tırmanıp kendimin en tepesine
en sesimle
en yakınıma
ve en uzağa......
ben bir cadıyım
bereket versin ki cadı...
çizerim, yırtarım takvimlerimi size ne
ellerimin uç saatini ben bilirim
sezerim ne zaman duracak kanım
ne zaman sızacak bedenimden
çalışacağım zamanı bilmek de benim
ne kadarım mola, ne kadarım aşk...
nasıl açarım çeşmelerimi, nasıl kısarım
hangi renge boyarım dipsiz sırrımı
düzyıllarda sorumluyum kendimden
ve sorumsuzum düz yolda
yüzyıllar boyu nasıl uyudumsa
öyle uyandırdım kendimi
uyurum da sonsuza değin
yeşertirim de dünyayı sonsuz
rahmimin en derininden
Kayıt Tarihi : 25.9.2013 11:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Hani psikolojide id,ego, süperego filan şeklinde tarif ve tasnif edilen 'kendimizlik' dediğimiz kavrayışımızın cesamet bulduğu mekan neresidir?
Beynimizin veya kalbimizin içinde bir micro kara noktacık ile mi sınırlıdır?
Yoksa ben dediğimiz yer, beden dediğimiz bu kütleyi saran , paketliyen dış derimiz ile mi mahduttur?
Beynimizin ürettiği fikirlerin mi, yoksa kalbimizin varabildiği o hayal dediğimiz ufukların mı?
Sınır kabul edilmesi gerekir benlik denilen hacmin evrenle kendimiz ayrışımının arakesitini betimlemeye.
Bu sınır ayrışması için ne kadar çok çaba sarf etmiştir insanlar.
Göz yetmeyince dev teleskoplar o da yetmeyince uzaya atılan
görüntü uydularına başvurmuştur.
Söz uzar gider bu bağlamda..
Okuduğumuz şiir ben in mekanına değinse de daha ziyade kimlik
yönüne, kimliğin kadın oluş vasfına yönelmiştir.
Varoluşu kavrayışa varoluşun sınırlarına ait keşif organları olarak andığımız beyin ve kalbin yanısıra yeni bir öge dillendirilmiştir: RAHİM
Rahm veya rahim in etimolojisi bizi felsefenin, mitolojinin, dinin uçsuz bucaksız yollarına sevk eder.
Çoğu kez bir kelimenin etimolojik derinliği daima o kelimeyi kullanan kişinin belirlediği sınırların ötesine taşır bizi.
Rahmet havuzu , varoluşun ilkliğini ve sürekliliğini, devamlılığını birlikte besleyen stoplazmik bir sıvı gibidir.
Rahim kelimesi, bu uygarlığın- yani mensubu olduğumuz lisan denizinin- ben anlayışının tanımlanmasında olmazsa olmaz bir töz olarak yer alır.
Bu bağlamda şiir, özgürlüğe kanat çırpan tüm gezintilerini böyle bir töze konumlandırarak finallemiştir..
Şair var olduğunu bildiği kendi 'ben' inin sonsuzluğunda çırptığı kanatlarını kendi yuvasına dönerek dinlendirmiştir.
Şiir yazmak, bazan böylesine kuş olmak hâli midir..? Diyesi geliyor insanın ....
yürekten kutlarım çalışmanızı..
………..OR/ER
TÜM YORUMLAR (2)