Aylar geçiyor sen bana hala geleceksin
Yetmez mi bu hasret daha yıllarca mı sürsün
Hülyalarımın menbaı bir taze çiçeksin
Bekletme yazık sen de solar sen de çürürsün...
'...ne var ki, ikinci günden itibaren, otelde kalmam gerekiyordu... Orada kaçınılmaz biçimde hüzünle karşı karşıya geleceğimi önceden biliyordum... Hüzün, doğduğumdan beri her yeni odanın, yani her odanın yaydığı, solunması imkansız bir koku gibiydi; yaşadığım odada ise, ben yoktum; düşüncem başka bir yerde kalır, yerine alışkanlığı gönderirdi... Ama yeni bir ülkede, işlerimle ilgilenmek üzere bu daha duyarsız hizmetkarı, alışkanlığı görevlendiremezdim; ondan önce varırdım oraya; tek başıma giderdim; orada, yıllarca aradan sonra bulduğum, ama hiç değişmeyen, Combray'den beri, Balbec'e ilk gidişimde, açılmış bir bavulun dibinde umutsuzca ağladığım zamandan beri büyümemiş olan 'Ben'i, nesnelerle ilişkiye sokmam gerekirdi...'
2. Bölüm 2/4'lük ölçüde, ılımlı ama hareketlice (Andante con moto) tempoda başlar; orkestranın pes, buruk, sertçe ve unison (teksesli) anlatımına karşın piyanonun zarif ve dokunaklı ezgisi kudretle yakınışı birleştirir gibidir... Şiirsel unsurların egemen olduğu bu bölümün bir program müziği havası olduğunu, sevgilisi Euridice'yi yeraltındaki karanlık güçlere (tanrılara) kaptıran Orfeus'u piyanonun, tanrıları da orkestranın simgelediğini ileri sürenlerin başında Franz Liszt gelir... Gerçekten de orkestranın sert 'Hayır' cevabı duyulduktan sonra, piyano yumuşak ve ilginç trillerle çok hafif (ppp) sesle iç çekermiş gibi, Orfeus'un acı içindeki motifini -yalvarışını- sergiler...
'...İtalya Napoli'deki NATO üssü İzmir Urla'ya taşınıyor! 4000 Amerikan askeri Urla'da ev tutmaya başladı bile... Tehlikeli kısım bir havaalanı inşaatının da Mordoğan'da başlamış olması... Adana İncirlik üssü İran ve/veya Suriye atış menzilinde olduğu için ana hava üssü İzmir olacak... Amerikayla ilişkiler kemale ererken, Tayyip boğazdaki 5 villasına 5 tane daha katar artık...'
'...diğer iki bölümün toplamından daha uzun olan 1.Bölüm 3/4'lük ölçüde, önce pek çabuk olmayan, ama görkemli (Allegro non troppo e molto maestoso) tempoda üç kez yinelenen korno sinyali ve orkestranın gösterişli akorlarıyla başlar... Dramatik ana temayı piyano eşliğinde keman ve viyolonseller duyurur, sonra da piyanonon tekraladığı temayı orkestra işler... Daha canlı olan bölmede, 4/4'lük ölçüde, şen ve nükteli (Allegro spirito) tempoda, Çaykovski'nin Ukrayna'da panayırda kör bir dilenciden duyduğu ezgiyi piyano sergiler... Bunu izleyen iki temadan ilkini, korno ve tahta üflemeli çalgıların sunduğu temayı piyano geliştirir; ikinci temayı ise sürdinli yaylı çalgılar yansıtır... Orkestrayla piyano arasındaki parlak diyalog üç solo kadansla sonuçlanır...'
Resmi tarih imalatçılarının zorlamaları ve imal ettikleri safsatalar bir yana bırakılırsa, TC’nin sınırları ‘yedi düvele’ karşı ‘ulusal bir kurtuluş savaşı’ veren Kuvayı Milliyeciler tarafından değil, emperyalistler tarafından ve onların tek yanlı çıkarlarını gerçekleştirecek biçimde çizilmişti... Daha önce başka yerde (10) yazdığım gibi, Sovyet Devrimi ve iç savaşta Bolşeviklerin zaferi, emperyalist hesapları alt-üst etmişti... Bolşeviklerin zaferi ve devrimin yayılma potansiyeli karşısında başta İngiltere olmak üzere emperyalist güçler, Sevr Antlaşması’nda tâdilat yapmak zorunda kaldılar... Orhan Dilber’in ifade ettiği gibi: 'Zaten asıl büyük değişiklik Türkiye’nin Misak-ı Milli'ye göre genişlemesi biçiminde değildir... Nitekim yukarda gösterildiği gibi, bu bakımdan bir daralma söz konusudur... Bu nedenle söz konusu değişikliği Kuvayı Milliye’nin Misak-ı Milli aşkıyla daha büyük topraklar fethetmesi biçiminde yorumlamak yerine, emperyalistlerin Büyük Ermenistan ve bir özerk Kürdistan’dan vazgeçmesi biçiminde yorumlamak gerekir... Türkiye’nin sınırlarının bir tek bu çerçevede genişlemiş olması ve başka cephelerde bilakis geri çekilmiş olması da bu yorumu açıkça doğrulamaktadır... Bu bakımdan emperyalistler Ermenistan’ın küçültülmesini tercih etmiş ve Batı Ermenilerini de buna razı etmişlerdir... Kürtlerin kuzeyde kalan kesimini de yedi düvele karşı savaş havasındaki azgın Kuvayı Milliyecilerin önünde yalnız bırakmışlardı...” (11) Dolayısıyla, Türkiye’nin sınırlarını belirleyen başlıca faktörler: Bolşeviklerin Çarlık döneminde işgal ettiği topraklardan çekilmesi, ABD’nin de Sevr’den doğan haklarından vazgeçmesi ve Sovyet devriminin emperyalist dünyada yarattığı korkudur... İşte TC’nin ve Ortadoğu’nun savaş sonrasında aldığı biçim bu üç faktör tarafından belirlenmişti... Artık o aşamada sorun, sınırların şuradan veya buradan geçmesi değil, emperyalist çıkarları tehdit eden komünist yayılmayı engellemekti ve T.C. bir tampon bölge olarak bu işlevi yerine getirecekti...
Dipnotlar
1- Tarih IV, Türkiye Cumhriyeti 1931, s. 64. İstanbul Devlet Matbaası
2 - Bkz: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I, III, TTK yayını, s. 73.
'Evet, öyledir oğlum, Meseglise çok güzeldir,' derdi, incelikle gülerek, 'ama sen Meseglise'in sözünü nerede işittin ki? '
'Meseglise'in sözünü nerede mi işittim? Çok meşhur bir yer; anlattılar, çok anlattılar', diye cevap verirdi uşak, ne zaman bizi ilgilendiren bir şeyin başkaları için önemini nesnel bir biçimde anlamak istesek, buna imkan bırakmayan kişilerin acımasız muğlaklığıyla...
-Bu bir güve kozası... Çok ironik... Kelebekler tüm ilgiyi çeker... Ama güveler ipek yaparlar... Daha güçlü, daha hızlıdırlar... Şu küçük deliği görüyor musun? Bu güve kozadan çıkmak üzere... Şu an içeride mücadele ediyor... Kozanın kalın kabuğunu kazıyor... Ona yardımcı olabilirim... Bıçağımı alıp, hafifçe çıkışı açarım ve güve kurtulur... Ama hayatta kalamayacak kadar zayıf olur... Mücadele, doğanın onu güçlendirme yoludur...
-Kitapta son dönemde “11. cumhurbaşkanı kim olacak” sorusunun cevabı da saklıymış... Yeni cumhurbaşkanı hangi özelliklere sahip?
-Kehanete göre, Türk İmparatorluğu'nun başına geçecek 11. kişinin adında 11 harf var... Çok ilginçtir ki, Abdullah Gül'ün ad ve soyadındaki harflerin toplamı da 11.
-Peki 11. cumhurbaşkanı Türkiye'si nasıl olacak?
-Kitapta “11. Prens döneminde Türk devleti, büyük bir sarsıntı yaşayıp yıkılma noktasına gelecektir” öngörüsü var... Ayrıca “Hristiyan Prensliklerin birleşmesi, Türk imparatorluğunun sonunu getirecektir” deniliyor... Bu da benim yorumumca AB'dir...
-Bu kehanet son mu? Türkiye'nin geleceği nasıl şekillenecek?
-Maalesef kahinler, Türk İmparatorluğu'nun 11. Prensi'nden sonra Türk devletini yok kabul etmiş... Türkiye ile ilgili kehanetler burada bitiyor... Bu sonuç, çok ciddiye alınmalı...
'...tasvire, anlatıma değil de çağrışıma önem verilen yumuşak dokulu, uyuşturucu, gizemli, bilmece gibi bir havası olan müzik, çok modal olarak bestelenmiştir ve sanki hipnotize eder gibi bir etki yapmaktadır... İlk kez 17 Mart 1900'de solo piyano versiyonunu Blanche Marot'nun seslendirdiği ve ilk orkestra düzenlemesini de 1914'te, ünlü şef Ernest Ansermet'in yaptığı eser, solo flüt ve piyano için de düzenlenmiştir...'
'...bütün bunlar olurken, Türkiye'deki uyuşturucu baronu siyasetçilerin, yurtdışındaki tüccarlarla bağlantılarının da faydası görülüyordu... Keriman Halis, 1932'de Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlenen yarışmada Türkiye güzeli, ardından Belçika'da düzenlenen yarışmada da dünya güzeli seçildi... Halis'in güzellik kraliçesi olması, o dönem Türkiye'nin batılılaşma, laikleşme imajını dünyada güçlendirmesi açısından önemli bir gelişmeydi... Ancak bu taçta, Halis'in güzelliğinden çok, Cumhuriyet gazetesinin sahibi Yunus Nadi'nin Kuzguncuk'taki fabrikada büyük etkileri olan Belçikalı uyuşturucu kaçakçılarıyla ve Celal Bayar gibi isimlerin Belçika sermaye gruplarıyla olan derin ilişkileri etkiliydi...'
Gurbet elde her akşam battı bağrımda güneş
Yare giden yollarda hasret oldu bana eş
Kimsesiz bu ellerde yok mu bana kardeş
Yare giden yollarda hasret oldu bana eş...
Üç sesli fügün teması üç parçadan oluşur... Birinci ölçü boyunca duyduğumuz sekizlik notaların oluşturduğu ilk parçanın ardından, ikinci ölçüdeki dört onaltılığın oluşturduğu ikinci parça gelir... Ölçünün son vuruşundaki tril, üçüncü parçayı oluşturur... Üçüncü ölçüde duyulan ve temanın ikinci seste çalınısı sırasında ona eşlik eden, bir dörtlük ve aşağıya doğru inen onaltılıklardan oluşan kontrpuan ezgisi, tüm füg boyunca tekrarlanır...
'...şairler, gençliğimizde yaşadığımız bir eve, bir bahçeye girdiğimizde, bir an, o çok eskideki benliğimize kavuştuğumuzu iddia ederler... Bunlar son derece tehlikeli ziyaretlerdir ve bunların sonucunda, elde ettiğimiz başarı kadar hayal kırıklığı da yaşarız... Çeşitli yıllarda denk düşen sabit yerleri kendi içimizde bulmak daha iyidir... Büyük bir yorgunluk ve ardından güzel bir gece uykusu, bir ölçüde bunu sağlayabilir bize... En azından bunlar, iç monoloğu - kendisi hiç kesilmediği halde - bir gün öncesinden hiçbir yansımanın, hiçbir hafıza ışıltısının aydınlatmadığı, uykunun en dipteki, en karanlık dehlizlerine bizi indirmek için bedenimizin toprağını, özünü öyle iyi karıştırırlar ki, kaslarımızın içine daldığı, dallanıp budaklanarak taze hayatı emdiği yerde, çocukluğumuzun bahçesini buldururlar bize... Bu bahçeyi tekrar görmek için seyahate gerek yoktur; onu bulmak için derine inmek gerekir... Toprağın üstünü kaplayan şey artık üzerinde değil, altındadır; ölü bir şehri ziyaret etmek için yolculuk yeterli değildir, kazı yapılması gerekir... Yine de, kimi kaçak ve beklenmedik izlenimlerin bizi geçmişe bu organik çözülmeden çok daha başarıyla, daha kesin bir doğrulukla, daha hafif, daha maddesiz, daha başdöndürücü, daha etkili, daha ölümsüz bir uçuşla götürdüğünü ileride göreceğiz...'
'...bütün bunlara sebep teşkil eden sistemden kurtulmak mı yoksa mevcut sistem içerisinde yama tedbirlerle yaşamaya devam etmek mi? Asgari ücretin 450 ytl civarında seyrettiği bir yerde, 10 milyona yakın işsizin bulunduğu, köylünün toprağını ekemediği, memurun çocuğunu okutamadığı, binlerce bebeğin ilaçsızlıktan öldüğü, terör manipülasyonuyla ülke insanının uyutulduğu ve kaynaklarının kapitalistlerce sömürüldüğü, sokakta yüzbinlerce üniversite mezunu gencin işsiz dolaştığı, fuhuş ve uyuşturucu batağında on binlerce insanın çırpındığı, kapitalizmin simgesi bankalara borçlarını ödeyemediği için binlerce insanın kendi evlatlarını öldürdüğü bir sistemde niçin yaşayalım? '
'Her güzel daha güzele yaver
Allah güzeldir; güzeli sever...'
sizi gördüm bugün
herbiriniz ne kadar güzeldiniz
herkesin birbirine söyleyecek bir sözü
selamı vardı
evet tek tek izledim sizi bugün
oradaki herkes yıllarını devirmiş olanlar bile
herbiriniz genç ve güzeldiniz
yarısı demir parmaklıkların arkasında
diğer yarısı parmaklıkların dışında
tek yürek gibiydiniz
yarısı içerde yarısı dışarda siz hey metristekiler
her cuma mapus damlarını
bayram yerine çevirenler
ne güzeldiniz
gözlerinize baktım yüreğinizi gördüm
saf gönüllü ve candınız
duruşlarınıza baktım konuşmalarınıza
katıksızdınız
bu güzellik pirinizden birinizden mi
'ölün' dese öleceğiniz mirinizden mi
içerde erk sahibi er yiğitler
dışarda gül fidanı nazlı gelinler
o neşve ve pür imanlı halinizle hayat sizdiniz
alemi kurtaracak rahmete damar kanal sizdiniz
kutlu sabahın fecrinde ha doğdu ha doğacak
gün bir kıpırtı bir ışıltı beklemedeydiniz
sizi gördüm bugün nurlu ve sevdalıydınız
'Umulur ki, 15. İslam asrının yenileyicisi,
İslam'da estetik planı başa alsın... Zira güzellik,
hesab ve kitap sordurmadan yakalayıcı ve
fethedicidir! Anlamak lazım! Anlaşılıyorsa,
tatbik ve ürün halinde tezahürler lazım! '
diyen, dünyanın en güzel adamı
ve siz ne güzeldiniz...
bitmeyen bekleyişler
16.03.2008 - 21:08Aylar geçiyor sen bana hala geleceksin
Yetmez mi bu hasret daha yıllarca mı sürsün
Hülyalarımın menbaı bir taze çiçeksin
Bekletme yazık sen de solar sen de çürürsün...
halvet ıssız ve kapalı yer
16.03.2008 - 21:05'...ne var ki, ikinci günden itibaren, otelde kalmam gerekiyordu... Orada kaçınılmaz biçimde hüzünle karşı karşıya geleceğimi önceden biliyordum... Hüzün, doğduğumdan beri her yeni odanın, yani her odanın yaydığı, solunması imkansız bir koku gibiydi; yaşadığım odada ise, ben yoktum; düşüncem başka bir yerde kalır, yerine alışkanlığı gönderirdi... Ama yeni bir ülkede, işlerimle ilgilenmek üzere bu daha duyarsız hizmetkarı, alışkanlığı görevlendiremezdim; ondan önce varırdım oraya; tek başıma giderdim; orada, yıllarca aradan sonra bulduğum, ama hiç değişmeyen, Combray'den beri, Balbec'e ilk gidişimde, açılmış bir bavulun dibinde umutsuzca ağladığım zamandan beri büyümemiş olan 'Ben'i, nesnelerle ilişkiye sokmam gerekirdi...'
teknikler ve mistikler
16.03.2008 - 21:042. Bölüm 2/4'lük ölçüde, ılımlı ama hareketlice (Andante con moto) tempoda başlar; orkestranın pes, buruk, sertçe ve unison (teksesli) anlatımına karşın piyanonun zarif ve dokunaklı ezgisi kudretle yakınışı birleştirir gibidir... Şiirsel unsurların egemen olduğu bu bölümün bir program müziği havası olduğunu, sevgilisi Euridice'yi yeraltındaki karanlık güçlere (tanrılara) kaptıran Orfeus'u piyanonun, tanrıları da orkestranın simgelediğini ileri sürenlerin başında Franz Liszt gelir... Gerçekten de orkestranın sert 'Hayır' cevabı duyulduktan sonra, piyano yumuşak ve ilginç trillerle çok hafif (ppp) sesle iç çekermiş gibi, Orfeus'un acı içindeki motifini -yalvarışını- sergiler...
rejim
16.03.2008 - 20:50'...İtalya Napoli'deki NATO üssü İzmir Urla'ya taşınıyor! 4000 Amerikan askeri Urla'da ev tutmaya başladı bile... Tehlikeli kısım bir havaalanı inşaatının da Mordoğan'da başlamış olması... Adana İncirlik üssü İran ve/veya Suriye atış menzilinde olduğu için ana hava üssü İzmir olacak... Amerikayla ilişkiler kemale ererken, Tayyip boğazdaki 5 villasına 5 tane daha katar artık...'
melihat gülses
16.03.2008 - 20:46Günaydınım,nar çiçeğim,sevdiğim
Günaydınım,nar çiçeğim,sevdiğim...
pazar günleri
12.03.2008 - 22:26'...diğer iki bölümün toplamından daha uzun olan 1.Bölüm 3/4'lük ölçüde, önce pek çabuk olmayan, ama görkemli (Allegro non troppo e molto maestoso) tempoda üç kez yinelenen korno sinyali ve orkestranın gösterişli akorlarıyla başlar... Dramatik ana temayı piyano eşliğinde keman ve viyolonseller duyurur, sonra da piyanonon tekraladığı temayı orkestra işler... Daha canlı olan bölmede, 4/4'lük ölçüde, şen ve nükteli (Allegro spirito) tempoda, Çaykovski'nin Ukrayna'da panayırda kör bir dilenciden duyduğu ezgiyi piyano sergiler... Bunu izleyen iki temadan ilkini, korno ve tahta üflemeli çalgıların sunduğu temayı piyano geliştirir; ikinci temayı ise sürdinli yaylı çalgılar yansıtır... Orkestrayla piyano arasındaki parlak diyalog üç solo kadansla sonuçlanır...'
bitmeyen bekleyişler
12.03.2008 - 22:07Kara bulutları kaldır aradan
Beri gel gönlüme çağlayanım gel
Ne kadar özenmiş seni yaradan
Beri gen gönlüme çağlayanım gel
Dilinden anlayan bülbül az olur
Gönülden çağlayan aşkın saz olur
Sen gelmezsen bahar geçer yaz olur
Beri gel gönlüme çağlayanım gel...
misak-ı milli
12.03.2008 - 22:06Resmi tarih imalatçılarının zorlamaları ve imal ettikleri safsatalar bir yana bırakılırsa, TC’nin sınırları ‘yedi düvele’ karşı ‘ulusal bir kurtuluş savaşı’ veren Kuvayı Milliyeciler tarafından değil, emperyalistler tarafından ve onların tek yanlı çıkarlarını gerçekleştirecek biçimde çizilmişti... Daha önce başka yerde (10) yazdığım gibi, Sovyet Devrimi ve iç savaşta Bolşeviklerin zaferi, emperyalist hesapları alt-üst etmişti... Bolşeviklerin zaferi ve devrimin yayılma potansiyeli karşısında başta İngiltere olmak üzere emperyalist güçler, Sevr Antlaşması’nda tâdilat yapmak zorunda kaldılar... Orhan Dilber’in ifade ettiği gibi: 'Zaten asıl büyük değişiklik Türkiye’nin Misak-ı Milli'ye göre genişlemesi biçiminde değildir... Nitekim yukarda gösterildiği gibi, bu bakımdan bir daralma söz konusudur... Bu nedenle söz konusu değişikliği Kuvayı Milliye’nin Misak-ı Milli aşkıyla daha büyük topraklar fethetmesi biçiminde yorumlamak yerine, emperyalistlerin Büyük Ermenistan ve bir özerk Kürdistan’dan vazgeçmesi biçiminde yorumlamak gerekir... Türkiye’nin sınırlarının bir tek bu çerçevede genişlemiş olması ve başka cephelerde bilakis geri çekilmiş olması da bu yorumu açıkça doğrulamaktadır... Bu bakımdan emperyalistler Ermenistan’ın küçültülmesini tercih etmiş ve Batı Ermenilerini de buna razı etmişlerdir... Kürtlerin kuzeyde kalan kesimini de yedi düvele karşı savaş havasındaki azgın Kuvayı Milliyecilerin önünde yalnız bırakmışlardı...” (11) Dolayısıyla, Türkiye’nin sınırlarını belirleyen başlıca faktörler: Bolşeviklerin Çarlık döneminde işgal ettiği topraklardan çekilmesi, ABD’nin de Sevr’den doğan haklarından vazgeçmesi ve Sovyet devriminin emperyalist dünyada yarattığı korkudur... İşte TC’nin ve Ortadoğu’nun savaş sonrasında aldığı biçim bu üç faktör tarafından belirlenmişti... Artık o aşamada sorun, sınırların şuradan veya buradan geçmesi değil, emperyalist çıkarları tehdit eden komünist yayılmayı engellemekti ve T.C. bir tampon bölge olarak bu işlevi yerine getirecekti...
Dipnotlar
1- Tarih IV, Türkiye Cumhriyeti 1931, s. 64. İstanbul Devlet Matbaası
2 - Bkz: Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri I, III, TTK yayını, s. 73.
3 - 23.4. 1920’de BMM açış konuşması.
4 - “Kemalist Düşüncede “Türk Milleti” Kavramı”, Türkiye Günlüğü, Mart-Nisan 1995 ss: 127-141.
5 - Yazar, isimleri sayfa altındaki notta veriyor, ana metne tarafımdan eklenmiştir...
6 - Bkz: Sorun Yayınları, 2. Baskı, İstanbul 2004.
7 - Bkz: TBMMGCZ,III, s. 1319.
8 - Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, II, s. 12.
9 - Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I, 2.baskı, s.30.
10 - Paradigmanın İflası, Özgür Üniversitie Kitaplığı
11 - Bkz: “Bir Emperyalist Saldırı Projesi [BOP] Orhan Dilberle Söyleşi”, in Ozguruniversite.org Güncel Yazılar, 7 Nisan 2006.
bitmeyen bekleyişler
12.03.2008 - 22:01Neyle konuştum dedim, bana derdini söyle,
Kimler ağlatır seni, bu feryât nedir böyle.
Dedi o sevgiliden ayrı düştüm, üzgünüm,
Gayrı geçmez âlemde benim feryâtsız günüm...
Sarahat
12.03.2008 - 22:00...
'Evet, öyledir oğlum, Meseglise çok güzeldir,' derdi, incelikle gülerek, 'ama sen Meseglise'in sözünü nerede işittin ki? '
'Meseglise'in sözünü nerede mi işittim? Çok meşhur bir yer; anlattılar, çok anlattılar', diye cevap verirdi uşak, ne zaman bizi ilgilendiren bir şeyin başkaları için önemini nesnel bir biçimde anlamak istesek, buna imkan bırakmayan kişilerin acımasız muğlaklığıyla...
...
film replikleri
12.03.2008 - 22:00-Bu bir güve kozası... Çok ironik... Kelebekler tüm ilgiyi çeker... Ama güveler ipek yaparlar... Daha güçlü, daha hızlıdırlar... Şu küçük deliği görüyor musun? Bu güve kozadan çıkmak üzere... Şu an içeride mücadele ediyor... Kozanın kalın kabuğunu kazıyor... Ona yardımcı olabilirim... Bıçağımı alıp, hafifçe çıkışı açarım ve güve kurtulur... Ama hayatta kalamayacak kadar zayıf olur... Mücadele, doğanın onu güçlendirme yoludur...
rejim
12.03.2008 - 21:59-Kitapta son dönemde “11. cumhurbaşkanı kim olacak” sorusunun cevabı da saklıymış... Yeni cumhurbaşkanı hangi özelliklere sahip?
-Kehanete göre, Türk İmparatorluğu'nun başına geçecek 11. kişinin adında 11 harf var... Çok ilginçtir ki, Abdullah Gül'ün ad ve soyadındaki harflerin toplamı da 11.
-Peki 11. cumhurbaşkanı Türkiye'si nasıl olacak?
-Kitapta “11. Prens döneminde Türk devleti, büyük bir sarsıntı yaşayıp yıkılma noktasına gelecektir” öngörüsü var... Ayrıca “Hristiyan Prensliklerin birleşmesi, Türk imparatorluğunun sonunu getirecektir” deniliyor... Bu da benim yorumumca AB'dir...
-Bu kehanet son mu? Türkiye'nin geleceği nasıl şekillenecek?
-Maalesef kahinler, Türk İmparatorluğu'nun 11. Prensi'nden sonra Türk devletini yok kabul etmiş... Türkiye ile ilgili kehanetler burada bitiyor... Bu sonuç, çok ciddiye alınmalı...
Tercuman
10.08.2007
bitmeyen bekleyişler
08.03.2008 - 19:54Benim yarim gelişinden bellidir
Ak elleri deste deste güllüdür
İbrişim kuşaklı ince bellidir
İnce bellerini sar dedi bana
Gel gel aman gelişine
Gül gül aman gülüşüne kurban olayım
Mestine de deli gönül mestine
Aşık olan gül gönderir dostuna
İpek mendilini attı üstüme
Terlersen sevdiğim sil dedi bana
Gel gel aman gelişine
Gül gül aman gülüşüne kurban olayım...
şıpsevdi
08.03.2008 - 19:51Gönlüm seher yeli gibi
Daldan dala essem diyor
Coşsam bahar yeli gibi
Setler yıkıp geçsem diyor
Hazan vakti erişmeden
Ecel gelip yetişmeden
O çeşmeden bu çeşmeden
Kana kana içsem diyor
Bugün gördüm iki civan
Dizimde kalmadı derman
Biri candır biri canan
Hangisini seçsem diyor...
teknikler ve mistikler
08.03.2008 - 19:50'...tasvire, anlatıma değil de çağrışıma önem verilen yumuşak dokulu, uyuşturucu, gizemli, bilmece gibi bir havası olan müzik, çok modal olarak bestelenmiştir ve sanki hipnotize eder gibi bir etki yapmaktadır... İlk kez 17 Mart 1900'de solo piyano versiyonunu Blanche Marot'nun seslendirdiği ve ilk orkestra düzenlemesini de 1914'te, ünlü şef Ernest Ansermet'in yaptığı eser, solo flüt ve piyano için de düzenlenmiştir...'
rejim
08.03.2008 - 19:49'...bütün bunlar olurken, Türkiye'deki uyuşturucu baronu siyasetçilerin, yurtdışındaki tüccarlarla bağlantılarının da faydası görülüyordu... Keriman Halis, 1932'de Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlenen yarışmada Türkiye güzeli, ardından Belçika'da düzenlenen yarışmada da dünya güzeli seçildi... Halis'in güzellik kraliçesi olması, o dönem Türkiye'nin batılılaşma, laikleşme imajını dünyada güçlendirmesi açısından önemli bir gelişmeydi... Ancak bu taçta, Halis'in güzelliğinden çok, Cumhuriyet gazetesinin sahibi Yunus Nadi'nin Kuzguncuk'taki fabrikada büyük etkileri olan Belçikalı uyuşturucu kaçakçılarıyla ve Celal Bayar gibi isimlerin Belçika sermaye gruplarıyla olan derin ilişkileri etkiliydi...'
before sunset / gün batmadan
08.03.2008 - 19:48Gurbet elde her akşam battı bağrımda güneş
Yare giden yollarda hasret oldu bana eş
Kimsesiz bu ellerde yok mu bana kardeş
Yare giden yollarda hasret oldu bana eş...
zaman vermeden
08.03.2008 - 19:46BWV 851 Re minör Füg, No.6
Üç sesli fügün teması üç parçadan oluşur... Birinci ölçü boyunca duyduğumuz sekizlik notaların oluşturduğu ilk parçanın ardından, ikinci ölçüdeki dört onaltılığın oluşturduğu ikinci parça gelir... Ölçünün son vuruşundaki tril, üçüncü parçayı oluşturur... Üçüncü ölçüde duyulan ve temanın ikinci seste çalınısı sırasında ona eşlik eden, bir dörtlük ve aşağıya doğru inen onaltılıklardan oluşan kontrpuan ezgisi, tüm füg boyunca tekrarlanır...
ZAMANIN DURMASI
08.03.2008 - 19:44'...şairler, gençliğimizde yaşadığımız bir eve, bir bahçeye girdiğimizde, bir an, o çok eskideki benliğimize kavuştuğumuzu iddia ederler... Bunlar son derece tehlikeli ziyaretlerdir ve bunların sonucunda, elde ettiğimiz başarı kadar hayal kırıklığı da yaşarız... Çeşitli yıllarda denk düşen sabit yerleri kendi içimizde bulmak daha iyidir... Büyük bir yorgunluk ve ardından güzel bir gece uykusu, bir ölçüde bunu sağlayabilir bize... En azından bunlar, iç monoloğu - kendisi hiç kesilmediği halde - bir gün öncesinden hiçbir yansımanın, hiçbir hafıza ışıltısının aydınlatmadığı, uykunun en dipteki, en karanlık dehlizlerine bizi indirmek için bedenimizin toprağını, özünü öyle iyi karıştırırlar ki, kaslarımızın içine daldığı, dallanıp budaklanarak taze hayatı emdiği yerde, çocukluğumuzun bahçesini buldururlar bize... Bu bahçeyi tekrar görmek için seyahate gerek yoktur; onu bulmak için derine inmek gerekir... Toprağın üstünü kaplayan şey artık üzerinde değil, altındadır; ölü bir şehri ziyaret etmek için yolculuk yeterli değildir, kazı yapılması gerekir... Yine de, kimi kaçak ve beklenmedik izlenimlerin bizi geçmişe bu organik çözülmeden çok daha başarıyla, daha kesin bir doğrulukla, daha hafif, daha maddesiz, daha başdöndürücü, daha etkili, daha ölümsüz bir uçuşla götürdüğünü ileride göreceğiz...'
tarihi sözler
08.03.2008 - 19:41'Bağdat'a ilk bomba düşer düşmez paramızı isteriz.'
Yaşar Yakış
rejim
08.03.2008 - 19:40'...bütün bunlara sebep teşkil eden sistemden kurtulmak mı yoksa mevcut sistem içerisinde yama tedbirlerle yaşamaya devam etmek mi? Asgari ücretin 450 ytl civarında seyrettiği bir yerde, 10 milyona yakın işsizin bulunduğu, köylünün toprağını ekemediği, memurun çocuğunu okutamadığı, binlerce bebeğin ilaçsızlıktan öldüğü, terör manipülasyonuyla ülke insanının uyutulduğu ve kaynaklarının kapitalistlerce sömürüldüğü, sokakta yüzbinlerce üniversite mezunu gencin işsiz dolaştığı, fuhuş ve uyuşturucu batağında on binlerce insanın çırpındığı, kapitalizmin simgesi bankalara borçlarını ödeyemediği için binlerce insanın kendi evlatlarını öldürdüğü bir sistemde niçin yaşayalım? '
anlamak yaşamaktır
08.03.2008 - 19:39'Bir mürşide gider, özüne karşı anlayış alırsan, her şeyi sende ve seni her şeyde var görür; yakinen bilirsin.'
Muhiddin-i Arabi Hazretleri (Özün Özü)
incecikten bir kar yağar..
08.03.2008 - 19:33Ve Siz Ne Güzeldiniz
'Her güzel daha güzele yaver
Allah güzeldir; güzeli sever...'
sizi gördüm bugün
herbiriniz ne kadar güzeldiniz
herkesin birbirine söyleyecek bir sözü
selamı vardı
evet tek tek izledim sizi bugün
oradaki herkes yıllarını devirmiş olanlar bile
herbiriniz genç ve güzeldiniz
yarısı demir parmaklıkların arkasında
diğer yarısı parmaklıkların dışında
tek yürek gibiydiniz
yarısı içerde yarısı dışarda siz hey metristekiler
her cuma mapus damlarını
bayram yerine çevirenler
ne güzeldiniz
gözlerinize baktım yüreğinizi gördüm
saf gönüllü ve candınız
duruşlarınıza baktım konuşmalarınıza
katıksızdınız
bu güzellik pirinizden birinizden mi
'ölün' dese öleceğiniz mirinizden mi
içerde erk sahibi er yiğitler
dışarda gül fidanı nazlı gelinler
o neşve ve pür imanlı halinizle hayat sizdiniz
alemi kurtaracak rahmete damar kanal sizdiniz
kutlu sabahın fecrinde ha doğdu ha doğacak
gün bir kıpırtı bir ışıltı beklemedeydiniz
sizi gördüm bugün nurlu ve sevdalıydınız
'Umulur ki, 15. İslam asrının yenileyicisi,
İslam'da estetik planı başa alsın... Zira güzellik,
hesab ve kitap sordurmadan yakalayıcı ve
fethedicidir! Anlamak lazım! Anlaşılıyorsa,
tatbik ve ürün halinde tezahürler lazım! '
diyen, dünyanın en güzel adamı
ve siz ne güzeldiniz...
Felsefe deyince ne anlıyoruz
08.03.2008 - 19:31bkz: Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu
Toplam 3989 mesaj bulundu