Necâtî bir gazelinde bakınız güllere (güzellere) sitem ettiği ve şikayetini dile getirdiği gazelin şu beytinde nasıl bir benzetme yapmış, nasıl tanımlamış laleyi... buyurunuz;
aman dikkat efendim, bin türlü kokusuyla, hummalı taaffünleriyle ve esrarengiz sesleriyle çağırır sizi ve ne olduğunu anlamadan ansızın çeker içine…zayıf anı kollar, vesselâm yapar yapacağını çirkâbe efşan(lar) …
sinir hücrelerinin, kas hücrelerinin iltihaplanması sonucu kasların istem dışı ani kasılması hali…daha çok sara (epilepsi) hastalarında oldukça sık görülür…
kelime anlamı yunanca ‘’açıklık’’ ya da ‘’ağız’’ anlamına gelir stoma (ostomi) … içi boş organın cerrahlarca vücut yüzeyine ağızlaştırılma oluşturma amacıyla yapılan cerrahi işlemlerdir ve ağızlaştırıldığı yere de stoma denir…
izlendikçe izlenesi, türk sinemasının klasiklerinden…Cengiz Aytmatov’un ‘kırmızı eşarp’ adlı romanından esinlenerek, Ali Özgentürk tarafından senaryolanarak sinemaya uyarlanmış, yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın yaptığı hafızalardan silinmeyen filmdir.. Cahit Berkay tarafından bestelenen unutulmaz müziği ise filmi tamamlayan önemli bir unsurdur..
aşk, sevgi, fedakârlık, ihanet, emek, vicdan, sadakat gibi mefhumların sorgulandığı, hâlâ bile izlerken içimizi sızlatan, boğazımızı düğümleyen unutulmaz bir filmdir…
filmi neden sevdik peki..filmin sonundan başlamak gerekir yanıt için…asya’nın duygularını, mantığının ve vicdanın sesini dinleyerek bastırması ve emeğe vefasızlık etmemesi hasebiyle yaptığı seçimin izleyiciyi rahatlatmasından dolayı sevdik.. son sahnede gözlerden boşanan yaşlar bu yüzdendi…ne de olsa; ‘sevgi emek ister’di…yani bizler; aşkın emekle kazanılabilme ihtimalini sevdik…
‘elini tuttum, sıcacıktı;
sanki yüreği elimdeymiş gibi’..
bir nigah et kahrile sen bakma allah aşkına
sarı giyme, bir daha gül takma allah aşkına
kimseyi gönlüm misali yakma allah aşkına
sarı giyme, bir daha gül takma allah aşkına
bestesi zeki arif ataergin'e ait, saba makamında etkileyici bir klasik türk müziği eseri..
Mona rosa şiiri, Sezai Karakoç’un ne kadar büyük bir şair olduğunun kanıtıdır..türk şiirinin; en görkemli, efsanevi imkansız aşk şiirlerindendir..şiirin hikayesi konusunda çeşitli rivayetlerden söz edilse de, Sezai karakoç’un ısrarla öyküsünü gizlediği efsane olmuş şiiridir... fakat şu aşikârdır ki, şiirin aşk ve çileler bölümündeki beşliklerin ilk dizelerinin, ilk harfleri bir araya getirildiğinde muazzez akkaya(m) ismi çıkar..yani; mona rosa şiiri temiz bir aşktan mülhem bir şiirdir vesselâm..
Fuzûlî bu dizelerde aşka olan özlemini betimlerken, her ne kadar aşktan ısdırâp çekse de, bu ıstırâp onu hayata bağlanma sebebidir; zirâ, memnundur belâ diye nitelendirdiği aşkın ona verdiği acıdan ve Allâh’tan daha çok aşk dilenmeye devam eder…
Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
Az eyleme inayetini ehl-i dertten
Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni
***
Ya Rab aşk belasıyla içli dışlı kıl beni,
bir an bile ayırma aşk belasından beni
Az eyleme yardımını dertlilerden,
Yani çok aşk belaları ver bana
hurşîd-i cihân-tâb: dünyaya sıcaklık ve ışık veren güneş
nedîm’in, İstanbul’un tabiî güzelliklerini ve özelliklerini anlattığı kasîde’de geçer..İstanbul’un havasından, suyundan, güzelliği açısından cenneti andırmasından ve İstanbul’u dünyaya değişmeyeceğinden, velhâsılı İstanbul sevdasını anlattığı şiiridir.. bu şiirde İstanbul’u tasvir ederken mübalağa taşıyan söylemleri vardır nedîm'in.. acaba İstanbul’u şimdi görse bu denli sever, bu denli abartırmıydı sevgisini..
Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır
Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında
Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır
baş dönmesinin tıbbi söylemidir ‘vertigo’..dönme illüzyonudur..ancak baygınlık öncesi yaşanan baş dönmeleri veya tansiyondan kaynaklanan baş dönmeleri ile karıştırılmamalıdır.. kişide dengesizlik hissi, emniyetsizlik hissi ile gelişir..kişi genelde, ‘etrafımdaki her şey dönüyor, yer ayaklarımın altından kayıyor’ şikayetinde bulunur.. ciddi bir nörolojik problem olmamakla beraber, geçicidir..ancak, şikayetler sürdüğünde doktora başvurulmalıdır..
tamam, o benim tükenmeyen kalemim.. ahh bir de ukalâ olmasa :)
yanlış kelime yazdığımda, 'ne yapıyorsun hey, düzelt çabuk'! der gibi kelimenin altını kırmızı çizgi ile çizip yüzüme çarpması yok mu, çok bozuluyorum :) sanki kendisi hata yapmıyor.. o beni düzeltiyor, ben onu..hiç anlaşamıyoruz.. örneğin: 'uluslararası' sözcüğünü ayırarak yazıyor! ! ..
halâs (kurtuluş) , istiklâl savaşı'nın konu edildiği, yurt sevgisinin herşeyden çok daha üstün olduğunun belirtildiği, Mehmet Rauf'un yazdığı son romanıdır..
lale
20.11.2008 - 03:09Necâtî bir gazelinde bakınız güllere (güzellere) sitem ettiği ve şikayetini dile getirdiği gazelin şu beytinde nasıl bir benzetme yapmış, nasıl tanımlamış laleyi... buyurunuz;
Taşradan geldi çemen sahnına bîçaredürür
Devr-i gül sohbetine lâleyi iletmediler..
Lâle, bahçeye dışarıdan gelen bir zavallıdır; ondan dolayı onu gül devri sohbetine sokmadılar...
çirkef
20.11.2008 - 02:42çirkâbedir...
aman dikkat efendim, bin türlü kokusuyla, hummalı taaffünleriyle ve esrarengiz sesleriyle çağırır sizi ve ne olduğunu anlamadan ansızın çeker içine…zayıf anı kollar, vesselâm yapar yapacağını çirkâbe efşan(lar) …
spatyom
20.11.2008 - 02:40ruhlarımızın buluşacağı tek adres…
o bir, öte âlem…
o bir, ruhlar âlemi…
spazm
20.11.2008 - 02:39sinir hücrelerinin, kas hücrelerinin iltihaplanması sonucu kasların istem dışı ani kasılması hali…daha çok sara (epilepsi) hastalarında oldukça sık görülür…
stoma
20.11.2008 - 02:38kelime anlamı yunanca ‘’açıklık’’ ya da ‘’ağız’’ anlamına gelir stoma (ostomi) … içi boş organın cerrahlarca vücut yüzeyine ağızlaştırılma oluşturma amacıyla yapılan cerrahi işlemlerdir ve ağızlaştırıldığı yere de stoma denir…
selvi boylum al yazmalım
08.11.2008 - 03:13Sevgi neydi?
-‘sevgi emekti’
izlendikçe izlenesi, türk sinemasının klasiklerinden…Cengiz Aytmatov’un ‘kırmızı eşarp’ adlı romanından esinlenerek, Ali Özgentürk tarafından senaryolanarak sinemaya uyarlanmış, yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın yaptığı hafızalardan silinmeyen filmdir.. Cahit Berkay tarafından bestelenen unutulmaz müziği ise filmi tamamlayan önemli bir unsurdur..
aşk, sevgi, fedakârlık, ihanet, emek, vicdan, sadakat gibi mefhumların sorgulandığı, hâlâ bile izlerken içimizi sızlatan, boğazımızı düğümleyen unutulmaz bir filmdir…
filmi neden sevdik peki..filmin sonundan başlamak gerekir yanıt için…asya’nın duygularını, mantığının ve vicdanın sesini dinleyerek bastırması ve emeğe vefasızlık etmemesi hasebiyle yaptığı seçimin izleyiciyi rahatlatmasından dolayı sevdik.. son sahnede gözlerden boşanan yaşlar bu yüzdendi…ne de olsa; ‘sevgi emek ister’di…yani bizler; aşkın emekle kazanılabilme ihtimalini sevdik…
‘elini tuttum, sıcacıktı;
sanki yüreği elimdeymiş gibi’..
nigâh
06.11.2008 - 20:59bir nigah et kahrile sen bakma allah aşkına
sarı giyme, bir daha gül takma allah aşkına
kimseyi gönlüm misali yakma allah aşkına
sarı giyme, bir daha gül takma allah aşkına
bestesi zeki arif ataergin'e ait, saba makamında etkileyici bir klasik türk müziği eseri..
nigâh
06.11.2008 - 20:50bakma, bakış..
nevroloji
06.11.2008 - 20:35sinir sistemini inceleyen ve tedavisi ile uğraşan tıp dalı, nöroloji, sinirbilim..
şehrâyin
06.11.2008 - 19:23O şehrayin fakat çıkar mı akıldan
Çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
Sırılsıklam aşık incesaz
Kadehlerin mehtaba kaldırılması
Adeta düğün
Hayat zamanda iz bırakmaz
Bir boşluğa düşersin bir boşluktan
Birikip yeniden sıçramak için
Elde var hüzün
Attilâ İlhan
Leyl i Lâl
06.11.2008 - 00:33Gecenin sessizliği…
Uyku apnesi
06.11.2008 - 00:31Uyku esnasında oluşan solunum duraklamaları ve solunumun azalmasıdır (hipopne) …
gaf ebesi
06.11.2008 - 00:30Sürekli gaf yapanlar böyle mi tabir ediliyormuş.. daha türkçesi densiz mi.. diline ve fikrine fren yapamayanlar :)
Peki ben de, ‘atilla koç’ gibi bir örnek versem gaf yapmış olmam değil mi :)
rallal la rallal la rallal lallal la
05.11.2008 - 20:01o da ne :)
açılın, karadenizliyiz ezelden, ben de varım :)
mona rosa
05.11.2008 - 19:47Mona rosa şiiri, Sezai Karakoç’un ne kadar büyük bir şair olduğunun kanıtıdır..türk şiirinin; en görkemli, efsanevi imkansız aşk şiirlerindendir..şiirin hikayesi konusunda çeşitli rivayetlerden söz edilse de, Sezai karakoç’un ısrarla öyküsünü gizlediği efsane olmuş şiiridir... fakat şu aşikârdır ki, şiirin aşk ve çileler bölümündeki beşliklerin ilk dizelerinin, ilk harfleri bir araya getirildiğinde muazzez akkaya(m) ismi çıkar..yani; mona rosa şiiri temiz bir aşktan mülhem bir şiirdir vesselâm..
belâ yı aşk
03.11.2008 - 18:53Fuzûlî bu dizelerde aşka olan özlemini betimlerken, her ne kadar aşktan ısdırâp çekse de, bu ıstırâp onu hayata bağlanma sebebidir; zirâ, memnundur belâ diye nitelendirdiği aşkın ona verdiği acıdan ve Allâh’tan daha çok aşk dilenmeye devam eder…
Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
Az eyleme inayetini ehl-i dertten
Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni
***
Ya Rab aşk belasıyla içli dışlı kıl beni,
bir an bile ayırma aşk belasından beni
Az eyleme yardımını dertlilerden,
Yani çok aşk belaları ver bana
safderûn
03.11.2008 - 17:42gönül+iç yüz
kalbi temiz kişiler için söylenen bir tabir.. fakat, şimdilerde kolay aldatılan insanlar için kullanılıyor..
bizzarûre
03.11.2008 - 17:35zorla, zorunlu olarak..
hûrşîd-i cihan tâb
03.11.2008 - 17:18açalım:
hûrşîd= güneş
cihân-tâb= dünya’yı aydınlatan
hurşîd-i cihân-tâb: dünyaya sıcaklık ve ışık veren güneş
nedîm’in, İstanbul’un tabiî güzelliklerini ve özelliklerini anlattığı kasîde’de geçer..İstanbul’un havasından, suyundan, güzelliği açısından cenneti andırmasından ve İstanbul’u dünyaya değişmeyeceğinden, velhâsılı İstanbul sevdasını anlattığı şiiridir.. bu şiirde İstanbul’u tasvir ederken mübalağa taşıyan söylemleri vardır nedîm'in.. acaba İstanbul’u şimdi görse bu denli sever, bu denli abartırmıydı sevgisini..
Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır
Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır
Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında
Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır
vertigo
02.11.2008 - 19:55latince 'dönmek' fiilinden gelmektedir..
vertigo
02.11.2008 - 19:52baş dönmesinin tıbbi söylemidir ‘vertigo’..dönme illüzyonudur..ancak baygınlık öncesi yaşanan baş dönmeleri veya tansiyondan kaynaklanan baş dönmeleri ile karıştırılmamalıdır.. kişide dengesizlik hissi, emniyetsizlik hissi ile gelişir..kişi genelde, ‘etrafımdaki her şey dönüyor, yer ayaklarımın altından kayıyor’ şikayetinde bulunur.. ciddi bir nörolojik problem olmamakla beraber, geçicidir..ancak, şikayetler sürdüğünde doktora başvurulmalıdır..
halbuki
02.11.2008 - 15:39hal, durum, oysa manâsında kullanılan bir terim ve doğru yazımı hâl bu ki olmalı..
Microsoft Word
02.11.2008 - 15:31tamam, o benim tükenmeyen kalemim.. ahh bir de ukalâ olmasa :)
yanlış kelime yazdığımda, 'ne yapıyorsun hey, düzelt çabuk'! der gibi kelimenin altını kırmızı çizgi ile çizip yüzüme çarpması yok mu, çok bozuluyorum :) sanki kendisi hata yapmıyor.. o beni düzeltiyor, ben onu..hiç anlaşamıyoruz.. örneğin: 'uluslararası' sözcüğünü ayırarak yazıyor! ! ..
halâs
02.11.2008 - 15:14halâs (kurtuluş) , istiklâl savaşı'nın konu edildiği, yurt sevgisinin herşeyden çok daha üstün olduğunun belirtildiği, Mehmet Rauf'un yazdığı son romanıdır..
Toplam 667 mesaj bulundu