Burhan Doğançay çağımızın dünya çapında modern ressamlarından.Konusu duvarlar.Bütün dünyada yaşanan mekanlarda duvarların o dönemi ve bölgenin kültürünü yansıttığını savunuyor.
Türkiye görsel sanata ve sanatçılarına çok az değer veren bir ülke olduğundan olacak,Doğançay Usta kendi müzesini kendi kurmuş.Çok da iyi yapmış.Diğer müzelerde çocuklara kötü kötü bakılıp susmaları istenirken; Doğançay müzesi çocuklara ayrıntılı açıklamalar yapılarak gezdiriliyor.Ardından hem resim yaptırılıyor,hem de ikramda bulunuluyor.Bunların yanısıra Doğançay Usta eğer müzedeyse çocuklarla uzun sohbetler ediyor.Bu sohbetler çok değerli.Çünkü hiç bir öğretmen ya da ebeveynin sözlerinin bu kadar etki bırakacağını sanmıyorum.Bu cahillik denizinde küçük bir kültür damlası olsan da içimizi ferahlatıyorsun Burhan Usta.
Ana vatanı Anadolu,nesli tükeniyor.İlk bakışta evcil koyuna benzese de çok hızlı koşmasıyla vücudu zarif ve kaslı,boynuzları devasa ve nice kralların tacına taş çıkartacak güzellikte,bakışları yumuşak.Hala insan ve hayvan avcıların hedefi.İç Anadolu bozkırlarında yaşar.Boynuz vuruş seslerini kilometrelerce öteden duyabilirsiniz.Bu boynuz vuruşlarının şiddetiyle,normalde bir insan kafatası paramparça olur.Oysa yaban koyununun kafatası-omur kemikleri çok güçlü.Bir güzellik abidesi.
Emprestyonist(izlenimci) ,renkçi,fransız ressam.Toz pastel tekniğini geliştirmiş,bu alanda yetkinleşmiş,biraz bohem.Kadınların özel yaşamını fotoğraf mantığıyla resimlediği için röntgencilikle suçlanmış; oysa şimdi anlıyoruz,bu resimler resim sanatına farklı bir bakış açısı getirmiş.Onun modelleri durağan değil,sanki yaşıyor.Banyo yapıyorlar,gösteri için prova yapıyorlar,şarkı söylüyorlar,bale yapıyorlar,saçlarını tarıyorlar,ayakkabılarını bağlıyorlar,hayallere dalıyorlar; kısacası poz vermiyor,yaşıyorlar.Foto muhabirliği tadında ressamlık.Bir bakarsınız,haberiniz olmadan sizi de bir yerde yakalayıp resminizi yapıverir Degas.Aman dikkat!
İmagine!
Hayal et!
Savaşların olmadığını
Açlığın olmadığını
Bu yalnızca benim hayalim değil!
John 40 yaşında öldürüldü.
O kelimenin tam anlamıyla bir ozandı.
Yalnız besteler yapan değil.
İnançları olan
İnançları için mücadele eden.
Ütopyaları olan,
Ütopyalarını ifade eden.
Beatles'in aslarından.
Efsane.
Ama insan...
Özdemir Altan,hem fikirleriyle,hem resimleriyle öne çıkan bir ressam.
Onun hiç orta yolu olmamıştır.Ya onu çok sever,beğenir; ya da nefret edersiniz.Ama tanıyorsanız eğer,ona karşı tarafsız olamazsınız.
'Yanılıyorsunuz! Resim uyumlu olmak değil,uyumsuzlukların birlikteliğidir.'
'Raslantısallık resimde çok önemlidir.'
'Strüktür farklılığı,mantık farklılığı yaratmalıyız.Sanat tarihine baktığımızda bu farklılıkları yaratan eser ve sanatçıların başarılı olduğunu görüyoruz.'
'Kafamda o kadar çok şey var ki on tane Özdemir Altan olsa yetişemez.'
'Size formül veremem.Gerçek sanat yapıtı ölçütleri durağan değildir.Her dönem değişmiş ve birileri geride kalmıştır.Yapacağınız tek şey iyi sanatı bilmek ve takip etmek.Eğer olacaksa kendiliğinden olur bu.'
'Tek sesliyiz.Bakıyorum akademinin merdivenlerinde gitar çalan çocuklar da tek sesli çalıyorlar.Sanatın her dalında,tek seslilikten kurtulmamız gerekli.'
(Özdemir Hocanın konuşmalarından anımsadığım kadarıyla)
Özer Kabaş,akademinin en iyi hocalarından,sıcak insan,Türk resminin önemli isimlerinden.
Akademi eğitiminim yanısıra,Avrupa'da Joseph Albers'in öğrencisi olmuş,renk bilgisi çok iyi bir ressam olmasına rağmen kendi resimlerinde pek renkçi yaklaşımlar sergilememiştir.
Deniz ve balıkçılık sevgisi onu balıkçılar konulu resimlere yöneltmiş,daha sonra deniz ressamlığını ilerleterek,deniz ve mitolojik konulu resimler yapmıştır.Eşinin ölümünden sonra pek fazla yaşayamamış; en verimli döneminde,güzel işlerini yarım bırakarak bizi terketmiştir
Takıntılar,bazen güzel, bazen de korkunçtur.Birşeyleri başarmak için takıntı yapmak ne kadar güzelse,birilerini takıntı yaparak onları üzmek ve korkutmak ta o kadar iğrenç.
Bütün mesele neye taktığımız.
Bilim adamının ölesiye deney yapma,sanatçının üretme takıntısı insanlık için bir onura dönüşür.
Katilin öldürme,faşistin baskı yapma takıntısı ise tam bir kabus.
Retrospektif,benim bildiğim kadarıyla,sanatı belli bir olgunluğa erişmiş ve yaşını almış bir ressamın açtığı resim sergisidir.Ama bu sergide ressamın gençlik yıllarından beri yaptığı çalışmalarından önemli bir kesit görülmelidir,yoksa bu retrospektif olmaz.Örnek:Nuri İyem'in resrospektifi binlerce resim içeriyordu ve İyem'in soyut resimlerini ilk defa orada gördüm,hayran kaldım.
Bir sanatçının resrospektif sergisini gezerseniz onu hayli tanırsınız,farklı dönemlerine tanık olursunuz.(Acaba bize de retrospektifler açmak nasip olacak mı?) Tabi sergiler yalnız ressamlar için değil,heykeltraşlar ve fotoğraf sanatçıları içinde vardır,onları unutmayalım.
REDDEDİYORUM!
Boyun eğmeyi reddediyorum.
Magazin programlarını izlemeyi reddediyorum.
Seda Sayan'ın selulitlerine bakmayı reddediyorum.
Yüzlerce TV.dizisi izlemeyi reddediyorum.
Pop müzik dinlemeyi reddediyorum.
Modaya uymayı reddediyorum.
Milliyetçiliği-ırkçılığı reddediyorum.
Popüler Sanatı reddediyorum.
Silahları reddediyorum.
Et yemeyi reddediyorum.
Düzen partilerine oy vermeyi reddediyorum.
Boyun eğmeyi,sürünmeyi,kanmayı,aldanma ve uyumayı reddediyorum.
Ben değil,biz olalım...
Alışkanlık yapan bir dergi.Bazen,alışkanlık yapmasını ve çok satılmasını sakıncalı bulsam ve dergiyle ilgili şüpheye düşsem de yine de K dergisini okumaktan vazgeçemiyorum.Yoksa sanat ve edebiyat sevenlerin,biliçaltındaki 'televole'sever tarafı mı keşfettiler?
Acaba yazar ve şairlerin özel yaşamları bizi ne kadar ilgilendirir? Acaba K dergisi bizim bu 'röntgenci' yönümüzden mi faydalanıyor?
Ama şu gerçeği de göz ardı etmeyelim:varlığını unuttuğumuz,pek okumadığımız, çoğu yazarı da K dergisi sayesinde hatırlıyor ve kitaplara daha çok sarılıyoruz.Sanatçılar bizim yıldızımız,ışığımız onlar hakkında herşeyi bilmek istiyoruz.
Bu dünya yaşanmaya değer bir yerse eğer,sanatçılar da bu dünyada yaşamış ve yaşamakta olduğu içindir.
Çehov,büyük usta.
Ben edebiyat uzmanı değilim ama onun öykülerini,tiyatro eserlerini büyük bir zevkle okuyorum.Tiyatro eserlerini,sahnelendiğinde muhakkak izlemeye çalışıyorum.Bazen televizyonda bir tiyatro eserini izleme olanağını kaçırmam mümkün değil.'Vişne bahçesi,Martı,Üç Kız Kardeş...'Ya tadına doyulmaz öykülerine ne demeli,yüzlerce defa okusanız da her seferinde yeni bir haz alırsınız.
Çehov,burjuva yaşamamının sıkıcı atmosferini anlatırken bir bakarsınız ki sizi felsefi derin,özel iç dünyasının içine çekivermiş.Bir bakarsınız ki yaşamı,yaşamınızı sorgulamaya başlamışsınız...
Ruhi Su olmak işte böyle bir şey!
Sevenlerin çok sevdiği,sevmeyenlerin dinlemeye bile tahammül edemediği.Ya hep,ya hiç! Su usta da orta yolların adamı değildi zaten; ne yaşamda ne sanatta,ne siyasette,ne de inançlarında.
O kurtuluş savaşı öksüzlerinden,çocukluğu yetimhanede geçmiş,müzik yeteneği kısa sürede farkedilmiş,çoksesli müzik eğitimi almış bir büyük adam.Tükiye'nin ilk opera sanatçılarından.Ama ne yaparsın ki Anadolu çocuğunu türküler hep kendine çeker.O da yolunu yeniden çizer,artık çok mükemmel ve özel bulduğu Anadolu Türkülerini seslendirecektir.
Bu önemli karar biz şanslı dinleyicilere şimdi dinlemeye doyamadığımız 'Ruhi Su'yu kazandırır.
Dupduru bir ses ve mükemmel bir yoruma bütün ruhunu katar usta.
Ruhu olan su gibi türküler yaşama gücümüze güç katar.
Bazen sözler bile anlamsız kalır.İşte bak seni ne kadar seviyoruz ama sözlerimiz seni anlatmak için bir o kadar yetersiz...Biliyorum; seni yönlendiren kurallar değildi,sen sanatını para.beğenilme -ünlü olma hırsı için yapmadın.Yalnızca, gözlerinle baktın,sözlerinle anlattın ve sazını dillendirdin.Sanırım yaratıcılığın formülü yok; insanla birlikte doğuyor.Mahsuni'nin yaratıcılığı ve üretkenliğini hiç birimiz tartışmıyoruz.Peki ya hayata bakış açısı, peki ya etik? ! Bunlar sana nereden geliyor üstat.Meziyetlerini bir taç gibi taşıyorsun.Bize verdiğin hediyeler için teşekkürler,onları her zaman dinliyor ve söylüyoruz...
İSTANBUL
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniyende güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri.
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Bakışlarımda akşam karanlığın
Kulaklarımda sesin İstanbul.
Ve uzaklardan
Ve uzaklardanseni düşündüğüm bugünlerde
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul.
Plajlarında karaborsacılar
Yağlı gövdelerini kuma sermiştir
Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında.
Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
Meyvesini birlikte devşirirler.
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul.
Et, tereyağı,şeker
Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde.
Yumurta masalıyla büyütülür çocukların.
Hürriyet yok,
Ekmek yok,
Hak yok.
Kolların ardından bağlandı,
Kesildi yol başların,
Haramilerin gayrısına yaşamak yok.
Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası,
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı,cazı,doktoru,dişçisi
Ve sen esnaf,sen söyle,sen memur,sen entellektüel
Ve sen
Ve sen haktan bahseden,Ortaköy'ün işçisi,Cibali'nin işçisi
Seni öldürürler,
Seni sürerler.
Buhranlar,senin sırtından geçiştirilir.
İpek şiltelerin,istakozların
Ve ahmak selameti için
Hakkında idam hükümleri verilir.
Haktan bahseden namuslu insanları
yağmurlu bir mart akşamı topladılar.
Karanlık mahzenlerinde şehrin
Cellatlara gün doğdu.
Kardeşlerinin acısıyla yanan bir çift gözün vardır.
Bir kalem yazın vardır.
Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır.
Söylenmez.
Haramiler kesmiş sokak başlarını.
Polisin kırbacı,celladın ipi,spikerin çenesi,baskı makinesi
Haramilerin elinde.
Ve mahzenlerinde insanlar bekler
Gönüllerinde kavga,gönüllerinde zafer
Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde.
Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bulutların ardında damla damla sesler.
Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
Arkadaşlar çıktı karşıma
Dindi şakaklarımın ağrısı.
Bir kadın yoldaş tanırdım
Bir kardeş karısı.
Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz,kemikli omuzları.
Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi.
Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında,
Gebeliğinin dokuzuncu ayında
Tipili bir gece yarısı
Sırtında çok uzak bir köyden indirdiği
Otuzbeş kiloluk sırrımızı
Zafer kanlı,zafer kıpkırmızı.
Boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul.
Bekle bizi.
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle,
Parklarınla,köprülerinle,kulelerinle,meydanlarınla,
Mavi denizlerine yaslanmış
Beyaztahta masalı kahvelerinle bekle,
Ve bir kuruşa Yenihayat satan
Tophanenin karanlık sokaklarında
Koyunkoyuna yatan
Kirli çocuklarınla bekle bizi
Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanatını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın...
Vedat Türkali
İşte İnsan,
Hayatını kendi ellerinde zanneden,kocaman bir uygarlık kurmuş,nice savaşlar,nice göçler görmüş; sayısız dil konuşuyor,çeşit çeşit geleneklere sahip; sanat alanında,bilim alanında bir dev; zeka küpü,zehir gibi.
Ama,ama,ama mutsuz,yalnız,çaresiz...
Bir kalbi parçalamak için daha kaç kere vurmak gerekiyor.
Camdan kalpleri,her gün yeniden,yeniden,yeniden parçalıyorsunuz.
Artık,kırılacak,dökülecek,parçalanacak hiç bir şey kalmadı.
Çünkü,camdan kalpler çoktan kuma dönüştü,rüzgar kumu uzaklara savurdu,geriye koskoca bir boşluk kaldı...
İkinci Dünya Savaşı nazi Almanya'sında devrimci olmak,halktan yana olmak,yenilikçi bir tiyatro yazarı olmak,sıkı bir şair olmak,Brecht olmak demekti.
İnan yalnız gözlerinle gördüğüne
Yalnız kulaklarınla duyduğuna
Gözlerinle gördüğüne bile inanma
Kulaklarınla duyduğuna bile
Bir şeye inanmamak,
İnanmaktır bir başka şeye...
Burhan Doğançay
09.09.2007 - 18:05Burhan Doğançay çağımızın dünya çapında modern ressamlarından.Konusu duvarlar.Bütün dünyada yaşanan mekanlarda duvarların o dönemi ve bölgenin kültürünü yansıttığını savunuyor.
Türkiye görsel sanata ve sanatçılarına çok az değer veren bir ülke olduğundan olacak,Doğançay Usta kendi müzesini kendi kurmuş.Çok da iyi yapmış.Diğer müzelerde çocuklara kötü kötü bakılıp susmaları istenirken; Doğançay müzesi çocuklara ayrıntılı açıklamalar yapılarak gezdiriliyor.Ardından hem resim yaptırılıyor,hem de ikramda bulunuluyor.Bunların yanısıra Doğançay Usta eğer müzedeyse çocuklarla uzun sohbetler ediyor.Bu sohbetler çok değerli.Çünkü hiç bir öğretmen ya da ebeveynin sözlerinin bu kadar etki bırakacağını sanmıyorum.Bu cahillik denizinde küçük bir kültür damlası olsan da içimizi ferahlatıyorsun Burhan Usta.
ozan
09.09.2007 - 17:25Zeki,isyankar,yaratıcı,yetenekli,baş belası oğlum.Nerede,ne yapacağı pek belli olmaz.Umarım yaşamı boyunca herşeye ozanca bakar.
çömez
09.09.2007 - 15:05Sincap kuyruklu,iri sarı-yeşil gözlü,hastalıklı,beyaz göğsüyle bir aslanı,bakışlarıyla bir bebeği andırıyor.Çaylak!
Yaban Koyunu
09.09.2007 - 15:02Ana vatanı Anadolu,nesli tükeniyor.İlk bakışta evcil koyuna benzese de çok hızlı koşmasıyla vücudu zarif ve kaslı,boynuzları devasa ve nice kralların tacına taş çıkartacak güzellikte,bakışları yumuşak.Hala insan ve hayvan avcıların hedefi.İç Anadolu bozkırlarında yaşar.Boynuz vuruş seslerini kilometrelerce öteden duyabilirsiniz.Bu boynuz vuruşlarının şiddetiyle,normalde bir insan kafatası paramparça olur.Oysa yaban koyununun kafatası-omur kemikleri çok güçlü.Bir güzellik abidesi.
alageyik
09.09.2007 - 14:54Nesli tükenmekte,korumaktan aciziz,
alageyik
09.09.2007 - 14:53Dama Dama Dama.
Ana vatanı Anadolu olan,zerafeti yüzyıllardır bizi vuran ceren bakışlı.
Kilimlere nakış,türkülere ezgi,masallara motif,efsanelere imge.
Edgar Degas
09.09.2007 - 14:12Emprestyonist(izlenimci) ,renkçi,fransız ressam.Toz pastel tekniğini geliştirmiş,bu alanda yetkinleşmiş,biraz bohem.Kadınların özel yaşamını fotoğraf mantığıyla resimlediği için röntgencilikle suçlanmış; oysa şimdi anlıyoruz,bu resimler resim sanatına farklı bir bakış açısı getirmiş.Onun modelleri durağan değil,sanki yaşıyor.Banyo yapıyorlar,gösteri için prova yapıyorlar,şarkı söylüyorlar,bale yapıyorlar,saçlarını tarıyorlar,ayakkabılarını bağlıyorlar,hayallere dalıyorlar; kısacası poz vermiyor,yaşıyorlar.Foto muhabirliği tadında ressamlık.Bir bakarsınız,haberiniz olmadan sizi de bir yerde yakalayıp resminizi yapıverir Degas.Aman dikkat!
BEETHOVEN'I ANLAMAK
09.09.2007 - 13:59Beethoven'i anlamak için kulaklarımız sağır olmuşken 9.senfoniyi bestelememiz gerekir.
john lennon
09.09.2007 - 13:53İmagine!
Hayal et!
Savaşların olmadığını
Açlığın olmadığını
Bu yalnızca benim hayalim değil!
John 40 yaşında öldürüldü.
O kelimenin tam anlamıyla bir ozandı.
Yalnız besteler yapan değil.
İnançları olan
İnançları için mücadele eden.
Ütopyaları olan,
Ütopyalarını ifade eden.
Beatles'in aslarından.
Efsane.
Ama insan...
Sabahattin Eyüboğlu
09.09.2007 - 11:40Sanat eleştirmeni,çevirmen,önemli Türk aydınlarından.
Özdemir Altan
09.09.2007 - 11:32Özdemir Altan,hem fikirleriyle,hem resimleriyle öne çıkan bir ressam.
Onun hiç orta yolu olmamıştır.Ya onu çok sever,beğenir; ya da nefret edersiniz.Ama tanıyorsanız eğer,ona karşı tarafsız olamazsınız.
'Yanılıyorsunuz! Resim uyumlu olmak değil,uyumsuzlukların birlikteliğidir.'
'Raslantısallık resimde çok önemlidir.'
'Strüktür farklılığı,mantık farklılığı yaratmalıyız.Sanat tarihine baktığımızda bu farklılıkları yaratan eser ve sanatçıların başarılı olduğunu görüyoruz.'
'Kafamda o kadar çok şey var ki on tane Özdemir Altan olsa yetişemez.'
'Size formül veremem.Gerçek sanat yapıtı ölçütleri durağan değildir.Her dönem değişmiş ve birileri geride kalmıştır.Yapacağınız tek şey iyi sanatı bilmek ve takip etmek.Eğer olacaksa kendiliğinden olur bu.'
'Tek sesliyiz.Bakıyorum akademinin merdivenlerinde gitar çalan çocuklar da tek sesli çalıyorlar.Sanatın her dalında,tek seslilikten kurtulmamız gerekli.'
(Özdemir Hocanın konuşmalarından anımsadığım kadarıyla)
Özer Kabaş
09.09.2007 - 11:15Özer Kabaş,akademinin en iyi hocalarından,sıcak insan,Türk resminin önemli isimlerinden.
Akademi eğitiminim yanısıra,Avrupa'da Joseph Albers'in öğrencisi olmuş,renk bilgisi çok iyi bir ressam olmasına rağmen kendi resimlerinde pek renkçi yaklaşımlar sergilememiştir.
Deniz ve balıkçılık sevgisi onu balıkçılar konulu resimlere yöneltmiş,daha sonra deniz ressamlığını ilerleterek,deniz ve mitolojik konulu resimler yapmıştır.Eşinin ölümünden sonra pek fazla yaşayamamış; en verimli döneminde,güzel işlerini yarım bırakarak bizi terketmiştir
Takıntı
09.09.2007 - 11:00Takıntılar,bazen güzel, bazen de korkunçtur.Birşeyleri başarmak için takıntı yapmak ne kadar güzelse,birilerini takıntı yaparak onları üzmek ve korkutmak ta o kadar iğrenç.
Bütün mesele neye taktığımız.
Bilim adamının ölesiye deney yapma,sanatçının üretme takıntısı insanlık için bir onura dönüşür.
Katilin öldürme,faşistin baskı yapma takıntısı ise tam bir kabus.
retrospektif
19.07.2007 - 01:03Retrospektif,benim bildiğim kadarıyla,sanatı belli bir olgunluğa erişmiş ve yaşını almış bir ressamın açtığı resim sergisidir.Ama bu sergide ressamın gençlik yıllarından beri yaptığı çalışmalarından önemli bir kesit görülmelidir,yoksa bu retrospektif olmaz.Örnek:Nuri İyem'in resrospektifi binlerce resim içeriyordu ve İyem'in soyut resimlerini ilk defa orada gördüm,hayran kaldım.
Bir sanatçının resrospektif sergisini gezerseniz onu hayli tanırsınız,farklı dönemlerine tanık olursunuz.(Acaba bize de retrospektifler açmak nasip olacak mı?) Tabi sergiler yalnız ressamlar için değil,heykeltraşlar ve fotoğraf sanatçıları içinde vardır,onları unutmayalım.
reddetmek
19.07.2007 - 00:51REDDEDİYORUM!
Boyun eğmeyi reddediyorum.
Magazin programlarını izlemeyi reddediyorum.
Seda Sayan'ın selulitlerine bakmayı reddediyorum.
Yüzlerce TV.dizisi izlemeyi reddediyorum.
Pop müzik dinlemeyi reddediyorum.
Modaya uymayı reddediyorum.
Milliyetçiliği-ırkçılığı reddediyorum.
Popüler Sanatı reddediyorum.
Silahları reddediyorum.
Et yemeyi reddediyorum.
Düzen partilerine oy vermeyi reddediyorum.
Boyun eğmeyi,sürünmeyi,kanmayı,aldanma ve uyumayı reddediyorum.
Ben değil,biz olalım...
rembrandt
19.07.2007 - 00:40REMBRANDT...
Işığın şairi.
Gerçeğin acımasız anlatıcısı.
Hüznün ressamı.
Tutkunun kölesi.
Rembrandt,yüzyıllar ötesinden,resimlerindeki ışıkla gözlerim kamaşıyor! ...
k dergisi
17.07.2007 - 23:40Alışkanlık yapan bir dergi.Bazen,alışkanlık yapmasını ve çok satılmasını sakıncalı bulsam ve dergiyle ilgili şüpheye düşsem de yine de K dergisini okumaktan vazgeçemiyorum.Yoksa sanat ve edebiyat sevenlerin,biliçaltındaki 'televole'sever tarafı mı keşfettiler?
Acaba yazar ve şairlerin özel yaşamları bizi ne kadar ilgilendirir? Acaba K dergisi bizim bu 'röntgenci' yönümüzden mi faydalanıyor?
Ama şu gerçeği de göz ardı etmeyelim:varlığını unuttuğumuz,pek okumadığımız, çoğu yazarı da K dergisi sayesinde hatırlıyor ve kitaplara daha çok sarılıyoruz.Sanatçılar bizim yıldızımız,ışığımız onlar hakkında herşeyi bilmek istiyoruz.
Bu dünya yaşanmaya değer bir yerse eğer,sanatçılar da bu dünyada yaşamış ve yaşamakta olduğu içindir.
anton pavloviç çehov
30.06.2007 - 00:33Çehov,büyük usta.
Ben edebiyat uzmanı değilim ama onun öykülerini,tiyatro eserlerini büyük bir zevkle okuyorum.Tiyatro eserlerini,sahnelendiğinde muhakkak izlemeye çalışıyorum.Bazen televizyonda bir tiyatro eserini izleme olanağını kaçırmam mümkün değil.'Vişne bahçesi,Martı,Üç Kız Kardeş...'Ya tadına doyulmaz öykülerine ne demeli,yüzlerce defa okusanız da her seferinde yeni bir haz alırsınız.
Çehov,burjuva yaşamamının sıkıcı atmosferini anlatırken bir bakarsınız ki sizi felsefi derin,özel iç dünyasının içine çekivermiş.Bir bakarsınız ki yaşamı,yaşamınızı sorgulamaya başlamışsınız...
ruhi su
30.06.2007 - 00:21Ruhi Su olmak işte böyle bir şey!
Sevenlerin çok sevdiği,sevmeyenlerin dinlemeye bile tahammül edemediği.Ya hep,ya hiç! Su usta da orta yolların adamı değildi zaten; ne yaşamda ne sanatta,ne siyasette,ne de inançlarında.
O kurtuluş savaşı öksüzlerinden,çocukluğu yetimhanede geçmiş,müzik yeteneği kısa sürede farkedilmiş,çoksesli müzik eğitimi almış bir büyük adam.Tükiye'nin ilk opera sanatçılarından.Ama ne yaparsın ki Anadolu çocuğunu türküler hep kendine çeker.O da yolunu yeniden çizer,artık çok mükemmel ve özel bulduğu Anadolu Türkülerini seslendirecektir.
Bu önemli karar biz şanslı dinleyicilere şimdi dinlemeye doyamadığımız 'Ruhi Su'yu kazandırır.
Dupduru bir ses ve mükemmel bir yoruma bütün ruhunu katar usta.
Ruhu olan su gibi türküler yaşama gücümüze güç katar.
a.mahzuni şerif
30.06.2007 - 00:06Bazen sözler bile anlamsız kalır.İşte bak seni ne kadar seviyoruz ama sözlerimiz seni anlatmak için bir o kadar yetersiz...Biliyorum; seni yönlendiren kurallar değildi,sen sanatını para.beğenilme -ünlü olma hırsı için yapmadın.Yalnızca, gözlerinle baktın,sözlerinle anlattın ve sazını dillendirdin.Sanırım yaratıcılığın formülü yok; insanla birlikte doğuyor.Mahsuni'nin yaratıcılığı ve üretkenliğini hiç birimiz tartışmıyoruz.Peki ya hayata bakış açısı, peki ya etik? ! Bunlar sana nereden geliyor üstat.Meziyetlerini bir taç gibi taşıyorsun.Bize verdiğin hediyeler için teşekkürler,onları her zaman dinliyor ve söylüyoruz...
bekle beni istanbul
15.04.2007 - 20:44İSTANBUL
Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli halicinde akşam
Adalarında bahar
Süleymaniyende güneş
Hey sen güzelsin kavgamızın şehri.
Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde
Bakışlarımda akşam karanlığın
Kulaklarımda sesin İstanbul.
Ve uzaklardan
Ve uzaklardanseni düşündüğüm bugünlerde
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul.
Plajlarında karaborsacılar
Yağlı gövdelerini kuma sermiştir
Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında.
Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın
Meyvesini birlikte devşirirler.
Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul.
Et, tereyağı,şeker
Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde.
Yumurta masalıyla büyütülür çocukların.
Hürriyet yok,
Ekmek yok,
Hak yok.
Kolların ardından bağlandı,
Kesildi yol başların,
Haramilerin gayrısına yaşamak yok.
Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası,
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı,cazı,doktoru,dişçisi
Ve sen esnaf,sen söyle,sen memur,sen entellektüel
Ve sen
Ve sen haktan bahseden,Ortaköy'ün işçisi,Cibali'nin işçisi
Seni öldürürler,
Seni sürerler.
Buhranlar,senin sırtından geçiştirilir.
İpek şiltelerin,istakozların
Ve ahmak selameti için
Hakkında idam hükümleri verilir.
Haktan bahseden namuslu insanları
yağmurlu bir mart akşamı topladılar.
Karanlık mahzenlerinde şehrin
Cellatlara gün doğdu.
Kardeşlerinin acısıyla yanan bir çift gözün vardır.
Bir kalem yazın vardır.
Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır.
Söylenmez.
Haramiler kesmiş sokak başlarını.
Polisin kırbacı,celladın ipi,spikerin çenesi,baskı makinesi
Haramilerin elinde.
Ve mahzenlerinde insanlar bekler
Gönüllerinde kavga,gönüllerinde zafer
Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü
Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde.
Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul
Bulutların ardında damla damla sesler.
Gülen çehreleri ve cesaretleriyle
Arkadaşlar çıktı karşıma
Dindi şakaklarımın ağrısı.
Bir kadın yoldaş tanırdım
Bir kardeş karısı.
Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz,kemikli omuzları.
Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi.
Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında,
Gebeliğinin dokuzuncu ayında
Tipili bir gece yarısı
Sırtında çok uzak bir köyden indirdiği
Otuzbeş kiloluk sırrımızı
Zafer kanlı,zafer kıpkırmızı.
Boşuna çekilmedi bunca acılar istanbul.
Bekle bizi.
Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle,
Parklarınla,köprülerinle,kulelerinle,meydanlarınla,
Mavi denizlerine yaslanmış
Beyaztahta masalı kahvelerinle bekle,
Ve bir kuruşa Yenihayat satan
Tophanenin karanlık sokaklarında
Koyunkoyuna yatan
Kirli çocuklarınla bekle bizi
Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanatını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın...
Vedat Türkali
ecce homo
11.04.2007 - 23:04İşte İnsan,
Hayatını kendi ellerinde zanneden,kocaman bir uygarlık kurmuş,nice savaşlar,nice göçler görmüş; sayısız dil konuşuyor,çeşit çeşit geleneklere sahip; sanat alanında,bilim alanında bir dev; zeka küpü,zehir gibi.
Ama,ama,ama mutsuz,yalnız,çaresiz...
camdan kalp
11.04.2007 - 22:56Bir kalbi parçalamak için daha kaç kere vurmak gerekiyor.
Camdan kalpleri,her gün yeniden,yeniden,yeniden parçalıyorsunuz.
Artık,kırılacak,dökülecek,parçalanacak hiç bir şey kalmadı.
Çünkü,camdan kalpler çoktan kuma dönüştü,rüzgar kumu uzaklara savurdu,geriye koskoca bir boşluk kaldı...
bertolt brecht
11.04.2007 - 22:47İkinci Dünya Savaşı nazi Almanya'sında devrimci olmak,halktan yana olmak,yenilikçi bir tiyatro yazarı olmak,sıkı bir şair olmak,Brecht olmak demekti.
İnan yalnız gözlerinle gördüğüne
Yalnız kulaklarınla duyduğuna
Gözlerinle gördüğüne bile inanma
Kulaklarınla duyduğuna bile
Bir şeye inanmamak,
İnanmaktır bir başka şeye...
Toplam 34 mesaj bulundu