arada kalmışım seninle
konuşalım …
vakit uzak bir şehri geçsin dağılalım o okul biz çıkalım bir
koşu büyüyelim önce …
Neşe ile ızdırapla,
Düşünce ile dolu iken,
Tükenmez ezalar içinde,
Ümitler, tereddütler geçirirken
Kederler içinde yoğurulurken
Mesut olan,
Devamını Oku
Düşünce ile dolu iken,
Tükenmez ezalar içinde,
Ümitler, tereddütler geçirirken
Kederler içinde yoğurulurken
Mesut olan,
Şiir değil molozistan , karanlıkta bir karartı ...
Uçuşmakta üzerinde yüzlerce çıldırmış martı ...
İçinde ne varsa kusuyor , eşi bulunmaz şâir ;(!)
Pür nûr oluyor , coşuyor ; yerin üstü ve yeraltı ...(!)
Düzyazı mı , şiir mi bu ,kimse karar veremiyor ...
Seçenlerden başkaları hiç feyzine eremiyor...
Seçen gabi...okuyanlar sabi...(!) bakar körler şakşakçı ;
Münekkitler usanmıştır , mezbeleye giremiyor...
Saçmasapan bir düzyazı denemesi ...Mektup gibi karalamalar...
Toplama Başıma Martılarını
arada kalmışım seninle
konuşalım …
vakit uzak bir şehri geçsin dağılalım o okul biz çıkalım bir
koşu büyüyelim önce …
ilk adımlarını hiç unutmadım desem doğrudur kalbim tüm
adlarını unuttum ama onların …
sonra o şiir senin bu şarkı benim yazılalım söylenelim de
bu sokaklar ne kadar yarılanırsak o kadar da yaralanalım
ölelim de hatta - sen demiştin hayat bana korkaksın diye
birlikte utanalım utanacaksak
hangi rengi seviyordum aşk hangi sana susuyordum eve
dönüşler o yakışıklılık kopan fırtınalara mayıs düşüyordu
haziran temmuz üşüyordu fena
ilkyazlar nefretlere bürünüyordu hatıralarım ve her inadın
tuttuğunda sen başıma martılarını topluyordun sahil - gel
o çığlık hepsinden vazgeçiver - onu seviyorum diyordum
bir kere daha geliyordu bir kere daha gidiyordu yağmurla
kendimi uğurlarken kendimle kaç tren eskitiyorduk haller
başıboş ya da oradan oraya ürkek biraz da yorgun aksan
hiç özet yapmayı bilemediğim demler değerken kış tenler
adam oluyordu adımları - karşıma çıkmanı anlamıyordum
hangi bedel kaçıyorduk ona hiç bakamıyordum
hangi sarhoşluğa uyanıyorduk o sabah bilmiyorduk anısı
kaç kapı çalıyordu bir acı sonra – bilenişimiz doğru yerde
doğru zamanda açıyordu dilenişimizi kıyıya vuruyordu bu
biz düşümleri hani dünlerimiz hain düşlerimiz uzanıyordu
ben seni bağışladım o son ihtilalde başka çare ihtimali ile
unutmak adına mecburen u dönüşü belki de … sessizliğe
nihayet sensizliğe ihanet valsi
bunu da bana sen öğretiyordun sımsıkı sarılırken bir aşk
boğuluyordum – içimde biraz ondan biraz bundan ihtiras
ve varım dedikçe yokluğa açılıyordum - herşey her yerde
bölündüğümde o derde şimdi martılardan da ses yok çok
bu
senden bana kalan az şey gibi çok bu yüzden yüzlerinden
utan benim bulutlandığım gibi dokunan sayfalarla okunan
ilk düşen yaş hiçbir zaman unutulmuyor sevgili bil ki öyle
ağlanılamıyor bir daha – sadık kalmayı ben başardım ona
sen söküp savurdukça da
orada da kalmışım seninle
susalım …
kk
05 Kasım 2007 istanbul
Toplama Başıma Martılarını: BİR DE GÜRÜLTÜ ÇEKEMEYECEK.
SAHİLE:
arada kalmışım seninle
konuşalım
BAŞLIYOR ANLATMAYA:
vakit uzak bir şehri geçsin dağılalım
o okul
biz çıkalım
bir koşu büyüyelim önce
KALBİNE:
ilk adımlarını hiç unutmadım desem
doğrudur kalbim
tüm adlarını unuttum ama onların
DEVAM EDİYOR:
sonra
o şiir senin bu şarkı benim
yazılalım söylenelim de
bu sokaklar
ne kadar yarılanırsak
o kadar da yaralanalım
ölelim de hatta
HAYATA!
sen demiştin hayat bana
korkaksın diye
birlikte utanalım utanacaksak
AŞKA:
hangi rengi seviyordum aşk
hangi sana susuyordum
ANILARI GELİYOR AKLINA:
eve dönüşler
o yakışıklılık kopan fırtınalara mayıs düşüyordu
haziran temmuz üşüyordu fena
ilkyazlar nefretlere bürünüyordu
YİNE SAHİLE ANLATMAYA DEVAM EDİYOR:
hatıralarım
ve her inadın tuttuğunda
sen başıma martılarını topluyordun sahil
gel o çığlık
hepsinden vazgeçiver
onu seviyorum diyordum
bir kere daha geliyordu
bir kere daha gidiyordu yağmurla
kendimi uğurlarken kendimle
kaç tren eskitiyorduk
haller
başıboş ya da oradan oraya
ürkek biraz da yorgun aksan
hiç özet yapmayı bilemediğim demler
değerken kış tenler
adam oluyordu adımları
KENDİ KENDİSİNE, SEVGİLİYE DER GİBİ:
karşıma çıkmanı anlamıyordum
hangi bedel kaçıyorduk
ona hiç bakamıyordum
hangi sarhoşluğa uyanıyorduk o sabah bilmiyorduk
anısı kaç kapı çalıyordu bir acı sonra
SEVGİLİYE:
bilenişimiz doğru yerde
doğru zamanda açıyordu dilenişimizi
kıyıya vuruyordu bu biz düşümleri
hani dünlerimiz
hain düşlerimiz uzanıyordu
ben seni bağışladım o son ihtilalde
başka çare ihtimali ile
unutmak adına mecburen u dönüşü
belki de sessizliğe
nihayet sensizliğe
ihanet valsi
bunu da bana sen öğretiyordun
sımsıkı sarılırken bir aşk
boğuluyordum
KENDİ KENDİSİNE:
içimde biraz ondan biraz bundan ihtiras
ve varım dedikçe yokluğa açılıyordum
SAHİLE:
herşey her yerde
bölündüğümde o derde
şimdi martılardan da ses yok
SEVGİLİYE:
çok bu
senden bana kalan az şey gibi çok
bu yüzden yüzlerinden utan
benim bulutlandığım gibi
dokunan sayfalarla okunan
ilk düşen yaş
hiçbir zaman unutulmuyor sevgili
bil ki öyle
ağlanılamıyor bir daha
SAHİLE:
sadık kalmayı ben başardım
ona sen söküp savurdukça da
orada da kalmışım seninle
susalım
kk
05 Kasım 2007 istanbul
Bir şiirde hitap, genellikle belli birine olur. Bu şiiri, şairin sık sık muhatap değiştirmesi anlaşılmaz hale getirmiş. Kafatasını eline alıp, ona bakarak: “Olmak veya olmamak… İşte bütün mesele bu!..” demiş olsaydı, herkes kolayca anlayacaktı.
Tek perdelik piyes gibi… Sahnede şair… Bulunduğu yer sahil… Güya sahile hitap edecek, ona derdini anlatacak. Bazen kendi kendine konuşuyor, sesli düşünüyor. Bazen aşka bazen kalbine hitap ediyor. Sonra sevgilisi yanındaymış gibi içine sığdıramadığı haksızlıkları adeta onun yüzüne haykırıyor! Sitem ediyor. Yaşananları düşünüyor, acı tatlı günleri… İçinde ihanet ve gözyaşı olsa da… Yine de affedebiliyor ve biten aşkın, giden sevgilinin ardından üzüntü duyduğunu anlatıyor.
Mecnun’da mantık aranır mı? Öyle bir halde, ne yapacağını, kime yakınacağını şaşırmış ve halinin darmadağınıklığını bu darmadağın seslenişlerle izah etmiş. O zaman, başarılı saymak gerekir.
Çok kötü bir muameleye maruz kalan, büyük bir haksızlığa uğrayan veya en sevdiğini kaybeden nasıl olur? Önüne gelene derdini anlatmaz mı? Dertli deli olur.
Ölenin en yakınları; taziyeye gelenlere, bazen ölene, bazen hiç tanımadıklarına hitaben bile konuşmaya başlarlar. Bazen de kendi kendilerine söylenirler. Bu hal, onların ne kadar acı çekmekte olduklarının ifadesidir. Akıllı, mantıklı, sakin olmaları, olayı kabullenmeleri ve az konuşmaları beklenebilir mi?
Şairimizin de içinden fışkıran pınar, debisi yüksek olduğundan tek kanaldan değil, her müsait bulduğu yerden, kollara ayrılarak akmakta, o nedenle okuyucu, şiir denen akarsuyun hangi kolunu takip edeceğini şaşırmakta. Elimden geldiğince, geniş bir ovaya yayılmış olan o kolları isimlendirmeye çalıştım.
Dizelerin hatalı bölünüşleri de apayrı bir düzensizliğe sebep olmuş. O nedenle, tekrar düzenleyerek, anlaşılır hale getirdim.
Şiir yeteri kadar açık… İzaha muhtaç yerleri olursa, akla takılan, sorabilirsiniz.
Mutluluklar…
Onur BİLGE
şiirde orijinal bir imge ya da duyguya rastlayamamış olduğumdan dolayı..söze 'şiirde' diye başlamamı kendi kendime tekzip ediyorum..
@..
senin kuşlarını çok uçurduk gökyüzüne
şimdi biraz da benden bahsedelim
sesimin efsununa neden engerekler çöreklenmiştir
bilmek istemez misin mesela
neden yemyeşil bir ormandan
bir vahalık yeşertiye dönüştüğümü
anlamak istemez misin
her cıvıltını ezberime almışlığımın
beni nasıl da sağırlaştırdığını
dünyanın bin haline dair yanılgılarımı
senin kuşlarından kaynaklandığını öğrenmek ister misin
ya da
yoksa
sadece cıvıldamak mı istersin
ey kara perçeminde yazgımı söndüren efkâr..
@..
imge yapabilmek cirpinisiyla bitmemis eksik kirik tumceler harmanlamasi olmus malesef/siirsellikten uzaklasmis.
Sevgi ve saygiyla kalin
Fikret Sahin
bir şey parçalanmış şairin içinde. acıtmış azıcık... şiir demesekte bu öyküye, acıklı bir masal türkülenmiş semalarda.
Çok zor matematik denklemi çőzer prof.ler gibi.. hiç merak etmeyin yarına imge çőzer prof.ler bu şiirin çűzűlmedik imgesini bırakmaz… Bizde şair ve bir de imge çőzen eleştirmenler nerdeyse halkın yarısını teşil etmektedir.
Diğer yarası bilinçli olarak yaşamla; bu bizim şair ve imge çőzen eleşlermenlerimiz ise, şiirin içeriği ile malesef pek ilgilenmezler… Şaire ve şiire saygıyla, ama şőyleymişte bőyle olmuş, martıları başıma musalt etme demiş..sevgili gitmiş..ben yitmiş iyisimi susalım..o kadar mış....Sabah ola, hayır ola..
Saygıyla..
abi benim kafada bir eski dekoder var..
imkanı yok, kıramaz bu şiirdeki imgelerin şifresini..
sizlere kolay gelsin
okurken bile zor döndü dilim..
Bu şiir ile ilgili 28 tane yorum bulunmakta