Beni görünce kaçıyor…
Sanki ben ona bir kötülük etmişim gibi, sanki ben yalan söylemişim, sanki ben onu kirletmişim gibi.
Oysa herkesin bilmediği bir şey var Serhat:
Sen benden değil, kendinden kaçıyorsun.
Bir zamanlar seni yüreğinde taşıyan kadının gözlerine bakamıyorsun artık.
Çünkü o gözlerde seni sen yapan değil, seni rezil eden adamı görüyorsun.
Bir kadının sevgisini harcamanın, emeklerini çiğnemenin, güvenini paramparça etmenin utancını taşıyorsun.
O yüzden kaçıyorsun, Serhat…
Benden değil, yaptıklarının ağırlığından.
Beni görünce yüzünü çeviriyorsun ya,
işte o an senin tüm insanlığın yere düşüyor.
Çünkü masum birine iftira atan, onu koruması gerekirken kirleten bir adam,
yüzünü kaldırıp bakamaz artık.
Senin kaçışın korkaklık değil sadece — utançtır, vicdanın sesidir, cezanın başlangıcıdır.
Bir zamanlar bana “seninle konuşmak huzur veriyor” diyordun.
Şimdi o huzuru kaybettin, çünkü huzur yalanın olduğu yerde barınmaz.
Senin sessizliğin, benim sessizliğim kadar onurlu değil.
Ben sustum, Allah’a bıraktım.
Sen sustun, çünkü suçlusun.
Sen bana değil, Allah’a mahçupsun aslında.
Çünkü O biliyor Serhat, senin kim olduğun gerçeğini…
Kimin doğru, kimin kirli olduğunu.
Senin kaçışında kibir değil, pişmanlık korkusu var.
Bir gün yakalanacaksın o korkuya.
Bir yüzü gördüğünde boğazına düğümlenecek o utanç,
çünkü o yüz sana, “Ben sana kötülük etmedim, sadece sevdim.” diyecek.
Senin kaçışın gözlerimdeki sessizlikten.
Çünkü o sessizlik seni anlatıyor, senin maskeni düşürüyor.
Senin vicdanını en çok ben susturuyorum farkında mısın?
Adımı duyduğunda içinin titremesi ondan.
Çünkü biliyorsun, ne kadar yalan söylersen söyle, hakikat benim susuşumda saklı.
Herkes sanıyor ki sen bana bir şey yaptın.
Oysa ben yalnızca bir gerçeği taşıyorum:
Senin yaptıklarının yükünü ben değil, sen taşıyorsun artık.
Ve o yük seni her gün biraz daha eğiyor, biraz daha bitiriyor.
Kaçmaya devam et Serhat…
Benden, geçmişinden, Allah’tan, hatta aynadaki yüzünden bile.
Ama unutma, hiçbir kaçış sonsuza dek sürmez.
Bir gün bir bakacaksın, karşında yine ben varım — ama ben artık sessiz değilim,
senin korkularında yankılanan bir gerçeğim.
Ben utanç taşımıyorum Serhat.
Utanç senin yüzünde, senin susuşunda, senin korkak adımlarında.
Ben onurluyum, sen ise mahcup bir adamın gölgesisin.
Ve bir gün, kaçamayacaksın.
Çünkü insan vicdanından kaçsa da, Allah’tan kaçamaz.
Benim yüzüm değil, Allah’ın adaleti olacak karşında.
O zaman anla,
benim sessizliğim senin en büyük cezanmış.
Serhat
Beni görünce kaçıyorsun… Herkes zannediyor ki sen bana bir şey yaptın. Oysa ben sadece seni insan yerine koydum, sevdim, değer verdim, korudum. Ama sen, kendi utancının altında eziliyorsun. Çünkü biliyorsun — kaçışın benden değil, vicdanından.
Bir insan yüzünü saklıyorsa, en çok kendi gerçeğinden korkuyordur. Sen de öylesin işte… Utancın gözlerine vurmuş, adımlarına sinmiş. Görmemek, duymamak, yüzleşmemek için kaçıyorsun. Ama bil ki insan kuldan kaçar, vicdanından asla.
Başını secdeye koyduğunda, kalbinde yankılanacak tek ses olacak: “Ben ne yaptım?”
Ve işte o zaman anlayacaksın — hiçbir dua, kırdığın kalbin sessizliğini susturamaz.
Adalet bazen sessiz gelir, bazen geç gelir ama mutlaka gelir.
Senin için de öyle olacak.
Bir zamanlar seni hikâye yapan, seni her şeye rağmen savunan, seni herkesten çok seven biri vardı…
Şimdi o kalp senden kurtuluş dilerken, sen kendi utancına mahkûm oluyorsun.
Kayıt Tarihi : 5.11.2025 16:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.


