Kahrolur zaman Özlemle dağlanır yelkovan Bir ince sızı olur akrep Tutsak olur yürekte sevda Perişan olur kendini ısıtamaz güneş Kötü bir zamandır artık Bir garip öykü olur aşkım sen olmazsan gün yüzlüm sen olmazsan
Sen olmassan Tadı olmaz yediğim yemeğin Soluduğum hava zehirdir bana Yem verdiğim kuşlar gelmez gayrı pencereme Güvenparkta yaşam yoktur sensiz Geride kalan eksoz dumanlarıdır çünkü, tozdur, dumandır Ağaç yoktur sen olmazsan Kuşlar yoktur Ellerini birbirine kenetleyerek gezen sevdalılar yoktur Güvenparkta
Umutla selamlamaz artık ağaçlar günü Sevda direnci yaprakları ile özgür değillerdir artık
Sen olmassan ellerim kime dokunsun- söyle Kimi ıslatsın dudaklarım, hangi gül teni Hangi peri gelip öper Gül kurusu dudakları ile dalını yanağından
Hangi baraj,hangi su, hangi kaynak Sulayıpda tarlasını,can katar başak başak sevdasına Hangi iri üzüm göz bakar göz bebeklerimi okşarcasına
Ben kime sevdam derim Kime dokunurum, papatya tazeliğinde incitmeden Kim oturur başını omzuma yaslayarak Güvenparkta anıtı selamlayarak Kimi uğurlarım dolmuş duraklarında Kime el sallarım Nemli gözlerle hasret hasret ardından
Sen olmazsan var olan yoktur Dolu olan boştur Yürünen yol yokuştur
Sen olmassan Anlamı yoktur yaşamın Cananı yoktur gayrı canın Kendine hayrıda yoktur artık canın
Sen olmazsan gün yüzlüm Sen olmazsan bilki sen beni üzdün
B ahar bakışlı biraz asabi A dını anarken bacım dudağım kurur. Ş iirlerin içinde abin bulur hep seni. A ğaran her gün sonu şiirde ismin olur K ızsanda bana ben kızamıyorum bacım sana
Sensiz ölmeyeceğime söz vermiştim sevgili. Söyleyemedim sana son nefesimi aldım, adını söylerken veriyorum diye. Bilirsen, üzülürsün, sakladım senden. Çiçeklerine küseceğini biliyorum.
Bahçedeki zambaklara iyi bak emi? Her bahar geldiğinde ummadığın bir sabahta gülümseyeceğim sana onlarla. Gülümseyerek, ilk nefesini aldığında çiçek kokuları arasında, bir köşeden de ben kokacağım sana.
Bir yanın eksik olacak biliyorum. Sol yanından akan bir damla göz yaşı indirecek anılarımızı yüreğine. İnerken dudağının kenarına, günaydın öpücüğünü konduracak sen fark etmeden. Dudaklarımı hissedeceksin o an. Ürperecek yüreğin.
Seni seviyorum dediğini duyar gibiyim...
Gözlerine en güzel fotoğrafı bırakıp gidiyorum sevgilim. Özlüyorum biliyor musun? Evet, şaşırma. Ölüler de özlermiş, yeni öğrendim...
Özlemişsindir sen de duymayı. Ben ölüyken de, Seni seviyorum diye bağırıyorum buralarda. Zambaklara kulak ver her sabah sevgilim. Onlar söylerler sana olanı biteni. En çok da...
Ben seni doğumla ölüm arası değil, ebediyetten ezele seviyorum sevgili...
Üstünden eksik olmasın, o mutluluk çubuğu Ye! katık yap ablacım, İç mutluluk şurubu Bir Serap ablamız var, dökmesin hiç göz yaşı Hep sevgiyle kalasın, şarin şiirinin yolcusu
Dilerim Yaratandan, mutsuzluk yaşatmasın Sen sevgi aşılayan, sen şairin baş tacımsın Bir Serap ablamız var, hiç acı yaşamasın Yazdıgım şiirlerle, her zaman gönüllerde kalsın
Sen gerçek aşkı nereden bileceksin, sosyete güzeli Senin güzelliğin bile gerçek değil, kozmetik ürünler eseri Ben garip bir Anadolu çocuğuyum, garibanım belki Belki de senin gözünde bir serseri Ama yüzüm, yüreğimin aynasıdır, gözlerim kalbimin Her azam Allah yapısıdır, el değmemiş bir şâheserim Ya senin, senin de orijinal mı bütün parçaların? Yoksa burnun son buluşu mu plâstik cerrahî’nin? Selülitlerin alındı mı, gözünün önündeki torbacıklar nerede? Ya yüzündeki çizgilerin? … gözlerindeki ala renkli lenslerin? … Silikonlu mu o kartvizitimsi göğüslerin?
Evet, sen babasının parasıyla son model arabalara binen Anasının yerine, Televole’lerin gözbebeği haline gelen Hayatı Laila’larda, Reina’larda eğlenmekten ibaret bilen Tek hedefi kapmak olan magazin dergilerinin manşetlerini Felsefesi; ‘Ye, iç, eğlen, gerisi yalan! ’ olan sosyete güzeli Ben, senin gecelik aşklarından biri olamam, bırak beni! Ben, çağdışı aşklarla avutayım kendimi…
Ben sevdimmi tam severim, reklâmi değildir aşklarım… Çok mu gücüne gidiyor bu gerçekleri yüzüne vuruşlarım?
Sen hiç yüzdün mü acılar denizinde sırt üstü? Ve balıklama daldın mı zamanın ötesine bir akşam üstü…
Üşüdü mü ellerin sıcak bir çay bardağını sıkı sıkı tutarken? Gözyaşlarını buz kesti mi güneş, hiç lüle lüle olup kırıldılar mı?
Yaktı mı içini çıplak bir çocuğun feryatları kış ortasında? Yada bir kedi yavrusunun ağlaması, uzaklarda… gece yarısı…
Sen arının papatyadan bal alışını seyrettin mi hiç? Ve bir yılanın hindi yumurtası yutuşunu kabuklarıyla…
Sen gözlerinin içine baktın mı bir devekuşunun, başı toprak altındayken? Bir uçağın kanatları deldi mi hiç, ümitlerinden yaptığın pembe uçurtmanı?
Sen hiç gördün mü kimsesiz bir ana kuzusunun bir koyunu emdiğini? Ve bir kuzunun sütünü biberondan emip, besleyicisini annesi sandığını…
Sen hiç güneşin batışını doğudan, doğuşunu ise batıdan, Ve yıldızları uzaydan, Samanyolu’ndan mehtabı seyrettin mi?
Sen hiç bir dilim ekmek için, bir yığın kötek yedin mi hayattan? Ve bir çoçuk gördün mü bayramlarda odadan çıkmayan? .. Bir çift dandik ayakkabısı yok diye, bütün gün ağlayan
Sen hiç hayatı bir ölünün gözlerinden gördün mü? Ve aşkı ters yüzünden…
Ben gördüm, yaşadım bütün bunları Ve bundan çok daha fazlasını… Gördüm işte! … GÖR-DÜM! … Düşümde gerçekleri, gerçekte düşlerimi Akşamdan sabaha yüzüstü düşüşlerimi Ve öldüm her görüşte… ÖL-DÜM! …
İşte bu gerçekler koyuyor aramıza engeli Bu yüzden sevemem seni, sosyete güzeli
Seni saklayan anılara kızdım bu akşam. Hüzün başucumda çöreklenmiş beni ağlatmaya niyetli. Her kapımı çaldığında yüzüne kapatışımın hesabını soruyor bana. Ağlatıp, benden ömürlük intikamını almak için bileyliyor bıçaklarını. Kendi acısını yüreğime konuşlandırmaya and içmiş gibi bakıyor bana.
Sen, tüm bunlardan habersiz, belki de yudumladığın rakının deminde, yeni bir pencere açıyorsun kendine. Ben hala geçmiş ve geleceği ayırmaya çalışıyorum güçsüz ellerimle. Hüzün, ağladığımı görüp sevinmesin diye de, saklıyorum gözyaşlarımı. Senden, ondan ve herkesten gizleniyorum. Bulunmak işime gelmiyor bu kavgaların içinde.
Canımı dişime taktım ve senden kurtulmaya çalışıyorum. Anıların elleri arasında sıkışan ruhumu arşa çıkarmanın yollarını arıyorum. “Git! ” diye çığlıklarımı savuruyorum ıssız gökyüzüne. İki duble rakının son yudumunda bir ses duyar gibi oluyorsun ve kalkıyorsun geleceğe doğru çevirdiğin sandalyenden.
“ Gitmeye hazırlanır gibi bir halin var.”
Eskiden olsa sana “gitme” derdim. Bir an bakınıyorsun etrafına. Nerede olduğunu mu anlamadın?
Bensizlik şehrinde çekiyorsun küreklerini. Bensizlik dolu havayı çekiyorsun ciğerlerine. Belki sigaranın son dumanını çekerken, üzerinde kalan kokumu almaya çalışıyorsun.
“Hala ben gibi kokuyor mu omzun? ”
Görmüyorum seni, biliyorum. Avuç içimdeki çizgileri ezberler gibi okuyorum ruhunu, aklını. Bunları hatırlıyorsun, kızarıyor yüzün. Bana ihanet ettiğin kara geceyi hatırlıyorsun. Rakı da nankördü değil mi? Başlamadan yaptığın anlaşmayı çiğnedi, sana ihanet etti.
Yeryüzüne düşen her taş artık benim hesabıma çalışırken, sana yaşamanın yasaklandığını söyleyen sokak afişlerini yapıştırıyorum sokak tabelalarına. Tüm şehir, anılardan sorduğum hesabın hecelerini ezberliyor. Güneş bile küskün artık senin gezdiğin kaldırımlara. Terk edilmişliğini anlamaya, bırakıyorum seni.
Sürekli hata yapacağın hesapları karalıyorsun defterine. Hayatın muhasebesinde hep zararlı çıkıyorsun. Adımların geri geri gidiyor. Ben senin aksine, bıraktığın yerden gidiyorum geleceğe doğru. Geçmişle boğuşmaların içinde nefes alamıyorsun.
Senin her hecede can verişin benim, ömrümü uzatıyor. Nefret öldürür diyenlere inat, uzatıyorum hayatı. Alabildiğince uzun, alabildiğince ufka doğru yükselen başım sevinçle dönüyor. Ellerimle dokunmadan öldürüyorum seni.
İçime attım bugün herşeyi, Kapattım kendimi dünyaya, Çıkmak istemiyorum kabuğumdan, Öyle kalıp kendimi dinlemek istiyorum.. Unutup yaşananları, Yaşayacaklarımı hayal ediyorum.. Bugün için geçmişe sünger çekiyorum, Bir günlüğüne eskiyi unutuyorum, Hatırlamamacasına... Sakin, dingin Beyaz bir sayfada kalmak istiyorum. Bu günü kendimle sana ayırmak, Sadece seni düşünmek istiyorum.. Seni bir güne sığdıramayacağımı bile bile.. Bir günlük seni yaşamak istiyorum.
Ben gönderdim seni uzak şehirlere. Ellerimle soydum sevdamı üzerimden. Sabırsızlığım, Küskünlüğüm, Ve solmuş ellerim, Tutunmaktan aciz yüreğim. Yokluğunu tadıyorum şimdi. Suskunluğumun sesi akıyor kalemimden. Sesleniyorum karanlığa. Gittiğin gibi sessizce, Gelsen diyorum. Söylemek zor, Biliyorum. Özledim… Hayalini sevmek acıtıyor şimdi. Git dediğim güne, Düşman yaşıyorum. Ayrlığın her hecesine, Kinli gözlerle bakıyorum. Seni benden alan kendime, Her sabah yeniden küsüyorum. Senin gidişinle suçlanıyorum. Geceye süzülen her parçamla, Ben kendimi cezalandırıyorum. Bu sevdaya köle olmuş ruhumu, Günahlardan azat ediyorum. Şarkılar, Dört duvar, Ve… Ben. Aşkın yüklemi olmaktı günüm. Öznemin gözleriyle okumaktı. Cümlelerde ruhumu kanatlandırmaktı. Tek bir kelimeyle, Seni anlatmaktı hayat. Gelişini sonsuz kılıp, Gidişini yok saymaktı. Aşk, Azat olmaktı herşeyden. Sende yaşamak, Seni yaşatmaktı sesimin yükseldiği yere kadar. Şimdi, Ruhum başı boş. Sevdadan azat olmuş, Biçare, öksüz. Hayata özgür, Özlemine köle.
Ö zlem adında bir bayan tanıdım antolojide. Z ihnim her daim muhabbet etmek seninle.. L akin denk gelemiyoruz nette kendisiyle.. E n güzel olan şeyi mesleginde gizli M erak etmeyin onu ögretmendir kendisi..
’Giderken kalmasaydı yüreğin bende sevgili, onuda al yanında götür, gittin yerde yüreğin sana lazım olacak bende kalan gözyaşların yeter bana ‘’
Yine son bir veda ile geldin yanıma soluksuz umutsuz bir akşam üstü. Bitti derken ne kadar da sakindin sevgili ‘’varlığımla yaşamaya alışmadın ki yokluğumda kan revan içinde kalacaksın’’Oysaki ben seni gecenin soğuk ayazlarında sevmiştim. Sen kokan her cümleyi sen bilip kokusunu içime çekerdim. ’’Varlığın yetmezken şimdi yokluğuna yetim bıraktın beni katransı gecelerde’’. Hani gözyaşların varya senin bir dirhem gözyaşın için ben binkez secdeye yatıp dua ederdim. Her gülüşün için yüreğimden bin defa dua çiçekleri yolardım bal kokan tenine.
Yoksun şimdi; Ayazlarda kalsada yüreğim dönme geri sevgili. Aşkım sana ağır geldiyse, hüzün kokan gözyaşlarımı, sen diye atım çığılıklarımı gitme diye adını haykırdım yerlere gelme sakın, bırak sensizliğin hücrelerinde sensizliğe alışıyım.
Dört yılımızın sonunda bana mutluluğu gebe bırakarak gidiyorsun. Arsız fırtınalarda sensizliğinle alabora olup kıyaya çıkmak için ya sensizliğine alışa cam ya da o fırtınada mavi okyanusların derin sularında kaybolacam. Korkma sen sevgili, gittin diye hiçbir zaman suçlamadım seni, gittin diye zere kadar bir kızgınlığım yok.
Ben sensizliğini kıyılarda ayık olmayan benliğimle sen kokan resiminde ve sen kokan resimlerinde seveceğim balım. Yokluğunda kanayan bedenime bakma sen gitt. Arsızlığım ve hıçkırıklarıma aldırma sen. Vijdanın rahatsa git sevgili yüreğin bir dirhem sevgimi istemiyorsa git sevgili… Ardına bakmadan git. Ne olur gittiğinde yüzünde gülüş yüreğinde umudu eksik etme sen. Ben bir tane gözyaşın için kanayan yarama tuz döker dönerim sana sevgili.
Seni sevmek için cehennemin tüm kapılarını zorladım. Arsız fırtınalarda işkencelere maruz kaldım sen kokan cümlelerde. Adını yüreğime kazımak için Önce onurumu sonra gururumu kaybettim. Git hadi Her duam seninle olsun. Seni Seviyorum…
Aşklar eskir mi? ” diye sormayın hiç başkalarına. Durun, bakın aynaya ve kendinize sorun bunu. Aşklar eskir mi hiç? Bu güne kadar kaç aşkı çöpe attım, kaçını yarı yolda bıraktım? İnsan yüreğinin tüm odalarındaki her köşede, hatta her kıvrımda başka bir aşk çöreklenir. Cesaretsizliğimizden olmalı ki, hep “ Aşk bana bir kere uğradı” deriz.
Yalan, külliyen yalan hepsi…
Sanallığımızla, gerçekliğimizle, hayattan yakaladığımız her an için bir aşk isteriz. İsteriz, veririz, sonu gelmeyecek bir alış veriş dünyası aşk. Aldıklarımızla verdiklerimizin çetelesini tutarız bir de üşenmeden. Kim, kimden daha çok âşık? Kim daha büyük yaşadı? Kim yaşayamadan öldü, gitti?
Bir de söylenmeden satırlara, satır aralarına hapsettiklerimiz var. Saklı sevdaların âlemine daldığımız anların hediyeleridir bizlere. Saklı, gizli yaşadıklarımızdır. İçimizde an be an büyütüp de, haykıramadıklarımızdır. Korktuklarımızdır bazen. Ecel gibi ensemizde dolanan bir eldir. Bazen de, alnımıza dayanan bir namlu gibi öldürür.
Aşlar ölür, aşklar eskir. Bazen eskisini yeniyle takas edersiniz, bazen de evin bir köşesini taçlandırırsınız aşktan kalan anılarla. Resimlerle duvarları süslersiniz. Ama…
Ama biri vardır ki…
Ateşi hep körüklüdür, hep dumanı tüter gözlerinizden. Hep tadı vardır dudaklarınızda, ellerinizde sıcaklığı ve kokusu. Vazgeçemediğiniz bir tılsımı vardır. Sizi sizden alır götürür öte dünyaya. Aşkın dünyası, aşkın masalı, aşkın şarkıları… Sonu gelmeyen bir macera seline kapıldığınız dünyanızdır aşk.
Bir tanesi eskimedi diye, tümünün taze kalacağını düşünmediniz değil mi? Herkesin bu soruya cevabı var. Şimdi, gurur yapıp olmaz öyle şey diyeceksiniz hepiniz biliyorum. Olur, oldu da. Eskittiniz aşklarınızı, kapıda bağıran eskiciye verdiniz. Yerine dar zamanlarınızı dolduracak, kısa, küçük aşkları aldınız yeni diye. Azıcık albenisi olan renkleriyle oyaladınız kendinizi. An geldi, onlar da eskidi bir önceki gibi.” Pazarda satılır mı? ” diye düşündüğünüz de oldu. Hatta “Sipariş versem de, istediğim gibi yapıp eve teslim etseler “ dediğiniz/miz. Şimdi, başlarımızı sallayıp onaylamak zamanı değil mi?
Yeşili, maviyi, kırmızıyı, aklınıza gelecek tüm renkleri kullandınız aşkın üzerinde. Allayıp, pulladınız. Sergilere çıkardınız, kimini hediye ettiniz bir çerçevenin içinde. Kimini besteleyip, dilden dile sürdünüz son hızla. Kimi hep bulutlarda kaldı bembeyaz. Kimi de toprakla bir oldu, ayaklarınızın altında. Kimini baş tacı ettiniz bir ömür, kimini aldattınız. Kimi sizinle oynadı sessizce, siz acıtıldınız, siz kanadınız, siz ağladınız. Kimine öfke ile saldırdınız, bir öncekinin hırsı vardı bazen içinizde. Siyahın izini beyaza bulamaya kalktınız.
Kiminden korktunuz, kiminden kaçtınız dörtnala. Kimine de masallarda yaşanmış gibi, sadakatle ve şefkatle bağlandınız. Aşkın bir ayağıdır şefkat bilirsiniz. Vefayla geri döndünüz kimine, kimine de tam tersi intikam ateşiyle sarıldınız. İçinizin yangınıyla yaktınız diri diri. İşte eskidi aşklar yine. Eskittiniz, eskittik…
Her aşk ömrünün bittiği yere kadar yaşıyor. Bizden önce ya da sonra yok olması önemli değil. Sonsuz değil, olmadı hiçbir an. Sessizce onaylıyorsunuz şimdi biliyorum. Göndere allı morlu bayraklarınızı çektiniz belki. Hüzün çöktü içinize, hatta saymaya başladınız eskilerinizi. Üzerinden geçen zamanı ölçüp biçmeye başladınız. Biçtikçe kısalacak sandığımız zamanının bizi yönettiğini düşününce, ne gülünç bir haldeyiz bir düşünsenize. Gökyüzündeki serçeler gülüyor halimize.
Gel geç dünyanın, israfçı âşıkları. Hatta biraz daha acımasız olup, belki de şöyle diyorlar bize; maymun iştahlı aşk müptelaları. Gelin de aklayın şimdi insanlığı. Hani nerde o aşklar eskimez diyenler? Çöplerden topluyorum attıklarınızı ve yazıyorum. Yazdıkça aşklarınız kanıyor, siz ise yavaşça giyotin sehpasına yaklaşıyorsunuz. Her biten aşkın ahtı varmış katiline. Bir gün, bir gün elbet ben gibi seni de eskitecek birisi. İşte o gün ben yeniden doğacağım senin arkandan gelecek güneşle…
“Taze bir yürek bulup konuşlanma zamanıdır. Ölümümün intikamını almanın sırasıdır. Gecenin kanatlarını beyazımla saklayıp, bir aşığın kanıyla doymaya gidiyorum. Sevilmeye acıktım, benden çalınan hayata hırslandım. Bıçaklarımı biledim, geliyorum sana sevgili. Aç narin yüreğini…”
Ahh o gözlerin vurulası bir hedef sanki, Cakılıp kalıyor namlunun menziline.. Ellerim tetiğe gidip,geliyor... Bir kör kurşuna kurban edemiyorum gözlerini.. Yüzüme kalleşce haykırıyor yenilmişliğimi aşk! ! ... Ve bir kez daha mağlup oluyorum sana, Aşk meydan savaşında..
Sen değildin ellerimle tuttuğum, benim hayallerimdi. Baktığım yüz, benim hep görmek istediğimdi. Seni hayallerime ayna yaptım söylemeden, senden sana ait olanları çaldım.Suçlu muyum şimdi hayal adam? Hayalden bir şehir ve hayal adımlarının sesi çınlıyor sokaklarında. Belki, en iyisi gitmek buralardan. Bileti kesilmeyen yolcuları beklemek zor, yola çıkmaya çok zaman var. Hayal şehri, elveda sana ve hayal adımlı sokaklarına...
Darmadağın rüyaları kendine mesken tutuşundan belliydi korkaklığın. Kendini sakladığını sandıkça daha çok ele verdin zaaflarını. Çocuk gibi sokulup boynuma, koklayışından anladım herşeyi ama sustum. Hep sustum. Konuşunca rüya perilerini kaçıracaktım, onlarsız rüya görmedim ben bu güne kadar. Seni küstürmek, onların gitmesine neden olmaktan daha kolaydı. Tercih ettim, sen gittin.
Aslında ben gittim, sana göstermeden. Ben uzaklaştıkça, sen gidenin kendin olduğunu sanarak bir kez daha kandın bana. Evet, seni kandırdım. Bu güne kadar yaşanılan kandırılmışlıklarımın öcünü aldım senden. Sevmedim seni hiç. Sen ılık ılık bakarken gözlerime ya da acemi yalancılığınla gözlerini kaçırarak bana yalan söylerken, ben seni hiç sevmedim. Küçücüktün sen, ben ise kocaman bir hatıra defteriydim her satırı karalanmış. Sen, sayfalarına bir çizik bile atılmamış taze bir hikayeyeydin. Kahramanların da küçücüktü senin gibi. Tiz sesli çığlıkları barındırıyordu senin gözlerin. Kaçamak bakışlarındaki, kavgaları görüyordum. Bakmıyordum ben de sana. Çaldıklarımın yanında, yüzünü de alıp, seni kimliksiz bırakmaya yaklaşıyordum çünkü. Bağlılıktan bahsediyordun bana ve korkularından. Aslında en kolay yalanlardan. Ben hırsız, sen yalancıydın bu oyunda. Alacaklarımız bitince, sözleri de bitirdik/dim.
Sen kaybolacaktın bende, eğer ben kalmaya devam etseydim. Bir kez daha gitmek düşüyordu bana, kırmadan. Nefret etmek, bazen geride kalan acıları azaltır küçüğüm. Belki gülerek anarsın beni, belki de “deliydi o” dersin. Senden çaldıklarımı anladığın gün, benim şimdi olduğum yere geleceksin. Bir pazarlığa oturmuştum bir gece. Biliyor musun, ben pazarlıkları hiç sevmem. Sana söylemedim bunu değil mi? Olsun, sende kendi anılarımı gördüm ve korkularımı. Kaçtıklarıma yakalandım ben hep. Şimdi gidişim de işte bu yüzden, sen bana yakalanma diye. Yoksa sende sana ait hiçbir şey kalmayacak. Çaldıklarımı yerine koyarak çıktım senden. Acemi yalanlarını da yanına iliştirdim, benden anı kalsın diye. Aldanışlarının yanına, anılarımı da koyarak düşün beni zamanlar sonra. Bu kez elin telefona gitmesin, senden çalacağım kalmadı artık. Yalan söyleyeceksen bana yine acemice, usta bir yüz ödünç al derim sana. Belki inanırım sana o zaman ve son bir kez öperim seni. İşte o zaman benden geriye sadece o kalır. Sen söyle şimdi, öpeyim mi son kez? Yoksa; deli bir veda bu, akıllı bir korkağın dilinden dökülen…
aşk,şairi,yine yannız ama her an aşık olabilirim. şeyma ve digerleri benim kankilerim hem tipimde degiler bilirsin yaniii :))) şiiri seven insana şiir yazarım.işini yaptıgım bir firmada operasyoncu iyi kızlar karadenizlide pazar günü yokum şansına küs istanbuldayım :)))) kız kulesine karsı kahvaltı yapacagım gelmek istersen 09.00 11.00 arası filizler restorantta 264 nolu masada olcam ama yanımda avukat ayten temiz olcak flortta başladık avukat polis savcı sevmiyorum ama yinede onlar benim peşimi bırakmıyor savcıdan ayrılana kadar anam agladı hala bursada savcı biliyonmu korkudan kimseye takılmıyorum :)))) hahahaha :)))))))))))))))))))) sende kayıpladaydın hayırdır bir sorun mu var arayı sogutma yeni şiirlerime yorum yap yakında kitap cıkarcam hayırlı akşamlar
Gönül gönüle değdiği anda doğar o arayıp da hiç bulamadığımız aşk. Kanatlarının ucuyla narince dokunur ruhlarımıza. Ölüm hafifliği kadar serindir aşkın bakışları. Bir yandan da cehennem alevi kadar sıcak.
Yanmaya gönüllü olursun aşk yüreğine değince. Acıya da meyilli tabi. Ağlar gözler, özler eller, ten alev alev sarılmak ister sevgiliye. Bir bakışta erir tüm korku, teslim olur her şey.
Dünya silinir gözlerde, sadece sevgili olur her yerde... ... Kulak hep ayak seslerinde, kapı zilinde, telefonda. Bir bahane olsa da, sevgili sesini duyursa şimdi. Bir bahanem olsa da, hep yanımda tutuklu bıraksam onu.
Gidişinin ardından sayamadım günleri Kim bilir kaç hafta kaç ay kaç yıl geçti Sensiz kaç mevsim yaşadım Saymak çok zor geldi bana Saymadım... Yokluğun hissediliyor gittikçe hayatımda Geçen onca gün unutturmadı seni bana Her adımda her bakışımda her sözümde sen varsın Sensizim şimdi bu Bursa sokaklarında... Ağlamak nedir bilmem ben Ağlasam da yakışmaz bana zaten Gidişinde ağlamadım özlemimde de ağlamam Bana seni hatırlatıyor bu şehir Alıp başımı gitmek geliyor bu şehirden... Gittiğin gün kalbime kilit vurdum Senden başkasını sevmeyecektim sözümü tuttum Aklımda sen hayalimde sen düşümde sen Meğer ne çok seviyormuşum seni bir bilsen... Bilsen de bir önemi yok artık Biz seninle yıllar önce ayrıldık Elveda kelimesini çok duydum hayatımda Biz merhabalara hasret kaldık... Artık sevdalara elveda deme sırası bende Merhaba yok artık tüm sevmelere Kalbimi zincire vurdum hapsettim zindanlara Müebbet verdim artık bundan sonra yüreğime... Sevmeyi kendim öğrendim sevilmemeyi senden Mutluluk bende saklıydı ayrılıksa senden gelen Artık unutuyorum bende seni Aşk kelimesinden korkar oldum senin yüzünden... Aşklara küskün sevdalara dargınım Dört duvar arasında yalnız başımayım Güneşi unuttum karanlıklardayım Sen beni bırakıp gittiğin günden beri Bu koca Bursa,da tek tabancayım...
31.07.2013 - 15:08
Kahrolur zaman
Özlemle dağlanır yelkovan
Bir ince sızı olur akrep
Tutsak olur yürekte sevda
Perişan olur kendini ısıtamaz güneş
Kötü bir zamandır artık
Bir garip öykü olur aşkım
sen olmazsan gün yüzlüm sen olmazsan
Sen olmassan
Tadı olmaz yediğim yemeğin
Soluduğum hava zehirdir bana
Yem verdiğim kuşlar gelmez gayrı pencereme
Güvenparkta yaşam yoktur sensiz
Geride kalan eksoz dumanlarıdır çünkü,
tozdur, dumandır
Ağaç yoktur sen olmazsan
Kuşlar yoktur
Ellerini birbirine kenetleyerek gezen sevdalılar yoktur Güvenparkta
Umutla selamlamaz artık ağaçlar günü
Sevda direnci yaprakları ile özgür değillerdir artık
Sen olmassan ellerim kime dokunsun- söyle
Kimi ıslatsın dudaklarım, hangi gül teni
Hangi peri gelip öper
Gül kurusu dudakları ile dalını yanağından
Hangi baraj,hangi su, hangi kaynak
Sulayıpda tarlasını,can katar başak başak sevdasına
Hangi iri üzüm göz bakar göz bebeklerimi okşarcasına
Ben kime sevdam derim
Kime dokunurum, papatya tazeliğinde incitmeden
Kim oturur başını omzuma yaslayarak
Güvenparkta anıtı selamlayarak
Kimi uğurlarım dolmuş duraklarında
Kime el sallarım
Nemli gözlerle hasret hasret ardından
Sen olmazsan var olan yoktur
Dolu olan boştur
Yürünen yol yokuştur
Sen olmassan
Anlamı yoktur yaşamın
Cananı yoktur gayrı canın
Kendine hayrıda yoktur artık canın
Sen olmazsan gün yüzlüm
Sen olmazsan bilki
sen beni üzdün
30.07.2013 - 10:37
B ahar bakışlı biraz asabi
A dını anarken bacım dudağım kurur.
Ş iirlerin içinde abin bulur hep seni.
A ğaran her gün sonu şiirde ismin olur
K ızsanda bana ben kızamıyorum bacım sana
30.07.2013 - 09:09
Sensiz ölmeyeceğime söz vermiştim sevgili. Söyleyemedim sana son nefesimi aldım, adını söylerken veriyorum diye. Bilirsen, üzülürsün, sakladım senden. Çiçeklerine küseceğini biliyorum.
Bahçedeki zambaklara iyi bak emi? Her bahar geldiğinde ummadığın bir sabahta gülümseyeceğim sana onlarla. Gülümseyerek, ilk nefesini aldığında çiçek kokuları arasında, bir köşeden de ben kokacağım sana.
Bir yanın eksik olacak biliyorum. Sol yanından akan bir damla göz yaşı indirecek anılarımızı yüreğine. İnerken dudağının kenarına, günaydın öpücüğünü konduracak sen fark etmeden. Dudaklarımı hissedeceksin o an. Ürperecek yüreğin.
Seni seviyorum dediğini duyar gibiyim...
Gözlerine en güzel fotoğrafı bırakıp gidiyorum sevgilim. Özlüyorum biliyor musun? Evet, şaşırma. Ölüler de özlermiş, yeni öğrendim...
Özlemişsindir sen de duymayı. Ben ölüyken de, Seni seviyorum diye bağırıyorum buralarda. Zambaklara kulak ver her sabah sevgilim. Onlar söylerler sana olanı biteni. En çok da...
Ben seni doğumla ölüm arası değil, ebediyetten ezele seviyorum sevgili...
29.07.2013 - 17:59
Üstünden eksik olmasın, o mutluluk çubuğu
Ye! katık yap ablacım, İç mutluluk şurubu
Bir Serap ablamız var, dökmesin hiç göz yaşı
Hep sevgiyle kalasın, şarin şiirinin yolcusu
Dilerim Yaratandan, mutsuzluk yaşatmasın
Sen sevgi aşılayan, sen şairin baş tacımsın
Bir Serap ablamız var, hiç acı yaşamasın
Yazdıgım şiirlerle, her zaman gönüllerde kalsın
29.07.2013 - 16:52
Bursa vadisinin açan çiçeği,
Selanikte açılmış Tuğba’ya bakın.
Güzeller içinde işin gerçeği,
Gönüller göçürür Tuğba’ya bakın.
Bursa,da dogmuş endamı yeter,
Gören yiğitlerim tebdili şaşar,
Endama usul boy münasip düşer,
Görüp de geçirmiş Tuğba’ya bakın.
Babasının göz bebegi kendisi,
Tugba annesine ediyor nazı
Bir hoşça duyulur sesi avazı,
Asalete ermiş Tuğba’ya bakın.
Çalışkanların içinde bir ceylan gezer,
Taşa bassa taşın özünü ezer,
Hilali kaşları yüzünü bezer,
Melekle yarışmış Tuğba’ya bakın.
Şair şenol inanın onu çok sever,
Huridir o güzel az bile över.
Başak ve şeyması yanında gezer
Güllere karışmış Tuğba’ya bakın.
29.07.2013 - 12:28
İki tane anneden babadan geldi
Üçüncüyü şenol çalışkanlarda buldu
Ağbi dedi bana öz kardeş oldu
Allah selametin versin be Başak
Sözüyle de olsa çok bağlar beni
Kardeş ilan ettim hatırla seni
Allah esirgesin bu tatlı canı
Rabbım seni güzel görsün be Başak
Bacımdır üçüncü o benim bacım
Derde çare olsam başımda tacım
Canım bile feda yeterse gücüm
O dünya durdukça dursun kardeşim
Sana sevgim benim ayrı bir duygu
Kardeşin kardeşe yaptığı saygı
İnşAllah iyileşir bendeki kaygı
Dilerim kardeşlik sürsün be Başak
Şenol,um ne deyim elde çok vumur
Çamurla uğraşan atacak çamur
Sana olan duygum değişmez başak
Varsın eller ne derse desin kardeşim
Şenol usta kendini bilmezmi gayrı
Onuda hak yarattı duruşu farklı
Söz söylerken haktan korkusu vardır
Dünya kardeşlik nedir görsün be Başak
29.07.2013 - 10:58
Sen gerçek aşkı nereden bileceksin, sosyete güzeli
Senin güzelliğin bile gerçek değil, kozmetik ürünler eseri
Ben garip bir Anadolu çocuğuyum, garibanım belki
Belki de senin gözünde bir serseri
Ama yüzüm, yüreğimin aynasıdır, gözlerim kalbimin
Her azam Allah yapısıdır, el değmemiş bir şâheserim
Ya senin, senin de orijinal mı bütün parçaların?
Yoksa burnun son buluşu mu plâstik cerrahî’nin?
Selülitlerin alındı mı, gözünün önündeki torbacıklar nerede?
Ya yüzündeki çizgilerin? … gözlerindeki ala renkli lenslerin? …
Silikonlu mu o kartvizitimsi göğüslerin?
Evet, sen babasının parasıyla son model arabalara binen
Anasının yerine, Televole’lerin gözbebeği haline gelen
Hayatı Laila’larda, Reina’larda eğlenmekten ibaret bilen
Tek hedefi kapmak olan magazin dergilerinin manşetlerini
Felsefesi; ‘Ye, iç, eğlen, gerisi yalan! ’ olan sosyete güzeli
Ben, senin gecelik aşklarından biri olamam, bırak beni!
Ben, çağdışı aşklarla avutayım kendimi…
Ben sevdimmi tam severim, reklâmi değildir aşklarım…
Çok mu gücüne gidiyor bu gerçekleri yüzüne vuruşlarım?
Sen hiç yüzdün mü acılar denizinde sırt üstü?
Ve balıklama daldın mı zamanın ötesine bir akşam üstü…
Üşüdü mü ellerin sıcak bir çay bardağını sıkı sıkı tutarken?
Gözyaşlarını buz kesti mi güneş, hiç lüle lüle olup kırıldılar mı?
Yaktı mı içini çıplak bir çocuğun feryatları kış ortasında?
Yada bir kedi yavrusunun ağlaması, uzaklarda… gece yarısı…
Sen arının papatyadan bal alışını seyrettin mi hiç?
Ve bir yılanın hindi yumurtası yutuşunu kabuklarıyla…
Sen gözlerinin içine baktın mı bir devekuşunun, başı toprak altındayken?
Bir uçağın kanatları deldi mi hiç, ümitlerinden yaptığın pembe uçurtmanı?
Sen hiç gördün mü kimsesiz bir ana kuzusunun bir koyunu emdiğini?
Ve bir kuzunun sütünü biberondan emip, besleyicisini annesi sandığını…
Sen hiç güneşin batışını doğudan, doğuşunu ise batıdan,
Ve yıldızları uzaydan, Samanyolu’ndan mehtabı seyrettin mi?
Sen hiç bir dilim ekmek için, bir yığın kötek yedin mi hayattan?
Ve bir çoçuk gördün mü bayramlarda odadan çıkmayan? ..
Bir çift dandik ayakkabısı yok diye, bütün gün ağlayan
Sen hiç hayatı bir ölünün gözlerinden gördün mü?
Ve aşkı ters yüzünden…
Ben gördüm, yaşadım bütün bunları
Ve bundan çok daha fazlasını…
Gördüm işte! … GÖR-DÜM! …
Düşümde gerçekleri, gerçekte düşlerimi
Akşamdan sabaha yüzüstü düşüşlerimi
Ve öldüm her görüşte… ÖL-DÜM! …
İşte bu gerçekler koyuyor aramıza engeli
Bu yüzden sevemem seni, sosyete güzeli
Bu yüzden sevemem seni
27.07.2013 - 14:33
Güzeller güzeli nedir bu çile
Yeter çektiklerim merhamet eyle
Çok sevdim ondan mı düşürdün dile
Önüm ardım diken yollar kayboldu
Bir melodi akar keman kaşında
Güzelim cennet var her bakışında
Murada erelim bu genç yaşında
Gelsin artık günler, yıllar kayboldu
Mayınlar kuşatır dört bir yanımı
Dağıtır bedeni,döker kanımı
Gelmiyorsan tanrı alır canımı
Yiğitçe gezdiğim, haller kayboldu
Beladan belaya giriyor başım
Munzur suyu gibi akar gözyaşım
Ölürsem bulunmaz, dikili taşım
Peşimden ağlayan diller kayboldu
Ne olur gülümse göreyim seni
Doymadım ömrüme doğmuşum yeni
Azrail tepemde bekliyor beni
Dursun fırtınalar seller kayboldu
Sen yokken umudum yoktur yarına
Toprak basar beni kara bağrına
Varsın çürüyeyim git baharına
Sevdana ektiğim güller kayboldu
27.07.2013 - 11:18
Seni saklayan anılara kızdım bu akşam. Hüzün başucumda çöreklenmiş beni ağlatmaya niyetli. Her kapımı çaldığında yüzüne kapatışımın hesabını soruyor bana. Ağlatıp, benden ömürlük intikamını almak için bileyliyor bıçaklarını. Kendi acısını yüreğime konuşlandırmaya and içmiş gibi bakıyor bana.
Sen, tüm bunlardan habersiz, belki de yudumladığın rakının deminde, yeni bir pencere açıyorsun kendine. Ben hala geçmiş ve geleceği ayırmaya çalışıyorum güçsüz ellerimle. Hüzün, ağladığımı görüp sevinmesin diye de, saklıyorum gözyaşlarımı. Senden, ondan ve herkesten gizleniyorum. Bulunmak işime gelmiyor bu kavgaların içinde.
Canımı dişime taktım ve senden kurtulmaya çalışıyorum. Anıların elleri arasında sıkışan ruhumu arşa çıkarmanın yollarını arıyorum. “Git! ” diye çığlıklarımı savuruyorum ıssız gökyüzüne. İki duble rakının son yudumunda bir ses duyar gibi oluyorsun ve kalkıyorsun geleceğe doğru çevirdiğin sandalyenden.
“ Gitmeye hazırlanır gibi bir halin var.”
Eskiden olsa sana “gitme” derdim. Bir an bakınıyorsun etrafına. Nerede olduğunu mu anlamadın?
Bensizlik şehrinde çekiyorsun küreklerini. Bensizlik dolu havayı çekiyorsun ciğerlerine. Belki sigaranın son dumanını çekerken, üzerinde kalan kokumu almaya çalışıyorsun.
“Hala ben gibi kokuyor mu omzun? ”
Görmüyorum seni, biliyorum. Avuç içimdeki çizgileri ezberler gibi okuyorum ruhunu, aklını. Bunları hatırlıyorsun, kızarıyor yüzün. Bana ihanet ettiğin kara geceyi hatırlıyorsun. Rakı da nankördü değil mi? Başlamadan yaptığın anlaşmayı çiğnedi, sana ihanet etti.
Yeryüzüne düşen her taş artık benim hesabıma çalışırken, sana yaşamanın yasaklandığını söyleyen sokak afişlerini yapıştırıyorum sokak tabelalarına. Tüm şehir, anılardan sorduğum hesabın hecelerini ezberliyor. Güneş bile küskün artık senin gezdiğin kaldırımlara. Terk edilmişliğini anlamaya, bırakıyorum seni.
Sürekli hata yapacağın hesapları karalıyorsun defterine. Hayatın muhasebesinde hep zararlı çıkıyorsun. Adımların geri geri gidiyor. Ben senin aksine, bıraktığın yerden gidiyorum geleceğe doğru. Geçmişle boğuşmaların içinde nefes alamıyorsun.
Senin her hecede can verişin benim, ömrümü uzatıyor. Nefret öldürür diyenlere inat, uzatıyorum hayatı. Alabildiğince uzun, alabildiğince ufka doğru yükselen başım sevinçle dönüyor. Ellerimle dokunmadan öldürüyorum seni.
Zaferimi kutluyorum, senin şerefine son kadehim…
24.07.2013 - 08:57
İçime attım bugün herşeyi,
Kapattım kendimi dünyaya,
Çıkmak istemiyorum kabuğumdan,
Öyle kalıp kendimi dinlemek istiyorum..
Unutup yaşananları,
Yaşayacaklarımı hayal ediyorum..
Bugün için geçmişe sünger çekiyorum,
Bir günlüğüne eskiyi unutuyorum,
Hatırlamamacasına...
Sakin, dingin
Beyaz bir sayfada kalmak istiyorum.
Bu günü kendimle sana ayırmak,
Sadece seni düşünmek istiyorum..
Seni bir güne sığdıramayacağımı bile bile..
Bir günlük seni yaşamak istiyorum.
22.07.2013 - 09:52
Ben gönderdim seni uzak şehirlere.
Ellerimle soydum sevdamı üzerimden.
Sabırsızlığım,
Küskünlüğüm,
Ve solmuş ellerim,
Tutunmaktan aciz yüreğim.
Yokluğunu tadıyorum şimdi.
Suskunluğumun sesi akıyor kalemimden.
Sesleniyorum karanlığa.
Gittiğin gibi sessizce,
Gelsen diyorum.
Söylemek zor,
Biliyorum.
Özledim…
Hayalini sevmek acıtıyor şimdi.
Git dediğim güne,
Düşman yaşıyorum.
Ayrlığın her hecesine,
Kinli gözlerle bakıyorum.
Seni benden alan kendime,
Her sabah yeniden küsüyorum.
Senin gidişinle suçlanıyorum.
Geceye süzülen her parçamla,
Ben kendimi cezalandırıyorum.
Bu sevdaya köle olmuş ruhumu,
Günahlardan azat ediyorum.
Şarkılar,
Dört duvar,
Ve…
Ben.
Aşkın yüklemi olmaktı günüm.
Öznemin gözleriyle okumaktı.
Cümlelerde ruhumu kanatlandırmaktı.
Tek bir kelimeyle,
Seni anlatmaktı hayat.
Gelişini sonsuz kılıp,
Gidişini yok saymaktı.
Aşk,
Azat olmaktı herşeyden.
Sende yaşamak,
Seni yaşatmaktı sesimin yükseldiği yere kadar.
Şimdi,
Ruhum başı boş.
Sevdadan azat olmuş,
Biçare, öksüz.
Hayata özgür,
Özlemine köle.
21.07.2013 - 18:20
Ö zlem adında bir bayan tanıdım antolojide.
Z ihnim her daim muhabbet etmek seninle..
L akin denk gelemiyoruz nette kendisiyle..
E n güzel olan şeyi mesleginde gizli
M erak etmeyin onu ögretmendir kendisi..
20.07.2013 - 09:40
’Giderken kalmasaydı yüreğin bende sevgili, onuda al yanında götür, gittin yerde yüreğin sana lazım olacak bende kalan gözyaşların yeter bana ‘’
Yine son bir veda ile geldin yanıma soluksuz umutsuz bir akşam üstü. Bitti derken ne kadar da sakindin sevgili ‘’varlığımla yaşamaya alışmadın ki yokluğumda kan revan içinde kalacaksın’’Oysaki ben seni gecenin soğuk ayazlarında sevmiştim. Sen kokan her cümleyi sen bilip kokusunu içime çekerdim. ’’Varlığın yetmezken şimdi yokluğuna yetim bıraktın beni katransı gecelerde’’. Hani gözyaşların varya senin bir dirhem gözyaşın için ben binkez secdeye yatıp dua ederdim. Her gülüşün için yüreğimden bin defa dua çiçekleri yolardım bal kokan tenine.
Yoksun şimdi; Ayazlarda kalsada yüreğim dönme geri sevgili. Aşkım sana ağır geldiyse, hüzün kokan gözyaşlarımı, sen diye atım çığılıklarımı gitme diye adını haykırdım yerlere gelme sakın, bırak sensizliğin hücrelerinde sensizliğe alışıyım.
Dört yılımızın sonunda bana mutluluğu gebe bırakarak gidiyorsun. Arsız fırtınalarda sensizliğinle alabora olup kıyaya çıkmak için ya sensizliğine alışa cam ya da o fırtınada mavi okyanusların derin sularında kaybolacam. Korkma sen sevgili, gittin diye hiçbir zaman suçlamadım seni, gittin diye zere kadar bir kızgınlığım yok.
Ben sensizliğini kıyılarda ayık olmayan benliğimle sen kokan resiminde ve sen kokan resimlerinde seveceğim balım. Yokluğunda kanayan bedenime bakma sen gitt. Arsızlığım ve hıçkırıklarıma aldırma sen. Vijdanın rahatsa git sevgili yüreğin bir dirhem sevgimi istemiyorsa git sevgili… Ardına bakmadan git. Ne olur gittiğinde yüzünde gülüş yüreğinde umudu eksik etme sen. Ben bir tane gözyaşın için kanayan yarama tuz döker dönerim sana sevgili.
Seni sevmek için cehennemin tüm kapılarını zorladım.
Arsız fırtınalarda işkencelere maruz kaldım sen kokan cümlelerde.
Adını yüreğime kazımak için Önce onurumu sonra gururumu kaybettim.
Git hadi Her duam seninle olsun.
Seni Seviyorum…
18.07.2013 - 15:43
Aşklar eskir mi? ” diye sormayın hiç başkalarına. Durun, bakın aynaya ve kendinize sorun bunu. Aşklar eskir mi hiç? Bu güne kadar kaç aşkı çöpe attım, kaçını yarı yolda bıraktım? İnsan yüreğinin tüm odalarındaki her köşede, hatta her kıvrımda başka bir aşk çöreklenir. Cesaretsizliğimizden olmalı ki, hep “ Aşk bana bir kere uğradı” deriz.
Yalan, külliyen yalan hepsi…
Sanallığımızla, gerçekliğimizle, hayattan yakaladığımız her an için bir aşk isteriz. İsteriz, veririz, sonu gelmeyecek bir alış veriş dünyası aşk. Aldıklarımızla verdiklerimizin çetelesini tutarız bir de üşenmeden. Kim, kimden daha çok âşık? Kim daha büyük yaşadı? Kim yaşayamadan öldü, gitti?
Bir de söylenmeden satırlara, satır aralarına hapsettiklerimiz var. Saklı sevdaların âlemine daldığımız anların hediyeleridir bizlere. Saklı, gizli yaşadıklarımızdır. İçimizde an be an büyütüp de, haykıramadıklarımızdır. Korktuklarımızdır bazen. Ecel gibi ensemizde dolanan bir eldir. Bazen de, alnımıza dayanan bir namlu gibi öldürür.
Aşlar ölür, aşklar eskir. Bazen eskisini yeniyle takas edersiniz, bazen de evin bir köşesini taçlandırırsınız aşktan kalan anılarla. Resimlerle duvarları süslersiniz. Ama…
Ama biri vardır ki…
Ateşi hep körüklüdür, hep dumanı tüter gözlerinizden. Hep tadı vardır dudaklarınızda, ellerinizde sıcaklığı ve kokusu. Vazgeçemediğiniz bir tılsımı vardır. Sizi sizden alır götürür öte dünyaya. Aşkın dünyası, aşkın masalı, aşkın şarkıları… Sonu gelmeyen bir macera seline kapıldığınız dünyanızdır aşk.
Bir tanesi eskimedi diye, tümünün taze kalacağını düşünmediniz değil mi? Herkesin bu soruya cevabı var. Şimdi, gurur yapıp olmaz öyle şey diyeceksiniz hepiniz biliyorum. Olur, oldu da. Eskittiniz aşklarınızı, kapıda bağıran eskiciye verdiniz. Yerine dar zamanlarınızı dolduracak, kısa, küçük aşkları aldınız yeni diye. Azıcık albenisi olan renkleriyle oyaladınız kendinizi. An geldi, onlar da eskidi bir önceki gibi.” Pazarda satılır mı? ” diye düşündüğünüz de oldu. Hatta “Sipariş versem de, istediğim gibi yapıp eve teslim etseler “ dediğiniz/miz. Şimdi, başlarımızı sallayıp onaylamak zamanı değil mi?
Yeşili, maviyi, kırmızıyı, aklınıza gelecek tüm renkleri kullandınız aşkın üzerinde. Allayıp, pulladınız. Sergilere çıkardınız, kimini hediye ettiniz bir çerçevenin içinde. Kimini besteleyip, dilden dile sürdünüz son hızla. Kimi hep bulutlarda kaldı bembeyaz. Kimi de toprakla bir oldu, ayaklarınızın altında. Kimini baş tacı ettiniz bir ömür, kimini aldattınız. Kimi sizinle oynadı sessizce, siz acıtıldınız, siz kanadınız, siz ağladınız. Kimine öfke ile saldırdınız, bir öncekinin hırsı vardı bazen içinizde. Siyahın izini beyaza bulamaya kalktınız.
Kiminden korktunuz, kiminden kaçtınız dörtnala. Kimine de masallarda yaşanmış gibi, sadakatle ve şefkatle bağlandınız. Aşkın bir ayağıdır şefkat bilirsiniz. Vefayla geri döndünüz kimine, kimine de tam tersi intikam ateşiyle sarıldınız. İçinizin yangınıyla yaktınız diri diri. İşte eskidi aşklar yine. Eskittiniz, eskittik…
Her aşk ömrünün bittiği yere kadar yaşıyor. Bizden önce ya da sonra yok olması önemli değil. Sonsuz değil, olmadı hiçbir an. Sessizce onaylıyorsunuz şimdi biliyorum. Göndere allı morlu bayraklarınızı çektiniz belki. Hüzün çöktü içinize, hatta saymaya başladınız eskilerinizi. Üzerinden geçen zamanı ölçüp biçmeye başladınız. Biçtikçe kısalacak sandığımız zamanının bizi yönettiğini düşününce, ne gülünç bir haldeyiz bir düşünsenize. Gökyüzündeki serçeler gülüyor halimize.
Gel geç dünyanın, israfçı âşıkları. Hatta biraz daha acımasız olup, belki de şöyle diyorlar bize; maymun iştahlı aşk müptelaları. Gelin de aklayın şimdi insanlığı. Hani nerde o aşklar eskimez diyenler? Çöplerden topluyorum attıklarınızı ve yazıyorum. Yazdıkça aşklarınız kanıyor, siz ise yavaşça giyotin sehpasına yaklaşıyorsunuz. Her biten aşkın ahtı varmış katiline. Bir gün, bir gün elbet ben gibi seni de eskitecek birisi. İşte o gün ben yeniden doğacağım senin arkandan gelecek güneşle…
“Taze bir yürek bulup konuşlanma zamanıdır. Ölümümün intikamını almanın sırasıdır. Gecenin kanatlarını beyazımla saklayıp, bir aşığın kanıyla doymaya gidiyorum. Sevilmeye acıktım, benden çalınan hayata hırslandım. Bıçaklarımı biledim, geliyorum sana sevgili. Aç narin yüreğini…”
Dedi aşk…
24.02.2013 - 11:51
'Bir adam ayrıldığı kızın arkasından 'zaten hiç sevmedim' diyorsa; cümlenin başındaki adam kelimesi için özür dilerim.'
22.02.2013 - 10:26
Gördün mü yüreğimi?
Gördün mü hüznün ardına sakladığım gözlerimi?
Görmedin...
Görseydin eğer,
İşte!
... Söyleyemiyorum gerisini...
21.02.2013 - 20:01
Ahh o gözlerin vurulası bir hedef sanki,
Cakılıp kalıyor namlunun menziline..
Ellerim tetiğe gidip,geliyor...
Bir kör kurşuna kurban edemiyorum gözlerini..
Yüzüme kalleşce haykırıyor yenilmişliğimi aşk! !
... Ve bir kez daha mağlup oluyorum sana,
Aşk meydan savaşında..
19.02.2013 - 09:40
Sen değildin ellerimle tuttuğum, benim hayallerimdi. Baktığım yüz, benim hep görmek istediğimdi. Seni hayallerime ayna yaptım söylemeden, senden sana ait olanları çaldım.Suçlu muyum şimdi hayal adam? Hayalden bir şehir ve hayal adımlarının sesi çınlıyor sokaklarında. Belki, en iyisi gitmek buralardan. Bileti kesilmeyen yolcuları beklemek zor, yola çıkmaya çok zaman var. Hayal şehri, elveda sana ve hayal adımlı sokaklarına...
Darmadağın rüyaları kendine mesken tutuşundan belliydi korkaklığın. Kendini sakladığını sandıkça daha çok ele verdin zaaflarını. Çocuk gibi sokulup boynuma, koklayışından anladım herşeyi ama sustum. Hep sustum. Konuşunca rüya perilerini kaçıracaktım, onlarsız rüya görmedim ben bu güne kadar. Seni küstürmek, onların gitmesine neden olmaktan daha kolaydı. Tercih ettim, sen gittin.
Aslında ben gittim, sana göstermeden. Ben uzaklaştıkça, sen gidenin kendin olduğunu sanarak bir kez daha kandın bana. Evet, seni kandırdım. Bu güne kadar yaşanılan kandırılmışlıklarımın öcünü aldım senden. Sevmedim seni hiç. Sen ılık ılık bakarken gözlerime ya da acemi yalancılığınla gözlerini kaçırarak bana yalan söylerken, ben seni hiç sevmedim. Küçücüktün sen, ben ise kocaman bir hatıra defteriydim her satırı karalanmış. Sen, sayfalarına bir çizik bile atılmamış taze bir hikayeyeydin. Kahramanların da küçücüktü senin gibi. Tiz sesli çığlıkları barındırıyordu senin gözlerin. Kaçamak bakışlarındaki, kavgaları görüyordum. Bakmıyordum ben de sana. Çaldıklarımın yanında, yüzünü de alıp, seni kimliksiz bırakmaya yaklaşıyordum çünkü. Bağlılıktan bahsediyordun bana ve korkularından. Aslında en kolay yalanlardan. Ben hırsız, sen yalancıydın bu oyunda. Alacaklarımız bitince, sözleri de bitirdik/dim.
Sen kaybolacaktın bende, eğer ben kalmaya devam etseydim. Bir kez daha gitmek düşüyordu bana, kırmadan. Nefret etmek, bazen geride kalan acıları azaltır küçüğüm. Belki gülerek anarsın beni, belki de “deliydi o” dersin. Senden çaldıklarımı anladığın gün, benim şimdi olduğum yere geleceksin. Bir pazarlığa oturmuştum bir gece. Biliyor musun, ben pazarlıkları hiç sevmem. Sana söylemedim bunu değil mi? Olsun, sende kendi anılarımı gördüm ve korkularımı. Kaçtıklarıma yakalandım ben hep. Şimdi gidişim de işte bu yüzden, sen bana yakalanma diye. Yoksa sende sana ait hiçbir şey kalmayacak. Çaldıklarımı yerine koyarak çıktım senden. Acemi yalanlarını da yanına iliştirdim, benden anı kalsın diye. Aldanışlarının yanına, anılarımı da koyarak düşün beni zamanlar sonra. Bu kez elin telefona gitmesin, senden çalacağım kalmadı artık. Yalan söyleyeceksen bana yine acemice, usta bir yüz ödünç al derim sana. Belki inanırım sana o zaman ve son bir kez öperim seni. İşte o zaman benden geriye sadece o kalır. Sen söyle şimdi, öpeyim mi son kez? Yoksa; deli bir veda bu, akıllı bir korkağın dilinden dökülen…
18.02.2013 - 22:52
aşk,şairi,yine yannız ama her an aşık olabilirim. şeyma ve digerleri benim kankilerim hem tipimde degiler bilirsin yaniii :))) şiiri seven insana şiir yazarım.işini yaptıgım bir firmada operasyoncu iyi kızlar karadenizlide pazar günü yokum şansına küs istanbuldayım :)))) kız kulesine karsı kahvaltı yapacagım gelmek istersen 09.00 11.00 arası filizler restorantta 264 nolu masada olcam ama yanımda avukat ayten temiz olcak flortta başladık avukat polis savcı sevmiyorum ama yinede onlar benim peşimi bırakmıyor savcıdan ayrılana kadar anam agladı hala bursada savcı biliyonmu korkudan kimseye takılmıyorum :)))) hahahaha :)))))))))))))))))))) sende kayıpladaydın hayırdır bir sorun mu var arayı sogutma yeni şiirlerime yorum yap yakında kitap cıkarcam hayırlı akşamlar
18.02.2013 - 22:05
TEBRİKLER ARKADAŞIM GÜZEL ŞİİRLER YAZIYORSUN ŞEYMA KİM? YOKSA AŞK ŞAİRİ AŞIKMI OLDU :))
18.02.2013 - 08:32
Gönül gönüle değdiği anda doğar o arayıp da hiç bulamadığımız aşk. Kanatlarının ucuyla narince dokunur ruhlarımıza. Ölüm hafifliği kadar serindir aşkın bakışları. Bir yandan da cehennem alevi kadar sıcak.
Yanmaya gönüllü olursun aşk yüreğine değince. Acıya da meyilli tabi. Ağlar gözler, özler eller, ten alev alev sarılmak ister sevgiliye. Bir bakışta erir tüm korku, teslim olur her şey.
Dünya silinir gözlerde, sadece sevgili olur her yerde...
...
Kulak hep ayak seslerinde, kapı zilinde, telefonda. Bir bahane olsa da, sevgili sesini duyursa şimdi. Bir bahanem olsa da, hep yanımda tutuklu bıraksam onu.
Bir bahane vardır hep aslında. Aşk!
'Seni seviyorum' demekten korkma...
15.02.2013 - 17:58
Müebbet Verdim Yüreğime
Gidişinin ardından sayamadım günleri
Kim bilir kaç hafta kaç ay kaç yıl geçti
Sensiz kaç mevsim yaşadım
Saymak çok zor geldi bana
Saymadım...
Yokluğun hissediliyor gittikçe hayatımda
Geçen onca gün unutturmadı seni bana
Her adımda her bakışımda her sözümde sen varsın
Sensizim şimdi bu Bursa sokaklarında...
Ağlamak nedir bilmem ben
Ağlasam da yakışmaz bana zaten
Gidişinde ağlamadım özlemimde de ağlamam
Bana seni hatırlatıyor bu şehir
Alıp başımı gitmek geliyor bu şehirden...
Gittiğin gün kalbime kilit vurdum
Senden başkasını sevmeyecektim sözümü tuttum
Aklımda sen hayalimde sen düşümde sen
Meğer ne çok seviyormuşum seni bir bilsen...
Bilsen de bir önemi yok artık
Biz seninle yıllar önce ayrıldık
Elveda kelimesini çok duydum hayatımda
Biz merhabalara hasret kaldık...
Artık sevdalara elveda deme sırası bende
Merhaba yok artık tüm sevmelere
Kalbimi zincire vurdum hapsettim zindanlara
Müebbet verdim artık bundan sonra yüreğime...
Sevmeyi kendim öğrendim sevilmemeyi senden
Mutluluk bende saklıydı ayrılıksa senden gelen
Artık unutuyorum bende seni
Aşk kelimesinden korkar oldum senin yüzünden...
Aşklara küskün sevdalara dargınım
Dört duvar arasında yalnız başımayım
Güneşi unuttum karanlıklardayım
Sen beni bırakıp gittiğin günden beri
Bu koca Bursa,da tek tabancayım...
14.02.2013 - 20:54
Şeyma
Çalışkanlar lojistlikte bir kız tanıdım
güzelmi güzel, biraz nazlı,biraz edalı
Aydan ışık yüzü, küleç gözü.
samsunlu bir kız tanıdım
Bursa da oturur saçlarını rüzgar götürür
Uzaklara dalmış bakar, güneş yüzünde açar
Şeyma diyorlar ona
İnanın arkadaşlar kankim güzellikte bursaya eş
Yüreği gül gül,açar
Bül bülüller hayran hayran kankime bakar
Bir bahçeki; sevenleri hep var
Şakısın bülbüller, namesini kendi besteler
Yağdı yağmur açtı gül,Gül baĞında bülbül
Mutluluk bestesiyle kankim hep gül ve güldür
14.02.2013 - 10:40
yumadan önce sev beni sevdiğim.
Y alnız biliyorsun sana atar yüreğim,
U yumadan önce öp beni sevdiğim.
M asumane dokunuşlarına hasret bedenim.
A şkımız için var olur dilimde sözlerim.
D ün senindim, bugünde seninim
A llahı’ma alırsa önce beni alsın, diye dua ettim.
N e olur! uyumadan okşa saçlarımı sevdiğim
Ö zlemle,umutla,hasretle beklediğim,
N e olursa olsun sevdandan vazgeçmediğim.
C anımın son nefesini, senle bitireceğim.
E n tatlı düşlere dalmadan,öp beni sevdiğim sevdiğim.
S ev beni! uyumadan sevdiğim.
E n güzel rüyaları beraber düşlediğim,
V erilecek bir canım var,al senin olsun yüreğim.
B en deli doluyum, bir seninim.
E n güzel sevdaları seninle yaşıyor kalbim,
N e olur! uyumadan,uyumadan önce sev beni sevdiğim.
İ lk sevdiğin bendim, son sevdiğinde ben olayım bebeğim.
Toplam 80 mesaj bulundu