Üç mart 1992(DÜZ YAZI) Şiiri - Muharrem ...

Muharrem Akman
687

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Üç mart 1992(DÜZ YAZI)

UC MART 1992
KOZLU OCAKLARINDA GRUZU FACIASI

Henüz 10-yıllık falan madenci olan Fahrettin çavuş iş çıkışı erkenden evine gelir gelmez büyük oğlu durmuşun okuldan gelip gelmediğini sormuş geçen hafta gittiği okul toplantısında ilkokul öğretmeninden bayağı sitem işitmiş çocuğun okul gidişatındaki durumun hiç beğenmeyen öğretmeni çocukla ilginelimesi gerektiğini diğer çocuklarında bundan pek farklı olmadıklarını söyleyerek sınıfça velilere bundan sonra daha dikkatki olunmasını söylemiş buda diğer veliler gibi onun biraz gücüne gitmişti.Bu yüzden akşamları gündüz vardiyasına gittiği zamanlar çocuğun dersini bizzat kendisi ilgileneceğine kendisine söz vermişti.akşam namazı vaktinden sonra hanımına çocuğun bir yere ayrılmaması için sık sıkıya tembih etti namazını kılıp çocuğun öğretmeni ne ders verdiyse onu beraber yapacaklardı.Namazını kılıp oturma odasına geçer geçmez kapı tıklaması ile çocuk fırlayıp kapıyı açtı gelen komşuları eski bir baş madenci olan Abdullah çavuş ve kardeşi puantör Recep ti.puantör Recep küçükken hayvanların peşinde çobanlık yaparken yanlışlıkla arkadaşı tarafından silahla vurulmuş bu yüzden sakat kalmıştı.Fahrettin çavuş onlara hoş geldin dedikten sonra oturma odasına buyur etti oturup birbirlerine hal hatır sorduktan sonra emekli olalı birkaç yılı geçmiş olan Abdullah çavuş ocaklardan haber almak için arasıra Fahrettin çavuş gibi madencilerin yanına gider 30 yılını verdiği maden ocaklarından bir haber edinmeye çalışır hemde akşamları vakit geçirirlerdi azsonra Fahrettin’in kendinden 1 yaş küçük kardeşi hüsnü ve dayıoğlu satılmışta yanlarına gelmişti onlar henüz yeni madenci olduklarından ve birazda akrabalarının yanlarında yaşça küçük olduklarından pek söze karışmıyorlar söylenenleri dinlemekle yetiniyorlardı.
Abdullah çavuş domuzdamcı yedeği Satılmış a işlerinin nasıl olduğunu sordu
Satılmış iyi amca falan diye klasik bir cevap verdikten sonra ona şimdiki madenciliğin eskiye nazaran çok kolay olduğunu söyleyerek her ikisine de güzel çalışmalarını madende yapılan en ufak bir hatanın ölümle sonuçlanabileceğini sıkı sıkıya tembihledi. Onlarda amca zaten biz madenin zorluğunu biliyoruz sağ ol falan deyip lafı geçiştirdiler puavantör Recep bir işçinin tertibinin yapıldığı yerde işinin başında olup olmadığını kontrol ettikten sonra iş çıkışı bir yere uğramayıp ailesini köyden getirip ocaklara yakın bir yerlerden ev kiraladığı için evine gelip yatmıştı. İşçi yurtlarında kalan işçinin arkadaşları Durmuş ustanın yatağında olmadığını gördükten sonra Durmuş ustanın herhangi bir yere gitme olasılığı olmadığından gitse bile illa birilerine haber vereceğinden kendisinin akıbetinden endişelendikleri için sağa sola haber vermişler gündüz vardiyasına giden Durmuş ustanın amelesi ile birlikte 16 vardiyasının işçileri ile birlikte kuyu dibinde kafes beklediğinin haberi alınmış herkes derin bir nefes almıştı.Durmuş ustaya bu geç kalmasının sebebi sorulduğunda bacadaki kilide tam son direği yerine yerleştirirken bitmek üzere olan bacanın direklerinin birden göçtüğünü yeniden işi yapana kadar zamanın nasıl geçtiğini anlamadığını bu yüzden geç kaldığını söylemişti işyeri birazda gözden uzak bir yerde olduğundan yanlarına da pek kimse uğramamış gecenin bu vaktine kadar kaldıklarını anlatmıştı puavantör Recep akıllı bir insandı beklide hafızasında 500 den fazla kişinin isimlerini sicil nolarını nerede çalıştıklarını A grubu işçisimi B grubu işçisimi yada hangi bolumde hangi kartiyede çalıştığını bilirdi bu onun yıllardan beri tutuğu işçi puantaj defterinden hafızasına aldığı bir eylemdi.Abdullah çavuş işe ilk girdiği yıllardaki zorlukları anlatırken yeni.madencilere hem eskilerin bu ocaklarda neler çektiğini anlatıyor hemde işçilerin işyerlerine sahip çıkması için arasıra aklına gelen anılarını anlatırdı bir keresinde tabanda çalışıyoruz tozdan göz gözü görmüyor lambanın ışığı ancak bir iki karış önümüzü gösteriyor toz ağzımız burnumuz tıkayıp nefes almakta güçlük çekiyoruz nereden çekmişlerse çekmişler bir pus hortum arkadaşların elinde elden ele dolaşıyor hortumdan az bir su geliyor bir yudum su içip boğazımıza biriken tozu ağzımızı çalkalayarak temizliyoruz bu işlemide 20- 25 dakikada tekrarlamak zorundayız yoksa nefes almanın imkanı yok hortumu alıp ağzımı temizledikten sonra merak edip hortumu nereye bağladıklarını görünce midem alt üst oldu ama ne yaparsın o günün şartları öyleydi yinede o sudan agzimi calkaladim Allah taşı toprağı altın olsun bak madende emekli olalı kaç yıl oldu kimseye muhtaç etmeden emekli maaşımızla geçinip duruyoruz ölene kadar buralara yaptığımız hizmetin karşılığı olarak karnımızı buradan doyuracağız Allah yeterki devletimize zeval vermesin devletimize güç versin
Abdullah çavuş ya Fahrettin ‘ste boyle senin daha fazla başını ağrıtmayalım bu kadar gevezelik yeter galiba deyip kalkmaya hazırlanırken Fahrettin çavuşun hanımı çay içilmeden kalkıp giderseniz yüzünüze bakmam diye yemin billah ettikten sonra çay içilmek için tekrar herkes yerine oturdu domuzdamcı yedeği hüsnü ya sizin anlattıklarınız gibi şimdi ne öyle işçi ne o işleri takip edebilecek insanlar var amca deyip ilk defa söze karışmış oldu bu arada çaydanlık bardaklarla birlikte hazır olup geldi çayın demini alması için bir müddet daha beklemek gerekiyordu Bu arada babasının gözetiminde bir kosede Durmuş okuldan verilen ödevlerini yapmak için uğraşıyor bilemediği yerleri ya amcasına ya babasına soruyordu. Fahrettin çavuşun hanımı kulağına bomba sesi gibi bir ses geldiğini söylediğinde aynı sesi duyan diğerleride pencereyi açıp olan biteni anlamaya çalışıyorlardı eski bir Madenci olan Abdullah çavuş bu sesin ocaklarda meydana gelen bir patlama sesi olduğunu anlamakta gecikmedi ama hayırdır inşallah deyip pekte kimseye bir şey söylemedi hemen dışarıya çıkıp sesin geldiği yöne yani maden ocaklarının olduğu yere doğru yürümeye başladılar bu sesi duyan herkes sözbirliği etmişçesine bir yerlerden komut almış gibi ocakların olduğu yöne doğru ilerliyordu cunki bu cevrede hemen hemen herkes ya madende çalışıyor yada maden ile ilgili bir sektörden ekmek yiyordu Madende çalışan çalışmayan kadınlar çocuklar yaşlısı genci herkes ne olup bittiğini anlamak için kuyuların olduğu yere doğru koşar adım sessizce ilerliyordu aralarında bu bir grizu patlaması diyende oluyordu yada sıcak su kazanı patlamasıdır diyende bir keresinde sıcak su kazanı patladığında iki görevli şehit olmuş kazanın parçaları metrelerce uzağa fırlamıştı bu olayı bilenler yada birilerinden duyanlar fazla bir zarar ziyan olmaması için inşallah fazla bir zayiat yoktur diye dualar ediyorlardı,daha kuyuların olduğu yere varılmadan bunun bir grizu patlaması olduğuna inanmak isteyende istemeyende karar verdi gelen haberler ocaklarda grizu patladığını doğruladı şimdi herkes grizunun nerede hangi katta yada hangi kartiyede hangi bölümde meydana geldiğini öğrenmeye çalışıyordu kuyu başlarına geldiklerinde herkes birbirinden ayrı yerlerde kalmış kuyuların etrafı kalabalıktan geçilmez olmuştu kurumun güvenlik ile ilgili elemanları milleti kuyuların yanina yaklastirmamak icin buyuk caba sarf ediyordu az sonra gelen takviye güçlerle kuyuların etrafinda guvenlik seridi olusturdular bu bundan sonra yapilacak kurtarma calismalari icin gerekli bir islemdi etraf dahada kalabalıklaşıyor ocakta yakini olan aileler işçisinden haber alabilmek için var gücüyle sağa sola bir haber alabilecek yer makam yada birilerini arıyor önüne gelene yada herkes birbirine bir şeyler soruyordu,Kimsenin henüz bir şey bildiğide yoktu yönetim anında kriz masasını oluşturmuş henüz neyin ne olduğunu anlamaya çalışıyordu patlama nerede nasıl olmuştu aşağıdan doğru dürüst bir haber gelmiyordu haberleşme kesilmiş bir yolunu bulup haberleşme imkanı bulunanlarda ocaklardan doğru dürüst bilgi veremiyordu.ocakların eski müdürü hışımla toplantı odasına girip şimdiki yöneticilere benim evlatlarımı yediniz hepsini ocaklara gömdünüz diye bir güzel azarladığı söyleniyordu,Insanlar sağda solda telaş içinde neyin ne olduğunu anlamaya çalışırken daha uzak yerlerden de buraya akın akın işçi yakınları geliyordu köylerden kasabalardan hatta yakın illerden bile gelenler vardı Grizunun henüz verdiği zararlar bilinmiyordu ama herkesin içine bir ateş düşmüş grizu patlamasının verdiği zayiat hakkında aklı erdiğince yorum yapıyordu patlama tek bir kartiyede olmuşsa kartiyede kaç kişi varsa yani o çalışılan yerde 10 kişi yada daha az kişi yakalanmıştır yok daha fazla kişi ölmüştür yada birkaç kişi ile grizu patlaması atlatılmıştı yada herkes en az zayiat la bu olaydan kurtulmayı istediği için öyle yorum yapıyorlardı.patlama olur olmaz hemen kurtarma ekipleri hazırlanmış ocaklara girilebilecek zamanı ve gelecek emri bekliyorlardı.kimsede olan biteni bilmediği için kurtarma ekiplerini de tehlikeye atmak istemediğinden mühendis müdür düzeyinde kişilerin ekip başkanlığında 3 -5 kişilik gruplar halinde hazır bekliyorlardı ilk ekip kuyulardan aşağı indiğinde facianın büyüklüğü ortaya çıkmıştı yapılan durum değerlendirmesinden sonra ocaklardan kimsenin sağ çıkamayacağı hükmüne varıldı tonluk arabalar için döşenen rayların bile yılan gibi kıvrıldığını tonlarca ağırlığındaki pres makinesinin ve diğer ocak içnde kullanılan malzemelerin sağa sola savrulduğunu gördüler kısaca o gece gruzu önüne gelen her şeyi yakıp yıkmıştı. Gece yarısına doğru.çığlıklar her tarafta yükselmeye başlamış kimisi hastanelere yaralılar içinde yakınını arıyor kimi morglarda tanıdıklarına yakınlarına bakıyor herkes ne yaptığını Bilmeden sağa sola koşuşturuyor herkes her gördüğüne yakını olduğu işçinin akıbetini öğrenmek için bir şeyler soruyordu.Dualarla ağlama sesleri birbirine karışıyordu.büyük bir uğultu kadere boyun eğiş hakimdi Emniyetçi Osman çavuşun yakınları her yerde Osman çavuşu sorarken bir arkadaşı yemin billâh ediyor biz onunla birlikte kuyu başına kadar geldik ölmüş olamaz buralarda bir yerlerdedir dediyse de Osman çavuştan bir haber alınamadı. daha sonra kendisi ocağın güvenliğinden sorumlu kişi olduğu için ocaktan ben çıkarsam burada emniyetinden sorumlu olduğum insanlar ne olacak diye geriye kömür üretilen ocaklara doğru gittiğini ve orada gazdan zehirlenip öldüğü söylendi Zaman geçtikçe ölen maden şehitlerinin sayısı da yavaş yavaş netleşmeye yada tahmin edilmeye başlandı 263 madenci bu gece ocaklarda şehit olmuştu.Gün doğduğunda ocaklardaki patlamanın etkisi ile kuyulardan duman hatta alev çıkmaya başladı demek ki ocaklardaki her şey her yer yanıyordu ocaklarda meydana gelen yangını söndürebilmek için ocak girişlerini ocakla hava temas edebilecek her yeri, işçi ve kömür nakliyatında kullanılan kafeslerin olduğu bölümü dahi kafesi yukarıya asıp kuyunun her tarafını hava almayacak şekilde kapattılar kalan bosluklarada sari topraktan camur yapilarak iyice sivayip kapadilar Yangın yine sönmedi bu sefer ocaklara yukarıdan su basıp yangını söndürmeye çalılştılar metrelerce kup su ocaklari doldurdu alevleri söndürmek haftalar sürdü. Şehrin içindeki kullanılmayan bir havalandırma kuyusundan alevler yeryüzüne yükseldikçe bu kuyunun yanından geçen herkesin yürekleri o gece gruzu faciasında ocaklarda kalıpta henüz dışarıya çıkarılamayan maden işçileri için yanıyordu Bazı maden işçilerinin cesetleri yanmış bir şekilde beklide sadece kemikleri, beklide sadece elbiseleri toprağa verildi Cenazeler ya lamba numaralarından ya yakınlarının elbise veya kişisel eşyalarından tanınarak ailelerine teslim edilip once isyerlerinde tabutlanip yapilan torenlerin ardindan kuran kerim okunup köylerine gönderildiler.Bir mahalleden 10 kişi 15 kişi hatta daha fazla madenci şehit olmuştu. 3 mart 1992 tarihinde 16 vardıyasına giden 263 madenci bir daha evlerine dönemedi acıları tüm ülkenin yüreklerine kazındı en çokda bir daha baba diyemeyecek çocuklara ve babasız kalan yetimlerine bundan sonra hem analık hemde babalık yapacak eşlerinin yüreklerine ömür boyu yaşayacak bir acı bir anı olarak oturup kaldı ruhları şad olsun
NOT Oykude adı gecen ısımler hayalıdır

24. 10.2007

Muharrem Akman
Kayıt Tarihi : 24.10.2007 21:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Fikret Oğuztürk
    Fikret Oğuztürk

    TAM ANLAMIYLA BİR VAHŞET.

    BAŞKA BİR ŞEY DİYEMİYORUM.

    BİLGİLENDİRME İÇİN TEŞEKKÜRLER.

    SELAM VE DUA İLE.

    Cevap Yaz
  • Leyla İnan
    Leyla İnan

    Hocam, sözün bittiği yer bu olsa gerek. 263 kişiye mezar olan o patlamayı çok iyi hatırlıyorum. Acısı sizin de dediğiniz gibi hala yüreklerde. Şehit olan kardeşlerimize Allah'tan rahmet diliyorum tekrar tekrar. Güçlü kaleminizi ve gözlemlerinizi kutluyor, saygılarımla ilk yorumu yazan olmanın mutluluğuyla ilk tam puanı da bırakıyorum sayfanıza. Saygı ve selamlarımla...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Muharrem Akman