Gülen filozof olarak bilinen Demokritos, eğlendiği için gülmüyordu. Onun gülüşünün ardında yatan çok daha derin ve trajik bir neden vardı: Hakikat özlemi. Ve bu özlemden kaynaklanan öfkeyi bastırmanın göstergesiydi kahkahaları. Tıpkı Herakleitos’un gözyaşları gibi. Hipokrat bile onun bu duruşu karşısında önce dehşete kapılır. Ancak onun hasta değil büyük bir bilge olduğunu anlar. Gülümsemesinin bir tür savunma işlevi gördüğünü fark eder. İçindeki acıyı azaltmaya çalıştığını belirtir. Demokritos, bir yandan toplumun bayağılığına, banallığına da gülüyordu.
Doğallık, insanı ideolojiler üstü bir noktaya çıkarır. Pek çoğunun rüyasında bile göremeyeceği bir doruğa benzer doğallık. Bazılarını ise nefessiz bırakacak, rahatsız edecek bir doruktur doğallık.
İnsan keyif almayı unuttu hayattan. Senin benim tartışmasından, lüzumsuz karşılaştırmalardan. Dünyayı unuttu insan, doğayla arasına sınır çizerken, en büyük payı isterken. Kendini unuttu insan, gücünü göstermek için çabalarken, etrafta av peşinde koşarken.
Elektrikçi ya da telefoncu her ne kadar rahatımıza hizmet eden acayip şeyler yapsa da biz onlara ne birer büyücü gözüyle bakarız, ne de kendilerini kızdırırsak gökten yıldırım yağdırabileceklerini düşünüyoruz. Bunun nedeninin fen bilgisinin güç olmakla birlikte gizemli olmayıp öğrenmek için gerekli zahmete girmeyi göze alan herkese açık bulunuşudur. Bu nedenle modern allame insanda saygıyla karışık korku uyandırmaz. Sadece işçi gibi görünür. İlkel topluluklarda bu bilge tipini büyücüler temsil ediyordu. Ortaçağda bu kişiler rahiplere şimdi ise bilginlere evrildi. Modern allamenin iktidarda uyandırdığı saygı, büyücünün uyandırdığı saygının çeyreği kadar bile değildir. Eskiden büyücüyü yanına alarak halkı korkutan lider, şimdi bilgini yanına bile sokmamaktadır. (Bertrand Russell-İktidar)
Dünya, gördüğümüz gibi değil de aslında kodlar yığınından ibarettir. Bu dünyaya tutunmamızı sağlayan, bu kaotik yığını anlamlı ve ahenkli bir bütün gibi gösteren, aslında duyu organlarımız ve verileri bizim kaldırabileceğimiz ya da katlanabileceğimiz şekle sokan beynimizdir. İnsan denen varlık da tıpkı diğer canlı-cansız varlıklar gibi çorbada bir damladan ibarettir. Kendini farklı bir bütün gibi görüp üstünlük taslayanlar, insanı ayrı bir yere koyanlar yanılsama içinde yanılsama yaşıyor demektir. Bu tam bir bitkisel hayat halidir.
Romalıların en sağlam olduğu döneme bakarsak, o dönemde felsefenin de çok yüksek seviyede yapıldığını görürüz. Romalıları sağlam yapan felsefe değildi. Felsefe toplum sağlamken yapılan bir faaliyettir. Uygarlık hastalandığında felsefe de yapılamaz olur. (Friedrich Nietzsche-Yunanlıların trajik çağında felsefe)
Post-truth hakikatin yok edilmesi değildir. Öneminin kalmamasıdır. Bu yüzden de sosyal mutabakat ne ise hakikat de o olmuştur. İçinde bulunduğumuz çağda hakikat zorunlu olarak sosyal hakikattir. Bu tercih ilk kez kitlelere bırakılmıştır.
Bebeklik dönemi en doğal, rol yapılmayan dönemdir. Çocuk büyüdükçe çevresinin beklentilerini fark etmeye, buna göre davranmaya başlar. Bunun hangi boyutlarda ilerleyeceğinde, gerçek kimliğinden ne kadar kaybettiği önemlidir. Bir adamı çalıştığı işyerinde gözlemleyen biri, onun güleryüzlü, ileri görüşlü, samimi biri olduğu sonucuna varabilir. Evindeyse bu adam işyerindekinin tam tersi bir halde olabilir. Normal bir kişide bile karakter bölünmesi imkansız değildir. Personamızın kişisel olduğunu sanırız ama ortaktır. Yani arketiptir. Sözgelimi çocuğu için çırpınan anne, ‘’Karşılıksız veren’’ arketipini yaşar bu süreçte. (Carl Gustav Jung)
Hınç: (Fransızca lugatte)Güçsüzlüğün kendini sürekli olarak yenilemesi sonucu ortaya çıkan sıkıntılı his. İntikam arzusu ile birlikte kişinin kendine zarar veren sancılı kin duygusu.
Hınç: (Max Scheler’in tanımı) Kişilerin kendilerini gerçek anlamda tanımamaları, sınırlarını bilmemeleri, güçlü veya zayıf olmalarından haberdar olmamaları, güçlüler ya da güçlü olduklarını varsaydıkları karşısında kapıldıkları korku nedeniyle kendilerini ifade edememelerine neden olan korkaklık ve cesaret eksikliğinin yarattığı duygu…
Ölümü ve geçiciliği kavramadan, içselleştirmeden, anlamlı ve erdemli yaşamak mümkün değildir. İnsanlar bu ikisini kavramak yerine geçiştirmeyi tercih ederler. Benlikte oluşan ve doldurulamayan o koca boşluğun sebeplerindendir bu!
Zihniniz tahmin ettiğinizden de kuvvetlidir. Yeter ki odaklanın ve odaklandığınız şeye ulaşmak için gerekeni yapın. Bu sayede biçimsiz enerji maddi forma sıkıştırılır. (Robert Collier)
Roma imparatorluğu döneminde, imparatorluğa bağlı olan Kudüs valiliği her sene gelenek gereği kalabalıkların isteğine göre bir mahkumu serbest bırakırdı. Vali Pontius Pilatus, iki mahkumu halkın huzuruna çıkarır. Bir tarafta her türlü pisliğe bulaşmış, yemediği halt kalmamış Barabbas, diğer tarafta ise düşünce suçlusu Nasıralı İsa. Pilatus, bu ikisinden hangisini bırakayım diye bağırır. Kalabalıklar hep bir ağızdan ‘’Barabbas’ı bırak’’ diye haykırır. Pilatus aynı soruyu yinelediğinde yine aynı ses yükselir. Uzun lafın kısası bazı topluluklar o denli cahil ve kördür ki, onlar için yapacak bir şey yoktur. Yanlışa sürüklenmek onların adeta kaderidir.
Godot'yu Beklerken
03.09.2024 - 22:07Medeni toplum, siyasetin kültürü taciz edemediği toplumdur.
Godot'yu Beklerken
02.09.2024 - 14:12‘’Ne biçim çağa denk geldik. Bunlar insansa öncekiler melekti muhtemelen!’’ der Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig adlı eserinde.
Godot'yu Beklerken
02.09.2024 - 14:10Gülen filozof olarak bilinen Demokritos, eğlendiği için gülmüyordu. Onun gülüşünün ardında yatan çok daha derin ve trajik bir neden vardı: Hakikat özlemi. Ve bu özlemden kaynaklanan öfkeyi bastırmanın göstergesiydi kahkahaları. Tıpkı Herakleitos’un gözyaşları gibi. Hipokrat bile onun bu duruşu karşısında önce dehşete kapılır. Ancak onun hasta değil büyük bir bilge olduğunu anlar. Gülümsemesinin bir tür savunma işlevi gördüğünü fark eder. İçindeki acıyı azaltmaya çalıştığını belirtir. Demokritos, bir yandan toplumun bayağılığına, banallığına da gülüyordu.
Godot'yu Beklerken
31.08.2024 - 21:24Doğallık, insanı ideolojiler üstü bir noktaya çıkarır. Pek çoğunun rüyasında bile göremeyeceği bir doruğa benzer doğallık. Bazılarını ise nefessiz bırakacak, rahatsız edecek bir doruktur doğallık.
Godot'yu Beklerken
31.08.2024 - 21:18İnsan keyif almayı unuttu hayattan. Senin benim tartışmasından, lüzumsuz karşılaştırmalardan. Dünyayı unuttu insan, doğayla arasına sınır çizerken, en büyük payı isterken. Kendini unuttu insan, gücünü göstermek için çabalarken, etrafta av peşinde koşarken.
Godot'yu Beklerken
31.08.2024 - 16:03Bilim, mutlaklık iddia etmeden mevcut durumu daha iyi açıklama çabası içindedir.
Godot'yu Beklerken
31.08.2024 - 16:02Elektrikçi ya da telefoncu her ne kadar rahatımıza hizmet eden acayip şeyler yapsa da biz onlara ne birer büyücü gözüyle bakarız, ne de kendilerini kızdırırsak gökten yıldırım yağdırabileceklerini düşünüyoruz. Bunun nedeninin fen bilgisinin güç olmakla birlikte gizemli olmayıp öğrenmek için gerekli zahmete girmeyi göze alan herkese açık bulunuşudur. Bu nedenle modern allame insanda saygıyla karışık korku uyandırmaz. Sadece işçi gibi görünür. İlkel topluluklarda bu bilge tipini büyücüler temsil ediyordu. Ortaçağda bu kişiler rahiplere şimdi ise bilginlere evrildi. Modern allamenin iktidarda uyandırdığı saygı, büyücünün uyandırdığı saygının çeyreği kadar bile değildir. Eskiden büyücüyü yanına alarak halkı korkutan lider, şimdi bilgini yanına bile sokmamaktadır. (Bertrand Russell-İktidar)
Godot'yu Beklerken
31.08.2024 - 03:11Dünya, gördüğümüz gibi değil de aslında kodlar yığınından ibarettir. Bu dünyaya tutunmamızı sağlayan, bu kaotik yığını anlamlı ve ahenkli bir bütün gibi gösteren, aslında duyu organlarımız ve verileri bizim kaldırabileceğimiz ya da katlanabileceğimiz şekle sokan beynimizdir. İnsan denen varlık da tıpkı diğer canlı-cansız varlıklar gibi çorbada bir damladan ibarettir. Kendini farklı bir bütün gibi görüp üstünlük taslayanlar, insanı ayrı bir yere koyanlar yanılsama içinde yanılsama yaşıyor demektir. Bu tam bir bitkisel hayat halidir.
Godot'yu Beklerken
31.08.2024 - 03:10Saplantı bir insana, şarkıya, kitaba aşırı anlam yüklemek veya gereğinden fazla değer vermektir.
Godot'yu Beklerken
31.08.2024 - 03:09Romalıların en sağlam olduğu döneme bakarsak, o dönemde felsefenin de çok yüksek seviyede yapıldığını görürüz. Romalıları sağlam yapan felsefe değildi. Felsefe toplum sağlamken yapılan bir faaliyettir. Uygarlık hastalandığında felsefe de yapılamaz olur. (Friedrich Nietzsche-Yunanlıların trajik çağında felsefe)
Godot'yu Beklerken
29.08.2024 - 22:46Sorunlar ve haksızlıklar karşısında sessiz kalmak, yeni sorunlara ve haksızlıklara davetiye çıkarmaktır.
Godot'yu Beklerken
29.08.2024 - 04:18Sebeplerimi bilmiyorsan seçimlerimi yargılama.(Charles Bukowski)
Godot'yu Beklerken
29.08.2024 - 03:37Zihin şartlanarak çalışan bir yetimizdir. Şartlanmak onun temel özelliğidir. Cahil ve ahmak olanın zihni ise şartlandırılarak çalışır.
Godot'yu Beklerken
29.08.2024 - 03:36Post-truth hakikatin yok edilmesi değildir. Öneminin kalmamasıdır. Bu yüzden de sosyal mutabakat ne ise hakikat de o olmuştur. İçinde bulunduğumuz çağda hakikat zorunlu olarak sosyal hakikattir. Bu tercih ilk kez kitlelere bırakılmıştır.
Godot'yu Beklerken
27.08.2024 - 16:09Bebeklik dönemi en doğal, rol yapılmayan dönemdir. Çocuk büyüdükçe çevresinin beklentilerini fark etmeye, buna göre davranmaya başlar. Bunun hangi boyutlarda ilerleyeceğinde, gerçek kimliğinden ne kadar kaybettiği önemlidir. Bir adamı çalıştığı işyerinde gözlemleyen biri, onun güleryüzlü, ileri görüşlü, samimi biri olduğu sonucuna varabilir. Evindeyse bu adam işyerindekinin tam tersi bir halde olabilir. Normal bir kişide bile karakter bölünmesi imkansız değildir. Personamızın kişisel olduğunu sanırız ama ortaktır. Yani arketiptir. Sözgelimi çocuğu için çırpınan anne, ‘’Karşılıksız veren’’ arketipini yaşar bu süreçte. (Carl Gustav Jung)
Godot'yu Beklerken
27.08.2024 - 16:07Sizden nefret edenlerden nefret etmeyin çünkü zihninizde bulunmayı bile hak etmiyorlar. (Epiktetos)
Godot'yu Beklerken
27.08.2024 - 16:06Hınç: (Fransızca lugatte)Güçsüzlüğün kendini sürekli olarak yenilemesi sonucu ortaya çıkan sıkıntılı his. İntikam arzusu ile birlikte kişinin kendine zarar veren sancılı kin duygusu.
Hınç: (Max Scheler’in tanımı) Kişilerin kendilerini gerçek anlamda tanımamaları, sınırlarını bilmemeleri, güçlü veya zayıf olmalarından haberdar olmamaları, güçlüler ya da güçlü olduklarını varsaydıkları karşısında kapıldıkları korku nedeniyle kendilerini ifade edememelerine neden olan korkaklık ve cesaret eksikliğinin yarattığı duygu…
Godot'yu Beklerken
27.08.2024 - 16:04Ölümü ve geçiciliği kavramadan, içselleştirmeden, anlamlı ve erdemli yaşamak mümkün değildir. İnsanlar bu ikisini kavramak yerine geçiştirmeyi tercih ederler. Benlikte oluşan ve doldurulamayan o koca boşluğun sebeplerindendir bu!
Godot'yu Beklerken
26.08.2024 - 02:06Sartre’a göre insan; ‘’Ben bu varlığımla ne yapacağım?’’ diye soran bir canlı. Canlı cansız diğer varlıklarda bunu göremiyoruz.
Godot'yu Beklerken
26.08.2024 - 02:05Siyaset siyasetçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir konudur. (Charles De Gaulle)
Godot'yu Beklerken
26.08.2024 - 02:04Zihniniz tahmin ettiğinizden de kuvvetlidir. Yeter ki odaklanın ve odaklandığınız şeye ulaşmak için gerekeni yapın. Bu sayede biçimsiz enerji maddi forma sıkıştırılır. (Robert Collier)
Godot'yu Beklerken
25.08.2024 - 02:46Roma imparatorluğu döneminde, imparatorluğa bağlı olan Kudüs valiliği her sene gelenek gereği kalabalıkların isteğine göre bir mahkumu serbest bırakırdı. Vali Pontius Pilatus, iki mahkumu halkın huzuruna çıkarır. Bir tarafta her türlü pisliğe bulaşmış, yemediği halt kalmamış Barabbas, diğer tarafta ise düşünce suçlusu Nasıralı İsa. Pilatus, bu ikisinden hangisini bırakayım diye bağırır. Kalabalıklar hep bir ağızdan ‘’Barabbas’ı bırak’’ diye haykırır. Pilatus aynı soruyu yinelediğinde yine aynı ses yükselir. Uzun lafın kısası bazı topluluklar o denli cahil ve kördür ki, onlar için yapacak bir şey yoktur. Yanlışa sürüklenmek onların adeta kaderidir.
Godot'yu Beklerken
25.08.2024 - 02:44Aptallık, düşman ordusundan bile tehlikelidir.
Godot'yu Beklerken
25.08.2024 - 02:44Herşeyi moleküllerine varana dek incelemek insanı bilgi sahibi yapar. Kavrayış sahibi değil!
Toplam 535 mesaj bulundu