Ne güzeldi değil mi Gökkuşağı! ...
Ama yağmur yağmadı öncesinde...
Yaşlar aktı gözlerimden kalbime, oradan da gökyüzüne...
Senin için akan göz yaşlarım bile bir hârikuladelik oluşturuyor, peki ya gülüşlerim! ...
Artık güldür beni yârim!
Doğa, mucizelere hasret kaldı kendi içinde,
... her şeyim ağlıyor musun? Ağlamıyor musun? Neden yaşlar akıyor gözlerimden, neden hıçkırıklara boğuluyorum? Neden yâr, söyle neden! Sen ağladığında benim gözümden geliyor yaşların...
Sen ağladıkça ben döküyorum yaşları, gençliğimi ve beni...
Ağla yâr!
Gözlerinden toprağa düşen her yaşta aşkım alevleniyor.
Ağlama yârim!
Gözlerinden düşen her yaş beni de gömüyor toprağa...
Yâr yokluğu var,
Sen yoksun...
Cüzdanımda dahi hüzün var,
Sen yoksun...
Dertlerle ortaklığım var,
Sen yoksun...
“Uyumadım o gece, uyuyamadım değil, uyumadım. Çok zamandır değmemişti dudaklar yanaklarıma, yatağıma girmeden önce…
Bütün gece bunun keyfini sürdüm kendimce…
Yastık, ellerimin altında, başım ise ellerimin üzerinde; sol ayağım uzanmış kıpırdamadan duruyor, diğeri ise gözlerimi süzüyor bükük bir vaziyette…
Bilmediğim bir güç, gözlerimi yukarıya kilitledi, tavandaki motife…
Sekiz yarım dairenin bir halka şeklinde oluşturduğu desene…
“Acaba özel bir anlamı var mı? ” diye düşünmeye başladım ve yardım etsinler diye gözlerimi kapadım. Bu kısa gel git bittiğinde ve gözlerim az önceki gibi kilitlendiğinde, içimden geçenin doğru olduğunu anladım; Kalp, kalbe karşıydı…
Kar yağıyor. Sizin orada da yağıyor mu bilmiyorum; ama üşüyorum ben…
Bilmiyorum şuan ne hâldesin sen…
Biliyorum…Biliyorum uyuyorsun şuan, zaten eksik kalırdı uykunun bir yanı sen uyumasan…
Dedim ya “Üşüyorum” Odamın sıcaklığı yetmiyor bana, kalemime sarılıyorum usulca, ısınmak ve bu sıcaklığı seninle paylaşabilmek için…
Bu satırları yazarken ağlamaklı biraz kalbim; ama sor “Niçin? ”
Bir kardeşim olsun isterdim hep, küçük bir kız kardeşim…
Dilek olsun benden olsun
Aksın sözlerim dünya dursun
Gelsin kelimeler bir araya
Mutluluktan geçip huzura konsun…
Bir yanın hüzün dolsun
Ne yazsam, ne söylesem sana bilmiyorum ki...
Özlemimi anlatacak ne bir kelime var ne de bir ezgi, acıdan öte...
Bir de: SENİ İSTİYORUM
Seni istiyorum, pencereden yansıyan bedenimin yanında;
Seni istiyorum, gece vakti uyandığımda içtiğim suyun dökülüşünde...
Seni istiyorum, karanlığın yıldızlara olan neşesini seyretmek için;
Zorla yazıyorum bu satırları,
içimin ve dostum kalemimin suskunluğunu bozmak için,
susmak için ondan sonra,
uyumak için ve girmek için rüyânın en sevimli hâllerine,
ulaşmak için istediklerime uyku hâlinde
ve zincire mahkum etmek için karanlığını düşlerimde...
Söndü sigara’m şimdilik son dublenin ardından…
Ve kalemim alevlendi, sözlerim, içimdeki hislerim ve dışımdaki gözlerim, yaşları…
Öylesine değil ama! Yeni yılımın, yeni yaşımın şerefine…
Ve başlamışken yirmi iki’ye, aslındaki hiçliğime…
Evet, bir hiçim!
Mevzu değil yirmisi de ikisi de ben eksikken ikisinden!
Türk!
Boğazın pis kanla dolsun,
Susarak geçirirsen gününü;
Atan için, Vatan için vermiyorsan
cânını, ömrünün baharını...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!