Aşık Mahzun İ Adlı Üyenin Nedir Yazıları - An ...

  • ahmet oktay

    13.10.2009 - 11:05

    şair

  • Ahmet Özer

    13.10.2009 - 11:04

    bilkent üni.

  • AHMET SELCUK İLHAN

    13.10.2009 - 11:04

    bayılıyorum sanatçılığına ve ustalığına çok yalın bi dili var şiirleri çok akıcı mükemmel

  • Ahmet Selim

    13.10.2009 - 11:02

    iki insan

  • Ahmet Seyyid Arvaşi

    13.10.2009 - 11:02

    1932 yılında dünyaya geldi.Ailece Van'ın Müküs (Bahçesaray) kasabasına bağlı Arvas (Doğanyayla) köyündendir. Mühitlerinde bu köyün adına izafeten 'Arvasiler' olarak tanınırlar. Soyadı kanunu çıktıktan sonra köylerinin adı soyadları oldu. Babası Anadolu'da yetişen büyük velilerden Seyyid Abdülhakim Arvasi'dir.

    Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye kitabı yazarı Hüseyin Hilmi Işık ile büyük şairlerimizden Necip Fazıl'ın hocaları Abdülhakim Arvasi hazretleri ise bir başkasıdır.

    1952'de Erzurum Öğretmen Okulu'ndan mezun olduktan sonra bir süre ilkokul öğretmenliği yaptı. 1958'de Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü'nü bitirdi. Sırayla Balıkesir, Bursa ve İstanbul'daki eğitim enstitülerinde hocalık yapan Arvasi, 1979 yılında emekli oldu. Aynı yıl Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel İdare Kurulu'na seçilerek bu partideki görevine 12 Eylül 1980 ihtilaline kadar devam etti. MHP'den İstanbul Senatör Adayı da olmuştur. Arvasi Hoca, o zamanlar Türk milliyetçiliğinin sesi olan Hergün Gazetesi'nde, ' Türk-İslam Ülküsü ' başlığıyla günlük makale yazdı. 12 Eylül darbesinden sonra Türk İslam ülkücüleriyle birlikte MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'ndan yargılandı. Mamak Cezaevi'nde işkence gördü. Tahliye olduktan sonra ülkücü gazete ve dergilerde yazı yazarak gençliğe yol göstermeye devam etti. Türkiye Gazetesi'nde Hasbihal başlığı ile makaleleri neşredildi.

    56 senelik ömrünün bir bölümünde hep konuşan, anlatan ve hitabet sanatını en güzel şekilde icra eden Arvasi Hoca vardı. İkinci ve son bölümde ise hep yazı yazan. 31 Aralık 1988'de Erenköy'deki evinde saat 11.00'de ruhunu teslim ederken çok sevdiği daktilosunun başındaydı. Ölümünü Yeni Düşünce Gazetesi, 'Bir Güzel Adam Hakk'a Yürüdü', Türkiye Gazetesi ise 'S. Ahmet Arvasi'yi Kaybettik' manşetiyle verdi. Arvasi'nin cenaze namazı için yurdun çeşitli yerlerinden gelen binlerce kişi Fatih Camii'ni ve bahçesini doldurmuştu.

    Merhumun akrabası Van eski Müftüsü Seyyid Kasım Arvasi cenaze namazını kıldırdı. Arvasi Hoca, Edirnekapı'da damadı Reşat Yamankaradeniz'in yanına defnedildi. Kabrinin biraz aşağısında meşhur Osmanlı şeyhülislamlarından İbn-i Kemal hazretlerinin kabri bulunuyor.

    ESERLERİ

    Türk-İslam Ülküsü (3 cilt) , Kendini Arayan İnsan, İnsan ve İnsan Ötesi, Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz, Şiirlerim, Eğitim Sosyolojisi, Doğu Anadolu Gerçeği, İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri, Hasbihal (6 cilt) Hasbihal, daha sonra konularına göre şu isimlerde yayımlandı: Emperyalizmin Oyunları, Devletin Dini Olur mu, Kadın Erkek Üzerine, İnsanın Yalnızlığı,

  • abdürrahim karakoç

    13.10.2009 - 10:59

    o bir ozaaaaan

  • abelard

    13.10.2009 - 10:59

    abelardo filozof felsefe

  • abesle iştigal

    13.10.2009 - 10:58

    osmanice

  • abhaz

    13.10.2009 - 10:58

    abhaza :)

  • ABİDE GÖZLER

    13.10.2009 - 10:58

    Hayat yalan Karanlık Bir Boşluk ve ben O Boşluğun içinde kaybolan bir gerçeğim

  • acayip şiirler

    13.10.2009 - 10:53

    saçma oan şiirler herhalde :)

  • acemice yaşamak

    13.10.2009 - 10:52

    senin gibi

  • acı çekerek güzelleşmek

    13.10.2009 - 10:52

    mutluluk acı çekmeden mutluluğun tanımını yapamayı9z FRANK RİJKARD

  • Açık Açık

    13.10.2009 - 10:50

    giyim :)

  • açık mektup

    13.10.2009 - 10:48

    Bir dönem dünyayı sallamış bir efsane grup için ne hazin final! ..
    Kurucularını çoktan toprağa vermişlerdi.
    Artık birbirlerini görmüyorlardı bile...
    'En küçükleri'nin ölüm döşeğinde buluştular son kez...
    Kim bilir nelerden konuştular.
    Çıkan ikili, gözyaşlarını sildi gizlice...
    Kalan, ölüm için saat saymaya devam etti.

    * * *

    Beatles'ın en genç üyesi (58) George Harrisson'ın beklenen ölümü bana Mori'yi hatırlattı.
    Mori Schwartz, hayat dolu bir üniversite profesörü...
    1994'te vücudunda bir gariplik hissetmiş. 60'lık vücudu artık dans derslerini kaldıramayacak kadar bitkinleşmiş. Doktora gittiğinde yakında öleceği haberini almış:
    Hastalık Mori'yi tekerlekli sandalyeye bağlamış. Dersleri bırakmış, evdeki bakıcının kollarında bebekliğe yeniden dönmüş: Kucaklanıp kaldırılır, başkası tarafından yıkanır, poposu pudralanır olmuş.
    Düşünmüş o zaman:
    'Kendimi bırakıp yok olmayı mı bekleyeyim, yoksa kalan zamanımı en iyi şekilde değerlendireyim mi? '
    Sonunda ölümünden utanmamaya ve yaşamla ölüm arasındaki son köprünün bütün ayrıntılarını anlatmaya karar vermiş.
    Hayattaki son dersi, 'kendi ölümü' olacakmış.

    * * *

    Önce sevdiklerini toplayıp, onlara bir 'canlı cenaze töreni' düzenlemiş.
    Bizim ancak ölenlerin ardından yaptığımız sevgi konuşmalarını hayattayken dinleme ve gönlünce cevap verme şansını yaratmış.
    ABC televizyonunun ünlü haber sunucusu Ted Koppel'ın programına konuk olunca üne kavuşmuş.
    Dünyanın dört bir yanından mektup yazan, röportaja gelen insanlar ona 'son yolculuk'u sormaya başlamışlar.
    Mori'nin bu sorulara verdiği yanıtlar Türkçede de yayımlandı.
    (Mitch Albom, 'Öğretmenim Mori'yle Salı Buluşmaları', Boyner Y. 1997) Birbirinden ilginç o yanıtlardan benim aklımda kalan ders şu oldu:
    'Herkes öleceğini bilir, ama kimse buna inanmak istemez. Oysa öleceğimize inansak, bazı şeyleri farklı yapardık. İnsan ölmeyi öğrenince yaşamayı da öğrenmiş oluyor. Budistlerin yaptığını yap ve her sabah omuzundaki küçük kuşa sor:
    '- O gün, bugün mü? Hazır mıyım? Olmak istediğim insan mıyım? Kariyer, iyi maaş, araba ve ev taksitleri... hayattan istediğim şey bu mu? ''

    * * *

    'Şuraya uzanmış yavaş yavaş ölürken rahatlıkla söyleyebilirim ki, istediğin kadar güce ya da paraya sahip ol, yaşamı satın alamazsın' diyor Mori...
    '- Son bir 24 saatin olsa ne yapmak isterdin? ' sorusuna ise herkesi şaşırtacak kadar sade bir cevap veriyor:
    '- Sabah kalkar, jimnastiğimi yapar, ardından çörek ve çayla kahvaltı eder, yüzmeye giderdim. Sonra arkadaşlarımı evde güzel bir öğle yemeğine davet eder, onlara ne kadar değer verdiğimi anlatırdım. Ardından ağaçlıklı bir bahçede yürüyüp renkleri, kuşları seyreder, doğayı içime çekerdim. Akşam sevdiklerimle bir restorana gidip yemek yer ve en güzel kızlarla tükeninceye dek dans ederdim. Ardından eve gelir mükemmel bir uyku çekerdim'.

    * * *


    Sizin bunları yapacak vaktiniz var.
    Bütün yapmanız gereken arada bir omuzunuza bir bakış atıp sormak:
    'Bugün mü küçük kuş, bugün mü? ..'

  • açık bir sır

    13.10.2009 - 10:48

    sır olamaz iki kişinin bildiği sır olamaz

  • adalet ağaoğlu

    13.10.2009 - 10:43

    trt de programını severek izlediğim nadir programlardan biriydi

  • Adam Öykü

    13.10.2009 - 10:40

    dergi

  • adam sen de

    13.10.2009 - 10:40

    ne duruyorsun orda :))

  • Adem Keven

    13.10.2009 - 10:39

    hayata dâir umutlarım vardı.
    bir yaprağa bağlamıştım.
    hazanla birlikte kayboldu.

    savruldu rüzgârla,
    göklerin sonsuzluğuna.
    girdi yağmurla,
    arzın derinliğine.

    umutlarım yok oldu,
    ansızın bir seher yelinde.

  • Adem KORKMAZ

    13.10.2009 - 10:37

    şair

  • Âdet i İlâhiyye

    13.10.2009 - 10:37

    gerçek yer

  • adı yok

    13.10.2009 - 10:36

    unuttum

  • adım ahmet hayatta çekmedim hiç zahmet

    13.10.2009 - 10:36

    o zaman nedir bilmezsin mutluluk

Toplam 541 mesaj bulundu