'...daha önceki 2. ve 3. Leonore Uvertürleri'ne göre daha hafif, neşeli olan ve girişteki sahneye uygun olan Fidelio Uvertürü (Op.72b) , 4/4'lük ölçüde, unison ve çabuk (Allegro) kısa bir girişle başlar... Yaylı ve üflemeli çalgıların duyurdüğü bu bölme, korno ve klarinetlerin yol gösterdiği ağır (Adagio) bir geçişten sonra yine giriş müziğine döner... Adagio'nun tekrarında ise kornonun temasını üflemeli çalgılar sunar... Gelişimden sonra tema tahta üflemeli çalgılarda ve sonra da kornoda duyulurken, eserin asıl Allegro bölümü başlar... Üflemeli çalgıların kreşendo akorundan ve temanın ikinci kornolarda sönmesini izleyen klarinetin cevabından sonra tüm orkestra gelişimi gerçekleştirir... Yaylı çalgılar ikinci temayı kısaca duyurduktan sonra, sona doğru birinci tema -keman pasajları eşliğinde- kornolarla yansıtılır... Allegro gelişimin sonunda Adagio bölmesi geri döner; çok hızlı (Presto) coda'ya yol göstererek doruğa ulaştırır ve eleştirmenlerce 'gerçek güzellik' olarak tanımlanan sonu hazırlar...'
Sen silahlı devrimci gruplarla bütün bağ ve bağlantılarını kesmişsin, 'devrim' senin için amaç ve hedef olmaktan çıkalı yıllar olmuş, egemen sınıflarla kapalı kapılar ardında anlaşmış uzlaşmış ve 'uslu/işbirlikçi/sarı/sahte' sendikacılık çizgisini benimsemişsin ve 'Devrim'i sadece safoş proleterleri keklemek ve sömürmek için kullandığın bir tabela aksesuarı haline getirmişsin; sonra da diyorsun ki '500.000 kişiyle Taksim'e gelirim! '
...
Hukuku bir kenara koyarak bir savaş mantığı içinde hadiseye baktığımızda; bu savaşta örgütlü, disiplinli, motivasyonu yüksek, teknik donanımı güçlü polis karşısında örgütler arası koordinasyonu sağlayamayan, hazırlıksız, elindeki sayısal çoğunluğun hedefi ele geçirebilmesi için gerekli olan, doğru bir strateji ile düşmanın hareket kabiliyetini ve taktiklerini bozacak karşı taktikler üretemeyen, savaşın gereklerine uygun mühimmat edinmeyi ve lojistik destek sağlamayı bile unutan bu naylon liderlikle proleteryanın zafer şansı zaten yoktu...
I'll be seeing you in all the old familiar places
That this heart of mine embraces all day through
In that small café, the park across the way
The children's carousel, the chestnut trees, the wishing well
I'll be seeing you in every lovely summer's day
In everything that's light and gay
I'll always think of you that way
I'll find you in the mornin' sun
And when the night is new
I'll be looking at the moon
But i'll be seeing you...
İdraklerin iğdiş edilmesinin en önemli amili malum: Harf devrimi... Zaten ayırıcı çizginin, kırılma noktasının tarihi de bu; harf devriminin tarihi...
Bu devrim, alfabenin değişmesinden ibaret olmayıp bütün bir geçmişin, binlerce yıllık bir hafızanın silinmesi manasına gelir ki, insanımız bu devrimle birlikte köksüz bir sürü haline gelmiş ve yine bu devrimle birlikte bütün anlam haritası tarumar olmuş, 100 kelimeden ibaret bir 'hazne' ile kainatı okur, anlar, anlamdırır hale gelmiştir... Varılan bu netice, düşülen bu durum, sadece bizim coğrafyamızla kaim olmayıp çok daha alemşümul bir karakterlidir ve bilme faaliyeti ile direkt alakalıdır...
'...işte, gerek AB ve gerekse ABD olsun; müstemleke olarak gördükleri TC'nin ceza kanunları buradaki köpeklerini de dişlemeye başlayınca, bizzat kendi emirleriyle kanunlaşmış bu hükümlerin değiştirilmesi için fırça üzerine fırça çekerler... Oliver Rehn'in son 'İçişlerinize karışırız' fırçası gibi... Bu Batıcı düzende, hainliği hırsızlığı onlar yapar, onların bu denaetlerine karşı suçlamada bulunduğunuzda ise, kanunlar onları değil bizi yargılar... Onlara dokunmaya başladığında ise, Türkiye'nin ilk hayali ihracatçısı ve kameraya kaydedilmiş görüntüleriyle kendi bankasını soyan eski cumhurbaşkanı Morrison Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel olayında olduğu gibi, çuvallar dolusu dosya, ne hikmetse Yargıtay'da kaybedilir ve zaman aşımı dolduktan sonra bulunur...'
'...1993-1997 yılları arasında ABD Ankara Büyükelçiliği'nde CIA ajanı personele danışmanlık ve yeminli çevirmenlik görevinde bulunan, 2000-2007 yılları arasında yönettiği portföy değeri 1.8 trilyon dolar olan Merrill Lynch şirketinin Türkiye, Yunanistan, Mısır, İsrail yani Akdeniz Bölge Sorumlusu iken 2001 krizinin çıkması için 10 Milyar Dolar sıcak paranın Türkiye'yi bir gecede terk etmesi işlemini yürüten, Batman'da bilgisayar bayiliği yapan amcasının torununu Ziraat Bankası'na danışman yapan, İngiliz ve maalesef Türk yurttaşı olan Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı...'
28 Şubat, kendi içinde çok yiyenler-az yiyenler kutuplaşmasını-hesaplaşmasını beraberinde getirdi ve çok yiyenler tayfası, kendilerini sağlama almak için AB'ne sığındılar ve 'Ne isterseniz vermeye hazırız, yeter ki bizi koruyun! ' dediler... (Turgut Yılmaz'ın Ankara'nın göbeğindeki evinin kapısına dayanan jandarmaları ve Mesut'un da buna karşılık hükümeti bozma restini hatırlayınız... Bu çerçevede jandarmanın şehir merkezinde operasyon yetkisinin olup olmadığı tartışmalarıyla, demokratik nizamlarda böyle hukuksuzluk yer olmaması gerektiğine dair yapılan vurgular da es geçilmemeli... Jandarma'nın Mesut Yılmaz aleyhine sızdırdığı yolsuzluk belgelerini TV programında yayınlayan Uğur Dündar'ın sonraki programına çıkan Mesut Yılmaz'ın Dündar'ı nasıl itin şeyine sokup çıkardığı ve buna mukabil baklavacılar karşısında aslan kesilen Dündar'ın nasıl itleştiği de hafızlardaki yerini koruyor... Ve Dündar'ın o programından sonra uzun müddet TV ekranlarından uzaklaşmak mecburiyetinde kalışı da...)
Bu, 'ben az yedim, sen çok yedin' kavgası, Mesut Yılmaz gibilerin kurtuluşlarını Avrupa'nın kucağına kalkmamacasına oturmakta bulmaları ve bir anda demokratikleşme havarisi kesilmeleri karşısında, demokrasiyi çiğneyen kaka çocukların Susurluk'ta bir kamyona toslamasıyla iş farklı bir boyut daha kazandı... Gladyo-Ergenekon uzantılarının bir kısmı tasfiye edilirken, diğer yandan Avrupa'nın koruması altına girdiklerinden az yiyenlerin diş geçiremediği liberallere karşı az yiyenler de kendilerini Ulusalcı kanatta bulmaya başladılar...
Soğuk Savaş atmosferinde milliyetçi motiflerle motive edilen Ergenekon yapılanması içerisindeki bazı unsurlar, bu süreçte daha da keskinleşerek, iyiden iyiye Amerikan aleyhtarı bir görüntü arzetmeye başladılar... Bu yapı kendisine ideolojik altyapı üretmeye de başladı... Hüseyin Kıvrıkoğlu, kendilerine İslam'a dayanmayan bir vatan anlayışı lazım olduğunu beyan etnekteydi... Şamanizm ve Kuantum'dan destek alma babında, Alev Alatlı 'Şirödinger'in Kedisi'ni ortaya attıysa da ne kadar fayda verdi, şimdilik meçhulümüz... Perinçek, daha çok işin 'aksiyon' kısmında liderliği ile öne çıktı... İlhan Selçuk, İslam düşmanlığı noktasında, Amerika'nın AKP'ye oynamasından rahatsızlığını, 'Amerika kendi ayağına kurşun sıkıyor! ' diyerek dile getirirken, asıl gayesinin emperyalizm değil, din düşmanlığı olduğunu ortaya koymaktaydı... Burada, karşımızda çok yamalı ve çok dalgalı, ideolojik bütünlüğe ermemiş, hadiselerin tabi seyri içerisinde, alakasız vasıtalar sebebiyle birbirine eklemlenerek büyümüş bir yapıdan söz etmek mümkün... Tetikçisi, generali, doçenti, askeri, parti lideri şusu ve busu ile Amerika'ya karşı olmak iddiasındaki bir yapı... Ortak paydaları da bu iddiaları...
Amerika'ya karşı olmak ya da sadece din bulaşığı olduğu için AKP'ye karşı olmak veya her ikisi de beraber... Bu karışık ilişki yumağı içerisinde işin içine illegal uzantı olarak Ergenekon'dan parçaların dahil olması...
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk 'Türkiye'nin içişleri, Türkiye katılım sürecindeyken Avrupa'nın politikaları anlamına geliyor, bu yüzden biz Avrupa politikacılar bunlara müdahale etmek zorundayız' dedi... Avrupalılar, Türk'ü aşağılayıcı bu tür ifadeleri, Başbakan Tayyip Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün 29 Ekim 2004'de İtalya'nın başkenti Roma'da, Türk (İslam) düşmanı Papa X. Innocenizo'nun heykeli önünde AB Anayasası'na attığı imzadan beri kıvırmadan söylüyor... Diplomatik dil ve nezaket kuralı o yemeklerde çoktan sindirildi...
'...Mozart'ın 1787'de, aslında iki keman, viyola, viyolonsel ve kontrbastan oluşan yaylı çalgılar için bestelediği ve 'Küçük Bir Gece Müziği' adını verdiği serenad, onun en çok çalınan eserlerinin başında gelir... Bestecinin az sayıdaki mutlu günlerinde yaratılan bu eser, büyük bir ustalığı ve olgunluğu yansıtır... Ritim, biçim ve anlatım açıklığı yanında eşsiz melodi zenginliği, klasik formda romantik küçük bir senfoniyi andıran serenadın anlaşılmasını ve sevilmesini çok kolaylaştırmıştır...'
Önceki ay rte'nin 'tarıma erken ödeme yapıyoruz' diye açıkladığı 2 milyar Ytl'lik destek, erken değil, geçen yılın gecikmeli ödemesidir... Kalan bakiyenin ve 2008 bütçe desteğinin ödenip ödenmeyeceği de şüphelidir...
'Tarımda Reform Projesi' adı altında destekleme politikaları da değiştiriliyor... Doğrudan Gelir Desteği kaldırılarak, önceden ekili alan üzerinden verilen destek, bundan sonra ürün bazında verilecek... Ve böylece kuraklık yada diğer sebeplerden ürün tarlada kalırsa zararın tamamı çiftçi ve köylünün üzerinde olacak... Zarar eden üretici belini doğrultacak bir imkan bulursa tekrardan üretim için çalışacak! IMF ve DB tarım desteklerini kaldırmak için baskı yaparken, ABD bütçesinde tarım destekleri 286 milyar doları aşmaktadır... 2001 sonrası yürütülen politikalarla Türkiye'de tarım bitirilmek üzeredeir... Tarım istihdamı da her geçen sene azalmaktadır...
müşteri
31.05.2008 - 22:30'...daha önceki 2. ve 3. Leonore Uvertürleri'ne göre daha hafif, neşeli olan ve girişteki sahneye uygun olan Fidelio Uvertürü (Op.72b) , 4/4'lük ölçüde, unison ve çabuk (Allegro) kısa bir girişle başlar... Yaylı ve üflemeli çalgıların duyurdüğü bu bölme, korno ve klarinetlerin yol gösterdiği ağır (Adagio) bir geçişten sonra yine giriş müziğine döner... Adagio'nun tekrarında ise kornonun temasını üflemeli çalgılar sunar... Gelişimden sonra tema tahta üflemeli çalgılarda ve sonra da kornoda duyulurken, eserin asıl Allegro bölümü başlar... Üflemeli çalgıların kreşendo akorundan ve temanın ikinci kornolarda sönmesini izleyen klarinetin cevabından sonra tüm orkestra gelişimi gerçekleştirir... Yaylı çalgılar ikinci temayı kısaca duyurduktan sonra, sona doğru birinci tema -keman pasajları eşliğinde- kornolarla yansıtılır... Allegro gelişimin sonunda Adagio bölmesi geri döner; çok hızlı (Presto) coda'ya yol göstererek doruğa ulaştırır ve eleştirmenlerce 'gerçek güzellik' olarak tanımlanan sonu hazırlar...'
1 Mayıs İşçi Bayramı
30.05.2008 - 22:24...
Sen silahlı devrimci gruplarla bütün bağ ve bağlantılarını kesmişsin, 'devrim' senin için amaç ve hedef olmaktan çıkalı yıllar olmuş, egemen sınıflarla kapalı kapılar ardında anlaşmış uzlaşmış ve 'uslu/işbirlikçi/sarı/sahte' sendikacılık çizgisini benimsemişsin ve 'Devrim'i sadece safoş proleterleri keklemek ve sömürmek için kullandığın bir tabela aksesuarı haline getirmişsin; sonra da diyorsun ki '500.000 kişiyle Taksim'e gelirim! '
...
Hukuku bir kenara koyarak bir savaş mantığı içinde hadiseye baktığımızda; bu savaşta örgütlü, disiplinli, motivasyonu yüksek, teknik donanımı güçlü polis karşısında örgütler arası koordinasyonu sağlayamayan, hazırlıksız, elindeki sayısal çoğunluğun hedefi ele geçirebilmesi için gerekli olan, doğru bir strateji ile düşmanın hareket kabiliyetini ve taktiklerini bozacak karşı taktikler üretemeyen, savaşın gereklerine uygun mühimmat edinmeyi ve lojistik destek sağlamayı bile unutan bu naylon liderlikle proleteryanın zafer şansı zaten yoktu...
...
before sunset / gün batmadan
30.05.2008 - 22:22I'll be seeing you in all the old familiar places
That this heart of mine embraces all day through
In that small café, the park across the way
The children's carousel, the chestnut trees, the wishing well
I'll be seeing you in every lovely summer's day
In everything that's light and gay
I'll always think of you that way
I'll find you in the mornin' sun
And when the night is new
I'll be looking at the moon
But i'll be seeing you...
rejim
30.05.2008 - 22:19...
İdraklerin iğdiş edilmesinin en önemli amili malum: Harf devrimi... Zaten ayırıcı çizginin, kırılma noktasının tarihi de bu; harf devriminin tarihi...
Bu devrim, alfabenin değişmesinden ibaret olmayıp bütün bir geçmişin, binlerce yıllık bir hafızanın silinmesi manasına gelir ki, insanımız bu devrimle birlikte köksüz bir sürü haline gelmiş ve yine bu devrimle birlikte bütün anlam haritası tarumar olmuş, 100 kelimeden ibaret bir 'hazne' ile kainatı okur, anlar, anlamdırır hale gelmiştir... Varılan bu netice, düşülen bu durum, sadece bizim coğrafyamızla kaim olmayıp çok daha alemşümul bir karakterlidir ve bilme faaliyeti ile direkt alakalıdır...
...
rejim
30.05.2008 - 22:04'...işte, gerek AB ve gerekse ABD olsun; müstemleke olarak gördükleri TC'nin ceza kanunları buradaki köpeklerini de dişlemeye başlayınca, bizzat kendi emirleriyle kanunlaşmış bu hükümlerin değiştirilmesi için fırça üzerine fırça çekerler... Oliver Rehn'in son 'İçişlerinize karışırız' fırçası gibi... Bu Batıcı düzende, hainliği hırsızlığı onlar yapar, onların bu denaetlerine karşı suçlamada bulunduğunuzda ise, kanunlar onları değil bizi yargılar... Onlara dokunmaya başladığında ise, Türkiye'nin ilk hayali ihracatçısı ve kameraya kaydedilmiş görüntüleriyle kendi bankasını soyan eski cumhurbaşkanı Morrison Süleyman Demirel'in yeğeni Yahya Demirel olayında olduğu gibi, çuvallar dolusu dosya, ne hikmetse Yargıtay'da kaybedilir ve zaman aşımı dolduktan sonra bulunur...'
bitmeyen bekleyişler
27.05.2008 - 23:13Dibi dibi dibi da
Daba daba daba di
Daba dadam di bada di badam bam
Korkuyorum kaybetmekten
Eski yalnız günlere dönmekten
Sensiz dünyam sanki bomboş
Kalpler anlaştıkça hayat ne hoş...
kült film
27.05.2008 - 23:10'Awaara' (1951)
Raj Kapoor
tarihi sözler
27.05.2008 - 23:08-Ben olsam Galaport'u gözümü kırpmadan bedavaya verirdim.
Şarık Tara
well tempered clavier
27.05.2008 - 23:02'Jigoku' (1960)
Nobuo Nakagawa
Herkes sevdiğini öldürür
27.05.2008 - 23:01'Sunrise: A Song of Two Humans' (1927)
F.W. Murnau
rejim
24.05.2008 - 23:13'...1993-1997 yılları arasında ABD Ankara Büyükelçiliği'nde CIA ajanı personele danışmanlık ve yeminli çevirmenlik görevinde bulunan, 2000-2007 yılları arasında yönettiği portföy değeri 1.8 trilyon dolar olan Merrill Lynch şirketinin Türkiye, Yunanistan, Mısır, İsrail yani Akdeniz Bölge Sorumlusu iken 2001 krizinin çıkması için 10 Milyar Dolar sıcak paranın Türkiye'yi bir gecede terk etmesi işlemini yürüten, Batman'da bilgisayar bayiliği yapan amcasının torununu Ziraat Bankası'na danışman yapan, İngiliz ve maalesef Türk yurttaşı olan Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı...'
rejim
24.05.2008 - 23:10...
28 Şubat, kendi içinde çok yiyenler-az yiyenler kutuplaşmasını-hesaplaşmasını beraberinde getirdi ve çok yiyenler tayfası, kendilerini sağlama almak için AB'ne sığındılar ve 'Ne isterseniz vermeye hazırız, yeter ki bizi koruyun! ' dediler... (Turgut Yılmaz'ın Ankara'nın göbeğindeki evinin kapısına dayanan jandarmaları ve Mesut'un da buna karşılık hükümeti bozma restini hatırlayınız... Bu çerçevede jandarmanın şehir merkezinde operasyon yetkisinin olup olmadığı tartışmalarıyla, demokratik nizamlarda böyle hukuksuzluk yer olmaması gerektiğine dair yapılan vurgular da es geçilmemeli... Jandarma'nın Mesut Yılmaz aleyhine sızdırdığı yolsuzluk belgelerini TV programında yayınlayan Uğur Dündar'ın sonraki programına çıkan Mesut Yılmaz'ın Dündar'ı nasıl itin şeyine sokup çıkardığı ve buna mukabil baklavacılar karşısında aslan kesilen Dündar'ın nasıl itleştiği de hafızlardaki yerini koruyor... Ve Dündar'ın o programından sonra uzun müddet TV ekranlarından uzaklaşmak mecburiyetinde kalışı da...)
Bu, 'ben az yedim, sen çok yedin' kavgası, Mesut Yılmaz gibilerin kurtuluşlarını Avrupa'nın kucağına kalkmamacasına oturmakta bulmaları ve bir anda demokratikleşme havarisi kesilmeleri karşısında, demokrasiyi çiğneyen kaka çocukların Susurluk'ta bir kamyona toslamasıyla iş farklı bir boyut daha kazandı... Gladyo-Ergenekon uzantılarının bir kısmı tasfiye edilirken, diğer yandan Avrupa'nın koruması altına girdiklerinden az yiyenlerin diş geçiremediği liberallere karşı az yiyenler de kendilerini Ulusalcı kanatta bulmaya başladılar...
Soğuk Savaş atmosferinde milliyetçi motiflerle motive edilen Ergenekon yapılanması içerisindeki bazı unsurlar, bu süreçte daha da keskinleşerek, iyiden iyiye Amerikan aleyhtarı bir görüntü arzetmeye başladılar... Bu yapı kendisine ideolojik altyapı üretmeye de başladı... Hüseyin Kıvrıkoğlu, kendilerine İslam'a dayanmayan bir vatan anlayışı lazım olduğunu beyan etnekteydi... Şamanizm ve Kuantum'dan destek alma babında, Alev Alatlı 'Şirödinger'in Kedisi'ni ortaya attıysa da ne kadar fayda verdi, şimdilik meçhulümüz... Perinçek, daha çok işin 'aksiyon' kısmında liderliği ile öne çıktı... İlhan Selçuk, İslam düşmanlığı noktasında, Amerika'nın AKP'ye oynamasından rahatsızlığını, 'Amerika kendi ayağına kurşun sıkıyor! ' diyerek dile getirirken, asıl gayesinin emperyalizm değil, din düşmanlığı olduğunu ortaya koymaktaydı... Burada, karşımızda çok yamalı ve çok dalgalı, ideolojik bütünlüğe ermemiş, hadiselerin tabi seyri içerisinde, alakasız vasıtalar sebebiyle birbirine eklemlenerek büyümüş bir yapıdan söz etmek mümkün... Tetikçisi, generali, doçenti, askeri, parti lideri şusu ve busu ile Amerika'ya karşı olmak iddiasındaki bir yapı... Ortak paydaları da bu iddiaları...
Amerika'ya karşı olmak ya da sadece din bulaşığı olduğu için AKP'ye karşı olmak veya her ikisi de beraber... Bu karışık ilişki yumağı içerisinde işin içine illegal uzantı olarak Ergenekon'dan parçaların dahil olması...
...
rejim
24.05.2008 - 23:05...
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk 'Türkiye'nin içişleri, Türkiye katılım sürecindeyken Avrupa'nın politikaları anlamına geliyor, bu yüzden biz Avrupa politikacılar bunlara müdahale etmek zorundayız' dedi... Avrupalılar, Türk'ü aşağılayıcı bu tür ifadeleri, Başbakan Tayyip Erdoğan ve dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün 29 Ekim 2004'de İtalya'nın başkenti Roma'da, Türk (İslam) düşmanı Papa X. Innocenizo'nun heykeli önünde AB Anayasası'na attığı imzadan beri kıvırmadan söylüyor... Diplomatik dil ve nezaket kuralı o yemeklerde çoktan sindirildi...
...
küçük mutluluklar
19.05.2008 - 22:05'...Mozart'ın 1787'de, aslında iki keman, viyola, viyolonsel ve kontrbastan oluşan yaylı çalgılar için bestelediği ve 'Küçük Bir Gece Müziği' adını verdiği serenad, onun en çok çalınan eserlerinin başında gelir... Bestecinin az sayıdaki mutlu günlerinde yaratılan bu eser, büyük bir ustalığı ve olgunluğu yansıtır... Ritim, biçim ve anlatım açıklığı yanında eşsiz melodi zenginliği, klasik formda romantik küçük bir senfoniyi andıran serenadın anlaşılmasını ve sevilmesini çok kolaylaştırmıştır...'
bitmeyen bekleyişler
14.05.2008 - 22:32Sıra sıra siniler
Hasta olan iniler
Aldı gitti yarimi
Denizdeki gemiler
Sana hiç kıyamam
Yar seni seviyom candan
Bakışların pek yaman
Benim de cilveli kanaryam
Suya giderim suya
Elmayı soya soya
Kaldır yarim peçeni
Göreyim doya doya
Sana hiç kıyamam
Yar seni seviyom candan
Bakışların pek yaman
Beni de cilveli kanaryam...
film replikleri
14.05.2008 - 22:30-İntikamımı alacağım...
(Les Dames du Bois de Boulogne)
güvenlik
14.05.2008 - 22:28'Safety Last! ' (1923)
Cusco
14.05.2008 - 22:27Geronimo's Laughter...
rejim
14.05.2008 - 22:26'Awake' (2007)
Joby Harold
şıpsevdi
10.05.2008 - 22:36Kaçma güzel kaçma ben adam yemem
Gizli sırlarını ellere demem
Ateşine yandım
Seni benim sandım
Pek gafil avlandım...
ruh sağlığı
10.05.2008 - 22:34'Repulsion' (1965)
Roman Polanski
güvercin
10.05.2008 - 22:22Little Pigeon And Crazy Horse
Cusco...
Ananı al da git
10.05.2008 - 22:20...
Önceki ay rte'nin 'tarıma erken ödeme yapıyoruz' diye açıkladığı 2 milyar Ytl'lik destek, erken değil, geçen yılın gecikmeli ödemesidir... Kalan bakiyenin ve 2008 bütçe desteğinin ödenip ödenmeyeceği de şüphelidir...
'Tarımda Reform Projesi' adı altında destekleme politikaları da değiştiriliyor... Doğrudan Gelir Desteği kaldırılarak, önceden ekili alan üzerinden verilen destek, bundan sonra ürün bazında verilecek... Ve böylece kuraklık yada diğer sebeplerden ürün tarlada kalırsa zararın tamamı çiftçi ve köylünün üzerinde olacak... Zarar eden üretici belini doğrultacak bir imkan bulursa tekrardan üretim için çalışacak! IMF ve DB tarım desteklerini kaldırmak için baskı yaparken, ABD bütçesinde tarım destekleri 286 milyar doları aşmaktadır... 2001 sonrası yürütülen politikalarla Türkiye'de tarım bitirilmek üzeredeir... Tarım istihdamı da her geçen sene azalmaktadır...
...
efsane kayıtlar
10.05.2008 - 22:08Robert Schumann
Piano Sonata No. 1
Emil Gilels
rec. 1948
Toplam 3989 mesaj bulundu