bu deneyi bende yapmıştım.köy yerinde tabi..
yere bir çubuk dikerek, çubuğun gölge hareketlerini izlemiştim.
saatim yoktu o zamanlar
elimde bir takvim yaprağıyla
öğle ezanı okununca
gölgenin nerede olduğuna işaret koymuştum.
tersten işaretliyormuşum ama.. :)
zira
bir duvar saatine benzetirsek çubuk ve etrafındaki gölgeyi,
gölge kuzeyi gösterdiği zaman
saat tam oniki oluyordu..
henüz 12-13 yaşlarındaydım... el-insaf. sakın alay edilmeye.. :)
hayır.
1966 yılında yine arapça olan 'ömür' kelimesinin karşılığı olarak türetilmiştir.
fakat eski kitabelerde yazılı olan 'yaşa' (mak) kelimesine bağlanmıştır.
'yaşam'
tek başına eskiye ait olmasada
'yaşa' dolayısıyla 'yaş' ve yine dolayısıyla 'yaşıl' ve yine yeni yeniden
dolayısıyla
'yaşıllı' kelimeleriyle
dolaylı olarak irtibatı vardır.
direkt olmasada..
ben 1966 yılında bu kelimeyi 'yaşa' dan 'yaşam'a neden dönüştürdüğünü
gidip arayalım ve soralım dedim.
kelimenin yeni olması
alakası olmadığı anlamına gelmez..
saygılar :)
yaş
yaşam
yaşlı(okunuşu yaşıllı)
hatta
yeşil (yaşıl dır okunuşu eski türkçede taze bitki rengi anlamında)
kelimelerinin kök bağlantıları vardır.
iddia ediyorum efendim!
rakamsal 'yaş' ile
ıslak,nemli anlamına gelen 'yaş'ı
ve
bitkilerde 'yaşam'ın rengi olan 'yeşil'i
hatta ve hatta
olgunlaşmış, yeşil (yaşam) rengini iyice almış demek olan 'yaşlı' yıda alın bakalım..
zihniniz bir 'şaşırmak' tadı alıyor mu?
Erzurumlu harmanını kaldırmış, ekinini kurutuyormuş.Öğleden sonra gökyüzü kararmaya başlamış.
-'Allah'ım, ne olirsen ekinim gurumadan yagmurunu yagdırma! '-'Allah'ım, birkaç gün daha yagmurunu yagdırma, ne olirsen' diye dualar edip durmuş.
Ekini kurudu kuruyacak.
Akşam üzeri, son yarım saatte bir yağmur bir boran... Tüm ekini çürümüş.
O hırsla eve gelmiş, Bir de bakmış ki; eşeği de yıldırım çarpmış. Bu olay Erzurumlunun içine oturmuş ama bir şey de yapamamış.
Zaman geçmiş, Ramazan ayı gelmiş. İlk gün niyetlenmiş Erzurumlu.
İftara tam yarım saat kala, bir sigara çıkartıp yakmış. İlk nefesini söyle bir güzelce çekmiş ve gökyüzüne bakarak üflemiş.
-'Nasıl? illet oliysen şimdi degil mi? ' demiş ve eklemiş:
fiil çekimlerinden bakma
karışık biraz
ikisinin manasına bakarsan sözlükte
birleştiğini görürsün..
ayrıca şu var
ne kadar sade bir türkçe istesekte
bu olmuyor
günlük hayatta kullandığımız kelimelerin çoğu ya arapça ya da farsça..
alay konusu olmasın lütfen
bu bir vakıa
kabullenmek gerek..
çete, hayvan güruhu, akıncı birliği, ordu
ürkek olma, insandan kaçma, irkilme
bir hayvan güruhunun ürkerek kaçışması...
bütün bu anlamlar
ilginç gelmekle beraber
en ilginci
'nefret' kelimesininde aynı kökten gelmesi..
nefret=kökeninde bir ürkmek var..
yani insanlardan imtina etmek, iğrnmek..anlamlarında..
şimdi hepsini bir harmanlayın..
çok ilginç
fakat hepsi bağlantılı birbiriyle..
'sır' kelimesinin çoğulu
'sırlar' manasına geliyor. diğer anlamı herkese mâlum.
keyif verici bir tür tütün..
uçurucu demeliyim argo tabirle..
ayrıca şahit oldum içenleri gülme krizine sokuyor
ve gerçeğe yakın hayaller görmesine sebep oluyor..
bir tanesi
-la la la oluum. koş lan koş at geçiyor yakalayalım şunu hadi
diye bağırmıştı evin içinde..
senin ne işin vardı diyeceksiniz,
güzel bir soru
ben de 'bir işim vardı işte' diyeceğim..bilmiyordum o haltı yiyeceklerini.
tecrübe oldu bana..
:)
eksik olma sağol.
bir arkadaşım var benim ali isminde.
gerçekten çok adil biridir.
bir şeyi paylaşırken birileriyle kaç kişi isek o kadar parçaya böler önce.
ve herkes aldıktan sonra
son kalan lokmayı kendisi alır.
daha 'adil' olsun diye yapar bunu.
ve kazanan kendisi olur;
zira onun son lokmayı alacağını bildiğimiz için bu adaletinden dolayı
en büyük lokmayı ona bırakırız biz..
aklıma geldi..
kütle,
kütle haline gelmiş olan.
'yığın' (yığılan,toplanan) da anlamları içinde olsada
yığın kelimesinde pek 'irade' yok gibi
hoş olmuor pek.
her yığın kitle olsada
her kitle yığın değildir...
dereden 'balık yavrusu' zannedip topladığım ve önce bir kavanoza
sonrada bir kovaya koyup beslediğim larvaların
önce kafalarının büyümesi
sonra
ayaklarının çıkması
ve sonrada
kurbağaya dönüşmeleri karşısında yaşadığım
halet-i ruhiye...
burada soruyu soran topluma sormuyor.
sanatçıya soruyor.
ben amaçsız olmamalı derim 'insan'ın yaptıkları.
çünkü insanın kendisi amaçsız değil ki, ürettikleri amaçsız olsun.
fayda gözetmek tercih edilendir.
fakat fayda
kendini tamamiyle toplumun beklentilerine adamak değildir. çünkü insan/toplum herzaman kendi için iyi olanı istemez. bazen en kötüsünü bile ister.
kalkıp bir 'nü' resmini insanlar hoşlanıyor diye üretmek de olmaz.
ben bu soruya soru ile cevap veriyorum.
fayda nedir?
sizde bilirsiniz ki filozofların boğuldukları sorudur bu.
bu soruyu çözümlemek gerek..
bence..
acizane..
yahu cin ali serisinin hepsini okumuştum ben.
ama aklımda çok uslu bir çocuk olduğu kalmış.
öyle cinlik falan düşenmeyen biridir.
böyle ufak haylazlıkları vardı.
baba bana onu al, şunu al..
bu mudur cinlik!
'tîzâb'
'tîz' = keskin tez kelimeside aynı köktendir ve çabuk hızlı anlamındadır.
'âb' = su
ses değişimine uğrayıp 'kezzâp' haline gelmiştir.
farsçada asitin karşılığıdır.
unutmadan bir anlamı daha var kezzap ın.
arapçada 'yalancı' anlamında da kullanılır.
şimdi gelelim keskin su ve yalancı arasında nasıl bir bağ olduğuna..
hımm..
gelmeyelim efendim..
oluyor samî dillerinde böyle alışverişler.
akrep yelkovan
20.10.2006 - 15:42bu deneyi bende yapmıştım.köy yerinde tabi..
yere bir çubuk dikerek, çubuğun gölge hareketlerini izlemiştim.
saatim yoktu o zamanlar
elimde bir takvim yaprağıyla
öğle ezanı okununca
gölgenin nerede olduğuna işaret koymuştum.
tersten işaretliyormuşum ama.. :)
zira
bir duvar saatine benzetirsek çubuk ve etrafındaki gölgeyi,
gölge kuzeyi gösterdiği zaman
saat tam oniki oluyordu..
henüz 12-13 yaşlarındaydım... el-insaf. sakın alay edilmeye.. :)
at
20.10.2006 - 15:26ufak at.
'midilli' atıda denilir. 'ufak at' lardır bunlar.
bknz.
%85,%95
yaşam
20.10.2006 - 15:04hayır.
1966 yılında yine arapça olan 'ömür' kelimesinin karşılığı olarak türetilmiştir.
fakat eski kitabelerde yazılı olan 'yaşa' (mak) kelimesine bağlanmıştır.
'yaşam'
tek başına eskiye ait olmasada
'yaşa' dolayısıyla 'yaş' ve yine dolayısıyla 'yaşıl' ve yine yeni yeniden
dolayısıyla
'yaşıllı' kelimeleriyle
dolaylı olarak irtibatı vardır.
direkt olmasada..
ben 1966 yılında bu kelimeyi 'yaşa' dan 'yaşam'a neden dönüştürdüğünü
gidip arayalım ve soralım dedim.
kelimenin yeni olması
alakası olmadığı anlamına gelmez..
saygılar :)
yaşam
20.10.2006 - 14:40yaş
yaşam
yaşlı(okunuşu yaşıllı)
hatta
yeşil (yaşıl dır okunuşu eski türkçede taze bitki rengi anlamında)
kelimelerinin kök bağlantıları vardır.
iddia ediyorum efendim!
yaşam
20.10.2006 - 14:11rakamsal 'yaş' ile
ıslak,nemli anlamına gelen 'yaş'ı
ve
bitkilerde 'yaşam'ın rengi olan 'yeşil'i
hatta ve hatta
olgunlaşmış, yeşil (yaşam) rengini iyice almış demek olan 'yaşlı' yıda alın bakalım..
zihniniz bir 'şaşırmak' tadı alıyor mu?
teşkilat
20.10.2006 - 13:42'şekil' (biçim,görünüm,oluşum)
'teşkil(oluşturma,biçimlendirme)
'teşkilat'(oluşturulmuş, biçimlendirilmiş)
ben bu terimi niye eklemiştim hatırlayamıyorum.
ama çok komik ve ilginç bir şeydi..
hatırlayınca yazarım..
ebleh
20.10.2006 - 10:17'belih'
'belâhet' (aptal olma durumu) anlamına geliyor.
'ebleh' ise aptaldan daha aptal, çok aptal anlamında..
fıkra
20.10.2006 - 09:16Erzurumlu harmanını kaldırmış, ekinini kurutuyormuş.Öğleden sonra gökyüzü kararmaya başlamış.
-'Allah'ım, ne olirsen ekinim gurumadan yagmurunu yagdırma! '-'Allah'ım, birkaç gün daha yagmurunu yagdırma, ne olirsen' diye dualar edip durmuş.
Ekini kurudu kuruyacak.
Akşam üzeri, son yarım saatte bir yağmur bir boran... Tüm ekini çürümüş.
O hırsla eve gelmiş, Bir de bakmış ki; eşeği de yıldırım çarpmış. Bu olay Erzurumlunun içine oturmuş ama bir şey de yapamamış.
Zaman geçmiş, Ramazan ayı gelmiş. İlk gün niyetlenmiş Erzurumlu.
İftara tam yarım saat kala, bir sigara çıkartıp yakmış. İlk nefesini söyle bir güzelce çekmiş ve gökyüzüne bakarak üflemiş.
-'Nasıl? illet oliysen şimdi degil mi? ' demiş ve eklemiş:
-'Ölen eşşegi de gurbana saymazsam şerefsizim....
mahzen
20.10.2006 - 00:35saklama yeri, kiler
'hazine' aynı kökten
aslı keremin nesi oluyodu
20.10.2006 - 00:34yavuklusu oluyordu..
Nefer
20.10.2006 - 00:25fiil çekimlerinden bakma
karışık biraz
ikisinin manasına bakarsan sözlükte
birleştiğini görürsün..
ayrıca şu var
ne kadar sade bir türkçe istesekte
bu olmuyor
günlük hayatta kullandığımız kelimelerin çoğu ya arapça ya da farsça..
alay konusu olmasın lütfen
bu bir vakıa
kabullenmek gerek..
Nefer
20.10.2006 - 00:17nefre (t)
t müenneslik 'te' si
ne-fe-re
ben baktım.. :)
Nefer
20.10.2006 - 00:09çete, hayvan güruhu, akıncı birliği, ordu
ürkek olma, insandan kaçma, irkilme
bir hayvan güruhunun ürkerek kaçışması...
bütün bu anlamlar
ilginç gelmekle beraber
en ilginci
'nefret' kelimesininde aynı kökten gelmesi..
nefret=kökeninde bir ürkmek var..
yani insanlardan imtina etmek, iğrnmek..anlamlarında..
şimdi hepsini bir harmanlayın..
çok ilginç
fakat hepsi bağlantılı birbiriyle..
esrar
19.10.2006 - 23:35'sır' kelimesinin çoğulu
'sırlar' manasına geliyor. diğer anlamı herkese mâlum.
keyif verici bir tür tütün..
uçurucu demeliyim argo tabirle..
ayrıca şahit oldum içenleri gülme krizine sokuyor
ve gerçeğe yakın hayaller görmesine sebep oluyor..
bir tanesi
-la la la oluum. koş lan koş at geçiyor yakalayalım şunu hadi
diye bağırmıştı evin içinde..
senin ne işin vardı diyeceksiniz,
güzel bir soru
ben de 'bir işim vardı işte' diyeceğim..bilmiyordum o haltı yiyeceklerini.
tecrübe oldu bana..
Meftun
19.10.2006 - 23:27'meftun' (baştan çıkarılmış olan)
'fitne' (baştan çıkarıcı) ile aynı kökten.
fitne(insanın aklını başından alan) nin mastarı..
arapça..
paylaşmak
19.10.2006 - 23:23:)
eksik olma sağol.
bir arkadaşım var benim ali isminde.
gerçekten çok adil biridir.
bir şeyi paylaşırken birileriyle kaç kişi isek o kadar parçaya böler önce.
ve herkes aldıktan sonra
son kalan lokmayı kendisi alır.
daha 'adil' olsun diye yapar bunu.
ve kazanan kendisi olur;
zira onun son lokmayı alacağını bildiğimiz için bu adaletinden dolayı
en büyük lokmayı ona bırakırız biz..
aklıma geldi..
kitle
19.10.2006 - 23:11kütle,
kütle haline gelmiş olan.
'yığın' (yığılan,toplanan) da anlamları içinde olsada
yığın kelimesinde pek 'irade' yok gibi
hoş olmuor pek.
her yığın kitle olsada
her kitle yığın değildir...
ankaradan abim gelmiş
19.10.2006 - 23:07evde bir bayram havası...
olacak
arefe günü inşallah
Hayal kırıklığı
19.10.2006 - 22:48dereden 'balık yavrusu' zannedip topladığım ve önce bir kavanoza
sonrada bir kovaya koyup beslediğim larvaların
önce kafalarının büyümesi
sonra
ayaklarının çıkması
ve sonrada
kurbağaya dönüşmeleri karşısında yaşadığım
halet-i ruhiye...
sanat toplum icin midir sanat sanat icin midir
19.10.2006 - 22:37burada soruyu soran topluma sormuyor.
sanatçıya soruyor.
ben amaçsız olmamalı derim 'insan'ın yaptıkları.
çünkü insanın kendisi amaçsız değil ki, ürettikleri amaçsız olsun.
fayda gözetmek tercih edilendir.
fakat fayda
kendini tamamiyle toplumun beklentilerine adamak değildir. çünkü insan/toplum herzaman kendi için iyi olanı istemez. bazen en kötüsünü bile ister.
kalkıp bir 'nü' resmini insanlar hoşlanıyor diye üretmek de olmaz.
ben bu soruya soru ile cevap veriyorum.
fayda nedir?
sizde bilirsiniz ki filozofların boğuldukları sorudur bu.
bu soruyu çözümlemek gerek..
bence..
acizane..
sanat toplum icin midir sanat sanat icin midir
19.10.2006 - 21:49yarı yarıya joker hakkımı kullanmak istiyorum..
kavga
19.10.2006 - 21:31'gavgâ'(gürültü patırtı, bağırış çağırı)
'gav' (feryât, nâra)
farsça..
cin ali
19.10.2006 - 21:19yahu cin ali serisinin hepsini okumuştum ben.
ama aklımda çok uslu bir çocuk olduğu kalmış.
öyle cinlik falan düşenmeyen biridir.
böyle ufak haylazlıkları vardı.
baba bana onu al, şunu al..
bu mudur cinlik!
kezzap
19.10.2006 - 21:13'tîzâb'
'tîz' = keskin tez kelimeside aynı köktendir ve çabuk hızlı anlamındadır.
'âb' = su
ses değişimine uğrayıp 'kezzâp' haline gelmiştir.
farsçada asitin karşılığıdır.
unutmadan bir anlamı daha var kezzap ın.
arapçada 'yalancı' anlamında da kullanılır.
şimdi gelelim keskin su ve yalancı arasında nasıl bir bağ olduğuna..
hımm..
gelmeyelim efendim..
oluyor samî dillerinde böyle alışverişler.
bknz.
açıklanamayanlardan
Toplam 3332 mesaj bulundu