br]Aslında bitirdiğin o değildi Üzerini ağlayarak çizdiğin O yokuştan aşağıya ittiğin Belki üzerine bir sigara içtiğin Aslında seyrettiğin kendindi Sendin Kendi düşüşünü seyrettin Kendi yokoluşunu Kendini bitirdin kimseyi değil Gömdüğün kendi kalbindi O soğuk mezara Ve oturup tükenişini seyrettin Ve yalancısısın kendinin Ve o yalana inanan yine sensin.
Sana veda edemedim Yağmur gözlüm, Soğuk karanlık bir şubat gecesinde Koptu kıyamet alıp beni götürdü Dört yana savruldu bedenim. Ellerim kelepçeli,gözlerim bağlı, Sorgu odalarında körebe oynattılar Sobelendik,fişlendik horlandık Sanki sele kapılmıştık Fırtına dinmiyordu Eylül kabusuydu,tutunamadık hiç bir dala Bedenimize dalgalar vuruyordu, Savruluyordu bedenim. Yüreğimiz yaralı, ellerimiz zincirli Karanlık odalarında körebe oynattılar Geceler bitmiyordu.Odalar karanlık Gençliğimi yaşamadan Ölümü düşünüyorum Ve geçmişimi çocukluğumu yaşıyordum Kendimi avutarak Ağlamak istiyordum Ama gözyaşlarımı sana bırakmıştım, Soğuk kış gecelerinde Belki lazım olur diye Güneşi, gökyüzünü, yıldızları Ve dağlarımızı Tek umudum dağlar Umut dağlarda Özgürlük Serçin'ninde Kocaman umutlarımı kırdılar Daracık hücremde Tutsak düştüm Kafesteyim Varsa kafeste kuşun Bırak gitsin Tutsaklık zor gülüm Sana bıraktığım gözyaşlarımı Alıp beraber götür Özgür dağlarımıza Nergislere, kardelenlere,karanfillere Su olsun,can olsun Direncin Aslı olsun Gül olsun Buraya düşmeyi ben istemedim Veda edemedim Etmek de istemem Elimde olsa sana göz yaşlarımı değil Yüreğimi bırakırdım İçindeki umut ile beraber Tüm kötülüklerden uzak Hasrete inat Örselenmesin sevdamız Yüreğim sancıyor Ağlamak istiyorum, gözyaşlarım yok Çünkü sende kaldı gözyaşlarım Senin haberin yok
Bugün seni hiç özlemedim...Neden bir anda aklıma geldin bilmiyorum kirpiklerinin ucuna sevdamı astığım; neden seni sevdiğimi bilmediğim gibi. Bildiğim tek şey varsa seni unutmaya başladım içimin acısı...
Elimde telefon saatlerce aramanı beklemiyorum. Çalan her telefona sen diye koşturmuyorum. Gelen her mesajın başında adın varmı diye bakmıyorum. Seni yani bende hiç tükenmeyecek sandığım şeyi aslında kendimi unutuyorum.
İçimde, yüreğimin derinliklerinde hala yaşamın damlaları var; hissedebiliyorum... Yollarımı giderken beraberinde gotürsende, beni bir başıma bu paslı gönlümle yapayalnız bıraksanda, damlalardan umman yaratmayı sana rağmen başarıcağım. İnan bugün seni hiç özlemedim...
Kaçıyorsa kaçsın bırak, yakında o senin ardına düşecek, bugün almıyorsa verdiklerini yarın o sana sunacak herşeyini, seni sevmiyorsa istemesede ergeç sevecek dedim günlerce kendime. Ama olmadı hazan gülüşlüm dayanamadım...Geleceğin varsa şimdi gel kurtar beni, kuşkudan ne diliyorsa gönlüm yerine getir, sende katıl benimle savaşa...
Sense kaçmayı seçtin yağmur öpüşlüm, kalıp savaşmadın sevgi uğruna ne varsa, benim uğruma...Yüreğime diken batırmadan, vurulmadan sevemedim seni.Ah şu ayrılık denen gece nasıl bir acı, nasıl derin bir uçurum.Evet neşelerimin, gülüşümün katili düşününce geçmiş acıları ürperiyorum ve hala yanımda hissediyorum sıcaklığını, üşüyorum...
Oysa sevgi istemiyor senin ruhun, bir put gibi dayanıyor aşka, ürkek bir bakışa, usul bir iç çekişe... İster zorlandığında ister özgürken sevecen bir bakış, dilsiz gözyaşı etkisiz kalıyor ruhunun üzerinde. Artık güven duyma bunlara, çünkü bugün seni hiç özlemedim...
Bilmek isterdim gözlerinde yüzen o ıslak sislerde yüreğin içten bir alev saklarmıydı? Birgün olsun sorgulamadın yüreğimdekileri, paylaşmadın hayatımı benimle, merak etmedin bendeki bir ayrıntıyı, ilgilenmedin, seni sevdiğim gibi sevemedin beni...
Oysa tüm önceliğim sen olmuştun, hayatımın merkezi olmuştun, sen herşeyim olmuştun... Şimdi ise gönlüm üzülüyor bir başına yiten günlerin ardından titreyerek. Dön artık köşene ey kalbim, dön ve gömül tasalarına yeniden...
Öyle çok düşündüm, öylesine düşledim ki seni seninle dolu hayalim, hiç benim olmadın, olacağında yok sevdalım...Ne çok armağan bırakmışsın bana beni bir anda tutup geçmişin acılarına boğan, sana dair ne çok şey saklamışım içimde... Silemiyorum seni, içimden söküp atmayı başaramıyorum. Bunu yapamıyorum gülümsemesiyle öldürenim. Biliyorum tükeneceksin yavaş yavaş geri dönüşün olmadan... Bunun kolay yolu var mı bilmiyorum! Kim acılarımı dindirebilir ve bana kim yardım edebilir?
Nefret ya da aşk, bilirmiyim bunu kara sevdamın bitmez tükenmez ışığında...Sen neydin benim için? Bunu kelimelerle anlatmak çok zor inan bana sevdalım inan...
Boşunadır ağlayıp haykırmam, boşunadır ummak tükenmemeyi biliyorum. Yine de ağlıyorum, ağlatıyorsun o taş yüreğinle, kaygısızlığınla...
Veda et, hadi durma veda et yarına kalmadan unut yüreğine verdiğim tazeliği ve aşkınla besleyip yaktığım o çiçek açmış ruhu da. Bilki nerede olursan ol, nereye gidersen git bir demir yığını kadar ağır çeker senin için aşkım kaldıramazsın...
Bilmiyorum bile nerdesin şimdi, kiminlesin? Gözlerin kime bakar, ellerin kimi tutar? Şu ahımı, yüreğinin yanında fısıldayan sesi duyarmasın?
Anlayamadın sen vardın gecelerim de, gözlerimi kapasam aydınlığıyla gülüşün ortaya çıkar sonra solardı. Sen ki ele geçirilmiyorsun gerçekte de düşte de...
İşte sen: zırhlı yürek, anlayamadın anlamada artık! Azalıyorsun içimde, yitip gidiyorsun bilmediğim diyarlara. Seni istemiyorum, seni aramıyorum, derinliğine inmek, yüreğinin dehlizlerine hükmetmek istemiyorum artık. Yalnızca git...
Sonrasızlığa karşı çıkan, terkedilmişliğe karşı bir avunma da istemiyorum senden, senden hiçbirşey istemiyorum...Söyle bana acımasızım; kelimelerimin kurumuş yaprakları yolumu kesip de durdurabilir mi beni?
Nice geceler boyunca aradığım, gelip çalma kapımı sakın! Ne özlem, ne aşk, ne incinme kaldı. Söndü, geçti, uzaklaştı herşey. İnan bana bugün seni hiç özlemedim... Bundan sonra ise asla özlenmeyeceksin...
ey yerlerin göklerin sahibi... yüceler yücesi güzel allahım... gücüm gözyaşlarıma... silahım ağlamak... ağlayıp ta o kapkara yüreğimi dağlamak... yusuf'u zindandan kurtardığın gibi, yunus'u karanlıktan çıkardığın gibi... beni de zindandan kurtar... beni de aydınlığa çıkar... ruhumun ilahi isteği sensin... bunu elden çok sen bilensin... ilahi ya rabbim! ! ! kapalı yürekleri görensin... beni benden alan sensin... yarin aşkı yürek de kor olsa da... gerçek aşkım...yarim sensin...
kömür karası yüreğim! ! ! nedir seni bu kadar yakıp kavuran? dinmek bilmez bir şekilde alev alev... yan yüreğim yan,dayanmak varsa dayan... zalimler ancak körükler ha bir yandan... sormazlar ki hiç,nedir derdine derman olan... ah.... o gözlerin var ya beni benden alan... kendi halinde için için yanan... bir avuç küll kalır, benden hatıra kalan...
rüyalar ancak birleşme noktamız. dün gece yine seni gördüm rüyamda el ele gözgöze ve diz dize... dünyadaki hiç bir mutluluk.... bu hazza eş değerde değil bence... san ki yıllarca baksan o güzelliğe, doymayacak gibi aç hissediyor insan... tek dayanağım yüce rabbim... O ne derse o olur. ne fazlası ne de noksanı olur. leylayla mejnun gibi, ferhatla şirin gibi, aslıyla kerem gibi, yanarak kavrularak mevlama ruhuma kavuşayım...
hergün sessiz çığlıklar atıyorum... gökyüüne uçan kuşlara doğru... seni seviyorum gülüm diye... çınlıyor mu kulakların acaba... yoksa yüreğinde aniden bir sızı hissediyor musun? bu sızı benim işte sevdiceğin... seni öyle sevdim ki..... canımı veresiye.... seni öyle sevdim ki.... ölesiye... seni öyle sevdim ki.. kalbime gömesiye... seni öyle sevdim ki... bir ömür bitesiye... seni öyle sevdim ki.... delicesine....
zaman kahırlı bir ağıt anlayacağın bebeğim ve isyan aynı her devirde sevda sürüyorum yorgun yüreğime ve bel ki... unutuyorum yaşamadığım günleri vefa dolu gülüşünle... sureti bozuk duygusuzlara inat... dönüyor işte bu anlamsız iğrenç küre..
sevgi karanlık bir tünelde yakılan mum ışığı gibidir. size yolunuzu gösterir. ama uzakta ne olduğunu söylemez...
Biz diyecektik. Biz ikimiz ne sen ne ben sadece ikimiz diyecektik. Şimdi yoksul bir yanım kanıyor, o bir yanım ki sevdalı, bir yanım üşüyor, bir yanımı bölmüşüm kanıyor, o yanım acıyor, acıtıyor o yanımı, boğazıma ham lokma gibi oturdu, ayrılık kusamıyor susuyordum, sana sesleniyordum, duyuramıyordum. SEN YOKTUN
Biz Karsilikli Iki Tepede,Birbirine Tutkun iki Agac.. Sen hasmetli ve buyuk bi cinar.. Ben dallarinda kucuk kuslari olan minik bi fidan.. Sen ruzgarda dimdik ayaktasin.. ben kirilmamak icin mucadele veren,, dallariyla tutunmaya calisan..bir kucuk agac.. birbirimize uzaktan bakarak.ne kadar hasret ceksekte.. ne sen koklerinden ayrilabilirsin... ne de ben minik kuslarimdan.. Kavusmamacasina aslaaaaaaaaa.... Sen golgende yasatacaksin sevdalarini. ben se sana ulasmayi dusunerek serpilip buyuyecegim her gun.. Bir gun gelecek sen devrileceksin.. ve ben ardindan sana kavusabilmek icin ruzgarlara birakip ince govdemi.. koparacagim topraktan koklerimi.. hic kavusamadigimiz bu hayatttan birlikte ayrilacagiz sonsuzluga.. o zaman belki ayni topraga kok salar govdelerimiz.. kim bilir belkii o zaman ayni bedende can bulur bu sevda dolu yureklerimiz.
Tek suçlusu benmiyim, düştüğüm bu sevdanın Yüzüme tebessümle, bakmadın mı bir tanem. Fethedilmez sandığım, gönlümün kalesini Küçük bir kıvılcımla, yakmadın mı bir tanem…
Nasıl mutlu olmuştum, bilsen seni görünce Engel olunmuyormuş, kader ağı örünce Seninle karşılaşıp, tanımadan çok önce Baktırdığım her falda, çıkmadın mı bir tanem…
Zincirler mi bağladın, bilmem iki dizime Bir tek sen hükmedersin, benliğime özüme Yağmur yüklü bulutlar, sürükleyip gözüme Sel gibi yanağımdan, akmadın mı bir tanem…
Kulhilmi” der hesap et,sensiz geçen her ayı Kimseye söyleyemem, içimdeki sevdayı. İkimize kurduğum, o toz pembe dünyayı Sen kendi ellerinle, yıkmadın mı bir tanem…
Aşk dediğin beklemektir Ey Sevgili! Kays gibi Mecnun olana kadar, Hz. Yakup gibi aydınlığa hasret kalana kadar beklemek bekleye bekleye gözden olmak, sözden olmaktır. Ve beklemek dünyanın en asil eylemidir, eğer beklenene değecekse. Bilesin!
Aşk; yanmaktır Ey Sevgili! Yanıp kül olmaktır, Kerem gibi Aslına ermektir. Ateşin ortasına hesapsız girmektir İbrahim misali. Ki onun gönlünün yangınıdır ateşi gülistana çeviren. Ki yanmak insanı kurtarır hamlıktan çiğlikten. Hem ne diyordu şair; 'Yanmışın halinden ne bilsin ham/ Sükut gerektir bize gayrı vesselam.. Gözlerinden ayrı geçen her an yanmaktayım. Bilesin!
Aşk; bedel ödemektir Ey Sevgili! Bülbül, gonca gülü görebilmek için her seher uyanık olmak ve güle ulaşmak için yüreğini gülün dikenine asmak, kanını akıtmak zorundadır. Ya ben yüreğimi nereye asayım Ey Sevgili. Çünkü Aşk bedel ister, külfetsiz nimet olmaz. Beklemek bedel ödemekse eğer hâlâ ödüyorum o bedeli. Bilesin!
Aşk; vazgeçmektir Ey Sevgili! Mecnun gibi aklından, Kerem gibi bedeninden vazgeçmek. Yardan gayrısından, cümle cihandan vazgeçmek. Yemeden, içmeden, uykudan uyanıklıkdan ve vazgeçmekten bile vazgeçmektir gün gelince. Senin için senden vazgeçmişim. Bilesin!
Aşk; bilmektir Ey Sevgili! Bir tek yârı bilmek, onu candan daha aziz bilmektir. Ondan gayrı bildiklerinin hiçbir şey olduğunu dünyanın onunla mana bulduğunu bilmektir. Onun selamı ile gelen bela olsa EyvAllah (c.c.) diyebilmektir. Kızmana, gülmene, gelmene, gitmene hepsine EyvAllah. Bilesin!
Aşk; susmaktır Ey Sevgili! Onun güzelliğini, iyiliğini tarif etmeye gücün yetmediği an susmaktır. Kelâmın, kalemin, sözün tükendiği yerde, manayı sessizliğe yükleyip susmaktır. Artık sustum Ey Sevgili. Bilesin! Aşk dediğin susup beklemektir, Aşk dediğin....
Sevmek yürek ister Can, Sevebilir misin? Dalgaların kumsalı sevdiği kadar Körü körüne bir adanmışlıkla Sabır öğütür değirmenlerinde Kaç bin yıllardan beri Bitmeyen sevdasıyla Düşer yorgun kucağına sahilin Günde sayısız kez Parçalanacağını bile bile Sevmek bu işte...
Midyelerin ağladığını duydun mu hiç? Yosunlar, Anlatırlar eski bir sevda masalını üzgünce Rüzgârın bahanesi nedir denize inmeye? Sadece serinlemek mi ister sence? Yoksa sevdası mıdır başını döndüren delice? Taramak ister mavi saçlarını denizin, gündüz gece
Bir günü mü uğurladık uzak tepelerin ardına, Yoksa bir gün daha mı yaklaştık sona? Şimdi, deniz erguvan rengi Günün son ışıkları erirken ufukta Bir dilek tutmalısın tam gün batarken Can Belli mi olur? Ya kabul olursa? ... Günbatımı bir başka severim bu koyu Tatlı bir imbat eser Bu saatler nedense çok özel ve gizemli Karışır birbirine yosun ve hüzün kokusu…
Deniz yoruldu gün boyu Şimdi bütün güzelliğiyle dinlenmede Etrafımızdaki çocuklar çoktan gitti Yüzüyoruz umarsızca, Öyle uzaklaştık ki kıyıdan Göremiyorlar bizi Sadece ikimize bu koca deniz epey fazla Biraz haksızlık değil mi? O kadar sıcak ki bu vakitler Suları biz mi ısıttık böylesine Duygularımız gibi…
Gel, bir delilik yapalım bu akşam ne dersin? Hadi, önce sevgi tohumları ekelim denize Sonra, saklayalım anahtarını Vermeyelim kimselere Sabah herkesten önce biz açalım yine Sessizce…
Sus gönlüm. Çok dile getirme. Sevdiğini Sen dile getirdikçe.. gönlün daha da coşuyor, beklemek daha da zorlaşıyor.
Sus gönlüm. Çok laf etme. Az söyle ki olgunlaşsın. Sevgin
Az söyle ki.. Hakka karşı yanlış kelam çıkmasın. Sus gönlüm. Bir elif miktarı sus. Az kaldı bahara.
Dayan gönlüm. Denizin içinde meydana gelen görünmeyen dalgalar gibi yüreğin, biliyorum.
Beklemekten başka çare olsaydı, seni durdurmazdım... İnan bana...
Ama yok. Başka çare.. yok! !
Unutma ki ilaç bile beklemeden tesir etmez, çiçek bile vakti gelmeden önce açmaz...
Sus gönlüm...
Bu kışın.. bahara dönünceye kadar.
Bu gece, gündüz oluncaya kadar. Uzak yollar yakınlaşıncaya kadar.
Bu sıkıntının ardından.. ferahlık gelinceye kadar.
Ve yüzümüz,, vuslat gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar sus...
Sus gönlüm....
Seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar.
Rabbin öyle bir insan sevdirsinki ki gönlüm, o insanın kalbi, rabbinin sevgisi ile dolu olsun
seni öyle bir insanla buluştursun ki gönlüm…… senden önce onunla buluşmuş olan sadece rabbin olsun
Tertemiz bedeni ve yüreğiyle senin olsun
Senin nasibin sana ulaşıncaya kadar, ulaşmayanlarınsa senin nasibin olmadığını.. anlayana kadar sus...
seni senden daha çok seven oluncaya kadar Sus gönlüm...
işte Onun geleceğini görünceye kadar. sus
Onunla el ele tutuştuğumuzda… ikimizin üzerinde rabbinin eli,, Oluncaya kadar
Acının... bala dönüştüğünü farkedinceye kadar.
Onun gönlünün senin gönlüne muhabbet düğümüyle bağlandığını görünceye kadar.
Sus gönlüm... Sebepler var edilinceye kadar.
Bahaneler oluşuncaya, birbirimizin nasibi oluncaya kadar sus.
Sus gönlüm... Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının rabbinden olacağına inanarak sus. Sus gönlüm... Her susuşun bir cevap olsun. Her susuşun, sabrın olsun.
Her susuşun,duan olsun. İçten yakarışının adı olsun, susuşun.
Sus gönlüm, duydun sen ondan son sözü.. sevmemiş hiç seni.. istememiş.. gönlü ve mantığı kabul etmemiş işte
artık sus! ! ! ve rabbinin sana nasip edeceği” 'GÜLÜNÜ' bekle… sabırla ve itaatle
SUSTUKLARIMI SEN İZİN VERMEDİN DİYE, BOĞAZIMDA DÜĞÜMLEDİM...BEN SENİ SUSACAK KADAR...,BEN SANA SUSAYACAK KADAR..; BEN SENİ... BENİ SUSTURACAK KADAR COK SEVDİM.. 'GÜLÜM'
Yokluğun kor bana... Sensiz, bin ateş parçasına bölünür kalbim. Tenimde cehennem cehenneme düşer, bir daha yanar. Avucumda denizler kurur; çöller başlar.
Gözüme geceler üşüşür; sabahlar ürküp uzaklara kaçar. Sözlerimi hece hece alev sarar; dudağımda yangınlar başlar. Korkarım, bir kez “su” dersem sular alev alır.
Susuşun zor bana. Sensiz, yokuşlar uzar, yollar uçurumlara uğrar. Yaraların kabuğu açılır; ırmakların yatağı daralır. Sele kapılır dağlar; köprüler geçilmez olur. Dünyanın bütün taşları kirpiklerime biner; güneşlerin hepsi çöle iner. Elimde kalır ağıtların hepsi; kimse duymaz, kimse ağlamaz, kimse anlamaz. Bir kuyuya iner gibi; tozlanır şiirler, güfteler silinir, şarkılar boğulur. Harfler harflere bitişmez olur. Sahipsiz kalır keman; telleri kopar bağlamaların... Ahenk bozulur; nefessiz kalır neyler. Bir “Ah! ” etsem, “Ah! ”ların hepsi ağlar.
Varlığın koca bir dağ bana. Şirin bu kadar uzak değildi Ferhat’e. Sadece dağlar ayırdı onları. Dağdan sonrası Şirin’di. Dağın berisi Ferhat’ti. Sen ise dağın kendisisin. Kazıp da yakın edeceğim bir yer yok ki Şirin’e Ferhat olayım. Aşıp da kavuşacağım bir yâr yok ki sana geleyim. Sanki bir yanım dağ, bir Ferhat’tir benim. Kimi kimden uzak bileyim? Su içecek dudaklar kurudu, kime sular getireyim? Sular serinliğini yitirdi; kime sâki olayım?
Yokluğunu sor bana. Mecnun’un gözünde Leylâ değilsin ki, sana gelmek için çölleri göze alayım. Çölleri hepten yaktım; kumlar dağıldı, tozlar uçuştu. Aşk kalplere küstü, kuyulara düştü. Koynuma gömdüm ayrılığını ve her bahar yokluğunu meyve verdim. Mecnun beni deli sandı. Leylâ gözlerime aldandı; gözlerini gözlerimde aradı. Araya dağları koydum; kimse aldırmadı. Nice deniz kıyısında nice sevgili bekledim; hiçbirinden selam gelmedi. Şişelere bırakılmış mektuplar gördüm; okuyan olmadı. Ah, sevdiğim, sen yoksun buralarda, tadın da tadı kaçtı, lezzetler hüzne bulandı. Şöyle incecikten bir kez “aşk” desem, şiirler utanır, şarkılar kör olur, türküler köyden kaçar. Yokluğunu bir sorsan bana, cevapların cümlesi kılıç kuşanır, suların hepsi köpürür, kuru dallar bin defa kırılır, kuşlar bin kez daha dağılır.
Hasretin nâr bana. Kuraklığın dudağı çatlar adını söyleyince. Pervane ateşi bırakıp yüzüme koşar; yanmaya gelir. Buzullar dudağıma koşar, erimeye özenir. Mumların alevi parlar seni anınca. Gölgeler senin adının altında serinler, dinlenir. Nicedir kirpiklerimde taşıdığım taşlar yoluma düşer; hüznüme yaslanır, ağlar, ağlar, ağlar. Bütün yangınların bütün külleri bana savrulur; anka kuşlarının hepsi gözlerimin içine bakar, bir kez daha uçmak için yalvarır. Yangını da yaktığımdan, küllerin hepsi yine, yeni ve yeniden küllenir. Adını ağzıma alsam, her yere her zaman yağmur yağar, denizler denizlere koşar, bütün dağlardan bütün dağlara kuşlar kanatlanır.
Sızın yâr bana. Seni yitirdiğimden beri, elimden ayrılıklar tutuyor; el ele dolaşıyoruz terk edilmiş sahilleri. Acıların canı yanıyor adını anınca, susayım diye yalvarıyorlar. Yaralar senin susuşunla yaralanıyor; bir söz umuyorlar dudağından merhem olur diye. Bir bilsen, ne kadar zamandır kapımda bekleşiyor unutuşlar, “bir yol bizi de hatırlasın” diyorlar. Geceleri sokak lambalarının loşluğuna sığınıp birbirlerine sarılıyorlar ama yine de çok üşüyorlar. Bir sabah gelip yüzlerini tek tek öpüp okşarsın diye umuyorlar. Bir de, evden kaçmış mutluluklar var; hâlâ sığınacak bir köprü altı arıyorlar ama gözleri aydınlık pencerelerin önünde, belki sen ekmek verirsin diye bekliyorlar. Umutlar var hemen aşağı mahallede, gecekondu yapmışlar kendilerine, köylerini bırakmışlar, kalplerden sürülmüşler. Gelirsin diye yolunu gözlüyorlar. Yolları sorma, onlar hepsinden perişan, sevgilinin köyüne dolanmak için can atıyorlar, kıvranıyorlar ama nafile... Sen olmayınca, yollar da yolda kalıyor, ayakları taşa dolanıyor.
Neredesin ey sevdiceğim? Sensiz ayrılık bile ayrıldı sevdiğinden. Sensiz hüzün de mahzun oldu. Sensiz şiirler yarım kaldı, dudağa değmedi; sadece bir fısıltını bekliyorlar. Heceler senin elinden tutup şarkılara sokulmak istiyorlar. Haberin var mı sevdiceğim, burada kuşlar yuvaya uçmuyor; gurbet bile gurbete düşüyor. Duydun mu, burada bahar geldiğine pişman oluyor; güzün yaprakları kuruyor.
Belki okursun diye buraya yazıyorum, harfler seni hecelemek için sabırsızlanıyor. A olmayınca Ş dudağa yapışıyor, sessiz kalıyor. K olmayınca, A ve Ş boşluğa düşüyor, anlamsız kalıyor. “A”, “Ş” ve “K” senin adının kucağında büyüyor, senin anlamının sıcağında doyuyor.
İnan bana, sensiz ayrılık bile ayrılık olmuyor, kavuşmak bile tat vermiyor. Sensiz ne seven sevebiliyor, ne sevilen sevildiğini biliyor. Sensiz sözler boşluğa düşüyor, sensiz kalem kâğıda dokunmuyor, sensiz dudak dudağa değmiyor. Sensiz ne sevda seviniyor ne veda üzülüyor. Sensiz hüzün bile yüze gelemiyor, acılar utanıp kuytulara saklanıyor.
Olduğum gibi kim görebilir beni Ne rengim var benim, ne nişanım Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama Hem o sırlarım ben, hem de o sırları saklayanım Bu gönül ne vakit durulacak bilmem Ama şu anda hiç kımıldamadan duran ...
12.09.2008 - 20:49
br]Biten Sendin
br]Aslında bitirdiğin o değildi
Üzerini ağlayarak çizdiğin
O yokuştan aşağıya ittiğin
Belki üzerine bir sigara içtiğin
Aslında seyrettiğin kendindi
Sendin
Kendi düşüşünü seyrettin
Kendi yokoluşunu
Kendini bitirdin kimseyi değil
Gömdüğün kendi kalbindi
O soğuk mezara
Ve oturup tükenişini seyrettin
Ve yalancısısın kendinin
Ve o yalana inanan yine sensin.
Hamza Görgülü
12.09.2008 - 14:11
Gözyaşlarımı Sana Bıraktım
Sana veda edemedim
Yağmur gözlüm,
Soğuk karanlık bir şubat gecesinde
Koptu kıyamet alıp beni götürdü
Dört yana savruldu bedenim.
Ellerim kelepçeli,gözlerim bağlı,
Sorgu odalarında körebe oynattılar
Sobelendik,fişlendik horlandık
Sanki sele kapılmıştık
Fırtına dinmiyordu
Eylül kabusuydu,tutunamadık hiç bir dala
Bedenimize dalgalar vuruyordu,
Savruluyordu bedenim.
Yüreğimiz yaralı, ellerimiz zincirli
Karanlık odalarında körebe oynattılar
Geceler bitmiyordu.Odalar karanlık
Gençliğimi yaşamadan
Ölümü düşünüyorum
Ve geçmişimi çocukluğumu yaşıyordum
Kendimi avutarak
Ağlamak istiyordum
Ama gözyaşlarımı sana bırakmıştım,
Soğuk kış gecelerinde
Belki lazım olur diye
Güneşi, gökyüzünü, yıldızları
Ve dağlarımızı
Tek umudum dağlar
Umut dağlarda
Özgürlük Serçin'ninde
Kocaman umutlarımı kırdılar
Daracık hücremde
Tutsak düştüm
Kafesteyim
Varsa kafeste kuşun
Bırak gitsin
Tutsaklık zor gülüm
Sana bıraktığım gözyaşlarımı
Alıp beraber götür
Özgür dağlarımıza
Nergislere, kardelenlere,karanfillere
Su olsun,can olsun
Direncin Aslı olsun Gül olsun
Buraya düşmeyi ben istemedim
Veda edemedim
Etmek de istemem
Elimde olsa sana göz yaşlarımı değil
Yüreğimi bırakırdım
İçindeki umut ile beraber
Tüm kötülüklerden uzak
Hasrete inat
Örselenmesin sevdamız
Yüreğim sancıyor
Ağlamak istiyorum, gözyaşlarım yok
Çünkü sende kaldı gözyaşlarım
Senin haberin yok
İsa Tekin
12.09.2008 - 01:00
BİR İNSANIN BİR AŞKI OLUR İKİNCİSİNE GEREK YOKTUR.
11.09.2008 - 05:19
ÜÇ KURUŞLUK ADAMA BEŞ KURUŞLUK DEĞER VERİRSENİZ ARADAKİ İKİ KURUŞA SENİ SATAR...
11.09.2008 - 05:00
Bugün Seni Hiç DÜŞÜNMEDİM..
Bugün seni hiç özlemedim...Neden bir anda aklıma geldin bilmiyorum kirpiklerinin ucuna sevdamı astığım; neden seni sevdiğimi bilmediğim gibi. Bildiğim tek şey varsa seni unutmaya başladım içimin acısı...
Elimde telefon saatlerce aramanı beklemiyorum. Çalan her telefona sen diye koşturmuyorum. Gelen her mesajın başında adın varmı diye bakmıyorum. Seni yani bende hiç tükenmeyecek sandığım şeyi aslında kendimi unutuyorum.
İçimde, yüreğimin derinliklerinde hala yaşamın damlaları var; hissedebiliyorum... Yollarımı giderken beraberinde gotürsende, beni bir başıma bu paslı gönlümle yapayalnız bıraksanda, damlalardan umman yaratmayı sana rağmen başarıcağım. İnan bugün seni hiç özlemedim...
Kaçıyorsa kaçsın bırak, yakında o senin ardına düşecek, bugün almıyorsa verdiklerini yarın o sana sunacak herşeyini, seni sevmiyorsa istemesede ergeç sevecek dedim günlerce kendime. Ama olmadı hazan gülüşlüm dayanamadım...Geleceğin varsa şimdi gel kurtar beni, kuşkudan ne diliyorsa gönlüm yerine getir, sende katıl benimle savaşa...
Sense kaçmayı seçtin yağmur öpüşlüm, kalıp savaşmadın sevgi uğruna ne varsa, benim uğruma...Yüreğime diken batırmadan, vurulmadan sevemedim seni.Ah şu ayrılık denen gece nasıl bir acı, nasıl derin bir uçurum.Evet neşelerimin, gülüşümün katili düşününce geçmiş acıları ürperiyorum ve hala yanımda hissediyorum sıcaklığını, üşüyorum...
Oysa sevgi istemiyor senin ruhun, bir put gibi dayanıyor aşka, ürkek bir bakışa, usul bir iç çekişe... İster zorlandığında ister özgürken sevecen bir bakış, dilsiz gözyaşı etkisiz kalıyor ruhunun üzerinde. Artık güven duyma bunlara, çünkü bugün seni hiç özlemedim...
Bilmek isterdim gözlerinde yüzen o ıslak sislerde yüreğin içten bir alev saklarmıydı? Birgün olsun sorgulamadın yüreğimdekileri, paylaşmadın hayatımı benimle, merak etmedin bendeki bir ayrıntıyı, ilgilenmedin, seni sevdiğim gibi sevemedin beni...
Oysa tüm önceliğim sen olmuştun, hayatımın merkezi olmuştun, sen herşeyim olmuştun... Şimdi ise gönlüm üzülüyor bir başına yiten günlerin ardından titreyerek. Dön artık köşene ey kalbim, dön ve gömül tasalarına yeniden...
Öyle çok düşündüm, öylesine düşledim ki seni seninle dolu hayalim, hiç benim olmadın, olacağında yok sevdalım...Ne çok armağan bırakmışsın bana beni bir anda tutup geçmişin acılarına boğan, sana dair ne çok şey saklamışım içimde... Silemiyorum seni, içimden söküp atmayı başaramıyorum. Bunu yapamıyorum gülümsemesiyle öldürenim. Biliyorum tükeneceksin yavaş yavaş geri dönüşün olmadan... Bunun kolay yolu var mı bilmiyorum! Kim acılarımı dindirebilir ve bana kim yardım edebilir?
Nefret ya da aşk, bilirmiyim bunu kara sevdamın bitmez tükenmez ışığında...Sen neydin benim için? Bunu kelimelerle anlatmak çok zor inan bana sevdalım inan...
Boşunadır ağlayıp haykırmam, boşunadır ummak tükenmemeyi biliyorum. Yine de ağlıyorum, ağlatıyorsun o taş yüreğinle, kaygısızlığınla...
Veda et, hadi durma veda et yarına kalmadan unut yüreğine verdiğim tazeliği ve aşkınla besleyip yaktığım o çiçek açmış ruhu da. Bilki nerede olursan ol, nereye gidersen git bir demir yığını kadar ağır çeker senin için aşkım kaldıramazsın...
Bilmiyorum bile nerdesin şimdi, kiminlesin? Gözlerin kime bakar, ellerin kimi tutar? Şu ahımı, yüreğinin yanında fısıldayan sesi duyarmasın?
Anlayamadın sen vardın gecelerim de, gözlerimi kapasam aydınlığıyla gülüşün ortaya çıkar sonra solardı. Sen ki ele geçirilmiyorsun gerçekte de düşte de...
İşte sen: zırhlı yürek, anlayamadın anlamada artık! Azalıyorsun içimde, yitip gidiyorsun bilmediğim diyarlara. Seni istemiyorum, seni aramıyorum, derinliğine inmek, yüreğinin dehlizlerine hükmetmek istemiyorum artık. Yalnızca git...
Sonrasızlığa karşı çıkan, terkedilmişliğe karşı bir avunma da istemiyorum senden, senden hiçbirşey istemiyorum...Söyle bana acımasızım; kelimelerimin kurumuş yaprakları yolumu kesip de durdurabilir mi beni?
Nice geceler boyunca aradığım, gelip çalma kapımı sakın! Ne özlem, ne aşk, ne incinme kaldı. Söndü, geçti, uzaklaştı herşey. İnan bana bugün seni hiç özlemedim... Bundan sonra ise asla özlenmeyeceksin...
Geri dönme sakın, bunu yapma! ..................
10.09.2008 - 13:02
AŞKINA TALİBİM EY YAR...
SÖYLER MİSİN, NE OLUR;
VUSLADIMA DAHA NE KADAR VAR?
10.09.2008 - 04:48
silahım gözyaşım
ey yerlerin göklerin sahibi...
yüceler yücesi güzel allahım...
gücüm gözyaşlarıma...
silahım ağlamak...
ağlayıp ta o kapkara yüreğimi dağlamak...
yusuf'u zindandan kurtardığın gibi,
yunus'u karanlıktan çıkardığın gibi...
beni de zindandan kurtar...
beni de aydınlığa çıkar...
ruhumun ilahi isteği sensin...
bunu elden çok sen bilensin...
ilahi ya rabbim! ! !
kapalı yürekleri görensin...
beni benden alan sensin...
yarin aşkı yürek de kor olsa da...
gerçek aşkım...yarim sensin...
hannane
10.09.2008 - 04:43
yüreğimin yangınları
kömür karası yüreğim! ! !
nedir seni bu kadar yakıp kavuran?
dinmek bilmez bir şekilde alev alev...
yan yüreğim yan,dayanmak varsa dayan...
zalimler ancak körükler ha bir yandan...
sormazlar ki hiç,nedir derdine derman olan...
ah.... o gözlerin var ya beni benden alan...
kendi halinde için için yanan...
bir avuç küll kalır, benden hatıra kalan...
hannane
10.09.2008 - 04:37
gönül pencerem
gönül pencerem açık kalmış bu gece,
üşütüp hasta oldum netsem çaresiz...
ilaçlar da fayda vermiyor,
ah akılsız kafam pencereyi örtsene!
gönül pencerem açık kalmış bu gece,
hırsız girmiş talan etmiş her yeri,
her yerde ayak izleri temizlenmiyor,
ah akılsız kafam örtsene pencereyi.
gönül pencerem açık kalmış bu gece,
öksürüp duruyorum günlerdir ben de,
ne yapsam fayda etmiyor nafile,
ah akılsız kafam örtsene pencereyi...
hannane
10.09.2008 - 04:32
ah...sevgili yar....
rüyalar ancak birleşme noktamız.
dün gece yine seni gördüm rüyamda
el ele gözgöze ve diz dize...
dünyadaki hiç bir mutluluk....
bu hazza eş değerde değil bence...
san ki yıllarca baksan o güzelliğe,
doymayacak gibi aç hissediyor insan...
tek dayanağım yüce rabbim...
O ne derse o olur.
ne fazlası ne de noksanı olur.
leylayla mejnun gibi,
ferhatla şirin gibi,
aslıyla kerem gibi,
yanarak kavrularak mevlama ruhuma kavuşayım...
hannane
10.09.2008 - 04:26
hergün sessiz çığlıklar atıyorum...
gökyüüne uçan kuşlara doğru...
seni seviyorum gülüm diye...
çınlıyor mu kulakların acaba...
yoksa yüreğinde aniden
bir sızı hissediyor musun?
bu sızı benim işte sevdiceğin...
seni öyle sevdim ki.....
canımı veresiye....
seni öyle sevdim ki....
ölesiye...
seni öyle sevdim ki..
kalbime gömesiye...
seni öyle sevdim ki...
bir ömür bitesiye...
seni öyle sevdim ki....
delicesine....
hannane
10.09.2008 - 04:21
zaman kahırlı bir ağıt anlayacağın
bebeğim ve isyan aynı her devirde
sevda sürüyorum yorgun yüreğime ve bel ki...
unutuyorum yaşamadığım günleri vefa dolu gülüşünle...
sureti bozuk duygusuzlara inat...
dönüyor işte bu anlamsız iğrenç küre..
sevgi karanlık bir tünelde
yakılan mum ışığı gibidir.
size yolunuzu gösterir.
ama uzakta ne olduğunu söylemez...
10.09.2008 - 03:56
Biz diyecektik.
Biz ikimiz ne sen ne ben sadece ikimiz diyecektik.
Şimdi yoksul bir yanım kanıyor, o bir yanım ki sevdalı, bir yanım üşüyor, bir yanımı bölmüşüm kanıyor, o yanım acıyor, acıtıyor o yanımı, boğazıma ham lokma gibi oturdu, ayrılık kusamıyor susuyordum, sana sesleniyordum, duyuramıyordum. SEN YOKTUN
09.09.2008 - 13:33
Biz Karsilikli Iki Tepede,Birbirine Tutkun iki Agac..
Sen hasmetli ve buyuk bi cinar..
Ben dallarinda kucuk kuslari olan minik bi fidan..
Sen ruzgarda dimdik ayaktasin..
ben kirilmamak icin mucadele veren,,
dallariyla tutunmaya calisan..bir kucuk agac..
birbirimize uzaktan bakarak.ne kadar hasret ceksekte..
ne sen koklerinden ayrilabilirsin... ne de ben minik kuslarimdan..
Kavusmamacasina aslaaaaaaaaa....
Sen golgende yasatacaksin sevdalarini.
ben se sana ulasmayi dusunerek serpilip buyuyecegim her gun..
Bir gun gelecek sen devrileceksin..
ve ben ardindan sana kavusabilmek icin ruzgarlara birakip ince govdemi..
koparacagim topraktan koklerimi..
hic kavusamadigimiz bu hayatttan birlikte ayrilacagiz sonsuzluga..
o zaman belki ayni topraga kok salar govdelerimiz..
kim bilir belkii o zaman ayni bedende can bulur bu sevda dolu yureklerimiz.
08.09.2008 - 00:53
GÜNAHI KİME
Tek suçlusu benmiyim, düştüğüm bu sevdanın
Yüzüme tebessümle, bakmadın mı bir tanem.
Fethedilmez sandığım, gönlümün kalesini
Küçük bir kıvılcımla, yakmadın mı bir tanem…
Nasıl mutlu olmuştum, bilsen seni görünce
Engel olunmuyormuş, kader ağı örünce
Seninle karşılaşıp, tanımadan çok önce
Baktırdığım her falda, çıkmadın mı bir tanem…
Zincirler mi bağladın, bilmem iki dizime
Bir tek sen hükmedersin, benliğime özüme
Yağmur yüklü bulutlar, sürükleyip gözüme
Sel gibi yanağımdan, akmadın mı bir tanem…
Kulhilmi” der hesap et,sensiz geçen her ayı
Kimseye söyleyemem, içimdeki sevdayı.
İkimize kurduğum, o toz pembe dünyayı
Sen kendi ellerinle, yıkmadın mı bir tanem…
04.09.2008 - 15:00
Aşk dediğin beklemektir Ey Sevgili!
Kays gibi Mecnun olana kadar, Hz. Yakup gibi aydınlığa hasret kalana kadar beklemek bekleye bekleye gözden olmak, sözden olmaktır.
Ve beklemek dünyanın en asil eylemidir, eğer beklenene değecekse. Bilesin!
Aşk; yanmaktır Ey Sevgili!
Yanıp kül olmaktır, Kerem gibi Aslına ermektir. Ateşin ortasına hesapsız girmektir İbrahim misali. Ki onun gönlünün yangınıdır ateşi gülistana çeviren.
Ki yanmak insanı kurtarır hamlıktan çiğlikten. Hem ne diyordu şair; 'Yanmışın halinden ne bilsin ham/ Sükut gerektir bize gayrı vesselam..
Gözlerinden ayrı geçen her an yanmaktayım. Bilesin!
Aşk; bedel ödemektir Ey Sevgili!
Bülbül, gonca gülü görebilmek için her seher uyanık olmak ve güle ulaşmak için yüreğini gülün dikenine asmak, kanını akıtmak zorundadır. Ya ben yüreğimi nereye asayım Ey Sevgili.
Çünkü Aşk bedel ister, külfetsiz nimet olmaz.
Beklemek bedel ödemekse eğer hâlâ ödüyorum o bedeli. Bilesin!
Aşk; vazgeçmektir Ey Sevgili!
Mecnun gibi aklından, Kerem gibi bedeninden vazgeçmek. Yardan gayrısından, cümle cihandan vazgeçmek.
Yemeden, içmeden, uykudan uyanıklıkdan ve vazgeçmekten bile vazgeçmektir gün gelince.
Senin için senden vazgeçmişim. Bilesin!
Aşk; bilmektir Ey Sevgili!
Bir tek yârı bilmek, onu candan daha aziz bilmektir. Ondan gayrı bildiklerinin hiçbir şey olduğunu dünyanın onunla mana bulduğunu bilmektir.
Onun selamı ile gelen bela olsa EyvAllah (c.c.) diyebilmektir.
Kızmana, gülmene, gelmene, gitmene hepsine EyvAllah. Bilesin!
Aşk; susmaktır Ey Sevgili!
Onun güzelliğini, iyiliğini tarif etmeye gücün yetmediği an susmaktır. Kelâmın, kalemin, sözün tükendiği yerde, manayı sessizliğe yükleyip susmaktır.
Artık sustum Ey Sevgili. Bilesin!
Aşk dediğin susup beklemektir,
Aşk dediğin....
03.09.2008 - 10:41
........DENiZiN ANAHTARI
Sevmek yürek ister Can,
Sevebilir misin?
Dalgaların kumsalı sevdiği kadar
Körü körüne bir adanmışlıkla
Sabır öğütür değirmenlerinde
Kaç bin yıllardan beri
Bitmeyen sevdasıyla
Düşer yorgun kucağına sahilin
Günde sayısız kez
Parçalanacağını bile bile
Sevmek bu işte...
Midyelerin ağladığını duydun mu hiç?
Yosunlar,
Anlatırlar eski bir sevda masalını üzgünce
Rüzgârın bahanesi nedir denize inmeye?
Sadece serinlemek mi ister sence?
Yoksa sevdası mıdır başını döndüren delice?
Taramak ister mavi saçlarını denizin, gündüz gece
Bir günü mü uğurladık uzak tepelerin ardına,
Yoksa bir gün daha mı yaklaştık sona?
Şimdi, deniz erguvan rengi
Günün son ışıkları erirken ufukta
Bir dilek tutmalısın tam gün batarken Can
Belli mi olur?
Ya kabul olursa? ...
Günbatımı bir başka severim bu koyu
Tatlı bir imbat eser
Bu saatler nedense çok özel ve gizemli
Karışır birbirine yosun ve hüzün kokusu…
Deniz yoruldu gün boyu
Şimdi bütün güzelliğiyle dinlenmede
Etrafımızdaki çocuklar çoktan gitti
Yüzüyoruz umarsızca,
Öyle uzaklaştık ki kıyıdan
Göremiyorlar bizi
Sadece ikimize bu koca deniz epey fazla
Biraz haksızlık değil mi?
O kadar sıcak ki bu vakitler
Suları biz mi ısıttık böylesine
Duygularımız gibi…
Gel, bir delilik yapalım bu akşam ne dersin?
Hadi, önce sevgi tohumları ekelim denize
Sonra, saklayalım anahtarını
Vermeyelim kimselere
Sabah herkesten önce biz açalım yine
Sessizce…
Ağustos / 2008
Naime Özeren
02.09.2008 - 13:39
REPERTUARI ÇOK GENİŞ GÜZEL YÜREKLİ SESSİZ DEHA
HERŞEY GÖNLÜNCE OLSN
30.08.2008 - 13:55
SUS GÖNLÜM DUYDUN SON SÖZLERİ
Sus gönlüm. Çok dile getirme. Sevdiğini
Sen dile getirdikçe.. gönlün daha da coşuyor, beklemek daha da zorlaşıyor.
Sus gönlüm.
Çok laf etme.
Az söyle ki olgunlaşsın. Sevgin
Az söyle ki.. Hakka karşı yanlış kelam çıkmasın.
Sus gönlüm. Bir elif miktarı sus. Az kaldı bahara.
Dayan gönlüm. Denizin içinde meydana gelen görünmeyen dalgalar gibi yüreğin, biliyorum.
Beklemekten başka çare olsaydı, seni durdurmazdım... İnan bana...
Ama yok. Başka çare.. yok! !
Unutma ki ilaç bile beklemeden tesir etmez, çiçek bile vakti gelmeden önce açmaz...
Sus gönlüm...
Bu kışın.. bahara dönünceye kadar.
Bu gece, gündüz oluncaya kadar. Uzak yollar yakınlaşıncaya kadar.
Bu sıkıntının ardından.. ferahlık gelinceye kadar.
Ve yüzümüz,, vuslat gözyaşlarıyla ıslanıncaya kadar sus...
Sus gönlüm....
Seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar.
Rabbin öyle bir insan sevdirsinki ki gönlüm, o insanın kalbi, rabbinin sevgisi ile dolu olsun
seni öyle bir insanla buluştursun ki gönlüm…… senden önce onunla buluşmuş olan sadece rabbin olsun
Tertemiz bedeni ve yüreğiyle senin olsun
Senin nasibin sana ulaşıncaya kadar, ulaşmayanlarınsa senin nasibin olmadığını.. anlayana kadar sus...
seni senden daha çok seven oluncaya kadar
Sus gönlüm...
işte Onun geleceğini görünceye kadar. sus
Onunla el ele tutuştuğumuzda… ikimizin üzerinde rabbinin eli,,
Oluncaya kadar
Acının... bala dönüştüğünü farkedinceye kadar.
Onun gönlünün senin gönlüne muhabbet düğümüyle bağlandığını görünceye kadar.
Sus gönlüm... Sebepler var edilinceye kadar.
Bahaneler oluşuncaya, birbirimizin nasibi oluncaya kadar sus.
Sus gönlüm... Bütün bu susmalarına karşılık her şeyin hayırlısının rabbinden olacağına inanarak sus.
Sus gönlüm... Her susuşun bir cevap olsun. Her susuşun, sabrın olsun.
Her susuşun,duan olsun. İçten yakarışının adı olsun, susuşun.
Bekleyişi’nin, umut edişinin, inancının,
sevdiğinin vurgusu olsun… susuşun...
Sus gönlüm, duydun sen ondan son sözü.. sevmemiş hiç seni.. istememiş.. gönlü ve mantığı kabul etmemiş işte
artık sus! ! ! ve rabbinin sana nasip edeceği”
'GÜLÜNÜ'
bekle… sabırla ve itaatle
SUSTUKLARIMI SEN İZİN VERMEDİN DİYE, BOĞAZIMDA DÜĞÜMLEDİM...BEN SENİ SUSACAK KADAR...,BEN SANA SUSAYACAK KADAR..; BEN SENİ... BENİ SUSTURACAK KADAR COK SEVDİM..
'GÜLÜM'
30.08.2008 - 13:41
Senden sana yol var mı?
Yokluğun kor bana... Sensiz, bin ateş parçasına bölünür kalbim. Tenimde cehennem cehenneme düşer, bir daha yanar. Avucumda denizler kurur; çöller başlar.
Gözüme geceler üşüşür; sabahlar ürküp uzaklara kaçar. Sözlerimi hece hece alev sarar; dudağımda yangınlar başlar. Korkarım, bir kez “su” dersem sular alev alır.
Susuşun zor bana. Sensiz, yokuşlar uzar, yollar uçurumlara uğrar. Yaraların kabuğu açılır; ırmakların yatağı daralır. Sele kapılır dağlar; köprüler geçilmez olur. Dünyanın bütün taşları kirpiklerime biner; güneşlerin hepsi çöle iner. Elimde kalır ağıtların hepsi; kimse duymaz, kimse ağlamaz, kimse anlamaz. Bir kuyuya iner gibi; tozlanır şiirler, güfteler silinir, şarkılar boğulur. Harfler harflere bitişmez olur. Sahipsiz kalır keman; telleri kopar bağlamaların... Ahenk bozulur; nefessiz kalır neyler. Bir “Ah! ” etsem, “Ah! ”ların hepsi ağlar.
Varlığın koca bir dağ bana. Şirin bu kadar uzak değildi Ferhat’e. Sadece dağlar ayırdı onları. Dağdan sonrası Şirin’di. Dağın berisi Ferhat’ti. Sen ise dağın kendisisin. Kazıp da yakın edeceğim bir yer yok ki Şirin’e Ferhat olayım. Aşıp da kavuşacağım bir yâr yok ki sana geleyim. Sanki bir yanım dağ, bir Ferhat’tir benim. Kimi kimden uzak bileyim? Su içecek dudaklar kurudu, kime sular getireyim? Sular serinliğini yitirdi; kime sâki olayım?
Yokluğunu sor bana. Mecnun’un gözünde Leylâ değilsin ki, sana gelmek için çölleri göze alayım. Çölleri hepten yaktım; kumlar dağıldı, tozlar uçuştu. Aşk kalplere küstü, kuyulara düştü. Koynuma gömdüm ayrılığını ve her bahar yokluğunu meyve verdim. Mecnun beni deli sandı. Leylâ gözlerime aldandı; gözlerini gözlerimde aradı. Araya dağları koydum; kimse aldırmadı. Nice deniz kıyısında nice sevgili bekledim; hiçbirinden selam gelmedi. Şişelere bırakılmış mektuplar gördüm; okuyan olmadı. Ah, sevdiğim, sen yoksun buralarda, tadın da tadı kaçtı, lezzetler hüzne bulandı. Şöyle incecikten bir kez “aşk” desem, şiirler utanır, şarkılar kör olur, türküler köyden kaçar. Yokluğunu bir sorsan bana, cevapların cümlesi kılıç kuşanır, suların hepsi köpürür, kuru dallar bin defa kırılır, kuşlar bin kez daha dağılır.
Hasretin nâr bana. Kuraklığın dudağı çatlar adını söyleyince. Pervane ateşi bırakıp yüzüme koşar; yanmaya gelir. Buzullar dudağıma koşar, erimeye özenir. Mumların alevi parlar seni anınca. Gölgeler senin adının altında serinler, dinlenir. Nicedir kirpiklerimde taşıdığım taşlar yoluma düşer; hüznüme yaslanır, ağlar, ağlar, ağlar. Bütün yangınların bütün külleri bana savrulur; anka kuşlarının hepsi gözlerimin içine bakar, bir kez daha uçmak için yalvarır. Yangını da yaktığımdan, küllerin hepsi yine, yeni ve yeniden küllenir. Adını ağzıma alsam, her yere her zaman yağmur yağar, denizler denizlere koşar, bütün dağlardan bütün dağlara kuşlar kanatlanır.
Sızın yâr bana. Seni yitirdiğimden beri, elimden ayrılıklar tutuyor; el ele dolaşıyoruz terk edilmiş sahilleri. Acıların canı yanıyor adını anınca, susayım diye yalvarıyorlar. Yaralar senin susuşunla yaralanıyor; bir söz umuyorlar dudağından merhem olur diye. Bir bilsen, ne kadar zamandır kapımda bekleşiyor unutuşlar, “bir yol bizi de hatırlasın” diyorlar. Geceleri sokak lambalarının loşluğuna sığınıp birbirlerine sarılıyorlar ama yine de çok üşüyorlar. Bir sabah gelip yüzlerini tek tek öpüp okşarsın diye umuyorlar. Bir de, evden kaçmış mutluluklar var; hâlâ sığınacak bir köprü altı arıyorlar ama gözleri aydınlık pencerelerin önünde, belki sen ekmek verirsin diye bekliyorlar. Umutlar var hemen aşağı mahallede, gecekondu yapmışlar kendilerine, köylerini bırakmışlar, kalplerden sürülmüşler. Gelirsin diye yolunu gözlüyorlar. Yolları sorma, onlar hepsinden perişan, sevgilinin köyüne dolanmak için can atıyorlar, kıvranıyorlar ama nafile... Sen olmayınca, yollar da yolda kalıyor, ayakları taşa dolanıyor.
Neredesin ey sevdiceğim? Sensiz ayrılık bile ayrıldı sevdiğinden. Sensiz hüzün de mahzun oldu. Sensiz şiirler yarım kaldı, dudağa değmedi; sadece bir fısıltını bekliyorlar. Heceler senin elinden tutup şarkılara sokulmak istiyorlar. Haberin var mı sevdiceğim, burada kuşlar yuvaya uçmuyor; gurbet bile gurbete düşüyor. Duydun mu, burada bahar geldiğine pişman oluyor; güzün yaprakları kuruyor.
Belki okursun diye buraya yazıyorum, harfler seni hecelemek için sabırsızlanıyor. A olmayınca Ş dudağa yapışıyor, sessiz kalıyor. K olmayınca, A ve Ş boşluğa düşüyor, anlamsız kalıyor. “A”, “Ş” ve “K” senin adının kucağında büyüyor, senin anlamının sıcağında doyuyor.
İnan bana, sensiz ayrılık bile ayrılık olmuyor, kavuşmak bile tat vermiyor. Sensiz ne seven sevebiliyor, ne sevilen sevildiğini biliyor. Sensiz sözler boşluğa düşüyor, sensiz kalem kâğıda dokunmuyor, sensiz dudak dudağa değmiyor. Sensiz ne sevda seviniyor ne veda üzülüyor. Sensiz hüzün bile yüze gelemiyor, acılar utanıp kuytulara saklanıyor.
Yokluğun kor bana ey aşk.
Sende yak beni, ateşe at sözlerimi.
Suskunluğun zor bana ey aşk.
Ben sustum, sen söyle iyiliğimi.
29.08.2008 - 01:56
ACILARA GÜLMENİN TİRYAKİSİYİM
BİR YUDUM DUMANA SUSAMIŞ GİBİ
ACILARA GÜLMENİN TİRYAKİSİYİM
YÜZÜMDE ÇİLE VAR, TEBESSÜM GİBİ
ACILARA GÜLMENİN TİRYAKİSİYİM
ÇİLELER DOLU BEDBAHT HAYATIM
HER YERDE BİR ACIM VAR, BİR AHIM
GÖZ YAŞLARIM ZEFKTEN DEĞİL ALIŞKANLIĞIM
ACILARA GÜLMENİN TİRYAKİSİYİM
DERTLERİN MEKANIYIM, ÜMİTLERİN VİRANESİ
UĞRAMAZ BANA, MUTLULUĞUN BİR ZERRESİ
KAHKAHAM İÇTEN DEĞİL, SARHOŞUN GÜLMESİ
ACILARA GÜLMENİN TİRYAKİSİYİM
GÜLMEDİ KADERİM SEVGİDEN YANA
BİR SEVENİM YOK BAHTIM KARA
GÜLESİM GELİYOR BÖYLE YALNIZLIĞA
ACILARA GÜLMENİN TİRYAKİSİYİM
29.08.2008 - 01:34
Yar Olamadın
Güldüğün her yerden gül biter sanma
Sen beni ilk defa yaralamadın
Ben sana kul köle olurdum amma
Sen bana bir günlük yar olamadın
Bu kadar yüklenmek var mı susana
Yerimde olupta çıldırmasana
Ben gönül köşkümü açtmda sana
Sen sokak kapını aralamadın
Hançerle mavzerle yıkılmazdım da
Süründüm aklımı senle bozdum da
Ben sana yüzlerce roman yazdım da
Sen bana bir satır karalamadın
Onbinde bir kula nasip olsam da
Kadrimi bilmedin nimet olsam da
Ben senın bağına rahmet olsam da
Sen benim dağıma kar olamadın
Kalplere şifalar sunan meyvaydım
Her keyfe kedere derde devaydım
Ben senin bahtına gülen ayvaydım
Sen bana ağlayan nar olamadın
Yıllara mal oldu gözümden düşmen
Ey şimdi aynayla kavgalı düşman
Her zaman mahçupsan her zaman pişman
Sen kendine bile yar olamadın
Cemal Safi
29.08.2008 - 01:31
GÖNÜL (4304 Hit)
Ben sana uymazsam ağrımaz başım,
Sayende gülecek yüzüm yok gönül.
Nereyi yıkmadı benim gözyaşım,
Nerede hıçkırık izin yok gönül.
Yeni bir afet mi girdi düşüne?
Hadi Allah versin çek git işine,
Bir fettan gözlünün düşüp peşine,
Derbeder olmaya luzüm yok gönül.
Ne bana cilve yap, ne yalvar yakar,
Yerimde kim olsa usanır bıkar,
İstersen karşıma huriler çıkar,
Vallahi billahi gözüm yok gönül.
Son diye söz verdin her seferinde,
Vefa yok,ne Aynur, ne Ayfer’inde,
Hayırsız Nur’unda Nilüfer’inde,
Emelim,özlemim, arzum yok gönül.
Seni çöle çevirmeye mahkumum,
Ne bir gülüm olsun, ne bir zakkumum,
Çoktandır başladı,yaprak dökümüm,
Takvimde baharım,yazım yok gönül.
Nerede görülmüş,güldüğüm nerde,
Nerede başımı sokmadın derde,
Her aşkta hüsranla kapandı perde,
Artık o tarakta bezim yok gönül.
Kapandı sevdanın dönemi bence,
Kalmadı Leyla’nın önemi bence,
Gene mi özendin gene mi gence,
Sana söyleyecek sözüm yok gönül.
CEMAL SAFi
29.08.2008 - 01:28
GURBAN
şu dünyaya geldim yaşatmadılar,
ömrüm çileyle doldu a vijdasızlar,
benim halimden ancak sevenler anlar,
var git gurban, var git yoluna......
yüreğim kebab oldu yetmedi mi?
bu ayrılık seni hiç üzmedi mi?
gönlümdeki yangın hiç dinmedi ki..
kurban olduğum yar,var git yoluna...
gül sinemde ateşlerde yansam da,
ömrüm dert ve çilelerle dolsa da,
yansam yansam,köz olarak kalsam da,
var git gurban,var git yoluna...
ılgıt ılgıt esen seher yeliyle
selamım yolladım almadın mı?
ben bir kuzulu koyun iken..
kurban ettiler hiç duymadın mı? .....
hannane
Toplam 776 mesaj bulundu