İnsanlar geçiyor gözlerimden
Sessiz, sakin ve ışıltısız
Kelimeler dillerinde hırpalanmış
Ne dediklerine aldırmasam da
Hepsi aynı boşluğa akmakta
Derin, sefil ve kara
Zamanı kendine uydurmak,
Ya da zamana ayak uydurmak...
Bir noktaya gözünü dikip bakmak;
Boşa geçmiş bir zaman mı,
Yoksa dolu dolu düşündüğün bir an mı?
Saçma geyik muhabbetleriyle tükenen dakikalardan
Bir an, onun varlığından şüphe duyarsan;
Bilki o an, kendinden şüphe duyduğun andır.
Bir an, onu inkar edersen;
Bilki o an, umutsuzluğa düştüğün andır.
Ama eğer...
Bir an, onu ta içinde hissedersen;
Ödünç zamanlar yaşadıklarım.
Bana mı ait yoksa emanet mi bilmeden harcayıp duruyorum sorumsuzca,
Tükenip gidişine aldırmadan.
Zamanla boşluklarımı hissediyorum.
Doldurmaya çabalayıp öylece bıraktığım boşluklarım,
Doğru kelimeyi bir türlü bulamadan.
Yine geçti gün, yine gece
Bir ay daha doğdu gökyüzüne
Yalnız batan bir güneş daha.
Bundan mı ki esaretim gözyaşlarıma
Bundan mı vazgeçemiyorum kanatmaktan
Bundan mıdır her akşam aynı hikayeyi anlatıyorum kendime
“Benim hala umudum var” diyerek başlıyorum her güne.
Umudu koyup içime,
Ağlıyorum içimde yine.
Bir de şu yaşanmış üzüntülerin bıraktığı izler olmasa…
Belki öğreniriz ağlamadan umuda sarılmayı.
Kapalı bir kutu dünya,
Matruşkalar gibi içi içe geçmiş insanlar da bu kutuda.
Bense aykırı kalmışım dışarıda.
Açıyorum matruşkaları,
Ayırıyorum tek tek hepsini birbirinden.
Aşk geçici bir delilik hali.
Ne ilacı var, ne tedavisi.
Bir çeşit şizofreni ya da
Yalnızca bir noktaya odaklı
Takıntılı.
Kör edici bir ışık gibi,
Karanlığa gömüldüğün bir anda
Bir ateş böceği görürsün ya,
Gecenin siyahında esen rüzgarla
Hışırdayan dalların arasında,
Parlayan.
Ben de yazıp çiziyorum ya bir iki satır hani,
Dökülüyor ya içimdekiler nehir misali
Denizden mavi, beyaz sayfalara…
İşte bundan, Cahit Sıtkı’nın dediği gibi,
Damdan bakıyorum galiba ben de dünyaya.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!