bir uğultu bu dolunaydan kalan
yastık başımda gözlerim kalabalık
duvarda bir ses resimden
içinde çalgıcılar var çağıran
kendime kapanıyorum çığlıklarını yummuş bir tohum gibi
uğultu her yer
her yer uğultu gel diyen
çarşafımın altında kıpırdanıyor ölümüm
satın alınmış bir intihar gibi ucuz bir gizem vaktindeyim
ulaklar toplanmış çığırtkanlık yapıyor karanlığıma
uğultu bu uğultu
çok yakışmış bu fular azraile
yeni traş olmuş belli tüm ciddiyetiyle
gölgelerden melekler merasimin en arkasında
karabasan neden sıkı sıkı sarıldı ki bana
dostum karabasan
her iz ayrı bir yitiştir her inancımda
her inandığımda biraz daha erteliyorum mutsuzluğumu
kaçış yok
kaçış yok
çıkış yok
çıkış yok
çıkmaz sokakların sırları paramparça
her bir sır bir pencere ardında
bir pencere daha mavisinden düşüyor
düşüyor uğultu
yine bana yine yanıma
içeride onca ben
dönüp duruyorum ağlamaklı semazenlerle
uykusuzluğum vicdansız bir namlunun ucunda
kimin ne kadar öleceği belli değil bu suskunukta
kimin ne kadar seveceği belli değil çalıntı haykırışlarda
ilk defa katil olmuş birinin çarpan kalbi yüreğimde
nefes alamadığım bu zamanlar pek bir taklit sanki
uğultular bir kulağımdan girip ruhumda takılı kalıyor
acemice çizilmiş eğri büğrü koridorlar gözümün önünde
kaybolup duruyorum kendi yalnızlığımda
bir mengenede sıkıştırılıyor üzüntülerim
yeni bitmiş bir ceset heykeli kadar soğuk bu saniyeler
çok yarım bu rüya
biri sonunu bıçaklamış gibi bu rüyanın
bembeyaz bir ölüme kurban gibi
Uğultu bu uğultu
mumyalanıyor içimde hızını kesmeden
biri düşlerime zehir koymuş
can benden gizli çekişiyor derinimde
Uğultu bu uğultu
sabahı bile bekleyemecek kadar aceleci...
Kayıt Tarihi : 15.3.2010 17:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!