Şive Kâr Antoloji.com

Kömürden gözlerine /
Değince bir genç kızın bakışı /
Eridi yüreği /
Kardan adamın.

  • Işık German Ersoy
    Işık German Ersoy 16.12.2020 - 23:39

    Site arkadaşımız Bayan * Şive Kar *
    < DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN >
    - Ayrıca sizi bu saygın gruplarımızda görmek dileklerimizle esen kalın.
    * Çağdaş Şairler * Gizler Dünyası * Özgür Şair-Yazarlar * Antoloji Üyeleri *

  • Hüsamettin Sungur
    Hüsamettin Sungur 16.12.2020 - 07:30

    DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN

Toplam 2 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR


  • idris özyol

    08.01.2015 - 00:31

    İdris Özyol, Siz Bu Aşkı Haketmediniz!

    İdris Özyol ve çıldırdığı zamanlarda yazdığı metinlerden.

    Ben haketmedim bu aşkı. Siz bu aşkı haketmediniz. Bırakıp düşmanı savaş meydanında ve hatta bir avuç silah arkadaşınızı dahi bırakıp orada dev bir orduya karşı, dişi bir yüreğe kaçacaksınız ha? Düşman dağların ardında silahlarını yağlarken ve uçan kuşu hedef yaparken zulmüne, esrara, zülüfe, şiire, güle ve bülbüle sığınacaksınız öyle mi?

    Öyle mi erkek kardeşlerim? Öyle mi kız kardeşlerim? Ne kadar güvendik oysa size. Ben kendime ne kadar güvendim. İstanbul'un ortaya yerinde dolaşırken ne zaman aklıma Malatya gelse, ayak parmaklarımın ucunda yükselip yükselip ufku seyrettim. Ve binlerce inançlı adam ve dahi kadın ve dahi deli beden, avuçlarını kalplerinin üzerinde biriktirip sökmeye hazırlandılar. Söküp atmaya hazırlandılar patlayacak bir sesin, bir çığlığın, bir kahkahanın gösterdiği yöne doğru. Atını çatlata çatlata koşturan bir adam bekledik.

    Bir adam bekledik Kayseri'den, Sivas'tan, Diyarbakır'dan, Konya'dan, Bursa'dan. Fakat, ardına taktığı uyuz eşekle birlikte sürüklenen sünepe, miskin ve düşkün adamlar yenilgi haberleri getirdiler sadece. Ve arsız arsız bakıp yüzümüze; 'Çeçenistan ne olacak? ' diye sordular. Ulan, bin taneniz bir Çeçen etmiyorsunuz; neyi sormaktasın? Ulan, bak etrafına ve gördüğün şeylerden hangisini haketti o korkak kalbin; söyle? Sen kimsin be, sen kimsin? Bırak şu aşk işlerini de önce ismini hatırla! İsimsiz bir aşk, renksiz bir aşk, kokusuz bir aşk, ateşsiz bir aşk, sıvı bir aşk nasıl yarışabilir Ferhat ve Şirin, Kerem ve Aslı ile?

    Yarışamıyorsunuz. Koşamıyorsunuz. Sizi gördüm atlarınızdan düşerken. Sizi gördüm kapaklanmış vaziyette düşmanın önünde. Sizi gördüm, tenhalara pusmuş, ürkek, iğreti. Hangi hakla, yiğit kızlarımızdan birini de tutarak kolundan, ruhundaki şarap mahzenine sürükleyeceksin sen? Senin 'aşk' dediğin, zayıf, titrek, hastalıklı, sancılı bir kaç kelime, bir kaç fotoğraftan başka nedir ki? Nasıl bir 'aşk'ı olabilir korkak bir askerin, korkak bir mücahidin, korkak bir devrimcinin? Dövüşürken kara aslanlar, kara alınlar, kara kaslar dev ordulara karşı, bine bir, tanka saban bir oranla zaferler yazarken göğüslerine, sen burda, geride, arka planda, kızlarımızla gözgöze geleceksin ha? Utanmadan, sıkılmadan uzanacaksın bir kalbe? Utanmadan sıkılmadan uzanacaksın bir sarı zülüfe, bir göz ucuna?

    Bir korkağın aşkı nedir ki? Nedir ki aşkı bir hainin? Annesinin dizi dibinde titreyen bir süt çocuğunun yüreği ne kadar büyüyebilir? Ne kadar dövüşebilir tosuncuklar? Siz bu aşkı haketmediniz. Ve yok bundan sonra beyaz duvarlara kırmızı harflerle ilan-ı aşk yazıları döktürmek. Ne zaman ki zaferi, patlamış bir nar gibi çıkartıp koyar avuçlarımıza Malatya, ne zaman ki uzakları yakın eder Diyarbakır, ne zaman ki yarin nefesi kadar sıcak ve kanımızı kızıştıran müjdeler getirir Sivas, ne zaman ki Kayseri harbiden Kayseri olur; işte o zaman ben de pencerenizin altında durup aşk türküleri mırıldanacağım size bütün gecelerde. Ve siz kulağınızı kamaştıran türkülerimi havada yakalayıp, üfleyeceksiniz sevdiğinizi zülfüne. Bunu haketmiş olacaksınız. Hakettiğiniz gün gelin yanıma. Şimdilik küsüm sizinle. Konuşmuyorum. Ne kapıma, ne kapınıza!

  • idris özyol

    25.08.2012 - 01:07

    lahmacundan nefret ederdi istanbullu. öyle yazılar çıkardı beyaz gazetelerde. arabesk aşağılanırdı. ön odada açıkça mozart, arka odada gizlice orhan gencebay dinlerdik. devrimcilerden nefret ederdi istanbul beyazları. ayyaşlardan da. köprüaltı diye bir yerimiz vardı. salaş. ucuz. tuvalet deliğinden bakınca deniz görünürdü.

    aklımın erdiği günlerden itibaren özete devam. bizim hakim olduğumuz yerlerde ülkücü döverdik. ülkücülerin hakim olduğu yerlerde de bizi döverlerdi. 18 yaşında, yarın sabah devrim olacak diye inanmıştım. üniversitede her cumartesi günü dernek toplantısı olurdu. eksiksiz katılım. rejimi değiştireceğimize ve sosyalizmi kuracağımıza inanıyorduk. ben hayatımın sonraki dilimlerinde o kadar cesur ve o kadar inançlı olmadım. keşke o inancı yemeseydik./ İdris Özyol

  • idris özyol

    18.08.2012 - 00:19

    Aklımın erdiği günden bugüne. İstanbul Beyazları 'Onuncu Yıl Marşı' söylemeye başladılar. Bakırköy'de Özgürlük Meydanı'nda subay eşlerinden dinlediğimde bu marşı, tüylerim diken diken oldu. Uğruna eza, cefa, işkence, baskı, hapis gördüğüm her şeye, ama her şeye düşman gördüm bu marşı. İstanbul beyazları başörtüsüne karşıydı, müslümanlara, tekkelere, kitaba... Lahmacuna, arabeske, taşra çocuklarına, beyaz çoraplı çocuklara, sevgilisiyle buluşmaya giderken ayakkabısını cami musluğunda yıkayan bizlere karşı bir düşmanlıktı bu./ İdris Özyol

Toplam 10 mesaj bulundu

TÜM YAZILANLAR