Kulağımda çınlayan ses! sus artık.gecenin karanlığında yeryüzü senfonisini dinliyor ve ayın gölgesini arıyorum. Ay! bastığım bir kirpiymiş. kirpi öfkeli; diken diken olmuş dikenlerini tarayarak gönlünü almaya çalışıyorum. ellerim kan içinde! yanımda deniz. ya kanlı ellerle dolaşacağım, yada tuzlu suyla yaralarımı azdıracağım. yapmayın. bana tercih yaptırmayın. tuzlu su azıtacak yaramı. 2 saniyelik bir temizlik ve kanlar gürül gürül akmaya devam edecek. eldiven! ince kumaştan yapılmış siyah, matmazellerin giydiği.kafama düşen bir taş. kafam yaylı yatak. beynimin üstünde zıplayan hergeleler! her şey sizi daha yukarı zıplatmak için. o elindeki hançerle ne yapmayı düşlüyorsun? oysa acılar acıtmıyor artık! ısırgan otları her mevsim kaşındırmaz bilir misin sen? peki ya kaşınıpta kaşınmayan insan taklidi yapanlara ne demeli?
ey hayat! bana bir kere ver. verirsen intikam almayacağım kimseden sana söz! kör olayım yalansa! değmedi; değmez gözüme senden başka iki göz! iyi deyilim bugün. biri durdursun zamanı. bütün araç seslerine isyan ediyorum tek tek! belediye başkanına egzozlara kumaş tıkamasını öneriyorum. bir balon alın. içini gazla doldurun. ve içine beni de üfleyin! 20 metre yükseğe çıkınca nışan alın ve patlatın balonu. ölümüne düşmek istiyorum yükseklerden!
kesin sesinizi! bu benim hezeyanım! itiraz istemem. nasıl yazmışsam öyle oynayacaksınız!
Sadece diliyle konuşanın
anlatabildiği
anlatılanların kulak kepçesinden öteye gitmez!
Kalbiyle konuşanın
muhatabı
-anlatılanların- kalbidir.
Konuşan kalp ise her bir sözcük eninde sonunda;
kalp kendisine sırtını dönsede,
onu tutup karşısına alacak
ve
o sözcük,
kendi anlamını,
sırt dönen kalbe anlatacaktır!
'hasre(t) ' (acı çekme,yorulma,korunaksız kalma*)
fakat
tüm bu üç tanım (acı çekme, yorulma, korunaksız kalma)
hasretin sebebi değil sonucudur..
ne fark eder?
çok şey farkeder efendim
düşünün;
olmadı hasretten aşağıya bir düşün!
o zaman anlarsınız..
merak ediyorum
zeytinyağı ile karışıpta
zeytinyağının üstte değil de altta kaldığı bir sıvı var mıdır?
bulanların acilen
antolojiye dökmeleri ricâ olunur!
kökeninde bir 'hakîr görme, aşağılama' var ise,
bu yemekten yenmemeli..
başkasını aşağılayıp ne geçecek ki insanın eline?
bir tür kıskançlık bu aslında
aşağıya çekmek!
ve kendini yukarıya oturtmak çabası..
'keser döner sap döner gün gelir hesap döner'
ve bir gün
birileride sizi
hakîr görüp aşağılarsa şaşırmayın. Kanla yapılan devrimlerin yine kanla devrildiği
tarihsel bir gerçek..
hâl böyle iken..neyin kavgası verilen?
olaylara, durumlara tarafsız bakabilme yetisi..
anlam bu olmakla beraber ben bu anlamla beraber değilim.
ne kadar zorlarsa zorlasın insan
objektiflik en fazla dil ile olabiliyor..
Kalp her zaman subjektiftir.
gönül 'meyyâl' dir.. meyleder her zaman bir tarafa..
bir yandan 'tabiat boşluk kabul etmez' derken bir yandan da
'objektif bakış' tan bahsedenlere lahana turşusu ve perhiz çelişkisini hediye ediyorum.
beyaz da bir renktir.
hatta suya 'renksiz' densede onun bile mikroskopla incelendiğinde bir rengi olduğu ortaya çıkacaktır.
ama derinlerde..
Dikkatliler..
Direksiyon başında başka şeyler düşünmezler, dalıp gitmezler..
erkek sürücülerin kızmalarının tek sebebi yavaş hareket etmeleri..
işyerimin hemen yanında bir kaza oldu.
kazayı yapanların ikiside bayan(?) dı.
Arabadan indiler.
Hiç konuşmadılar birbirleriyle hemen telefona sarıldılar.
bende izledim bakalım ne yapacaklar diye.
bir tanesi
önce vuruk olan tampona baktı, sonra diğer kadına baktı ters ters
şöyle bir omuz silkti ve arabanın içine oturdu..
Tâ ki polis gelene kadar öylece beklediler..
Karısı tarafından boynuzlanan erkek..
ne alaka?
hikâyesi uzun..
Kartaltepe 'ayakkabı çekeceği' olduğunu yazmış.
Eski insan.. bilecek tabi.
Eskiden ayakkabı çekecekleride boynuzdan yapılırmış..
bunun şu bildiğimiz (veya bilmeyip şimdi öğreneceğimiz) saç ve tırnaklarda bulunan 'keratin' maddesiylede bir alakası var.
Aynı keratin maddesi hayvan boynuzlarında da mevcut.
Asıl
ne alâka diye sorgulanması gereken
yaramaz çocuklara da 'kerata' denmesi..
'bende' (kul, köle, tutsak) + 'niz' (türkçe ek)
sanılanın aksine 'ben' ve 'deniz' kelimeleriyle bir alakası yoktur.
Hasan
'bendeniz Hasan' diyerek kendini sunarken vurgusu isminin 'Hasan'
olduğuna değil
sunduğu kişi veya kişilerin 'köle' si olduğunadır..
Bu vesileyle benimde Hasan'a bir çift sözüm olacak.
Hasan'cığım daha geçenlerde bana kendini
senin 'bende'nim diye tanıtmıştın.
bizde eyvallah dedik.
görüyorum ki her önüne gelene 'bende' olmuşsun ve her yerde 'bendeniz' diye söze başlar olmuşsun.
Bir kişi
ancak BİR'inin 'bende' si olur!
çabuk yuvaya dön!
sen hayatında 'yok' olan bir şey buldun mu?
böyle bir kelime yok ki anlamı olsun.
'vak' bu harf dizilişinin kalıbı arapçaya özgü.
fakat arapçada anlam ifade eden böyle bir kelime yok bildiğim kadarıyla.
olsa olsa sesten türeyen kelimeler statüsüne girer ki;
bu da alakaya maydonoz olur?
duymuştumşehirdeydim 'in atışı hedef tahtasına en yakın karavana bence. :)
Nietzsche' nin
sahibi tarafından at arabasını saplandığı çamurdan
çıkartması için kırbaçlanan atı gördüğünde
kendini tutamayıp
sahibinin ellerine dolanması ve 'vurma' diyerek ağlamaklı söylenmesidir..
'ebe' eski türkçede 'yaşlı kadın, nine' anlamlarına gelmektedir.
Halen anadolunun bazı yörelerinde 'babaanne' yerine 'ebe' kelimesi kullanılmaktadır.
Ben Ankara/Kızılcahamam'lıların babaannelerine 'ebe' diye seslendiklerine şahit oldum.
Gelelim 'yaşlı kadın' anlamına da gelen 'ebe' kelimesinin
çocuk oyunlarında ki anlamına..
oyunların zavallı aktörleri olan 'ebe'ler
seçilmeden önce oyuncular arasında küçük yarışlar yapılır.
Koşu bu 'ebe'leri belirlemekte vazgeçilmez yarıştır.(bknz. o piti piti nin icâd edilmediği günler)
ve bu yarışlarda sonuncu olana
yavaş ve geride kaldığı için
alayla karışık ebe (yaşlı kadın) denilir..
Bir kişi her zaman ki gibi 'ebe' (isme bak ne alakaysa) olur.
ve birler basamağında çok eğik durur.
ve diğer oyuncular tekerleme eşliğinde eğik duranın üstünden atlar.
12 basamak vardır bu oyunda.
rakamlar arttıkça
'ebe' boyunu yükseltir.
gelelim söylenen tekerlemelere..
küfürlü tekerlemelerdi bir kaç tanesi..
küfürsüzlerden hatırladıklarım
3 (üçtür üç süleyman güç)
6 (altıdır altı babanın bıyıkları yoplda kaldı)
vs..
güzel bir oyundu..
ama ben bu 'ebe' ye takıldım şimdi..
onu bir deşeyim biraz..
hezeyan
01.11.2006 - 19:40Kulağımda çınlayan ses! sus artık.gecenin karanlığında yeryüzü senfonisini dinliyor ve ayın gölgesini arıyorum. Ay! bastığım bir kirpiymiş. kirpi öfkeli; diken diken olmuş dikenlerini tarayarak gönlünü almaya çalışıyorum. ellerim kan içinde! yanımda deniz. ya kanlı ellerle dolaşacağım, yada tuzlu suyla yaralarımı azdıracağım. yapmayın. bana tercih yaptırmayın. tuzlu su azıtacak yaramı. 2 saniyelik bir temizlik ve kanlar gürül gürül akmaya devam edecek. eldiven! ince kumaştan yapılmış siyah, matmazellerin giydiği.kafama düşen bir taş. kafam yaylı yatak. beynimin üstünde zıplayan hergeleler! her şey sizi daha yukarı zıplatmak için. o elindeki hançerle ne yapmayı düşlüyorsun? oysa acılar acıtmıyor artık! ısırgan otları her mevsim kaşındırmaz bilir misin sen? peki ya kaşınıpta kaşınmayan insan taklidi yapanlara ne demeli?
ey hayat! bana bir kere ver. verirsen intikam almayacağım kimseden sana söz! kör olayım yalansa! değmedi; değmez gözüme senden başka iki göz! iyi deyilim bugün. biri durdursun zamanı. bütün araç seslerine isyan ediyorum tek tek! belediye başkanına egzozlara kumaş tıkamasını öneriyorum. bir balon alın. içini gazla doldurun. ve içine beni de üfleyin! 20 metre yükseğe çıkınca nışan alın ve patlatın balonu. ölümüne düşmek istiyorum yükseklerden!
kesin sesinizi! bu benim hezeyanım! itiraz istemem. nasıl yazmışsam öyle oynayacaksınız!
anlatabilmek
01.11.2006 - 17:35Sadece diliyle konuşanın
anlatabildiği
anlatılanların kulak kepçesinden öteye gitmez!
Kalbiyle konuşanın
muhatabı
-anlatılanların- kalbidir.
Konuşan kalp ise her bir sözcük eninde sonunda;
kalp kendisine sırtını dönsede,
onu tutup karşısına alacak
ve
o sözcük,
kendi anlamını,
sırt dönen kalbe anlatacaktır!
Dava
01.11.2006 - 16:54'iddia' (dava etme) 'dâvet' (çağırmak) ve 'dâva' (çağırış)
kelimeleri
birbirleriyle akraba; aynı kökten..
hasretmek
01.11.2006 - 16:49kamış veya sazdan örülü çit ile kapatma
etrafını çevirme..
'hasır' ve 'hisar' aynı kökten geliyor.
hasret
01.11.2006 - 16:39'hasre(t) ' (acı çekme,yorulma,korunaksız kalma*)
fakat
tüm bu üç tanım (acı çekme, yorulma, korunaksız kalma)
hasretin sebebi değil sonucudur..
ne fark eder?
çok şey farkeder efendim
düşünün;
olmadı hasretten aşağıya bir düşün!
o zaman anlarsınız..
zeytinyağı
01.11.2006 - 12:43merak ediyorum
zeytinyağı ile karışıpta
zeytinyağının üstte değil de altta kaldığı bir sıvı var mıdır?
bulanların acilen
antolojiye dökmeleri ricâ olunur!
hakaret
01.11.2006 - 12:38kökeninde bir 'hakîr görme, aşağılama' var ise,
bu yemekten yenmemeli..
başkasını aşağılayıp ne geçecek ki insanın eline?
bir tür kıskançlık bu aslında
aşağıya çekmek!
ve kendini yukarıya oturtmak çabası..
'keser döner sap döner gün gelir hesap döner'
ve bir gün
birileride sizi
hakîr görüp aşağılarsa şaşırmayın. Kanla yapılan devrimlerin yine kanla devrildiği
tarihsel bir gerçek..
hâl böyle iken..neyin kavgası verilen?
Objektif
01.11.2006 - 12:30olaylara, durumlara tarafsız bakabilme yetisi..
anlam bu olmakla beraber ben bu anlamla beraber değilim.
ne kadar zorlarsa zorlasın insan
objektiflik en fazla dil ile olabiliyor..
Kalp her zaman subjektiftir.
gönül 'meyyâl' dir.. meyleder her zaman bir tarafa..
bir yandan 'tabiat boşluk kabul etmez' derken bir yandan da
'objektif bakış' tan bahsedenlere lahana turşusu ve perhiz çelişkisini hediye ediyorum.
beyaz da bir renktir.
hatta suya 'renksiz' densede onun bile mikroskopla incelendiğinde bir rengi olduğu ortaya çıkacaktır.
ama derinlerde..
nakarat
01.11.2006 - 12:19'nakarât' şarkının tekrarlanan kısmı.
'nakr' parmak şıklatma..
kelime arapça.
zağar
01.11.2006 - 12:13av köpeği..
'zağ' güvercin kuş anlamlarına gelir farsçada..
Konya'nın bazı köylerinde kullanılır bu isim..
öğünmek gibi olmasın
01.11.2006 - 12:08dakika bir gol bir..
oldu bile..
kadın sürücüler
01.11.2006 - 11:01Dikkatliler..
Direksiyon başında başka şeyler düşünmezler, dalıp gitmezler..
erkek sürücülerin kızmalarının tek sebebi yavaş hareket etmeleri..
işyerimin hemen yanında bir kaza oldu.
kazayı yapanların ikiside bayan(?) dı.
Arabadan indiler.
Hiç konuşmadılar birbirleriyle hemen telefona sarıldılar.
bende izledim bakalım ne yapacaklar diye.
bir tanesi
önce vuruk olan tampona baktı, sonra diğer kadına baktı ters ters
şöyle bir omuz silkti ve arabanın içine oturdu..
Tâ ki polis gelene kadar öylece beklediler..
kerata
01.11.2006 - 10:49Karısı tarafından boynuzlanan erkek..
ne alaka?
hikâyesi uzun..
Kartaltepe 'ayakkabı çekeceği' olduğunu yazmış.
Eski insan.. bilecek tabi.
Eskiden ayakkabı çekecekleride boynuzdan yapılırmış..
bunun şu bildiğimiz (veya bilmeyip şimdi öğreneceğimiz) saç ve tırnaklarda bulunan 'keratin' maddesiylede bir alakası var.
Aynı keratin maddesi hayvan boynuzlarında da mevcut.
Asıl
ne alâka diye sorgulanması gereken
yaramaz çocuklara da 'kerata' denmesi..
bendeniz
01.11.2006 - 10:38'bende' (kul, köle, tutsak) + 'niz' (türkçe ek)
sanılanın aksine 'ben' ve 'deniz' kelimeleriyle bir alakası yoktur.
Hasan
'bendeniz Hasan' diyerek kendini sunarken vurgusu isminin 'Hasan'
olduğuna değil
sunduğu kişi veya kişilerin 'köle' si olduğunadır..
Bu vesileyle benimde Hasan'a bir çift sözüm olacak.
Hasan'cığım daha geçenlerde bana kendini
senin 'bende'nim diye tanıtmıştın.
bizde eyvallah dedik.
görüyorum ki her önüne gelene 'bende' olmuşsun ve her yerde 'bendeniz' diye söze başlar olmuşsun.
Bir kişi
ancak BİR'inin 'bende' si olur!
çabuk yuvaya dön!
zerzevat
01.11.2006 - 09:11'zarzavat' arapça yazılışı 'hadravât'.. sebzenin çoğulu sebzeler...
'hadr' (sebze) anlamının yanısıra (yeşil) anlamına da geliyor..
vakkaniyet
31.10.2006 - 20:29sen hayatında 'yok' olan bir şey buldun mu?
böyle bir kelime yok ki anlamı olsun.
'vak' bu harf dizilişinin kalıbı arapçaya özgü.
fakat arapçada anlam ifade eden böyle bir kelime yok bildiğim kadarıyla.
olsa olsa sesten türeyen kelimeler statüsüne girer ki;
bu da alakaya maydonoz olur?
duymuştumşehirdeydim 'in atışı hedef tahtasına en yakın karavana bence. :)
Dünyayı Kurtaran Adam
31.10.2006 - 20:06bir bakayım cüzdanımda olacak bir tane..
vakkaniyet
31.10.2006 - 20:00ulen bilmem nerenizden terim uydurmayın!
kalleş
31.10.2006 - 17:34dolandırıcı, sarhoş, ahlaksız kimse..
'arkadan vurmak, nankörlük etmek'
anlamları türkçeye özgüdür..
türkçede kullanılan anlamıyla kalleşlerin yaptığı 'bilinçli' bir eylemdir.
kişi arkasına döndüğünde 'kalleş insan' sinsi planlar
yapmaya başlar hemen..
incitengillerdendirler kendileri..
ilkay akkaya
31.10.2006 - 17:09'güneşin olsun gönlünde'..
dinlenilesi.
sadizm
31.10.2006 - 17:08evinde kedi besleyenlerin
kedilerine banyo yaptırmasıdır..
empati
31.10.2006 - 16:56Nietzsche' nin
sahibi tarafından at arabasını saplandığı çamurdan
çıkartması için kırbaçlanan atı gördüğünde
kendini tutamayıp
sahibinin ellerine dolanması ve 'vurma' diyerek ağlamaklı söylenmesidir..
ebe
31.10.2006 - 16:48'ebe' eski türkçede 'yaşlı kadın, nine' anlamlarına gelmektedir.
Halen anadolunun bazı yörelerinde 'babaanne' yerine 'ebe' kelimesi kullanılmaktadır.
Ben Ankara/Kızılcahamam'lıların babaannelerine 'ebe' diye seslendiklerine şahit oldum.
Gelelim 'yaşlı kadın' anlamına da gelen 'ebe' kelimesinin
çocuk oyunlarında ki anlamına..
oyunların zavallı aktörleri olan 'ebe'ler
seçilmeden önce oyuncular arasında küçük yarışlar yapılır.
Koşu bu 'ebe'leri belirlemekte vazgeçilmez yarıştır.(bknz. o piti piti nin icâd edilmediği günler)
ve bu yarışlarda sonuncu olana
yavaş ve geride kaldığı için
alayla karışık ebe (yaşlı kadın) denilir..
birdirbir
31.10.2006 - 15:50Bir kişi her zaman ki gibi 'ebe' (isme bak ne alakaysa) olur.
ve birler basamağında çok eğik durur.
ve diğer oyuncular tekerleme eşliğinde eğik duranın üstünden atlar.
12 basamak vardır bu oyunda.
rakamlar arttıkça
'ebe' boyunu yükseltir.
gelelim söylenen tekerlemelere..
küfürlü tekerlemelerdi bir kaç tanesi..
küfürsüzlerden hatırladıklarım
3 (üçtür üç süleyman güç)
6 (altıdır altı babanın bıyıkları yoplda kaldı)
vs..
güzel bir oyundu..
ama ben bu 'ebe' ye takıldım şimdi..
onu bir deşeyim biraz..
Toplam 3332 mesaj bulundu