Şu sıralar Survivor Ünlüler Gönüllüler yarışmasıyla gündemde olan Nihat Doğan,5 mayıs 1973 tarihinde doğmuştur. Ünlü Batıkan aşiretinden olduğunu söylemiştir. Müzik dünyasına 19 yaşında ‘Kırdın Kalbimi’ adlı albümüyle adım atmıştır.
Kendisinden 12 yaş büyük olan Seda Sayan’la evliliğinde kendisinden oldukça söz ettirmiştir. Nihat Doğan, söylediği her sözle olay olmayı başarmış, halk arasında Nihat Doğan felsefesini yaratmıştır.
Kimi zaman felsefi boyutu da tartışılan sözlerini bir kitapta toplamayı amaçladığını da açıklamıştı bir süre önce Doğan.
Bu kitabı çıkarma nedenini de Doğan bu kitabı çıkarma nedenini şu sözlerle açıklıyor: 'Sanal alemde benim olmayan sözler benimmiş gibi gösteriliyor. Üstelik sulandırılıp, değiştirilip yayınlanıyor. Madem bu kadar ilgi var, insanlar doğru olanları görsünler ve beni de yanlış tanımasınlar istedim' diyerek anlatmıştı.
İşte müzik dünyasının en renkli simalarından olan Doğan'ın 'öszü sözleri'.
Önce Nihat Doğan bu 'özlü sözlerin' doğuşunu nasıl anlatmıştı hatırlayalım: 'Kahvaltıda otururken özlü söz çıkarmıyorum. O an, o duruma uygun bir söz çıkıveriyor ağzımdan. Yaradan ışık gibi gönderiyor. Daha çok ekrandayken oluyor. Bir programa katıldığımda 50 arkadaşım arayıp 'Nihat yine ne söyledin! ' diyor. Burada Yunus Emre'nin lafını hatırlayabiliriz. 'Bir ben var bende benden içeri', ben de şaşırıyorum onu görünce...'
Ben bu tür savaşlara antremanlıyım. 10 senedir bu cephede savaşıyorum ben. Nihat Doğan sakal gibidir. Kestikçe daha gür çıkar'
Nihat Doğan katıldığı bir televizyon programında İbrahim Tatlıses'in kendisine yönelik söylediği 'Ne oldu İbrahim Abi'ydik, şimdi İbrahim mi olduk' sözlerine şöyle cevap vermişti: 'Sen bunu kimden duydun? Bunu sana kim söyledi. Beni arayıp sorabilirdi. Kimse bana canlı yayında 70 milyonun önünde gerizekalı, ruhsuz diyemez. Senin ruhun benim ruhumun önüne gelecekse, diz çöker tövbe ister.'
Doğan aynı programda büyük bir aşiretin çocuğu olduğunu söyleyerek öfke içinde şu sözleri de sarf etmişti. ''Size yemin ederim, karşımda bunları sinek gibi ezmezsem namerdim.'
Biz bir aynayız. Kim bize nasıl bakarsa, bizde kendisini öyle görür.
Biz veliler içerisinde deli, deliler içerisinde veliyiz.
Nihat Doğan, Kurban Bayramı öncesi angus ithal edilmesi üzerine de ilginç bir yorum yapmıştı. Doğan'ın ''Benim memleketimin koyunları bile bir farklı bakıyor' deyip bir koyunu öpmesi uzun süre medyanın gündeminden düşmemişti.
Nihat Doğan bu sözleri söylediği Başakşehir Zİraat Odasının toplahtısında daha sonra bir yerli bir ithal koyunla birlikte gazetecilere poz verip yine ilginç cümleler kurmuştu:' 'Deli dana dediler, danalarımızı yok ettiler. Tarımımızı kaybediyoruz. İktidarlardan bu işe el atmalarını rica ediyorum.'
Aynı toplantıda Doğan'ın unutulmayan özleri bununla da bitmedi. Ünlü türkücü 'Benim koyunum işte bu' diyerek bir koyunu öptü.
Tam fotoğraf çekimi sırasında bir ithal koyunun düştüğünü görünce de toplantıya nokta koyan son bombasını patlattı: ' İthal koyun ayakta bile duramıyor.
Nihat Doğan'ın izlenme rekorları kıran Avatar filmiyle ilgili bir anısı da var.
Ünlü şarkıcının 'Film New York'ta geçiyor' dediği iddia edilmiş ancak bunun bir internet şakası olduğu ortaya çıkmıştı.
Doğan, katıldığı bir TV programında filmi tam 9 kez izlediğini söylemişti.
Doğan üç boyutlu filmi neden gözlüksüz izlediğine ilişkin bir soruyu da Aslında ben o filmi tam 9 kez izledim. Tabii böyle olunca insan bildiği sahnelerde gözlüğünü de çıkarıyor. Bir de o esnada kız arkadaşıma su da vermiş olabilirim. Yani 1-2 dakikalık bir durum. Sanırım beni gören kişi de o ana denk gelmiş' diyerek yanıtlamıştı.
Nihat Doğan şu sıralar Survivor- Ünlüler Gönüllüler yarışmasında mücadele ediyor. Daha yarışmaya katılacağı belli olduğunda bu montajlı fotoğrafıyla magazin basınının baş köşesine kurulan Doğan yarışmanın en renkli katılımcısı unvanını da kimseye kaptırmıyor.
1 Ocak 1956'da Kahramanmaraş ilinin Pazarcık ilçesinde bir çadırda doğdu. Soyu Halep'ten gelmedir. Kahramanmaraş ilinde, ilkokul 3. sınıfa kadar okudu. Çok fakir bir aile çocuğu olmasına rağmen, ailesi ile birlikte Kahramanmaraş' tan Ankara'ya göç etmiş ve oradan da Bolu-Düzce taraflarına yerleşmişlerdi. Düzce'de okula devam edemeyip 13 yaşında babasından yaşlı bir adamla evlendirildi. Evlenmeden önce ise Düzce'ye güzel ses aramak için radyocular gelmişti. O zamanlar sesinin çok güzel olduğunu ispat etmek için radyoya hemen katıldı ve Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim türküsünü söyledi ve radyocuların düzenlediği güzel ses yarışmasını Dilber Ay birinci olarak kazandı. İki çocuk annesi olduktan bir müddet sonra evlendiği kişiden ayrıldı. Radyoda meşhurlaştıktan sonra 60 albümü oldu. Kazandığı paralarla ise kendi evlatlarını evlendirdi. Almanya'da iki kere hapis yattı. Nedeni ise kavgadan dolayı. Porno filmlerde oynayan Dilber Ay aslında herkes için yanlış anlaşılmıştır. Çünkü türkücü olan Dilber Ay, aslında adaşı olan ve eskiden erotik filmlerde rol alan Dilber Ay kesinlikle değildir. Erotik filmlerde oynayan Dilber Ay'ın asıl adı ise Gülşen Demirci'dir ve çoktan ölmüştür. Şimdiki yıllarda ise Flash TV'nin Kadere Mahkumlar adlı programında sunuculuk yapıyor. Dilber Ay, Ankara'da bir gecekonduda yaşıyor.
Nirvana, ABD’li rock grubu. Gitar ve vokalde Kurt Cobain, bas gitarda Krist Novoselic ve bateride Dave Grohl bulunmaktadır. 1989 yılında çıkardığı ilk albümle Bleach sesini pek duyurmayan grup, 1991 yılında çıkardığı Nevermind albümü ile müzik dünyasında tam anlamıyla bir çığır açtı.
Albümün ilk single’ı Smells Like Teen Spirit ilk çıktığı yıllarda dev bir hayranlık kitlesi oluşturdu ve kısa zamanlarda dünyanın en iyi şarkılarından biri haline geldi. 4/4′ lük ritm kalıplarıyla, yalın fakat akılda yer tutan melodileriyle ve vurucu sözleriyle kendine özgün bir tarz oluşturan solist Kurt Cobain, aynı zamanda çalkantılı yaşamı ve uyuşturucu bağımlılığı ile de gündeme gelmiştir. 1993 yılında In Utero albümünü çıkaran grup başarısını sürdürmüştür. 1994 yılında Kurt Cobain’in ölümüyle grup dağılmıştır.
Nirvana 90′ ların başında Nevermind albümüyle alternatif rock tarzında yeni bir müzik çağı başlatmıştır. Grunge adı verilen bu müzik tarzında hızlı bir tempo ve defalarca tekrarlanan nakarat bölümü en belirgin özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Grunge bu yönüyle Punk müziği de andırır fakat Grunge ile Punk akımları temsil ettikleri kuşaklar ile birbirlerinden ayrılır.
1973 yılında Diyarbakır'da doğmuş aslen Erganili dokuz çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur. İlköğretim,Ortaöğrenim ve Lise eğitimi'ni diyarbakır'da yapmıştır. Asıl mesleği Anestezi Teknisyenliğidir. 1997 yılında babasını kaybeden Beşir'in annesi ev hanımıdır. Hozan Beşir evli ve iki çocuğu bulunmaktadır. Hozan Beşir genellikle popüler olan Türkçe, Kürtçe ve Zazaca şarkıları kendisine has yorumuyla elektro bağlama çalarak söylemektedir. Sanatçının ünlenmesine neden olan, söylediği şarkılardan bazıları; Ay Le, Cirane Teme(Senin Komşunum) , Ez Ji te Durim(Sana Uzağım) , Gelmiş Bahar, Mamak Türküsü, Prangalı Hasretim, Susarak Özlüyorum Seni, El Fida'dır. Sanatçı konserler vermeye devam etmektedir
Dini terminolojide kullanılan bazı kavramlar zamanla anlamları değişerek kullanılmaya başlanmışlardır. Bunlardan bir tanesi de bir insan yada toplum için “hayırlı” olan kavramıdır. Gündelik yaşamda konuştuğumuz insanlar sıklıkla “hayırlısı olsun” yada “hayırlı olsun” gibi ifadeleri kullanırlar. Acaba bu kişilere konuşmalarında kullandıkları “hayırlı” kelimesinden kastettikleri nedir acaba sorsak ne cevap verirler? Bu insanların günlük yaşamlarını yakından takip ettiğimizde, hayata bakışlarını göz önüne aldığımızda bu kelimenin genelde sağlık durumunun iyi olması, uzun yaşaması, işlerinin iyi gitmesi, kazancının artması gibi manalarda kullanıldığını görürüz.
Buna benzer şekilde yakın zamanda çalıştığım işyerinde yapılan büyük ölçekli bir yatırımla ilgili olarak şirketteki insanlardan sıklıkla “hayırlısı olsun” yada “hayırlı olsun” sözünü işittim. Burada da kastedilen yapılan yatırımın geri dönüşünün kısa sürede alınması ve bu yatırımın değerinin birkaç yıl sonra iki katına çıkmasıdır. Halbuki Kuran’da Allah insanlarla onlar için esas “hayırlı” olanın ne olduğu açıkça söylüyor.
72 Allah, mümin erkeklerle mümin kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat etmiştir. Allah`ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı/o büyük kurtuluş.
9 – Tevbe Suresi
İnanan insanların helal yollardan ticaretle uğraşmaları, para kazanmaya çalışmaları elbette günah değildir. Bir inananın da kendisinin ve ailesinin hayatını devam ettirmek için çalışması para kazanması gayet doğaldır. Ancak inananlar ticaretle ve iş hayatıyla uğraşırken onlar için hayırlı olanın Allah’ın hoşnutluğu olduğunu unutmamalıdırlar. İnananlar işlerini de ticaretlerini de esas amaç edinmeleri gereken olan Allah’ın hoşnutluğuna göre programlamaları ve o amaçla da bu işlerinden elde ettiklerini mümkün mertebe kullanmaları gerekmektedir.
Ağır darbe, vuruş, hamle
Vurulan yer, darbe izi
Vurmak, dövmek ezmek
Yumruklamak
Havanda dövmek
Dalgaya çarpmak (gemi)
Hızla çarpmak veya atmak (yürek)
Ağır adımlarla yürü- mek
Güçlükle yürümek.
Libre, değişik zamanlarda ayrı yerlerde değişebilen ağırlık ölçüsü, 454 gram
İngiliz lirası
Türkiye ve Mısır gibi birkaç memleketin lirası
Başıboş veya sahipsiz hayvanların muhafaza edildiği belediyeye ait yer
Hayvanların muhafaza edildiği veya tuzağa düşürüldüğü yer
Ağıla kapamak
Tuzağa düşürmek.
Vurmak, dövmek, ezmek, yumruklamak, havanda dövmek, topa tutmak, çarpmak, küt küt atmak, ağıla kapamak
tahtada belirli delik açmaya yarayan delgiye takılı sarma, yivli çelik aygıt; telli sazlarda, telleri germeye yarayan mandal.
tıpa çekmeye yarayan ucu sivri ve helis biçiminde demir aygıt, tirbuşon.
yerin orta ve derin katmanlarına inebilmeyi sağlayan delici aygıt.
İnsan her zaman çocuksu olmalı.
Daha duyarlı ve biraz kırılgan olma hâli
Çocuksuluk. Sanatta da eğitim görmemiş sanatçılar için kullanılır.
ince, narin, estetik..
zayıf ve cılız olma hali.
Eklenti. Asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel adetlere göre, işletilmesi, korunması veya yarar sağlanması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır
Allahümme salli ala seyyidina Muhammed
Bir müminin, yüzünün her daim Rasulüllah’a (s.a.s.) dönük olması gerektiğini söylemek esasında zaid kabul edilmelidir. Çünkü hem itikadi hem de ameli açıdan bakıldığında, “mümin” ile “Rasulüllah” arasında zorunlu bir ilişkinin varlığı söz konusudur. Mümin, Rasulüllah’a da iman eden kimsedir. İman etmek ise geçmişte bir yerde/dönemde başlamış ve bitmiş bir olgu ve yalnızca bir gönül işi olmayıp, her daim yaşanması, gözden geçirilmesi, tazelenmesi ve diri tutulması, hatta güçlendirilmesi gereken bir yapıya işaret eder. Bu önermeler kabul edilince ilk cümledeki yargının doğruluğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Fakat dile getirilmesi zaid kabul edilebilecek birçok şey vardır ki, onları tekrarlamak ve gündemde tutmak, kişinin kendini yenileme bilincine atıf yapma niteliği taşır. Rasulüllah’a salât etmek meselesi de işte bu, “kendimizi yenileme bilinci”ne dahil edilebildiği ölçüde hakiki anlamını kazanacak hususlardandır.
Âlimlerin ittifakla Medine döneminde nazil olduğunu bildirdikleri Ahzâb Sûresi’nin 56. ayetinde Allah Teala şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah ve melekleri Nebi’ye salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve ona gönülden teslim olun.”
Rasulüllah zikredildiği zaman ona salât ve selam okumanın gerekliliğine işaret eden en önemli delil bu ayet-i kerimedir. Müfessirler bu ayetin açıklamasını yaparken buradaki salât kelimesinin Allah Teala hakkında kullanıldığında rahmet ve şefkat; melekler hakkında kullanıldığında ise istiğfar ve dua anlamlarında olduğunu söylüyorlar. Çünkü Allah Teala’nın bir başka kimseye dua etmesi söz konusu olamaz. Dua etmek, bir kimsenin menfaati ve hayrı için yardım ve iyilik isteme anlamına gelir. Dolayısıyla salât kelimesi Allah Teala dışındaki varlıklar söz konusu olduğunda dua ve istiğfar anlamlarına gelir. Ayetin ikinci bölümünde müminlerden istenen de Rasulüllah için dua ve istiğfarda bulunmalarıdır. Diğer yandan müminlerin sadece salât ile yetinmemeleri, bir de Rasulüllah’a selam etmeleri de emredilir. Selâm ise, lafzi olarak selâm vermek anlamına geleceği gibi, burada olduğu gibi mastarla desteklenmiş hâliyle “boyun eğmek, tam bir teslimiyetle teslim olmak” anlamlarına da gelir. (Açıklamalar için bkz. Taberî, Câmi’u’l-Beyân fî Te’vîli’l-Kur’ân, XX, 320; Ebussuûd Efendi, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm, VII, 114 vd.)
Müfessirler bu ayetteki salât kelimesini incelerken aynı sûrenin 43. ayetiyle de bağlantı kurarlar. O ayette de şöyle buyurulmaktadır: “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için O, size salât ediyor (rahmetiyle lutuflarda bulunuyor) , melekleri de salât ediyor (dua ediyor) . O, müminlere karşı çok merhametlidir.”
Salât kelimesinin her iki ayette de olduğu gibi, aynı yerde farklı manalara gelecek şekilde kullanılması dil açısından bir sorun teşkil etmez. Müşterek bir lafız aynı anda iki manasında da kullanılabilir. Çünkü, aynı kelimeye aynı yerde farklı anlamlar verilse de bu farklı anlamları birleştiren ortak bir mecazi mana vardır. Müfessirlere göre buradaki ortak mecazi mana, kendisine rahmet edilenin ve kendisi için istiğfarda bulunulanın hayrının ve iyiliğinin gözetilmesi (inayet) anlamıdır. Râzî’nin İmam Şafiî’den destek alarak yaptığı bu açıklama, sonra gelen bazı müfessirlerce de benimsenmiştir. Bu da demek oluyor ki, Allah’ın ve meleklerin salât etmesi, salât edilen kimsenin hayrının ve iyiliğinin gözetilmesi; şerefinin ortaya konması ve şanının yüceltilmesi anlamlarına gelir. (Bkz. Râzî, Beydâvî, Ebussuûd Efendi’nin ayetle ilgili yorumları) Ayrıca özellikle 43. ayete dikkat edildiğinde, buradaki salâtın, insanı karanlıklardan aydınlığa çıkaracak nitelikler taşıdığı görülür. Dolayısıyla Allah Teala’nın salât etmesini, insanı karanlıklardan aydınlığa çıkaran, bozulmuşluk hâlinden fıtrata döndüren ve bir Mümin kimliğine sokan rahmet, hidayet, lütuf ve inayet gibi hususları kapsayacak şekilde düşünmek mümkündür. Salât kelimesinin Arap dilindeki asıl anlamı olan “bir başkasının hayrını istemek, hayır sevgisi” (İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, I, 458) manaları göz önünde bulundurulduğunda, bu yargının daha da açıklığa kavuşacağında şüphe yoktur. Allah Teala kullarının hayrını ister, ayette buyurulduğu gibi, onların küfür hâli üzere olmalarına razı değildir. (Zümer, 7) Meleklerin salât etmesi, yukarıda söylediğimiz gibi genel olarak istiğfar ve dua anlamlarına gelir. Nitekim başka bir ayette meleklerin müminler için dua ve istiğfarda bulundukları bildirilmektedir: “Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tesbih ederler. Ona inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler…” (Mümin, 7) Fakat bir çok müfessirin tercih ettiği “ortak mâna”dan hareketle, meleklerin salâtının da, sadece dua ve istiğfarla sınırlandırılmayıp, kendisine salât edilen kimsenin şerefinin ızharı ve şanının yüceltilmesi anlamına geldiğini söylemek mümkündür. Osmanlı döneminin kudretli âlimlerden Ebussuûd Efendi de bu görüşü tercih etmekte ve 56. ayetin devamında müminlere yöneltilen salât emrini aynı şekilde ele almaktadır. Ona göre Allah ve melekleri, Rasulüllah’ın şerefini ve şanını yüceltiyor ve onu el üstünde tutuyorlarsa, bunu müminlerin de yapması kaçınılamayacak bir görev olmaktadır. Ayrıca Rasulüllah’ın şerefini yüceltmenin mütemmim cüz’ü olarak ona tam bir teslimiyetle teslim olmak da gerekir ki, ayetin sonunda yer alan “ve sellimû teslîmen” ifadesinden çıkarılacak bir anlam da -belki ilk anlam- budur. (Ebussuûd Efendi, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm, VII, 114)
Sözlükte 'cevap vermek, kabul etmek' anlamlarına gelen icâbet, dinî bir terim olarak, Allâh'ın duaları kabul etmesi; fıkıhta ise, bir akitte tarafların akdi kabulü manalarına gelmektedir.
Yüce Allâh, Kur'ân-ı Kerim'de kendisine yapılan duaları kabul edeceğini müjdelemekte ve 'Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara) : Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dualarını kabul ederim. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.' buyurmaktadır (Bakara, 2/186) . Allâh Teâlâ, yapılan bütün dualara karşılık verecektir. Ancak bu, yapılan duanın aynen kabul edileceği anlamına gelmez. Allâh, bazen değişik hikmetlerle kulun duasını aynen kabul etmez, fakat kul için daha uygun ve hayırlı olacak şekilde, bu dünyada veya âhirette karşılığını vermek üzere kabul eder.
Fıkıh literatüründe icâbet, akit yapmak isteyen tarafın teklifte bulunmasına karşılık, diğer tarafın buna uygun olarak yapmış olduğu irade beyanında bulunmasına, akdi kabûl etmesine denir.
Örme işi veya biçimi.
Tığ, şiş veya özel makineyle ilmiklerin yan yana getirilmesiyle örülerek yapılmış şey
Örnek: İstediğiniz kadar tel örgü engelleri koyunuz. F. R. Atay
Örülmüş saç bölüğü, belik
Örnek: Başı yemenili, saçları iki örgü, ayağı takunyalı sarışın bir köylü kızı bana sordu. R. H. Karay
Dokumacılıkta atkı ve çözgü ipliklerinin, dokumayı oluşturacak biçimde belli bir desene göre kesişmesi.
İletişim, ulaşım vb.nin ülke yüzeyinde yayılmış biçimi, ağ.
Yapı
Örnek: Batı Avrupa medeniyeti bütün dış ve iç örgüleriyle bana ilk defa orada ayan olmuştu. Y. K. Karaosmanoğlu
Örülerek yapılmış olan, örme.
Bazı sinir veya damarların birbirine geçip dolaşmasından ortaya çıkan oluşum.
Bir buzsul içinde özdeciklerin, öğeciklerin, üşerlerin titreşime başladıkları ortalama yerlemlerinin oluşturduğu düzenli ağ.
Çoktürel tepkileşmlikte bölünebilir ve bölünemez özdeklerin düzenli dizilmesiyle oluşan örnekçe.
Ucunda sivri demiri olan mızrağın adı, temrenli mızrak. kök olarak sokmak, deşmek manasına gelen karmaktan gelir. Çok eskiden beri çeşitli Milletlerin ordularında kullanılan kargıların değişik tipleri vardı. Bütün Türk boylarının, islam-Türk devletlerinin ortaçağ boyunca çeşitli kargılar kullandıkları bilinmektedir. Büyük Selçuklu devleti ordusunda kullanılan hatti ve gargı adı verilenleri Bahreyn’de yapılırdı. Yeniçeriler, ilk zamanlar harp silahlarına ilaveten kürde adını verdikleri kargıyı da harplerde mahirane bir şekilde kullanırlardı.
1. isim Kapının kapanması için arkasına yatay olarak yerleştirilen demir veya ağaç kol, tırkaz, sürme.
“Ne var ki banyo kapısının sürgüsü tutuk, kilidi de kırık olduğundan, kolu indirerek dışarı çıkmayı başarmıştı her seferinde.” – E. Şafak
2. Sürülmüş tarlayı bastırmak ve düzeltmek için kullanılan, taştan veya ağaç kütüğünden tarım aracı, tapan.
3. Sıvayı bastırıp düzeltmek için kullanılan büyük mala.
4. Hastanın büyük ve küçük abdestini yapabilmesi için altına sürülen kap.
5. Çoğu kez bölümlere ayrılmış bir çubuk üzerinde veya bir cetvelin, bir kumpasın ortasına açılmış bir oluk içinde kayabilen sivri uç veya küçük lama...
Köpeğin arka ayakları üzerine ayağa kalkması.Gergin duran bir halatı biraz koyuverme işi.Yakasız, iliksiz, kolları bolca bir tür kısa ceket
Örnek: Saltasını omzuna attı. Dışarıya çıktı. Ö. Seyfettin
Havayı, sıvıları emmeye veya itmeye yarayan alet.
Kaslar veya damar yoluyla vücuda sıvı bir ilacı basınçla vermek için kullanılan bir tür pompa, araç, iğne, enjektör.
Bir doku veya boşluğa basınçla sıvı doldurmaya yarayan alet.
Ay dünyamızın, dünyamız da güneşin çevresinde döner. Ayın da, dünyamızın da bu dönüşleri sırasında izledikleri alışılmış ve düzgün yola yörünge adı verilir.
Astronomi bilginleri gezegenlerin gökyüzünde izledikleri yollan incelemişler, bunlardan her birinin yörüngesinin daima aynı olduğunu görmüşlerdir. Bunun sonucu olarak da herhangi bir yıldızın ne zaman gökyüzünün neresinde bulunacağının önceden hesaplanabilmesi mümkün olmuştur. Böylece ay ya da güneş tutulmasının ne zaman olacağı, bu olayın dünyamızın neresinden en iyi şekilde seyredilebileceği çok önceden bilinmektedir. Yapma uyduların da, tıpkı doğal uydular gibi düzgün bir yörüngesi vardır. Bu yörüngeler dünyanın etrafından geçen bir elips biçimindedir.
Bir cismin hareketi sırasında izlediği yola yörünge denir. Cismin yaptığı hareketin çeşidi, yörüngesine göre belirlenir.
• Cismin yörüngesi düz ya da doğru şeklinde ise cismin yaptığı harekete doğrusal hareket denir.
• Cismin yörüngesi eğri şeklinde ise cismin yaptığı harekete eğrisel hareket denir.
• Cismin yörüngesi daire şeklinde ise cismin yaptığı harekete dairesel hareket denir.
Asıl mesleğimin hiç önemi yok, benim kim olduğumun da. Hatta bu yazıları okuyan kişininde, önemli olan insanın kendisidir. Neden bu sayfa derseniz, bende şöyle bir yanıt veririm. Her insan kendisi için iyi hissettiği bir şey yapmalıdır, bende ...
fantezi
25.01.2013 - 03:38Sonsuz, sınırsız hayal.
Değişik heves, değişik beğeni, değişik düşünüş
Örnek: Üstelik büyük bir taklit kabiliyeti ve fantezisi vardı. R. N. Güntekin
Süslü ve türü değişik olan
Örnek: Yerinden doğrulmuş fantezi ipek çoraplarını, yeni gömleğini gururla göstererek. gülüyordu. R. N. Güntekin
Serbest biçimli beste veya alaturkada serbest biçimli şarkı.
elfida
25.01.2013 - 03:37feda etme, gözden çıkarma, verme
Nihat Doğan
25.01.2013 - 03:35Şu sıralar Survivor Ünlüler Gönüllüler yarışmasıyla gündemde olan Nihat Doğan,5 mayıs 1973 tarihinde doğmuştur. Ünlü Batıkan aşiretinden olduğunu söylemiştir. Müzik dünyasına 19 yaşında ‘Kırdın Kalbimi’ adlı albümüyle adım atmıştır.
Kendisinden 12 yaş büyük olan Seda Sayan’la evliliğinde kendisinden oldukça söz ettirmiştir. Nihat Doğan, söylediği her sözle olay olmayı başarmış, halk arasında Nihat Doğan felsefesini yaratmıştır.
Kimi zaman felsefi boyutu da tartışılan sözlerini bir kitapta toplamayı amaçladığını da açıklamıştı bir süre önce Doğan.
Bu kitabı çıkarma nedenini de Doğan bu kitabı çıkarma nedenini şu sözlerle açıklıyor: 'Sanal alemde benim olmayan sözler benimmiş gibi gösteriliyor. Üstelik sulandırılıp, değiştirilip yayınlanıyor. Madem bu kadar ilgi var, insanlar doğru olanları görsünler ve beni de yanlış tanımasınlar istedim' diyerek anlatmıştı.
İşte müzik dünyasının en renkli simalarından olan Doğan'ın 'öszü sözleri'.
Önce Nihat Doğan bu 'özlü sözlerin' doğuşunu nasıl anlatmıştı hatırlayalım: 'Kahvaltıda otururken özlü söz çıkarmıyorum. O an, o duruma uygun bir söz çıkıveriyor ağzımdan. Yaradan ışık gibi gönderiyor. Daha çok ekrandayken oluyor. Bir programa katıldığımda 50 arkadaşım arayıp 'Nihat yine ne söyledin! ' diyor. Burada Yunus Emre'nin lafını hatırlayabiliriz. 'Bir ben var bende benden içeri', ben de şaşırıyorum onu görünce...'
Ben bu tür savaşlara antremanlıyım. 10 senedir bu cephede savaşıyorum ben. Nihat Doğan sakal gibidir. Kestikçe daha gür çıkar'
Nihat Doğan katıldığı bir televizyon programında İbrahim Tatlıses'in kendisine yönelik söylediği 'Ne oldu İbrahim Abi'ydik, şimdi İbrahim mi olduk' sözlerine şöyle cevap vermişti: 'Sen bunu kimden duydun? Bunu sana kim söyledi. Beni arayıp sorabilirdi. Kimse bana canlı yayında 70 milyonun önünde gerizekalı, ruhsuz diyemez. Senin ruhun benim ruhumun önüne gelecekse, diz çöker tövbe ister.'
Doğan aynı programda büyük bir aşiretin çocuğu olduğunu söyleyerek öfke içinde şu sözleri de sarf etmişti. ''Size yemin ederim, karşımda bunları sinek gibi ezmezsem namerdim.'
Biz bir aynayız. Kim bize nasıl bakarsa, bizde kendisini öyle görür.
Biz veliler içerisinde deli, deliler içerisinde veliyiz.
Nihat Doğan, Kurban Bayramı öncesi angus ithal edilmesi üzerine de ilginç bir yorum yapmıştı. Doğan'ın ''Benim memleketimin koyunları bile bir farklı bakıyor' deyip bir koyunu öpmesi uzun süre medyanın gündeminden düşmemişti.
Nihat Doğan bu sözleri söylediği Başakşehir Zİraat Odasının toplahtısında daha sonra bir yerli bir ithal koyunla birlikte gazetecilere poz verip yine ilginç cümleler kurmuştu:' 'Deli dana dediler, danalarımızı yok ettiler. Tarımımızı kaybediyoruz. İktidarlardan bu işe el atmalarını rica ediyorum.'
Aynı toplantıda Doğan'ın unutulmayan özleri bununla da bitmedi. Ünlü türkücü 'Benim koyunum işte bu' diyerek bir koyunu öptü.
Tam fotoğraf çekimi sırasında bir ithal koyunun düştüğünü görünce de toplantıya nokta koyan son bombasını patlattı: ' İthal koyun ayakta bile duramıyor.
Nihat Doğan'ın izlenme rekorları kıran Avatar filmiyle ilgili bir anısı da var.
Ünlü şarkıcının 'Film New York'ta geçiyor' dediği iddia edilmiş ancak bunun bir internet şakası olduğu ortaya çıkmıştı.
Doğan, katıldığı bir TV programında filmi tam 9 kez izlediğini söylemişti.
Doğan üç boyutlu filmi neden gözlüksüz izlediğine ilişkin bir soruyu da Aslında ben o filmi tam 9 kez izledim. Tabii böyle olunca insan bildiği sahnelerde gözlüğünü de çıkarıyor. Bir de o esnada kız arkadaşıma su da vermiş olabilirim. Yani 1-2 dakikalık bir durum. Sanırım beni gören kişi de o ana denk gelmiş' diyerek yanıtlamıştı.
Nihat Doğan şu sıralar Survivor- Ünlüler Gönüllüler yarışmasında mücadele ediyor. Daha yarışmaya katılacağı belli olduğunda bu montajlı fotoğrafıyla magazin basınının baş köşesine kurulan Doğan yarışmanın en renkli katılımcısı unvanını da kimseye kaptırmıyor.
çav bella
25.01.2013 - 03:34İşte bir sabah uyandığımda
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Elleri bağlanmış buldum yurdumun
Her yanı işgal altında
Sen ey partizan beni de götür
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Beni de götür dağlarınıza
Dayanamam tutsaklığa
Eğer ölürsem ben partizanca
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Sen gömmelisin ellerinle beni
Ellerinle toprağıma
Güneş doğacak, açacak çiçek
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Gelip geçenler diyecek merhaba
Merhaba ey kızıl çiçek
O kızıl çiçek partizanındır
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Yiğit yoldaşlardan armağandır bize
Simgesidir özgürlüğün
O kızıl çiçek partizanındır
Çav Bella Çav Bella Çav Bella Çav Çav Çav
Düşen yoldaşlardan armağandır bize
Simgesidir sosyalizmin
dilberay
25.01.2013 - 02:131 Ocak 1956'da Kahramanmaraş ilinin Pazarcık ilçesinde bir çadırda doğdu. Soyu Halep'ten gelmedir. Kahramanmaraş ilinde, ilkokul 3. sınıfa kadar okudu. Çok fakir bir aile çocuğu olmasına rağmen, ailesi ile birlikte Kahramanmaraş' tan Ankara'ya göç etmiş ve oradan da Bolu-Düzce taraflarına yerleşmişlerdi. Düzce'de okula devam edemeyip 13 yaşında babasından yaşlı bir adamla evlendirildi. Evlenmeden önce ise Düzce'ye güzel ses aramak için radyocular gelmişti. O zamanlar sesinin çok güzel olduğunu ispat etmek için radyoya hemen katıldı ve Gönül Gel Seninle Muhabbet Edelim türküsünü söyledi ve radyocuların düzenlediği güzel ses yarışmasını Dilber Ay birinci olarak kazandı. İki çocuk annesi olduktan bir müddet sonra evlendiği kişiden ayrıldı. Radyoda meşhurlaştıktan sonra 60 albümü oldu. Kazandığı paralarla ise kendi evlatlarını evlendirdi. Almanya'da iki kere hapis yattı. Nedeni ise kavgadan dolayı. Porno filmlerde oynayan Dilber Ay aslında herkes için yanlış anlaşılmıştır. Çünkü türkücü olan Dilber Ay, aslında adaşı olan ve eskiden erotik filmlerde rol alan Dilber Ay kesinlikle değildir. Erotik filmlerde oynayan Dilber Ay'ın asıl adı ise Gülşen Demirci'dir ve çoktan ölmüştür. Şimdiki yıllarda ise Flash TV'nin Kadere Mahkumlar adlı programında sunuculuk yapıyor. Dilber Ay, Ankara'da bir gecekonduda yaşıyor.
nirvana
25.01.2013 - 02:11Nirvana, ABD’li rock grubu. Gitar ve vokalde Kurt Cobain, bas gitarda Krist Novoselic ve bateride Dave Grohl bulunmaktadır. 1989 yılında çıkardığı ilk albümle Bleach sesini pek duyurmayan grup, 1991 yılında çıkardığı Nevermind albümü ile müzik dünyasında tam anlamıyla bir çığır açtı.
Albümün ilk single’ı Smells Like Teen Spirit ilk çıktığı yıllarda dev bir hayranlık kitlesi oluşturdu ve kısa zamanlarda dünyanın en iyi şarkılarından biri haline geldi. 4/4′ lük ritm kalıplarıyla, yalın fakat akılda yer tutan melodileriyle ve vurucu sözleriyle kendine özgün bir tarz oluşturan solist Kurt Cobain, aynı zamanda çalkantılı yaşamı ve uyuşturucu bağımlılığı ile de gündeme gelmiştir. 1993 yılında In Utero albümünü çıkaran grup başarısını sürdürmüştür. 1994 yılında Kurt Cobain’in ölümüyle grup dağılmıştır.
Nirvana 90′ ların başında Nevermind albümüyle alternatif rock tarzında yeni bir müzik çağı başlatmıştır. Grunge adı verilen bu müzik tarzında hızlı bir tempo ve defalarca tekrarlanan nakarat bölümü en belirgin özellikler olarak karşımıza çıkmaktadır. Grunge bu yönüyle Punk müziği de andırır fakat Grunge ile Punk akımları temsil ettikleri kuşaklar ile birbirlerinden ayrılır.
Hozan beşir
25.01.2013 - 02:101973 yılında Diyarbakır'da doğmuş aslen Erganili dokuz çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur. İlköğretim,Ortaöğrenim ve Lise eğitimi'ni diyarbakır'da yapmıştır. Asıl mesleği Anestezi Teknisyenliğidir. 1997 yılında babasını kaybeden Beşir'in annesi ev hanımıdır. Hozan Beşir evli ve iki çocuğu bulunmaktadır. Hozan Beşir genellikle popüler olan Türkçe, Kürtçe ve Zazaca şarkıları kendisine has yorumuyla elektro bağlama çalarak söylemektedir. Sanatçının ünlenmesine neden olan, söylediği şarkılardan bazıları; Ay Le, Cirane Teme(Senin Komşunum) , Ez Ji te Durim(Sana Uzağım) , Gelmiş Bahar, Mamak Türküsü, Prangalı Hasretim, Susarak Özlüyorum Seni, El Fida'dır. Sanatçı konserler vermeye devam etmektedir
Jennifer Rush
25.01.2013 - 02:0080 ler denilince akla gelen sanatçılardan.
Hayırlı olsun
25.01.2013 - 01:59Dini terminolojide kullanılan bazı kavramlar zamanla anlamları değişerek kullanılmaya başlanmışlardır. Bunlardan bir tanesi de bir insan yada toplum için “hayırlı” olan kavramıdır. Gündelik yaşamda konuştuğumuz insanlar sıklıkla “hayırlısı olsun” yada “hayırlı olsun” gibi ifadeleri kullanırlar. Acaba bu kişilere konuşmalarında kullandıkları “hayırlı” kelimesinden kastettikleri nedir acaba sorsak ne cevap verirler? Bu insanların günlük yaşamlarını yakından takip ettiğimizde, hayata bakışlarını göz önüne aldığımızda bu kelimenin genelde sağlık durumunun iyi olması, uzun yaşaması, işlerinin iyi gitmesi, kazancının artması gibi manalarda kullanıldığını görürüz.
Buna benzer şekilde yakın zamanda çalıştığım işyerinde yapılan büyük ölçekli bir yatırımla ilgili olarak şirketteki insanlardan sıklıkla “hayırlısı olsun” yada “hayırlı olsun” sözünü işittim. Burada da kastedilen yapılan yatırımın geri dönüşünün kısa sürede alınması ve bu yatırımın değerinin birkaç yıl sonra iki katına çıkmasıdır. Halbuki Kuran’da Allah insanlarla onlar için esas “hayırlı” olanın ne olduğu açıkça söylüyor.
72 Allah, mümin erkeklerle mümin kadınlara, altından ırmaklar akan cennetler vaat etmiştir. Sürekli kalacaklardır orada. Adn cennetlerinde de tertemiz barınaklar vaat etmiştir. Allah`ın bir hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte budur o büyük başarı/o büyük kurtuluş.
9 – Tevbe Suresi
İnanan insanların helal yollardan ticaretle uğraşmaları, para kazanmaya çalışmaları elbette günah değildir. Bir inananın da kendisinin ve ailesinin hayatını devam ettirmek için çalışması para kazanması gayet doğaldır. Ancak inananlar ticaretle ve iş hayatıyla uğraşırken onlar için hayırlı olanın Allah’ın hoşnutluğu olduğunu unutmamalıdırlar. İnananlar işlerini de ticaretlerini de esas amaç edinmeleri gereken olan Allah’ın hoşnutluğuna göre programlamaları ve o amaçla da bu işlerinden elde ettiklerini mümkün mertebe kullanmaları gerekmektedir.
Pound
25.01.2013 - 01:58Ağır darbe, vuruş, hamle
Vurulan yer, darbe izi
Vurmak, dövmek ezmek
Yumruklamak
Havanda dövmek
Dalgaya çarpmak (gemi)
Hızla çarpmak veya atmak (yürek)
Ağır adımlarla yürü- mek
Güçlükle yürümek.
Libre, değişik zamanlarda ayrı yerlerde değişebilen ağırlık ölçüsü, 454 gram
İngiliz lirası
Türkiye ve Mısır gibi birkaç memleketin lirası
Başıboş veya sahipsiz hayvanların muhafaza edildiği belediyeye ait yer
Hayvanların muhafaza edildiği veya tuzağa düşürüldüğü yer
Ağıla kapamak
Tuzağa düşürmek.
Vurmak, dövmek, ezmek, yumruklamak, havanda dövmek, topa tutmak, çarpmak, küt küt atmak, ağıla kapamak
Burgu
25.01.2013 - 01:56tahtada belirli delik açmaya yarayan delgiye takılı sarma, yivli çelik aygıt; telli sazlarda, telleri germeye yarayan mandal.
tıpa çekmeye yarayan ucu sivri ve helis biçiminde demir aygıt, tirbuşon.
yerin orta ve derin katmanlarına inebilmeyi sağlayan delici aygıt.
naiflik
25.01.2013 - 01:55İnsan her zaman çocuksu olmalı.
Daha duyarlı ve biraz kırılgan olma hâli
Çocuksuluk. Sanatta da eğitim görmemiş sanatçılar için kullanılır.
ince, narin, estetik..
zayıf ve cılız olma hali.
almina
25.01.2013 - 01:54Orhan gencebay'ın parcası aklıma gelir...
son günlerde ne yüzüme bakıyor
ne bir selam veriyorsun almina.
zahmet edip ne elimi sıkıyor
ne bir hatır soruyorsun almina
madem hızlı yaşamayı severdin,
neden bana yar olamaya söz verdin?
cambaz gibi kalpten kalbe tel gerdin,
maceraya yürüyorsun almina
ben yanarken hasretinin narında,
hoyrat eller bağlar bozdu bağrında
ben aklımı uğurlarken uğrunda
sen sefalar sürüyorsun almina
koca bir yaz gelip geçti gülmeden
ben giderim, sen insafa gelmeden
hayatımla oynuyorsun bilmeden
günahıma giriyorsun almina
seni gözden seni sözden sakınıp
sır vermedim dosta senden yakınıp
hasretinle hergün biraz tükenip
bittiğimi görüyorsun almina
telaşlanma kastettiysen canıma
günden güne giriyorsun kanıma
bir atımlık barut kaldı sonuma
muradına eriyorsun almina.
zemheri
25.01.2013 - 01:50Zemherî; kış ve dondurucu soğuk manasına gelmektedir.
Bu yıl 9 Ocak’ta başlayacak olan Zemherî, 40 günlük bir süreyi kapsamaktadır. Ayın bu günlerinde kışın en sert günleri yaşanmaktadır.
Bu aydan sonra havaya cemreler düşmeye başlar.
teferruat
25.01.2013 - 01:48Eklenti. Asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel adetlere göre, işletilmesi, korunması veya yarar sağlanması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanılmasında birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır
salatü selam
25.01.2013 - 01:47Allahümme salli ala seyyidina Muhammed
Bir müminin, yüzünün her daim Rasulüllah’a (s.a.s.) dönük olması gerektiğini söylemek esasında zaid kabul edilmelidir. Çünkü hem itikadi hem de ameli açıdan bakıldığında, “mümin” ile “Rasulüllah” arasında zorunlu bir ilişkinin varlığı söz konusudur. Mümin, Rasulüllah’a da iman eden kimsedir. İman etmek ise geçmişte bir yerde/dönemde başlamış ve bitmiş bir olgu ve yalnızca bir gönül işi olmayıp, her daim yaşanması, gözden geçirilmesi, tazelenmesi ve diri tutulması, hatta güçlendirilmesi gereken bir yapıya işaret eder. Bu önermeler kabul edilince ilk cümledeki yargının doğruluğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Fakat dile getirilmesi zaid kabul edilebilecek birçok şey vardır ki, onları tekrarlamak ve gündemde tutmak, kişinin kendini yenileme bilincine atıf yapma niteliği taşır. Rasulüllah’a salât etmek meselesi de işte bu, “kendimizi yenileme bilinci”ne dahil edilebildiği ölçüde hakiki anlamını kazanacak hususlardandır.
Âlimlerin ittifakla Medine döneminde nazil olduğunu bildirdikleri Ahzâb Sûresi’nin 56. ayetinde Allah Teala şöyle buyurur: “Şüphesiz Allah ve melekleri Nebi’ye salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin ve ona gönülden teslim olun.”
Rasulüllah zikredildiği zaman ona salât ve selam okumanın gerekliliğine işaret eden en önemli delil bu ayet-i kerimedir. Müfessirler bu ayetin açıklamasını yaparken buradaki salât kelimesinin Allah Teala hakkında kullanıldığında rahmet ve şefkat; melekler hakkında kullanıldığında ise istiğfar ve dua anlamlarında olduğunu söylüyorlar. Çünkü Allah Teala’nın bir başka kimseye dua etmesi söz konusu olamaz. Dua etmek, bir kimsenin menfaati ve hayrı için yardım ve iyilik isteme anlamına gelir. Dolayısıyla salât kelimesi Allah Teala dışındaki varlıklar söz konusu olduğunda dua ve istiğfar anlamlarına gelir. Ayetin ikinci bölümünde müminlerden istenen de Rasulüllah için dua ve istiğfarda bulunmalarıdır. Diğer yandan müminlerin sadece salât ile yetinmemeleri, bir de Rasulüllah’a selam etmeleri de emredilir. Selâm ise, lafzi olarak selâm vermek anlamına geleceği gibi, burada olduğu gibi mastarla desteklenmiş hâliyle “boyun eğmek, tam bir teslimiyetle teslim olmak” anlamlarına da gelir. (Açıklamalar için bkz. Taberî, Câmi’u’l-Beyân fî Te’vîli’l-Kur’ân, XX, 320; Ebussuûd Efendi, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm, VII, 114 vd.)
Müfessirler bu ayetteki salât kelimesini incelerken aynı sûrenin 43. ayetiyle de bağlantı kurarlar. O ayette de şöyle buyurulmaktadır: “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için O, size salât ediyor (rahmetiyle lutuflarda bulunuyor) , melekleri de salât ediyor (dua ediyor) . O, müminlere karşı çok merhametlidir.”
Salât kelimesinin her iki ayette de olduğu gibi, aynı yerde farklı manalara gelecek şekilde kullanılması dil açısından bir sorun teşkil etmez. Müşterek bir lafız aynı anda iki manasında da kullanılabilir. Çünkü, aynı kelimeye aynı yerde farklı anlamlar verilse de bu farklı anlamları birleştiren ortak bir mecazi mana vardır. Müfessirlere göre buradaki ortak mecazi mana, kendisine rahmet edilenin ve kendisi için istiğfarda bulunulanın hayrının ve iyiliğinin gözetilmesi (inayet) anlamıdır. Râzî’nin İmam Şafiî’den destek alarak yaptığı bu açıklama, sonra gelen bazı müfessirlerce de benimsenmiştir. Bu da demek oluyor ki, Allah’ın ve meleklerin salât etmesi, salât edilen kimsenin hayrının ve iyiliğinin gözetilmesi; şerefinin ortaya konması ve şanının yüceltilmesi anlamlarına gelir. (Bkz. Râzî, Beydâvî, Ebussuûd Efendi’nin ayetle ilgili yorumları) Ayrıca özellikle 43. ayete dikkat edildiğinde, buradaki salâtın, insanı karanlıklardan aydınlığa çıkaracak nitelikler taşıdığı görülür. Dolayısıyla Allah Teala’nın salât etmesini, insanı karanlıklardan aydınlığa çıkaran, bozulmuşluk hâlinden fıtrata döndüren ve bir Mümin kimliğine sokan rahmet, hidayet, lütuf ve inayet gibi hususları kapsayacak şekilde düşünmek mümkündür. Salât kelimesinin Arap dilindeki asıl anlamı olan “bir başkasının hayrını istemek, hayır sevgisi” (İbn Âşûr, et-Tahrîr ve’t-Tenvîr, I, 458) manaları göz önünde bulundurulduğunda, bu yargının daha da açıklığa kavuşacağında şüphe yoktur. Allah Teala kullarının hayrını ister, ayette buyurulduğu gibi, onların küfür hâli üzere olmalarına razı değildir. (Zümer, 7) Meleklerin salât etmesi, yukarıda söylediğimiz gibi genel olarak istiğfar ve dua anlamlarına gelir. Nitekim başka bir ayette meleklerin müminler için dua ve istiğfarda bulundukları bildirilmektedir: “Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tesbih ederler. Ona inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler…” (Mümin, 7) Fakat bir çok müfessirin tercih ettiği “ortak mâna”dan hareketle, meleklerin salâtının da, sadece dua ve istiğfarla sınırlandırılmayıp, kendisine salât edilen kimsenin şerefinin ızharı ve şanının yüceltilmesi anlamına geldiğini söylemek mümkündür. Osmanlı döneminin kudretli âlimlerden Ebussuûd Efendi de bu görüşü tercih etmekte ve 56. ayetin devamında müminlere yöneltilen salât emrini aynı şekilde ele almaktadır. Ona göre Allah ve melekleri, Rasulüllah’ın şerefini ve şanını yüceltiyor ve onu el üstünde tutuyorlarsa, bunu müminlerin de yapması kaçınılamayacak bir görev olmaktadır. Ayrıca Rasulüllah’ın şerefini yüceltmenin mütemmim cüz’ü olarak ona tam bir teslimiyetle teslim olmak da gerekir ki, ayetin sonunda yer alan “ve sellimû teslîmen” ifadesinden çıkarılacak bir anlam da -belki ilk anlam- budur. (Ebussuûd Efendi, İrşâdü’l-Akli’s-Selîm, VII, 114)
İcabet
25.01.2013 - 01:44Sözlükte 'cevap vermek, kabul etmek' anlamlarına gelen icâbet, dinî bir terim olarak, Allâh'ın duaları kabul etmesi; fıkıhta ise, bir akitte tarafların akdi kabulü manalarına gelmektedir.
Yüce Allâh, Kur'ân-ı Kerim'de kendisine yapılan duaları kabul edeceğini müjdelemekte ve 'Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara) : Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dualarını kabul ederim. O halde (kullarım da) benim davetime uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulalar.' buyurmaktadır (Bakara, 2/186) . Allâh Teâlâ, yapılan bütün dualara karşılık verecektir. Ancak bu, yapılan duanın aynen kabul edileceği anlamına gelmez. Allâh, bazen değişik hikmetlerle kulun duasını aynen kabul etmez, fakat kul için daha uygun ve hayırlı olacak şekilde, bu dünyada veya âhirette karşılığını vermek üzere kabul eder.
Fıkıh literatüründe icâbet, akit yapmak isteyen tarafın teklifte bulunmasına karşılık, diğer tarafın buna uygun olarak yapmış olduğu irade beyanında bulunmasına, akdi kabûl etmesine denir.
Örgü
25.01.2013 - 01:42Örme işi veya biçimi.
Tığ, şiş veya özel makineyle ilmiklerin yan yana getirilmesiyle örülerek yapılmış şey
Örnek: İstediğiniz kadar tel örgü engelleri koyunuz. F. R. Atay
Örülmüş saç bölüğü, belik
Örnek: Başı yemenili, saçları iki örgü, ayağı takunyalı sarışın bir köylü kızı bana sordu. R. H. Karay
Dokumacılıkta atkı ve çözgü ipliklerinin, dokumayı oluşturacak biçimde belli bir desene göre kesişmesi.
İletişim, ulaşım vb.nin ülke yüzeyinde yayılmış biçimi, ağ.
Yapı
Örnek: Batı Avrupa medeniyeti bütün dış ve iç örgüleriyle bana ilk defa orada ayan olmuştu. Y. K. Karaosmanoğlu
Örülerek yapılmış olan, örme.
Bazı sinir veya damarların birbirine geçip dolaşmasından ortaya çıkan oluşum.
Bir buzsul içinde özdeciklerin, öğeciklerin, üşerlerin titreşime başladıkları ortalama yerlemlerinin oluşturduğu düzenli ağ.
Çoktürel tepkileşmlikte bölünebilir ve bölünemez özdeklerin düzenli dizilmesiyle oluşan örnekçe.
Kargı
25.01.2013 - 01:41Ucunda sivri demiri olan mızrağın adı, temrenli mızrak. kök olarak sokmak, deşmek manasına gelen karmaktan gelir. Çok eskiden beri çeşitli Milletlerin ordularında kullanılan kargıların değişik tipleri vardı. Bütün Türk boylarının, islam-Türk devletlerinin ortaçağ boyunca çeşitli kargılar kullandıkları bilinmektedir. Büyük Selçuklu devleti ordusunda kullanılan hatti ve gargı adı verilenleri Bahreyn’de yapılırdı. Yeniçeriler, ilk zamanlar harp silahlarına ilaveten kürde adını verdikleri kargıyı da harplerde mahirane bir şekilde kullanırlardı.
Sürgü
25.01.2013 - 01:391. isim Kapının kapanması için arkasına yatay olarak yerleştirilen demir veya ağaç kol, tırkaz, sürme.
“Ne var ki banyo kapısının sürgüsü tutuk, kilidi de kırık olduğundan, kolu indirerek dışarı çıkmayı başarmıştı her seferinde.” – E. Şafak
2. Sürülmüş tarlayı bastırmak ve düzeltmek için kullanılan, taştan veya ağaç kütüğünden tarım aracı, tapan.
3. Sıvayı bastırıp düzeltmek için kullanılan büyük mala.
4. Hastanın büyük ve küçük abdestini yapabilmesi için altına sürülen kap.
5. Çoğu kez bölümlere ayrılmış bir çubuk üzerinde veya bir cetvelin, bir kumpasın ortasına açılmış bir oluk içinde kayabilen sivri uç veya küçük lama...
Salta
25.01.2013 - 01:38Köpeğin arka ayakları üzerine ayağa kalkması.Gergin duran bir halatı biraz koyuverme işi.Yakasız, iliksiz, kolları bolca bir tür kısa ceket
Örnek: Saltasını omzuna attı. Dışarıya çıktı. Ö. Seyfettin
Şırınga
25.01.2013 - 01:37Havayı, sıvıları emmeye veya itmeye yarayan alet.
Kaslar veya damar yoluyla vücuda sıvı bir ilacı basınçla vermek için kullanılan bir tür pompa, araç, iğne, enjektör.
Bir doku veya boşluğa basınçla sıvı doldurmaya yarayan alet.
Yörünge
25.01.2013 - 01:36Ay dünyamızın, dünyamız da güneşin çevresinde döner. Ayın da, dünyamızın da bu dönüşleri sırasında izledikleri alışılmış ve düzgün yola yörünge adı verilir.
Astronomi bilginleri gezegenlerin gökyüzünde izledikleri yollan incelemişler, bunlardan her birinin yörüngesinin daima aynı olduğunu görmüşlerdir. Bunun sonucu olarak da herhangi bir yıldızın ne zaman gökyüzünün neresinde bulunacağının önceden hesaplanabilmesi mümkün olmuştur. Böylece ay ya da güneş tutulmasının ne zaman olacağı, bu olayın dünyamızın neresinden en iyi şekilde seyredilebileceği çok önceden bilinmektedir. Yapma uyduların da, tıpkı doğal uydular gibi düzgün bir yörüngesi vardır. Bu yörüngeler dünyanın etrafından geçen bir elips biçimindedir.
Yörünge
25.01.2013 - 01:35Bir cismin hareketi sırasında izlediği yola yörünge denir. Cismin yaptığı hareketin çeşidi, yörüngesine göre belirlenir.
• Cismin yörüngesi düz ya da doğru şeklinde ise cismin yaptığı harekete doğrusal hareket denir.
• Cismin yörüngesi eğri şeklinde ise cismin yaptığı harekete eğrisel hareket denir.
• Cismin yörüngesi daire şeklinde ise cismin yaptığı harekete dairesel hareket denir.
Toplam 134 mesaj bulundu