedüz makine teknolojisi yoluyla doğaya boyun eğdirmenin, onun üzerinde egemenlik kurmanın olasılık ötesinde bir zorunluluk olduğuna cevaz vermenin de metafizik temelini sağlamaktadır...'
Heidegger, hakikatin, kullanmayı pek sevdiği Dasein'ında aranması gerektiğini söyler ve teknik'e bir sanat payesi vererek varlık'ın bu teknik sayesinde idrak edilebileceğini söyler:
'Bilgi var-olan belirli bir şeyin varlığını işe koşma yetisidir... Yunanlılar sanat ve sanat çalışmasına gerçek anlamıyla tékhne demekteydiler... Çünkü varlığın orada belirip bağımsızca dikilişini, işte burada ortaya çıkmış bir şeyde (çalışmada) yerleşmesini en dolaysız sağlayan şey sanattı...'
Teknik zekâsıyla malûl Germen kültürüne doğan birinin mevcut 'teknik' telâkkisine reddiye düzüp, ona farklı bir mânâ yükleyerek bir varoluş biçimi ortaya koyma cehdine bir başka misal, ünlü sosyolog Hans Freyer ve onun 1954'de, İ.Ü. Hukuk Fakültesi'nde verdiği konferansta söylediği şu sözleridir:
'Bugün insana bir yaşam sistemi de yabancı geliyor: Bu sistemin ilkesi ev değildir, makinedir... Öyleyse doğru olarak ileri sürülebilecek soru şu olabilir: Yapay olarak yaratılmış bir çevrede, bir yeni temel üzerinde, insanı eksiltmeyen, insanın asıl ve yaratıcı güçlerini işleten bir hayat kurmak mümkün müdür değil midir? '
...
lost
09.02.2010 - 19:22Lawrence Alma-Tadema - Who is it? (1884)
cast
09.02.2010 - 19:20...
Bir dakika bile sürmeyen Introduccion'da (Giriş) 3/4'lük ölçüde fortissimo olarak noktalı uzatılmış notalı hamlelerle beliren tema hayalet ve onun kıskançlığını yansıtır...
2. Gizemli ve sakin başlayan, sonra giderek güçlenen 'En la cueva' (Çingene Mağarasında) obuanın ağlamaklı teması ile tekrar duyulacaktır...
3. Tutkulu ve hemen şarkı ile kesik çekilde, 3/4'lük ölçüde başlayan 'Canción del amor dolido' (Aşk Acısının Şarkısı) acılı 'Ay! ' çağrılarıyla başlar... İlk versiyonda P.Imperio, Candelas rolünde hem şarkıyı söylemiş, hem de dans etmiştir... (Sonraki versiyonda ise bunu iki kişi paylaşır, şarkıcı orkestra yanında durur) ...
4. Hızlı arpejlerle 'El aparecido'nun (Hayalet) yansıtıldığı çok kısa bölmeyi izleyen 2/4'lük ölçüde yine hızlı, daha kesin ritmik vurgulamalı 'Danza del terror' (Korku dansı) bölmesinde De Falla piyanoya da ustaca Endülüs dansının ayak vurma, el çırpma, kastanyet sesi gibi unsurların taklit etme görevi vermiştir...
5. El circulo magico (Büyülü Çember) başlıklı bölümde Candelas, yere bir çember çizip haç çıkartarak hayaleti kovmak ister... Gece yarısı yaklaşmaktadır... Bu sakin müzik de giderek hafifler... Ve çok kısa olarak 'A media noche' (Gece Yarısı) çan sesleriyle belirtilir...
kendime not
08.02.2010 - 20:07- Hindistan Hükümeti, Amritsar'daki Altın Tapınak'a planlanan Mavi Yıldız Saldırı Görevi'ni başlattı...
A561984
film replikleri
08.02.2010 - 19:53- Doctor Robert, he's a miracle man...
(The Devil's Advocate)
lost
07.02.2010 - 19:0806 Şubat 2010
Maltepe'de bulunan 'Süreyyapaşa' Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin çatı katında yangın çıktı... Paniğe yol açan yangında 150 hasta tahliye edildi...
Maltepe'de bulunan Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin çatı katında saat 18.00 sıralarında yangın çıktı... Hastanenin 6 katlı C bloğunun çatısında elektrik kontağından çıktığı öne sürülen yangına, Maltepe, Pendik ve Kartal itfaiye grubundan ekipler müdahale etti... İtfaiye ekipleri ve ambulanslar yollarda araçların gelişigüzel parketmesi yüzünden olay yerine yetişmekte güçlük çekti... Binada oluşan yoğun duman nedeniyle hastalar tahliye edildi...
kült film
06.02.2010 - 20:21'Wings' (1927)
William A. Wellman
efsane kayıtlar
06.02.2010 - 19:28'Bach / Busoni - Chaconne'
piano: Yakov Flier
rec: 1947
Bir İstek Parçası
06.02.2010 - 19:23Heart - Crazy On You...
Olağan Şüpheli
06.02.2010 - 19:22...
Aynı tempoda (L'istessi tempo) ve aynı partilerle devam eden 5. Bölüm 'Trotz dem alten Drachen' (Eski canavarlara rağmen) , motetin dramatik doruğudur... Sanki şeytanî güçler melodiyi parçalamak istemektedir... Sivri, kesik ve unison söylenen ezginin forte ve piano kontrastları bas partisinin kıvraklığı büyük bir enerjiyi yansıtır...
...
Søren Kierkegaard
05.02.2010 - 19:27'People demand freedom of speech to make up for the freedom of thought which they avoid.'
içimizdeki hüzün devi
05.02.2010 - 19:26Handel - Violin Sonatas Op.5 - London Baroque
Handel – Nine German Arias, Three Oboe Sonatas (Carolyn Sampson, King’s Consort)
sinestezya
05.02.2010 - 19:25Tchaikovsky / Overture Solennelle '1812', Marche Slave
Borodin / In the Steppes of Central Asia, Polovtsian Dances
Rimsky-Korsakov / Russian Easter Festival Overture, Capriccio Espagnol
Gothenburg Symphonia Orchestra - Neeme Jarvi
kudüm
05.02.2010 - 19:22...
- Gelelim 'Chaconne'a... Doğrusu, 'şakon' denince aklıma sadece Bach gelir... Acaba Beethoven'in, Brahms'ın neden şakonu yoktur? Örneğin, Mozart, Schubert, Chopin gibi hemen her formda eserler vermiş bestecilerin neden ünlü şakonları yoktur?
- Bir dakika... Söylediğiniz bestecilerin ünlü şakonları yoksa da onların çoğu, J.S. Bach'ın şakonuna ilgi göstermişlerdir... Örneğin Brahms, şakonu piyanoya 'sol el için' uyarlamıştır... Schumann ve Mendelssohn ise onu piyano eşlikli hale getirmişlerdir... Şakonun bu 'keman ve piyano için' versiyonları günümüzde seslendirilmektedir... Bu parantezden sonra, 'chaconne nedir' sorusuna dönmek istiyorum: Şakon için bir tür 'çeşitleme formu' diyebiliriz... Ama bu, 'çeşitleme'den çok, bir metamorphose (dönüşüm) esprisindedir... Eserin yapısı (ya da şematik kurgusu) çok açıktır: Önce sekiz ölçülük bir ana tema yer alır, bunu 32 kere (her biri yine sekizer ölçülük) dönüşüm izler... Şakonu 'çeşitleme' formundan kesin biçimde ayıran başlıca özellik ise Bach'ın hiçbir dönüşümde ilk verdiği 'melodi'den yararlanmamış olmasıdır... Böylelikle her 'dönüşüm' birbirinden farkı melodik çizgilere sahiptir... Bu nedenle biz müzikal çözümlemeyi tamamen armoni ve ritim üzerine yöneltiriz... Bu alanda da her şey açık seçiktir: İlk sekiz ölçüde verilen dramatik akorlar ve 'keskin' ritmik motif, öteki 32 dönüşüme bütünüyle yayılmıştır, her yere yansımıştır...
- 'Keskin' dediğiniz ritim hangi anlama geliyor?
- Biraz Sarabande vuruşunu andırıyor... Üç dörtlük ölçü, ama aksan ortada, yani ikinci vuruş kuvvetli... (Oysa gerek Menuet'de olsun gerek valste, bütün üç dörtlük ritimlerde aksan ilk notanın üzerindedir.) Şunu da belirteyim, bu eski kurallar bizim tasavvuf müziğimizdeki usûlleri anımsatıyor bana... Kudüm vuruşlarıyla garip bir benzerlik içindeler...
- Chaconne'da inişli çıkışlı, bir hızlı bir de yavaş kesitler var... Bunlar sizce Bach'tan kaynaklanan 'eskiye ilişkin' otantik gerekler mi, yoksa Busoni'nin değerlendirmesi mi?
- Parçada çok açık bir A-B-A hissediliyor aslında... Bunun nedeniyse eserin başında re minör, ortasında re majör, sonunda yine re minör olması... İki minör arasına alınmış majör, ister istemez A-B-A formunu anımsatıyor... Busoni de gayet akıllıca bu kesitleri abartarak formun kolayca anlaşılmasını sağlıyor... Busoni düzenlemesindeki ultra-tempo fikirlerinde ben bir aykırılık göremiyorum... Çünkü bu uyarlamada öyle zekice buluşlar var ki eser sanki en iyi böyle anlaşılır izlenimi veriyor... Örneğin birçok yerde eşlik partisi olarak eklenen öğeler, aslında 'ana fikir'deki o 'keskin ritmi' yansıtıyor... Çoğu yerde ise tek sesli bir melodiyi armonize etmek zaten yüreklice bir tavır...
...
lost
04.02.2010 - 20:33...
Xenakis'in 1979'da, Strasbourg Kenti'nin siparişi olarak bestelediği ve Strasbourg Vurma Çalgılar Topluluğu'na ithaf ettiği Pléiades adlı eseri ilk kez 3 Mayıs 1979'da Ren Balesi'nin katkısıyla seslendirilmiştir...
Pléiades ya da Pleyd'ler kuzay yarımkürede yalnızca kış aylarında görülebilen ve Boğa burcunun sağında yer alan parlak yıldız kümesidir... Hafif puslu olan kümeden çıplak gözle ancak altı tanesi görülebilir... Yunan mitolojisine göre bu yıldız kümesi Ay Tanrıçası Artemis'in hizmekârı olan yedi kızkardeşi simgeler... Bunlardan biri olan Elektra, oğlu Dardanus'un kurduğu Troya kentinin yıkılmasından duyduğu üzüntüyle bir kuyruklu yıldız şeklinde kaybolmuş, geriye altı kardeş kalmıştır... Pleyd'in yanında görülen pusun da kızkardeşlerin Elektra için döktükleri gözyaşlarından oluştuğu anlatılır... Ayrıca Pleyd adıyla, eserin ithaf edildiği Strasbourg Vurma Çalgılar Topluluğu'nun altı üyesine de atıfta bulunulur...
...
çocukken inanılan saçmalıklar
04.02.2010 - 20:32'Tonari no Totoro' (1988)
Hayao Miyazaki
bir sen bir de ben
04.02.2010 - 20:31Johan Halvorsen - Passacaglia and Sarabande with Variations in G minor after Handel...
sistemi okumak
04.02.2010 - 20:25Felix Mendelssohn - Complete String Quartets (Quatuor Ysaye)
neşter
04.02.2010 - 20:24- Through the darkness of future past, the magician longs to see, one chance out between two worlds... Fire, walk with me... We lived among the people... I think you say, convenience store... We lived above it... I mean it like it is, like it sounds... l, too, have been touched by the devilish one... Tattoo on the left shoulder... But when I saw the face of God, I was changed... I took the entire arm off...
gönül dostu
04.02.2010 - 20:23...
6. Bölüm 'Der Abschied' (Veda) ağır (Adagio) tempoda eserin yarısını oluşturan uzunluktadır ve alto için iki şiir üzerine yazılmıştır... İlk şarkı 8. yüzyıl Çin şairi Mong-Kao-Yen'in Dostu Bekleyiş (Im Erwartung des Freundes) ikincisi ise yine 8. yüzyıl Çin şairi Wang-Wei'nin Dostun Vedası (Der Abschied des Freundes) adlı şiirleri üzerine bestelenmiştir... Bölüm kontrbasın kalın Do sesiyle başlar ve özgün versiyonda etkili Çin gongları eşliğinde flüt, altoya yardımcı olur ve 'Dağların arkasında güneşin batışını, gecenin soğukluğu'nu duyurur... Altonun 'ayın gümüş bir kayık gibi mavi gökdenizinde dalgalanışı'nı anlatmasından sonra hareketli bir obua 'karanlıkta şırıltısı duyulan ırmak'ı canlandırır... 'Yorgun insanlar eve dönmekte ve uykularında unutulan mutluluğu ve gençliği yeniden bulmayı ummaktadır... Kuşlar dalda tünemiş, dünya uyumuştur... Çamların altından gelen serin esintiyi hissederken arkadaşımı bekliyorum, ona son kez elveda demek ve akşamın güzelliğini onunla paylaşmak için... Neredesin? Beni böyle uzun süre yalnız bırakıyorsun... Ah güzellik, sonsuz sevgi, yaşamak içinmiş dünya.' 6.Bölümün ikinci şarkısı Dostun Vedası (Der Abschied des Freundes) , bir felaketi duyurur gibi yansıyan, sonra da cevap arayan bir tavırla süren uzun bir geçiş müziğinden sonra başlar... Alto bir resitatifle, üçüncü şahısı kullanarak erkeği tanımlar: 'Atından inerek ona veda içkisini verir, nereye gideceğini sorar; neden gitmek zorundadır? Kısık bir sesle anlatır: Sen dostum! Bu dünyada bana mutluluk verilmedi' ve alto zarif bir eşlikle devam eder: 'Yalnız kalbim için, dağlara huzur aramaya gidiyorum; vatanıma, yerime dönüyorum... Uzaklarda olmuyor, kalbim sakin şekilde son saatini bekliyor... Sevgili dünya, her tarafta baharla birlikte açıyor, yeniden yeşilleniyorsun... Her yerde ve uzaklarda sonsuz mavi ışık! Sonsuz... Sonsuz...'
...
kült film
03.02.2010 - 21:02'What Ever Happened to Baby Jane? ' (1962)
Robert Aldrich
acemi balık
03.02.2010 - 19:25Little Peggy March - I Wish I Were A Princess...
zodiac
03.02.2010 - 19:25Emancipation...
ilham kaynağı olmak
01.02.2010 - 18:53...
1861-65 yılları arasında Op.1 egzotik tonaliteli Mi bemol minör 1.Senfoni'si üzerine Balakirev'in teşvikiyle çalışan Rimski-Korsakov yine de eserinden memnun kalmamış; 1883-84 yıllarında tonaliteyi Mi minöre çevirmiş, bu arada 1867-68 yıllarında yazdığı 2.Senfoni'sini de yine 1876 ve 1897'de iki kez düzeltmiş; sonunda 'Senfonik Süit Antar' olarak adlandırmış ve eseri Rus besteci Cesar Cui'ye ithaf etmiştir... Dört bölümlü süitte Sennkovski'nin bir Arap masalı işlenir: Şair Antar bir çöl münzevisidir, tüm insanlardan nefret etmeğe yemin etmiştir... Çöllerde dolaşırken günün birinde çok güzel bir gazal görür; bu gazalı canavar bir kuştan kurtarır, kuş korkunç çığlıklarla kaçar... Antar da yorgunluktan uyuyakalır... Rüyasında gezintiye çıkmış ve Palmira kraliçesinin sarayına götürülmüştür... Kendini Gülnazar adlı perinin sarayında bulur... Bu peri ölümden kurtardığı gazaldır... Peri ondan üç dilekte bulunmasını ister... Antar üç dileğini sıralar: İntikam zevki, sınırsız hükümranlık gücü ve aşkın en yüce tadı... Antar tüm isteklerine kavuşur... Uyandığında çölde yeni bir saraydadır... Aşkı da ona peri tattırır ve Antar onun kollarında mutlu ölür...
...
Toplam 3989 mesaj bulundu