Hayran kaldım sana, selvi boyuna,
Tek beni mi yaktın, söyle Türk kızı.
Güzelliğin eştir Türk’ün soyuna,
Soyuna mı çektin, söyle Türk kızı?
Saçlar sırma gibi, kaşlar da hilal,
Sana kavuşmak için hayat boyu çalıştım;
Ben dalgalı denizim, sen sahildeki kumsun.
Çırpına çırpına şu gerçeğe de alıştım;
Çırpınmak beyhudeymiş, bu kadere mahkumsun.
Selam olsun benden dört büyük dine,
Edirne’den, Kars’a selam aleyküm.
Müminin derdini kendi derdine,
Ekleyen var ise selam aleyküm.
Bu yolda şehitlik muradı alan,
Kan-kardeş olduğum kanı bozuklar,
Evirip çevirip oydular beni.
Erkek sanıp gezdiğim şu kancıklar,
Namerdin önünde eydiler beni.
Helal deyip deyip koştu harama,
Sen yüksek dağların bir kardelen çiçeği,
Sen şu yalan dünyamın acı dolu gerçeği,
Sen en muhteşem kızsın dünyanın göreceği,
Gez, eğlen senin hakkın! Biz bir taşız öyle mi?
Kerem gibi yanarken, arkadaşız öyle mi?
Ferman yazdın katlime bir Perşembe akşamı,
İstemesen de olsa, zehir ettin yaşamı.
Duvara mı vursam bu başı, yoksa taşa mı?
Aptal gönül ille de seni ister, bil artık.
Ne olur; ya öldür ya da yanıma gel artık.
Tam yirmi-üç sene geçmiş aradan,
Yine on-ikiye geldi şu EYLÜL.
Böyle yazmış yazımızı yaradan,
İçime kor gibi daldı şu EYLÜL.
Çıkmadın aklımdan ben her anımı
Bir şafak vakti gelip de girdiler yurduma,
Kılıçlar çekildi, ok yağdırdılar orduma,
Göç eyledim alarak budunumu ardıma
Sürdürdüm soyunu bu yirmi-dört boy Oğuz’un
Kutlu olsun milletim, kutlu olsun Nevruz’un.
Hayra mı yormalı, neydi bu gece?
İçinden çıkılmaz kötü düş gördüm.
Düş değil gördüğüm sanki bilmece,
Gül bağına girmiş gri bir kuş gördüm.
Çok güzel bir kuştu. Bülbüldü adı.
Niçin surat asarsın? “Al da bu kördüğümü
Çöz” de yarim, çözmezsem eğer ver gitsin beni!
Beğenmezsen bin bir zahmetle ördüğümü ,
“Boz” de yarim, bozmazsam eğer yer gitsin beni!
Vazgeçemem ben senden hayra yordum rüyayı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!