CANIM Sana gelecek gücüm yok, Yıllar yordu beni,yorgunum canım. Kavuşacak hiç bir umudum yok, Aramadın beni,sana çok kırgınım canım. Bu sevdada,yalnız başıma yürüdüm hep, Dizlerimde güç kalmadı,bitkinim canım.
Gençliğini başkalarıyla paylaştın, İstemem artık,yaşlılığın sana kalsın. Beni anladınmı şimdi canım. Bundan sonrası nasıl olsa mezara yakın, Gerisini kendimde bulurum, Anladınmı canım,anladınmı canım....
Neresindeyim yine zamanın? bilmiyorum hangi yılın hangı ayında hangi gününde. Sadece hazan mevsiminde yim bunu biliyorum, aylardan ekimmi eylülmü,kasımmı bunuda bilmiyorum. Sarı sarı yaprakların dökülüşü göçmen kuşlarının buralardan gidişi hüzünlerin çoğalışı tamda eylül diyorum,belki de ekim birikmiş günlerin,takvim yapraklarını kopartıp atmaya cesaretim yok oysaki gülüyorum bu halime yıllar aylar mevsimler ve günler akıp gittikten sonra takvimlerin yaprağı kopmuş yada kopmamış neye yararki giden hergün ömürden gitmiyormu. Yaşam su misali gibidir içmesini bilemediğmiz yerde bulanır kimimiz bulanık içer, kimimizde berrakmı berrak, pırıl pırıl bir sevgi dehlizinde yüzerek doyasıya kana kana içine çeker. Bir varmış bir yokmuş gibi masalı gibi bazen var olduğunu bilirsin yalnızlığın da bazen de koca bir ordu içerisinde de olsan yok sayarsın kendini. bundandır takvimlerin yapraklarına bakmak istemeyişin, bundandır belkide hangı günün sabahında terkedilişin. Bu coğrafyayı terkıdıyar eden göçmen kuşları kadar özgür olmak ve kanatlanıp uçmak istersin sende sıcak iklimlere. Kimbilir belkide en doruklarda kurarsın yuvanı, dans edersin belkide martılarla yada yüzüne vuran deniz in pırıltılı, yakamozlarıyla. İşte hayat acısıyla tatlısıyla yaşanıyor mutluysan yıldan aydan günden heberin vardır her anı her dakkıkası senin için bir mutluluktur değilsen ne yılın ne ayın, ne mevsimin nede günün Belli değildir akıbetin sonrasımı... yapragı kopartılacak ne bir takvimin ne de zamanı bilecek saatin vardır. Soruyorum şimdi ben zamanın neresindeyim?
Göz ile kalb aşk yüzünden tartışırlar.Kalb; Ey göz,Sen ikisin ben birim.İki kişinin bir ferde saldırıp onu öldürmesi zulüm değil de nedir? ...Şimdi ağla o halde; ettiğin zulmün neticesini çek bakalım. Göz bunun karşılığını ayeti kerime ile cevap verir: 'Gerçek şu ki; gözler kör olmaz,ancak sinelerdeki kalbler kör olur(hacc,46)
Yürek yanar,göz yaşarır..Yüreğimizle uğraşırken asıl cefayı gözlerin çektiğini çoğu zaman unuturuz.Şimdi birde gözlerden helallik almak lazım değil mi?
Kelimelerin ağırlığı tek tek dilime çöktüğünde, kalemın emri ile yazmaya başladım. Söz nerde başlayacak nerde bitecek inanın bende bilmiyorum. Konuşan yüreğim mi yoksa nefsim mi onu da bilmiyorum.
Yüreğimle iyi geçiniyoruz da nefsim için aynı şeyleri söyleyemiyeceğim. Ey nefis nedir senden çektiğim. Sürekli bir şeyleri yapmam için bana emrediyorsun. Hep benden önce konuşuyor, kafamı karıştırıyorsun. Ne olur bu akşam bir defa olsun sus. Sükut lehçesini bu gece kullansan olmaz mı? Müsade edersen bu gece yüreğimle dertleşeceğim.
Gecenin demini aldığı şu saatlerde yüreğimi dinlemek istiyorum. Belki de yüreğimle helalleşmek istiyorum.
Aynı bedende yaşıyoruz. İyisiyle, kötüsüyle sen benim yüreğimsin. Sana çok çektirdim biliyorum. Arkası gelmeyen dertlerimi, sıkıntılarımı hep sana yükledim. Dağların bile çekmeye katlanmadığı nice yükün altına girdin de bana mısın demedin.
Ayrılığın acısını, vuslatın sevincini hep seninle yaşadım.
Can dediklerim canımı yaktılar, alev olup sen yandın hep…
Yar dediklerim yaramı kanattıklarında, kan olup sen aktın her defasında…
Oysa küçücüktün. Küçük ve titrek… Çok hakkın geçti bana…
Benim en iyi arkadaşlarım; gece, gözyaşı ve yatağımdı. Biz bir araya geldiğimiz de halimize hep sen şahitlik ettin. Yolcu ettiğim bir günün ardından geceye sığındığımda sen vardın yanımda.
Gece tüm şefkatiyle sardığında beni, kelamım hep gözyaşı oldu. Kelimelerin bile uyuduğu bir anda başka lisana ne hacetti ki.
Muhabbetimiz esnasında dökülen her kelime yanağımı ıslatırken, ruhumu teselli etmek yatağıma düşerdi her defasında. Alnımdan öperken beni ‘’buda geçecek, aldırma gönül’’der teselli ederdi.
Oysa sonradan öğrendim. Benim dostlarla muhabbetim derdime derman, gönlüme ferman olurken sen çok acı çekiyormuşsun.
Özür dilerim. Midesi yananın değil yüreği yananın ağladığını geç fark ettim. Ben derdime ağlıyordum, sen bana ağlıyordun. Ben günah ateşinde yanarken sen bana su oluyordun.
Her canım yandığında sende benimle yanıyormuşsun. Bilemedim. Ne olur affet beni.
Söz bundan sonra seni üzmeyeceğim. Sahibine layık bir yürek taşımaya söz veriyorum.
Gül bahçesi yetiştirmenin yolu bahçedeki tüm çirkinlikleri temizlemekten geçermiş. Yabani otlar, taşlar, dikenleri ayıklamaktan. Bende yüreğimin toprağına zarar veren tüm kirli duyguları temizlemekle işe başlayacağım.
Rabbimin bu yürekte görmek istediği tüm duyguları yeşerteceğim. Fideleri inançla ekip, sabırla sulayacağım. Çiçek açmalarını tam bir tevekkül ile bekleyecek, acele etmeyeceğim.
Dalında açan çiçek ne olursa olsun kanaat edeceğim. Ha kırmızı gül, ha beyaz karanfil…Söz itiraz etmeyeceğim.
Böylesi bir hal üzere yaşarsam inanıyorum ki seni eskisi kadar üzmeyeceğim. Hakkına girmekten Allaha sığınırım.Bu bedende yaşadığımız sürede dost kalalım olmaz mı?
Unutma sen bana Rabbimin bir emanetisin. Ruhlar alemin de başlayıp, anne rahminde devam eden bir yolculuğun son durağındayız.
Yarın ahiret de bana şahitlik edeceksin. O büyük huzura iki dost olarak çıkmaya ne dersin?
Gülün dikeni batti dün parmağıma, ve hala gülümseyerek bakıyorum parmagımdaki kücük sıyrığa...
Kızamadım... cünkü gülün dikeni batmadan önce sükretmistim; ' Ya Rabbi, ne kadar güzel yaratmışsın ' demistim. Kızamadım, cünkü bir dakika önce güzel kokusunu sineme cekmistim, bakmaya kıyamamış dokusuna hayran kalmıştım, cünkü batmadan önce yüregime koymus onu sevmistim... dikenini unutmusmuydum? unutmustum dikenini... unutmustum işte....
acıtmayayım diye dokunmaya cekindigim gül, ince ve derin bir yara acmıştı parmagıma... gülümsedim yarayada... süzülen iki damla kanada... cünkü o yarayı acan bakmaya kıyamadıgım o güldü...
............
sevdiklerimizin yüregimizde actiklari yaralarda aslında o gülün actığı yara gibi degilmiydi... ince ve derin bir yara... aslında cok önemsiz gibi görünsede her kımıldadığınızda yüreginizi inceden sızlatan bir yara... ama dostlariniz o yarayı acmadan önce siz muhabbet dolu kokularini sineye cekmistiniz, zamanı, mekanı ve kalbinizi paylasmıştınız... yarayı acmadan önce siz onları kalbinize koymustunuz... kızabilirmiydiniz... kızamazdınız elbet...
Büyüklerle ben yapamıyorum çocuklar da almıyor beni oyunlarına devlet dairesinde yangından kurtarılmayacak sıkışmış bir çekmece gibiyim açılamıyorum sana
Kardeşiyle sokaklarda hep bir örnek giydirilen sen nasıl sevmezsin eşitliği yürürken düşen çoraplarını aynı hizaya getirmek için annen değil miydi önünde diz çöken
Öpüşme sahnesinin tam ortasında içeri girdiğin yazlık sinemanın yer göstericisiyim yürüyorsun fenerimin ışığında yer: Kız Kulesi ve sonu ayrılıkla bitecek hüzünlü bir aşk filmini oynuyor beyaz duvarında
Bir kez olsun çıkmazken ağzından seni sevdiğimi her gün söylememi yadırgama bil ki bu şehirde iskelenin verilmesini beklemeden atlarım vapurlara
Son karesi gibi Red Kit’in batan güneşe doğru sürerken atımı gitme kal demeni bekliyorum ama yalnızca rüzgar çekiştiriyor atkımı
En uzak mesafe ne Afrika'dır, ne Çin, ne Hindistan, ne seyyareler, ne de yıldızlar geceleri ışıldayan... En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan.....
Beceriksiz . Kabugunu koparmadan ne bir elmayi soyabildim ne de iyilestirebildim bir yarami ama karsima çikinca kizmadim hiç elma kurduna bendim çünkü biçagi saplayan onun yurduna
Sair diyorlar benim için bilmiyorum oysa her siire konmali mi uyak her yere nedense konamiyor tayyare hay dilimi ari türkçe soksun; uçak
Kaptan olmak isterdim aynanin karsisinda eski bir sinema yildizi gibi aglayan Istanbul hatlarinda bir firça hafifligiyle gidip gelen vapurlara
Eskimo bir sair dokunuyor omuzuma ve Kiz Kulesi'ni göstererek birak artik diyor üzülmeyi yedi tepeli bu sehirde siir okunacak tek yer elbette denizin ortasindaki su küçük buz dagi
Terzi olsa da babam sökük dikmesini beceremem beni yalnizca sen anlarsin ignenin deliginden geçsin diye ipliklerin bir anlik islatildigi dudaklara takilip kalan annem . Sunay Akin
ayrılığın resmini çizdim sarı odalara yüreğimi soğuttum zemheri ayazında. sonra uzun uzun rüzgarın gülüşünü seyerettim çaresizce ve gecenin en koyulaştığı yerde ölümü kucakladım masmavi yüreğimle senin için
Bazen Susmak Gerekiyormuş, Bazen Bomboş Bakmak Gerekiyormuş Hayatın Yalanlarına;
Anlamaya Çalışmak Saçmalık... Anlamadan Yaşamak Gerekiyormuş... Zaman Değilmiş Gideni Geri Getiren; Aslında Zamanmış Var Olanı Götüren... Ama Bazen...! Unutmak Gerekiyormuş, UNUTULMA Pahasına...
Saatler geriye kurulmuş Çocukmuşuz Oturmuşuz eski bir kapı eşiğine İkimize sadece bir elma şekeri vermişler Bir tarafından sen yiyorsun, Diğer tarafından ben, öyle tatlı ki… Tam ortaya yaklaşırken uzatıp sana; Al, bitir diyorum, ben çok sevmem zaten Gülüyoruz en masum halimizle, hayal işte…
Zaman bu güne dönmüş acele Öyle dardayım ki; Duygularım darağacında, canım incir çekirdeğinde Pek hayra alamet değil bu sessizlik Az sonra bir fırtına patladı patlayacak içimde Liman arayacağım sessiz gemime Oysa dalgakıranlar yıkık Deniz kabarmış alabildiğine Ve ben pusulasız, açık denizde…
Bilmezdim şebnemlere çiğ düştüğünü Seni tanımadan önce Canımın çekirdeğinde bir diken Batıyor derine derine, ben çıkartmak istedikçe…
Bir yıldız kaydı Samanyolu’ ndan O sen miydin Cann? Henüz mevsim bahar değil mi? Nedir bu zamansız göçün nedeni? Verdiğin sözü tutardın hani? Gitme can özüm, ne olur gitme! Sol yanım öksüz kalır sen gidince…
Kararlısın öyle mi? Peki, sen bilirsin Verdiğim hiç bir şeyi geri almadım ömrümce Ben sevdim mi ölesiye severim Hadi, al götür öyleyse yüreğimi de…
duygularım darmadağın sevdam böyle yarım kaldı bir kitapsız,bir vicdansız beni bu hallare saldı sevme gönlüm,sevme artık buda sana bir ders olsun böyle bir aşk,böyle bir sevda olmaz olsun,olmaz olsun
lanet olsun,lanet olsun seni böyle sevdiğime lanet olsun,lanet olsun seni gördüğüm o güne lanet olsun,lanet olsun seni böyle sevdiğime lanet olsun,lanet olsun böyle aşka sevgiye
allah kahretsin kendi ellerimle kendi kendimi yaktım. istesem o günleri,istesem o yılları,istesem o gençliğimi verebilirmisin bana. veremezsinki... senin aşkına,senin sevdana,seninle tanıştığım o güne lanet olsun. hayatımı kararttın,dünyamı yıktın. senin sevdana,senin aşkına,seni tanıdığım o güne,seni sevdiğim o güne lanet olsun,lanet olsun.
boşa geçen yıllarımın hesabını kim verecek giden benden gitti artık birdaha dönmeyecek sevme gönlüm sevme artık buda sana bir ders olsun böyle bir aşk,böyle bir sevda olmaz olsun,olmaz olsun
lanet olsun,lanet olsun seni böyle sevdiğime lanet olsun,lanet olsun seni gördüğüm o güne lanet olsun,lanet olsun seni böyle sevdiğime lanet olsun,lanet olsun böyle aşka sevgiye
usulca akmış sevdan içime, gönlümde davet olmadan umutlarım yıllardır ısıtıyor üşümeler olmuyor yüreğimde.. şimdi bırakıp gider mi gönül seni.. söyle sen o düşmanlara,böyle yaptıkça daha çok kuvvetlenir bu bağ paralamasınlar kendilerini hiç çaresi yok,alacağım seni….
doğa bile saygı duydu bu sevdaya izin verdi yağmur..,altında ıslanmamıza ağlayan kaya bile güldü bizimle bu tepe hiç kuvvetli esmemiş daha önce gücünü gösterircesine, “güçlü olun” dercesine.. karar zamanıdır şimdi ya sen…! ya da sen…! Alacağım mutlaka seni….
bu zamanda sizlerin pek az bulunur eşi size nazar eden göz sanır görür güneşi ayla başlar ve biter habu rahmet ayımız aya bakamayan göz arar durur güneşi
Senden bana yadigar gözünün rengi kaldı, Verdiğin onca sözler,yaptığın yemin yalan! Ruhumu bedenimden kahve bakışın aldı, Gözlerimin içine bakıp gülüşün yalan!
Masum bakışın yaktı şu aşkın fitilini, Önce melek zannettim şirin,tatlı dilini, Anında teslim ettim kalbimin kilidini, Meğer kalp hırsızıydın,kapı çalışın yalan!
Ben sevgi dalgasında aşk küreği çekerken, Kalbime düşen korun alev alev yakarken, Aldığım her nefeste daim seni ararken, Kollarını boynuma dolayışların yalan!
Beni yakan aşkındır inanmam kara bahte, Talihim değil sensin sadık kalmayan ahte, Kalbime fırlattığın sevgi okların sahte, Beni bırakma diye yalvarışların yalan!
Bir anda teslim oldum şu sevgi nakışına, Hangi can dayanırdı o yürek atışına, Dağlar dur diyemedi kalbimin akışına, Etrafımda pervane olup dönüşün yalan!
Yüzündeki gülzardır beni sana ram eden, Tatlı yalanlarındır aklımı zail eden, Senin varlığın oldu varlığımı yok eden, Sakın kalbim var deme kalp atışların yalan!
Keşke hiç kanmasaydım kor saçan bakışına, Hiç fırsat vermeseydim tenimi yakışına, Güneş diye sandığım içindeki kışına, Buz esen yüreğinin kıvılcımları yalan!
Eğer bir gün gelirsen köyümün yatırına, Mektüplarımı getir gelirse hatırına, Göz yaşlarım saklıdır bir bir her satırına, Mezarımın üstünde ağlayışların yalan!
Sen beni güldürmedin göz yaşı sundun bana, Yine de küs değilim,biraz kırgınım sana, Hakkımı helal ettim aşkımın hatırına, El açıp Yaradana yakarışların yalan!
Yüreğim öyle acıyor ki Yüreğim öyle kanıyor ki Seninleyim ama sensizim Anlayamadığım Bilemediğim bir sessizlik var içimde Kelimeler tamamlayamıyor Cümleler yetmiyor anlatmaya Bir hüzün var işte Bir hüzün yüreğimde…
Yine hüzün düştü kalemime Yine hüzün yazdı yüreğim Yine dilimde aynı şarkı “Bir kalbin içinde ağlıyor aşk”
Yüzüm hüzün oldu yine Gülümsemelerim yok oldu Tebessümlerim soldu Bakışlarım donuk Dudaklarımda ise Hala anlatamadığım Hala soramadığım Bir acı… Bir hüzün… Nedenini anlayamadığım bir hüzün..
Olduğum gibi kim görebilir beni Ne rengim var benim, ne nişanım Benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama Hem o sırlarım ben, hem de o sırları saklayanım Bu gönül ne vakit durulacak bilmem Ama şu anda hiç kımıldamadan duran ...
27.09.2008 - 23:36
CANIM
Sana gelecek gücüm yok,
Yıllar yordu beni,yorgunum canım.
Kavuşacak hiç bir umudum yok,
Aramadın beni,sana çok kırgınım canım.
Bu sevdada,yalnız başıma yürüdüm hep,
Dizlerimde güç kalmadı,bitkinim canım.
Gençliğini başkalarıyla paylaştın,
İstemem artık,yaşlılığın sana kalsın.
Beni anladınmı şimdi canım.
Bundan sonrası nasıl olsa mezara yakın,
Gerisini kendimde bulurum,
Anladınmı canım,anladınmı canım....
25.3.2003 GÖNÜL ÖZDEMİR
27.09.2008 - 13:59
Neresindeyim yine zamanın?
bilmiyorum hangi yılın hangı ayında
hangi gününde.
Sadece hazan mevsiminde yim bunu biliyorum,
aylardan ekimmi eylülmü,kasımmı
bunuda bilmiyorum.
Sarı sarı yaprakların dökülüşü
göçmen kuşlarının buralardan gidişi
hüzünlerin çoğalışı tamda eylül diyorum,belki de ekim
birikmiş günlerin,takvim yapraklarını
kopartıp atmaya cesaretim yok
oysaki gülüyorum bu halime
yıllar aylar mevsimler ve günler
akıp gittikten sonra takvimlerin yaprağı kopmuş
yada kopmamış neye yararki
giden hergün ömürden gitmiyormu.
Yaşam su misali gibidir
içmesini bilemediğmiz yerde
bulanır kimimiz bulanık içer,
kimimizde berrakmı berrak,
pırıl pırıl bir sevgi dehlizinde yüzerek
doyasıya kana kana içine çeker.
Bir varmış bir yokmuş gibi masalı gibi
bazen var olduğunu bilirsin yalnızlığın da
bazen de koca bir ordu içerisinde de olsan
yok sayarsın kendini.
bundandır takvimlerin yapraklarına bakmak
istemeyişin,
bundandır belkide hangı günün sabahında terkedilişin.
Bu coğrafyayı terkıdıyar eden göçmen kuşları
kadar özgür olmak ve kanatlanıp
uçmak istersin sende sıcak iklimlere.
Kimbilir belkide en doruklarda
kurarsın yuvanı, dans edersin belkide
martılarla yada yüzüne vuran deniz in pırıltılı,
yakamozlarıyla.
İşte hayat acısıyla tatlısıyla yaşanıyor
mutluysan yıldan aydan günden
heberin vardır her anı her dakkıkası
senin için bir mutluluktur
değilsen ne yılın ne ayın,
ne mevsimin nede günün
Belli değildir akıbetin sonrasımı...
yapragı kopartılacak ne bir takvimin ne de zamanı bilecek
saatin vardır. Soruyorum şimdi ben zamanın neresindeyim?
26.09.2008 - 13:04
Göz ile kalb aşk yüzünden tartışırlar.Kalb;
Ey göz,Sen ikisin ben birim.İki kişinin bir ferde saldırıp onu öldürmesi zulüm değil de nedir? ...Şimdi ağla o halde; ettiğin zulmün neticesini çek bakalım.
Göz bunun karşılığını ayeti kerime ile cevap verir:
'Gerçek şu ki; gözler kör olmaz,ancak sinelerdeki kalbler kör olur(hacc,46)
Yürek yanar,göz yaşarır..Yüreğimizle uğraşırken asıl cefayı gözlerin çektiğini çoğu zaman unuturuz.Şimdi birde gözlerden helallik almak lazım değil mi?
26.09.2008 - 01:39
HAKKINI HELAL ET YÜREĞİM...
Kelimelerin ağırlığı tek tek dilime çöktüğünde, kalemın emri ile yazmaya başladım.
Söz nerde başlayacak nerde bitecek inanın bende bilmiyorum.
Konuşan yüreğim mi yoksa nefsim mi onu da bilmiyorum.
Yüreğimle iyi geçiniyoruz da nefsim için aynı şeyleri söyleyemiyeceğim.
Ey nefis nedir senden çektiğim.
Sürekli bir şeyleri yapmam için bana emrediyorsun.
Hep benden önce konuşuyor, kafamı karıştırıyorsun.
Ne olur bu akşam bir defa olsun sus.
Sükut lehçesini bu gece kullansan olmaz mı?
Müsade edersen bu gece yüreğimle dertleşeceğim.
Gecenin demini aldığı şu saatlerde yüreğimi dinlemek istiyorum.
Belki de yüreğimle helalleşmek istiyorum.
Aynı bedende yaşıyoruz. İyisiyle, kötüsüyle sen benim yüreğimsin.
Sana çok çektirdim biliyorum.
Arkası gelmeyen dertlerimi, sıkıntılarımı hep sana yükledim.
Dağların bile çekmeye katlanmadığı nice yükün altına girdin de bana mısın demedin.
Ayrılığın acısını, vuslatın sevincini hep seninle yaşadım.
Can dediklerim canımı yaktılar, alev olup sen yandın hep…
Yar dediklerim yaramı kanattıklarında, kan olup sen aktın her defasında…
Oysa küçücüktün. Küçük ve titrek… Çok hakkın geçti bana…
Benim en iyi arkadaşlarım; gece, gözyaşı ve yatağımdı.
Biz bir araya geldiğimiz de halimize hep sen şahitlik ettin.
Yolcu ettiğim bir günün ardından geceye sığındığımda sen vardın yanımda.
Gece tüm şefkatiyle sardığında beni, kelamım hep gözyaşı oldu.
Kelimelerin bile uyuduğu bir anda başka lisana ne hacetti ki.
Muhabbetimiz esnasında dökülen her kelime yanağımı ıslatırken, ruhumu teselli etmek
yatağıma düşerdi her defasında.
Alnımdan öperken beni ‘’buda geçecek, aldırma gönül’’der teselli ederdi.
Oysa sonradan öğrendim.
Benim dostlarla muhabbetim derdime derman,
gönlüme ferman olurken sen çok acı çekiyormuşsun.
Özür dilerim. Midesi yananın değil yüreği yananın ağladığını geç fark ettim.
Ben derdime ağlıyordum, sen bana ağlıyordun.
Ben günah ateşinde yanarken sen bana su oluyordun.
Her canım yandığında sende benimle yanıyormuşsun. Bilemedim.
Ne olur affet beni.
Söz bundan sonra seni üzmeyeceğim. Sahibine layık bir yürek taşımaya söz veriyorum.
Gül bahçesi yetiştirmenin yolu bahçedeki tüm çirkinlikleri temizlemekten geçermiş.
Yabani otlar, taşlar, dikenleri ayıklamaktan.
Bende yüreğimin toprağına zarar veren tüm kirli duyguları temizlemekle işe başlayacağım.
Rabbimin bu yürekte görmek istediği tüm duyguları yeşerteceğim.
Fideleri inançla ekip, sabırla sulayacağım.
Çiçek açmalarını tam bir tevekkül ile bekleyecek, acele etmeyeceğim.
Dalında açan çiçek ne olursa olsun kanaat edeceğim.
Ha kırmızı gül, ha beyaz karanfil…Söz itiraz etmeyeceğim.
Böylesi bir hal üzere yaşarsam inanıyorum ki seni eskisi kadar üzmeyeceğim.
Hakkına girmekten Allaha sığınırım.Bu bedende yaşadığımız sürede dost kalalım olmaz mı?
Unutma sen bana Rabbimin bir emanetisin.
Ruhlar alemin de başlayıp, anne rahminde devam eden bir yolculuğun son durağındayız.
Yarın ahiret de bana şahitlik edeceksin.
O büyük huzura iki dost olarak çıkmaya ne dersin?
Hakkını helal et yüreğim…
26.09.2008 - 01:35
YÜREĞİMİ BİR GÜL ÇİZDİ
Gülün dikeni batti dün parmağıma, ve hala gülümseyerek bakıyorum parmagımdaki kücük sıyrığa...
Kızamadım... cünkü gülün dikeni batmadan önce sükretmistim; ' Ya Rabbi, ne kadar güzel yaratmışsın ' demistim. Kızamadım, cünkü bir dakika önce güzel kokusunu sineme cekmistim, bakmaya kıyamamış dokusuna hayran kalmıştım, cünkü batmadan önce yüregime koymus onu sevmistim... dikenini unutmusmuydum? unutmustum dikenini... unutmustum işte....
acıtmayayım diye dokunmaya cekindigim gül, ince ve derin bir yara acmıştı parmagıma... gülümsedim yarayada... süzülen iki damla kanada... cünkü o yarayı acan bakmaya kıyamadıgım o güldü...
............
sevdiklerimizin yüregimizde actiklari yaralarda aslında o gülün actığı yara gibi degilmiydi... ince ve derin bir yara... aslında cok önemsiz gibi görünsede her kımıldadığınızda yüreginizi inceden sızlatan bir yara... ama dostlariniz o yarayı acmadan önce siz muhabbet dolu kokularini sineye cekmistiniz, zamanı, mekanı ve kalbinizi paylasmıştınız... yarayı acmadan önce siz onları kalbinize koymustunuz... kızabilirmiydiniz... kızamazdınız elbet...
25.09.2008 - 01:52
'Unutmak kolay mı? ' deme,
Unutursun Mihriban'ım
Oğlun kızın olsun hele,
Unutursun Mihriban'ım.
Zaman erir kelep kelep.
Meyve dalında kalmaz hep
Unutturur bir çok sebep,
Unutursun Mihriban'ım.
yıllar sineye yaslanır;
Hatıraların paslanır,
Bu deli gölün uslanır
Unutursun Mihriban'ım.
Süt emerdin gündüz-gece,
Unuttun ya, büyüyünce
Ha işte tıpkı öylece
Unutursun Mihriban'ım.
Gün geçer, azalır sevgi;
Değişir her şeyin rengi
Bugün değil, yarın belki,
Unutursun Mihriban'ım
Düzen böyle bu gemide;
Eskiler yiter yenide
Beni değil, sen seni de
Unutursun Mihriban'ım.
Abdurrahim Karakoç
25.09.2008 - 01:38
Tükenmez
Aşk dedin bağrıma soktun bıçağı
Akan kanım göl olmadan tükenmez
Sevda kokan bu yaranın çiçeği
Petek petek bal olmadan tükenmez
Hasret nedir yarına sor düne sor
İnanmazsan dönder aktar gene sor
Sensiz geçen geceleri bana sor
Saatleri yıl olmadan tükenmez
Görsem derim biçimini rengini
Kötü talih yüksek yapar engini
İçimdeki bu sevginin yangını
Kemiklerim kül olmadan tükenmez
abdurrahim karakoç
24.09.2008 - 00:13
hayalin önümde,parlak ay gibi,zulmeti gideren mehtaba benzer,
bu alem görünür bir seray gibi,ışık olmayınca,zindana benzer!
bu sesler yabancı,özler yabancı,bakışlar yabancı,gözler yabancı;
dudaklar gülse de,mana yabancı,gördüğüm rüyalar,bir zanna benzer!
güllerin başkadır,ateşin başka,aşkınla tutuşan,bülbülün başka;
şu elin güzeli değmiyor aşka,bir güzel görmedim,canana benzer!
baktıkça yakından güneş yüzüne,daha çok inandım tatlı sözüne,
şifasın,ruhumun üzüntüsüne,sohbetin her derde dermana benzer!
ayrılık yakıyor gece ve gündüz,geceden karanlık oluyor gündüz,
bu yılda gurbette geçen ömrümüz,cefası bitmeyen,devrana benzer!
21.09.2008 - 17:34
Büyüklerle ben yapamıyorum
çocuklar da almıyor beni oyunlarına
devlet dairesinde
yangından kurtarılmayacak
sıkışmış bir çekmece gibiyim
açılamıyorum sana
Kardeşiyle sokaklarda hep
bir örnek giydirilen sen
nasıl sevmezsin eşitliği
yürürken düşen çoraplarını
aynı hizaya getirmek için
annen değil miydi önünde diz çöken
Öpüşme sahnesinin tam ortasında
içeri girdiğin yazlık sinemanın
yer göstericisiyim
yürüyorsun fenerimin ışığında
yer: Kız Kulesi
ve sonu ayrılıkla bitecek
hüzünlü bir aşk filmini oynuyor
beyaz duvarında
Bir kez olsun çıkmazken ağzından
seni sevdiğimi
her gün söylememi yadırgama
bil ki bu şehirde
iskelenin verilmesini
beklemeden atlarım vapurlara
Son karesi gibi Red Kit’in
batan güneşe doğru
sürerken atımı
gitme kal demeni bekliyorum
ama yalnızca
rüzgar çekiştiriyor atkımı
SUNAY AKIN
21.09.2008 - 17:30
En uzak mesafe
ne Afrika'dır,
ne Çin,
ne Hindistan,
ne seyyareler,
ne de yıldızlar geceleri ışıldayan...
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan.....
Can Yücel
21.09.2008 - 16:45
Beceriksiz
.
Kabugunu koparmadan
ne bir elmayi soyabildim
ne de iyilestirebildim bir yarami
ama karsima çikinca
kizmadim hiç elma kurduna
bendim çünkü biçagi saplayan
onun yurduna
Sair diyorlar benim için
bilmiyorum oysa
her siire konmali mi uyak
her yere nedense
konamiyor tayyare
hay dilimi
ari türkçe soksun; uçak
Kaptan olmak isterdim
aynanin karsisinda
eski bir sinema yildizi
gibi aglayan
Istanbul hatlarinda
bir firça hafifligiyle gidip
gelen vapurlara
Eskimo bir sair dokunuyor omuzuma
ve Kiz Kulesi'ni göstererek
birak artik diyor üzülmeyi
yedi tepeli bu sehirde
siir okunacak tek yer
elbette denizin ortasindaki
su küçük buz dagi
Terzi olsa da babam
sökük dikmesini beceremem
beni yalnizca sen anlarsin
ignenin deliginden geçsin
diye ipliklerin
bir anlik islatildigi dudaklara
takilip kalan annem
.
Sunay Akin
21.09.2008 - 16:44
iki çocuk beraberce oturduğumuz kapının eşiğine
şimdi tek başıma sığamıyorum.
insan büyüdükçe yalnızmı kalıyor ne...
SUNAY AKIN
21.09.2008 - 16:31
ayrılığın resmini çizdim sarı odalara
yüreğimi soğuttum zemheri ayazında.
sonra uzun uzun rüzgarın gülüşünü
seyerettim çaresizce
ve gecenin en koyulaştığı yerde
ölümü kucakladım
masmavi yüreğimle senin için
21.09.2008 - 16:28
Bazen Susmak Gerekiyormuş, Bazen Bomboş Bakmak Gerekiyormuş Hayatın Yalanlarına;
Anlamaya Çalışmak Saçmalık...
Anlamadan Yaşamak Gerekiyormuş...
Zaman Değilmiş Gideni Geri Getiren; Aslında Zamanmış Var Olanı Götüren...
Ama Bazen...!
Unutmak Gerekiyormuş, UNUTULMA Pahasına...
21.09.2008 - 16:13
Gizli bir ırmaktır akar gözyaşı
Aşk ile dönermiş toprağı taşı
Sevdamın mekanı bağrımın başı
Sonsuzluk yurdundan eser gizlice
Gurubun yarasın bulutlar sarar
Aşık’ın ahından şu cihan yanar
Bir yudum içenler sevdaya kanar
Gönülden gönüle akar gizlice
Asırlardır bu sırrı bilen olmadı
Aşıkların ruhu arza sığmadı
Sevdalının yüzü soldu gülmedi
Kalp gözünden inci döker gizlice
Ayrılık ateşi dağlarsa canı
Gönül dinlemiyor emir,fermanı
Aşıkların bağrı kahır harmanı
Savurur benliğin atar gizlice
Aşk denizi coşar,dalgalar dinmez
Sevgi ekmeyince aşk gülü bitmez
Böyle bir tufana canlar dayanmaz
Kıyametler kopar ruhta gizlice
Aşk selinde nice canlar boğuldu
Dereler taşınca,ırmaklar doldu
Aşk meyinden içen ölümsüz oldu
Sihrine kapılan gider gizlice
Bir kıvılcım yakar koca sarayı
Bilmem kimler sarar böyle yarayı
Aşkı bulan neyler mülkü,parayı
Cihanı bir bula satar gizlice
Aşk rüzgarı alır akılı başı
Dökme suyla dönmez değirmen taşı
Gönül yolcusunun haktır yoldaşı
Zamanı mekanı aşar gizlice
Canlar,canlar,canlar aşıkız canlar
Aşıkın halinden aşıklar anlar
Nihat Gülle
Şair Yazar
21.09.2008 - 03:22
.........NE OLUR GiTME! ...
Saatler geriye kurulmuş
Çocukmuşuz
Oturmuşuz eski bir kapı eşiğine
İkimize sadece bir elma şekeri vermişler
Bir tarafından sen yiyorsun,
Diğer tarafından ben, öyle tatlı ki…
Tam ortaya yaklaşırken uzatıp sana;
Al, bitir diyorum, ben çok sevmem zaten
Gülüyoruz en masum halimizle, hayal işte…
Zaman bu güne dönmüş acele
Öyle dardayım ki;
Duygularım darağacında, canım incir çekirdeğinde
Pek hayra alamet değil bu sessizlik
Az sonra bir fırtına patladı patlayacak içimde
Liman arayacağım sessiz gemime
Oysa dalgakıranlar yıkık
Deniz kabarmış alabildiğine
Ve ben pusulasız, açık denizde…
Bilmezdim şebnemlere çiğ düştüğünü
Seni tanımadan önce
Canımın çekirdeğinde bir diken
Batıyor derine derine, ben çıkartmak istedikçe…
Bir yıldız kaydı Samanyolu’ ndan
O sen miydin Cann?
Henüz mevsim bahar değil mi?
Nedir bu zamansız göçün nedeni?
Verdiğin sözü tutardın hani?
Gitme can özüm, ne olur gitme!
Sol yanım öksüz kalır sen gidince…
Kararlısın öyle mi?
Peki, sen bilirsin
Verdiğim hiç bir şeyi geri almadım ömrümce
Ben sevdim mi ölesiye severim
Hadi, al götür öyleyse yüreğimi de…
EYLÜL 2008
Naime Özeren
17.09.2008 - 13:02
be vefasız
gözlerinden düştüm mü söyle
gördün güzelleri
kaldın mı gurbet elde
ben hala koyduğun yerde gün sayıyorum
sana kazak öreceğim yün sarıyorum..
bir yumru orta yerinde
can daralıyor
sabahı zor ettim yine
tan ağarıyor
içine pekmez akıttım
kar karıyorum
gözüme sürme çektirdim
perçemim tarıyorum
çorbayı koydum ocağa
tuz basıyorum
yıkadım gömleklerini
tez asıyorum
al kuşak sardım belime
has ipek serdim evime
sevdiğim ak düşmeden dön, gel
saçımın teline..
17.09.2008 - 12:49
duygularım darmadağın sevdam böyle yarım kaldı
bir kitapsız,bir vicdansız beni bu hallare saldı
sevme gönlüm,sevme artık buda sana bir ders olsun
böyle bir aşk,böyle bir sevda olmaz olsun,olmaz olsun
lanet olsun,lanet olsun seni böyle sevdiğime
lanet olsun,lanet olsun seni gördüğüm o güne
lanet olsun,lanet olsun seni böyle sevdiğime
lanet olsun,lanet olsun böyle aşka sevgiye
allah kahretsin kendi ellerimle kendi kendimi yaktım.
istesem o günleri,istesem o yılları,istesem o gençliğimi verebilirmisin bana.
veremezsinki...
senin aşkına,senin sevdana,seninle tanıştığım o güne lanet olsun.
hayatımı kararttın,dünyamı yıktın.
senin sevdana,senin aşkına,seni tanıdığım o güne,seni sevdiğim o güne lanet olsun,lanet olsun.
boşa geçen yıllarımın hesabını kim verecek
giden benden gitti artık birdaha dönmeyecek
sevme gönlüm sevme artık buda sana bir ders olsun
böyle bir aşk,böyle bir sevda olmaz olsun,olmaz olsun
lanet olsun,lanet olsun seni böyle sevdiğime
lanet olsun,lanet olsun seni gördüğüm o güne
lanet olsun,lanet olsun seni böyle sevdiğime
lanet olsun,lanet olsun böyle aşka sevgiye
16.09.2008 - 22:07
Alacağım Seni…
usulca akmış sevdan içime,
gönlümde davet olmadan
umutlarım yıllardır ısıtıyor
üşümeler olmuyor yüreğimde..
şimdi bırakıp gider mi gönül seni..
söyle sen o düşmanlara,böyle yaptıkça
daha çok kuvvetlenir bu bağ
paralamasınlar kendilerini
hiç çaresi yok,alacağım seni….
doğa bile saygı duydu bu sevdaya
izin verdi yağmur..,altında ıslanmamıza
ağlayan kaya bile güldü bizimle
bu tepe hiç kuvvetli esmemiş daha önce
gücünü gösterircesine,
“güçlü olun” dercesine..
karar zamanıdır şimdi
ya sen…! ya da sen…!
Alacağım mutlaka seni….
Hatice Müge Fındık
15.09.2008 - 01:10
bu zamanda sizlerin pek az bulunur eşi
size nazar eden göz sanır görür güneşi
ayla başlar ve biter habu rahmet ayımız
aya bakamayan göz arar durur güneşi
15.09.2008 - 00:51
dedum kız adın nedir dedun bağa hannane
dedum şiirin var mı dedun bağa bana ne
dedum haboyle olmaz seninkisi bahane
dedun boyle takılmak gelir bağa şahane
hoşoğlu
15.09.2008 - 00:02
YALAN
Senden bana yadigar gözünün rengi kaldı,
Verdiğin onca sözler,yaptığın yemin yalan!
Ruhumu bedenimden kahve bakışın aldı,
Gözlerimin içine bakıp gülüşün yalan!
Masum bakışın yaktı şu aşkın fitilini,
Önce melek zannettim şirin,tatlı dilini,
Anında teslim ettim kalbimin kilidini,
Meğer kalp hırsızıydın,kapı çalışın yalan!
Ben sevgi dalgasında aşk küreği çekerken,
Kalbime düşen korun alev alev yakarken,
Aldığım her nefeste daim seni ararken,
Kollarını boynuma dolayışların yalan!
Beni yakan aşkındır inanmam kara bahte,
Talihim değil sensin sadık kalmayan ahte,
Kalbime fırlattığın sevgi okların sahte,
Beni bırakma diye yalvarışların yalan!
Bir anda teslim oldum şu sevgi nakışına,
Hangi can dayanırdı o yürek atışına,
Dağlar dur diyemedi kalbimin akışına,
Etrafımda pervane olup dönüşün yalan!
Yüzündeki gülzardır beni sana ram eden,
Tatlı yalanlarındır aklımı zail eden,
Senin varlığın oldu varlığımı yok eden,
Sakın kalbim var deme kalp atışların yalan!
Keşke hiç kanmasaydım kor saçan bakışına,
Hiç fırsat vermeseydim tenimi yakışına,
Güneş diye sandığım içindeki kışına,
Buz esen yüreğinin kıvılcımları yalan!
Eğer bir gün gelirsen köyümün yatırına,
Mektüplarımı getir gelirse hatırına,
Göz yaşlarım saklıdır bir bir her satırına,
Mezarımın üstünde ağlayışların yalan!
Sen beni güldürmedin göz yaşı sundun bana,
Yine de küs değilim,biraz kırgınım sana,
Hakkımı helal ettim aşkımın hatırına,
El açıp Yaradana yakarışların yalan!
Mustafa Hoşoğlu
24.08.2008
13.09.2008 - 14:01
yüzüm hüzün oldu yine
Yüzüm hüzün oldu yine
Seninleyken sensizlikte
Yüreğim öyle acıyor ki
Yüreğim öyle kanıyor ki
Seninleyim ama sensizim
Anlayamadığım
Bilemediğim bir sessizlik var içimde
Kelimeler tamamlayamıyor
Cümleler yetmiyor anlatmaya
Bir hüzün var işte
Bir hüzün yüreğimde…
Yine hüzün düştü kalemime
Yine hüzün yazdı yüreğim
Yine dilimde aynı şarkı
“Bir kalbin içinde ağlıyor aşk”
Yüzüm hüzün oldu yine
Gülümsemelerim yok oldu
Tebessümlerim soldu
Bakışlarım donuk
Dudaklarımda ise
Hala anlatamadığım
Hala soramadığım
Bir acı…
Bir hüzün…
Nedenini anlayamadığım bir hüzün..
Yüzüm hüzün oldu yine
Seninleyken sensizlikte
13 EYLÜL 2008
EBRU ERTAŞ
12.09.2008 - 20:50
BİR ÖMRE DAVET*** MÜZİKLİ
Bir gün gelir isem orda kapına
Beni de alır mısın gülümseyerek
Özüm özen uyar yapım yapına
Kabul eder misin özümseyerek
Kâh düz yürüyüp kâh çukura batıp
Neyin var neyin yok her şeyi satıp
Bütün geçmişini arkana atıp
Bana gelir misin ölümseyerek
Hem iyi günüm de hemi de yasta
Bir bardak açık çay bir dilim pasta
Bir kaç kuru ekmek hep aynı tasta
Benimle yer misin önemseyerek
Naz verir misin benim nazıma
Mızrap olur musun gönül sazıma
Hem kışlarıma hem de yazıma
Ortak olur musun benimseyerek
Yıllar geçip yaş kemalin bulunca
Saçlarına kar beyazlar dolunca
Tek seni sevdiğimi ömür boyunca
Hatırlar mısın ki anımsayarak
YUSUF DEMİR
Toplam 776 mesaj bulundu