Üveys Şiiri - Ömer Çavuşoğlu 2

Ekşi limonları limonata yapmaya geldim
Derin vadilerde zikrederken
Doğayla bütünleşen ruhumu
Yankılarda beni buluşunu hissettim
Mütevazılığın büyülerken beni
Gözlerim çağladıkça buğusunda
Ve aşkı yok oluşa taşıyan kuğusunda
Batısında değil doğusunda
Hep doğacak olanda ararken seni
Hesap edemedim batışını ve gidişini
Doğum mu beklenir bunca yıl bilemedim
Doğacak oluşunu da kabullenemedim
Beni teselli edişini münezzeh yüzümde
Ve kazanlarda pişerken aç gönüllere
Lambaderin altında seni okuyor
Radyolarda seni dinliyordum
Selam olsun kayaların arasında büyüyen çiçeklere
Kayaya da selam olsun
Aynı hayatı paylaşmanın bu zıtlığına
Ve ittirişine farklı hisleri bir yastıkta
Anlam arayışı noksanlığı tüterken burnuma
Gelip geçiciliğe sırt çevirmeye
Mutlu olmamaya yemin edişime
Yediremedim âmâ duygularımı
Hazmedemedim yediklerimi de

Masumiyetin olduğu yer çiçek açmaz, kök salar derinlere
Hangi düşünce kuruluşuna başvurursan başvur
Barışın sancıları daha mı ağır ne
İllegal bir başkaldırı sonrasında
İçim Gestapo kovalamasında kaybolmuş
Gönlüm mutluluk tiradına aç
Zihnimde bitmeyen bir imgelem savaşı
Kara bulutlarla dost olalı
On yıldızlı otellerde kalalı ve
Yedi yıldızlı generalleri arkama alalı beri
Ve ön cepheye sürerken tüm erleri
Benim sağım neden senin de sağın
Neden azdan daha çok gidiyor artık
Vahiy neden Ömer'in ağzında değil
Dinin yönü neden İbrahim'den uzak artık
Cevabını bilmediğim soruları sormak için
Gök ehli olmaya ne gerek var

İptida edişim meftunluğumadır
Zeytini çekirdeğiyle yiyemesem de
Daha fakir olmayışımdandır
Olmak istemeyişimden belki de
Zorla fakir mi olunurmuş
Olunur efendim
Şimdi bırakalım bu fakir edebiyatını da
Zeka ertesi yarınlara ışınlanalım
Ey beşinci boyut
Yedinci element
Dokuzuncu gezegen
Sınırsız boşluk
Size ölümsüzüm demiştim
Yaşamın olağan akışına hiç müdahale etmedim
Sadece kara delikleri içime çekerken ışığa yol gösteriyorum
Uyduları kurtarıp özgür bırakıyorum yörüngelerinden
Gezegenleri de halkalarından
Uzaya kütle çekimi getiriyor yeni fizik kurallarım
Yıldızlara üfledikçe daha da genişliyor evren
Big bangin tekilliğine yeniden getiriyorum zamanı
Ve yeniden var ediyorum mekanı
Değerli madenleri ortaya çıkarıyor
Değersizlerini iyice gizliyorum
Esman yer değiştiriyor maddeler arasında
Yaratılmışın en güzeli daha azına kanaat ediyor
Dağlar iradeni sahipleniyor bu kez
Ruh herkese verilmiyor, mesela bana
Nefis daha itaatkar başka varlıklarda
İbadet daha ağır ve sürekli
İcazet daha basit
İcraat daha doyumsu
Hedef daha isabetli
Nokta atışı dualar yok
Birinin yüzünü yıkadığı suyun hürmeti de
Örtüsüzdü Kabe'yi bulduğumda
Süleymaniye ayaktaydı
Ve bir süreksizlik eylemi egemendi afakta
Münferit bir döngüden
Mizansen olmayan orantıya doğru

Birazcık zaman telvesi
Bir damla çiğ tanesi gül yaprağında
Açıp bakın mezarıma cesedimin yerinde
Hangi kuşun dilindeyim
Ya da hangi yaralının sinesinde
Üzerimi örtmeyin ben üşümem
Toprağa toprak atmayın
Bala kesmeyen muhabbetim rüzgara kanmış
Gözlerim kora çalmışsa da
Beni sana ne hatırlatır bilmek istemem
Kendimi şımartacak yaşı geçtim çoktan
Bir evrak çantası taşır ömür müsveddemi
Kimin ellerinde revan olduysam
Ve kaç bahar kilitli kaldıysam
Nitelikli veya niteliksizi ayırt etmeden
Tutara ya da tutarsızlığa boyun eğmeden
Bilenmeden talihin kuruntusuna
Şansımın emeklemesini umursamadan
Bir kırk ayak sırtında aşarken tarihi
Sana koşuyor kırk adımı da
Sana doğru gelişim yetmedi mi
Sen değil miydin bana bir gönülle gel diyen
Yürüyen merdiven de aynı amacı taşır halbuki
Ya da ayağını yerden kesen herhangi bir taşıt
İlle de koşmam mı gerekiyor manuel
Eski usuller adamı olsam da
İstikamet yeterli bir zan
Biraz duruş haysiyeti
Biraz vicdan muhasebesi
Kırık kalbin kırılan her şeyi yapıştırma becerisi
İçliliğime mi yanayım
Hiçsizliğime mi üzüleyim derken
Kıdem kademe göz dikerken
Saç yaşa kafa tutarken
Koparırken taç başı
Hararet narı kovalarken de böyleydim
Böyleliğim söylenir benim ama bilinmez
Ben ne Acem'im ne Fars'ım ne Pers'im
Ben sesi kısık bir Üveys'im.