Aşk üç kişiliktir.
İki kişilik acı çekmektir birinin tarifesi.
Üçüncü sessizce seyreder köşesinden,
Takınıp yüzüne umursamaz maskesini.
Barut kokuyordu gece!
Oysa ne savaş vardı, ne de siyah tüfekler.
İki seven yürek vardı,
Zamansız bir ülkede...
Barut kokuyordu gece!
Hadi bir kurşun da sen sık bana!
Zararı yok, alıştım.
Nereye gitsem bir gölge gibi,
Önümde yürür kadınlığım.
Zor şeydir bilemezsin...
Ne ezerim, ne de yakalarım.
Sondan bir önce başlamalıydık hayata,
Doğumumuz kıyamet gününe yakın olmalıydı.
Taciz edilecek zaman olmamalıydı sokaklarda,
Ya da kapılarda bekleyecek kadar vakit geçmemeliydi.
Eşitliği tartışarak tüketmemeliydik nefesimizi,
Ah benim kaçak gemilerim!
Süzülürdünüz kıyıda,
Kıvrıla kıvrıla, karışık sularda.
Tereddütleriniz vardı,
Durmakla kalmak arasında.
Nereye gittiğinizi bilmezdim hiç.
Tarifi yoktur acımın
Ne de aşkımın bahanesi.
Oysa ilk bakışta masumdu,
Alışıldık bir fotoğraf karesi.
Elinde siyah bir telefon,
Bu sabah Denizli’de güneş var.
Kaygılarımı şu tepelerin arkasında bıraktım.
Başka biri olmama lüzum kalmadı artık,
Bıraktığım yerden kendime başladım.
Bu sabah Denizli’de bahar var.
Kalbin son durağıdır tüm yolculuklarımın
Ayaklarım ıslak gelirim sana, ellerim soğuk
Dudaklarıma pamuk şekeri sunar dudakların,
İnciler döker sana içimdeki çocuk.
Rastladığım en beyaz limansın desem,
Tarifsiz mucizelerle kollarına gelsem,
Bir boşluk var içimde
Öyle derin, öyle anlamsız ki bilemezin.
Baksan içi öyle karanlık ki...
Baksan da göremezsin.
Bir taş atsan ucundan...
Atma! Sesini duyamazsın.
Gencecik bir şair. Yüzü gibi yüreğide çok temiz. Yolu her zaman açık buna eminim...Be denli içten olduğun sürece herşeyi başarırsın Tuba Saygılarımla...