Üşüdüğünde güneşin kavuran yüzü; ya da ay denize yaklaşınca, dalgalar kabardığında,
Sığınılan kuytu limandın, ılık, güvenli, sessiz; adsız gemilerin korkusuzca demir attığı...
Telgraf teliydin belki de, uçmayı bilmeyen minik serçelerin bir ucundan konmaya çalıştığı...
Acılardan türküler söylerken sen; gülümseyerek eyvallah dediğimiz, yüreğindeki yağmur yüklü zincir şıkırtılarıymış oysa... bilemedik...
Seni bildim bileli,
ey balçık dünya,
başıma nice belâlar geldi,
nice mihnet, nice dert.
Seni sırf belâdan ibaret gördüm,
seni sırf mihnetten, dertten ibaret.
Devamını Oku
ey balçık dünya,
başıma nice belâlar geldi,
nice mihnet, nice dert.
Seni sırf belâdan ibaret gördüm,
seni sırf mihnetten, dertten ibaret.



