Uhud'un Gölgesinde: Halid bin Velid

My Poem Halil Köse
48

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Uhud'un Gölgesinde: Halid bin Velid

"Kuşların cesetlerimizi paylaştıklarını
görsenizde ayrılmayın yerinizden"

Durun gitmeyin.. Ayrılmayın yerinizden,
Apdullah Bin Cübeyir'in duyulmadı sesi..
Tepeyi terketmeyin..
Gitmeyin.. Efendimizin sözünü dinleyin..

Uhud'da kızıl bir sessizlik
Yer susar, taş çatlar, yürek ürperir..
Bulutlar karardı, güneş tutuldu birden..
Geceyi beklemeden yıldızlar parladı gökyüzün de
kıyamet kopacaktı bir damla kan yere değdiğinde

Okcular dagıldı..
Bir an, bir çizgi, bir fırsat
Ayneyn tepesini süzen bir şahin göz vardı
Bekleyin.. Bekleyin dedi süvarilerine

Ve.. Şimdi dedi..
Birden gök gürledi havanın rengi değişti..
Savaş meydanlarına Halid bin Velid gelmişti..

Bir yan da Allahın Kılıcı..
Bir tarafta Allahın Arslanı..

Cibril önünde, Mikail sağında
Sema susmuş melekler duada..
Üç bin intikam yemini etmiş
Gözlerini kan ve nefret bürümüş
Gaflet ordusu..!
İntikam naralarıyla
At sürdüler müminler üzerine..

Kanlar içinde yatan yiğitler var Uhud'da
Yaralandı Hatem'ül Enbiya, dişleri kırıldı
Bir avuç kahraman siper etti kendini..

Hz. Ali atıldı önüne
Ya resullalah ben burdayım dedi
Burdayım Ya Habibullah..
Burdayım ya Rasulü Kibriya

şâh-ı merdan yürüdü cehalet ordusunun üzerine
Her vuruşunda bir melek indi gökten..
Bastığı her yer savaşın en kutsal noktası
Bir duaydı fezada her hamlesi
Gökler Zülfikarın sahibine imrenir
Haydari kerrar, yar aşkına sancak arşa yükselir..

Müşriklerin korkakları
Ellerinde ne varsa Esedullah'ın üzerine fırlatıyorlardı
Oklarını baçaklarına nişan aldılar
Sırtından hançerlerini sapladılar
Yara almadık yeri yoktu..

O Şîr-i Yezdân, Şîr-i Hudâ ve Allah'ın aslanı
O zalimlere biat etmez,
Diz çökmez
Haydarı kerrar, toprağın oğlu..
Ben Ali'yim Üryan geldim üryan giderim
Canım sana kurban olsun
burdayım ya yüce peygamberim..

Halid sağ kanatta, İkrime sol kanatta
Ebu cehilin oğlu intikam diye bağırıyordu
Hint cehennem ateşi gözleriyle Hamzayı arıyordu
Dağın bağrına bir mızrak saplandı
Yere inen meleklerde gözyaşı
Aslan avcısının kopan kalbinden
Bir nur savruldu gökyüzüne..

Musab.. Musab.. Musab
Kutlu davanın yüce sancağın baş mihbardarı
Bir kılıç parladı sağ kolunda,
Sol koluna aldı sancağı
Atıldı bir küfür ehli sol koluna sapladı hançeri
Göğsüne sakladı bayrağı
Gözü Nuru Habibini aradı
Kin ve nefret kasırgası sarmalamıştı etrafını
Kızıl örtü yırtıldı, nara attı soğuk bir ses
Muhammedi öldürüldük.. Muhammed öldü
Yaa Allah dedi, yaa Resullahlah..
Ayyüzüne inen bir kılıç ile,
Yere düştü Mekkenin gülü
Can havliyle toprağı eşeledi başı..
Efendimi koruyamadım oldu son sözü..
Bulduklarında;
Utancından toprağa gömülüydü yüzü
Zarafet içinde bir gençti..
Mekke sokaklarında yıldız gibi parlar,
Atlas kumaşlarla sarardı bedenini,
Nedinede ilk muallim, ilk nefer
Utandı toprağa gömdü yüzünü..
Kolları koptu ama düşmedi sevdanın yükü..

Hedeflerinde el-Emin vardı..
Nurlu, mübarek yüze miğferin halkaları saplandı
Onu gören sahabelerin rengi sarardı
Ebu Ubeyde Bin Cerrah, asil yürek,
Firdevsin ırmakları yüreğinde akan cesur yürek
Durun, dokunmayın efendime dedi
Kıyamadı o mübarek yüze elini dokunmaya
Dışleriyle çekti halkakarı, kırıldı dışleri..
Yığitliğin müjdesiydi cenneti âlâya..

Kale surları kanla örülür
Alperen töresi, yığitler böyle ölür

Uhudun sert kayaları örseleyecekti çelik yüreği

Okcuların dağılmasını bekledi..
Bir kahraman vardı, ilahi bir davet vardı
Uhudun gölgesine sığmayan komutan vardı
Allahın kılıcı, İslam münevveri seyfullah'dı
Bekleyin.. Bekleyin dedi süvarilerine
Halit bin Velit kınından çekti kılıcını

Gözleri keskin, aklı kurşun kadar ağır,
Her hamlesi hesap, her adımı zafer çağırır..

Yermük, Roma, ırak, Suriye..
Güç yetmez, Ulaşılmaz dediler..
Pers dediler, Bizans dediler.
Dize gelmez dediler
Ama o islamın kutlu zaferiyle, şerefiyle
"Emrolundum" dedi yürüdü..

Korku duvarları yıkıldı,
Kisranın kibir kuleleri kırıldı..

Ve.. Halid bin Velid destanı yazılmaya başlandı..

Bismillahi Rahmanirahim
Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla
Halid bin Velidten İran şahına
Selam olsun hidayetle uyananlara
Ya islama dönersin, yada yüzünü bana
Allaha yemin ederim ki..!
sizin hayatı sevdiğiniz kadar
Ölümü seven bir orduyla size geldim.

Kureyşin mahzûn kabilesinden
Velid bin Mugire oğlu
Halid bin Velid..
Bundan böyle Allahın izniyle
Bu kılıcı Allah için kullanacağım..

Yüreğin yetiyorsa gel dedi yalancı müseylime..
Fazla kelam senin gibi birine haram
"Geliyorum" dedi
tarihin en kısa mektubu ile,
Tanıştı münafık ordusu seyfullahın kılıcı ile..

Uyumayan ve uyutmayan adam..

Bizanssın yüksek surlarına haykırdı
Yüksek kaleler sizi korumayacak
Allah ya beni oraya yükseltecek
Ya sizi aşağı çekecek
İslamın yüce adaleti gelecek
Halife ömerin yargısı tecelli edecek
İslam sancaği surlarınıza dikilecek..

O eski süvari artık Seyfullah oldu,
Uhud’daki yara, kalbinde iz oldu.
“Ben o günü bilirim,” derdi kimi zaman,
“İçinde hem pişmanlık, tevbe dolu.” her zaman..

Ve dedi ki bir gün:
"Ne savaşta yenildim, ne kaçtım bir adımdan,
Ama yatağımda ölüyorum şimdi,
Sizler gibi şehit olamadım ben."
Allahın kılıcı savaş meydanın da yere düşmez
Ancak kahramanlar yatakta da ölmez
Doğruldu, kılıcına tutundu kalktı yatağından
ayakta teslim etti ruhunu büyük kumandan

Uhud…
Sen bir dağsın, ama bugün dağlardan büyüksün.
Çünkü Resûl'ün adımları geçti eteklerinden,
kan döküldü,
gök sustu,
toprak dua etti.

Resûl’üm,
kan aktı mübarek yüzünden,
bir dişin kırıldı…
ama sarsılmadı yüreğin,
çünkü senin kalbin arşa bağlıydı.

Ey Allah’ın Elçisi,
Hamza düştü o gün,
Mus’ab şehit oldu,
bir sancak yere,
bir sancak göğe yükseldi…
Halidin kılıcı zifiri karanlığı deldi

Uhud’da ağlayan taşları bilirim,
uhud’da susan kuşları,
Uhudun gölgesin de bir yiğit vardı
Akan kanlar, verilen kurbanlar vadı
Yüce sancak bir kumandan kazanacakdı

O bir kılıçtı,
ama kınına sığmazdı.
Savaş meydanlarında
gök gürültüsü gibi yürürdü,
yıldırım gibi düşerdi düşmanın yüreğine.

Yermük’teydin,
Mu’te’deydin,
bir sancak, bir kıyam, bir haykırıştın.
Senin geçtiğin yerde
putlar devrildi,
zulüm geri çekildi.

Yesribin şairleri seni anlatırken
Halide düşmanın kılıcı,
Bizim de onu anlatmaya
sözümüz yetmedi derlerdi

Savaşın göğsünde yankı, kılıcın kudretinde iz,

Yermük’te üç bin nefer, yüzbinlerle savaştı,
Coşkun seller misali, bendini yıkıp aştı.

Ve Selam olsun kalbimin Habibullahına
Ey nebi.. Ey kainatın ay parçası
Ey Resul, ey sevgili, ey rahmetin en güzeli
Melekler, ashabın,
Uhud da seninleydi o gün,
Gül kokusu savrulur misafir olduğun dağdan
Her yaprak her dal senin hatırınla yeşerir her zaman
kokun gitmez, Melekler iner semadan
Seni özleriz, sana hasretiz..
Biz halen o dağın eteklerinde senin kokunu çekeriz

My Poem Halil Köse
Kayıt Tarihi : 18.5.2025 01:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!