MERHABA KIYMET VERDİĞİM ARKADAŞIM MUTLU OL VE DAİMA MUTLU KAL SAYGILARIMI SUNUYORUM
*Merhaba
Dağlara değmiş güneş Gündüzle yaren olmuş ay Sıcağa teslim meşe gölgesi Suyu buhara kaçmış pınar Anası ağaçta sallanan kuzular Merhaba, merhaba, merhaba
Buzullar gülerek eridi Dağlar gönüllü eğildi Azametine sual olunmaz zaman Ne mümkün sana direnmek Aynadaki ak saçlarım Merhaba, merhaba, merhaba
Dünya'daki izdüşümüm Hayat ya da yaşam Adın her neyse Olamaz sana sözüm Sen hancı ben yolcu Önümdeki zahmetli yolum Merhaba, merhaba, merhaba
Lütfen kırılma yüz hatlarım Tepemde çoğaldıça çoğal ak saçlarım Gülerim ağlayan insanlara Görünen köyü beğenmeyip Başka yola sapanlara Kendini kabullenen dostlarıma Merhaba, merhaba, merhaba
İbrahim YILMAZ, Bilal ESEN, Erhan DEMİR beyefendilere de teşekkür ederim.
Sayın Erhan Deriz :) : ;) beyefendi! İsmin Ayşe KARAPINAR'dır karademir yada başka bir şey değildir. saygıyla dikkatinizden kaçmış olsa dahi mazur görebiliriz; bu gün neşeli bir günümüzdür. saygılar.
Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman, beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan ağırlığının altında herşey silinmiş gibi, bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü; tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar! Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık; lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası! Ey zulümler sâhası... Evet, ey parlak alan, ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha! Ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan, Doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi! Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden sefahate susamış bağrında yaşatan. Ey Marmara’nın mavi kucaklayışı içinde sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın. Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak, ey bin kocadan artakalan dul kız; güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli, sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor. Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun! Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi; içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden. Sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken, lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi! Zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır, İçerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın. Hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri; Yalnız işte bu... Ve sanki hep bunlarla yükselinecek. Milyonla barındırdığın insan kılıklarından Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?
Örtün, evet ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir; örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi! Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar; Kaatil kuleler, kal’ali ve zindanlı saraylar. Ey hâtıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, câmîler; ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki, geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur; ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi. Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri; ey doğruluğun sözlerini taşıyan minâreler. Ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler; ey servilerin kara gölgelerinde birer yer edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu; “Geçmişlere Rahmet! ” diye yazılı kabir taşları. Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hâtıra canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler! Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar; ey her açılan gediği bir vak’a sayıklıyan vîrâneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer. Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer mâtemi sembole eden harap ve sessiz evler; ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş, ve yıllardır tütmek ne... çoktan unutulmuş! Ey mîdelerin zorlaması zehirinden ötürü her aşâlığı yiyip yutan köhne ağızlar! Ey tabi’atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu bir hayata sâhip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp her nâmeti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir! Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş olan insanda şu nankörlüğe lânet yağdıran feryât! Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler; ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar! Ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: Nâmus; ey adamı ikbâl kıblesine götüren yol: Ayak öpme yolu. Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki her tâlih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür! Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı! Ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan, ey mahkemelerden biteviye kovulan “hak”! Ey en şiddetlikuşkularla duygusu kö¨rleşerek vicdanlara uzatılan gizli kulaklar; ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar. Ey nefret edilen, hakîr görülen millî gayret! Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî mahkûm; ey fazilet ve nezâketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre! Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış zengin – fakir herkes, meşhur koca bir millet! Ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç; ey tâze kadın, ey onu tâkîbe koşan genç! Ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca; ey kimsesiz; âvâre çocuklar... Hele sizler, hele sizler...
Örtün, evet, ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir; Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi! T.Fikret –18 Şubat,1317- .
Kurucusu olduğum Osmanlı Torunları adlı grubumuza davetlimsiniz.
en güzel paylaşımlar adına.
selam ve dua ile.
grup adresi: http://gruplar.antoloji.com/osmanli-torunlari/
Ahh Osmanlı...
bugün daha da çok özlüyorum seni osmanlı... her yanan ocağın dumanı bendedir, yüreğime düşen köz, beni yakan ateş.. bu koca bir tarihe karşı sorumsuz davrananlar bendedir..
tarih nasıl da yırtılıyor bak, insanlar celse celse ölüyor, ve bir sayfa açılmadan daha, onlarca sayfa kapanıyor... islamın yurdu çiğnendi, haram eller dolaşıyor mahrem yerlerimde.. ölüyorum bazen Filistin, bazen Irak, bazen Cezayir de
Ahhh Osmanlı.. Ahhh koca vatan.. neredesin şimdi nerede kalakaldım hem yetim hem öksüz, dünya denen bu elde..
(¯`·.(¯`·.Sevgiye ve dostluğa dair bir özlem varsa içinde... (¯`·.(¯`·.Arkadaşlığa dairse güzel düşüncelerin ve hislerin... (¯`·.(¯`·.Yaşamın bütün güzelliklerini barındırıyorsan o güzel kalbinde... (¯`·.(¯`·.Ve paylaşmaksa içindeki güzel duygularını ve düşüncelerini... (¯`·.(¯`·.Bilki Sen; Yaşamın Renklerindensin.... (¯`·.(¯`·.Yaşamın Rengi; ne renk kattınız...·´¯) .·´¯)
''Kadınların üzüntüsü yaz fırtınası gibidir; şiddetli ama kısa olur.''
Joanna Baillie
Ne kadar da doğru bir söz.
Kadının öfke anında en yapmaması gerekenler arasında sevdiği dostlarına kırıcı konuşması... Kısa süren fırtınanın ardından üzüntü sağanağına yakalanmamak için....
Üzgünüm öfkeme teslim olduğum anlarımı benimle paylaşanlar, sizi kırdığım için.
Öfke de bir bakıma üzüntü kaynağıdır. Neden öfkelenir bir kadın? ? ?
Öfke vurucu ve kırıcı olsa bizlerde zararları dört bir yanı sarar yaa bizde öfke kendimizi yıpratır. Ve sadece bizi derinden üzer.
Yaz adeti deniz, kumsal ve ateşin başı şiirleri, akşamların sefası. Martı haylazlanması iki ağacın eteklerinde, tatlı hülyalara daldırır hamak sefası...
Ve ben hala sektiremiyorum ne hayatı, ne denize son yolcuğun ardından, bir daha kavuşma telaşında ki garip taşı... Mahmur gözleri güneşten kamaşır, yaşlara teslim ıslanır...
Uzar gider. mektubun da ucu yanık değil... Ey dost! Ses ver diyemeyecek kadar mahcup, iyi olmanı dileyerek... bulutlar savurun nidalara karışık soluğumu dostun nefesine. Soluk bulsun yokluğumda....
Adresim aynı kaderim aynı Günlerim aynı geceler aynı Sarı saçlım hasretimsin sen Kara dantel sokağında ben Kapımda akşam gülleri mateminle tutuşurken
Dumanım aynı ateşim aynı Bulutlar aynı gözyaşım aynı Sarı saçlım hasretimsin sen Kara dantel sokağında ben Kapımda akşam gülleri mateminle tutuşurken
Kan kırmızı gözlerimden Sancıların gelip geçer Kim üzülür kim bekler seni Ben tabi ki ben bir tanem Ter içinde içim bileylenir.
Kan kırmızı gözlerimden Sancıların gelip geçer Kim üşütür kim yakar beni Sen tabi ki sen bir tanem Ter içinde içim bileylenir.
Bu kaçıncı çalınışı kapımın Bu kaçıncı sen değilsin başkası Peşimde mazinin ayak sesleri Nelerden vazgeçiyoruz bir düşünsene Kırık kalpler üstüne kuruyoruz birşeyler Bu kalleşlik belki bana yakışmıyor ama Sarı saçlarından sen suçlusun
'Evlilikte başarı yalnız aranan kişiyi bulmakta değil, aranan kişi olmaya da bağlıdır.'
Foster Wood
kaçımız, aranılan kişi olma yolunda ilerliyor ki... ben aradığı kişi isem, bir çıkar elde edebilir ve beni kullanabilir mi? düşüncesi kemirir. nefis illeti her manada tuzaklarına çeker. o seni bulmuştur lakin, sen aradığını bulmak adına bekle. ama bilmez ki belki sırdır o belirsizlik, tek yüreğin yarısıdır da farkında değilizdir.
yoksa cihanda, derdine derman bir eş; sen ol derdine derman olunan bir eş
'Gülümseme, iki kişi arasındaki en kısa mesafedir. '
Victor Burge
G Ü L Ü C Ü K (^_^)
Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı.
Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu.
Aksam eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe basında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı. Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki. İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduktan sonra, bir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu ıslık çalarak tuttu.
Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titresen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu.
Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman halkı.
Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar. Bütün bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan bir tebessümün sonucuydu.
Alıntı
sadece çehremizi yapmacık bir gülüşle boyamayalım... gerçek manada samimi içten gülüşler için, düşünce ve fikir bakımından olsun anlayış bakımından olsun gülümseme lazım hepimize...
'İlk hata saflığın fakat sonrakiler suçun mahsulüdür.'
Oliver Goldsmith
bu bağlamda çok suçlarım var.
yıllarca hatasız kul olmaz hatamla sev beni dedik. demesine dedik deee hata değil suçmuş tekerrür eden hatalar....
Yaw hiç mi akıllanmadın kızım... ne hatası yok canım hata değil saflığın belgesi kim saf dedi olmaz öyle bir yanlışlık olmalı bu devirde saflık ve insanlık ayrı kutuplarda dolanıyor
demek insanlar bile isteye devir daim ediyor bildiklerini
kızım sende karıştırdın iyice çorbaya döndü ne söyleyeceksen açıktan izahat et! sonunda kıymık batacak
kime yaw kendi alanımdayım kime ne
değerli hakkımda bölümüne değer veren ve görüş beyan eden dostlarım... sizlerin görüşlerine saygım ve sevgim sonsuzdur. değer vermişsiniz sağ olun var olun
22.12.2009 - 17:18
MERHABA KIYMET VERDİĞİM ARKADAŞIM
MUTLU OL VE DAİMA MUTLU KAL
SAYGILARIMI SUNUYORUM
*Merhaba
Dağlara değmiş güneş
Gündüzle yaren olmuş ay
Sıcağa teslim meşe gölgesi
Suyu buhara kaçmış pınar
Anası ağaçta sallanan kuzular
Merhaba, merhaba, merhaba
Buzullar gülerek eridi
Dağlar gönüllü eğildi
Azametine sual olunmaz zaman
Ne mümkün sana direnmek
Aynadaki ak saçlarım
Merhaba, merhaba, merhaba
Dünya'daki izdüşümüm
Hayat ya da yaşam
Adın her neyse
Olamaz sana sözüm
Sen hancı ben yolcu
Önümdeki zahmetli yolum
Merhaba, merhaba, merhaba
Lütfen kırılma yüz hatlarım
Tepemde çoğaldıça çoğal ak saçlarım
Gülerim ağlayan insanlara
Görünen köyü beğenmeyip
Başka yola sapanlara
Kendini kabullenen dostlarıma
Merhaba, merhaba, merhaba
Yıldırım Yorulmaz
21.10.2009 - 19:31
İbrahim YILMAZ, Bilal ESEN, Erhan DEMİR beyefendilere de teşekkür ederim.
Sayın Erhan Deriz :) : ;) beyefendi!
İsmin Ayşe KARAPINAR'dır karademir yada başka bir şey değildir.
saygıyla dikkatinizden kaçmış olsa dahi mazur görebiliriz; bu gün neşeli bir günümüzdür.
saygılar.
21.10.2009 - 16:26
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
:::::::::::::::SN::A:y:ş:e:::K:a:r:a:d:e:m:i:r:::::::::::
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
:::::::::D:o:ğ:u:m:::G:ü:n:ü:n.ü:z:::K:u:t:l:u:::O:l:s:u:n:::
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
:::::::::::::::::S::e::v::g::i::l::e::r::i::m::l::e::::::::::::::::::::::::::
21.10.2009 - 12:40
ferhat5, ASAKİR-İ MANSUREYİ MUHAMMEDİYE, Nazende Zynp 4 CEntilmenCE, Eyüp Cüce 1, Serap Deniz 1, halil müftüoğlu, İKARUSCA YASAMAK 9 ekmekci55, unalkar-www.unalkar.com 11 Haşim Kalender 1, Salih Kozan 1, Besvakit, Aşk İklimi, mmr Emre
ve diğer dostlar-arkadaşlar Kutlama mesajlarınıza en içten teşekkürlerimi iletirim.
Doğum günümü kutlama nezaketiniz için bilahare vaktim dahilinde bil mukabele yanıtım olacaktır
Saygıyla efendim.
21.10.2009 - 11:46
Doğum gününüzü en içten dileklerimle kutlar, sağlıklı ve huzurlu bir ömür geçirmenizi dilerim..Nice yıllara
20.09.2009 - 13:20
RAMAZAN BAYRAMINIZI CANI YÜREKTEN EN İYİ DİLEKLERİMLE, SEVGİLERİMLE KUTLAR SAYGILAR SUNARIM.
MEHMET KAHVECİOĞLU
22.04.2009 - 13:38
Gel!
Yüzün bir sebepsiz korkuyla uçuk,
O gün başucuma karalarla gel
Arkanda, çepçevre, kızıl bir ufuk,
Tepende simsiyah kargalarla gel
Elinden, dal gibi düşerken ümit,
Ne bir hasret dinle, ne bir ah işit;
Bir yaprak ol, esen rüzgarlarla git,
Kırık bir tekne ol, dalgalarla gel..
1930
Necip Fazıl Kısakürek
15.03.2009 - 00:33
Değer verdiğimiz kardeşimiz saygıdeğer bir şahsiyettir
Etkili ve seviyeli paylaşım atmosferi
İHVANİ PAYLAŞIM PLATFORMU - Üyesidir
Kendisiyle paylaşım yapmaktan onur duyarız
25.02.2009 - 19:37
(¯`´•.¸(¯`´•.¸ ___? ¦? ___ ¸.•´´¯) ¸.•´´¯)
°¦ ====¦ ¦] BİTANEDİR] ¦] ¦ GÜZEL ARKADAŞIM====¦ °
(_¸.•´´(_¸.•´´ ¯¯¯? ¦? ¯¯¯ ``•¸ _) ``•¸._)
(¯`´•.¸(¯`´•.¸ ___? ¦? ___ ¸.•´´¯) ¸.•´´¯)
°¦ ====¦ NUUUUR ¦] ABİSİNİN ¦]GÜZEL MELEĞݦ ====¦ °
(_¸.•´´(_¸.•´´ ¯¯¯? ¦? ¯¯¯ ``•¸ _) ``•¸._)
19.12.2008 - 14:44
Sis
Sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,
beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan
ağırlığının altında herşey silinmiş gibi,
bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü;
tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar
onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!
Ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık;
lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası!
Ey zulümler sâhası... Evet, ey parlak alan,
ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha!
Ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan,
Doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!
Ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden
sefahate susamış bağrında yaşatan.
Ey Marmara’nın mavi kucaklayışı içinde
sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
Ey köhne Bizans, ey koca büyüleyici bunak,
ey bin kocadan artakalan dul kız;
güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli,
sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor.
Dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün
iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun!
Canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi;
içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.
Sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken,
lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!
Zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır,
İçerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın.
Hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri;
Yalnız işte bu... Ve sanki hep bunlarla yükselinecek.
Milyonla barındırdığın insan kılıklarından
Parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?
Örtün, evet ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir;
örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi!
Ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
Kaatil kuleler, kal’ali ve zindanlı saraylar.
Ey hâtıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, câmîler;
ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki,
geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur;
ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi.
Ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri;
ey doğruluğun sözlerini taşıyan minâreler.
Ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler;
ey servilerin kara gölgelerinde birer yer
edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu;
“Geçmişlere Rahmet! ” diye yazılı kabir taşları.
Ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hâtıra
canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler!
Ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar;
ey her açılan gediği bir vak’a sayıklıyan
vîrâneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer.
Ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer mâtemi
sembole eden harap ve sessiz evler;
ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan
kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş,
ve yıllardır tütmek ne... çoktan unutulmuş!
Ey mîdelerin zorlaması zehirinden ötürü
her aşâlığı yiyip yutan köhne ağızlar!
Ey tabi’atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu
bir hayata sâhip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp
her nâmeti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini
gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir!
Ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş
olan insanda şu nankörlüğe lânet yağdıran feryât!
Ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler;
ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar!
Ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: Nâmus;
ey adamı ikbâl kıblesine götüren yol: Ayak öpme yolu.
Ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki
her tâlih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür!
Ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için
yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı!
Ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan,
ey mahkemelerden biteviye kovulan “hak”!
Ey en şiddetlikuşkularla duygusu kö¨rleşerek
vicdanlara uzatılan gizli kulaklar;
ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar.
Ey nefret edilen, hakîr görülen millî gayret!
Ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî mahkûm;
ey fazilet ve nezâketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre!
Ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış
zengin – fakir herkes, meşhur koca bir millet!
Ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç;
ey tâze kadın, ey onu tâkîbe koşan genç!
Ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca;
ey kimsesiz; âvâre çocuklar... Hele sizler,
hele sizler...
Örtün, evet, ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir;
Örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi! T.Fikret –18 Şubat,1317-
.
Tevfik Fikret
28.11.2008 - 11:35
selam ve dua ile efendim....
Davetlim/SİZ/siniz...
Kurucusu olduğum Osmanlı Torunları adlı grubumuza davetlimsiniz.
en güzel paylaşımlar adına.
selam ve dua ile.
grup adresi: http://gruplar.antoloji.com/osmanli-torunlari/
Ahh Osmanlı...
bugün daha da çok özlüyorum seni osmanlı...
her yanan ocağın dumanı bendedir,
yüreğime düşen köz, beni yakan ateş..
bu koca bir tarihe karşı sorumsuz davrananlar bendedir..
tarih nasıl da yırtılıyor bak,
insanlar celse celse ölüyor,
ve bir sayfa açılmadan daha,
onlarca sayfa kapanıyor...
islamın yurdu çiğnendi,
haram eller dolaşıyor mahrem yerlerimde..
ölüyorum bazen Filistin,
bazen Irak, bazen Cezayir de
Ahhh Osmanlı..
Ahhh koca vatan..
neredesin şimdi nerede
kalakaldım hem yetim hem öksüz,
dünya denen bu elde..
Temmuz; 2006
Kenan YÖRDAN..
11.11.2008 - 19:13
Bakıpta İbret Al! Yere Düşen Yaprağa,
Bir Zamanlar Oda Bakar İdi Yükseklerden Toprağa.
05.06.2008 - 15:06
(¯`·.(¯`·.Sevgiye ve dostluğa dair bir özlem varsa içinde...
(¯`·.(¯`·.Arkadaşlığa dairse güzel düşüncelerin ve hislerin...
(¯`·.(¯`·.Yaşamın bütün güzelliklerini barındırıyorsan o güzel kalbinde...
(¯`·.(¯`·.Ve paylaşmaksa içindeki güzel duygularını ve düşüncelerini...
(¯`·.(¯`·.Bilki Sen; Yaşamın Renklerindensin....
(¯`·.(¯`·.Yaşamın Rengi; ne renk kattınız...·´¯) .·´¯)
23.05.2008 - 11:08
'Unutma ki, ağzında bal olan arının kuyruğunda da iğnesi vardır.'
Lyly
Süper tam benlik...
22.05.2008 - 09:50
''Kadınların üzüntüsü yaz fırtınası gibidir; şiddetli ama kısa olur.''
Joanna Baillie
Ne kadar da doğru bir söz.
Kadının öfke anında en yapmaması gerekenler arasında sevdiği dostlarına kırıcı konuşması... Kısa süren fırtınanın ardından üzüntü sağanağına yakalanmamak için....
Üzgünüm öfkeme teslim olduğum anlarımı benimle paylaşanlar, sizi kırdığım için.
Öfke de bir bakıma üzüntü kaynağıdır. Neden öfkelenir bir kadın? ? ?
Öfke vurucu ve kırıcı olsa bizlerde zararları dört bir yanı sarar yaa bizde öfke kendimizi yıpratır. Ve sadece bizi derinden üzer.
Ayşe...
07.05.2008 - 23:29
Dosta sesleniş;
Arkadaşım!
nicedir haberini alamaz, soluğunu hissedemez oldum. Sana açılan yollar benden uzakta. Bilsen selamımı ileten yollar kör bıçaklara boyun eğmiş...
Nasılsın... Cevabını alamayacağımdan emin bir soru yöneltiyorum sana.
Buralardan bıldırcın kanadına kondurulmuş güvercin busesini, tebessümle karşıla.
Yaz adeti deniz, kumsal ve ateşin başı şiirleri,
akşamların sefası.
Martı haylazlanması iki ağacın eteklerinde,
tatlı hülyalara daldırır hamak sefası...
Ve ben hala sektiremiyorum ne hayatı, ne denize son yolcuğun ardından, bir daha kavuşma telaşında ki garip taşı...
Mahmur gözleri güneşten kamaşır, yaşlara teslim ıslanır...
Uzar gider. mektubun da ucu yanık değil... Ey dost! Ses ver diyemeyecek kadar mahcup, iyi olmanı dileyerek...
bulutlar savurun nidalara karışık soluğumu dostun nefesine. Soluk bulsun yokluğumda....
Ayşe...
03.05.2008 - 21:54
! -
İki kadeh,
yıllara meydan okurcasına
heybeti, göklerin katmanına varırcasına
kırık kenarı şarâbın,
bardak yeni, ne fayda
Bardağın dolusu, boşundan âri tutulmalıdır
dolunun da neyle dolduğuna iyice bakmalıdır.
vesvese, kuruntu ve kibir
dolu olsan ne faydaa
Sayıkladıkların, bilinçle ah ediyorsa
yitirilmiş geçmişin
sana dönse ne fayda
İstemem artık, gölgeni
dönmeyeceksen onu da al git,
gece hazzını bana bırak öyle git
karanlıkları istemem
gölgeni al ve öyle git...
-!
Ayşe...
09.04.2008 - 02:48
İnsan..!
Ölümü
Anmalı insan!
Sonra bakabilmeli haline.
Ben bir hiç bile değilken,
Beni kimdir şekillendiren.
Ben nankörlük etsemde,
Bana kimdir rızık veren.
Derler ki;
Çürümüş bedenler,
Nasıl diriltilir!
Düşünmezler ki,
İlkini yaradan,
Bir balçıktan,
Nasıl da yaradamaz yeni baştan!
Bir “ ol” sözüyle
Her şey oluverir.
Ayetler bir dağa indirilseydi eğer,
Dağ korkusundan,
Param parça olurdu..
Bir dağ bile olamadık,
Bir damla gözyaşı dahi akıtamadık!
Bahtinur Cano
26.03.2008 - 18:05
İstanbul Rüzgarı grubuma katıldığınız için teşekürler Ayşe hanım.
Saygılar
23.03.2008 - 11:52
'Güzellik, altından daha çok hırsız çağırır.'
William Shakespeare
güzel huyun ve ahlakın cazibesini hiçe sayanlara.
Sarı Saçlarından Sen Suçlusun
Adresim aynı kaderim aynı
Günlerim aynı geceler aynı
Sarı saçlım hasretimsin sen
Kara dantel sokağında ben
Kapımda akşam gülleri mateminle tutuşurken
Dumanım aynı ateşim aynı
Bulutlar aynı gözyaşım aynı
Sarı saçlım hasretimsin sen
Kara dantel sokağında ben
Kapımda akşam gülleri mateminle tutuşurken
Kan kırmızı gözlerimden
Sancıların gelip geçer
Kim üzülür kim bekler seni
Ben tabi ki ben bir tanem
Ter içinde içim bileylenir.
Kan kırmızı gözlerimden
Sancıların gelip geçer
Kim üşütür kim yakar beni
Sen tabi ki sen bir tanem
Ter içinde içim bileylenir.
Bu kaçıncı çalınışı kapımın
Bu kaçıncı sen değilsin başkası
Peşimde mazinin ayak sesleri
Nelerden vazgeçiyoruz bir düşünsene
Kırık kalpler üstüne kuruyoruz birşeyler
Bu kalleşlik belki bana yakışmıyor ama
Sarı saçlarından sen suçlusun
Kayahan
.
19.03.2008 - 20:24
'Evlilikte başarı yalnız aranan kişiyi bulmakta değil, aranan kişi olmaya da bağlıdır.'
Foster Wood
kaçımız, aranılan kişi olma yolunda ilerliyor ki...
ben aradığı kişi isem, bir çıkar elde edebilir ve beni kullanabilir mi? düşüncesi kemirir. nefis illeti her manada tuzaklarına çeker. o seni bulmuştur lakin, sen aradığını bulmak adına bekle. ama bilmez ki belki sırdır o belirsizlik, tek yüreğin yarısıdır da farkında değilizdir.
yoksa cihanda, derdine derman bir eş;
sen ol derdine derman olunan bir eş
Ayşe Karapınar.
08.03.2008 - 21:22
'İnsan gerçekten bir kadını severse, onun gözünde dünyadaki bütün öteki kadınlar kesin olarak manasını kaybeder.'
Oscar Wilde
sevmiyorlar demektir... sevdicelik oyunuyla oyalıyor ve alı koyuyorlar...
07.03.2008 - 15:04
'Gülümseme, iki kişi arasındaki en kısa mesafedir. '
Victor Burge
G Ü L Ü C Ü K (^_^)
Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı.
Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu.
Aksam eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe basında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı. Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki. İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduktan sonra, bir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu ıslık çalarak tuttu.
Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titresen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu.
Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman halkı.
Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar. Bütün bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan bir tebessümün sonucuydu.
Alıntı
sadece çehremizi yapmacık bir gülüşle boyamayalım... gerçek manada samimi içten gülüşler için, düşünce ve fikir bakımından olsun anlayış bakımından olsun gülümseme lazım hepimize...
.
03.03.2008 - 15:03
'İlk hata saflığın fakat sonrakiler suçun mahsulüdür.'
Oliver Goldsmith
bu bağlamda çok suçlarım var.
yıllarca hatasız kul olmaz hatamla sev beni dedik. demesine dedik deee hata değil suçmuş tekerrür eden hatalar....
Yaw hiç mi akıllanmadın kızım... ne hatası yok canım hata değil saflığın belgesi
kim saf dedi olmaz öyle
bir yanlışlık olmalı bu devirde saflık ve insanlık ayrı kutuplarda dolanıyor
demek insanlar bile isteye devir daim ediyor bildiklerini
kızım sende karıştırdın iyice çorbaya döndü
ne söyleyeceksen açıktan izahat et! sonunda kıymık batacak
kime yaw kendi alanımdayım kime ne
değerli hakkımda bölümüne değer veren ve görüş beyan eden dostlarım...
sizlerin görüşlerine saygım ve sevgim sonsuzdur.
değer vermişsiniz sağ olun var olun
Yağmur Kaçağı
Elimden tut yoksa düşeceğim
yoksa bir, bir yıldızlar düşecek
eğer şairsem beni tanırsan
yağmurdan korktuğumu bilirsen
gözlerim aklına gelirse
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmurlar götürecek yoksa beni
geceleri bir çarpıntı duyarsan
telâş, telâş yağmurdan kaçıyorum
sarayburnu`ndan geçiyorum
akşamsa eylülse ıslanmışsam
beni görsen belki anlayamazsın
içlenir gizli, gizli ağlarsın
eğer ben yalnızsam yanılmışsam
elimden tut yoksa düşeceğim
yağmurlar götürecek yoksa beni.
Attilâ İlhan
Toplam 82 mesaj bulundu