Hangi teselli acının içinden söküp atabilir ki,
gece bu kadar derinken,
içimizde yankı olan o tek isim
duvarın gölgesine yaslanmış susarken.
Zaman mı, deriz, taşları yontan uzun ırmakta
Yıllar geçer, sesimiz kısılır, kalbimiz alışır sanırız;
hangi teselli acının içinden söküp atabilir ki.
Bir dua salarız havaya, ince bir tül gibi,
kelimeler kuş olur, döner döner uçar kaybolur
Ağrı bazen bir taş değildir,
içimizde tutulan bir nefestir.
Üflemeye kıyamadığımız bir mum gibi
titreyerek ayakta kalır.
Anlarız ki teselli söküp atmaz, içimizdeki acıyı
kökün yanına bir gölge olur, toprağa su taşır.
Yaranın üstüne eğilen bir yüz gibi durur,
Bir omuz bulunur bazen, sessiz ve ılık,
bir bakış, “buradayım” der, o kadar.
Ve ben, acımı artık gizlememeyi öğrendim:
adını söyledim, yıkılmadım.
Bir kuyuya bakar gibi kendime baktım, su çıktı;
susuzluk bitmedi, ama suyun yeri belli oldu.
Sorunun cevabı belki budur:
hiçbir teselli acıyı içimizden söküp atamaz.
Fakat iyi bir ses, iyi bir el, iyi bir susuş
acıya yer açar, karanlığa küçük bir pencere takar.
Ve o pencereden giren sabah
bizi iyileştirmez hemen, ama yolu gösterir;
Hangi teselli acının içinden söküp atabilir ki?
Hiçbiri. Ama doğru teselli, acının yanında kalmayı öğretir.
Kayıt Tarihi : 3.10.2025 02:32:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!