Bilmemen gerekenleri ben kendime gecelerce tekrarladım. Zaman zaman ruhum, yıkılmaya yüz tutmuş, ahşap bir binanın tozlu merdivenlerinde düşünüyor; yokluğunun sancısının, varlığının başkalara sunacağı acıyla kıyasını. Bencil dürtülerimin yalan, kalbimin bağlılığının,ardından özlemle baktığım kadar dürüst olmasını kabullenmek istiyorum. Aksi olsa da ve yine olmasa da biliyorum;
Biz boğulduk düşlerimizin içinde...
Kollarından çekip bir başkasının, bedenlerimizi kurtaramayız.
Başımı duvara dayadım. Yağmur sakin yağıyor. Avuçlarımı göğe açıp damlalara dileniyorum ve artık ağlamıyorum. Geceye saklanıp, pencere altında, yağmurdan daha sessiz,ağlamak isterdim. Hayaline sarılıp uykuya dalmayı... Kalbimi hayalinden uzak tutuyorum!
Sen güne sorarsan; 'kim? ' diye. Bu aciz ayrılıktan kimdir dimdik kalan? ...
Gün sana adımı, sabah rüzgarıyla hatırlatmasın! Sömürülmüş rüyalarında adım; 'gözyaşı' ve ben güçlüyüm her hüzün sonrası.
Göğe uzanan dallarda
güz görmemiş bir tomurcuk olsam
gözlerin geçince yapraktan
çiçek çiçek sana açsam
rüyam kocaman gemi
ihtişamı kime benzer?
Gümüş bir hayaletsin, ruhun saten
bu mezarlık ne ki dünya sana dar beden
şanslı bir var oluş yokluktan olmuşluğumuz
ölümsüzleşmeye doyumsuzdu
sözcüklerde anlamlaşmaya muhtaç oluşumuz
Mezarlık kadar siyah toprak
keskin ölüm kokusu
yer, gök kızıl
güneş batarken ağlamak istercesine
sıkılmadın mı
itaat etmekten karanlıklar efendisine
Maskenin ardındakiler yüzü oluşturan kaslar ve kemikler değildir.
Fikirlerdir ve fikirler kurşun geçirmez.
Hayatın tüm sislenmişliğine,
toplumun kırılgan, ürpermiş gerçekliğine ayna tutmak ve bu aynaya yansıyanın yüzü olmadığını görmek bizi onure edecektir.
Bazı aynalar yalnızca gizlenmeye yarar, bazı maskeler ise yüzümüzü yansıtır. Asıl devrim kendi benliğimize yapacağımız yıkımdadır.
yeniden DOĞMAK için...
Düşle gerçeğin eşsiz bir sentezidir yaşamak ve yaratıcının sessiz fakat dinlemekten usanmadığımız ahenkli bir lutfudur.
Rüyalar görüyorum sen yoksun!
rüyalarıma bile uğramıyorsun
ben günlerdir seni bekliyorum.
Rüya denilenler gerçek yaşamışlığımız düş olsa
belki sırrıdır hayatın hala farkına varamadığımız
Yansa yansa bedenim
küllerim savrulsa ılık bir meltemle
ve bir yer olsa vardığım köşe,
cenneti andıran gül bahçeleriyle
gözlerim kamaşır bakınca göğe
güneş içimde yer etse
gel...
otur yanıma,
bak neler anlatacağım sana
sen ki yalnızlar mahpushanesine
gardiyan olmuş gece
dinle beni!
Geçecekti geniş diyarların ardından soluyacaktı gri atı ıssızlığı
akacaktı asude, yorgun sisler bir bir çözülecekti.
kavuşacaktı solgun çiçeğin özüne bedeninin sözleri
öyle büyük öyle uçsuz bir sevdaydı ki yıldızın gözündeki yaş asla yere inmedi
'belki de rüyana bu denli inanmamalısın! ' dedi düş bazın biri
korkmuştum bakamadım inleyen gökyüzüne,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!