Hoş geldin! Kesilmiş bir kol gibi omuz başımızdaydı boşluğun... Hoş geldin! Ayrılık uzun sürdü. Özledik. Gözledik... Hoş geldin! Biz bıraktığın gibiyiz. Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta, dostu düşmandan ayırmakta... Hoş geldin. Yerin hazır. Hoş geldin. Dinleyip diyecek çok. Fakat uzun söze vaktimiz yok. YÜRÜYELİM.....
Erişilmez hayâlin belirir ufuklarda Seni arar gözlerim sonsuz uzaklarda Hüzünlü bir şarkının güftesi dudaklarda Seni anar sözlerim beklerim duraklarda
Günleri günlerime birer birer eklerim Her köşe başında ben yalnız seni beklerim Yol almıyor bu sevdâm, kırıldı küreklerim Tükeniyor umudum, bitiyor yedeklerim
Unutmak mümkün değil senle geçen günleri Mâziye eğil de bak, yâd et biten dünleri Gönlüm sensiz yaşıyor en hazin sürgünleri Karabasanlar sarıp sarmalar bügünleri
Tozlu raflarda bu aşk kalmasın bir başına Sevdâmı da katık et pişirdiğin aşına Bir son ver artık akan gözlerimin yaşına Yontalım aşkımızı her bir dağın taşına
Bir gün gelecek bu şehirden En uzak mesafelere kaçacaksın. Yeni bir yerde Yeni bir hayata başlayacaksın.
Oysa her yeni yenilik eskiyince, Eskiyi daha bir özlemli kılar. Okuduğun her mısrada Biraz senden, biraz benden,biraz öfkenden Ama en çok; susuzluğu dinmeyen, Yangınları sönmeyen yalnızlığında, Haksızlığını bulacaksın …
Yüreğinin meraklı acaba adımlarıyla Kaçtığın yerlere liman sislerinde yaklaşacak, Tek başına söylediğin derin sevgi şarkılarının Çiğ düşmüş kırağılarının, Sabah ayazlarında ıslanacaksın…
Kalabalıklara atacaksın kendini, Her yanın unutmaya çalıştığın ben dolarken, Ben zannettiğin bir adamın Omuzlarına dokunacaksın.
Dönsen bile, seni seveni bulsan bile: Gözyaşlarına, Alacalı gölgeler düşmüş omuzlarda Yer bulamayacaksın.
Acımasız sandığın adamın Sönmüş küllerinden Yeniden doğan başka adam bulacaksın
Memnunum diyemem yaşadığıma, Bana bir şey söylemiyor Bu deniz parçası, bu taka.
Gün bitti, yollara düştü kahır Ötme vapur, gelemem Dört duvara sarılmışım.
Sarmadı gitti beni Bu yandan çarklı dünya; İki yakam bir araya gelmiyor Ivırı zıvırı caba.
Parmak parmak çürüdü Bir karış ömrüm, Yalan şeyleri özlemişim, nâfile Nâfile şiir yazmış, kahırla yıkanmışım, Gülmüşüm söylemişim, boşvermişim her şeye, Senin için yaşamışım insanoğlu, nâfile!
Her zaman kendime dar geliyorum Ne zaman derinlerime dönsem Yeni bir sayfa açılıyor önüme Ne zaman yeni bir şeyleri özlesem Neden bilmem Kaskatı bir karanlık yerleşiyor içime
Ben kimim yaramaz bir çocuk Sessizliğiyle kendine gizlenen Bugün bile simyacılar iyi kötü Bir şeyler bulup çıkarmak isterken Ben kimim zamanın kıyısında direnen
Uçaklar uzaklara kanat vururken Ben kimim kırılıp kalmış Eski bir tekne gibi Ben kimim çocuk düşlerinden Anlaşılmaz ülkülere uzanmış
Ben kimim bilemiyorum Açlığıyla olmadık sevgilerin Bir küçücük bakışta oyalanan Ben kimim olur olmaz zamanlarda Kendine ve her şeye ağlayan
bıraktığın denizin maviliğinde umut tarlalarının yeişilnde aradık seni getirdiklerin ektiklerinle koyun koyuna oradaydın aslında ama göremedik seni denize sorduk o gitti dedi umman aldı onu bizden gönül deryamızda bekler olduk duysan tanımadan bulursun inan sesimizden
İçki masalarında bir başına mısın Kendinleysen yetmelisin kendine Çoğaltıp yanlızlığını konuş bir çok kendinle Kaldır içki bardağını kendi şerefine Ağlaşarak gülüşerek tartışarak kendinle Senin senden başka kimin var ki bulasın...
gazoz ağacım... hep birşey ısmarlayıp karşılık beklemeyen daima üstü kalsın diyip hiç bir zaman borçlu çıkmayan zat-ı muhterem... az umut teselli ısmarlamadın bana bea.. teşekkür borcumu sonra ödeyeceğim söz.. tek kötü özelliğin fazla değer verme be..(bana bile) seni yeniden yeşil sahalarda görmek dileğiyle... bizi unutma :)
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen Kum taneleri var ya onlardan birindeyim Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
kayıp zaman aralığında kaldım kaybolan zamansa ben neden bulunamadım? hangi koltuk arasına sıkıştırdılar? konusu bilmem hangi göçebe hayatı anlatan kitaba ayraç ettiler.. masallara yakışan bir evin çatı katı eşyaları kadar değer görmedi varlığım. kaybolan zamansa neden kayıp eşyalar da adım? kim kaybetmiş? kimin nesiymiş? ne hüvviyeti merak edildi bedenimin, ne de ruhumdaki çizikler. hükümsüzdür ilanına bile gerek kalmadı kaybolmuşluğumda. kimin nesidir sorusu fazla görüldü meraklı camiada. en çok da merak etmeyene anlatılmaz kim olduğum, hangi miladi takvimde kaldığı adımın....
Karlı bir kış günüymüş... Yağan kardan üşümüş küçük kırlangıç, yalnız bir adamın penceresinin dışına gelip gagasıyla camı tıkırdatmış, adeta adamın onun içeri girmesine müsade etmesini istemiş.
Yalnız adam bu isteği görmüş, 'olmaz alamam, git başımdan' der gibi kuşu kovalamış, sonra da kendi kendine söylenmiş; 'Hıh, camı tıkırdatmakla kendisini içeri alacağımı mı sanıyor acaba..? '
Gecenin ilerleyen saatlerinde canı sıkılmış, rüzgar ve soğuk arttıkça yalnız adamı daha başka düşünceler sarmış, kırlangıcın arkadaşlığını geri tepmekten biraz pişmanlık duymuş...
'Keşke kuşu içeri alsaydım. Ona biraz yiyecek verirdim. Minik kuş oradan oraya uçar, neşeli sesler çıkartır, cıvıldar, yalnızlığımı paylaşırdı. ' demiş.
Ertesi sabah ilk iş pencereyi açıp, etrafına bakınmış adam, belki kırlangıç oralarda bir yerlerde olabilir diye düşünmüş. Ama görememiş zavallı kırlangıcı...
Uzun kış geçmiş, yine yaz gelmiş... Etrafta kırlangıçlar, cıvıldıyarak uçmaya başlayınca; yalnız adam, heyecanla camını sonuna kadar açıp kuşu beklemiş... Ama hiç gelen olmamış.
Onun hevesle havada uçan kuşlara baktığını gören komşusu hikayeyi öğrenince hafif buruk bir sesle: 'Sevgili komşum, anlaşılan sen kırlangıçların sadece 6 aylık bir ömürleri oduğunu bilmiyordun? ' demiş. Bunu işiten yalnız adam çok üzülmüş ama üzülmek için de artık geç kaldığını anlamış...
***
Dikkatli olun... Farkında olun... Kendinize bir sorun... Acaba, siz kaç kırlangıç kovaladınız?
Hiç geri çevirmediniz mi bugüne kadar size sunulan bir dostluğu?
Hayatta bazı fırsatlar vardır ki, sadece birkez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp giderler. Ve asla geri gelmezler....
bir çıkmaz mıdır hep hayat? düşünmek için geceler yetmez insana bazen en yükseklerde buluruz kendimizi hayaller,umutlar,çırpınışlar sarar benliğimizi ve nedensiz mutlu oluruz içimizde anlatamadığımız ne çok şey vardır kel ...
24.01.2008 - 19:07
Hoş geldin!
Kesilmiş bir kol gibi
omuz başımızdaydı boşluğun...
Hoş geldin!
Ayrılık uzun sürdü.
Özledik.
Gözledik...
Hoş geldin!
Biz
bıraktığın gibiyiz.
Ustalaştık biraz daha
taşı kırmakta,
dostu düşmandan ayırmakta...
Hoş geldin.
Yerin hazır.
Hoş geldin.
Dinleyip diyecek çok.
Fakat uzun söze vaktimiz yok.
YÜRÜYELİM.....
23.01.2008 - 13:41
rişilmez Hayâlin
Erişilmez hayâlin belirir ufuklarda
Seni arar gözlerim sonsuz uzaklarda
Hüzünlü bir şarkının güftesi dudaklarda
Seni anar sözlerim beklerim duraklarda
Günleri günlerime birer birer eklerim
Her köşe başında ben yalnız seni beklerim
Yol almıyor bu sevdâm, kırıldı küreklerim
Tükeniyor umudum, bitiyor yedeklerim
Unutmak mümkün değil senle geçen günleri
Mâziye eğil de bak, yâd et biten dünleri
Gönlüm sensiz yaşıyor en hazin sürgünleri
Karabasanlar sarıp sarmalar bügünleri
Sensizliğin ayazı vurmuş buruk yüzüme
Geceler kapkaranlık uyku girmez gözüme
Ayrılık zehri dolmuş sensiz kalan özüme
Adın pelesenk olmuş hasret kokan sözüme
Tozlu raflarda bu aşk kalmasın bir başına
Sevdâmı da katık et pişirdiğin aşına
Bir son ver artık akan gözlerimin yaşına
Yontalım aşkımızı her bir dağın taşına
23.01.2008 - 13:38
Bir Gün Gelecek
Bir gün gelecek bu şehirden
En uzak mesafelere kaçacaksın.
Yeni bir yerde
Yeni bir hayata başlayacaksın.
Oysa her yeni yenilik eskiyince,
Eskiyi daha bir özlemli kılar.
Okuduğun her mısrada
Biraz senden, biraz benden,biraz öfkenden
Ama en çok; susuzluğu dinmeyen,
Yangınları sönmeyen yalnızlığında,
Haksızlığını bulacaksın …
Yüreğinin meraklı acaba adımlarıyla
Kaçtığın yerlere liman sislerinde yaklaşacak,
Tek başına söylediğin derin sevgi şarkılarının
Çiğ düşmüş kırağılarının,
Sabah ayazlarında ıslanacaksın…
Kalabalıklara atacaksın kendini,
Her yanın unutmaya çalıştığın ben dolarken,
Ben zannettiğin bir adamın
Omuzlarına dokunacaksın.
Dönsen bile, seni seveni bulsan bile:
Gözyaşlarına,
Alacalı gölgeler düşmüş omuzlarda
Yer bulamayacaksın.
Acımasız sandığın adamın
Sönmüş küllerinden
Yeniden doğan başka adam bulacaksın
22.01.2008 - 03:13
BİR GÜN
Bir gün seni bırakırım ya
tütünü bırakmak gibi bir şey olur bu
Evet, gün geliyor, bıkıyorum senden,
ama İstanbul'dan bıkmak gibi bir şey olur bu
yalnızlık bize yakışmıyor tabii...sende bizi yalnız bırakma bea..
imza:nescafe üçü birarada basın sözcüsü vacip...
21.01.2008 - 21:26
Çocukluğumu özlüyorum.
Yara bere içindeki dizlerimi...
Pamuk helvaya yapışmış suratımı...
Elma şekerine bulanmış ağzımı...
Yaramazlık yaptığımda annem göremesin diye saklandığım kapı ağzını...
Oysa....
Çoktan sobeledi beni hayat! ! !
20.01.2008 - 23:14
Memnunum diyemem yaşadığıma,
Bana bir şey söylemiyor
Bu deniz parçası, bu taka.
Gün bitti, yollara düştü kahır
Ötme vapur, gelemem
Dört duvara sarılmışım.
Sarmadı gitti beni
Bu yandan çarklı dünya;
İki yakam bir araya gelmiyor
Ivırı zıvırı caba.
Parmak parmak çürüdü
Bir karış ömrüm,
Yalan şeyleri özlemişim, nâfile
Nâfile şiir yazmış, kahırla yıkanmışım,
Gülmüşüm söylemişim, boşvermişim her şeye,
Senin için yaşamışım insanoğlu, nâfile!
Cahit IRGAT
20.01.2008 - 12:28
Her zaman kendime dar geliyorum
Ne zaman derinlerime dönsem
Yeni bir sayfa açılıyor önüme
Ne zaman yeni bir şeyleri özlesem
Neden bilmem
Kaskatı bir karanlık yerleşiyor içime
20.01.2008 - 12:28
Ben kimim yaramaz bir çocuk
Sessizliğiyle kendine gizlenen
Bugün bile simyacılar iyi kötü
Bir şeyler bulup çıkarmak isterken
Ben kimim zamanın kıyısında direnen
Uçaklar uzaklara kanat vururken
Ben kimim kırılıp kalmış
Eski bir tekne gibi
Ben kimim çocuk düşlerinden
Anlaşılmaz ülkülere uzanmış
Ben kimim bilemiyorum
Açlığıyla olmadık sevgilerin
Bir küçücük bakışta oyalanan
Ben kimim olur olmaz zamanlarda
Kendine ve her şeye ağlayan
Afşar TİMUÇİN
19.01.2008 - 21:53
YOK DÜNYADA EŞİN,
SEN ÖLÜYÜ BİLE O GÜZEL YÜREĞİNLE DİRİLTİRSİN,
BENDE YERİN AYRI BİLİRSİN,
YARADANIMIN MELEKLERİNDENSİN,,,
O GÜZEL YÜREĞİNE SELAM OLSUN
MUTLULUK HAYATINDA DAİM OLSUN.....
10.01.2008 - 21:42
bıraktığın denizin maviliğinde
umut tarlalarının yeişilnde aradık seni
getirdiklerin ektiklerinle koyun koyuna
oradaydın aslında ama göremedik
seni denize sorduk
o gitti dedi
umman aldı onu bizden
gönül deryamızda bekler olduk
duysan tanımadan bulursun inan
sesimizden
uzaklar
28.12.2007 - 12:01
İçki masalarında bir başına mısın
Kendinleysen yetmelisin kendine
Çoğaltıp yanlızlığını konuş bir çok kendinle
Kaldır içki bardağını kendi şerefine
Ağlaşarak gülüşerek tartışarak kendinle
Senin senden başka kimin var ki bulasın...
28.12.2007 - 00:54
Bu gece gene.
Bulutlar alçaktan uçarken.
Sokaklarda dolaşacağım.
Sen elleri cebinde gezen.
Islıkla çaldığın şarkıların.
Bu akşam en güzelini söyle...
Orhan Veli
28.12.2007 - 00:53
Robenson, akıllı Robenson’um
Ne imreniyorum sana bilsen!
Göstersen adana giden yolu,
Başımı dinlemek istiyorum.
Ben gemi olurum sen kaptan ol,
Yelken açarız bir sabah vakti
Güneşte gölgemiz olur deniz
Yolculuk! Derken adamızdayız.
İsterdim tercümanım olasın,
Tanıtasın beni balıklara
Vahşi kuşlara ve çiçeklere,
Bizdendir diyesin benim için.
Ağaca çıkmasını bilirim,
Tanırım meyvanın olmuşunu,
Taş kırmak da gelir elimizden,
Ateş yakmak da, aş pişirmek de.
Robenson, halden bilir Robenson
Adan hala batmadıysa eğer,
Alıp götürsen beni oraya,
Deniz yolu kapanmadan evvel!
C.Sıtkı Tarancı
06.12.2007 - 02:51
gazoz ağacım...
hep birşey ısmarlayıp karşılık beklemeyen daima üstü kalsın diyip hiç bir zaman borçlu çıkmayan zat-ı muhterem...
az umut teselli ısmarlamadın bana bea..
teşekkür borcumu sonra ödeyeceğim söz..
tek kötü özelliğin fazla değer verme be..(bana bile)
seni yeniden yeşil sahalarda görmek dileğiyle...
bizi unutma :)
02.12.2007 - 19:02
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
22.11.2007 - 14:42
kayıp zaman aralığında kaldım
kaybolan zamansa ben neden bulunamadım?
hangi koltuk arasına sıkıştırdılar?
konusu bilmem hangi göçebe hayatı anlatan kitaba ayraç ettiler..
masallara yakışan bir evin çatı katı eşyaları kadar değer görmedi varlığım.
kaybolan zamansa neden kayıp eşyalar da adım?
kim kaybetmiş?
kimin nesiymiş?
ne hüvviyeti merak edildi bedenimin,
ne de ruhumdaki çizikler.
hükümsüzdür ilanına bile gerek kalmadı kaybolmuşluğumda.
kimin nesidir sorusu fazla görüldü meraklı camiada.
en çok da merak etmeyene anlatılmaz
kim olduğum,
hangi miladi takvimde kaldığı adımın....
14.11.2007 - 10:33
Hayın tuzaklarda kan uykularda
Vurulduk ey halkım unutma bizi!
İşkenceler için tahta çarmıha
Gerildik ey halkım unutma bizi!
Zulüm sığmaz iken köye şehire
Bize mezar oldu kan Kızıldere
Yavuklu yerine çıplak mavzere
Sarıldık ey halkım unutma bizi! ...
08.11.2007 - 16:33
Karlı bir kış günüymüş...
Yağan kardan üşümüş küçük kırlangıç,
yalnız bir adamın penceresinin dışına gelip
gagasıyla camı tıkırdatmış, adeta adamın onun
içeri girmesine müsade etmesini istemiş.
Yalnız adam bu isteği görmüş, 'olmaz alamam,
git başımdan' der gibi kuşu kovalamış, sonra da
kendi kendine söylenmiş; 'Hıh, camı tıkırdatmakla
kendisini içeri alacağımı mı sanıyor acaba..? '
Gecenin ilerleyen saatlerinde canı sıkılmış,
rüzgar ve soğuk arttıkça yalnız adamı
daha başka düşünceler sarmış,
kırlangıcın arkadaşlığını
geri tepmekten biraz pişmanlık duymuş...
'Keşke kuşu içeri alsaydım.
Ona biraz yiyecek verirdim. Minik kuş
oradan oraya uçar, neşeli sesler çıkartır,
cıvıldar, yalnızlığımı paylaşırdı. ' demiş.
Ertesi sabah ilk iş pencereyi açıp,
etrafına bakınmış adam, belki kırlangıç
oralarda bir yerlerde olabilir diye düşünmüş.
Ama görememiş zavallı kırlangıcı...
Uzun kış geçmiş, yine yaz gelmiş...
Etrafta kırlangıçlar, cıvıldıyarak uçmaya başlayınca;
yalnız adam, heyecanla camını sonuna kadar
açıp kuşu beklemiş... Ama hiç gelen olmamış.
Onun hevesle havada uçan kuşlara
baktığını gören komşusu hikayeyi öğrenince
hafif buruk bir sesle: 'Sevgili komşum, anlaşılan
sen kırlangıçların sadece 6 aylık bir ömürleri oduğunu
bilmiyordun? ' demiş. Bunu işiten yalnız adam çok üzülmüş
ama üzülmek için de artık geç kaldığını anlamış...
***
Dikkatli olun...
Farkında olun...
Kendinize bir sorun...
Acaba, siz kaç kırlangıç kovaladınız?
Hiç geri çevirmediniz mi bugüne kadar
size sunulan bir dostluğu?
Hayatta bazı fırsatlar vardır ki,
sadece birkez karşımıza çıkar,
değerini bilemezsek kaçıp giderler.
Ve asla geri gelmezler....
06.11.2007 - 10:08
bu kent ağır geliyor yüreğime.
Bu kent her defasında daha fazla nefessiz bırakıyor beni.
Gitmem ve yeniden nefes almayı öğrenmem gerek.......
05.11.2007 - 14:49
Sinirlendiği zaman 10 panter gücünde olan en romantik duyguların insanı.
30.10.2007 - 20:38
Tema 2B'lik orman arazilerini satılmaması için imza kampanyası başlattı. Hükümet satarım diye ısrar ediyor.
Hayrettin Karaca ise;
'Verin bana bir milyon imza, sattırmam! ..' diyor.
http://www.tema.org.tr/2B/
28.10.2007 - 14:17
alemsin.. :))
27.10.2007 - 21:49
sen de çıkar
göğsünün kafesinden yüreğini;
şu güneşten düşen ateşe fırlat;
yüreğini yüreklerimizin yanına at!
27.10.2007 - 21:31
Dinleyin heyy
Omuzları kızıl
bayraklılar....
Elleri pankartlılar...
Sosyalizmin
türküsünü
Söyleyeceğiz....
Zaferlerden zaferlere
yürüyeceğiz...
Kızıl bayraklar gibi...
Dalgalana dalgalana
Zaferi muştulayan
şafakları
almaya gidiyoruz...
sokaklara
meydanlara
dağlara...
Toplam 89 mesaj bulundu