Utanırım..
Utanırım fıkaralıktan,
Ele,güne karşı çıplak..
Üşür fidelerim
Harmanım kesat.
Kardeşliğin,çalışmanın
Beraberliğin
Atom güllerinin katmer açtığı
Şairlerin,bilginlerin dünyalarında
Kalmışım bir başıma
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun?
A.Arif
Hangi iklim açar yüreğimde,yamalanır izlerinde. Her gidişler bir ben bırakırken gözbebeklerimin derinlerinde hangi yangın futursuz durur sürekli esen yele..
Gidişler yaklaşırken sokaklar arasında hayıflanan nefesimde her durakta bir ben bırakıyorum ardımda.Kaç çiçek solacak bilemeden ilerliyorum.
Her başlangıcın bir bitişe gebe olduğunu gömerek sessizliğime dalgın bakışlarımın zehrinde kıvranırken ruhum elde kalan bir ben...Hissetmek soluğunu
,kucaklamak sevdayı,usulca koynuna salıvermek sende bir ben büyüterek...
Neler neler vermişti Yaradan
Sana ait sana dair..
Ak ana sütü gibi pak bir tebessüm
Kirletmemeli iki gözüm kirletmemeli...
Sen uzanınca yatağında hoşnutluğunla,
Ben uzanınca herhangi bir yere,
Kızım bu zeytin ağaçları senin
Benim sana emanetim
Dedin..dedin ya
Sen gittin
Ne zeytin ağaçları gördü gözüm
Ne de zeytin yemek istedi gönlüm
Zamanın durduğu yerden bakarken çocuk telaşı ile kıpırdayan yüreğimden ansızın uçup giden tesellilerden gülümseyen hayatın yanık izinden tutanası dalların mahrumiyetinden ansızın ansızın çekip gidiyor ellerim nefesimden.Uzun cümleler kuruyorum artık herşeye rağmen diyen dizelere inat içimde tatlı bir tutku esintisi koşasım geliyor zamana inat yarınların penceresine sonra...sonra ansızın susuyorum haykırmak isterken çekiyorum kendimi dizlerime,dizlerim kırılmış hançer ucu ne ben ne benlik duyasım yok hiçbirşeyi ne sesleri ne sevdaları bir tek ben kalıyorum kendimle...ansızın ansızın dönüyorum kendime bir ben buluyorum içimde beni ben bilipte mi geldiniz.Susuşlarıma gülümsediniz...Kirpiklerim arasına aldım sizi dokundukça birbirlerine aslında içimdeydiniz sizi ben sanmıştım.Hüznün notaları arasında akıp gidiyorsunuz ne bir boşluk ne de bir his ansızın ansızın içime konan vedalı bir buse sizi bulayım derken beni bıraktım sizde yeni bir benlikle sizi size veriyorum istediğinizi ansızın ansızın...an-sızın...AN-SIZIM... sessizce.
Neden diye sorar hep içimdeki çocuk. Verdiklerimiz mi ağır gelir yoksa aldıklarımız mı? Ağırlık nedir? Bedenin kaldıramayacağı mı ruhun hafifliği mi? Dalgalanan zaman rüzgarında karşılaştığımız yada dünyamıza aldığımız insanlar ardından hep birşeyler alıp götürmez mi? Giden biz miyiz yoksa kayıplarımız mı? Bir yanımız eksilirken diğer yanımız doluyor. Oysa hayat öyle kısa ki farkına varamadığımız bu kandırmacalar döngüsünde kaybettirdiğimiz değerlerimiz. Değerlerimiz değer mi onca gülüşe, sevişe, bedellere. İnsan yükü ağır gelir derdi ninem ama demek istediği bıraktıklarıydı sanırım. Bunca yaşıma rağmen öğrenemedim tek yandığım bu. Ne bir insana kıyabildim, ne de kötü düşünce kondurabildim. Ağl
Neden diye sorar hep içimdeki çocuk. Verdiklerimiz mi ağır gelir yoksa aldıklarımız mı? Ağırlık nedir? Bedenin kaldıramayacağı mı ruhun hafifliği mi? Dalgalanan zaman rüzgarında karşılaştığımız yada dünyamıza aldığımız insanlar ardından hep birşeyler alıp götürmez mi? Giden biz miyiz yoksa kayıplarımız mı? Bir yanımız eksilirken diğer yanımız doluyor. Oysa hayat öyle kısa ki farkına varamadığımız bu kandırmacalar döngüsünde kaybettirdiğimiz değerlerimiz. Değerlerimiz değer mi onca gülüşe, sevişe, bedellere. İnsan yükü ağır gelir derdi ninem ama demek istediği bıraktıklarıydı sanırım. Bunca yaşıma rağmen öğrenemedim tek yandığım bu. Ne bir insana kıyabildim, ne de kötü düşünce kondurabildim. Ağlayanla ağlayan olmak, gülenle gülmek derken zaman geçip gitti koynuna alınan ben değildim bildiğim bu sarmalamayı bilemeyen dallara ağaç ne yapsın. Ne gitmek öteye ne dönebilmek öteden çıkmaz sokak dönencesi dönüp duruyorum eksenimde. Her dönüştü eksilen ben sitemimde bana haykırışımda bana. Zaman zaman ağır geliyor işte taşımaktan kollarımda yüreğimde yorgun düşüyor,yalpalıyor sonra doğruluyor yine.Rüzgar her dalı etkilemezmiş. Kimi dal rüzgarda kırılır kimi dalsa zayıf düşer kimisi ise ölürmüş. Dal olmaktansa ağaç olmayı yeğledim.Dünya her ne kadar kütüklerin olsa da.
ayanla ağlayan olmak, gülenle gülmek derken zaman geçip gitti koynuna alınan ben değildim bildiğim bu sarmalamayı bilemeyen dallara ağaç ne yapsın. Ne gitmek öteye ne dönebilmek öteden çıkmaz sokak dönencesi dönüp duruyorum eksenimde. Her dönüştü eksilen ben sitemimde bana haykırışımda bana. Zaman zaman ağır geliyor işte taşımaktan kollarımda yüreğimde yorgun düşüyor,yalpalıyor sonra doğruluyor yine.Rüzgar her dalı etkilemezmiş. Kimi dal rüzgarda kırılır kimi dalsa zayıf düşer kimisi ise ölürmüş. Dal olmaktansa ağaç olmayı yeğlemek................
Zaman..
Yavaş ve sinsi hoşnutla yaklaşıyor
Kedinin ciğere
Farenin peynire bakması gibi
Yakıyorum sigaramı bir nefes çekiyorum
Sayfalar sayfalar
Şiirlerimle bölünmek istiyorum
Hece hece,harf harf
Ne ilerisi ne gerisi
Tut ki ağlamıyorum
Tut ki mah karşımda
Sana bakıp inci taneleri
Aslında..
Ben seni hiç sevmedim!
Üzüm karası gözlerini özlemedim,
Tatlı meltem esintisinde
Kokunu içime çekmedim.
Beklemeyi hiç sevmedim
Gönül dergahından geçtin mi
Selamın sabahın kestin mi
Munzurun suyundan içtin mi
Ey dost sen benide sildin mi!
Saçlarıma değen rüzgar ellerindi
Merhaba sevgili Tülay,
Seninle tanışmak çok güzeldi.Sohbet edip zamanı paylaştığın için teşekkürler.
Başarılı ve çok güzel bir ömür senin olsun.
Saygı ve sevgiler