güldürürken kızartan, kızartırken güldüren karikatürist.. ersin karabulutu her okuduğumda sanki kendisinden değil benden bahsediyor gibi hissediyorum. çoğu zaman da, buna bağlı olarak, tatlı bir suçluluk ve utanma duygusuna kapılıyorum. ama ersini de bu yüzden çok seviyorum.. çok samimi ve sıcak buluyorum yazdıklarını. ve de çocuksu.. çizgileri de çok güçlü.. bir çizimi vardı, hani inşaat işçileri bir gökdelenin en son katında demir iskeleye dizilmiş hallerini kendilerine uyarlamaştı.. inşaat işçileri yerine karikatüristler vardı.. o çizimin hala ne kadar bilgisayar destekli, ne kadar orjinal olduğu konusunda kararsızım mesela.. o kadar çok ayrıntı vardı ki, karikatür demeye bin şahit lazımdı.. biraz geç keşfedilmiş bir yetenek bence..
yeni cine5' in perşembe akşamları yayınlanan ve ünlü simalarla bir grup gencin sınıf ortamında geçen eğlenceli sohbetlerinden oluşan tv programı.. kim düşündüyse kutlamak lazım, çok güzel fikir bence.. öğrenciler biraz yaramaz olmasa daha 'verimli' geçecek dersler ama ööle de güzel... dünkü hocalar; toprak sergen, erdil yaşaroğlu ve şafak karamandı. izlerken buraya da ekliim dedim..
bak bu konuda biraz kararsızım. yaşlılara yer vermek lazım tabi de.. biner binmez gelip gençlerin başında dikilmelerine gıcık oluyorum.. sanki biz düşünemiyoruz o kadarını, verecez işte tamam.. dikilmesen de verecez korkma.. bi de yaşlıların başına dikildiği gençin yer vermediği zamanlar var.. işte asıl bu uyuz eder beni! nasıl rahat ederler hiç anlamam.. biz olsak daha otobüse binmeden dışardan gözleriz yaşlı birileri var mı diye, hazırlarız kendimizi.. bi de genç kızların çoğunun yaşlılara yer verilmesi konusunda kendilerini sorumlu hissetmemeleri deli eder beni.. lafa gelince eşitlik derler ama işlerine gelmeyen durumlarda hiç de eşitlikçi davranmazlar (abarttım mı yaa..)
benmerkezcilik manasına gelen ecnebi sözcük.. aslında herkes egosantriktir biraz.. çocuklar, kendilerinin bir yer işgal ettiğini keşfettikten sonra diğer canlı ve cansızların varlığından haberdar olurlar. ve bu durum toplumun, insana haddini bildirme sürecine kadar devam eder.. bazı insanlar çocukluklarından kalma, dünyanın kendi eksenlerinde döndüğü yanılsamasını ölünceye kadar üzerlerinden atamazlar. genellikle erkek nesli için bu durum daha fazla geçerlidir.. yamuluyorsam düzeltin..!
uzun zamandır dinlemem gereken ama geç keşfettiğim için kendime kızmama sebep olan herifler... rock müziğe başlamak için daha iyisi olamazdı.. özellikle load, re-load ve garage inc. eski metallica' cılar bunları pek tutmazlar nedense.. benim için tam tersi geçerli.. bunları dinledikten sonra diğerlerini dinledim ve kesinlikle bu üçü muhteşem.. ustalık dönemi ürünleri diyebilirim. son albümleri tam bir fiyasko ama.. o da eski hayranlarının gönlünü almak için oldu herhalde.. keşke bildikleri gibi devam etselerdi. yine de gönlümün birincileridir kendileri..
al işte, bir ikiyüzlülük konusu daha size.. herkes az veya çok önemser ama kimse itiraf edemez kolay kolay.. hayır o değil, gerçekten önemsemeyen insanlar da vardır mutlaka ve onlar ikiyüzlülerin yanında inandırıcılıklarını yitiriyorlar.. önemliyse söyleyin gitsin.. ne uğraştırıyosunuz adamı! !
yav kardeşim, tamam iyi bişeyler yapıyosun anladık da, yaptığın iyilikleri program boyunca yüz kere tekrarlamanın, ' sana da iyiliğine de..' dedirtecek kadar insanları ezmenin ne anlamı var! ! yap iyiliğini çek git! ben çok masum bir çaba olarak göremiyorum yapılanları.. insanları aşağılamak, onurlarını kırmak için bundan daha güzel bir fırsat bukunamazdı herhalde.. utanıyorum izlediğimde yaa! !
bizim toplumda eşine benzerine rastlanmamış siyasi bir riyakarlığın konusu olan ideoloji.. lafa gelince herkesin yılmaz savunucusu kesildiği ama uygulamada kimsenin (özel ve tüzel) işine gelmeyen, çağdaş idare şekli.. burjuvazi, bir gün proletaryanın da aynı haklara sahip olmak isteyeceğini öngörseydi yine kabul eder miydi acaba?
bireylerin evlerinden dışarı adım attıklarından itibaren, toplumsal anlamda paylaşılan her yer ve mekan.. aslında sadece bu değil.. kamusal alan yalnız uzamsal bir mekanı kapsamaz. mesela gazeteler, televizyon kanalları, internet,.. vb. gibi toplumun ortaklaşa kulandığı her türlü iletişim aracı da kamusal alana dahildir (iletişim derken, zaten onu da kastetmiş oluyoruz aslında) .. yani birilerinin anladığı gibi sadece resmi devlet daireleri değildir kamusal alan.. bilmiyorum haksız mıyım!
asıl mesleği psikiyatri olan ve romanlarında bireyin psikolojik süreçlerinin yaşamına nasıl yön verdiği gibi temaları toplumsalcı bir bakış açısıyla sunan üretken bir yazar.. 'kuş bakışı' na kadar olan bütün kitaplarını okudum.. özellikle 'devrimciler' ve 'kişilikler' romanları etkileyiciydi.. 'devrimciler' de bir bölümü sırf polislerin yaptığı işkence olayını anlatıyordu.. tüylerim diken diken olmuştu.. o romanda beni etkileyen bir şey daha vardı, o da devrimciler tarafından işkence sırasında itiraflarda bulunanlara takınılan düşmanca tavrın aslında ne kadar anlamsız olduğunu anladım.. o kadar gerçekçi anlatılmıştı ki olay, kendimi orda işkence görenin ta kendisi gibi hissetmiştim ve başıma o kadar eziyet gelseydi bülbül gibi şakıyabileceğimi yaşayarak öğrenmiş gibi olmuştum.. kaan arslanoğlu hakkında fethi naci, son yılların en etkileyici yazarlarından biri diye bahsediyordu.. sanırım katılıyorum..
aman tanrım! opeth' i dinlemeyen insanlar var! ! ! ben ekleyecektim terimi ama geç kalmışım.. arkadaşlar, sesimi duyoyorsanız kulak verin! müzik dinlemekten zevk alıyorsanız (müzik ama, söz değil) opeth' i mutlaka, en azından bir kere dinleyin.. önce 'damnation' ile başlayın, sonra yavaş yavaş 'deliverance' e geçin, daha sonra 'blackwater park' a kulak verin.. diğerlerini zaten kendiniz arayacak ve bulacaksınız (yeni albümleri de yakın zamanda çıktı) ...opeth söz konusu olunca ben, bir anda kendimi kaybediyorum ve 'opeth' i beğenmeyen müzikten anlamıyordur' gibi iddialı sözler sarfedebiliyorum.. ve şu an kendimi kaybetmiş durumdayım... birilerine müzik konusunda bir öneride bulunmak genelde iyi sonuç vermez aslında. çünkü herkes önce kendisi keşfetmek ister. ve keşfedilen sanatçılarla ööle bir bütünleşir ki.. sanki ortaya çıkarılan eserde kendisinin de payı varmış gibi hisseder.. başkasının keşfettiği ve önerdiği müzik ise maça 1-0 yenik başlıyor demektir.. umarım bu kez ööle olmaz; bulun, dinleyin ve başkasının önerdiğini unutun.. kendinizi müziğin büyülü çağrışımlarına bırakın..
ooff, çok arebeskçi bi toplumuz ya.. kötüye bişey olmazmışmış! bi de şu terane vardır: 'hep iyilik yaptım, kötülük buldum'. herkes aynı şeyi söölüyo! bi sor hele yaptığın iyiliklerin karşında ki tarafından bi anlamı var mı.. yapılan iyiliğe insanın ihtiyacı olmayabilir.. kötüye bişey olmaz diyolar ama kötü de göreceli bi kavram.. olur olur, kötüye de 'bişey' olur iyiye de.. hayatta hiç bir şeyin garantisi yok.. merak etmeyin..
daha çok, ne kadar iyi bir insan olduğunu anlatmak için başkalarının üzerinden politika yapma aracı deyim.. kendisinin ne kadar kötü olduğunu anlatmak için kullanıldığına rastlanmamıştır.. kendimden biliyorum..
tam benim gibi balık burcu hayalperestlere göre bir dizi.. masal gibi bir atmosferi var.. operaları andırıyor..eskiden trt de, masalların film versiyonları yayınlanırdı.. oradaki masal atmosferini hisediyorum izlerken.. beni rahatlatıyor..komedi de değil, dram da..öyle ağır bir öyküsü de yok.. rahat rahat otur izle yanii.. öyle bi dizi..
evet, bence de biraz amerikan tarzı hayatların çarpıklıkları empoze edilmeye çalışılıyor..ama hangi amerikan yapımında yok ki bu tür gizli amaçlar..diziyi o gözle izlemezseniz mükemmel seneryoyla ve oyunculuklarla karşılaşacaksınız.. kabul edelim ki amerikalı oyuncular oyunculuk konusunda bizimkilerden fersah fersah ilerde...bu diziyi izlemek, bir tiyatro eseri izlemek kadar keyifli bence...seneryosunda da çok ince bir mizah-dram ayarı var.. ayrıca kurgu bakımından da üst düzey bir ustalık sözkonusu bence... ben eğleniyorum izlerken...
Ersin Karabulut
05.04.2006 - 12:08güldürürken kızartan, kızartırken güldüren karikatürist.. ersin karabulutu her okuduğumda sanki kendisinden değil benden bahsediyor gibi hissediyorum. çoğu zaman da, buna bağlı olarak, tatlı bir suçluluk ve utanma duygusuna kapılıyorum. ama ersini de bu yüzden çok seviyorum.. çok samimi ve sıcak buluyorum yazdıklarını. ve de çocuksu.. çizgileri de çok güçlü.. bir çizimi vardı, hani inşaat işçileri bir gökdelenin en son katında demir iskeleye dizilmiş hallerini kendilerine uyarlamaştı.. inşaat işçileri yerine karikatüristler vardı.. o çizimin hala ne kadar bilgisayar destekli, ne kadar orjinal olduğu konusunda kararsızım mesela.. o kadar çok ayrıntı vardı ki, karikatür demeye bin şahit lazımdı.. biraz geç keşfedilmiş bir yetenek bence..
uçuk öğretim fakültesi
24.03.2006 - 11:22yeni cine5' in perşembe akşamları yayınlanan ve ünlü simalarla bir grup gencin sınıf ortamında geçen eğlenceli sohbetlerinden oluşan tv programı.. kim düşündüyse kutlamak lazım, çok güzel fikir bence.. öğrenciler biraz yaramaz olmasa daha 'verimli' geçecek dersler ama ööle de güzel... dünkü hocalar; toprak sergen, erdil yaşaroğlu ve şafak karamandı. izlerken buraya da ekliim dedim..
otobüste yaşlılara yer vermek
23.03.2006 - 12:30bak bu konuda biraz kararsızım. yaşlılara yer vermek lazım tabi de.. biner binmez gelip gençlerin başında dikilmelerine gıcık oluyorum.. sanki biz düşünemiyoruz o kadarını, verecez işte tamam.. dikilmesen de verecez korkma.. bi de yaşlıların başına dikildiği gençin yer vermediği zamanlar var.. işte asıl bu uyuz eder beni! nasıl rahat ederler hiç anlamam.. biz olsak daha otobüse binmeden dışardan gözleriz yaşlı birileri var mı diye, hazırlarız kendimizi.. bi de genç kızların çoğunun yaşlılara yer verilmesi konusunda kendilerini sorumlu hissetmemeleri deli eder beni.. lafa gelince eşitlik derler ama işlerine gelmeyen durumlarda hiç de eşitlikçi davranmazlar (abarttım mı yaa..)
egosantrizm
22.03.2006 - 16:46benmerkezcilik manasına gelen ecnebi sözcük.. aslında herkes egosantriktir biraz.. çocuklar, kendilerinin bir yer işgal ettiğini keşfettikten sonra diğer canlı ve cansızların varlığından haberdar olurlar. ve bu durum toplumun, insana haddini bildirme sürecine kadar devam eder.. bazı insanlar çocukluklarından kalma, dünyanın kendi eksenlerinde döndüğü yanılsamasını ölünceye kadar üzerlerinden atamazlar. genellikle erkek nesli için bu durum daha fazla geçerlidir.. yamuluyorsam düzeltin..!
metallica
22.03.2006 - 15:33uzun zamandır dinlemem gereken ama geç keşfettiğim için kendime kızmama sebep olan herifler... rock müziğe başlamak için daha iyisi olamazdı.. özellikle load, re-load ve garage inc. eski metallica' cılar bunları pek tutmazlar nedense.. benim için tam tersi geçerli.. bunları dinledikten sonra diğerlerini dinledim ve kesinlikle bu üçü muhteşem.. ustalık dönemi ürünleri diyebilirim. son albümleri tam bir fiyasko ama.. o da eski hayranlarının gönlünü almak için oldu herhalde.. keşke bildikleri gibi devam etselerdi. yine de gönlümün birincileridir kendileri..
dış görünüş
19.03.2006 - 04:53al işte, bir ikiyüzlülük konusu daha size.. herkes az veya çok önemser ama kimse itiraf edemez kolay kolay.. hayır o değil, gerçekten önemsemeyen insanlar da vardır mutlaka ve onlar ikiyüzlülerin yanında inandırıcılıklarını yitiriyorlar.. önemliyse söyleyin gitsin.. ne uğraştırıyosunuz adamı! !
deniz feneri
19.03.2006 - 04:43yav kardeşim, tamam iyi bişeyler yapıyosun anladık da, yaptığın iyilikleri program boyunca yüz kere tekrarlamanın, ' sana da iyiliğine de..' dedirtecek kadar insanları ezmenin ne anlamı var! ! yap iyiliğini çek git! ben çok masum bir çaba olarak göremiyorum yapılanları.. insanları aşağılamak, onurlarını kırmak için bundan daha güzel bir fırsat bukunamazdı herhalde.. utanıyorum izlediğimde yaa! !
deizm
19.03.2006 - 04:34sanırım diğerlerine göre daha mantıklı..
demokrasi
19.03.2006 - 04:30bizim toplumda eşine benzerine rastlanmamış siyasi bir riyakarlığın konusu olan ideoloji.. lafa gelince herkesin yılmaz savunucusu kesildiği ama uygulamada kimsenin (özel ve tüzel) işine gelmeyen, çağdaş idare şekli.. burjuvazi, bir gün proletaryanın da aynı haklara sahip olmak isteyeceğini öngörseydi yine kabul eder miydi acaba?
favori filmlerim
19.03.2006 - 04:17bi de dövüş kulübü..
favori filmlerim
19.03.2006 - 04:14hımm.. sıralama yapmiim de, aklıma gelenleri ööle yaziim..
akıl oyunları, cesur yürek, diğerleri, 21 gram, soğuk dağ, halka1, schindlerin listesi, titanik, muhsin bey, yol, duvara karşı,... uzatmiim...
kamusal alan
19.03.2006 - 04:03bireylerin evlerinden dışarı adım attıklarından itibaren, toplumsal anlamda paylaşılan her yer ve mekan.. aslında sadece bu değil.. kamusal alan yalnız uzamsal bir mekanı kapsamaz. mesela gazeteler, televizyon kanalları, internet,.. vb. gibi toplumun ortaklaşa kulandığı her türlü iletişim aracı da kamusal alana dahildir (iletişim derken, zaten onu da kastetmiş oluyoruz aslında) .. yani birilerinin anladığı gibi sadece resmi devlet daireleri değildir kamusal alan.. bilmiyorum haksız mıyım!
kaan arslanoğlu
19.03.2006 - 03:49asıl mesleği psikiyatri olan ve romanlarında bireyin psikolojik süreçlerinin yaşamına nasıl yön verdiği gibi temaları toplumsalcı bir bakış açısıyla sunan üretken bir yazar.. 'kuş bakışı' na kadar olan bütün kitaplarını okudum.. özellikle 'devrimciler' ve 'kişilikler' romanları etkileyiciydi.. 'devrimciler' de bir bölümü sırf polislerin yaptığı işkence olayını anlatıyordu.. tüylerim diken diken olmuştu.. o romanda beni etkileyen bir şey daha vardı, o da devrimciler tarafından işkence sırasında itiraflarda bulunanlara takınılan düşmanca tavrın aslında ne kadar anlamsız olduğunu anladım.. o kadar gerçekçi anlatılmıştı ki olay, kendimi orda işkence görenin ta kendisi gibi hissetmiştim ve başıma o kadar eziyet gelseydi bülbül gibi şakıyabileceğimi yaşayarak öğrenmiş gibi olmuştum.. kaan arslanoğlu hakkında fethi naci, son yılların en etkileyici yazarlarından biri diye bahsediyordu.. sanırım katılıyorum..
opeth
19.03.2006 - 03:26aman tanrım! opeth' i dinlemeyen insanlar var! ! ! ben ekleyecektim terimi ama geç kalmışım.. arkadaşlar, sesimi duyoyorsanız kulak verin! müzik dinlemekten zevk alıyorsanız (müzik ama, söz değil) opeth' i mutlaka, en azından bir kere dinleyin.. önce 'damnation' ile başlayın, sonra yavaş yavaş 'deliverance' e geçin, daha sonra 'blackwater park' a kulak verin.. diğerlerini zaten kendiniz arayacak ve bulacaksınız (yeni albümleri de yakın zamanda çıktı) ...opeth söz konusu olunca ben, bir anda kendimi kaybediyorum ve 'opeth' i beğenmeyen müzikten anlamıyordur' gibi iddialı sözler sarfedebiliyorum.. ve şu an kendimi kaybetmiş durumdayım... birilerine müzik konusunda bir öneride bulunmak genelde iyi sonuç vermez aslında. çünkü herkes önce kendisi keşfetmek ister. ve keşfedilen sanatçılarla ööle bir bütünleşir ki.. sanki ortaya çıkarılan eserde kendisinin de payı varmış gibi hisseder.. başkasının keşfettiği ve önerdiği müzik ise maça 1-0 yenik başlıyor demektir.. umarım bu kez ööle olmaz; bulun, dinleyin ve başkasının önerdiğini unutun.. kendinizi müziğin büyülü çağrışımlarına bırakın..
ölü
08.03.2006 - 14:47ölmüş kişi.. ölü ölmüş derler ya, işte öle bişey..
Gayrı meşru çocuk
04.03.2006 - 14:53bknz. hejar.. biraz altta..
kötülere bir şey olmaz
04.03.2006 - 14:48ooff, çok arebeskçi bi toplumuz ya.. kötüye bişey olmazmışmış! bi de şu terane vardır: 'hep iyilik yaptım, kötülük buldum'. herkes aynı şeyi söölüyo! bi sor hele yaptığın iyiliklerin karşında ki tarafından bi anlamı var mı.. yapılan iyiliğe insanın ihtiyacı olmayabilir.. kötüye bişey olmaz diyolar ama kötü de göreceli bi kavram.. olur olur, kötüye de 'bişey' olur iyiye de.. hayatta hiç bir şeyin garantisi yok.. merak etmeyin..
cemil ipekçi
04.03.2006 - 14:40severim kendisini.. kültürlü insandır.. peki, ismail cem' in kardeşi olduğu dooru mu?
herkesi kendi gibi bilmek
25.02.2006 - 13:35daha çok, ne kadar iyi bir insan olduğunu anlatmak için başkalarının üzerinden politika yapma aracı deyim.. kendisinin ne kadar kötü olduğunu anlatmak için kullanıldığına rastlanmamıştır.. kendimden biliyorum..
helin avşar
25.02.2006 - 13:30yok yok.. kızıdır kızı..!
Aliye
01.02.2006 - 19:00allahım, noolur bitsin artık.. izlemediğim halde geriyor beni ya.. fragmanları yeter..sürekli acı çeken insanları izlemenin neresi çekici geliyor ya..
Gilmore Girls
01.02.2006 - 18:56tam benim gibi balık burcu hayalperestlere göre bir dizi.. masal gibi bir atmosferi var.. operaları andırıyor..eskiden trt de, masalların film versiyonları yayınlanırdı.. oradaki masal atmosferini hisediyorum izlerken.. beni rahatlatıyor..komedi de değil, dram da..öyle ağır bir öyküsü de yok.. rahat rahat otur izle yanii.. öyle bi dizi..
Everybody Loves Raymond
01.02.2006 - 18:48çok çok eğlenceli.. gülmekten yarıldığım bölümleri vardı.. ama ne yazık ki dizi yakında bitecek.. onun kadar komik bir dizi olur mu acaba ilerde...
Desperate Housewives
01.02.2006 - 18:45evet, bence de biraz amerikan tarzı hayatların çarpıklıkları empoze edilmeye çalışılıyor..ama hangi amerikan yapımında yok ki bu tür gizli amaçlar..diziyi o gözle izlemezseniz mükemmel seneryoyla ve oyunculuklarla karşılaşacaksınız.. kabul edelim ki amerikalı oyuncular oyunculuk konusunda bizimkilerden fersah fersah ilerde...bu diziyi izlemek, bir tiyatro eseri izlemek kadar keyifli bence...seneryosunda da çok ince bir mizah-dram ayarı var.. ayrıca kurgu bakımından da üst düzey bir ustalık sözkonusu bence... ben eğleniyorum izlerken...
Toplam 183 mesaj bulundu