Tanıtmak ne demek? Yazı ile mi? Yazı konuşmanın yerini alamaz, hiç bir zaman alamadı da. Konuşmak yüzyüze, gözgöze olur ve tanıtmak ve tanışmak için bu da yetmez. Medenî, yani şehirci mantık „dilin kemiği yoktur“ der, derken ne demek ister, konuşan yalan söyler demek ister. Ama „dilin kemiği olsaydı“ ne olurdu diye düşünemez. Dilin kemiği olsaydı insan „lâl u epkem“ olurdu, yâni dili tutulurdu. Ne var ki, insanın dili hangi mekânda, hangi şartlarda tutulur, veya o kim ki insanın konuşamaz hâle getir. Mesele bu! Mekân vardır yalan söylemek kural olur, onun adı şehirdir; mekân vardır yalan istisna olur. O mekân nerdedir? Konu bu. Şehir, devlet ve medeniyet’in olduğu yerde, dil yazıya döküldüğü anda kemikleşti. Siz ona soyutlaştı diyebilirsiniz.
..
devlet
13.08.2014 - 03:32Bir yüzü komünizm, diğer yüzü kapitalizm olan bir madalya gibidir. Ama devlet aynı zamanda kendisini tanrı sayan da bir yapıdır da. Devlet, medenî, yâni şehirci dinlerin ve kutsal kitaplarının dile getirdiği malik ve kul-köle ilişkisini yaratan, uygulayan ve ayakta tutan bir yapıdır ki, mekânı şehirdir. Acaba, o dinlerin neden kutsal şehirleri vardır! Çünkü, şehir tanrı’nın da ortaya çıktığı mekândır. Yahudilik’de Siyon, tanrı’nın şehri’dir, ama İslâm’da da Mekke ve Medine de tanrı’nın şehirleridir ve hepsi bu dinlerce kutsal sayılırlar. Tanrı, medenî bir yaratıktır. Ateistlik taslayan Marksistlerin kulağı çınlasın, acaba maddeci-diyalektikçi o yaman bilimsel kafalar, kendiklerine şu soruyu sordular mı? Medenî’lerin Tanrı dedikleri şeyin bir dini var mı? Tabiî bu soru, dindar’dan da dinci olanlara da yöneliktir, özellikle onların allamelerine, siyası partilerine, başkanlarına, reis-i cumhurları’na da, öncelikle ve özellikle sözlerini „Fatiha“ ile açıp „Fatiha“ ile bitirenlere.
devlet
09.07.2014 - 03:25Türkiye’de değil tüm dünyada şehir aşığı çok. Her şeyden önce medenî felsefe ve bilim, din ve siyaset, edebiyat ve sanat ve de müzik adamları şehire gönülden vurulmuş. Türkiye’de kimilerinin „kentleşme“ dedikleri, şehirleşme, aslen medîleşme demek. Ancak şehrin kurulduğu veya tezgahlandığı yerde, devlet ister istemez peyda olur, yâni açıkca ortaya çıkar. Kısaca: şehir demek, devlet demektir. Devlet demek hiyerarşi demektir, yâni malik ve kul / köle ilişkisi demektir. Devlet denince, daha başka neler akla gelir, saymakla bitmez. Saymayı bırakayım, şehir, devlet ve medeniyetleşme demek, kısaca insanın insanlıktan uzaklaşması demek. Ne var ki, başta Hıristiyanlık olmak üzere, Musevilik ve onlardan sonra gelen Islâm da sapına kadar şehircidir, ve hepsi kutsal şehirlere taparlar. Sadece bu kentçi mantık üzerinde düşünmeye değer. Haaa! medenî dinciler bir yana, bir de keskin devrimciler var: söz gelimi marksistler. Onlar da en az o dinciler kadar şehirci, kentçi, yâni medenî’dirler. Darısı kimin başına? Şehir, devlet ve medeniyet nedir? Yüreği olan, bunu bir düşünsün.
devlet
09.07.2014 - 03:05„Devlet hem komünist, hem de kapitalist’tir! “, dersem, herhalde aklınız başınızdan gider. Gitmeden önce kendize bir sorun, neden? Devletin var olduğu verili her ülkede, o devlet o ülkenin kolektif mülkiyet sahibidir, yâni komünist’tir, ama tam da bu nedenle genel bir özel mülkiyet sahibidir de ve onun için ister istemez özel mülkiyetler yaratmak zorundadır. Kısaca: mülkiyet, bir yüzü kolektif, diğer yüzü özel olan bir medenî, yâni şehirci, devletçi yaratıktır. Ve kendi başına içinden çıkılmaz bir çelişkidir. Derdi çok, dermanı yoktur. Onun için bu çelişkiyi bu güne kadar çözmeye kalkan tüm devrimler, ister güya burjuva adına, ister güya komünizm adına olsun ve de isterse din adına olsun yapılmış hiç bir devrim veya yüce devrim çözememiştir. Şehir, devlet ve medeniyet insan oğlunu ve kızını, ve de çoluk ve çocuğunu hangi çıkmaz sokalara sürükledi. Gerisini artık bir de siz düşünün.
Toplam 9 mesaj bulundu