Toplama Başıma Martılarını Şiiri - Yorumlar

Kadri Karahan
3

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

arada kalmışım seninle

konuşalım …


vakit uzak bir şehri geçsin dağılalım o okul biz çıkalım bir
koşu büyüyelim önce …

Tamamını Oku
  • Ulvi Ziya
    Ulvi Ziya 03.08.2010 - 12:31

    Şiir değil molozistan , karanlıkta bir karartı ...
    Uçuşmakta üzerinde yüzlerce çıldırmış martı ...
    İçinde ne varsa kusuyor , eşi bulunmaz şâir ;(!)
    Pür nûr oluyor , coşuyor ; yerin üstü ve yeraltı ...(!)

    Düzyazı mı , şiir mi bu ,kimse karar veremiyor ...
    Seçenlerden başkaları hiç feyzine eremiyor...
    Seçen gabi...okuyanlar sabi...(!) bakar körler şakşakçı ;
    Münekkitler usanmıştır , mezbeleye giremiyor...


    Saçmasapan bir düzyazı denemesi ...Mektup gibi karalamalar...

    Cevap Yaz
  • Onur Bilge
    Onur Bilge 03.08.2010 - 06:58

    Toplama Başıma Martılarını


    arada kalmışım seninle

    konuşalım …


    vakit uzak bir şehri geçsin dağılalım o okul biz çıkalım bir
    koşu büyüyelim önce …

    ilk adımlarını hiç unutmadım desem doğrudur kalbim tüm
    adlarını unuttum ama onların …

    sonra o şiir senin bu şarkı benim yazılalım söylenelim de

    bu sokaklar ne kadar yarılanırsak o kadar da yaralanalım
    ölelim de hatta - sen demiştin hayat bana korkaksın diye
    birlikte utanalım utanacaksak


    hangi rengi seviyordum aşk hangi sana susuyordum eve
    dönüşler o yakışıklılık kopan fırtınalara mayıs düşüyordu
    haziran temmuz üşüyordu fena

    ilkyazlar nefretlere bürünüyordu hatıralarım ve her inadın
    tuttuğunda sen başıma martılarını topluyordun sahil - gel
    o çığlık hepsinden vazgeçiver - onu seviyorum diyordum


    bir kere daha geliyordu bir kere daha gidiyordu yağmurla
    kendimi uğurlarken kendimle kaç tren eskitiyorduk haller

    başıboş ya da oradan oraya ürkek biraz da yorgun aksan

    hiç özet yapmayı bilemediğim demler değerken kış tenler
    adam oluyordu adımları - karşıma çıkmanı anlamıyordum
    hangi bedel kaçıyorduk ona hiç bakamıyordum

    hangi sarhoşluğa uyanıyorduk o sabah bilmiyorduk anısı


    kaç kapı çalıyordu bir acı sonra – bilenişimiz doğru yerde
    doğru zamanda açıyordu dilenişimizi kıyıya vuruyordu bu
    biz düşümleri hani dünlerimiz hain düşlerimiz uzanıyordu


    ben seni bağışladım o son ihtilalde başka çare ihtimali ile
    unutmak adına mecburen u dönüşü belki de … sessizliğe
    nihayet sensizliğe ihanet valsi

    bunu da bana sen öğretiyordun sımsıkı sarılırken bir aşk
    boğuluyordum – içimde biraz ondan biraz bundan ihtiras
    ve varım dedikçe yokluğa açılıyordum - herşey her yerde


    bölündüğümde o derde şimdi martılardan da ses yok çok
    bu
    senden bana kalan az şey gibi çok bu yüzden yüzlerinden
    utan benim bulutlandığım gibi dokunan sayfalarla okunan

    ilk düşen yaş hiçbir zaman unutulmuyor sevgili bil ki öyle
    ağlanılamıyor bir daha – sadık kalmayı ben başardım ona
    sen söküp savurdukça da


    orada da kalmışım seninle

    susalım …



    kk
    05 Kasım 2007 istanbul


    Toplama Başıma Martılarını: BİR DE GÜRÜLTÜ ÇEKEMEYECEK.

    SAHİLE:

    arada kalmışım seninle
    konuşalım

    BAŞLIYOR ANLATMAYA:

    vakit uzak bir şehri geçsin dağılalım
    o okul
    biz çıkalım
    bir koşu büyüyelim önce

    KALBİNE:

    ilk adımlarını hiç unutmadım desem
    doğrudur kalbim
    tüm adlarını unuttum ama onların

    DEVAM EDİYOR:

    sonra
    o şiir senin bu şarkı benim
    yazılalım söylenelim de

    bu sokaklar

    ne kadar yarılanırsak
    o kadar da yaralanalım
    ölelim de hatta

    HAYATA!

    sen demiştin hayat bana
    korkaksın diye
    birlikte utanalım utanacaksak

    AŞKA:

    hangi rengi seviyordum aşk
    hangi sana susuyordum

    ANILARI GELİYOR AKLINA:

    eve dönüşler
    o yakışıklılık kopan fırtınalara mayıs düşüyordu
    haziran temmuz üşüyordu fena
    ilkyazlar nefretlere bürünüyordu

    YİNE SAHİLE ANLATMAYA DEVAM EDİYOR:

    hatıralarım
    ve her inadın tuttuğunda
    sen başıma martılarını topluyordun sahil

    gel o çığlık
    hepsinden vazgeçiver

    onu seviyorum diyordum

    bir kere daha geliyordu
    bir kere daha gidiyordu yağmurla

    kendimi uğurlarken kendimle
    kaç tren eskitiyorduk

    haller

    başıboş ya da oradan oraya
    ürkek biraz da yorgun aksan
    hiç özet yapmayı bilemediğim demler

    değerken kış tenler
    adam oluyordu adımları

    KENDİ KENDİSİNE, SEVGİLİYE DER GİBİ:

    karşıma çıkmanı anlamıyordum
    hangi bedel kaçıyorduk
    ona hiç bakamıyordum

    hangi sarhoşluğa uyanıyorduk o sabah bilmiyorduk
    anısı kaç kapı çalıyordu bir acı sonra

    SEVGİLİYE:

    bilenişimiz doğru yerde
    doğru zamanda açıyordu dilenişimizi
    kıyıya vuruyordu bu biz düşümleri
    hani dünlerimiz
    hain düşlerimiz uzanıyordu

    ben seni bağışladım o son ihtilalde
    başka çare ihtimali ile
    unutmak adına mecburen u dönüşü
    belki de sessizliğe
    nihayet sensizliğe
    ihanet valsi
    bunu da bana sen öğretiyordun

    sımsıkı sarılırken bir aşk
    boğuluyordum

    KENDİ KENDİSİNE:

    içimde biraz ondan biraz bundan ihtiras
    ve varım dedikçe yokluğa açılıyordum

    SAHİLE:

    herşey her yerde
    bölündüğümde o derde
    şimdi martılardan da ses yok

    SEVGİLİYE:

    çok bu
    senden bana kalan az şey gibi çok
    bu yüzden yüzlerinden utan
    benim bulutlandığım gibi
    dokunan sayfalarla okunan

    ilk düşen yaş
    hiçbir zaman unutulmuyor sevgili
    bil ki öyle
    ağlanılamıyor bir daha


    SAHİLE:

    sadık kalmayı ben başardım
    ona sen söküp savurdukça da

    orada da kalmışım seninle

    susalım


    kk
    05 Kasım 2007 istanbul

    Bir şiirde hitap, genellikle belli birine olur. Bu şiiri, şairin sık sık muhatap değiştirmesi anlaşılmaz hale getirmiş. Kafatasını eline alıp, ona bakarak: “Olmak veya olmamak… İşte bütün mesele bu!..” demiş olsaydı, herkes kolayca anlayacaktı.

    Tek perdelik piyes gibi… Sahnede şair… Bulunduğu yer sahil… Güya sahile hitap edecek, ona derdini anlatacak. Bazen kendi kendine konuşuyor, sesli düşünüyor. Bazen aşka bazen kalbine hitap ediyor. Sonra sevgilisi yanındaymış gibi içine sığdıramadığı haksızlıkları adeta onun yüzüne haykırıyor! Sitem ediyor. Yaşananları düşünüyor, acı tatlı günleri… İçinde ihanet ve gözyaşı olsa da… Yine de affedebiliyor ve biten aşkın, giden sevgilinin ardından üzüntü duyduğunu anlatıyor.

    Mecnun’da mantık aranır mı? Öyle bir halde, ne yapacağını, kime yakınacağını şaşırmış ve halinin darmadağınıklığını bu darmadağın seslenişlerle izah etmiş. O zaman, başarılı saymak gerekir.

    Çok kötü bir muameleye maruz kalan, büyük bir haksızlığa uğrayan veya en sevdiğini kaybeden nasıl olur? Önüne gelene derdini anlatmaz mı? Dertli deli olur.

    Ölenin en yakınları; taziyeye gelenlere, bazen ölene, bazen hiç tanımadıklarına hitaben bile konuşmaya başlarlar. Bazen de kendi kendilerine söylenirler. Bu hal, onların ne kadar acı çekmekte olduklarının ifadesidir. Akıllı, mantıklı, sakin olmaları, olayı kabullenmeleri ve az konuşmaları beklenebilir mi?

    Şairimizin de içinden fışkıran pınar, debisi yüksek olduğundan tek kanaldan değil, her müsait bulduğu yerden, kollara ayrılarak akmakta, o nedenle okuyucu, şiir denen akarsuyun hangi kolunu takip edeceğini şaşırmakta. Elimden geldiğince, geniş bir ovaya yayılmış olan o kolları isimlendirmeye çalıştım.

    Dizelerin hatalı bölünüşleri de apayrı bir düzensizliğe sebep olmuş. O nedenle, tekrar düzenleyerek, anlaşılır hale getirdim.

    Şiir yeteri kadar açık… İzaha muhtaç yerleri olursa, akla takılan, sorabilirsiniz.

    Mutluluklar…

    Onur BİLGE

    Cevap Yaz
  • Sükûn Ve İnşirah
    Sükûn Ve İnşirah 03.08.2010 - 02:38

    şiirde orijinal bir imge ya da duyguya rastlayamamış olduğumdan dolayı..söze 'şiirde' diye başlamamı kendi kendime tekzip ediyorum..

    @..

    Cevap Yaz
  • Sükûn Ve İnşirah
    Sükûn Ve İnşirah 03.08.2010 - 02:34

    senin kuşlarını çok uçurduk gökyüzüne

    şimdi biraz da benden bahsedelim

    sesimin efsununa neden engerekler çöreklenmiştir

    bilmek istemez misin mesela

    neden yemyeşil bir ormandan

    bir vahalık yeşertiye dönüştüğümü

    anlamak istemez misin


    her cıvıltını ezberime almışlığımın

    beni nasıl da sağırlaştırdığını

    dünyanın bin haline dair yanılgılarımı

    senin kuşlarından kaynaklandığını öğrenmek ister misin


    ya da

    yoksa

    sadece cıvıldamak mı istersin

    ey kara perçeminde yazgımı söndüren efkâr..



    @..

    Cevap Yaz
  • Fikret Şahin
    Fikret Şahin 03.08.2010 - 00:51

    imge yapabilmek cirpinisiyla bitmemis eksik kirik tumceler harmanlamasi olmus malesef/siirsellikten uzaklasmis.

    Sevgi ve saygiyla kalin

    Fikret Sahin

    Cevap Yaz
  • Salim Genç
    Salim Genç 03.08.2010 - 00:41

    bir şey parçalanmış şairin içinde. acıtmış azıcık... şiir demesekte bu öyküye, acıklı bir masal türkülenmiş semalarda.

    Cevap Yaz
  • Nadir Sayin
    Nadir Sayin 03.08.2010 - 00:37

    Çok zor matematik denklemi çőzer prof.ler gibi.. hiç merak etmeyin yarına imge çőzer prof.ler bu şiirin çűzűlmedik imgesini bırakmaz… Bizde şair ve bir de imge çőzen eleştirmenler nerdeyse halkın yarısını teşil etmektedir.
    Diğer yarası bilinçli olarak yaşamla; bu bizim şair ve imge çőzen eleşlermenlerimiz ise, şiirin içeriği ile malesef pek ilgilenmezler… Şaire ve şiire saygıyla, ama şőyleymişte bőyle olmuş, martıları başıma musalt etme demiş..sevgili gitmiş..ben yitmiş iyisimi susalım..o kadar mış....Sabah ola, hayır ola..

    Saygıyla..

    Cevap Yaz
  • Ali Oğuz İyidiker
    Ali Oğuz İyidiker 03.08.2010 - 00:06

    abi benim kafada bir eski dekoder var..
    imkanı yok, kıramaz bu şiirdeki imgelerin şifresini..
    sizlere kolay gelsin
    okurken bile zor döndü dilim..

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 28 tane yorum bulunmakta