kitapta en gereksiz kişilerin bile adı itinayla werilir we bu durum bir süreden sonra bıkkınlık yaratır. bilmiyorum artık yazar betimleme sanatını mı icra etmeye çalışmış ama tüm eşyaların önce markaları werilir we sonrasında da anlatılır da anlatılır hani...
köşk, mürebbiye, mektep gibi kelimelere sıkça rastlarsınız kitapta...
kitapta erotizm biraz fazla abartılmıştır. hatta erotizm ara ara pornografik içerikli olmaya başlamıştır...
'aurora nın incileri' de 'sır' rın dewamıdır ama henüz okumadım we açıkçası pek de okumayı düşünmüyorum şimdilik. zaten kitapta aurora nın incileri nden bıkkınlık geldi. bir ara boş bir zamanıma denk gelirse belki okurum bu kitabı da...
neyse açıkçası kitabı okumaya başlamadan önce bayağı bir önyargılıydım. bu da sanırım nermin bezmen in adından olsa gerek. en nihayetinde kendisi pamir bezmen in eşidir. kitap beklediğimden çok daha iyi çıktı ama kitabı çok beğendiğim de söylenemez doğrusu. en fazla 'eh işte fena değildi, idare edebilir' diyebilirim...
yazdıklarıma şöyle bir göz geçirdim de. kitapta gerçekten iyi yerler de wardı ya. öyle bir yazmışım ki...
ne diyeyim efendim. allah benim şerrimden korusun...
ben, hem suçlu hem tanık, tek kişilik tiyatronun hem oyuncusu hem seyircisiydim. kendi yok oluş sürecimi izleyebiliyordum. kendimin, parça parça ortadan kalkışını seyrediyordum...
kanla abdest alanlar, patlak ampul... we daha bir çok siyasi içerikli kitap yazar. kitaplarında genel olarak konu: akp we fethullah gülen dir. yazdığı her kitapla dikkat çeker ama en çok konuşulan son dönemde yazdığı 'musa' ile başlayan seridir. zaten seçim öncesi bir siyasi kitap furyası wardı: maskesiz soygun, komplo teorisi, siwil ihanet we elbette ergün poyraz ın artık kusma sewiyesine getiren meşhur 'musa' serisi...
musa nın çocukları tayyip we emine... bu kitapta tayyip erdoğan we emine erdoğan konudur...
musa nın gülü... konu abdullah gül...
musa nın mücahiti... konu bülent arınç...
we son olarak...
musa nın akp si... konu akp...
bu kitapların çoğu hala en çok satanlar listesinde yer alır. adam peş peşe kitaplar yazar. yazdıkları elbette ki tartışılır. hep akp ye karşı olumsuz tarafları ele alır we bunları açıklar da açıklar...
kendisini pek sewmem ama yazdıklarının bir çoğunu da es geçmem mümkün değil...
neyse... asıl yazmak istediklerim bunlar değildi. işin gülünesi tarafı seçim dönemine kadar adeta adamın dokunulmazlığı wardı. hükümet tarafından ergün poyraz ın yazdıklarına bir yaramaz çocuk edasıyla bakılıp gülünüp geçiliyordu güya. seçim sonrası ergün poyraz tutuklandı we bu öyle bir tutuklanmaydı ki yazdıklarından dolayı adamı tutuklamamak için bahane konusunda çok uğraşıldı...
eğer adam tutuklanacaksa daha serinin ilk kitabı olan 'musa nın çocukları tayyip we emine' de tutuklanmalıydı. kimse kimseye hoş görünmek zorunda değil...
bunca zamana kadar o kadar göz kırpmama, kuyruk sallamama rağmen öyle bir arsızlığını falan görmedim henüz... bekliyorum efendim... bir ara zahmet olmazsa bize de buyrunuz...
artemis yayınlarından çıkan sekiz yüz küsür sayfalık bir kitap. kitabın ne kadarı gerçeğe dayanır ne kadarı kurmacadan ibarettir tartışılır. kitabın öyle edebi bir değeri falan da yoktur, hatta öncesinden bu 8. henry, boleyn kızlarıyla ilgili olmasaydım kitabı alıp da okumazdım bile...
kitap mary boleyn ağzından anlatılır...
kitap bu yıl sonunda beyazperdeye aktarılacak we natalie portman anne boleyn olarak karşımıza çıkacak. öyle olağanüstü bir film beklemiyorum, hatta güzel bir film beklemiyorum ama muhtemelen ilk izleyenlerden biri de ben olurum. tabi bundan önce arayıp bulup 'anne of the thousand days' filmini izlemem gerek. işte bu filmi gerçekten merak ediyorum...
beni koyup gitme ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup gitme ne olursun
bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
ewlenirsin çocuğun olur
beni koyup gitme ne olursun
sonun kötüye varacak
beni koyup gitme ne olursun
elimi tutuyorlar ayağımı
yetişemiyorum ardından
hewesim olsa param olmuyor
param olsa hewesim
yaptıklarını affettim
beni koyup gitme ne olursun
seninle gelmeyeceğim yine de
beni koyup gitme ne olursun
içerik we konu açısından kendini aşmış olan bir film...
bir şekilde bir şeyler hayatımızın geri kalan kısmına etki ediyor, değiştiriyor yaşantımızı. bizler de bir şekilde birilerinin hayatını değiştiriyoruz...
kısır döngüyü we kaos teorisini düşünmek gerek...
aslında bu film hakkında yazacak çok şey war ama ah bir de, bende yazacak kafa olsa...
'sewdiğim we güzel bir film, siz de izleyin' diyeyim we geçeyim...
ah ah ben yazmayayım da bu terime kimler yazsın... empyrium u tanıdığım we benim en çok sewdiğim, hatta şu an dinlemekte olduğum, beni ağlatma yetisine sahip bir empyrium albümü... bu albüm benim için çok özeldir, önemlidir... bu benim kıymetlimdir ya...
albüm dokuz şarkıdan oluşur...
where at night the wood grouse plays... şarkı rüzgar esintileriyle başlar we sonrasında akustik gitar we sonrasında harkulade bir flüt sesi eşlik eder şarkıya... close your eyes and listen...
when through the starry night
the mists of autumn glide
the air is filled with tragedies of olden times
where with a dreadful tone
a nightbird plays its song
in forest dark at moors they come to life
sen ne güzel şarkısındır böyle ya...
dying brokenhearted... bu şarkı adamı ağlatır... akustik gitarın o insanın içini ezici sesi... arkadan gelen o fısıltılı ses... bu nasıl bir şarkıdır böyle ya... cry, cry and cry... bu şarkı adamın içini kıyar, ezer... adamın bünyesini yerle bir eder...
the shepherd and the maiden ghost... the shepherd çok güzel 'alone' der... the shepherd in konuşmasında ki o ses tonu beni büyüler hani... ya the maiden in sesine ne demeli... o kısık sesle konuşması... bu sese aşık olursunuz ya... we tabi ki yine o gitar sesi...
the sad song of the wind... güzel şarkı... we yine o gitarın sesi... sessiz sakin, hoş bir şarkı...
wehmut... we işte benim şarkım... ben bu şarkıda ağlarım ya... wehmut almanca da hüzün, melonkoli anlamına gelir. tam da bu şarkının adı hani... bu şarkı benim ömrümden ömür alır... bir flüt sesi bu kadar mı güzel olur ya... akustik gitardan sonra flüt sesi dewreye girdiği an ben zaten farklı bir boyutta yer alırım... close your eyes, listen and cry... yoktur bunun ifadesi, tanımı... özlemektir, sewmektir, ağlamaktır, isyan etmektir, karşı konulmaz bir yok olma isteğidir, gözyaşlarınızın gözlerinizden süzülüp yanağınızda yol alışıdır, buğulu bakışlardır, nemli gözlerdir, tırnaklarınızı etinize geçirmek gibidir, dipsiz bir kuyuda yol almak gibidir, boğulmaktır...
a pastoral theme... bu şarkının da çok farklı bir hawası war... elbette bu şarkı da oldukça güzel... we we we yine o gitarın yoğun sesi...
abendrot... albümdeki diğer şarkılara oranla öyle fazla da güzel olmayan bir empyrium şarkısı... güzel ama diğerleri kadar güzel değil...
many moons ago... tanıştırayım efendim, kendileri gitar we flüt sesiyle harmanlanmış, leziz bir empyrium şarkısı olur... dinlemek gerek işte... çok güzel ya...
when shadows grow longer... bu da güzel bir şarkı ama diğerleri kadar güzel değil... ama güzel...
we ben yine yeni bir geceyi empyrium ile karşılıyorum. tanıdık bir sahne...
allah ım sen bizi son aylarda yaşanan şu kitap kirliliğinden tez zamanda koru yarabbim. çekim yasası yla ilgili piyasada o kadar çok kitap war ki we bunlar bestseller listelerinin en tepelerinde, beynim bulanıyor artık. şu an piyasada adı 'çekim yasası' olan dört kitap war (hem de teki yerli basım) , konusu çekim yasası olan kaç kitap war bilinmez. hiç tartışılmaz ki bunların arasında en dehşet werici olanı da 'the secret'...
sır
23.08.2007 - 08:21bir nermin bezmen romanı...
kitapta en gereksiz kişilerin bile adı itinayla werilir we bu durum bir süreden sonra bıkkınlık yaratır. bilmiyorum artık yazar betimleme sanatını mı icra etmeye çalışmış ama tüm eşyaların önce markaları werilir we sonrasında da anlatılır da anlatılır hani...
köşk, mürebbiye, mektep gibi kelimelere sıkça rastlarsınız kitapta...
kitapta erotizm biraz fazla abartılmıştır. hatta erotizm ara ara pornografik içerikli olmaya başlamıştır...
'aurora nın incileri' de 'sır' rın dewamıdır ama henüz okumadım we açıkçası pek de okumayı düşünmüyorum şimdilik. zaten kitapta aurora nın incileri nden bıkkınlık geldi. bir ara boş bir zamanıma denk gelirse belki okurum bu kitabı da...
neyse açıkçası kitabı okumaya başlamadan önce bayağı bir önyargılıydım. bu da sanırım nermin bezmen in adından olsa gerek. en nihayetinde kendisi pamir bezmen in eşidir. kitap beklediğimden çok daha iyi çıktı ama kitabı çok beğendiğim de söylenemez doğrusu. en fazla 'eh işte fena değildi, idare edebilir' diyebilirim...
yazdıklarıma şöyle bir göz geçirdim de. kitapta gerçekten iyi yerler de wardı ya. öyle bir yazmışım ki...
ne diyeyim efendim. allah benim şerrimden korusun...
ben
23.08.2007 - 07:44ben, hem suçlu hem tanık, tek kişilik tiyatronun hem oyuncusu hem seyircisiydim. kendi yok oluş sürecimi izleyebiliyordum. kendimin, parça parça ortadan kalkışını seyrediyordum...
imposible is nothing...
16.08.2007 - 12:05imposSible is nothing...
cedrik
16.08.2007 - 11:57cedriC...
ergün poyraz
16.08.2007 - 10:25kanla abdest alanlar, patlak ampul... we daha bir çok siyasi içerikli kitap yazar. kitaplarında genel olarak konu: akp we fethullah gülen dir. yazdığı her kitapla dikkat çeker ama en çok konuşulan son dönemde yazdığı 'musa' ile başlayan seridir. zaten seçim öncesi bir siyasi kitap furyası wardı: maskesiz soygun, komplo teorisi, siwil ihanet we elbette ergün poyraz ın artık kusma sewiyesine getiren meşhur 'musa' serisi...
musa nın çocukları tayyip we emine... bu kitapta tayyip erdoğan we emine erdoğan konudur...
musa nın gülü... konu abdullah gül...
musa nın mücahiti... konu bülent arınç...
we son olarak...
musa nın akp si... konu akp...
bu kitapların çoğu hala en çok satanlar listesinde yer alır. adam peş peşe kitaplar yazar. yazdıkları elbette ki tartışılır. hep akp ye karşı olumsuz tarafları ele alır we bunları açıklar da açıklar...
kendisini pek sewmem ama yazdıklarının bir çoğunu da es geçmem mümkün değil...
neyse... asıl yazmak istediklerim bunlar değildi. işin gülünesi tarafı seçim dönemine kadar adeta adamın dokunulmazlığı wardı. hükümet tarafından ergün poyraz ın yazdıklarına bir yaramaz çocuk edasıyla bakılıp gülünüp geçiliyordu güya. seçim sonrası ergün poyraz tutuklandı we bu öyle bir tutuklanmaydı ki yazdıklarından dolayı adamı tutuklamamak için bahane konusunda çok uğraşıldı...
eğer adam tutuklanacaksa daha serinin ilk kitabı olan 'musa nın çocukları tayyip we emine' de tutuklanmalıydı. kimse kimseye hoş görünmek zorunda değil...
seçim bitti, haydi artık bitirin şu oyunu...
sevgili arsız ölüm
14.08.2007 - 01:33bunca zamana kadar o kadar göz kırpmama, kuyruk sallamama rağmen öyle bir arsızlığını falan görmedim henüz... bekliyorum efendim... bir ara zahmet olmazsa bize de buyrunuz...
Umbrella
14.08.2007 - 01:27ingilizceye başlarken ilk öğrendiğim kelimelerden biriydi: şemsiye...
umbrella, banana, apple...
ne de küçükmüşüm o zamanlar...
the other boleyn girl / boleyn kızı
14.08.2007 - 01:20artemis yayınlarından çıkan sekiz yüz küsür sayfalık bir kitap. kitabın ne kadarı gerçeğe dayanır ne kadarı kurmacadan ibarettir tartışılır. kitabın öyle edebi bir değeri falan da yoktur, hatta öncesinden bu 8. henry, boleyn kızlarıyla ilgili olmasaydım kitabı alıp da okumazdım bile...
kitap mary boleyn ağzından anlatılır...
kitap bu yıl sonunda beyazperdeye aktarılacak we natalie portman anne boleyn olarak karşımıza çıkacak. öyle olağanüstü bir film beklemiyorum, hatta güzel bir film beklemiyorum ama muhtemelen ilk izleyenlerden biri de ben olurum. tabi bundan önce arayıp bulup 'anne of the thousand days' filmini izlemem gerek. işte bu filmi gerçekten merak ediyorum...
Saygı mahrumu
10.08.2007 - 23:36saygısız...
gitme
10.08.2007 - 23:35beni koyup gitme ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup gitme ne olursun
bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
ewlenirsin çocuğun olur
beni koyup gitme ne olursun
sonun kötüye varacak
beni koyup gitme ne olursun
elimi tutuyorlar ayağımı
yetişemiyorum ardından
hewesim olsa param olmuyor
param olsa hewesim
yaptıklarını affettim
beni koyup gitme ne olursun
seninle gelmeyeceğim yine de
beni koyup gitme ne olursun
madonna
10.08.2007 - 23:24la isla bonita...
where a girl loves a boy, and a boy loves a girl...
Butterfly Effect / Kelebek Etkisi
10.08.2007 - 23:14içerik we konu açısından kendini aşmış olan bir film...
bir şekilde bir şeyler hayatımızın geri kalan kısmına etki ediyor, değiştiriyor yaşantımızı. bizler de bir şekilde birilerinin hayatını değiştiriyoruz...
kısır döngüyü we kaos teorisini düşünmek gerek...
aslında bu film hakkında yazacak çok şey war ama ah bir de, bende yazacak kafa olsa...
'sewdiğim we güzel bir film, siz de izleyin' diyeyim we geçeyim...
konuşmak
08.08.2007 - 23:45konuştuk we sen her şeyi bir anda unuttun...
loreena mckenitt
08.08.2007 - 23:36loreena mckenNitt...
Where At Night The Wood Grouse Plays
08.08.2007 - 00:10bu gece de...
seninleyim...
benimlensin...
beraberiz...
sen anlarsın
08.08.2007 - 00:07sen de anlamazsın...
Where At Night The Wood Grouse Plays
08.08.2007 - 00:00ah ah ben yazmayayım da bu terime kimler yazsın... empyrium u tanıdığım we benim en çok sewdiğim, hatta şu an dinlemekte olduğum, beni ağlatma yetisine sahip bir empyrium albümü... bu albüm benim için çok özeldir, önemlidir... bu benim kıymetlimdir ya...
albüm dokuz şarkıdan oluşur...
where at night the wood grouse plays... şarkı rüzgar esintileriyle başlar we sonrasında akustik gitar we sonrasında harkulade bir flüt sesi eşlik eder şarkıya... close your eyes and listen...
when through the starry night
the mists of autumn glide
the air is filled with tragedies of olden times
where with a dreadful tone
a nightbird plays its song
in forest dark at moors they come to life
sen ne güzel şarkısındır böyle ya...
dying brokenhearted... bu şarkı adamı ağlatır... akustik gitarın o insanın içini ezici sesi... arkadan gelen o fısıltılı ses... bu nasıl bir şarkıdır böyle ya... cry, cry and cry... bu şarkı adamın içini kıyar, ezer... adamın bünyesini yerle bir eder...
the shepherd and the maiden ghost... the shepherd çok güzel 'alone' der... the shepherd in konuşmasında ki o ses tonu beni büyüler hani... ya the maiden in sesine ne demeli... o kısık sesle konuşması... bu sese aşık olursunuz ya... we tabi ki yine o gitar sesi...
the sad song of the wind... güzel şarkı... we yine o gitarın sesi... sessiz sakin, hoş bir şarkı...
wehmut... we işte benim şarkım... ben bu şarkıda ağlarım ya... wehmut almanca da hüzün, melonkoli anlamına gelir. tam da bu şarkının adı hani... bu şarkı benim ömrümden ömür alır... bir flüt sesi bu kadar mı güzel olur ya... akustik gitardan sonra flüt sesi dewreye girdiği an ben zaten farklı bir boyutta yer alırım... close your eyes, listen and cry... yoktur bunun ifadesi, tanımı... özlemektir, sewmektir, ağlamaktır, isyan etmektir, karşı konulmaz bir yok olma isteğidir, gözyaşlarınızın gözlerinizden süzülüp yanağınızda yol alışıdır, buğulu bakışlardır, nemli gözlerdir, tırnaklarınızı etinize geçirmek gibidir, dipsiz bir kuyuda yol almak gibidir, boğulmaktır...
a pastoral theme... bu şarkının da çok farklı bir hawası war... elbette bu şarkı da oldukça güzel... we we we yine o gitarın yoğun sesi...
abendrot... albümdeki diğer şarkılara oranla öyle fazla da güzel olmayan bir empyrium şarkısı... güzel ama diğerleri kadar güzel değil...
many moons ago... tanıştırayım efendim, kendileri gitar we flüt sesiyle harmanlanmış, leziz bir empyrium şarkısı olur... dinlemek gerek işte... çok güzel ya...
when shadows grow longer... bu da güzel bir şarkı ama diğerleri kadar güzel değil... ama güzel...
we ben yine yeni bir geceyi empyrium ile karşılıyorum. tanıdık bir sahne...
surat yapmak
02.08.2007 - 02:49çok güzel yaparım...
içime yağan yağmur
02.08.2007 - 02:49ne yağmuru...
dolu yağıyor dolu...
üç nokta
02.08.2007 - 02:48kötü bir alışkanlık...
dokunma bana
02.08.2007 - 02:48don't touch me...
sabahlamak
02.08.2007 - 02:47we ben...
önceden bu eylemi daha sık gerçekleştirirdim...
yaşlanıyorum galiba...
Sharon Stone
02.08.2007 - 02:46= ka-dın...
Çekim Yasası
02.08.2007 - 02:42allah ım sen bizi son aylarda yaşanan şu kitap kirliliğinden tez zamanda koru yarabbim. çekim yasası yla ilgili piyasada o kadar çok kitap war ki we bunlar bestseller listelerinin en tepelerinde, beynim bulanıyor artık. şu an piyasada adı 'çekim yasası' olan dört kitap war (hem de teki yerli basım) , konusu çekim yasası olan kaç kitap war bilinmez. hiç tartışılmaz ki bunların arasında en dehşet werici olanı da 'the secret'...
Toplam 196 mesaj bulundu