gözlerimi kapattım yürüyorum
üstümde bir hırka fazlalık
bulutların arasından çağlayan şelaler görüyorum
hiçbiri beni ıslatmıyor
yol kenarların meyveleri uzatan dallar
bakıyorum bakıyorum
yemek mi?
asla
uzatsam ellerimi kaybolacaklar biliyorum
bir kedi yavrusu yolda
seviyorum seviyorum
elimi tırmalamış acıttı biliyorum
ama kan akmıyor
çünkü bu benim hayalim
senaryo bana ait..
gözlerimi açtım
yazıyorum yazıyorum
'aşk' yazıyorum
ama ekranda 'acı' yazsın istiyorum olmuyor..
çünkü buda benim gerçeğim...
her zaman pazarlık yapmalı
taksimetreyi kapattırmalı...
helede yol muhabbeti 'zor iş' muhabbeti
e birazda 'şu bayan sürücüler' muhabbeti yaptınızmı...
para almazlar diyeceğimi sanıyorsanız çok beklersiniz
çatır çatır alırlar..
iki erzurumlu trene binip istanbula geliyorlar.
otururken karşılarındaki adam çantasından muz çıkartıp yemeye başlar
erzurumlular pür dikkat seyre dalarlar. nerden bilsin muzu.
adam bakışlara dayanamaz ve iki
muz daha çıkartıp ikram eder erzurumlulara
fakat bir kurttur erzurumluların içine düşen bir türlü
cesaret edip yiyemezler.
içlerinden biri diğerine
-gardaş önce sen ye eger bir şey olursa ben bu
adamı vuracağam.
kabul etmez diğeri.
sen ye ben yiyim tartışırlar.
derken karar kılarlar birinde
dadaş muzu dişler ve tren tünele girer ve şöyle der diğerine
-gardaş gardaş sahın yeme ben kör oldum!
helal daire keyfe kafidir
der üstad..
insana verilen sınırlar yeterlidir
'sınırsız eğlence, sınırsız dans, sınırsız hokkabazlık'...
sınır diye bir şey yok insan hayalinde
bu tür sözlerde zihnin palyaçoları zaten.bir kandırmacadan ibaret.
taşıdığımız ruh bile kalıplara sığmazken bedeni bir yere hapsetmek niye?
diye sorabilir insan..
insanoğlu anlayacaktır özgürlüğü
ve ruh dünyadan beraat edecektir
ancak öldüğü zaman...
erzurumlu bir inşaat işçisi turistik bir yerde çalışıyor
ramazanda oruçlu oruçlu
güneşin alnında
ter fırıl fırıl
arada bir bakıyorki turistler yiyor içiyor gölgelik
en sonunda dayanamıyor gidiyor yanlarına
-gardaş pah hele şu halime
dinizin gıymetin bilin
doğuda basma derler tezek kalıplarının yapıldığı yere
erzurumlunun biride basmaların olduğu yeri yol etmiş
sürekli geçiyor
sahibi dayanamamış artık
-gurban yol ettin burayı her gün hergün
-ne o gardaş pohunuzumu yedik
-bak arif artık bu simitleri sokakta bağıra bağıra satmayacaksın
-ama abi insanlar nereden bilecek duyacak
-ya arif. ben bişey diyorsam dinle şimdi giy bu tişördü
-ama abi bu tişört kırmızı sevmem ben hem ne yazıyor burda
-taze sıcak simit gürültü kirliliğine son!
-ama abi
-aması maması yok olum bu gördüğün simit fırını
yarının simit sarayı olacak göreceksin hade koçum...
heee..
şimdi anladım ben annemin neden hep patlıcan yemeklerini yaptığını..
ikidebir
-oğlum patlıcan ye ondada nikotin var
derdi. hangi münasebetsiz söylemişse artık
her sigara çektiğinde canım
patlıcanmı dişleyeceğim..
-yaksana bitane
-yok o balgam yapıyo patlıcan yicem ben...
karanlık hiçlik yokluk körlük görmezlik
ve görememezlik.. göremiyorum o halde yokmuyum ben karanlıkta
ben varsam karanlıklar nerede..
niçin Allah karanlıklardan aydınlığa çıkarandır..
karanlıklar niçin çoğuldurda
aydınlık tekildir..heryer karanlık ve herşey..
bir güneş var aydınlatan başka kim..
geçenlerde hoşgeldin ve hoşbulduk kelimeleri hakkında bir ikilem oldu sanki birileri arasında..
hoşgeldin diyen yine tekildi ve hoşbulduk çoğul..
bir tevhid mi vardı burada
konuşan birdi
misafiri ağırlayan tek! ben birim konuşursam birleyerek konuşurum
ve sen hoşgeldin ey resul!
benim gözümde birsiniz ve benim kullarımsınız
hoşbulduk ya ilahel alemiin
biz hepimiz geldik
sana geldik
bir olana geldik...
-hadi ninja kaplumbağacılık oynayalım
-ama 3 kişiyiz
-eee Rafael pizza almaya gitmiş olsun
-tamam ama düşmanlar nerede
-eee muhtarın elmalığı varya orada düşmanlar. düşmanlar elma
-ama muhtar amca elmalığı suluyor döver bizi
-eee tamam o zaman muhtar amca düşman olsun
-ya fatih salak salak konuşma ben ninja kaplumbağacılık oynamıyorum..
'sanane' hiç sevmez 'neden' sorusunu
eğer soru sorulanda bir yalnızlık bir asabiyet bir öfke
sezilmişse
bilinmelidir ki 'sanane' o an oralarda geziniyordur.
ve 'neden' diye sorduğunuz anda hemen 'sanane'
çıkar oradan ve kırar 'neden' cinin yardım etmek isteyen yufka yüreğini...
çinde salyangoz yiyen 40 kişi
menenjit olmuş..
nihayetinde insandır ama
bu çinliler ne bulsa yiyor arkadaş..
yahu bu salyangoz aslında güzelbirşeydir belki
hani bizde sümüklüböcek de deniyor ondan mı tiksinç diyecem ama...
yok yok
salyangoza kazandibi ismini verselerde
yenmez kardeşim bu..
Brezilya'da, ağır yanıkların kurbağa derisiyle tedavi edilmesi, ekonomik bir yöntem olarak kullanılıyor.
Bu yöntemi bulan Goias Hastanesi'nden cerrah Nelson Piccolo, hastanenin 6 yıldır ağır yanık vakalarında, insan derisinin geçici bir süre korunması amacıyla, 'Rana catesbiana shaw' türü bir kurbağanın derisini kullandığını belirtti.
Cerrah Piccolo, bu kurbağanın derisinin yanıkların 6 günde iyileşmesini sağladığını söyledi.
Hastanın yakınlarından alınan deri, kadavra derisi veya Amerikan yapımı sentetik deri kullanımıyla yapılan geleneksel tedavi yöntemleri sonucunda ise bu süre 20 ila 30 gün arasında değişiyor.
Kurbağa derisinin antibiyotik, iltihap önleyici ve doğal ağrı kesici maddeler yönünden zengin olması nedeniyle bu yaraların daha kısa sürede iyileştiği kaydediliyor.
14 günlük bir tedavi için yaklaşık 500 ila 1000 kurbağa derisinin gerektiği belirtiliyor.
BİR KURBAĞA SÜRÜSÜ ormanda yürürken, içlerinden ikisi bir çukura düştü. Diğer bütün kurbağalar çukurun etrafında toplandılar. Çukur bir hayli derindi ve arkadaşlarının zıplayıp dışarı çıkması mümkün gözükmüyordu.
Yukarıdaki kurbağalar, boşuna çabalamamalarını söylediler arkadaşlarına:
“Çukur çok derin. Dışarı çıkmanız imkânsız.”
Ancak, çukura düşen kurbağalar onların söylediklerine aldırmayıp çukurdan çıkmak için mücadeleye devam ettiler. Yukarıdakiler ise hâlâ boşuna çırpınıp durmamalarını, ölümün onlar için kurtuluş olduğunu söylüyorlardı.
Sonunda kurbağalardan birisi söylenenlerden etkilendi ve mücadeleyi bıraktı. Diğeri ise çabalamaya devam etti. Yukarıdakiler de, çırpınıp durarak daha çok acı çektiğini söylemeyi sürdürdüler.
Ne var ki, çukurdaki kurbağa son bir hamle daha yaptı, bu kez daha yükseğe sıçramayı başardı ve çukurdan çıktı.
Çünkü, bu kurbağa sağırdı. O yüzden, arkadaşlarının ümit kırıcı sözlerine kulak asmamıştı…
Minik kurbağa kuşdili biliyor!
ABD’de Illinois Üniversitesi, Çin’de ‘Amolops Tortomus’ olarak adlandırılan ve ender bulunan bir kurbağa türünün kuş gibi sesler çıkararak ‘konuştuğunu’ açıkladı. llinois Üniversitesi Moleküler ve Birleştirici Psikoloji dalı öğretim üyesi Prof. Albert S. Feng, ilk kez hem suda hem de karada yaşayan bir hayvanın yarasa, balina ve yunuslar gibi iletişim sağladığını söyledi. Feng, ayrıca kurbağa ve yarasaların beyinlerinin sesi nasıl algıladığını, özellikle seslerin çok karışık olduğu bir ortamda iletişim için sesleri nasıl filtre ettiğini araştırmaya devam ediyor. Bilim adamları, bu türlerin erkeklerinin kuş gibi yüksek frekanslı ve çok çeşitli sesler çıkardığını da tespit etti. Bazı sesler kaydedilebilen maksimum ses olan 128 kilohertz’in bile üzerine çıkıyor. İnsan kulağı ise ancak 20 kilohertz sesi duyabiliyor. Feng, Çin’de Huangshan Kapıcaları’nda yaşayan kurbağalar için, “Hepsinin seslere tepki verebildiğine inanıyoruz” dedi.
hayal
22.08.2006 - 16:32gözlerimi kapattım yürüyorum
üstümde bir hırka fazlalık
bulutların arasından çağlayan şelaler görüyorum
hiçbiri beni ıslatmıyor
yol kenarların meyveleri uzatan dallar
bakıyorum bakıyorum
yemek mi?
asla
uzatsam ellerimi kaybolacaklar biliyorum
bir kedi yavrusu yolda
seviyorum seviyorum
elimi tırmalamış acıttı biliyorum
ama kan akmıyor
çünkü bu benim hayalim
senaryo bana ait..
gözlerimi açtım
yazıyorum yazıyorum
'aşk' yazıyorum
ama ekranda 'acı' yazsın istiyorum olmuyor..
çünkü buda benim gerçeğim...
aksufat
22.08.2006 - 16:25bu benim nickimi
çağırıştırıyor..
nick nick..
yahu bunun türkçesi yokmu..
taksi şöförü
22.08.2006 - 16:23her zaman pazarlık yapmalı
taksimetreyi kapattırmalı...
helede yol muhabbeti 'zor iş' muhabbeti
e birazda 'şu bayan sürücüler' muhabbeti yaptınızmı...
para almazlar diyeceğimi sanıyorsanız çok beklersiniz
çatır çatır alırlar..
türkiye
22.08.2006 - 15:49türkiye 73
brezilya 71
e heyirli olsun
eğlence var bu akşam maçın tekrarını seyrederiz
erzurum
22.08.2006 - 15:37iki erzurumlu trene binip istanbula geliyorlar.
otururken karşılarındaki adam çantasından muz çıkartıp yemeye başlar
erzurumlular pür dikkat seyre dalarlar. nerden bilsin muzu.
adam bakışlara dayanamaz ve iki
muz daha çıkartıp ikram eder erzurumlulara
fakat bir kurttur erzurumluların içine düşen bir türlü
cesaret edip yiyemezler.
içlerinden biri diğerine
-gardaş önce sen ye eger bir şey olursa ben bu
adamı vuracağam.
kabul etmez diğeri.
sen ye ben yiyim tartışırlar.
derken karar kılarlar birinde
dadaş muzu dişler ve tren tünele girer ve şöyle der diğerine
-gardaş gardaş sahın yeme ben kör oldum!
özgür olmak
22.08.2006 - 15:23helal daire keyfe kafidir
der üstad..
insana verilen sınırlar yeterlidir
'sınırsız eğlence, sınırsız dans, sınırsız hokkabazlık'...
sınır diye bir şey yok insan hayalinde
bu tür sözlerde zihnin palyaçoları zaten.bir kandırmacadan ibaret.
taşıdığımız ruh bile kalıplara sığmazken bedeni bir yere hapsetmek niye?
diye sorabilir insan..
insanoğlu anlayacaktır özgürlüğü
ve ruh dünyadan beraat edecektir
ancak öldüğü zaman...
erzurum
22.08.2006 - 14:54erzurumlu bir inşaat işçisi turistik bir yerde çalışıyor
ramazanda oruçlu oruçlu
güneşin alnında
ter fırıl fırıl
arada bir bakıyorki turistler yiyor içiyor gölgelik
en sonunda dayanamıyor gidiyor yanlarına
-gardaş pah hele şu halime
dinizin gıymetin bilin
fıkra
22.08.2006 - 14:44doğuda basma derler tezek kalıplarının yapıldığı yere
erzurumlunun biride basmaların olduğu yeri yol etmiş
sürekli geçiyor
sahibi dayanamamış artık
-gurban yol ettin burayı her gün hergün
-ne o gardaş pohunuzumu yedik
Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmek
22.08.2006 - 14:34zavallı istavrit
balinanın midesinde yüze yüze kuyruğuna kadar gelmiş..
ama ters yön ters
exıt the go to do ağız..
diğer tarafa diğer tarafa..
konsept
22.08.2006 - 13:56-bak arif artık bu simitleri sokakta bağıra bağıra satmayacaksın
-ama abi insanlar nereden bilecek duyacak
-ya arif. ben bişey diyorsam dinle şimdi giy bu tişördü
-ama abi bu tişört kırmızı sevmem ben hem ne yazıyor burda
-taze sıcak simit gürültü kirliliğine son!
-ama abi
-aması maması yok olum bu gördüğün simit fırını
yarının simit sarayı olacak göreceksin hade koçum...
dank
22.08.2006 - 13:38heee..
şimdi anladım ben annemin neden hep patlıcan yemeklerini yaptığını..
ikidebir
-oğlum patlıcan ye ondada nikotin var
derdi. hangi münasebetsiz söylemişse artık
her sigara çektiğinde canım
patlıcanmı dişleyeceğim..
-yaksana bitane
-yok o balgam yapıyo patlıcan yicem ben...
karanlık
22.08.2006 - 11:32karanlık hiçlik yokluk körlük görmezlik
ve görememezlik.. göremiyorum o halde yokmuyum ben karanlıkta
ben varsam karanlıklar nerede..
niçin Allah karanlıklardan aydınlığa çıkarandır..
karanlıklar niçin çoğuldurda
aydınlık tekildir..heryer karanlık ve herşey..
bir güneş var aydınlatan başka kim..
geçenlerde hoşgeldin ve hoşbulduk kelimeleri hakkında bir ikilem oldu sanki birileri arasında..
hoşgeldin diyen yine tekildi ve hoşbulduk çoğul..
bir tevhid mi vardı burada
konuşan birdi
misafiri ağırlayan tek! ben birim konuşursam birleyerek konuşurum
ve sen hoşgeldin ey resul!
benim gözümde birsiniz ve benim kullarımsınız
hoşbulduk ya ilahel alemiin
biz hepimiz geldik
sana geldik
bir olana geldik...
yalan
22.08.2006 - 10:59ankarada lapa lapa kar yağıyor
ve buna rağmen insanlar akın akın denize girmeye devam ediyor...
ninja kaplumbağalar
22.08.2006 - 10:14-hadi ninja kaplumbağacılık oynayalım
-ama 3 kişiyiz
-eee Rafael pizza almaya gitmiş olsun
-tamam ama düşmanlar nerede
-eee muhtarın elmalığı varya orada düşmanlar. düşmanlar elma
-ama muhtar amca elmalığı suluyor döver bizi
-eee tamam o zaman muhtar amca düşman olsun
-ya fatih salak salak konuşma ben ninja kaplumbağacılık oynamıyorum..
neden sorusuna düşman cevaplar
22.08.2006 - 10:02'sanane' hiç sevmez 'neden' sorusunu
eğer soru sorulanda bir yalnızlık bir asabiyet bir öfke
sezilmişse
bilinmelidir ki 'sanane' o an oralarda geziniyordur.
ve 'neden' diye sorduğunuz anda hemen 'sanane'
çıkar oradan ve kırar 'neden' cinin yardım etmek isteyen yufka yüreğini...
ismail yk
22.08.2006 - 09:35beni yaktın yıktın gittin
yazıklar olsuuun!
allah belanııı versin...
brezilya
22.08.2006 - 09:24yenecez inşallah bugün..
anlamadıklarımız
22.08.2006 - 09:16salyangoz yiyen insanlar..
akla hayale sığmayacak şeyler
22.08.2006 - 09:08... yoktur
bir şeyler
akla ve hayale girmeden şey olamazlar...
salyangoz
22.08.2006 - 08:40çinde salyangoz yiyen 40 kişi
menenjit olmuş..
nihayetinde insandır ama
bu çinliler ne bulsa yiyor arkadaş..
yahu bu salyangoz aslında güzelbirşeydir belki
hani bizde sümüklüböcek de deniyor ondan mı tiksinç diyecem ama...
yok yok
salyangoza kazandibi ismini verselerde
yenmez kardeşim bu..
Diane Arbus
22.08.2006 - 08:27hiç bir fikrim yok
ama diane bayan ismi
evet evet
bu bir kadın..
kurbağa
22.08.2006 - 08:19Brezilya'da, ağır yanıkların kurbağa derisiyle tedavi edilmesi, ekonomik bir yöntem olarak kullanılıyor.
Bu yöntemi bulan Goias Hastanesi'nden cerrah Nelson Piccolo, hastanenin 6 yıldır ağır yanık vakalarında, insan derisinin geçici bir süre korunması amacıyla, 'Rana catesbiana shaw' türü bir kurbağanın derisini kullandığını belirtti.
Cerrah Piccolo, bu kurbağanın derisinin yanıkların 6 günde iyileşmesini sağladığını söyledi.
Hastanın yakınlarından alınan deri, kadavra derisi veya Amerikan yapımı sentetik deri kullanımıyla yapılan geleneksel tedavi yöntemleri sonucunda ise bu süre 20 ila 30 gün arasında değişiyor.
Kurbağa derisinin antibiyotik, iltihap önleyici ve doğal ağrı kesici maddeler yönünden zengin olması nedeniyle bu yaraların daha kısa sürede iyileştiği kaydediliyor.
14 günlük bir tedavi için yaklaşık 500 ila 1000 kurbağa derisinin gerektiği belirtiliyor.
kurbağa
22.08.2006 - 08:17BİR KURBAĞA SÜRÜSÜ ormanda yürürken, içlerinden ikisi bir çukura düştü. Diğer bütün kurbağalar çukurun etrafında toplandılar. Çukur bir hayli derindi ve arkadaşlarının zıplayıp dışarı çıkması mümkün gözükmüyordu.
Yukarıdaki kurbağalar, boşuna çabalamamalarını söylediler arkadaşlarına:
“Çukur çok derin. Dışarı çıkmanız imkânsız.”
Ancak, çukura düşen kurbağalar onların söylediklerine aldırmayıp çukurdan çıkmak için mücadeleye devam ettiler. Yukarıdakiler ise hâlâ boşuna çırpınıp durmamalarını, ölümün onlar için kurtuluş olduğunu söylüyorlardı.
Sonunda kurbağalardan birisi söylenenlerden etkilendi ve mücadeleyi bıraktı. Diğeri ise çabalamaya devam etti. Yukarıdakiler de, çırpınıp durarak daha çok acı çektiğini söylemeyi sürdürdüler.
Ne var ki, çukurdaki kurbağa son bir hamle daha yaptı, bu kez daha yükseğe sıçramayı başardı ve çukurdan çıktı.
Çünkü, bu kurbağa sağırdı. O yüzden, arkadaşlarının ümit kırıcı sözlerine kulak asmamıştı…
kurbağa
22.08.2006 - 08:16Minik kurbağa kuşdili biliyor!
ABD’de Illinois Üniversitesi, Çin’de ‘Amolops Tortomus’ olarak adlandırılan ve ender bulunan bir kurbağa türünün kuş gibi sesler çıkararak ‘konuştuğunu’ açıkladı. llinois Üniversitesi Moleküler ve Birleştirici Psikoloji dalı öğretim üyesi Prof. Albert S. Feng, ilk kez hem suda hem de karada yaşayan bir hayvanın yarasa, balina ve yunuslar gibi iletişim sağladığını söyledi. Feng, ayrıca kurbağa ve yarasaların beyinlerinin sesi nasıl algıladığını, özellikle seslerin çok karışık olduğu bir ortamda iletişim için sesleri nasıl filtre ettiğini araştırmaya devam ediyor. Bilim adamları, bu türlerin erkeklerinin kuş gibi yüksek frekanslı ve çok çeşitli sesler çıkardığını da tespit etti. Bazı sesler kaydedilebilen maksimum ses olan 128 kilohertz’in bile üzerine çıkıyor. İnsan kulağı ise ancak 20 kilohertz sesi duyabiliyor. Feng, Çin’de Huangshan Kapıcaları’nda yaşayan kurbağalar için, “Hepsinin seslere tepki verebildiğine inanıyoruz” dedi.
Toplam 3332 mesaj bulundu