Hz. Ebubekir (r.a) ile Hz. Ali (r.a) 'nın Münazarası
Bir Münazara
Bir gün Ebu Bekir Sıddık (r.a) Resulüllah(S.A.V) 'ın evine geldi. İçeri gireceği sırada, Hz. Ali Bin Ebi Talib (r.a) da geldi.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) (Geri çekilip) :
-Ya Ali sen buyur, gir dedi.
O da cevap verip, aralarında, aşağıdaki uzun konuşma oldu:
-Ya Ebu Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan, her hayırlı işte ileri olan, herkesi geçen sensin.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Sen önce gir ki! Resulüllah'a (s.a.v) daha yakın sensin.
Hz. Ali (r.a) :
-Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) 'tan işittim.
'Ümmetimden, Ebu Bekir'den daha üstün bir kimsenin üzerine güneş doğmadı' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçebilirim ki, Resulüllah (s.a.v) kızı Fatıma(r.a) 'yı sana verdiği gün,
'Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) :
'İbrahim(a.s) 'ı görmek isteyen Ebubekir'in yüzüne baksın' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v) :
'Adem (a.s) 'ın hilm sıfatını ve Yusuf (a.s) 'ın güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza'ya baksın' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Senin önünde gidemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) :
'Ya Rabbi! Beni en çok seven ve ashabımın en iyisi kimdir? dedi. Cenab-ı Hak:Ya Muhammed! Ebu Bekir Sıddıktır,' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) Hayber'de:
'Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allahü Teala onu sever. Ben de, onu çok severim' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v)
'Cennetin kapıları üzerinde 'Ebu Bekir Habibullah' yazılıdır' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) Hayber gazasında, bayrağı sana verip
'Bu bayrak Melik-i Galibin, Ali Bin Ebi Talib'e hediyesidir' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ya Eba Bekir, sen benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin'.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur ki 'Ya Muhammed! (s.a.v) Senin baban İbrahim Halil, ne güzel babadır. Senin kardeşin Ali Bin Ebi Talib ne güzel kardeştir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü, Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan adındaki melek Cennete girer. Cennetin anahtarlarını getirir, Bana verir. Sonra Cebrail (a.s) gelip, Ya Muhammed (s.a.v) ! Cennetin ve cehennemin anahtarlarını, Ebu Bekir Sıddık'a(r.a) ver, istediğini Cennete, dilediğini Cehenneme göndersin der.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki:
'Ali kıyamet günü benim yanımdadır.Havz ve Kevser yanında, benimledir. Sırat üzerinde benimledir. Cennette, benimledir. Allahü Teala'yı görürken, benimledir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senden önce giremem. Çünkü Resulüllah(s.a.v)
'Ebu Bekir'in imanı, bütün mü'minlerin imanı ile tartılsa, Ebu Bekir'in imanı ağır gelir' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben sadıklığın şehriyim.Ebu Bekir onun kapısıdır.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü Ali bir ata biner, görenler, acaba bu hangi peygamberdir? Derler.Allahü Teala, bu Ali Bin Ebi talib'dir, buyurur.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben ve Ebu Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Allahü Teala, ey Cennet! Senin dört köşeni, dört kimse ile bezerim.Birir Peygamberleri üstünü Muhammed'dir(s.a.v) .Biri, Allah'dan korkanların üstünü Ali'dir.üçüncüsü kadınların üstünü Fatımat'üz Zehra'dır. Dördüncü köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin'dir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Sekiz Cennetten şöyle ses gelir'Ebu Bekir! Sevdiklerinle birlikte gel, hepiniz Cennete girin.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben bir ağaca benzerim,Fatıma bunun kökü,Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Allahü Teala Ebu Bekirin bütün kusurlarını affetsin. Çünkü O kızı Aişe'yi bana verdi.Hicrette bana yardımcı oldu.bilal-i Habeşi'yi, benim için azad etti.'
Resulüllah(s.a.v') in bu iki sevgilisi, kapıda böyle konuşurlarken, kendileri içeriden dinliyorlardı. Hz. Ali'nin sözünü kesip içeriden buyurdu ki:
-Ey kardeşlerim Ebu Bekir ve Ali! Artık içeri girin.Cebrail (a.s) gelip dedi ki, yerdeki ve yedi kat göklerdeki melekler sizi dinlemektedir.kıyamete kadar birbirinizi övseniz, Allahü Teala yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız.
İkisi birbirine sarılıp, birlikte Resulullah'ın(s.a.v) huzuruna girdiler.
Resulullah'ın(s.a.v) :
-Allahü Teala ikinize de yüzbinlerce rahmet etsin. İkinizi sevenlere de, yüzbinlerce rahmet etsin ve düşmanlarınıza da yüzbinlerce lanet olsun, buyurdu.
Hz. Ebu bekir Sıddık dedi ki:
-Ya Resulallah(s.a.v) Ben Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem.
Hz.Ali dedi ki:
-Ya Resulallah (s.a.v) Ben de Ebu Bekir kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem ve başını kılıç ile bedeninden ayırırım.
Hz. Ebu bekir Sıddık(r.a) :
-Ben, senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem, buyurdu.
Hz. Ali de:
-Ben, senin düşmanlarını Sırat üzerinden geçirmem, buyurdu.
Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) taraftarlarının ve düşmanlarının kulakları çınlasın.
Hz. Ebubekir (r.a) ile Hz. Ali (r.a) 'nın Münazarası
Bir Münazara
Bir gün Ebu Bekir Sıddık (r.a) Resulüllah(S.A.V) 'ın evine geldi. İçeri gireceği sırada, Hz. Ali Bin Ebi Talib (r.a) da geldi.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) (Geri çekilip) :
-Ya Ali sen buyur, gir dedi.
O da cevap verip, aralarında, aşağıdaki uzun konuşma oldu:
-Ya Ebu Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan, her hayırlı işte ileri olan, herkesi geçen sensin.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Sen önce gir ki! Resulüllah'a (s.a.v) daha yakın sensin.
Hz. Ali (r.a) :
-Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) 'tan işittim.
'Ümmetimden, Ebu Bekir'den daha üstün bir kimsenin üzerine güneş doğmadı' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçebilirim ki, Resulüllah (s.a.v) kızı Fatıma(r.a) 'yı sana verdiği gün,
'Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) :
'İbrahim(a.s) 'ı görmek isteyen Ebubekir'in yüzüne baksın' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v) :
'Adem (a.s) 'ın hilm sıfatını ve Yusuf (a.s) 'ın güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza'ya baksın' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Senin önünde gidemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) :
'Ya Rabbi! Beni en çok seven ve ashabımın en iyisi kimdir? dedi. Cenab-ı Hak:Ya Muhammed! Ebu Bekir Sıddıktır,' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) Hayber'de:
'Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allahü Teala onu sever. Ben de, onu çok severim' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v)
'Cennetin kapıları üzerinde 'Ebu Bekir Habibullah' yazılıdır' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) Hayber gazasında, bayrağı sana verip
'Bu bayrak Melik-i Galibin, Ali Bin Ebi Talib'e hediyesidir' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ya Eba Bekir, sen benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin'.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur ki 'Ya Muhammed! (s.a.v) Senin baban İbrahim Halil, ne güzel babadır. Senin kardeşin Ali Bin Ebi Talib ne güzel kardeştir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü, Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan adındaki melek Cennete girer. Cennetin anahtarlarını getirir, Bana verir. Sonra Cebrail (a.s) gelip, Ya Muhammed (s.a.v) ! Cennetin ve cehennemin anahtarlarını, Ebu Bekir Sıddık'a(r.a) ver, istediğini Cennete, dilediğini Cehenneme göndersin der.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki:
'Ali kıyamet günü benim yanımdadır.Havz ve Kevser yanında, benimledir. Sırat üzerinde benimledir. Cennette, benimledir. Allahü Teala'yı görürken, benimledir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senden önce giremem. Çünkü Resulüllah(s.a.v)
'Ebu Bekir'in imanı, bütün mü'minlerin imanı ile tartılsa, Ebu Bekir'in imanı ağır gelir' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben sadıklığın şehriyim.Ebu Bekir onun kapısıdır.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü Ali bir ata biner, görenler, acaba bu hangi peygamberdir? Derler.Allahü Teala, bu Ali Bin Ebi talib'dir, buyurur.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben ve Ebu Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Allahü Teala, ey Cennet! Senin dört köşeni, dört kimse ile bezerim.Birir Peygamberleri üstünü Muhammed'dir(s.a.v) .Biri, Allah'dan korkanların üstünü Ali'dir.üçüncüsü kadınların üstünü Fatımat'üz Zehra'dır. Dördüncü köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin'dir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Sekiz Cennetten şöyle ses gelir'Ebu Bekir! Sevdiklerinle birlikte gel, hepiniz Cennete girin.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben bir ağaca benzerim,Fatıma bunun kökü,Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Allahü Teala Ebu Bekirin bütün kusurlarını affetsin. Çünkü O kızı Aişe'yi bana verdi.Hicrette bana yardımcı oldu.bilal-i Habeşi'yi, benim için azad etti.'
Resulüllah(s.a.v') in bu iki sevgilisi, kapıda böyle konuşurlarken, kendileri içeriden dinliyorlardı. Hz. Ali'nin sözünü kesip içeriden buyurdu ki:
-Ey kardeşlerim Ebu Bekir ve Ali! Artık içeri girin.Cebrail (a.s) gelip dedi ki, yerdeki ve yedi kat göklerdeki melekler sizi dinlemektedir.kıyamete kadar birbirinizi övseniz, Allahü Teala yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız.
İkisi birbirine sarılıp, birlikte Resulullah'ın(s.a.v) huzuruna girdiler.
Resulullah'ın(s.a.v) :
-Allahü Teala ikinize de yüzbinlerce rahmet etsin. İkinizi sevenlere de, yüzbinlerce rahmet etsin ve düşmanlarınıza da yüzbinlerce lanet olsun, buyurdu.
Hz. Ebu bekir Sıddık dedi ki:
-Ya Resulallah(s.a.v) Ben Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem.
Hz.Ali dedi ki:
-Ya Resulallah (s.a.v) Ben de Ebu Bekir kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem ve başını kılıç ile bedeninden ayırırım.
Hz. Ebu bekir Sıddık(r.a) :
-Ben, senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem, buyurdu.
Hz. Ali de:
-Ben, senin düşmanlarını Sırat üzerinden geçirmem, buyurdu.
Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) taraftarlarının ve düşmanlarının kulakları çınlasın.
Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar: görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar; zinetlerini, kocalarından veya babalarından yahut kayın babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut kardeşlerinden yahut kardeş oğullarından yahut kız kardeş oğullarından yahut kendi kadınlarından yahut sahibi bulundukları cariyelerden veya uyuntu (şehvetten yoksun) erkek hizmetçilerden veya henüz kadınların şehvet uyarıcı taraflarından habersiz çocuklardan başkasına göstermesinler; gizledikleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü'minler, hepiniz Allah'a tevbe edin ki, mutluluğu bulabilesiniz. NUR SURESİ 31. AYET.... HİÇKİMSE GÖRMEK İSTEMEYEN KADAR KÖR DUYMAK İSTEMEYEN KADAR SAĞIR VEDE ANLAMAK İSTEMEYEN KADAR AHMAK! ! ! OLAMAZ...
Hz.Ali yi öldürenlerin peşinden gitmek eğer namaz kılıp oruç tutup hacca gitmek yada Kuranı yaşamaksa evet onların peşinden gidiyorum ve söylediklerini söylüyorum..ama Hz.Ali namaz kılarken öldürüldü bizde namaz kılmayız yok biz muharremde oruç tutarız ama benim annem ramazanda da tutar yok din dersleri okullardan kaldırılsın yok işte Atatürk! ! ! ! başbuğmuz(ki istiklal mahkemelerini bu noktada hatırlatırım...) vs..vss.bumudur müslümanlık yani? namaz kılmaz oruç tutmaz içki içer ondan sonra da derki Allah içkiyi haram kılmadı zarar verecek derecede içmek yasak e zaten o dereceye geldikten sonra yapacak bişey yokki..neyse ben bu konularda haddimden fazla doluyum vede herzaman tartışmaya açığım ama karşımdaki yeterki davasında samimi olsun..tabii eğer bi davası varsa............................
tanıdığım hiçbir alevi namaz kılmıyor oruç tutmuyor zekat vermiyor bununla beraber içkisi de var ama sonra da kalkmış bana HZ.EBUBEKİRİ HZ.ÖMERİ HZ.OSMAN I sevmeyiz diyorlar...onları kınamıyorum çünkü sonuçta efendimizin ehl_i beyti onlar ama biyerlerde yanlışlık var ama ben henüz çözebilmiş değilim.yardım eden olursa (samimi olarak) memnun olurum..
annesinin abdestsiz emzirmediği kuran-ı kerim-i ve buhari yi ezbere bilen..zamanın birinde isteyenin istediği soruyu sorup bir kutuya atıtıktan sonra sırayla o sorulardan çekerek hiç takılmadan hepsine cevap veren 'altın neslin' en büyük mimarlarından gözüyaşlı gönlü kırık ama hep ümitvar bir gönül insanı....
İslam dinini benimseyenlere göre farz dinsizlere göre ise her nerede olursa olsun giyilirse siyasi simgedir..ayrıca kimin siyaseten kimin gerçekten inanarak taktığı bilinmediğinden potansiyel tehlikedir! ! ! ! ! birileri için....
tam şunları yazarken teyzem geldi ne yazıyosun falan derken yazdıklarımı okuduktan sonra fıtri olarak dedikleri: o zaman sizlerde amerikaya gidin orda size benzeyenler daha çokmuş bu ülkenin sahipleri biziz diyor nene hatunlar bizlere benziyordu diyo size değil.yarın da savaş çıksa tırnakları kırılacak sizler değil yine bizler taşırız diyor o mermileri biz Fatih in torunları osmanlı nın çocuklarıyız diyor hem bugüne bu ülkeyi size benzeyenler yönetti şimdi bu haldeyiz diyor yani bu ülkeyi geriye götüren hep sizlersiniz diyor yoksa namaz kılmak başını sadece Allah rızası için örtmek gericilik değil onları insan yerine koymamaya çalıştığını zannetmek asıl gericiliktir diyor.. nasıl beli açıklar(tamamen teyzeme aittir bu sözler...) rahatça geziyorlarsa türbanlıların da 'en az' onlar kadar gezme hakkı vardır diyor fazlası bile var ama neyse onu konuşmak bizim işimiz değil..tabiri diğerle 'Gölge etme başka ihsan istemem'............tayzem yaaa bitane... :)
Allah Resûlü ashabını büyük bir dikkatle Ramazan’a hazırlıyordu
Allah Resûlü (sas) ümmetini Ramazan gelmeden önce manevi anlamda Ramazan ayına hazırlamıştır.
Bunun için kendisi oruç tutarak, sadaka vererek ve geceleri kalkıp namaz kılarak ümmetine bu ayların nasıl değerlendirilmesi gerektiğini de bizzat göstermiştir. Ümmetine önce Recep ayının kendi ayı olduğunu hatırlatan Allah Resûlü bu ayın faziletini bu şekilde açıkladıktan sonra Recep ayının da Allah'ın ayı olduğunu ifade ederek bu ayın manevi değerini ifade etmiştir. Bu iki mübarek aydan sonra gelen ay ise ümmetinin ayı olan Ramazan ayıdır. Ve bu ayın mükafatı yine Allah Resulu'nun ifadeleri içersinde, paha biçilmezdir bu yüzden bu ayın değerini ancak Allah bilebilir.
Bütün bu ifadelerle Allah Resûlü ümmetini gün gün, adım adım Ramazan'a ve onda coşan rahmete hazırlayıp onların ebedi kurtuluşunu arzulamıştır.
Allah Resûlü bu aylarda sürekli Ramazan'a hasret bir halde yaşarken bir yandan da 'Allah'ım bize Receb'i ve Şaban'ı mübarek ve bereketli kıl ve bizi Ramazan'a eriştir.' diye dua etmiştir. Ramazan'a eriştikten sonra da her zaman olduğu gibi kullukta sürekli zirvede bulunan Allah Resûlü yine aynı şekilde davranarak kendisini Ramazan'a kavuşturan Rabb’ine şükür ve niyazlarını kat kat artırmıştır. Allah Resûlü bu konuda Ebu Hüreyre (r.a) ’nın ifadesiyle 'Resûlüllah (sas) onları, kesin bir emirde bulunmaksızın Ramazan gecelerini ihyaya teşvik ederdi. (Bu maksatla) : 'Kim Ramazan gecesini, sevabına inanarak ve bunu elde etmek niyetiyle namazla ihya ederse, geçmiş günahları affedilir.' derdi.
Hz. Aişe: Allah Resûlü (sas) Ramazan’da, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi.
Hz. Aişe'den rivayet edilen bir başka hadiste Allah Resûlü Ramazan ayında bize nasıl davranmamız gerektiğini öğretiyor. 'Resûlüllah (sas) Ramazan ayında, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi. Ramazan’ın son on gününde ise çok daha şiddetli bir gayrete geçerdi. Son on günde geceyi ihya eder, ailesini de (gecenin ihyası için) uyandırırdı.'
Ramazan ayına bu kadar vurgu yapan Allah Resûlü ümmetinin bu kudsi ayda oruç tutarak ebedi kurtuluşa kavuşması için Ramazan orucuna da vurgu yapmıştır. Ebu Hüreyre (ra) 'den rivayet edilen bir hadiste Resulullah (sas) Ramazan ayını ve onda tutulan oruca verdiği değeri ümmetine muhteşem bir müjde gibi şöyle vermişlerdir: 'Ademoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenab-ı Hakk'ın bu husustaki sünneti şudur) : 'Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar. Allah Teala Hazretleri (bir hadis-i kudside) şöyle buyurmuştur: 'Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükafatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti.'
Ramazan ayının mübarekliği, öteler alemine ait oluşu, insanın ruhani duygularla iç içe olduğu, maddi manevi lütuf ve ikramların başımızdan aşağıya döküldüğüne hepimiz şahit oluruz. İşte müminlerin her Ramazan şahid oldukları bu güzel olayların nedenini bakınız Allah Resûlü bize Hz. Ebu Hüreyre (ra) 'nin diliyle ne güzel anlatıyor. Resûlüllah (sas) buyurdular ki: 'Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.' Bu kudsi ayda hazır cennet kapıları ardına kadar açılmış ve şeytanlar da zincire vurulmuşken mümine düşen bu ayda bağlayabildiği kadar kendini Rahman'a bağlamasıdır. Orucun mümini koruyan bir perde veya bir kalkan olduğunu ifade eden Allah Resûlü müminin bu kalkanı kullanarak dünya ve ahirette kendisine isabet edecek muhtemel kazalardan korunmasını istemiştir. Bu amaçla 'Oruç perdedir. Biriniz oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa ‘Ben oruçluyum! ’ diyerek ona bulaşmasın.' şeklinde ferman buyurarak, orucun aslında insanı bir bütün olarak sabra odaklayarak böylece Allah'a daha çok yakınlaştırdığına işaret etmiştir.
Ramazan sadece tutulan oruçla anılan ve onunla sınırlı bir ay değil. Onun gelişiyle insanın hayatı yaşarken yaptığı bütün tavır ve davranışlara bir başka ruh ve özellik de ekleniyor. Daha önce yapılan belki insana çok sıradan gelen bir olay bu ruh sayesinde herkese çok farklı geliyor ve dikkatleri çekiyor. Ramazan’da bütün bir hayata sinen bu manevi hazzı hisseden müminler bu yüzden ramazanda daha çok sadaka, daha çok zekat ve yoksula daha çok yemek yedirmenin peşine düşüyor. Bu hakikati bize hatırlatan Allah Resûlü şöyle buyuruyor: 'Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.' Ramazan'ın her şeyinde var olan ve inanmış her gönülün takdir ettiği bu bereket elbette ki Allah Resûlünün işaret buyurdukları sahurunda da olacak. Zira Allah Resûlü bize bu güzel müjdeyi de şu mübarek ifadeleri ile veriyor. 'Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket var.' Bütün müminleri Ramazan’ın bu bereketleriyle baş başa bırakırken son olarak cennette oruçlulara büyük bir müjde gibi açık duran Reyyan kapısından bahseden hadisi veriyoruz: 'Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez.'
ibrahim suresi
42 (Ey Muhammed,) Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.
43 Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez.54 Kalbleri de (sanki) bomboştur.
44 Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: 'Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve peygamberlere uyalım.' Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler sizler değil miydiniz?
45 Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde oturmuştunuz. Onlara ne yaptığımız size açıklanmıştı ve size örnekler vermiştik.
46 Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.55
47 Allah'ı, sakın peygamberlerine verdiği sözden dönen sanma.56 Gerçekten Allah azizdir, intikam sahibidir.
48 Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün,57 onlar tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna çıka(rıla) caklardır.
49 O gün suçlu-günahkârların (sıkı) bukağılara vurulduklarını görürsün.
50 Giyimleri katrandandır,58 yüzlerini de ateş bürümektedir.
51 (Bu azab,) Allah'ın her nefsi kendi kazandığıyla cezalandırması içindir. Hiç şüphesiz Allah, hesabı pek çabuk görendir.
52 İşte bu (Kur'an) uyarılıp-korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ) dır
yokluğun
29.09.2005 - 12:09dayanılmaz
varlığın
28.08.2005 - 15:49'O(c.c) ' nun varlığını hissetmek tarifsiz huzur veriyor....
yokluğun
28.08.2005 - 15:19üşüyorum....
ekrem dumanlı
03.08.2005 - 21:44kalite....
anne
24.07.2005 - 15:53Anne girdin düşüme.
Yorganın olsun duam;
Mezarında üşüme.
Anlamam, anlatamam.
Düşen düştü peşime,
Artık vadeler tamam
türban
13.06.2005 - 17:33Kızımın iffeti batmakta 'rezilin' gözüne...
Acırım tükrüğüme billahi 'tükürsem' yüzüne...
M.AKİF
türban
27.11.2004 - 18:54ARKADAŞLAR YAPILAN BİR ARAŞTIRMAYA GÖRE ALLAH A
İNANMAYAN İNSANLAR DÜNYA VE DÜNYALIK İŞLERDEN
ALABİLDİĞİNE LEZZET ALMANIN YANINDA YOKOLUŞLARINI
DÜŞÜNEREK DELİYE DÖNER SONRA DA İNANMADIKLARINA
SALDIRMAYA BAŞLARLARMIŞ.. BU İMANSIZIN YAPTIĞI DA BU
TÜRDEN BİŞEY OLSA GEREK YOKSA BİR İNSAN DURDUK YERDE
İNANMADIĞI BİŞEYE NEDEN SALDIRSINKİ? AMA BUNUKİ DURDUK
YERDE SALDIRMAK DEĞİL BUNUN RESMEN Bİ TARAFLARI ATIYOR
ÖLÜNCE SADECE TOPRAK OLACAĞINI DÜŞÜNÜYOR VE Bİ
TARAFTAN GURURUNA YEDİREMİYOR(DİCEM AMA BUNDA
GURUR NE ARAR...) BİR TARAFTAN DA İNANSA
EE BİRSÜRÜ YÜKÜMLÜLÜK... BU HİÇ Bİ TARAFTAN YEMİYOR..: :)
alevilik
22.11.2004 - 15:17Hz. Ebubekir (r.a) ile Hz. Ali (r.a) 'nın Münazarası
Bir Münazara
Bir gün Ebu Bekir Sıddık (r.a) Resulüllah(S.A.V) 'ın evine geldi. İçeri gireceği sırada, Hz. Ali Bin Ebi Talib (r.a) da geldi.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) (Geri çekilip) :
-Ya Ali sen buyur, gir dedi.
O da cevap verip, aralarında, aşağıdaki uzun konuşma oldu:
-Ya Ebu Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan, her hayırlı işte ileri olan, herkesi geçen sensin.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Sen önce gir ki! Resulüllah'a (s.a.v) daha yakın sensin.
Hz. Ali (r.a) :
-Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) 'tan işittim.
'Ümmetimden, Ebu Bekir'den daha üstün bir kimsenin üzerine güneş doğmadı' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçebilirim ki, Resulüllah (s.a.v) kızı Fatıma(r.a) 'yı sana verdiği gün,
'Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) :
'İbrahim(a.s) 'ı görmek isteyen Ebubekir'in yüzüne baksın' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v) :
'Adem (a.s) 'ın hilm sıfatını ve Yusuf (a.s) 'ın güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza'ya baksın' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Senin önünde gidemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) :
'Ya Rabbi! Beni en çok seven ve ashabımın en iyisi kimdir? dedi. Cenab-ı Hak:Ya Muhammed! Ebu Bekir Sıddıktır,' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) Hayber'de:
'Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allahü Teala onu sever. Ben de, onu çok severim' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v)
'Cennetin kapıları üzerinde 'Ebu Bekir Habibullah' yazılıdır' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) Hayber gazasında, bayrağı sana verip
'Bu bayrak Melik-i Galibin, Ali Bin Ebi Talib'e hediyesidir' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ya Eba Bekir, sen benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin'.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur ki 'Ya Muhammed! (s.a.v) Senin baban İbrahim Halil, ne güzel babadır. Senin kardeşin Ali Bin Ebi Talib ne güzel kardeştir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü, Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan adındaki melek Cennete girer. Cennetin anahtarlarını getirir, Bana verir. Sonra Cebrail (a.s) gelip, Ya Muhammed (s.a.v) ! Cennetin ve cehennemin anahtarlarını, Ebu Bekir Sıddık'a(r.a) ver, istediğini Cennete, dilediğini Cehenneme göndersin der.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki:
'Ali kıyamet günü benim yanımdadır.Havz ve Kevser yanında, benimledir. Sırat üzerinde benimledir. Cennette, benimledir. Allahü Teala'yı görürken, benimledir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senden önce giremem. Çünkü Resulüllah(s.a.v)
'Ebu Bekir'in imanı, bütün mü'minlerin imanı ile tartılsa, Ebu Bekir'in imanı ağır gelir' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben sadıklığın şehriyim.Ebu Bekir onun kapısıdır.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü Ali bir ata biner, görenler, acaba bu hangi peygamberdir? Derler.Allahü Teala, bu Ali Bin Ebi talib'dir, buyurur.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben ve Ebu Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Allahü Teala, ey Cennet! Senin dört köşeni, dört kimse ile bezerim.Birir Peygamberleri üstünü Muhammed'dir(s.a.v) .Biri, Allah'dan korkanların üstünü Ali'dir.üçüncüsü kadınların üstünü Fatımat'üz Zehra'dır. Dördüncü köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin'dir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Sekiz Cennetten şöyle ses gelir'Ebu Bekir! Sevdiklerinle birlikte gel, hepiniz Cennete girin.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben bir ağaca benzerim,Fatıma bunun kökü,Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Allahü Teala Ebu Bekirin bütün kusurlarını affetsin. Çünkü O kızı Aişe'yi bana verdi.Hicrette bana yardımcı oldu.bilal-i Habeşi'yi, benim için azad etti.'
Resulüllah(s.a.v') in bu iki sevgilisi, kapıda böyle konuşurlarken, kendileri içeriden dinliyorlardı. Hz. Ali'nin sözünü kesip içeriden buyurdu ki:
-Ey kardeşlerim Ebu Bekir ve Ali! Artık içeri girin.Cebrail (a.s) gelip dedi ki, yerdeki ve yedi kat göklerdeki melekler sizi dinlemektedir.kıyamete kadar birbirinizi övseniz, Allahü Teala yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız.
İkisi birbirine sarılıp, birlikte Resulullah'ın(s.a.v) huzuruna girdiler.
Resulullah'ın(s.a.v) :
-Allahü Teala ikinize de yüzbinlerce rahmet etsin. İkinizi sevenlere de, yüzbinlerce rahmet etsin ve düşmanlarınıza da yüzbinlerce lanet olsun, buyurdu.
Hz. Ebu bekir Sıddık dedi ki:
-Ya Resulallah(s.a.v) Ben Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem.
Hz.Ali dedi ki:
-Ya Resulallah (s.a.v) Ben de Ebu Bekir kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem ve başını kılıç ile bedeninden ayırırım.
Hz. Ebu bekir Sıddık(r.a) :
-Ben, senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem, buyurdu.
Hz. Ali de:
-Ben, senin düşmanlarını Sırat üzerinden geçirmem, buyurdu.
Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) taraftarlarının ve düşmanlarının kulakları çınlasın.
alevi
22.11.2004 - 15:12Hz. Ebubekir (r.a) ile Hz. Ali (r.a) 'nın Münazarası
Bir Münazara
Bir gün Ebu Bekir Sıddık (r.a) Resulüllah(S.A.V) 'ın evine geldi. İçeri gireceği sırada, Hz. Ali Bin Ebi Talib (r.a) da geldi.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) (Geri çekilip) :
-Ya Ali sen buyur, gir dedi.
O da cevap verip, aralarında, aşağıdaki uzun konuşma oldu:
-Ya Ebu Bekir! Sen önce gir ki, her iyilikte önde olan, her hayırlı işte ileri olan, herkesi geçen sensin.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Sen önce gir ki! Resulüllah'a (s.a.v) daha yakın sensin.
Hz. Ali (r.a) :
-Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) 'tan işittim.
'Ümmetimden, Ebu Bekir'den daha üstün bir kimsenin üzerine güneş doğmadı' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçebilirim ki, Resulüllah (s.a.v) kızı Fatıma(r.a) 'yı sana verdiği gün,
'Kadınların en iyisini, erkeklerin en iyisine verdim' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) :
'İbrahim(a.s) 'ı görmek isteyen Ebubekir'in yüzüne baksın' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v) :
'Adem (a.s) 'ın hilm sıfatını ve Yusuf (a.s) 'ın güzel ahlakını görmek isteyen Ali Mürteza'ya baksın' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Senin önünde gidemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) :
'Ya Rabbi! Beni en çok seven ve ashabımın en iyisi kimdir? dedi. Cenab-ı Hak:Ya Muhammed! Ebu Bekir Sıddıktır,' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne geçemem. Çünkü Resulüllah (s.a.v) Hayber'de:
'Yarın sancağı öyle bir kimseye veririm ki, Allahü Teala onu sever. Ben de, onu çok severim' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v)
'Cennetin kapıları üzerinde 'Ebu Bekir Habibullah' yazılıdır' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) Hayber gazasında, bayrağı sana verip
'Bu bayrak Melik-i Galibin, Ali Bin Ebi Talib'e hediyesidir' buyurdu.
Hz. Ali (r.a) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ya Eba Bekir, sen benim gören gözüm ve bilen gönlüm yerindesin'.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
- Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü Ali cennet hayvanlarından birine binmiş olarak gelir. Cenab-ı Hak buyurur ki 'Ya Muhammed! (s.a.v) Senin baban İbrahim Halil, ne güzel babadır. Senin kardeşin Ali Bin Ebi Talib ne güzel kardeştir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin geçemem. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü, Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan adındaki melek Cennete girer. Cennetin anahtarlarını getirir, Bana verir. Sonra Cebrail (a.s) gelip, Ya Muhammed (s.a.v) ! Cennetin ve cehennemin anahtarlarını, Ebu Bekir Sıddık'a(r.a) ver, istediğini Cennete, dilediğini Cehenneme göndersin der.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki:
'Ali kıyamet günü benim yanımdadır.Havz ve Kevser yanında, benimledir. Sırat üzerinde benimledir. Cennette, benimledir. Allahü Teala'yı görürken, benimledir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senden önce giremem. Çünkü Resulüllah(s.a.v)
'Ebu Bekir'in imanı, bütün mü'minlerin imanı ile tartılsa, Ebu Bekir'in imanı ağır gelir' buyurdu.
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben sadıklığın şehriyim.Ebu Bekir onun kapısıdır.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Kıyamet günü Ali bir ata biner, görenler, acaba bu hangi peygamberdir? Derler.Allahü Teala, bu Ali Bin Ebi talib'dir, buyurur.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben ve Ebu Bekir, bir topraktanız. Tekrar bir olacağız.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Allahü Teala, ey Cennet! Senin dört köşeni, dört kimse ile bezerim.Birir Peygamberleri üstünü Muhammed'dir(s.a.v) .Biri, Allah'dan korkanların üstünü Ali'dir.üçüncüsü kadınların üstünü Fatımat'üz Zehra'dır. Dördüncü köşesindeki de temizlerin üstünü Hasan ve Hüseyin'dir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Sekiz Cennetten şöyle ses gelir'Ebu Bekir! Sevdiklerinle birlikte gel, hepiniz Cennete girin.'
Hz. Ebu Bekir (r.a.) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Ben bir ağaca benzerim,Fatıma bunun kökü,Ali gövdesi, Hasan ve Hüseyin meyvesidir.'
Hz. Ali (r.a) :
Ben, senin önüne nasıl geçerim. Çünkü Resulüllah(s.a.v) buyurdu ki:
'Allahü Teala Ebu Bekirin bütün kusurlarını affetsin. Çünkü O kızı Aişe'yi bana verdi.Hicrette bana yardımcı oldu.bilal-i Habeşi'yi, benim için azad etti.'
Resulüllah(s.a.v') in bu iki sevgilisi, kapıda böyle konuşurlarken, kendileri içeriden dinliyorlardı. Hz. Ali'nin sözünü kesip içeriden buyurdu ki:
-Ey kardeşlerim Ebu Bekir ve Ali! Artık içeri girin.Cebrail (a.s) gelip dedi ki, yerdeki ve yedi kat göklerdeki melekler sizi dinlemektedir.kıyamete kadar birbirinizi övseniz, Allahü Teala yanındaki kıymetinizi anlatamazsınız.
İkisi birbirine sarılıp, birlikte Resulullah'ın(s.a.v) huzuruna girdiler.
Resulullah'ın(s.a.v) :
-Allahü Teala ikinize de yüzbinlerce rahmet etsin. İkinizi sevenlere de, yüzbinlerce rahmet etsin ve düşmanlarınıza da yüzbinlerce lanet olsun, buyurdu.
Hz. Ebu bekir Sıddık dedi ki:
-Ya Resulallah(s.a.v) Ben Ali kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem.
Hz.Ali dedi ki:
-Ya Resulallah (s.a.v) Ben de Ebu Bekir kardeşimin düşmanlarına şefaat etmem ve başını kılıç ile bedeninden ayırırım.
Hz. Ebu bekir Sıddık(r.a) :
-Ben, senin düşmanlarına Kevser havzından su vermem, buyurdu.
Hz. Ali de:
-Ben, senin düşmanlarını Sırat üzerinden geçirmem, buyurdu.
Hz. Ali (r.a.) ve Hz. Ebu Bekir (r.a.) taraftarlarının ve düşmanlarının kulakları çınlasın.
türban
22.11.2004 - 13:57Mü'min kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar: görünmesi zaruri olanların dışında zinetlerini açmasınlar ve baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar; zinetlerini, kocalarından veya babalarından yahut kayın babalarından yahut oğullarından yahut üvey oğullarından yahut kardeşlerinden yahut kardeş oğullarından yahut kız kardeş oğullarından yahut kendi kadınlarından yahut sahibi bulundukları cariyelerden veya uyuntu (şehvetten yoksun) erkek hizmetçilerden veya henüz kadınların şehvet uyarıcı taraflarından habersiz çocuklardan başkasına göstermesinler; gizledikleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü'minler, hepiniz Allah'a tevbe edin ki, mutluluğu bulabilesiniz. NUR SURESİ 31. AYET.... HİÇKİMSE GÖRMEK İSTEMEYEN KADAR KÖR DUYMAK İSTEMEYEN KADAR SAĞIR VEDE ANLAMAK İSTEMEYEN KADAR AHMAK! ! ! OLAMAZ...
alevi
13.11.2004 - 21:31Hz.Ali yi öldürenlerin peşinden gitmek eğer namaz kılıp oruç tutup hacca gitmek yada Kuranı yaşamaksa evet onların peşinden gidiyorum ve söylediklerini söylüyorum..ama Hz.Ali namaz kılarken öldürüldü bizde namaz kılmayız yok biz muharremde oruç tutarız ama benim annem ramazanda da tutar yok din dersleri okullardan kaldırılsın yok işte Atatürk! ! ! ! başbuğmuz(ki istiklal mahkemelerini bu noktada hatırlatırım...) vs..vss.bumudur müslümanlık yani? namaz kılmaz oruç tutmaz içki içer ondan sonra da derki Allah içkiyi haram kılmadı zarar verecek derecede içmek yasak e zaten o dereceye geldikten sonra yapacak bişey yokki..neyse ben bu konularda haddimden fazla doluyum vede herzaman tartışmaya açığım ama karşımdaki yeterki davasında samimi olsun..tabii eğer bi davası varsa............................
fethullah gülen
13.11.2004 - 14:19Fatih lerin Yavuz ların torunu....
iğrenç espriler
13.11.2004 - 14:17seven(7) aldatmaz eight(8) belki :) bu neki şimdi..
alevi
12.11.2004 - 20:05inandıklarını 'zannettikleri' Hz.Ali(r.a) gibi yaşasınlar yeter......
10 Kasım
12.11.2004 - 17:13Osman Yüksel Serdengeçti bal gibi nurcudur... osman abimizi kaybettiğimiz gündür onu rahmetle anıyoruz...
türban
10.11.2004 - 19:44Başlarımızın tacı analarımızın başlarının tacı...
alevi
06.11.2004 - 13:50tanıdığım hiçbir alevi namaz kılmıyor oruç tutmuyor zekat vermiyor bununla beraber içkisi de var ama sonra da kalkmış bana HZ.EBUBEKİRİ HZ.ÖMERİ HZ.OSMAN I sevmeyiz diyorlar...onları kınamıyorum çünkü sonuçta efendimizin ehl_i beyti onlar ama biyerlerde yanlışlık var ama ben henüz çözebilmiş değilim.yardım eden olursa (samimi olarak) memnun olurum..
fethullah gülen
02.11.2004 - 18:13annesinin abdestsiz emzirmediği kuran-ı kerim-i ve buhari yi ezbere bilen..zamanın birinde isteyenin istediği soruyu sorup bir kutuya atıtıktan sonra sırayla o sorulardan çekerek hiç takılmadan hepsine cevap veren 'altın neslin' en büyük mimarlarından gözüyaşlı gönlü kırık ama hep ümitvar bir gönül insanı....
türban
01.11.2004 - 00:23İslam dinini benimseyenlere göre farz dinsizlere göre ise her nerede olursa olsun giyilirse siyasi simgedir..ayrıca kimin siyaseten kimin gerçekten inanarak taktığı bilinmediğinden potansiyel tehlikedir! ! ! ! ! birileri için....
türban
30.10.2004 - 22:10tam şunları yazarken teyzem geldi ne yazıyosun falan derken yazdıklarımı okuduktan sonra fıtri olarak dedikleri: o zaman sizlerde amerikaya gidin orda size benzeyenler daha çokmuş bu ülkenin sahipleri biziz diyor nene hatunlar bizlere benziyordu diyo size değil.yarın da savaş çıksa tırnakları kırılacak sizler değil yine bizler taşırız diyor o mermileri biz Fatih in torunları osmanlı nın çocuklarıyız diyor hem bugüne bu ülkeyi size benzeyenler yönetti şimdi bu haldeyiz diyor yani bu ülkeyi geriye götüren hep sizlersiniz diyor yoksa namaz kılmak başını sadece Allah rızası için örtmek gericilik değil onları insan yerine koymamaya çalıştığını zannetmek asıl gericiliktir diyor.. nasıl beli açıklar(tamamen teyzeme aittir bu sözler...) rahatça geziyorlarsa türbanlıların da 'en az' onlar kadar gezme hakkı vardır diyor fazlası bile var ama neyse onu konuşmak bizim işimiz değil..tabiri diğerle 'Gölge etme başka ihsan istemem'............tayzem yaaa bitane... :)
necip fazıl kısakürek
26.10.2004 - 16:27YİNE GELECEKLER……
Bir akşamüstü vicdanımızın özgür vadisinde “rehavet seanslarındayken” yakaladılar bizi…
Toz pembe güller germiştik pencerelerimize..
Düne ve bugüne dair çöpleri istif etmiştik küflü bodrum katlarımızda..Yarının ekşi
kokulu,kehanetleri zaten kitabımızda bile yoktu.Mesaj kağıdı sarılı olmayan çok köşeli taşlar
camlarımızı tuzla buz etti.Kafalarımız tavana değercesine zıpladık.Korkak değildik; ama
açıkçası ürktük sesteki bu ani desibel değişikliğinden.Sirenleri çalmaya da gerek
yoktu..içimizdeki güzelliğe dair hisleri tahliye etmeye de..Ama,camı kırmışlardı bir
kere..Oysa çoğu zaman görürdük camın öte yanından onları.Gülümseyerek bakarlardı; ama
dişlerinin çene kemiklerini nasıl ezdiğini de hissederdik.
“Geldik” dediler, yüzlerindeki maskeyi çamurlu sokağın ortasına vurarak…:
”Beklemiyordunuz değil mi? ”
Gerçekten gelmişlerdi..
Uçlarını aleve batırdıkları ışından okları, bir ejderha ıslığı gibi tıslayarak yardı
gökyüzünü..Mavinin hüzün tonuna alevin kızgın alını bulayarak ilerledi öfkeden
silahları.Sadaklarında düşmanlık vardı,kin vardı,zehir vardı.Kurumuş gülden ördüğümüz
kubbemize şimşek hızıyla saplandı alevden okları.Çatımızı yaktılar..Kubbemizi çatırdatmaya
çalıştılar…
Önce biri belirdi yılandan gözleriyle camın hemen arkasında. Sonra diğerleri sökün
ettiler.Savaş bozgunu yaşamış,apış araları ekşi ekşi kokan çapulcu askerler gibi girdiler
dünyamıza…Sepetlerimize bastılar tekmeyi,ağaçlarımıza vurdular baltaları.Yumurtalarımızı
yere çaldılar.dipleri hayvan tersine bulanmış çizmeleriyle ezdiler civcivlerimizi.Kapılarımıza
çentik attılar,ekmek satan un fırınlarımızın un çuvallarını mızrakladılar. Selam veren
dostlarımızı horladılar.ineklerimizi tekmelediler.
Mavimin hüzünlü tonuyla boyadığı akşam vakti geldiler…
Atlarını çocuklarımızın geleceğinin üzerine sürdüler… Süraka yoktu aralarında,atları
ayaklarına kadar değil,bellerine kadar girmişti bataklığa.Ama gözlerinde kinleri ağızlarında
küfürleri vardı.En çok da aramızda durup,dostluk türküleri söylerken dün,bugün onların
yanına geçip sapanlarına taş koyup üzerimize sallayanlar şaşırttı bizi.
Gecenin karanlığında bağırdılar karanlığa, gökyüzüne doğru…
Tamtam çaldılar saat başı…
Yüreklere korku salıp kitapları yaktırmak, anıları sildirmek,aynaları kırdırmaktı amaçları…
Kısmen başardılar da…
Kürklerini toplayıp, göçlerini hazırlayıp, yola dizilen kervanları gösterdiler parmaklarıyla.
Bakın dediler bakın nasılda korkuttuk arkadaşlarınızı… Onlar ki, en iyi günlerde
türkülerinize eşlik ederlerdi…
Sularımıza zehir katmak, ekmeğimizi küfletmek istediler…ırmağımız güçlü akıyordu çok
şükür buğdaylarımız dayanıklıydı…Başaramayınca bunlar sinirlendiler, Değirmencilerimize
.salçalarımıza hakaretler yağdırdılar…Yapraklarımızı yoldular,tarlalarımıza sürdüler
hayvanlarını.
En mahrem odalarımıza kadar sokuldular…Yastıklarımızı iğdiş ettiler sivri uçlu
mızraklarıyla.
Çeyiz sandıklarımızı etrafa çaldılar…Yazmalarını çiğnediler kadınlarımızın..Çocuklarımızı
almaya çalıştılar, anaların kucaklarından beğenmedikleri her şeyi topladılar.Cadde ortalarına
kitap, giysi, namus, haya, un, kurumuş kabak…Hepsini üst üste yığdılar…Şarap şişelerinin
diplerinde kalan sıvılarını boca ettiler bu yığının üstüne…Aydınlanmak için kullandığımız
meşaleyle yaktılar birikimlerimizi…
Sokağa çıkamadı çocuğumuz…
Perdeleri sıkı sıkıya kapadık bilinçsiz bir tepkiyle…
Sonra “Neden? ” Sorusunu sorduk kendi kendimize! ! !
Sorular çoğaldıkça onlar küçüldü, onlar küçüldükçe ışık sızdı perdelerimizde…Işık,
karanlığın ölümü demekti…Karanlık olmayınca onlarda olmayacaklardı, bunu çok iyi
biliyorlardı…! ! !
Akşam batarken güneş, mavinin hüzün tonunda gelmişlerdi..Kızıl bir şafak vakti meleğin
bağırışıyla gitmeye başladılar..Arkalarında harabeler bıraktılar…Binalar, evler, camlar,
yürekler…Tehditler savura savura kayboldular ufukta…Bazıları “pişmanlık” belirtisi ifadeler
kullandı giderken.”Vicdan”ları varmış gibi davrandı kimileri.Ama yapmışlardı bir kere, yani
kırmışlardı camlarımızı bir kere.
Korkuyu, şaşkınlığı, ürkekliği hemen attık üzerimizden.Yaşlı gözlerimizi silmeden tebessüm
etmeye çalıştık hayata.Ve bir “Karınca Samimiyetiyle” tekrar başladık çalışmaya.Örmeye
başladık buğudan ağımızı.Bir yağmur akın etti gözümüzden.Kanı, külü, çamuru aldı
götürdü.Kinlerimizi yıkadı testilerimizi doldurdu.
Güneş tepeye doğru yükseldi şehrimizin dışından..Mutluluk şarkıları yine yükseldi
gökkubbemize doğru..İşte tam bu sırada belirdi tepede en “DELİ” olanımız…
Var gücüyle bağırdı
“GÜLMEYİİİİİİNNNN! ! ! ! ! ”
Herkes sesin geldiği yöne yöneldi
Elindeki asasını bulutlara doğrulttu, sonra bizlere doğru ve boşluğa savurdu:
“ŞARKI DA SÖYLEMEYİN…! ! ! !
“ŞARKI DA SÖYLEMEYİN”…..! ! ! ! ! !
Daha bir dikkat kesildik sesine “HALA ANLAMIYORSUNUZ DEĞİL Mİ? ? ? ” diye sordu
acı ifadelerle…
“GİTTİLER SANIYORSUNUZ…OYSA ORADALAR….! ! ! ! ! ”
Herkes birbirine baktı şaşkınca, sonra tekrar ona; “ŞUNU BİLİN KESİNLİKLE” dedi deli….
Ve kanımızı donduran şu cümleyi haykırdı
“GENE GELECEKLER….GENE GELECEKLER…….! !
ramazan
15.10.2004 - 21:37Allah Resûlü ashabını büyük bir dikkatle Ramazan’a hazırlıyordu
Allah Resûlü (sas) ümmetini Ramazan gelmeden önce manevi anlamda Ramazan ayına hazırlamıştır.
Bunun için kendisi oruç tutarak, sadaka vererek ve geceleri kalkıp namaz kılarak ümmetine bu ayların nasıl değerlendirilmesi gerektiğini de bizzat göstermiştir. Ümmetine önce Recep ayının kendi ayı olduğunu hatırlatan Allah Resûlü bu ayın faziletini bu şekilde açıkladıktan sonra Recep ayının da Allah'ın ayı olduğunu ifade ederek bu ayın manevi değerini ifade etmiştir. Bu iki mübarek aydan sonra gelen ay ise ümmetinin ayı olan Ramazan ayıdır. Ve bu ayın mükafatı yine Allah Resulu'nun ifadeleri içersinde, paha biçilmezdir bu yüzden bu ayın değerini ancak Allah bilebilir.
Bütün bu ifadelerle Allah Resûlü ümmetini gün gün, adım adım Ramazan'a ve onda coşan rahmete hazırlayıp onların ebedi kurtuluşunu arzulamıştır.
Allah Resûlü bu aylarda sürekli Ramazan'a hasret bir halde yaşarken bir yandan da 'Allah'ım bize Receb'i ve Şaban'ı mübarek ve bereketli kıl ve bizi Ramazan'a eriştir.' diye dua etmiştir. Ramazan'a eriştikten sonra da her zaman olduğu gibi kullukta sürekli zirvede bulunan Allah Resûlü yine aynı şekilde davranarak kendisini Ramazan'a kavuşturan Rabb’ine şükür ve niyazlarını kat kat artırmıştır. Allah Resûlü bu konuda Ebu Hüreyre (r.a) ’nın ifadesiyle 'Resûlüllah (sas) onları, kesin bir emirde bulunmaksızın Ramazan gecelerini ihyaya teşvik ederdi. (Bu maksatla) : 'Kim Ramazan gecesini, sevabına inanarak ve bunu elde etmek niyetiyle namazla ihya ederse, geçmiş günahları affedilir.' derdi.
Hz. Aişe: Allah Resûlü (sas) Ramazan’da, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi.
Hz. Aişe'den rivayet edilen bir başka hadiste Allah Resûlü Ramazan ayında bize nasıl davranmamız gerektiğini öğretiyor. 'Resûlüllah (sas) Ramazan ayında, diğer aylarda görülmeyen bir gayrete girerdi. Ramazan’ın son on gününde ise çok daha şiddetli bir gayrete geçerdi. Son on günde geceyi ihya eder, ailesini de (gecenin ihyası için) uyandırırdı.'
Ramazan ayına bu kadar vurgu yapan Allah Resûlü ümmetinin bu kudsi ayda oruç tutarak ebedi kurtuluşa kavuşması için Ramazan orucuna da vurgu yapmıştır. Ebu Hüreyre (ra) 'den rivayet edilen bir hadiste Resulullah (sas) Ramazan ayını ve onda tutulan oruca verdiği değeri ümmetine muhteşem bir müjde gibi şöyle vermişlerdir: 'Ademoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenab-ı Hakk'ın bu husustaki sünneti şudur) : 'Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yedi yüz misline kadar çıkar. Allah Teala Hazretleri (bir hadis-i kudside) şöyle buyurmuştur: 'Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükafatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terk etti.'
Ramazan ayının mübarekliği, öteler alemine ait oluşu, insanın ruhani duygularla iç içe olduğu, maddi manevi lütuf ve ikramların başımızdan aşağıya döküldüğüne hepimiz şahit oluruz. İşte müminlerin her Ramazan şahid oldukları bu güzel olayların nedenini bakınız Allah Resûlü bize Hz. Ebu Hüreyre (ra) 'nin diliyle ne güzel anlatıyor. Resûlüllah (sas) buyurdular ki: 'Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.' Bu kudsi ayda hazır cennet kapıları ardına kadar açılmış ve şeytanlar da zincire vurulmuşken mümine düşen bu ayda bağlayabildiği kadar kendini Rahman'a bağlamasıdır. Orucun mümini koruyan bir perde veya bir kalkan olduğunu ifade eden Allah Resûlü müminin bu kalkanı kullanarak dünya ve ahirette kendisine isabet edecek muhtemel kazalardan korunmasını istemiştir. Bu amaçla 'Oruç perdedir. Biriniz oruç tutacak olursa kötü söz sarf etmesin, bağırıp çağırmasın. Birisi kendisine yakışıksız laf edecek veya kavga edecek olursa ‘Ben oruçluyum! ’ diyerek ona bulaşmasın.' şeklinde ferman buyurarak, orucun aslında insanı bir bütün olarak sabra odaklayarak böylece Allah'a daha çok yakınlaştırdığına işaret etmiştir.
Ramazan sadece tutulan oruçla anılan ve onunla sınırlı bir ay değil. Onun gelişiyle insanın hayatı yaşarken yaptığı bütün tavır ve davranışlara bir başka ruh ve özellik de ekleniyor. Daha önce yapılan belki insana çok sıradan gelen bir olay bu ruh sayesinde herkese çok farklı geliyor ve dikkatleri çekiyor. Ramazan’da bütün bir hayata sinen bu manevi hazzı hisseden müminler bu yüzden ramazanda daha çok sadaka, daha çok zekat ve yoksula daha çok yemek yedirmenin peşine düşüyor. Bu hakikati bize hatırlatan Allah Resûlü şöyle buyuruyor: 'Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.' Ramazan'ın her şeyinde var olan ve inanmış her gönülün takdir ettiği bu bereket elbette ki Allah Resûlünün işaret buyurdukları sahurunda da olacak. Zira Allah Resûlü bize bu güzel müjdeyi de şu mübarek ifadeleri ile veriyor. 'Sahur yemeği yiyin, zira sahurda bereket var.' Bütün müminleri Ramazan’ın bu bereketleriyle baş başa bırakırken son olarak cennette oruçlulara büyük bir müjde gibi açık duran Reyyan kapısından bahseden hadisi veriyoruz: 'Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Oradan sadece oruçlular girer. Oruçlular girdiler mi artık kapanır, kimse oradan giremez.'
Abdulkadir Süphandağı - İstanbul
15.10.2004
türban
15.10.2004 - 11:32ibrahim suresi
42 (Ey Muhammed,) Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.
43 Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez.54 Kalbleri de (sanki) bomboştur.
44 Azabın kendilerine geleceği gün (ile) insanları uyarıp-korkut ki, (o gün) zulmedenler, şöyle diyecekler: 'Bizi yakın bir süreye kadar ertele ki, Senin çağrına cevap verelim ve peygamberlere uyalım.' Oysa daha önce, kendiniz için hiç zeval yoktur diye and içenler sizler değil miydiniz?
45 Siz, kendi nefislerine zulmedenlerin yerleştikleri yerlerde oturmuştunuz. Onlara ne yaptığımız size açıklanmıştı ve size örnekler vermiştik.
46 Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.55
47 Allah'ı, sakın peygamberlerine verdiği sözden dönen sanma.56 Gerçekten Allah azizdir, intikam sahibidir.
48 Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün,57 onlar tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna çıka(rıla) caklardır.
49 O gün suçlu-günahkârların (sıkı) bukağılara vurulduklarını görürsün.
50 Giyimleri katrandandır,58 yüzlerini de ateş bürümektedir.
51 (Bu azab,) Allah'ın her nefsi kendi kazandığıyla cezalandırması içindir. Hiç şüphesiz Allah, hesabı pek çabuk görendir.
52 İşte bu (Kur'an) uyarılıp-korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ) dır
necip fazıl kısakürek
01.10.2004 - 13:45Necip Fazıl Allah dostudur..
Toplam 26 mesaj bulundu