Nurcan Avcı Adlı Antoloji.com Üyesinin Hakkın ...

  • Işık German Ersoy
    Işık German Ersoy

    20.11.2017 - 22:01

    Site arkadaşımız Bayan Nurcan Avcı

    ** DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN..**

  • Ahmet Günal
    Ahmet Günal

    20.11.2014 - 13:18

    ❤ Mutlu ❤ Huzurlu ❤ Bir❤ Yıl ❤ Olsun❤ ღ
    ღ ❤ ╚ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ೋ ღ ❤ ღ ೋ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ═ ❤ ღ
    Güne iyi başla,
    Üzgün olma,
    Nefret etme,
    Aşkı yaşa,
    Yaşamı sev,
    Dünü unut,
    Işığını yansıt,

    Ne olursa olsun gülmeyi unutma... diyerek güzel bir gün ve yeni yaşın sana sağlıklı mutlu vede sevdiklerinle birlikte neşe içinde olması dileğimle 

  • İbrahim Soyalar
    İbrahim Soyalar

    20.11.2014 - 11:27

    Merhaba... Doğum gününüz kutlu olsun... Nice Mutlu Yıllara... Şiir tadında mutluluklar size... Saygı ve sevgilerimle...

    KIRIK KALP

    Kırıktı…
    Gölgelerin üzerine kapanan
    Pencerenin bir kanadı,
    Aradan geçen rüzgâr
    Islık çalıyordu derinden…

    Gökkuşağının;
    Yedi rengine bölünen
    Hüznüm saklıydı kalbimde,
    Hızlıca nefes alışımın
    Çırpınışı vardı göğsümde…

    Uzun bir gecenin;
    Kısa notlarını tutuyordum
    Titreyen ellerimde,
    Sanki karanlık geceye
    Sözümü geçirebilircesine…

    Kırık bir düş idim;
    Gecenin gülleri solan
    Hüzün saklı bahçesinde,
    Anne yüreği pırıltısına
    Saplanıp kalırdı gözlerim…

    İbrahim SOYALAR

  • İbrahim Yılmaz
    İbrahim Yılmaz

    20.11.2013 - 19:36

    Sevgili antoloji arkadaşım;

    Doğum gününüzü en içten dileklerimle kutlar, yaşam boyu başarı ve mutluluklar dilerim.

    Hayat sevgi kadar güzel aşk gibi güçlü olsun..

    Doğum gününüzün anısına ** RÜYA ** gibi şiirimin şarkısını aşağıdaki linkten dinlemek ister misiniz?

    http://www.ibrahimyilmaz-siirleri.com/bestelenen-1.html


    ** RÜYA GİBİ **

    Rüya gibi uçup bitti
    O güzelim mutlu anlar
    Bir hayaldi geçip gitti
    O sevecen tatlı yıllar.

    Mazideki o yıllara
    Şöyle dönüp bir baksana
    Sarhoş eden duygu gibi
    Alır bizi kollarına.

    Solmaz denen güzellikler
    Hep yalanmış yalan meğer
    Hayat denen tüm gerçekler
    Bir anlık rüyaymış meğer.

    Nerde şimdi nerde kaldı
    Yalan olan çocukluğum
    Bir yıldızdı kaydı gitti
    Aşka kanan o gençliğim.

    Kutlu olsun doğum günün
    Mutlu olsun melek yüzün
    Aşkla gülsün bütün ömrün
    Sevip sarsın petek gönlün.

    İbrahim Yılmaz


    Güfte: İbrahim Yılmaz
    Beste:Ersin Kayışlı - Mustafa Açıkgöz
    Okuyan: Mustafa Açıkgöz

    Not:bu şarkının yasal telif hakları mevcuttur.

    Bestekar saygıdeğer Ersin Kayışlı hocama ve şarkıyı okuyan saygıdeğer Mustafa Açıkgöz kardeşime sonsuz teşekkürlerimi sunarım...

    Ayrıca ANTOLOJİ sayfamdaki şiirlerimi okuyup yorum yaparsanız çok mutlu olurum.


    Tekrar nice mutlu yıllar diler. Akçaydan selam ve sevgilerimi iletiyorum.

    İbrahim Yılmaz

  • Ahmet Günal
    Ahmet Günal

    20.11.2013 - 11:19


    ? Mutlu? Huzurlu? Bir? Yılın? Olsun? ? L = = = = = = = = = =? ? ? ? ? = = = = = = = = = =? ? Güne iyi başla, Üzgün olma, Nefret etme, Aşkı yaşa, Yaşamı sev, Dünü unut, Işığını yansıt, Ne olursa olsun gülmeyi unutma... diyerek Yeni yaşının sana sağIık, mutIuIuk ve huzur vermesi diIeğiyIe. Doğum günün kutIu oIsun.
    güzel bir yıl olması dileğimle ist dan mrb AHMET

  • Can Pınar
    Can Pınar

    20.11.2012 - 22:10

    Bir yıl daha bitti, ama sakın üzülme zaman çabuk geçiyor diye... Unutma ki herkes aynı şeyi yaşıyor. Bu yılın sonunda geriye baktığında umarım 'harika bir yıldı' dersin.. Tüm dileklerinin gerçekleşmesi dileğimle.. Nice yıllara...

  • Meltem Yılmaz
    Meltem Yılmaz

    28.03.2012 - 00:20

    Merhaba Nurcan hanım

    geçenlerde Sayın Bayan gül Witt hakkın da yazmış olduğunuz, aşağıdaki metni okumuş bulundum ve çok üzüldüm.
    Ortada anlaşılmayan bir mesle var ise, direkt birbirinize yazsanız daha iyi olurdu diye düşünüyorum.

    Çünkü bir TV kanalında izlediğim kadarıyla,
    Bayan Gül Witt dünya çapında tek bir Türk kadını olarak, din, ırk, ülke ayrıt etmeksizin, yıllarca tek başına savaş ve afet bölgerinde hizmet vermiştir ki, ALLAH'ta daima onun yanında olmuştur.
    Ve eserlerinde anlatılan esragengiz olaylar yaşamış ve intizarlarıda oldukça güçlüdür.

    Ne yazık ki, Çeçenistan'da Rus savaşında gönüllü hizmet veriken, yaralanmış ve bir süredir sandalya mahkumu olmuştur.
    Bu konuda niyetim sadece sizi uyarmaktır.
    Zira onun intizarını alan hiç kimsenin yüzü gülmemiştir.
    Ne demek istediğimi anladığınızı umarım.

    Saygılar
    .....................................................................................

    Kınama... Gül Witt ve benzerlerine...

    Son zamanlarda bilgim olmadan adımın sürekli lanse edilmesi, şiirlerimin taklit ve çalıntıya maruz kalması akabinde bugün hiç karşılaşmadığım yeni ve mesnetsiz bir iftira ile karşı karşıya olmam sebebiyle bu yazıyı sayfama asma gereği duydum.

    Anlayamadığım bir şey var ki, başta sorma gereği duyuyorum; popülerlik gibi bir amacı olmayan, kendisine hiçbir zaman tam anlamıyla şair ya da yazar demeyen, sloganı ‘ kalemim olgunluk tahsilinde’ olan (bu da sagopa kajmerin sözüdür, alıntı yapmak etik bir olay) , yeni şiir astığında artık duyuru bile geçmeyen, yorum talebinde bulunmayan, kimseye yorum yazacak vakti bulunmayan beni mi buldunuz merak ediyorum? Taklitçilik ve hırsızlık kişilik bozukluğu olan, kendini değersiz bulup başkalarının pohpohlamasına ihtiyaç duyan zayıf insanların işidir. Benim ise hayatımın hiçbir döneminde pohpohlanmaya ihtiyacım olmadı. İlk şiirimi 5. sınıfta dedemin vefatı sebebiyle yazmıştım. Daha sonra okul yıllarımda çeşitli dereceler aldım. Lise yıllarında okuluma kupa dahi kazanmışlığım vardır.Araştırmak isteyene okul ismimi verebilirim.Nurcan Avcı kimdir diye sormanız yeterlidir! Çocukken başlayan yazma tutkum, zamanla gelişmiş bir amaç halini almıştır.

    Şimdi…
    Bahsi geçen Nuveyba adlı şiirime dikkatle bakanlar göreceklerdir ki; Derece notu altında “NUVEYBA:Şuan da Mısır sınırları içerisinde kalan Filistin toprağına yakın bir yerleşim merkezi ve bir liman kenti. Selahaddin Eyyubinin Kudüsü fetih hazırlıklarında ana merkez üssü olarak kullandığı yerlerden biri. Oradan bakıldığında mazlum ve mahkum Filistin toprakları gözüküyor. *Bu şiir Mustafa İslamoğlu Hocamızın Nuveyba adlı şiirini kendi sesinden dinlerken ağlayarak yazılmıştır. Bu duyguyu anlamanız için dinlemenizi tavsiye ediyorum.” Böyle bir not düşülmüş.Dikkat çeksin diye de üç yıldız koymuşum. Gözleri görmeyen bir insana gözlük tavsiye edilir, zan ve ön yargıyla çarpık bakan bir akla ne önerilir siz takdir edin!

    Olayın trajikomik boyutu ise, eğitim seviyemi sorgulayan bu zihniyetin, 24 yaşında hiç tanımadığı, eğitimini, kültürünü, hayata bakışını, kişiliğini, karakterini tanımadığı bir insana ‘nurcancık’ diye hitap ederek üslubunda ki saygısızlıkla kendi eğitim seviyesini aşikar etmesidir. Tanımadığı bir insana peşin hükümlerde bulunan bir insanın kuyruk acısı olduğu, bana değil inancıma saldırdığı açık ve nettir. Kimsenin inancı görüşü beni ilgilendirmediği halde, kişinin profiline baktığımda sorunun ne olduğunu çözmüş bulunmaktayım.

    Bir başka hususta; Mustafa İslamoğlu benim çok uzun yıllardır okuduğum bir alimdir. Şiir yazdığını öğrenmem ise lise son sınıfta değerli hocamın bana Divan adlı şiir kitabını hediye etmesiyle öğrendiğim bir durumdur. Çok fazla şiir okumamakla birlikte ilgi alanım fikri kitaplardır. Bahsi geçen isimlerin bazılarını bile ilk defa duyuyorum. Nuveyba adlı şiirimi yazdığımda Mustafa İslamoğlu’na göndermiş ve eğer şiirime aynı ismi koymamı takdir etmediği halde değiştirip hatta komple kaldıracağımı da yazmıştım. Aldığım inanç, terbiye, eğitim, başkalarının hakkına girmememi, duruşumu, kişiliğimi belirlemiştir. Bu nedenle asla yapmayacağım şey kul hakkıdır. İnancım en büyük güvencemdir.

    Son söz;
    Kendini edebiyat şövalyeliğine adadığını söyleyen, bir profesör edasıyla kendini birşey sanarak ahkam kesen, esasen sürekli vurguladığı cahillik kelimesine cuk oturan bu zihniyeti kınıyor, attığı mesnetsiz iftira ve kullandığı küçültücü üslubu sebebiyle özür dilemediği takdirde gerekli yasal işlemleri yapacağımı belirtiyorum.

    Düğünüme sayılı günler kala böyle boş işlerle beni meşgul ettiği için ise asla hakkımı helal etmeyeceğimi beyan ediyor ve gereğini sizlerin takdirine bırakıyorum.

    Saygı ile..
    Nurcan Avcı

  • Salih Kozan
    Salih Kozan

    20.11.2010 - 00:17

    _(¯`v´¯)
    ♥ _K____(¯``✿ ´´¯) __(¯`v´¯)
    ♥ _U____(_.^._) __(¯``✿ ´´¯)
    ♥ _T_______(¯`v´¯) ´_(_.^._)
    ♥ _L______(¯``✿ ´´¯) (¯`v´¯)
    ♥ _U_______(_.^._) (¯``✿ ´´¯) ..
    ♥ ____(¯`v´¯) _____ (_.^._) _(¯`v´¯)
    ♥ _O_(¯``✿ ´´¯) __(¯`v´¯) __(¯``✿ ´´¯)
    ♥ _L__ (_.^._) __(¯``✿ ´´¯) ___(_.^._)
    ♥ _S____ (¯`v´¯) ´(_.^._) __(¯`v´¯)
    ♥ _U___(¯``✿ ´´¯) _ ___(¯``✿ ´´¯)
    ♥ _N___(_.^._) _ ______ (_.^._) `•.¸
    ★ `•.¸)
    ¸.•) ´
    .•´ ★
    ★ `*.*´¨)
    ¸.•´¸.•*´¨) ¸.•*¨)
    (¸.•´ (¸.•` * *» ☆ .•°•.•.★ :: *¸.•´¸*.•*´¨) *¸.•*¨) ¸*.•´*¸.•*´¨) *.*¸.•´¸*.•*´¨)
    Doğum gününüz Kutlu olsun *¸.•´¸*.•*´¨)
    ..*¸.•´¸*.•*´¨) *¸.•*¨) ¸*.•´*¸.•*´¨) *
    .Sevgiyle
    ...Umutla
    ...Saygıyla
    ...Huzurla
    ...İnançla
    ...Dünyanın tüm güzellikleriyle yaşanacak nice doğum günlerine,,,
    KUTLU OLSUN

    SAĞLIKLI HAYIRLI UZUN ÖMÜRLER DİLERİM

    İHVANİ PAYLAŞIM PLATFORMU

  • Salih Kozan
    Salih Kozan

    15.02.2010 - 13:45

    ♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ ..♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ ..♥ .♥ .♥ .♥
    Değer verdiğimiz kardeşimiz saygıdeğer bir şahsiyettir
    Etkili ve seviyeli paylaşım atmosferi
    İHVANİ PAYLAŞIM PLATFORMU –Değerli bir üyesidir
    Kendisiyle paylaşım yapmaktan onur duyarız …….
    ♥ ♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ ..♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ .♥ ..♥

  • Ataullah Kalaycı
    Ataullah Kalaycı

    05.01.2010 - 16:50

    Merhaba,
    Gazze konulu şiir yarışmasında 3. olan Şehr-i Matem isimli şiirinizi okudum, tebrik ederim, yüreğinize sağlık...

  • Nurcan Avcı
    Nurcan Avcı

    20.11.2009 - 22:08

    Doğum günümü kutlayan herkese çok teşekkür ederim.

    APPAN ARHAKARSS 1 rumuzlu beyefendi hangi amaçla bu yazıyı yazdınız anlayamadım... Lütfen bu tür şeylerle profilimi işgal etmeyiniz...

  • Kenan Yördan
    Kenan Yördan

    20.11.2009 - 08:34

    Doğum** **Gününüzü** **Kutlarım! .***

    Doğum Gününüzü Kutlarım! ...

    En güzel günler sizin olsun..

    nice senelere...

    bu vesile ile sizi kurucusu olduğum Osmanlı Torunları adlı grubu/N/muza bekliyorum....

    grup adresi: http://gruplar.antoloji.com/osmanli-torunlari/


    selam ve dua ile..

    Doğum Günü Hediyesi Olarak Şiirimi Kabul Buyurun.

    selam ve dua ile..


    Ölümsüz Değilim…(Doğum Günüm Anısına...)

    ölümsüz değilim, bir faniyim, ben,
    benliğin en ücra köşesindeyim...
    faili meçhuldüm bilmem ki neden...
    fukara telaşı, endişesiyim...

    leş yiyen kargalar, kondu başıma,
    ve bana anlattı, leş olduğumu...
    isterseniz yazın mezar taşıma,
    benim nasıl bir kalleş olduğumu...

    hayır, hayır kalleş değilim hayır...
    suçumu anlatan dili kestiler
    gövdemden kellemi istersen ayır,
    kalleş değilim ben, kalleş dediler...

    insan olmak hüznü, kucaklamaktır…
    ellerin kor alev gibi yansa da…
    küllerini umarsız savurmaktır…
    geride bulanık düşler kalsa da…

    sonra sokak yanar, evler tutuşur,.
    kara bulut dolar göğüme benim…
    beyazlar içinde giden kavuşur.
    kimse inanmaz öldüğüme benim…

    Kenan YÖRDAN.

    **Doğum Günüm Anısına(21 Temmuz1982)

    16.07.2008; Çarşamba.

  • Halit Beşvakit
    Halit Beşvakit

    20.11.2009 - 06:31

    DOĞUM GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN. MUTLULUK VE BAŞARILAR DİLERİM. SAĞLIKLI VE AFİYETLİ GÜNLERİNİZ OLSUN. BAHTINIZ VE YOLUNUZ AÇIK OLSUN. CUMANIZ MUBAREK OLSUN

  • Salih Kozan
    Salih Kozan

    20.11.2009 - 00:09

    ♥ (¯`´•.¸(¯`´•.¸ _______ღ ♥ ღ _______ ¸.•´´¯) ¸.•´´¯) ♥
    ♥ -==-♥ °°DOGUM GÜNÜNÜZ°°♥ HAYIRLI OLSUN-==-♥
    ♥ (_¸.•´´(_¸.•´´_¯¯¯¯¯¯¯ღ ♥ ღ ¯¯¯¯¯¯¯ `´•.¸_) `´•.¸_) ♥

    DEĞERLİ KARDEŞİM DOĞUM GÜNÜNÜZ HAYIRLARA VESİLE OLSUN
    RABBİM SAĞLIKLI HAYIRLI UZUN ÖMÜRLER VERSİN İNŞ

  • Nurcan Avcı
    Nurcan Avcı

    14.11.2009 - 21:52

    Yusuf Bey;
    Benim kimseyle kişisel problemim olmadı, olmazda. Burada Allah rızası için bulunuyorum. Varsa hakkım helal olsun. Sizde helal edin inşaallah.

  • Yusuf Şentürk
    Yusuf Şentürk

    14.11.2009 - 13:01

    nurcan avcı kardeşimle geçmişte bazı sıkıntılarımız oldu bu sebepten ötürü kendisinden özürdilerim ve hakkını helal etsin

  • İbrahim Yılmaz
    İbrahim Yılmaz

    09.08.2009 - 16:23

    SAYGIDEĞER ARKADAŞIM;



    **** GÖRÜNMEYEN DÜNYA *** ŞİİRİMİ OKUYUP YORUM YAZMAK İSTERSENİZ 1. SAYFAMDA GÖRÜŞLERİNİZE SUNMUŞ BULUNMAKTAYIM....AKÇAYDAN SELAM VE SAYGILARIMLA MUTLU TATİLLER DİLERİM...İBRAHİM YILMAZ..




    ** GÖRÜNMEYEN DÜNYA **


    Görünen dünyamızda güya işler tıkırında sanırsın
    Hesap sorulamaz doğan günün üstündeki yelpazeye
    Yalpalamaz seken kurşunun hedefe uzanan menzili
    Görkemli mabetleri andırır kâşanelerdeki hayatın renkleri
    Sensiz kımıldamaz yaprağın damarlarında dolaşan iksir
    Çok kere anlamlı kıldığımız hayat bize merhaba demez
    Gülümsemez ölümün taze çiçeğinde solan son nefesimiz
    Bahtiyar bir fantezi sanırsın aklında yer eden ömrünün ihtiraslarını
    Hâlbuki bir yalnızlık şarkısıdır gerçeğe boyun eğen hayatın son dansı.

    Güneş göz kırpmazdı yüzüme çok zamandır kamışlar arasından
    Unutulmuş bir merhametti gırtlağımda düğümlenen son sözüm
    Buradan bakınca dünya alabildiğine karanlık ve yabandı aşka
    Yabandı hoyrat akşamlarda ruhunun fiyakasının olmadığını bilmek
    Hüküm verilmişti çok önceleri Londra da ruhum yoktu zaten
    Bir lokma ekmeğin teridir ensemde hor bakan sesin sahibi
    Milat olmadı hayatımda hiçbir zaman kamışın tadından başka
    Tüm fanteziler zaten yasaktı bana ömrümde bayram olsa da olmasa da.

    Rengimin kızgın ateşle dağlanmış mührü ele veriyor yaftamın anlamını
    Ben emanet bir hayatın renklerini taşımışım alabildiğine yarınlara
    Sessizce saklardım ezberimde tutamadığım insanlığımın mağlup kahrını
    Eğer üzerine bastığım toprak bir ses vermeyecekse bir gün bana
    Kahrıma ram olamam inandığım adaletin tecellisi gülmeyecekse bahtıma.

    Karanlığın gölgesinde hüküm süren efendiler hiç görmediler beni
    Zapt edilmiş topraklarda adanmış mutlak ruhlar sanırlardı kendilerini
    Bir nebze sebze tohumu taşımak göreceli bir kalkışmaydı efendilerine
    Yıldızların uzaklığı mıdır yoksa yakınlığı mıdır beni cezbeden geçek
    Kayıp cennetin anahtarıydı çocukluğumun hayallerini süsleyen hasret
    Vaat edilen cennetin cehennemiydi alnıma kazınan hayatın acıları
    Sanki güneş sadece onları ısıtırdı onlarındı yeryüzünün şah damarları.

    Köleler taşır saçlarımıza güneşin perçeminden düşen bir günün yükünü
    Nice zaman oldu aşk yasaktı zaten ve envanterlerinde yoktu çilenin hüznü
    Biteviye kahır üreten plantasyonlarda harmanlandım zulmün kasıklarında
    Hiç kimse duymadı sesimi haykırdım yılların içinden insanlığın asaletine
    Bir taşra bakışıydı bende asalet yufka yüreklerde ha bire günden güne palazlanan
    Boğulmadım kara sayfalarında kalan tarihin üstü örtülü gerçeklerde hükümsüz olsam da
    Geri vermedi kanatlarımı saygın kapitalin dev iştihasıyla dünyayı öğüten azameti
    Benim kanımın doruğuydu görünen dünyanın nefesini ayyuka çıkaran hayatın merdivenleri.


    AKÇAY- AĞUSTOS - 2008

    İbrahim Yılmaz




    (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.


    ---
    Bu şiirin hikayesi:

    SAYGIDEĞER ARKADAŞLARIM;

    görünen bir dünya vardır bir de göremediğimiz bir dünya vardır..görünen dünyayı hepimiz görürüz ve tüm renkleriyle algılarız, ama önemli olan bir de göremediğimiz dünyayı görmeye ve algılamaya çalışmamız lazım geldiğine inanarak o zamanki göremediğimiz dünyadaki acıları yaşamış bir zenci kölenin gözünden dünyaya bakarak bu şiiri yazmaya çalıştım..

    Geçen akşam yine bir tv kanalında Dominik’le ilgili bir belgesel izledim..Dominik ve Haiti Avrupalıların orta Amerika da 15.y.y da kurdukları ilk sömürge üssü olmuş..

    Dominik’e önce İspanyollar gelmiş,sonra Fransızlar,derken İngilizler ve İngilizlerin misyoner teşkilatı müjdeyi yayma cemiyeti gelmiş bu yoksul fakat mutlu insanların vatanlarına,güya günahkar yerli halkın işledikleri günahlardan dolayı ruhlarını arındırmak için gelmişler.

    Sömürgeciler Dominik de devasa şeker kamışı plantasyonları kurmuşlar.bu şeker kamışı tarlalarında öz vatanlarında köleleştirilen Dominikli ve Haiti’den getirdikleri bu zavallı insanlar bir dilim ekmek karşılığında köle olarak en zor koşullarda yıllarca çalıştırılmışlardır..öyle zor şartlarda çalıştırılmışlardır ki; Tarlada çalışan zenci bir kölenin yine tarlada gücünden yaralanılan bir öküzden daha değersiz olduğu sonucuna varılmıştır..öküzün hastalanmasında veteriner getirilirken hasta olan bir zenci için dr getirilmesine gerek görülmüyormuş..ingiliz müjdeyi yayma misyoner cemiyeti öz vatanlarında köleleştirilen bu zencilerin insan olamayacağına ve ruhlarının olmadığı sonucuna vararak bir rapor hazırlayıp..Londra daki yüksek Anglikan kilisesine yolluyor..ve bu yüksek kilisede tüm dünyaya bu raporu aynen kabul ederek zencilerin ruhlarının olmadığını resmen kabul ederek tüm dünyaya ilan etmişlerdir..işte bugün özgürlük ve demokrasi havarisi kesilen vahşi batının insana yaklaşımı ve bakışı...ıraktaki vahşetten de anlamıyor muyuz..?

    Bu Dominikli zenciler eğreti barakalarda yaşamaya mahkum edilmişler..karınlarının iyice doymayacağı kadar ekmek verilirmiş bu insanlara…hatta barakalarının önlerindeki bahçelerinde sebze ve meyve gibi ürünlerin yetiştirmeleri bile yasaklanmış ve bu yasağa uymamak efendilerine başkaldırı olarak kabul edilirmiş ve en ağır cezalara çarptırılırlarmış..amaçları bu köleleştirdikleri insanların kendilerine tam anlamıyla mahkum ve muhtaç bırakmak..

    saygıdeğer arkadaşlarım üstadım M. Akifin şiiri aklıma geldi.

    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
    Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.


    -



    *** KÖLE TİCARETİ ***


    Haçlı Seferleri’nden itibaren Haç işareti Avrupalılar için altın ve servet getirirken, Avrupalı olmayan halklara kan, gözyaşı, vahşet, işkence ve ölüm yağdırmıştır. Bizlere kahraman olarak yutturulan Kolomb, macelland ve Vasko dö Gama gibi insanlık düşmanları keşfettikleri yeni topraklara ilk iş olarak devasa Haç dikerlerdi. Bu işaret o bölgede yaşayan zavallı yerliler için işkence ve zulmün başlatılacağını ve kısa süre sonra yağmur gibi ölüm yağacağını göstermekteydi. Zavallı yerli halk bunu nereden bilebilirdi? Alt tarafı birbirine çakılmış iki parça ağaç değil miydi?
    Yakın tarihlerde, Amerika’da, bir devasa tahta haç dikilmiş ve ateş de yakılmış ise, o civardaki zavallı Zenciler tirtir titremeye başlarlardı. Beyaz cübbeli ve kukuletalı Hıristiyan beyazlar, bu işaretten sonra Zenci katliamına başlarlardı. Tecavüzler, işkenceler, üzerine gaz dökülerek diri diri yakılmalar, asılmalar ve envai zulüm sabaha kadar devam ederdi. O yerleşim biriminde o gece devlet ve devlet güvenlik görevlileri adeta buharlaşarak yok olurlardı. Ta ki, sabah olup da, Ku Kulx Klan’cı eli kanlı katiller işkence zevkini tatmin etmiş ve çekilmiş olsunlar. Ya Kilise, evet Kilise’den de çıt çıkmazdı. Çünkü öldürülenler insan değildi. İsa beyazdı. Zenciler ise siyah köpeklerdi (!) Zaten çok çirkindiler. İncil de hayvanlara değil, insanlara gönderilmemiş miydi? Böyle zamanlarda Kilise yok olur, her halde bizim memleket Kilis’e giderdi!
    Ku Kulx Klan, Amerika’daki Zencilere karşı Hıristiyan beyazların 1865’te kurdukları bir zulüm örgütüdür. 1867’de başına General Forrest getirildi. Eh ne de olsa işkence ve katliamı bir Amerikalı general kadar başka birisi bilemezdi. Kısa sürede üye sayısı 550 bin kişiyi buldu. Güya, Amerikan hükümeti bir müddet sonra bu örgütü yasakladı. 1915 yılında Atlanta’da Methodist Papaz William Joseph Simmons tekrar canlandırdı. Bu defa Papazlar seyirci değillerdi. Katliam emirlerini bizzat bir Papaz veriyordu.(1)
    Zavallı Zencileri, Ku Kulx Klancıların ataları, 1500’li yılların başlarından itibaren kendi topraklarından ve milletlerinden zorla kopararak ta buralara kadar getirmişlerdi. Halâ ismine Köle Kıyısı denilen Gine Körfezi’nde 1482’de durulan Sao Jorge Kalesi köle ticaretinin başlıca üssü haline gelmişti. Afrika kıyılarında demirleyen, Hıristiyan beyazların gemileri yeterince Zenci avlanabilmesi için bir aydan bir yıla kadar beklerlerdi. Köle taciri gemilerinin yükleri 150 ile 600 kişi arasında değişiyordu. 21 ile 90 gün arasında değişen sürede Amerika’ya ulaşılıyordu. Erkek köleler isyan korkusuyla ya birbirlerine ya da güverteye zincirleniyordu. Geminin hacmini son haddine kadar değerlendirmek için gemilerde 183 cm uzunluğunda 41 cm eninde bölmeler bulunuyor, Zenci köleler balık istifi gibi bu bölmelerde yan yana diziliyorlardı. Ayağa kalkamayan ve sağa sola dönemeyen kölelerin bir çoğu ölüyordu. Normal şartlarda günde iki defa su ve haşlanmış pirinç, darı, irmik veya patates veriliyordu. Rüzgarların durduğu zaman yolculuğun uzayacağından verilen bu yiyeceklerden de kısılıyordu. Havalar iyi gittiği zaman Zenciler güverteye çıkarılıp havalandırılıyor ve hareket ettiriliyorlardı. Havaların bozuk olduğu zamanlarda havasız ve sağlıksız ambarlarda ateşli hastalıklar ve dizanteriden zencilerin % 13’ü hayatını kaybediyordu. Köle ticaretine “Üçken Ticaret” veya “Üç Köşeli Ticaret” deniliyordu. Köle tacirleri incik, boncuk, içki veya silah karşılığı kabile şeflerinden köle satın alır, bu köleler Amerika’da satılarak gemiler tropikal ürünlerle dolu olarak Avrupa’ya dönerlerdi. Köle tacirlerinin memleketleri olan Nantes, Bordeaux, La Rochelle, Bristol, Lizbon, Amsterdam ve Anvers bugünkü zenginliklerini köle ticaretine borçludur.(2)
    Amerika, Virjinya’da 1681 yılında 2 bin Zenci köle varken 1850’lerde Amerika’daki Zenci köle sayısı 4 milyonu aşmıştı.(3) 16. yüzyılla 19. yüzyılın ortalarına kadar sadece Brezilya’ya getirilen Zenci köle sayısı 3,5 milyonu aşmıştı.(4) Toplam 15 milyon Zenci köleleştirilerek Amerika Kıtası’na götürülmüştü. Kölelerin can kayıpları da düşünüldüğünde Afrika’dan koparılan Zenci sayısı 25 milyonu buluyordu. Bu rakam o tarihteki dünya nüfusu göz önüne alındığında korkunç bir rakamdır. Milyonlarca can ailelerinden koparılarak alınmış demektir. Afrika Kıtası’nın nüfus dağılımı alt üst olmuş, Kongo gibi bir çok krallıklar yıkılmış, Benin Körfezi’ne kıyısı olan bölgeler terkedilmişti. Evet batılı rakamlar böyleydi. Ya Afrikalı rakamlar? Cezayirli Ahmet Bin Bela şunları söylüyor:
    1492 ile 1800 yılları arasında 100 milyon Afrikalı öldürülmüştür.(5)
    Bu tarihlerde İngiltere’nin nüfusu 3 milyon, İspanya’nın nüfusu ise 11 milyondur.
    Fransız sosyolog Prof. Dr. Roger Garaudy ise şunları söylüyor:
    10 ile 20 milyon arasındaki Zenciyi köle yapıp Amerika’ya götürmek için Avrupalılar, Afrika’da 100 ile 200 milyon Zenciyi öldürdüler.(6)
    Gerçekte birer insan kasabı olan kaşiflerin, keşiflerinden kısa bir süre sonra yaptıkları katliamlar ve Avrupalıların taşıdıkları hastalıklar (Yerlilerin vücutlarında kıtada daha önce bu hastalıklar olmadığı için antikor sistemleri gelişmemişti) neticesinde Amerika Kıtası’ndaki yerli nüfusu yok denilecek seviyeye düşmüştü. İspanyol ve Portekizlilerin maden ocakları ve tarım alanlarında çalışacak insanlara ihtiyaç vardı. Kara yazgılı kara insanların Amerika Kıtası’na getirilişlerinin sebebi bu idi.
    Zenciler doğrudan doğruya Afrika’dan Amerika’ya getirilmediler. Önce Antil Adaları’nda eğitimden geçiriliyor, Amerika’daki yaşam biçimine uyacaklarına kanaat getirildikten sonra Amerika’ya getiriliyorlardı. Bu dönemde İngiliz’lerin 13 değişik sömürgesinde beyaz köleler de vardı. Beyaz köle kısa bir süre için, Zenci ise ömür boyu köleydi. Hatta çocuklarına da geçiyordu kölelik. Bir kölenin vaftiz edilmesiyle yani Hıristiyan olmasıyla o çocuğun kölelik durumunun değişmeyeceği Virginia’da çıkarılan bir kanunda 1667’de karara bağlanır. Hıristiyan olmaları dahi durumlarını değiştirmeyecekti. Zenciler Amerika toprağına ayak basar basmaz pazarda satılan hayvanlar gibi işleme tabi tutuluyor, önce kime ait oldukları belli olsun diye kızgın demirle dağlanıyorlardı. Yük hayvanı gibi çalıştırılıyor, gemilerde kürek çektiriliyor, bir işe yaramayacak olanlarsa öldürülüyorlardı.(7)
    1619’da ilk siyahlar, köleliğin, ticaretinin ve tarım plantasyonlarının ayrılmaz parçası ve de Kızılderililerin saf dışı bırakılmalarının başlangıcı olarak, bir Hollanda gemisinden Jamestown’a boşaltıldı.(8)
    Yaşam koşullarının bozukluğu, beslenme yetersizliği nedeniyle karılarından ve çocuklarından ayrı yaşayan Zencilerin tarım alanlarında ömürleri ortalama 7 yılı geçmiyordu. Her türlü eziyete tabi tutulan, kamçılanan kölelerden kaçmaya teşebbüs edenlerin cezası bir bacaklarının kesilmesiydi. Bazı köleler mineral ihtiyaçlarını karşılamak için toprak yiyorlardı. Beyaz adam bunun da çaresini bulmuştu. Zenciler artık demir maske takmak zorundaydı.
    1860-1865 iç savaşında her dört aileden birisinin kölesi vardı. Bunlardan en az yarısının da köle sayısı 10’un üzerindeydi. Güçlü beyaz efendi istediği kadar köle çalıştırabilmekteydi. Bu dönemde nüfusun % 7’si, Zencilerin % 75’inin kaderini elinde tutmaktaydı. Lousiana Anayasası’nda şöyle bir madde vardı: Richmond şehrinin bir kararnamesi ise: demekteydi.
    Charston şehri ise Zencilerin sigara içmelerini ve baston kullanmalarını yasaklıyordu. Çünkü bu fiiler ancak şerefli insanların yapabileceği işlerdendi. Bu dönemde kanunlar nezdinde kölelerin ruh ve bedenleri efendisinin malı gibi sayılmaktadır. Bir köle beyaz efendisine şapka çıkarmayı unutursa hemen kırbaçlanıyordu. Okuyup yazmaları yasaktı. Zenci kadınlar efendilerinin ve misafirlerinin her türlü isteğine demek zorundaydılar. Bunlardan bir de köle sayısını artırmak için faydalanılıyordu. Dolayısıyla doğurgan bir köle kısır bir köleden daha pahalıydı.
    19. yüzyılın sonuna gelindiğinde yarı özgür köleler vardı. Fakat bunlar da tam yurttaş sayılmıyordu. Kanaat şuydu: Özgür bir Zenci, özgür bir insan değil yarı hayvandır. Amerika adalet bakanlarından Roger Tany, 1857 yılında Yüksek Mahkeme Başkanı önüne gelen bir dava için şu kararı verecektir: Gerekçesi ise hayli ilginçtir: (9)
    İpten kazıktan kurtulma Avrupalıların oluşturduğu Amerika’daki beyaz topluluğu genellikle bekârdı. Bu ise melezler sorununu doğurmuştu. İnka, Maya, Kızılderili, Aztek veya Zencilerle beyazlar arasında melez nesiller türemeye başlayınca insanlıktan nasibini almamış ırkçı Avrupalı bundan bayağı rahatsızlık duymuştu. Amerika Kıtası’nın bugüne kadar gördüğü en zalim insan(Eğer insansa) Cortes ve adamları, kendilerine sunulan Kızılderili kadınları kabul ediyorlardı. Doğal olarak melez çocuklar dünyaya geliyordu. Batılılara göre yenilgiye uğramış yerliler Avrupalıya göre aşağılık insanlardı. Aşağılık insanlardan türeyen melezler beyazlarla tabii ki bir olamazlardı. 18. yüzyılda, İspanyollar melezleşmeyle ilgili bir dizi terim oluşturdular. En tepe noktada üstün insan beyazlar vardı. Bir İspanyolla bir Zencinin oğluna “Melez”, Bir İspanyolla bir melez kadının oğluna “Marisco”, bir İspanyol erkek ile bir Marisconun oğluna “Albino”, bir İspanyol erkekle bir Albinonun oğluna “Tornatras” adı veriliyordu. İspanyolların ayrıcılığı bununla da bitmiyordu. Yeni Dünya’da doğanlara “Criollo” fakat İspanya’dan gelen İspanyollar hor görülen isimlerle çağırılıyordu. Meksika2da olanlara, beyaz gaga, yamak, acemi ve çaylak anlamına gelen “Gachupin” denirdi. Peru’da ise pancar suratlı anlamına gelen “Chapeton” diye çağırılıyorlardı.(10)
    Şipşirin Afrika’sından asırlar boyu hor ve hakir bir şekilde, hayvanlardan daha kötü bir muameleye tabi tutularak Avrupa ve Amerika pazarlarında satılıp, ucuz işçi veya karın tokluğuna çalıştırılması bile çok görülüp İngiltere’nin yollarında, Fransa’nın maden ocaklarında, Amerika’nın uçsuz bucaksız tarım alanlarında ölünceye kadar köle olarak çalıştırılan bu siyah derili insanlar, sözde beyaz ırkla karışıp melezleşerek kozmopolit bir toplum meydana getirirler korkusuyla gerçekte ise, beyaz adamların Batı Afrika’da yapamayacaklarını, Amerika’da Amerkan dil, din ve kültürünü tamamen benimsemiş Zenci Amerikalıların eski vatanlarına kendi ırktaşları olan Liberylıları kısa yoldan medenileştirme(!) ve Amerika’nın hizmetine takdim etme ameliyesini ifa ettirme gayesiyle eski topraklarına geri getiriliyorlardı. İşte bu düşünceyle hayvanlar gibi gemilere doldurularak öz yurtlarından alınıp Yeni Dünya’nın insan pazarlarında satılan bu insanlar azad edilmiş Amerikalı Zenciler(!) olarak, efendileri tarafından (Latince Liber:Hür) hür ülke adı verilen Liberya’ya yine gemilerle, yine zorla getiriliyorlardı. 1862-1867 yıllarında yaklaşık 10 bin Amerikalı Zenci Liberya’ya getirildi. İşte bütün bu hususiyetlerinden dolayı Amerika’nın Afrika’daki bir vilayeti durumundaki Liberya, Batı Afrika’da Atlas Okyanusu kıyısında, Sierra Leone, Gine ve Fildişi Kıyısı ülkeleriyle çevrili bir cumhuriyettir. 1822 yılında Amerikan Kolonizasyon Derneği’nin(American Colonization Society) teşebbüsüyle Amerika’dan gönderilen azaldı Zenciler tarafından kurulan Liberya’nın başkenti Monrovia ise ismi Amerika’nın beşinci Cumhurbaşkanı James Monroe döneminde kurulduğu için cumhurbaşkanının isminden almıştır. Afrika Kıtası’nda kolonileştirilmemiş tek devlet(!) üğnvanına sahip olduğu gibi, 1957 yılına kadar Afrika’nın tek bağımsız devletiydi(!) (11)
    Beyaz Hıristiyanlar dünyanın kanını emerken, bunun korkunç faturası mazlum milletlere çıkar. Afrika’da bulunan ve Dürüst İnsanların Ülkesi manasına gelen Burkine Faso(Yukarı Volta) yeryüzünde insan ömrünün en kısa olduğu ülkedir. Nüfusunun % 70’i 30 yaşın altında olan bu zavallı ülkede kadınların ortalama ömrü 44, erkeklerin ise 40’tır. Neredeyse Avrupalıların yarısı kadar. Haç, Dürüst İnsanların Ülkesi’ne genç yaşta ve yakışıklı ölmeyi getirmiştir! İnsansever Avrupalı köle isyanı korkusuyla köleliği kaldırmak zorunda kaldı. Kaldırdı da ne oldu? Hala Amerika’da Zencilerin adı “Kara Köpek”tir ve Zencilerin kiliseleri dahi ayrıdır. Günümüzde Amerika ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nde, halka açık tuvalaetlerin kapısınsda “Beyazlara mahsustur siyahlar giremez” yazısına sıkça rastlamak mümkündür.(12)
    Halen Amerika Birleşik Devletleri’nde her yıl 2,2 milyon Zenci tutuklanır. Halen 390 bin Zenci, hapishanelerde ya da başka ceza kurumlarında hapsedilmiş durumdadır. Zenci mahpusların yarısı, 30 yaşının altındadır. Bugün idam edilmeyi bekleyen 1500 mahkumun % 45’i Zencidir. “Siyah Avukatlar Ulusal Konferansı”nın eski Ulusal Direktörü Lennx S. Hinds’in belirlediği gibi birkaç yüz dolar çalmaya kalkışan yoksul bir Zencinin hırsızlık suçundan ortalama 94 ile 138 ay arasında hüküm giyme ihtimali % 90’dır. Oysa zimmetine yüz binlerce dolar geçiren bir beyaz yöneticinin ortalama 20 ile 48 ay arasında hüküm giyme ihtimali sadece % 20’dir. Yani, suçlanan kişi kara derili olunca, adaletin gözü kör değildir ve kılıcı keskindir.(13)
    Türkiye’de Ortaçağ Sendromu’na yakalanmış kuş beyinliler Fransız Devrimi’ni yere göğe sığdırmazlar. Oysa Fransız Devrimi, İnsan Ve Vatandaş Hakları Bildirisi, köleliği olduğu gibi kabulleniyor ve onun sözünü bile etmiyordu.(14)
    Avrupalılar sömürüyü medenileştirmek olarak lanse ediyor ve şöyle diyorlardı: Sonuçta Keşişle kapitalist iki suç ortağı el ele verip dünya ülkelerini sömürmeye ve ülkeleri sömürgeleştirmeye başladılar. Şairler aydınlar sömürüyü bu manada anlıyor, böyle açıklıyorlardı. Yerli bir lehçenin yerine Fransızcayı, İngilizceyi, Hollanda dilini, Portekizceyi öğretmeye gidiyoruz diyorlardı.(15)
    Afrikalı Aşanti Kabilesi’nin Şefi kendi medeniyetinin nimetlerini öven İngiliz yetkiliye şöyle diyordu: (16)
    Afrika’da faaliyet gösteren bir İngiliz misyonerine, ihtiyar bir Afrikalının söylediği şu söz ne kadar manidardır! ..
    (17)
    Evet Avrupa zihniyeti köle olayına böyle bakıyordu. Peki İslam ve İslam topluluklarında köleliğe bakış ne idi.
    Bilalı Habeşi İslam olarak kölelikten kurtuldu ve Peygamber Müezzini şerefine nail oldu. Hem de Ş harfini S olarak söyleyebilmesine rağmen. Yani eshedü enne şeklinde okumasına rağmen.
    İslam Dini köleliği kaldırmak için özendirici tedbirler getirmişti. Kölelere yapılan insanca muameleler neticesinde azad edilen bazı kölelerin ailelerinin yanına gitmektense önceki sahibinin yanında kalmayı tercih ettiklerine şahit olunuyordu. Kur’an’ın El-İnsan Suresi’nde Müslümanlar için “Allah sevgiyle kendilerinin arzuladıkları yiyecekleri dahi fakir esire, yetime yedirirler” denmektedir.
    Aşağıdaki üç Hadisi Şerif İslam’ın köle ve esirlere bakışını net olarak ortaya koymaktadır.
    “Onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin elinize bırakmıştır. Allah kimin elinin altında böyle bir kardeşini bırakmışsa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin ve ona gücünü dışında olan zor işleri yüklemesin. Şayet zor bir işin yapılması gerekiyorsa kendisi de ona yardımcı olsun”
    Bir rivayete gör Ebu Mes’ud El-Ensari der ki:
    “Benim olan bir köleyi dövüyor idim. Arkamdan: Ey Ebu Mes’ud, bil ki senin ona yeten gücünden, Allah’ın gücü sana daha yeterlidir.” Diyen bir ses işittim. Döndüm baktım ki, söyleyen Allah’ın Resûlü Hz. Muhammed’dir. Hemen: “Ey Allah’ın Resûlü, onu Allah rızası için derhal hür bırakıyorum.” Dedim.
    “Eğer hür bırakmamış olsaydın, Cehennem sana muhakkak uğrayacaktı.” Diye cevap verdiler.
    “Kölesini öldüren kimseyi öldürürüz. Kölesini hapis eden kimseyi hapis ederiz. Kölesini hadımlaştıran kimseyi hadımlaştırırız.”(18)
    Bizim bu bakışımızı hayranlıkla ifade eden Avrupalılarsa şöyle diyorlar:
    Fransız yazar D’Ohsson, 1791’de Paris’te yayınladığı Tableau General De L’Empire Othoman isimli eserinin 4. cildinin 381. sayfasında şöyle diyor:
    “Dünyada esirlere, kölelere, cariyelere ve hatta kürek mahkumlarına Müslüman Türklerden daha iyi muamele den bir millet daha yoktur.”
    Türk ve İslam düşmanlığıyla tanınan Baron De Tot 1785 yılında yayınlanan Memorye Surles Turcs isimli eserinin 2. cildinin 251. sayfasında şöyle demektedir:
    “İtiraf etmeliyiz ki, köleleriyle cariyelerine fena muamele edenler yalnız Avrupalılardır.”(19)



    (1) Büyük Larousse Sözlük Ve Ansiklopedisi 14. Cilt
    (2) Thema Larousse Tematik Ansiklopedi 1. Cilt
    (3) Anabritannica Ansiklopedisi 13. cilt
    (4) Junior Larousse Temel Bilgi Ansiklopedisi 3. Cilt
    (5) Batının Darağacında İsyan (Recep Şükrü Apuhan)
    (6) İslam’ın Va’dettikleri (Prof. Dr. Roger Garaudy)
    (7) Mesaj Dergisi Sayı 61
    (8) Kızılderililer (Claude Fohlen)
    (9) Mesaj Dergisi Sayı 61
    (10) Junior Larousse Temel Bilgi Ansiklopedisi 3. Cilt
    (11) Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi 13. Cilt
    (12) Tarih Şuuru (Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma)
    (13) Vahşi Batı (Dr. Sedat Dereci)
    (14) Yaşayanlara Çağrı (Prof. Dr. Roger Garaudy)
    (15) Medeniyet Tarihi 1. Cilt (Dr. Ali Şeriati)
    (16) Thema Larousse Tematik Ansiklopedi 2. Cilt
    (17) Yalan Söyleyen Tarih Utansın 1. Cilt (Mustafa Müftüoğlu)
    (18) İslam Ve emperyalizm (Prof. Dr. Seyyid Kutub)
    (19) Sosyalizm Bitti Laiklik Alır Mıydınız (Yavuz Bahadıroğlu)


    -

    Dominik Cumhuriyeti (Dominican Republic)

    Başkent
    Santa Domingo
    Nüfus
    7.826.000
    Yüzölçümü
    48.443 km2
    Komşuları
    Batıda Haiti
    Önemli Şehirleri
    Santo Domingo, Santiago de Los Caballeros
    Din
    %95 Katolik
    Dil
    İspanyolca
    Yönetim Biçimi
    Temsili Demokrasi


    ACILARLA DOLU KISA TARİHİ

    Tarih: 1492'de Kolomb oraya ulaştığında Hispanida adasında Carib ve Arawak Hintlileri yerleşmişti. 1496'da kurulan Santa Domingo kenti yarıkürede Avrupalılarca yerleşilmiş en eski insan ticaretinin ve köleciliğin ve vahşi kapitalizmin sömürge alanıdır.

    1697'de adanın batısındaki 1/3'lük kısmı Fransa'ya devredildi. Santa Domingo 1795'te Fransa'ya katıldı. daha sonra ingiliz misyonerleri geldi. Haitili lider Toussant L'Ouverture 1801'de burayı ele geçirdi. 1803-1821 arasında pek çok yerli cumhuriyet belli aralıklarla kurulup kalktı. 1822-1844 arasında Haiti bölgeye tekrar egemen oldu ve 1861-63'te İspanyol işgali gerçekleşti.

    1916'dan anayasal çerçeveden seçilen hükümetin başa geçtiği 1924'e kadar ülke Amerikan donanmaları tarafından işgal altında tutuldu. 1930'da Gen. Rafael Leonidas Trujiollo Malina devlet başkanı seçildi. Trujillo 1961'de uğradığı suikaste kadar ülkeyi zorbalıklar yönetti. 1960'ta Trujillo tarafından atanmış olan başkan Joaguin Balaguer 1962'de baskılara dayanamadı. 33 yıl içinde yapılan ilk özgür seçimlerde seçilen Juan Bosch; 1963'te devredildi. 24 Nisan 1964'te Bosch taraftarları ve komünistleri de dahil olduğu diğer bazı gruplar ayaklandı. Dört gün sonra Amerikan donanması Bosch yanlısı güçlere müdahale etti. Daha sonra beş Güney Amerika devleti tarafından oluşturulan barış koruma güçleri gönderildi.
    Haziran 1966'da Balaguer'in Bosch'u yendiği seçimleri geçici bir hükümet denetledi. Balaguer sonraki 28 yıl boyunca görevde kaldı, ancak Mayıs 1994'te yeniden seçilmesinde hile yapıldığı ortaya çıkınca 1995'te yeni seçim yapma sözü verdi. bugün hala alaca karanlıktır dominik'in çehresi...

  • Salih Kozan
    Salih Kozan

    11.04.2009 - 13:18

    Değer verdiğimiz kardeşimiz saygıdeğer bir şahsiyettir
    Etkili ve seviyeli paylaşım atmosferi
    İHVANİ PAYLAŞIM PLATFORMU - Üyesidir
    Kendisiyle paylaşım yapmaktan onur duyarız

  • Emirhan Aloğlu
    Emirhan Aloğlu

    08.03.2009 - 19:06

    Adını bilemediğim bir yalnızlık
    Adını koyamadığım bir hasretlik
    Dudaklarımdan dökülürken titreyen kelimelersin
    Sen adı övülmüş efendimsin
    Sen güllerin efendisi Ahmetsin,
    Sen sevgililer sevgilisi Muhammedsin
    Sen yerin titrediği bir yürüyüş
    Sen göğün öpmek için eğildiği gülüşsün.
    Gözlerimden dudağıma yaşlar düşerken
    Sen dudağımda kokan gizli cennetsin.
    Bir çocuk eli uzanıyorken damlalarıma
    Filistinli bir ananın avuçlarında dua oluyorsun
    Bir bebek ağlıyorken Grozni sokaklarında
    Sırtını sıvazlayan bir el oluyorsun
    Bugün doğum günün Ey Nebi!
    Bir ışık gibi ufkumuzda doğuyorsun.
    Rengarenk mumlarla süslü pastalar
    Rengarenk çiçeklerle süslü masalar
    Cennet kokusu çökmüş buhurdanlar
    Ve çocuklar...
    Sudanlı,Bosnalı,İstanbullu çocuklar
    Kulak ver rüzgara,dinle sesleri Ey Nebi!
    Filistinli çocukları duyuyor musun
    Iraklı,Çeçenyalı,Türkistanlı çocukları
    Melekler el çırpıyor çocuk seslerine
    Salavatlar getiriyorlar hep bir ağızdan
    Selam olsun sana Ey Nebi nidalarıyla
    Küçücük avuçlarında küçücük yürekleriyle.
    Üfle mumlara soğusun dudaklar
    Üfle küçük yüreklere sönsün ateşler
    Gözlerinden gözlerimizi
    Ellerinden ellerimizi
    Dudaklarımızdan kokunu silme Efendim
    Ellerimiz bağrımızda dürülü
    Yüreğimizde tağuti kilitler varken
    Bizi bizimle bırakma Efendim
    Bizi sensiz bırakma Efendim.
    Bugün doğum günün safalar getirdin Efendim
    Bugün kutlu gelişin, kutlu olsun Efendim...

    Ümmedi MUHAMMED ' in doğum günü kutlu olsun...

    Her sabah; güne RESUL'ü anarak başlamak,

    O'na olan aşkınızı, diri tuttarak,

    O'na olan sevgimizi bir nur misali büyüterek,

    Şairinde dediği gibi; kılıcında bir dirhemde taş olabilmek için...

    Allahumme Salli Ala Muhammedin ve Ala ali Muhammed
    Allahumme Salli Ala Muhammedin ve Ala ali Muhammed
    Allahumme Salli Ala Muhammedin ve Ala ali Muhammed

  • Emirhan Aloğlu
    Emirhan Aloğlu

    10.02.2009 - 11:11

    Ey filistin benim ne ordularım var seninle birlikte senden yana çarpışacak!
    Ne bir yardım paketiyim önüne serilip sana faydalı olacak!
    Ben gözlerden akıp da gönüllere ulaşan yaşlarla ıslanmış bir DUAYIM...
    Mü'minin gerçek silahıyım! Bütün müslüman kardeşlerimin kısık sesli feryadıyım...
    Çok güçlüyüm, hem de çok...
    Ben mü'minin gerçek silahı DUAYIM!
    Her saniye Filistindeyim ve benim Filistinde atar kalbim...

  • Emirhan Aloğlu
    Emirhan Aloğlu

    04.02.2009 - 12:52

    Selam olsun Aksa'ya...
    Selam olsun eli taş tutan çocuklara...
    Selam olsun Kudüs davasını kendi davası edinenlere...

  • Emirhan Aloğlu
    Emirhan Aloğlu

    12.01.2009 - 14:12

    Biz gaybe, ahiret gününe iman ettik... Dün olduğu gibi, bugün de, yarın da Allah (cc) bizi, mallarımızla, canlarımızla ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir... O, her şeyi görmekle, duymakta ve bilmektedir. O, kadir-i mutlaktır! Yalnız Ondan yardım diler ve yalnız O'na sığınırız. O, bizim ilahımız ve Rabbimizdir...
    Biz, Müslümanlardanız elhamdülillah; malım, canım, sevdiklerim Allah (cc) yoluna feda olsun! ... O ' da böyle söyleyen müslümanlardandır inşaAllah...

  • Hafız Osman Saraç
    Hafız Osman Saraç

    03.01.2009 - 20:43

    Keşke hepimiz sizin kadar duyarlı ve bilinçli olabilseydik...

    Allah'tan korktuğumuzu iddia ettiğimiz halde Allah'tan başka herşeyden korktuk. Fakirlikten, kavgadan, mücadeleden,
    hastalıktan,polisten,hapisten, ABD'den,Rus'tan, fedakarlıktan, cihattan.... Herşeyden....
    Bir gün gerçekten Allah'tan korktuğumuzda her şey çok farklı olacak!

    Yahudi bu zulmü yapabilmezdi;
    Her yeri Filistin yapabilseydik!
    Müslümanlar böyle bakabilmezdi;
    Sadece Allah’a tapabilseydik! _H.Osman SARAÇ

  • Mustafa Doğan
    Mustafa Doğan

    29.11.2008 - 22:30

    Kalem her geçen gün dah güzel şeyler üretiyor bunu seyretmekten büyük lezzet alıyorum

    hayır işlerin çok munzur manileri olur
    bazan çok yorulacaksın bazan kızacak bazan sevineceksin

    hayatta böyle degilmi

    asli memleketlerde daimi dostlara kavuşman dilegiyle

    yolun açık olsun beyaz kalem

Toplam 41 mesaj bulundu