Neden olmasin. Kurtler ve kullandiklari Kurtce, bu ulkenin insani, bir cesitliligi degil mi? Bir yerde bir Kurt kelimesi gormeyelim, hemen olumsuz tepki veriyoruz nedense. Hepsini potansiyel PKK'li goruyoruz. Ve yaniliyoruz haliyle...
Sertap Erener'in Ingilizce soyledigi 'Every Way That I Can' sarkisi Eurovision'da birinci oldugunda seviniyor, yine Hadise'nin 'Dum Tek Tek'i basarili olamadi diye (Ki buna da katilmiyorum, alabilecegi en buyuk dereceyi aldi bence) ise uzuluyoruz. Ama bizimle birlikte yuzyillardir icice yasamis, dusmana karsi bizimle birlikte omuz omuza savasmis olan Kurtlerin dilini begenmiyor, tu-kaka ediyoruz...
Saniyorum sapla samani birbirine karistiriyoruz biz...
Birebir raki ile ilgili degil ama Orhan Veli soyle demis bir siirinde.
Siir yaziyorum
Siir yazip eskiler aliyorum
Eskiler verip musikiler aliyorum
Bir de raki sisesinde balik olsam...
Raki icmek, hele de memleketten cooook uzaklardaysan bir nevi ayindir. Yurt sevgisidir yaa... Masada iyi oldugunu bildigin uc bes arkadasinla bir araya geldiginde (Burasi cok onemli. Raki oyle herkesle, hele de icmesini bilmeyenle icilmez.Kuraldir bu) kurarsin cilingir sofrani, acarsin rakini baslarsin demlenmeye...
Sonra gelsin aksam oldu huzunlendim ben yine, ya da nasil gecti habersiz o guzelim yillarim, ya da ne bileyim en koyusundan donulmez aksamin ufkundayim sarkilar....
Atilan tekler cogaldiginda ise baslar en bildik muhabbetler... Yahu ne olacak bu memleketin (Ya da gunune gore Bsiktas'in) hali? ..
Yeni evli çift balayi zamaninda golf oynamaya karar verirler. Otellerindeki golf sahasina inip golf oynamaya baslarlar. Adam topa bir vurur top direk çaliliklarin arasinda kaybolup beraberinde bir seylerin kirildigina dair ses getirir.. Sesi takip eden çift topun harabe bir kulübenin camini kirdigini anlarlar. Içeri girdiklerinde iri kiyim bir adam koltukta oturmaktadir. Çift üzgün bir vaziyette,
-Kusura bakmayin beyefendi bilerek olmadi çok özür dileriz zararinizi ödemeye de raziyiz, diyerek af dilerler. Bunu gören adam:
-Hayir, hayir esas ben size çok tesekkür ederim. Ben bir cinim ve 300 yildir bu lambadaydim.. Topunuz lambayi kirarak benim serbest kalmama neden oldu.. Bu yüzden ne isterseniz yapacagim ikinizinde birer hakki var, der. Kadin:
-Benim içinde hizmetçileri olan kapisinda son model arabalar duran bir villam olsun, der. Cin:
-isteginiz yerine getirildi bayan, der. Adam, düsünür. 'Ev var, araba var, ben de 1 milyon dolar istiyeyim diyerek hemen söze girisir:
-Cin ben de hesabimda 1 milyon dolar istiyorum.
-Beyefendi sizin de isteginiz yerine getirildi. Fakat benim de sizden bir istegim olacak. Biliyorsunuz 300 senedir bir lambada kapaliydim ve canim acaip kadin çekiyor. Bu isteklerinizin karsisinda ben de haniminizla beraber olmak istiyorum, der.
Adam bu istek karsisinda sinirlense de cinin yaptiklarindan dolayi biraz yumusar (Nasil bir erkekse artik) ve cin oldugunu düsünüp bir daha karsilarina çikmayacagini goz onune alarak, karisina bakar. Karisi da yakisikli cinle bir beraberligin zararli olmayacagini düsünüp kabul eder.
Seksenlik ihtiyar tutmus yirmi bes yaslarinda bir taze ile evlenmis. Vakit gecirmeden bir cocuk yapmaya niyetlenmisler. Tabii ki once bir doktora danismakta yarar var... Tavsiye uzerine bu alanda uzman bir doktorun yolunu tutmuslar.
Doktor kisa bir muayeneden sonra bir sperm testini uygun gormus. Dedenin eline bir kavanoz tutusturmus:
- Su kapali bolmeye gecin, demis, orada bu kavanozun icine bir miktar sperm birakip kavanozu bana getirin... ihtiyar adam denileni yapmis. Biraz sonra bolmeden sikintili sesler, ahlamalar, uflamalar duyulmus... Doktor ile genc gelin icerde ne olup bittigini merak ederken dede basini disari uzatmis:
- Doktor bey acaba karim da buraya gelebilir mi?
- Elbette, demis doktor...
Genc kadin da bolmenin arkasina gecmis. Bu defa sesler ikilesmis... Yine ahlamalar.. Uflamalar... Yeni evli cift neden sonra yorgun bir bicimde bolmenin arkasindan cikmis. Yasli adam kavanozu umutsuz bir sekilde hekime uzatmis. Hekim kavanoza bakmis:
- Ama bu kavanoz bos...
- Evet, demis yasli adam, olmadi...
- Neden olmadi?
- Olmadi iste... Sag elimle denedim olmadi... Sol elimle denedim olmadi.. iki elimle denedim olmadi... Karim iceri gelip her iki eliyle denedi yine olmadi. Bir ara disleriyle denedi o da fayda vermedi. Sonucta kavanozu acamadik iste doktor bey...
Bir Avrupa kasabasinda halk cok hizliymis. Herkes habire esini aldatiyormus. Ancak dini inanislari geregi her seferinde de Kilise'ye gidip gunahcikariyormis. Kilisenin rahibinin canina tak etmis.
Nasil etmesin ki, her gelen ayni seyi anlatiyor 'Rahip efendi dun gece falanla yattim.' Bakmis rahip bu is boyle gitmeyecek. Gelenlere 'Bundan boyle yattim lafini kullanmayin, ayip oluyor, onun yerine 'dustum' deyin, ben anlarim geregini de yaparim' demis. Boylelikle laf yayilmis, artik gunah cikarmaya giden herkes 'yattim' yerine 'dustum' demeye baslamis.
Derken rahip baska kiliseye tayin edilmis, yerine de genc bir rahip atanmis. Genc rahip de hergun gunah cikariyor dogal olarak. Tabii eski rahibin 'dusme' sifresinden haberi yok. Gelen herkes de 'dun gece dustum' diyor. Genc rahip buna bir cozum bulunmasi gerektigini dusunerek dogru Belediye Baskani'na gitmis.
Demis ki 'Baskan bey su kasabanin yollarini yaptirsaniz artik.' Baskan sasirmis 'Hayrola ne oldu? ' diye sormus. Rahip 'Ne olacagi var mi? ' demis 'Her gunah cikarmaya gelen dustugunu anlatiyor.' Belediye Baskani sifreyi bildigi icin gulmeye baslamis; bunun uzerine rahip kizmis ve 'Gulmeyin oyle, bu hafta icinde kariniz bile uc kere dusmus'
Beni, yarin biri gelse ve onune ardina -atiyorum- bes nokta koyarak yeni bir 'OLUM' basligi eklemeye calissa, eklenir mi diye dusuncelere garkeden terimdir...
Bu noktada 'gereksiz noktalara sahip baslik' diyen MizgiN nikli arkadasa katilmaktayim...
Ayni baslikli bir terim varken ve o terim yaklasik dort bine yakin entry almisken, onune ardina eklenen ve ne ise yaradigi tarafimdan bilinmeyen ucer noktayla yeniden acmanin geregi nedir?
Taninmis bir aileinin oglu olmasi ile birlikte, son aylardaki en populer cinayetin (Cinayetin de populeri olur mu demeyin, oluyormus) de birinci derecede zanlisidir....
23 yıldır Melbourne'de yasıyorum. Ilk zamanlar pek gelıp gıdemıyordum Turkıye'ye ama 2001'den berı nerdeyse her sene gıdıp gelıyorum.
Bızım yol uzundur. Hem de epeyı uzun. Havada gecen surenın yaklasık 20 saat oldugunu yazayım da sız anlayın artık ne kadar uzun oldugunu. Yolcu alıp vermeler nedenıyle bır ıkı yere daha ugradıgını dusunursek bır tam gunu gecer. Ve bu sure ıcınde sıgara ıcemezsınız... Yasaktır. Ve tum yolcular tarafından uyulur bu kurala. Kımsenın aklına da ya kardesım nıye bu yasak dıye soru sormak gelmez...
Yorumlara bakıyorum, taksıde neden ıcemedıgını soruyor... Ya guzel kardesım, taksıyle yapacagın yolculuktan ne olur kı, sıgara ıcmeden duramıyor musun? Icmesen canın mı cıkar...
Bır de sanıyorum olaya sırf ıktıdara maletme yolunda karsı olanlar var. Bu yasak, sadece ulkemıze aıt olan bır sey degıl. Tum dunya ulkelerı adım adım katılıyor buna (Australıa yaklasık bır bucuk yıl once basladı uygulamaya) ... AKP'ya karsı olmak ya da yandas olmakla ılgısı yok...
Dün hayata gözlerini yuman efsane kaptanımız, unutulmaz futbolcumuz, Vedat Okyar abimizi ebedi yolculuğuna beyaz güllerle ve alkışlarla uğurladık.
Kolon kanseriyle verdiği mücadeleyi dün sabaha karşı kaybeden ve aramızdan ayrılan Vedat Abimiz için Akaretler'deki Kulüp Binamız'da geniş katılımlı bir tören düzenlendi.
Başkanımız Yıldırım Demirören, Onursal Başkanımız Süleyman Seba, eski başkanımız Serdar Bilgili, Yönetim Kurulu Üyelerimiz ve Vedat Okyar'ın ailesi başta olmak üzere, Camiamız'ın önemli isimleri, Vedat Okyar'ın gazeteci dostları, yakınları, Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli, futbolcularımız, alt yapı teknik direktörlerimiz, alt yapı sporcularımız, taraftarlarımız ve sanat dünyasından bazı isimler Okyar'ı son yolculuğuna uğurladı.
Bazı televizyon kanallarının canlı yayınladığı törende büyük bir hüzün hakimdi.
Vedat Okyar'ın cenazesini taşıyan aracın Kulüp Binası'na ulaşmasıyla hüzün yaşandı. 10 numaralı Vedat Okyar yazılı Beşiktaş forması tabutun üzerinde serildi.
Kulüp Binamız'daki törende ilk konuşmayı Vedat Okyar'ın oğlu Suat Okyar yaptı. Öncelikle törene katılan herkese şükranlarını sunan Suat Okyar, 'Babamın bıraktığı bu sevgi çok büyük bir miras. İnşallah biz de buna layık oluruz. Ona layık bir evlat oluruz. Umarım babam gibi bir baba olabilirim. Herkesin babası kıymetli. Herkesten Allah razı olsun, dualarınızı eksik etmeyin. Lütfen, tek bir ricam var. Lütfen, unutturmayın' diye konuştu.
Suat Okyar'ın sözleri alkışlar eşliğinde son bulurken daha sonra kürsüye Türkiye Spor Yazarları Derneği Başkanı Esat Yılmaer çıktı. Yılmaer, 'Hepimizin başı sağoğlsun. Bir güzel adamı, bir sevgi dolu adamı kaybettik. Sözün bittiği noktadayız ama Vedat abiyi hiçbirimiz unutmayacağız, unutturmayacağız. Çünkü o futboluyla olduğu kadar gazeteciliğiyle, kişiliğiyle, sevgi dolu yüreğiyle bize çok şey öğretti' ifadelerini kullandı.
Beşiktaşımız'ın unutulmaz oyuncularından, Vedat Okyar'ın 40 yıllık dostu Sanlı Sarıalioğlu da duygusal bir konuşma yaptı. 'Vedat çok sevdiğim bir arkadaşım, böyle bir günde konuşma yapmanın ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz. 40 yıllık dostluk sözü vardır. O benim dolu dolu 40 yıllık dostumdu, arkadaşımdı. Bu süre içinde beni hiç kırmadı. Kesinlikle hiç kırmadı. Acaba kimi kırdı? diye sorarsanız, hiçbir şekilde hiç kimseyi kırmadığına yüzde yüz inanıyorum, biliyorum çünkü. Onun güzellik ruhunun içindeydi. Hep sevgi doluydu, hep sıcaktı, hep el uzartırdı, hoşgörüyle bakardı her şeye... Kimseyi üzmezdi, yorumları da çok sıcaktı. Futbolcuyken hiç sakatlanmadı. Bu yaşına kadar hiç hastalanmadı. İlk kez tökezledi. Ona da gücü yetmedi. İçimizden koskoca bir parça koptu. Mükemmel bir aile reisiydi. Örnek bir insandı. Onu çok özleyeceğim. Unutmak ne kelime. Her zaman içimizde yaşayacak' şeklinde konuştu.
Divan Kurulu Başkanımız Yalçın Karadeniz, yaptığını konuşmada 'Bugün bizim için kötü bir gün. Hakikaten çok kötü bir gün' ifadesini kullandı. Vedat Okyar'ın babasının Beşiktaş'ta yöneticilik yaptığını hatırlatan Karadeniz, 'Sevgili Vedat kardeşimiz babadan Beşiktaşlı'ydı. Rahmetli babası bu kulüpte yöneticilik ve ikinci başkanlık yapmıştı. Sevgili kardeşimiz, sizler için 'güzel insan' derdi. Hakikaten bizi seven, güzel insan diyen Vedat kardeşimiz, esasen biz bugün güzel adamı kaybettik. Oğlu Suat bir ricada bulundu. Unutmayın diye... Allah hepimize onu unutturmasın' dedi.
Törendeki son konuşmayı Başkanımız Yıldırım Demirören yaptı. Geçen yıl Beşiktaşlı yazar Kazım Kanat'ı kaybettiğimizi hatırlatan Demirören, o zaman Kanat'a şampiyonluk sözü verdiklerini ve sezon sonunda da bunu gerçekleştirdiklerini vurgulayarak, bu yıl da aynı sözü Vedat Okyar'a verdiklerini anlattı.
'Güzel adamı anlatmak zordur' diyene Başkanımız Yıldırım Demirören, 'Özellikle Türk futbolunun, Beşiktaşımız'ın başı sağoğlsun. İnsanlığın da başı sağolsun. Çok önemli bir insanı kaybettik. Adam gibi bir adamı kaybettik. Böyle bir adamı Türk futbolu kaybetti. Kaybettik ama kalbimize gömdük. Bizle beraber her zaman yaşacak ve yaşatacağız. Şampiyonlukları onun için kaldıracağımıza inanıyorum. Türk futbolunun, Beşiktaş'ın başı sağolsun' diye konuştu.
Konuşmaların ardından dualar okundu ve Kulüp Binamız'dan atılan beyaz güller eşliğinde Vedat Okyar'ın tabutu omuzlar eşliğinde cenaze arabasına taşındı.
Cenaze aracının Kulüp Binamız'dan ayrılışı sırasında katılımcılar dakikalar süren alkışlarıyla Vedat Okyar'ı son yolculuğuna uğurladı.
Teşvikiye Camii'nde öğle namazına müteakip düzenlenecek olan cenaze namazının ardından Okyar'ın cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecek.
Güle güle güzel adam, güle güle büyük Beşiktaşlı... Dünya döndükçe, Beşiktaşımız var oldukça tarihimizin beyaz sayfalarında, kalbimizin baş köşesinde seni yaşatacağız...
Beşiktaşımız’ın efsane kaptanı, unutulmaz futbolcusu, sevgili Vedat Okyar Abimizi kaybetmenin tarifsiz üzüntüsü içindeyiz.
1968 yılları 1978 yılları arasında yer aldığı Beşiktaş takımında 253 maçta formamızı giymiş, libero mevkiinin vazgeçilmezlerinden olmuş, kullandığı 43 penaltının 42’sini filelerle buluşturmuş, profesyonelliği neticesinde hiç sakatlık yaşamamış, aşık olduğu Beşiktaş formasıyla kaptanlığa kadar yükselmiş ve 42 yaşına kadar futbol hayatını sürdürmüş olan Vedat Okyar, “Vedat Abimiz” kolon kanseriyle verdiği mücadeleyi maalesef kaybetti.
Futbolu bıraktıktan sonra başladığı spor yazarlığındaki kendine has üslubuyla taraflı tarafsız herkesin sevgisini ve saygısını kazanan Vedat Okyar, Beşiktaş’a olan aşkını her fırsatta dile getirmesiyle de tüm Beşiktaşlılar’ın en sevdiği yorumcularımızdandı.
Beşiktaş Ailesi’nin, Türk futbol dünyasının ve spor medyasının en önemli isimlerinden Vedat Okyar’ın vefatı tüm camiamızı derinden sarstı.
Vedat Abimiz’i kaybettik... Artık hayatlarımız onunla beraber giden üslubundan, gülüşünden, Beşiktaş aşkını okuduğumuz gözlerinden yoksun, eksik...
Ağlıyoruz şimdi gidişinin arkasından... Ama o güzel gözlerinle gördüğün son mutluluğu, çifte şampiyonluğu sana yaşattığımız için biraz da rahat içimiz... Ve içimizden dualarla birlikte geçiriyoruz şu cümleleri; iyi ki doğdun, iyi ki yaşadın, iyi ki Beşiktaşlı oldun ve biz iyi ki tanıdık seni Vedat Abi...
Futbola az ya da çok bulaşmış, taraflı tarafsız herkes severdi Vedat Abi’yi. Hani tersi mümkün olmayan “adam”lardandı. İster televizyonda izlerken, ister yazılarını okurken, isterse de birebir konuşma fırsatı bulunduğunda insanın içinde sabahlara kadar sohbet isteği uyandırır, yüzünde gülücükler açtırırdı. Hem sevilen hem de sayılan, sadece bu iki özelliğiyle bile ona dair birçok şeyi açıklayan bir karakteri vardı.
Ve tabii ki o kocaman; bitmek, tükenmek, yorulmak bilmeyen Beşiktaş aşkı... Her fırsatta söylerdi; hayattaki en büyük önceliğinin Beşiktaşlılık olduğunu, onu her sıfatının önüne koyduğunu... Futbolculuğunda da, yorumculuğunda da; çizgisini, sıcacık kelimelerini, üslubunu hiç değiştirmedi... Ve tüm bu özellikleriyle ona yakın ya da uzak her futbol sevdalısının hayatında önemli bir timsal yeri edindi... Ve tabii ki aramızdan ayrılışının boşluğu da bir o kadar büyük oldu...
“Beşiktaş Beni, Ben Beşiktaş’ı İstiyordum”
1945 yılında Bursa’da doğan ve doğuştan özel bir yeteneğe sahip olan Vedat Okyar, Beşiktaş Dergisi’nin 2001 yılının Kasım sayısı için kendisiyle yapılan röportajda futbola başlama hikayesini şöyle anlatıyordu: “Bakırköy İlkokulu’nda seçmelere katıldım ve kazandım. Öyle başladı. Çok da sevdiğim bir işti. Bakırköy’de, Yücespor’da oynadım. Oradan, Selahattin Tortul ağabeyimizin girişimleri ile Erdoğan Şenay ile birlikte Adalet Takımı’na transfer oldum. Rahmetli babacığım (Rahmi Okyar) Bursaspor’un kurucularından. Bursaspor’u kurunca, Bakırköy’ün dört oyuncusu ben, kaleci Turan, Ersel, Tamer Bursa’ya gittik. Bursa’da iken Beşiktaş beni, ben Beşiktaş’ı istiyordum.”
Tek Kuruş Almadan…
Vedat Okyar, ilk profesyonel deneyimini yaşadığı Bursaspor’da, kısa zamanda takımın önemli oyuncularından birisi oldu. Teknik kapasitesi, driplingleri ve oyun kuruculuktaki zekasıyla yeşil-beyazlı takımın maestrosuydu. Bursa’da yetişmesine rağmen, kendisinin de dile getirdiği gibi küçük yaştan beri gönül verdiği Beşiktaş’ta oynamak istiyordu. Siyah-Beyaz formayı 1968 yılında sırtına geçiren Vedat Okyar’ın Beşiktaş’a gelişinin de enteresan bir hikayesi vardı: “Çok büyük hamleler yapan bir Eskişehir takımı vardı. Amatör Milli Takım maçı için havaalanına indim, bavullarımı bulamadım. Bavullarımı Eskişehirliler kaçırmış. Sonra da beni kaçırdılar. İki gün Eskişehir’de kaldım. Rahmetli babacığımın Baba Hakkı’ya bir sözü vardı. Bu nedenle hiçbir pazarlık yapılmadan Beşiktaş’a geldim. Babam Beşiktaş’ın iki dönem Asbaşkanlığı’nı yaptı. Allah rahmet eylesin, yattığı yerde rahat etsin. Beşiktaş’ta parasız oynadım ama babamdan belki daha fazlasını aldım. En azından Beşiktaş’a verdiğim hizmetin karşılığını para olarak almadım, babacığımdan aldım.”
Öyle bir sevgisi, saygısı vardı ki Beşiktaş formasına, onu giydiği her anında yakıştı Siyah-Beyaz’a. Yine böyle maçlardan birinde hakemin tartışmalı bir pozisyon sonrasında yanına gidip “Tekme attın mı? ” diye sorması üzerine, “Evet” diye cevap vererek sahayı terk etmek zorunda kalmasının açıklamasını şöyle yapardı Vedat Abi: “Hakeme Beşiktaş formasıyla yalan mı söyleyecektim utanmadan? ”...
41 Yaşına Kadar Futbol Oynadı
1968 ile 1978 yılları arasında yer aldığı Beşiktaş Futbol Takımı’nda 253 maçta oynadı. Tekniğe dayalı futbol kariyeri boyunca hiç sakatlık yaşamadı. Zaman zaman Milli Takım’da da yer aldı. Elbette yüzlerce maçın hepsinin onun için ayrı bir önemi vardı. Ama biri vardı ki, yıllarca unutamadığı gibi, defalarca da rüyalarına girdi: “Trabzonspor’la oynadığımız bir kupa maçıydı. İlk maçı 1-0 kaybetmiştik, turu geçmemiz için burada 2-0 kazanmamız gerekiyor. 1-0 öndeyiz ve penaltı kaçırdım. Sonra Lütfü golü attı ve turu geçtik. Golü atınca Lütfü’nün sevinçten kulağını ısırdım. Maçtan sonra da hastaneye götürdüm.”
Çok iyi bir penaltıcı olan Vedat Okyar, Bursaspor ve Beşiktaş’ta kullandığı 43 penaltıdan 42’sini gole çevirerek, bu konudaki ustalığını gösterdi. Zaten Trabzonspor maçında kaçırdığı penaltıdan sonra, bir daha penaltı kullanmaya tövbe etti.
Kısa fasıllarla Diyarbakırspor ve Karagümrük takımlarında da top koşturduktan sonra 42 yaşında futbolu bırakıp, babasının mesleğini yapmaya başladı. 1980’li yılların sonuna doğru futbol yazarlığına başladı ve yaptığı muhteşem yorumlarla, kendine has üslubuyla spor basınının vazgeçilmez bir parçası oldu.
Yolculuğuna Mutlu Çıktı
Vedat Abi, geçtiğimiz sezon boyunca takımımıza en çok güvenenlerdendi. Ne zamanki yazısında “Ben bu güveni hissettim” diye yazdı, biz de rahat bir nefes aldık. Nitekim futbolcularımız da bunu boşa çıkarmadı, hepimiz gibi Vedat Abi’yi de sevince boğdu. Biz de bir hevesle gitmiştik onun yanına. Hem bu mutluluğu paylaşmak hem de kendisini ziyaret etmek için... Çünkü bir kulağımız, bir gözümüz hep onun üzerindeydi...
O da şöyle anlatmıştı şampiyonluk sevincini; “Tedavi sürecime inanılmaz bir etkisi oldu. Beni moral olarak ayakta tutan en büyük şeylerden biri. Şampiyonluk görüntülerini televizyondan izledim. İlaç gibi geldi. Beşiktaş; Fenerbahçe’yi yenip Türkiye Kupası’nı, Galatasaray’ı yenip Süper Lig’i kazandı. Daha ne olsun. Lig tarihinde kazanılan birçok eğri büğrü şampiyonluk var. Ama ikinci yarıdan itibaren bunu haketti. Çok yakıştı Beşiktaş’a...”
Ardından bu sezonla ilgili umutlarını da sormuştuk kendisine; “Mustafa Denizli’yle işbirliği yapmaya devam ettikçe önümüzdeki sezon Avrupa kupalarından bir tanesini mutlaka alacaklarına inanıyorum. Devre arasında da sıkıntıya girmeyecektir Beşiktaş. Zaten bana göre Beşiktaş’ın kadrosu diğer takımlardan daha iyi. Artık 3-5 ayda bozulacak bir yapıya da sahip değil. Her şey rayına girdi, profeyonelleştiler. Dediğim gibi, Mustafa cin gibidir. Önümüzdeki sezondan da alnının akıyla çıkacaktır.”
İşte öyle bir Beşiktaşlı’ydı o... Taraftarlarımızın “Bugün dost yaralanmış, yine gönlüm hoş değil” pankartıyla gösterdiği vefayı da gözleri dolarak karşılamıştı; “Pankartı görünce çok duygulandım. Zaten oğlum da hemen aradı beni bunu söylemek için. Beşiktaş’ta forma giyen futbolcuların hepsinin bu vefayı anlamaları lazım. Her zaman söylerim; benim en yakın akrabalarım Beşiktaş taraftarlarıdır, öz akrabalarım değil...”
Ayrılırken içimizden de, yazımızın sonunda da “Geçmiş olacak” dedik, olmadı Vedat Abi... Kaybettik seni... Futbolculuğunda babalarımızın, dedelerimizin; ucundan Beşiktaş aşkı dökülen kaleminle bizim, çocuklarımızın kalbine değip geçtin... Gittin ya; yaşadığın sürece senin gibi Beşiktaşlılığın, adamlığın, mütevazılığın öğretisi olmuşlar ve şimdi senin gibi bu dünyadan göçüp gitmişler için inandığımız, gökyüzünde pırıl pırıl ışıldayanlardan oldun... Biz yine geceleri başımıza göğe kaldırıp buradan sana bakacağız... Ama gittin ya; bil ki artık dünya daha çekilmez oldu...
Yakışmıyor ölüm hiç bazılarına... Hele sana... Bugün, biraz daha öldü dünya...
Bir de bu geyik var. Eefendım Sivas Olayları'nı kınayanlar ne diye Başbağlar olaylarını hakkında bir şeyler demiyor...
Aynı şey mi bu?
Birinde, terörist olduğu hemen hemen tüm dünyaca kabul ettiği eli kanli bir sürünün, işlediği yüzlerce kıyımın bir benzerini Başbağlar'da bir kez daha ışleyerek ne biçim bir örgüt (!) olduklarını göstermeleri,
Diğerinde ise... Gerisini yazmayalım istiyorum...
Öyle bir hava yaratılıyor ki, sanki Sivas Olayları'nda canı yananlar, bir araya gelip, planlayarak Başbağlar'ı bastı...
bahar
03.10.2009 - 05:30Ataol Behramoglu ne guzel demis;
Bu sabah mutluluga ac pencereni,
Bir guzel arin dunku kederinden.
Bahar geldi, bahar geldi gunesin dogdugu yerden,
Cocugum uzat ellerini...
...
...
Severim bahari :)
Eurovision'a Kürtçe bir şarkıyla katılmak
03.10.2009 - 05:08Neden olmasin. Kurtler ve kullandiklari Kurtce, bu ulkenin insani, bir cesitliligi degil mi? Bir yerde bir Kurt kelimesi gormeyelim, hemen olumsuz tepki veriyoruz nedense. Hepsini potansiyel PKK'li goruyoruz. Ve yaniliyoruz haliyle...
Sertap Erener'in Ingilizce soyledigi 'Every Way That I Can' sarkisi Eurovision'da birinci oldugunda seviniyor, yine Hadise'nin 'Dum Tek Tek'i basarili olamadi diye (Ki buna da katilmiyorum, alabilecegi en buyuk dereceyi aldi bence) ise uzuluyoruz. Ama bizimle birlikte yuzyillardir icice yasamis, dusmana karsi bizimle birlikte omuz omuza savasmis olan Kurtlerin dilini begenmiyor, tu-kaka ediyoruz...
Saniyorum sapla samani birbirine karistiriyoruz biz...
rakı
03.10.2009 - 04:50Ve tabi en bilineni:
Raki - beyaz peynir - kavun...
rakı
03.10.2009 - 04:49Muhtesem ucluleri vardir:
Raki - balik - roka...
rakı
03.10.2009 - 04:46Birebir raki ile ilgili degil ama Orhan Veli soyle demis bir siirinde.
Siir yaziyorum
Siir yazip eskiler aliyorum
Eskiler verip musikiler aliyorum
Bir de raki sisesinde balik olsam...
Raki icmek, hele de memleketten cooook uzaklardaysan bir nevi ayindir. Yurt sevgisidir yaa... Masada iyi oldugunu bildigin uc bes arkadasinla bir araya geldiginde (Burasi cok onemli. Raki oyle herkesle, hele de icmesini bilmeyenle icilmez.Kuraldir bu) kurarsin cilingir sofrani, acarsin rakini baslarsin demlenmeye...
Sonra gelsin aksam oldu huzunlendim ben yine, ya da nasil gecti habersiz o guzelim yillarim, ya da ne bileyim en koyusundan donulmez aksamin ufkundayim sarkilar....
Atilan tekler cogaldiginda ise baslar en bildik muhabbetler... Yahu ne olacak bu memleketin (Ya da gunune gore Bsiktas'in) hali? ..
Icelim guz ellleslim diyorum...
fıkra
03.10.2009 - 04:21Yeni evli çift balayi zamaninda golf oynamaya karar verirler. Otellerindeki golf sahasina inip golf oynamaya baslarlar. Adam topa bir vurur top direk çaliliklarin arasinda kaybolup beraberinde bir seylerin kirildigina dair ses getirir.. Sesi takip eden çift topun harabe bir kulübenin camini kirdigini anlarlar. Içeri girdiklerinde iri kiyim bir adam koltukta oturmaktadir. Çift üzgün bir vaziyette,
-Kusura bakmayin beyefendi bilerek olmadi çok özür dileriz zararinizi ödemeye de raziyiz, diyerek af dilerler. Bunu gören adam:
-Hayir, hayir esas ben size çok tesekkür ederim. Ben bir cinim ve 300 yildir bu lambadaydim.. Topunuz lambayi kirarak benim serbest kalmama neden oldu.. Bu yüzden ne isterseniz yapacagim ikinizinde birer hakki var, der. Kadin:
-Benim içinde hizmetçileri olan kapisinda son model arabalar duran bir villam olsun, der. Cin:
-isteginiz yerine getirildi bayan, der. Adam, düsünür. 'Ev var, araba var, ben de 1 milyon dolar istiyeyim diyerek hemen söze girisir:
-Cin ben de hesabimda 1 milyon dolar istiyorum.
-Beyefendi sizin de isteginiz yerine getirildi. Fakat benim de sizden bir istegim olacak. Biliyorsunuz 300 senedir bir lambada kapaliydim ve canim acaip kadin çekiyor. Bu isteklerinizin karsisinda ben de haniminizla beraber olmak istiyorum, der.
Adam bu istek karsisinda sinirlense de cinin yaptiklarindan dolayi biraz yumusar (Nasil bir erkekse artik) ve cin oldugunu düsünüp bir daha karsilarina çikmayacagini goz onune alarak, karisina bakar. Karisi da yakisikli cinle bir beraberligin zararli olmayacagini düsünüp kabul eder.
Kadinla cin arka odada islerini bitirmisler kadin giyinmektedir. Cin yatakta uzanirken kadina:
-Hanimfendi kocaniz kaç yasinda?
-35, nolduki?
-Hiiç bu yasa gelmis hala cinlere inaniyor.
fıkra
03.10.2009 - 04:05Seksenlik ihtiyar tutmus yirmi bes yaslarinda bir taze ile evlenmis. Vakit gecirmeden bir cocuk yapmaya niyetlenmisler. Tabii ki once bir doktora danismakta yarar var... Tavsiye uzerine bu alanda uzman bir doktorun yolunu tutmuslar.
Doktor kisa bir muayeneden sonra bir sperm testini uygun gormus. Dedenin eline bir kavanoz tutusturmus:
- Su kapali bolmeye gecin, demis, orada bu kavanozun icine bir miktar sperm birakip kavanozu bana getirin... ihtiyar adam denileni yapmis. Biraz sonra bolmeden sikintili sesler, ahlamalar, uflamalar duyulmus... Doktor ile genc gelin icerde ne olup bittigini merak ederken dede basini disari uzatmis:
- Doktor bey acaba karim da buraya gelebilir mi?
- Elbette, demis doktor...
Genc kadin da bolmenin arkasina gecmis. Bu defa sesler ikilesmis... Yine ahlamalar.. Uflamalar... Yeni evli cift neden sonra yorgun bir bicimde bolmenin arkasindan cikmis. Yasli adam kavanozu umutsuz bir sekilde hekime uzatmis. Hekim kavanoza bakmis:
- Ama bu kavanoz bos...
- Evet, demis yasli adam, olmadi...
- Neden olmadi?
- Olmadi iste... Sag elimle denedim olmadi... Sol elimle denedim olmadi.. iki elimle denedim olmadi... Karim iceri gelip her iki eliyle denedi yine olmadi. Bir ara disleriyle denedi o da fayda vermedi. Sonucta kavanozu acamadik iste doktor bey...
fıkra
03.10.2009 - 04:00Bir Avrupa kasabasinda halk cok hizliymis. Herkes habire esini aldatiyormus. Ancak dini inanislari geregi her seferinde de Kilise'ye gidip gunahcikariyormis. Kilisenin rahibinin canina tak etmis.
Nasil etmesin ki, her gelen ayni seyi anlatiyor 'Rahip efendi dun gece falanla yattim.' Bakmis rahip bu is boyle gitmeyecek. Gelenlere 'Bundan boyle yattim lafini kullanmayin, ayip oluyor, onun yerine 'dustum' deyin, ben anlarim geregini de yaparim' demis. Boylelikle laf yayilmis, artik gunah cikarmaya giden herkes 'yattim' yerine 'dustum' demeye baslamis.
Derken rahip baska kiliseye tayin edilmis, yerine de genc bir rahip atanmis. Genc rahip de hergun gunah cikariyor dogal olarak. Tabii eski rahibin 'dusme' sifresinden haberi yok. Gelen herkes de 'dun gece dustum' diyor. Genc rahip buna bir cozum bulunmasi gerektigini dusunerek dogru Belediye Baskani'na gitmis.
Demis ki 'Baskan bey su kasabanin yollarini yaptirsaniz artik.' Baskan sasirmis 'Hayrola ne oldu? ' diye sormus. Rahip 'Ne olacagi var mi? ' demis 'Her gunah cikarmaya gelen dustugunu anlatiyor.' Belediye Baskani sifreyi bildigi icin gulmeye baslamis; bunun uzerine rahip kizmis ve 'Gulmeyin oyle, bu hafta icinde kariniz bile uc kere dusmus'
özlü sözler
03.10.2009 - 01:37Ne yana donersen don, popon arkandadir...
Bunca yillik hayatimda bunun kadar gercek olanini gormedim...
...ölüm....
02.10.2009 - 02:06Beni, yarin biri gelse ve onune ardina -atiyorum- bes nokta koyarak yeni bir 'OLUM' basligi eklemeye calissa, eklenir mi diye dusuncelere garkeden terimdir...
Bu noktada 'gereksiz noktalara sahip baslik' diyen MizgiN nikli arkadasa katilmaktayim...
Ayni baslikli bir terim varken ve o terim yaklasik dort bine yakin entry almisken, onune ardina eklenen ve ne ise yaradigi tarafimdan bilinmeyen ucer noktayla yeniden acmanin geregi nedir?
cem garipoğlu
02.10.2009 - 01:54Haa bir de, saniyorum, kemik yasinin tesbiti icin Adli Tip Kurumu'na sevk edildi.
cem garipoğlu
02.10.2009 - 01:50Taninmis bir aileinin oglu olmasi ile birlikte, son aylardaki en populer cinayetin (Cinayetin de populeri olur mu demeyin, oluyormus) de birinci derecede zanlisidir....
kıl oldum
02.10.2009 - 01:46Olabilirsiniz
Benim icin bir sakincasi yok...
geri gelen mektup
02.10.2009 - 01:36Dunyanin sonu degildir... Fazla takilmamak gerekir...
komünist
01.10.2009 - 02:03Zor zanaat...
beşiktaş
25.08.2009 - 13:40Ya bızım yegenın lokantacı Omer amcası ne kadar dogru bır soz soylemıs boyle...
Ermıs valla, ermıs... :)
tecavüz
19.08.2009 - 11:50Kaçınılmazsa eğer, zevk alın diye bir de öğüdü vardır argoda...
Sigara içmek yasaktır
28.07.2009 - 11:3123 yıldır Melbourne'de yasıyorum. Ilk zamanlar pek gelıp gıdemıyordum Turkıye'ye ama 2001'den berı nerdeyse her sene gıdıp gelıyorum.
Bızım yol uzundur. Hem de epeyı uzun. Havada gecen surenın yaklasık 20 saat oldugunu yazayım da sız anlayın artık ne kadar uzun oldugunu. Yolcu alıp vermeler nedenıyle bır ıkı yere daha ugradıgını dusunursek bır tam gunu gecer. Ve bu sure ıcınde sıgara ıcemezsınız... Yasaktır. Ve tum yolcular tarafından uyulur bu kurala. Kımsenın aklına da ya kardesım nıye bu yasak dıye soru sormak gelmez...
Yorumlara bakıyorum, taksıde neden ıcemedıgını soruyor... Ya guzel kardesım, taksıyle yapacagın yolculuktan ne olur kı, sıgara ıcmeden duramıyor musun? Icmesen canın mı cıkar...
Bır de sanıyorum olaya sırf ıktıdara maletme yolunda karsı olanlar var. Bu yasak, sadece ulkemıze aıt olan bır sey degıl. Tum dunya ulkelerı adım adım katılıyor buna (Australıa yaklasık bır bucuk yıl once basladı uygulamaya) ... AKP'ya karsı olmak ya da yandas olmakla ılgısı yok...
Sıgara yasagı gec alınmıs bır karardır...
Beşiktaş Jimnastik Klubü
22.07.2009 - 11:50Beyaz Güllerle Uğurladık
Dün hayata gözlerini yuman efsane kaptanımız, unutulmaz futbolcumuz, Vedat Okyar abimizi ebedi yolculuğuna beyaz güllerle ve alkışlarla uğurladık.
Kolon kanseriyle verdiği mücadeleyi dün sabaha karşı kaybeden ve aramızdan ayrılan Vedat Abimiz için Akaretler'deki Kulüp Binamız'da geniş katılımlı bir tören düzenlendi.
Başkanımız Yıldırım Demirören, Onursal Başkanımız Süleyman Seba, eski başkanımız Serdar Bilgili, Yönetim Kurulu Üyelerimiz ve Vedat Okyar'ın ailesi başta olmak üzere, Camiamız'ın önemli isimleri, Vedat Okyar'ın gazeteci dostları, yakınları, Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli, futbolcularımız, alt yapı teknik direktörlerimiz, alt yapı sporcularımız, taraftarlarımız ve sanat dünyasından bazı isimler Okyar'ı son yolculuğuna uğurladı.
Bazı televizyon kanallarının canlı yayınladığı törende büyük bir hüzün hakimdi.
Vedat Okyar'ın cenazesini taşıyan aracın Kulüp Binası'na ulaşmasıyla hüzün yaşandı. 10 numaralı Vedat Okyar yazılı Beşiktaş forması tabutun üzerinde serildi.
Kulüp Binamız'daki törende ilk konuşmayı Vedat Okyar'ın oğlu Suat Okyar yaptı. Öncelikle törene katılan herkese şükranlarını sunan Suat Okyar, 'Babamın bıraktığı bu sevgi çok büyük bir miras. İnşallah biz de buna layık oluruz. Ona layık bir evlat oluruz. Umarım babam gibi bir baba olabilirim. Herkesin babası kıymetli. Herkesten Allah razı olsun, dualarınızı eksik etmeyin. Lütfen, tek bir ricam var. Lütfen, unutturmayın' diye konuştu.
Suat Okyar'ın sözleri alkışlar eşliğinde son bulurken daha sonra kürsüye Türkiye Spor Yazarları Derneği Başkanı Esat Yılmaer çıktı. Yılmaer, 'Hepimizin başı sağoğlsun. Bir güzel adamı, bir sevgi dolu adamı kaybettik. Sözün bittiği noktadayız ama Vedat abiyi hiçbirimiz unutmayacağız, unutturmayacağız. Çünkü o futboluyla olduğu kadar gazeteciliğiyle, kişiliğiyle, sevgi dolu yüreğiyle bize çok şey öğretti' ifadelerini kullandı.
Beşiktaşımız'ın unutulmaz oyuncularından, Vedat Okyar'ın 40 yıllık dostu Sanlı Sarıalioğlu da duygusal bir konuşma yaptı. 'Vedat çok sevdiğim bir arkadaşım, böyle bir günde konuşma yapmanın ne kadar zor olduğunu takdir edersiniz. 40 yıllık dostluk sözü vardır. O benim dolu dolu 40 yıllık dostumdu, arkadaşımdı. Bu süre içinde beni hiç kırmadı. Kesinlikle hiç kırmadı. Acaba kimi kırdı? diye sorarsanız, hiçbir şekilde hiç kimseyi kırmadığına yüzde yüz inanıyorum, biliyorum çünkü. Onun güzellik ruhunun içindeydi. Hep sevgi doluydu, hep sıcaktı, hep el uzartırdı, hoşgörüyle bakardı her şeye... Kimseyi üzmezdi, yorumları da çok sıcaktı. Futbolcuyken hiç sakatlanmadı. Bu yaşına kadar hiç hastalanmadı. İlk kez tökezledi. Ona da gücü yetmedi. İçimizden koskoca bir parça koptu. Mükemmel bir aile reisiydi. Örnek bir insandı. Onu çok özleyeceğim. Unutmak ne kelime. Her zaman içimizde yaşayacak' şeklinde konuştu.
Divan Kurulu Başkanımız Yalçın Karadeniz, yaptığını konuşmada 'Bugün bizim için kötü bir gün. Hakikaten çok kötü bir gün' ifadesini kullandı. Vedat Okyar'ın babasının Beşiktaş'ta yöneticilik yaptığını hatırlatan Karadeniz, 'Sevgili Vedat kardeşimiz babadan Beşiktaşlı'ydı. Rahmetli babası bu kulüpte yöneticilik ve ikinci başkanlık yapmıştı. Sevgili kardeşimiz, sizler için 'güzel insan' derdi. Hakikaten bizi seven, güzel insan diyen Vedat kardeşimiz, esasen biz bugün güzel adamı kaybettik. Oğlu Suat bir ricada bulundu. Unutmayın diye... Allah hepimize onu unutturmasın' dedi.
Törendeki son konuşmayı Başkanımız Yıldırım Demirören yaptı. Geçen yıl Beşiktaşlı yazar Kazım Kanat'ı kaybettiğimizi hatırlatan Demirören, o zaman Kanat'a şampiyonluk sözü verdiklerini ve sezon sonunda da bunu gerçekleştirdiklerini vurgulayarak, bu yıl da aynı sözü Vedat Okyar'a verdiklerini anlattı.
'Güzel adamı anlatmak zordur' diyene Başkanımız Yıldırım Demirören, 'Özellikle Türk futbolunun, Beşiktaşımız'ın başı sağoğlsun. İnsanlığın da başı sağolsun. Çok önemli bir insanı kaybettik. Adam gibi bir adamı kaybettik. Böyle bir adamı Türk futbolu kaybetti. Kaybettik ama kalbimize gömdük. Bizle beraber her zaman yaşacak ve yaşatacağız. Şampiyonlukları onun için kaldıracağımıza inanıyorum. Türk futbolunun, Beşiktaş'ın başı sağolsun' diye konuştu.
Konuşmaların ardından dualar okundu ve Kulüp Binamız'dan atılan beyaz güller eşliğinde Vedat Okyar'ın tabutu omuzlar eşliğinde cenaze arabasına taşındı.
Cenaze aracının Kulüp Binamız'dan ayrılışı sırasında katılımcılar dakikalar süren alkışlarıyla Vedat Okyar'ı son yolculuğuna uğurladı.
Teşvikiye Camii'nde öğle namazına müteakip düzenlenecek olan cenaze namazının ardından Okyar'ın cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecek.
Güle güle güzel adam, güle güle büyük Beşiktaşlı... Dünya döndükçe, Beşiktaşımız var oldukça tarihimizin beyaz sayfalarında, kalbimizin baş köşesinde seni yaşatacağız...
Beşiktaş Jimnastik Klubü
21.07.2009 - 11:58Tarifsiz Acılar İçindeyiz,
Beşiktaşımız’ın efsane kaptanı, unutulmaz futbolcusu, sevgili Vedat Okyar Abimizi kaybetmenin tarifsiz üzüntüsü içindeyiz.
1968 yılları 1978 yılları arasında yer aldığı Beşiktaş takımında 253 maçta formamızı giymiş, libero mevkiinin vazgeçilmezlerinden olmuş, kullandığı 43 penaltının 42’sini filelerle buluşturmuş, profesyonelliği neticesinde hiç sakatlık yaşamamış, aşık olduğu Beşiktaş formasıyla kaptanlığa kadar yükselmiş ve 42 yaşına kadar futbol hayatını sürdürmüş olan Vedat Okyar, “Vedat Abimiz” kolon kanseriyle verdiği mücadeleyi maalesef kaybetti.
Futbolu bıraktıktan sonra başladığı spor yazarlığındaki kendine has üslubuyla taraflı tarafsız herkesin sevgisini ve saygısını kazanan Vedat Okyar, Beşiktaş’a olan aşkını her fırsatta dile getirmesiyle de tüm Beşiktaşlılar’ın en sevdiği yorumcularımızdandı.
Beşiktaş Ailesi’nin, Türk futbol dünyasının ve spor medyasının en önemli isimlerinden Vedat Okyar’ın vefatı tüm camiamızı derinden sarstı.
Beşiktaş Jimnastik Klubü
21.07.2009 - 11:56İyi ki Seni Tanıdık
Vedat Abimiz’i kaybettik... Artık hayatlarımız onunla beraber giden üslubundan, gülüşünden, Beşiktaş aşkını okuduğumuz gözlerinden yoksun, eksik...
Ağlıyoruz şimdi gidişinin arkasından... Ama o güzel gözlerinle gördüğün son mutluluğu, çifte şampiyonluğu sana yaşattığımız için biraz da rahat içimiz... Ve içimizden dualarla birlikte geçiriyoruz şu cümleleri; iyi ki doğdun, iyi ki yaşadın, iyi ki Beşiktaşlı oldun ve biz iyi ki tanıdık seni Vedat Abi...
Futbola az ya da çok bulaşmış, taraflı tarafsız herkes severdi Vedat Abi’yi. Hani tersi mümkün olmayan “adam”lardandı. İster televizyonda izlerken, ister yazılarını okurken, isterse de birebir konuşma fırsatı bulunduğunda insanın içinde sabahlara kadar sohbet isteği uyandırır, yüzünde gülücükler açtırırdı. Hem sevilen hem de sayılan, sadece bu iki özelliğiyle bile ona dair birçok şeyi açıklayan bir karakteri vardı.
Ve tabii ki o kocaman; bitmek, tükenmek, yorulmak bilmeyen Beşiktaş aşkı... Her fırsatta söylerdi; hayattaki en büyük önceliğinin Beşiktaşlılık olduğunu, onu her sıfatının önüne koyduğunu... Futbolculuğunda da, yorumculuğunda da; çizgisini, sıcacık kelimelerini, üslubunu hiç değiştirmedi... Ve tüm bu özellikleriyle ona yakın ya da uzak her futbol sevdalısının hayatında önemli bir timsal yeri edindi... Ve tabii ki aramızdan ayrılışının boşluğu da bir o kadar büyük oldu...
“Beşiktaş Beni, Ben Beşiktaş’ı İstiyordum”
1945 yılında Bursa’da doğan ve doğuştan özel bir yeteneğe sahip olan Vedat Okyar, Beşiktaş Dergisi’nin 2001 yılının Kasım sayısı için kendisiyle yapılan röportajda futbola başlama hikayesini şöyle anlatıyordu: “Bakırköy İlkokulu’nda seçmelere katıldım ve kazandım. Öyle başladı. Çok da sevdiğim bir işti. Bakırköy’de, Yücespor’da oynadım. Oradan, Selahattin Tortul ağabeyimizin girişimleri ile Erdoğan Şenay ile birlikte Adalet Takımı’na transfer oldum. Rahmetli babacığım (Rahmi Okyar) Bursaspor’un kurucularından. Bursaspor’u kurunca, Bakırköy’ün dört oyuncusu ben, kaleci Turan, Ersel, Tamer Bursa’ya gittik. Bursa’da iken Beşiktaş beni, ben Beşiktaş’ı istiyordum.”
Tek Kuruş Almadan…
Vedat Okyar, ilk profesyonel deneyimini yaşadığı Bursaspor’da, kısa zamanda takımın önemli oyuncularından birisi oldu. Teknik kapasitesi, driplingleri ve oyun kuruculuktaki zekasıyla yeşil-beyazlı takımın maestrosuydu. Bursa’da yetişmesine rağmen, kendisinin de dile getirdiği gibi küçük yaştan beri gönül verdiği Beşiktaş’ta oynamak istiyordu. Siyah-Beyaz formayı 1968 yılında sırtına geçiren Vedat Okyar’ın Beşiktaş’a gelişinin de enteresan bir hikayesi vardı: “Çok büyük hamleler yapan bir Eskişehir takımı vardı. Amatör Milli Takım maçı için havaalanına indim, bavullarımı bulamadım. Bavullarımı Eskişehirliler kaçırmış. Sonra da beni kaçırdılar. İki gün Eskişehir’de kaldım. Rahmetli babacığımın Baba Hakkı’ya bir sözü vardı. Bu nedenle hiçbir pazarlık yapılmadan Beşiktaş’a geldim. Babam Beşiktaş’ın iki dönem Asbaşkanlığı’nı yaptı. Allah rahmet eylesin, yattığı yerde rahat etsin. Beşiktaş’ta parasız oynadım ama babamdan belki daha fazlasını aldım. En azından Beşiktaş’a verdiğim hizmetin karşılığını para olarak almadım, babacığımdan aldım.”
Öyle bir sevgisi, saygısı vardı ki Beşiktaş formasına, onu giydiği her anında yakıştı Siyah-Beyaz’a. Yine böyle maçlardan birinde hakemin tartışmalı bir pozisyon sonrasında yanına gidip “Tekme attın mı? ” diye sorması üzerine, “Evet” diye cevap vererek sahayı terk etmek zorunda kalmasının açıklamasını şöyle yapardı Vedat Abi: “Hakeme Beşiktaş formasıyla yalan mı söyleyecektim utanmadan? ”...
41 Yaşına Kadar Futbol Oynadı
1968 ile 1978 yılları arasında yer aldığı Beşiktaş Futbol Takımı’nda 253 maçta oynadı. Tekniğe dayalı futbol kariyeri boyunca hiç sakatlık yaşamadı. Zaman zaman Milli Takım’da da yer aldı. Elbette yüzlerce maçın hepsinin onun için ayrı bir önemi vardı. Ama biri vardı ki, yıllarca unutamadığı gibi, defalarca da rüyalarına girdi: “Trabzonspor’la oynadığımız bir kupa maçıydı. İlk maçı 1-0 kaybetmiştik, turu geçmemiz için burada 2-0 kazanmamız gerekiyor. 1-0 öndeyiz ve penaltı kaçırdım. Sonra Lütfü golü attı ve turu geçtik. Golü atınca Lütfü’nün sevinçten kulağını ısırdım. Maçtan sonra da hastaneye götürdüm.”
Çok iyi bir penaltıcı olan Vedat Okyar, Bursaspor ve Beşiktaş’ta kullandığı 43 penaltıdan 42’sini gole çevirerek, bu konudaki ustalığını gösterdi. Zaten Trabzonspor maçında kaçırdığı penaltıdan sonra, bir daha penaltı kullanmaya tövbe etti.
Kısa fasıllarla Diyarbakırspor ve Karagümrük takımlarında da top koşturduktan sonra 42 yaşında futbolu bırakıp, babasının mesleğini yapmaya başladı. 1980’li yılların sonuna doğru futbol yazarlığına başladı ve yaptığı muhteşem yorumlarla, kendine has üslubuyla spor basınının vazgeçilmez bir parçası oldu.
Yolculuğuna Mutlu Çıktı
Vedat Abi, geçtiğimiz sezon boyunca takımımıza en çok güvenenlerdendi. Ne zamanki yazısında “Ben bu güveni hissettim” diye yazdı, biz de rahat bir nefes aldık. Nitekim futbolcularımız da bunu boşa çıkarmadı, hepimiz gibi Vedat Abi’yi de sevince boğdu. Biz de bir hevesle gitmiştik onun yanına. Hem bu mutluluğu paylaşmak hem de kendisini ziyaret etmek için... Çünkü bir kulağımız, bir gözümüz hep onun üzerindeydi...
O da şöyle anlatmıştı şampiyonluk sevincini; “Tedavi sürecime inanılmaz bir etkisi oldu. Beni moral olarak ayakta tutan en büyük şeylerden biri. Şampiyonluk görüntülerini televizyondan izledim. İlaç gibi geldi. Beşiktaş; Fenerbahçe’yi yenip Türkiye Kupası’nı, Galatasaray’ı yenip Süper Lig’i kazandı. Daha ne olsun. Lig tarihinde kazanılan birçok eğri büğrü şampiyonluk var. Ama ikinci yarıdan itibaren bunu haketti. Çok yakıştı Beşiktaş’a...”
Ardından bu sezonla ilgili umutlarını da sormuştuk kendisine; “Mustafa Denizli’yle işbirliği yapmaya devam ettikçe önümüzdeki sezon Avrupa kupalarından bir tanesini mutlaka alacaklarına inanıyorum. Devre arasında da sıkıntıya girmeyecektir Beşiktaş. Zaten bana göre Beşiktaş’ın kadrosu diğer takımlardan daha iyi. Artık 3-5 ayda bozulacak bir yapıya da sahip değil. Her şey rayına girdi, profeyonelleştiler. Dediğim gibi, Mustafa cin gibidir. Önümüzdeki sezondan da alnının akıyla çıkacaktır.”
İşte öyle bir Beşiktaşlı’ydı o... Taraftarlarımızın “Bugün dost yaralanmış, yine gönlüm hoş değil” pankartıyla gösterdiği vefayı da gözleri dolarak karşılamıştı; “Pankartı görünce çok duygulandım. Zaten oğlum da hemen aradı beni bunu söylemek için. Beşiktaş’ta forma giyen futbolcuların hepsinin bu vefayı anlamaları lazım. Her zaman söylerim; benim en yakın akrabalarım Beşiktaş taraftarlarıdır, öz akrabalarım değil...”
Ayrılırken içimizden de, yazımızın sonunda da “Geçmiş olacak” dedik, olmadı Vedat Abi... Kaybettik seni... Futbolculuğunda babalarımızın, dedelerimizin; ucundan Beşiktaş aşkı dökülen kaleminle bizim, çocuklarımızın kalbine değip geçtin... Gittin ya; yaşadığın sürece senin gibi Beşiktaşlılığın, adamlığın, mütevazılığın öğretisi olmuşlar ve şimdi senin gibi bu dünyadan göçüp gitmişler için inandığımız, gökyüzünde pırıl pırıl ışıldayanlardan oldun... Biz yine geceleri başımıza göğe kaldırıp buradan sana bakacağız... Ama gittin ya; bil ki artık dünya daha çekilmez oldu...
Yakışmıyor ölüm hiç bazılarına... Hele sana... Bugün, biraz daha öldü dünya...
Alıntıdır...
ilginç isimler
14.07.2009 - 12:00Roksen Lülü
(Dun aksam hangı kanalda ızledım bılmıyorum ama, bır dızıde rol alan oyuncuların bırının adıydı)
2 Temmuz 1993
09.07.2009 - 11:26Bir de bu geyik var. Eefendım Sivas Olayları'nı kınayanlar ne diye Başbağlar olaylarını hakkında bir şeyler demiyor...
Aynı şey mi bu?
Birinde, terörist olduğu hemen hemen tüm dünyaca kabul ettiği eli kanli bir sürünün, işlediği yüzlerce kıyımın bir benzerini Başbağlar'da bir kez daha ışleyerek ne biçim bir örgüt (!) olduklarını göstermeleri,
Diğerinde ise... Gerisini yazmayalım istiyorum...
Öyle bir hava yaratılıyor ki, sanki Sivas Olayları'nda canı yananlar, bir araya gelip, planlayarak Başbağlar'ı bastı...
Ayıptır, günahtır...
Elmalarla armutları karıştırmayalım...
ideal erkek
26.06.2009 - 22:32Bakıyorum da bazı er kişiler de ideal erkek konusunda tanım yapmış...
Üstüme iyilik sağlık...
Toplam 936 mesaj bulundu