TATİL ŞİİRLERİ

TATİL ŞİİRLERİ

Yunus Birlik

Senden uzaklarda
Şehrin ışıltısına hasret
Kalabalığına muhtaç
Sonbaharda açan çiçek gibi
Dalında yalnız kalmaya mahkum
Kulaklarımda sana has kahkahaların
Aklımda kısa tatil planlarım
..

Devamını Oku
Mehmet Çoban

Adalet iki dudak arasında
Yasalar oynaşıyor parmakların şıkırtısında
İnsaf çıkar kavgasının ortasında
Bekle sen artık aydınlığı karanlıkta

İnsana bak, diyor Allah en adil
Yasalarına uymaya gelince ilan ediyor tatil
..

Devamını Oku
Saadettin Sarı

Kul sıkışır, Hızır yetişir.
Ne güzel çıkış bulmuş, eskiler.
Ol deyince olmuş! Mucize babından.
Kimisi, dinlensin olduran,
Cumartesi tatil, yakılmaz ateş demiş.
Kimisi kutsallık cumadadır, inanmış.
Üzülmek niye.
..

Devamını Oku
Ömer Dalman

Kolay değil tatil dediğin
hapsız geçmez adrenaline alışmış tutkunlar için!
teskin edilmek lazım antidepresanların en krallarıyla.
dingin kalmak lazım kontrolü elden alan unsurlara karşı.

zamanın hızlı akışına uymayan, geride kalan
miskin uykularla açılışı yapılan günü
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Çok uzun bir tatildi, değerlendiremedik,
Ne yemek ne ziyaret kâr da edinemedik…

Ne zarar ne de kazanç biz ilerleyemedik,
Ne tertip ne de düzen pek yenilenemedik…

Ne ibadet ne tövbe, Rab’bi düşünemedik,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Özlemediğim tatil yılda bir kere gelir,
Birikmiş işlerim var düzenlemek gerekir…

Gidecek yerim yoktur çağıranlar olsa da,
Şahsımız huzurludur etrafımız yorsa da…

Bu engellenecek şey çekemeyen olacak,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Dükkân tenha bir yerde, sahibi aç bırakmış,
Tatil çok uzun sürdü, düşünen de olmamış…

Şahsıma miyavladı, kendisini gösterdi,
Ardımdan kayboldu, vaziyeti belliydi…

Çevrede dükkân da yok, alsam mama getirsem,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Merak eder bakarsın yarın kar tatili mi?
Elinde internetin bu tatil mi değil mi?

Der, işte kar tatili uzattıkça uzatır,
Açık ve net söz yoktur şahsını uğraştırır…

Der, işte açıklama yine aldatacaktır,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Belki hoşlanmıyorum çünkü ihtiyacım yok,
Vaktim boş olmasa da tatillere karnım tok…

Belki de yorgunluktan düşünemez hâldeyim,
Dinlenmem de gerekir, farkında mı değilim?

Hem zihnen hem bedenen dinlenmeden yaşadım,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Biz bunu unutmuşuz hep kahvaltı, kahvaltı,
Tatil dahi yapmadım seçmişim tek hayatı…

Yakınlarımda olsa bir çeşit yemekhane,
Ya da öğretmenevi, sunmazdım bir bahane…

Ya bir bakkalım vardır yumurta bile olmaz,
..

Devamını Oku
Mehmet Tevfik Temiztürk

Televizyon zaten boş tamtakır kuru olur,
Tatil günlerimizde televizyonlar boştur…

Reklam, tanıtım, ara sen bıkmıyorsan izle,
Kâğıda özet çıkar, hafızanda düzenle…

Aynı adam konuşur sık sık tekrar yapılır,
..

Devamını Oku
İbrahim Yasar

TATİL

Hiç anlayamadık nasıl geçti yine,
Bitmeyecekmiş gibi gelen bu sene,
Çalıştık didindik uğraştık elele,
Çok çabuk girdik gibi yeni bir tatile.

..

Devamını Oku
Emir Saltat

Pazar günü yazar kesilen abiler,
Veya pazar gününe kesik,yazar abiler.
Cumartesini cumadan ayıran nedir?
Hangi günü hangi günden nasıl ayırıyorsunuz?
Her günün adı ''mutsuz''
Hepsinin adı ''aynı''
Tatil mi özel kılan pazarı?
..

Devamını Oku
Dede İrfan Çelik

Ölüm meleğim
Kanatların ne kadar beyaz
Benim bedenim sana yaramaz
Git başımdan

Hem biraz tatil yap istersen
Yorgun düşeceksin bir gün
..

Devamını Oku
Özgür Çelik

Bu gün cumartesi
Okullar tatil.
Tadını çıkaralım memuriyetin.
Maaştan kalan üç kuruşla,
Balık ekmek yiyelim Eminönü'nde.
Kuşlara yem verelim.
Vapurlara binelim,
..

Devamını Oku
Ali Lidar

O kadar acı çeker ki insan, canlılar arasında bir tek o kahkahayı icat etmek zorunda kalmıştır der Nietzsche. Ya da buna benzer bir şey işte sarhoşum şimdi bu kadar hatırlıyorum…
Elbistan Şeker Fabrikası’nda çalışıyordu babam. Ortaokul yıllarım.. Ertesi tatil olan bazı günler işyerine götürürdü beni. Orada tanışmıştım Şeref amcayla. Dünyanın en güzel gülen adamıydı. Hafiften de Kemal Sunal’a benzerdi. Cebinde hep şeker taşırdı. Ya da benimle karşılaştığı zamanlarda cebinde hep şeker olurdu, bilmiyorum. Ne zaman beni görse kocaman gülümser sonra cebinden şeker çıkartıp verirdi. Bir keresinde şuna benzer bir şey söylediğini anımsıyorum babamın. “Bu Şeref kadar gamsız adam yoktur. Dünya yansa içinde hasırı yok derler ya, öyle bir adam. Surat astığını gören yoktur. Ne olursa olsun hep güler..”
Bir akşam morali epey bozuk geldi babam. Sordu annem ne oldu diye. O anlatırken ben de duydum. Kendini asmış Şeref amca. Fabrikanın kazan dairesinde…
Kim bilir nasıl acı çekiyordu da bu kadar çok gülüyordu. Dinmiştir ölünce acıları. Ölüm her şeyi sıfırlar..
Yirmi küsür yıl geçmiş üstünden. Cin içiyorum Caner’le beraber. Yan masada birileri Nietzsche’den bahsetti. Duyunca yukarda yazdığım sözü hatırladım. O söz de birden bire Şeref amcayı anımsattı durduk yere. Bellek yavşak bir düşman gibi davranıyor bazen. Canını yakacak şeyleri tamamen unutmana izin vermiyor. Freud’unun da amına koyim bilinçaltınında..!
Haberi duyduğum ilk andan daha çok üzgünüm şu an. Şeref amca için yeterince üzülmemiş olmamın mahcubiyeti bu sanırım. Mahcubiyet böyle bir şey işte. Gecikmeye gelmez. Geciken mahcubiyet ekstra üzüntü ve utançla çıkartır acısını..
Son duble cini Şeref amcanın anısına söyledim. Araya bir de çay sıkıştırdım. Ve şu an kafamda tek bir soru var. Eğer uyumamışsa eve gider gitmez babama soracağım. Şeref amca gülümsüyor muydu ipte sallanırken?
..

Devamını Oku
Mehmet Akif Tiryaki

Limon kokan çamlar
Berbere gitmiş ağaçlar
Önüne uzanmış sahil
Deniz
Keder nedir bilmeyiz
Ve tertemiz hava
Çimler ve patika
..

Devamını Oku
Fatma Karakoyun

Sonradan söylemek boşuna
Söyleyeceksen başında
Konuş konuşabildiğince
Özgür bırak düşüncelerini
Kelimeler anlatmalı seni
Sanki otantik bir tatil yeri
Anlat sadeliğini
..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Uzun ve ince belliydi, mis gibi de kokardı ayrıca, onun kokusunu duydular mı diğer insanların aklı başından giderdi. Onun ile sıcak bir ortamda buluşmak, kaynaşmak için can atardı en çok sevdiği sarışın beyaz tenli, onun ile tenlerinin birbirine kopmamacasına sarılmasıydı tek istediği. Sarışınlara özel zaafı vardı, kendisinin rengi kahve olduğu için hiç bir zaman komplekse girmedi. Karşısında ki sarışında hiç bir zaman onun kahverengi oluşunu dert etmedi. Birbirlerinin renklerini, bazı insanların, milletlerin yaptığı gibi dert etmediler kesinlikle. Tutku ile birbirlerine o kadar bağlıydılar ki onları hiç bir zaman başkaları ile düşünemezdi kimseler. Hani birbirlerine de çok yakışıyorlardı, en azından çevresindekiler öyle söylüyorlardı...

Bazen marketlerde ayrı ayrı takılırlar, çoğu zaman bir araya gelemezlerdi, karşıdan birbirlerine el sallarlardı. Ancak bir hayırsever onların ikisini birden yanına alırsa ki çoğu zamanda bu cumartesi ve pazar günleri gerçekleşirdi, ikisi de o günleri yani cumartesi ve pazarları iple çekerlerdi. Tatil günleri kavuşma günleriydi, birbirleri ile kaynaşma, sevme ve birbirlerinin içinde kaybolma günleriydi. Öyle bir aşktı ki bu buluşup kaynaştılar mı yok olana kadar sevişirlerdi ama bu yok olmak onlar için bir acı sebebi değil mutluluk vesilesi idi, yok olarak mutlu oluyorlardı...

İkisi de onların dünyaya gelme sebebi olan canlıların birer parçasıyken dünyaya geldikten sonra mutlaka bir şekilde birbirlerini buluyorlardı. Onların aşkı belki Mecnun ile Leyla aşkı, belki Ferhat ile Şirin aşkı, belki Tahir ile Zühre aşkı gibi yere göğe sığmayan kutsal ve bir o kadarda coşku dolu heyecan dolu bir aşktı... Coşku ile bir araya gelirler ve coşku ile yok olurlardı. Ateşe doğru koşan pervaneler gibi...

İşte yine bir pazar günü, karşıdan gelen Halime Hanımı her ikisi de görmüştü ve Halime hanımı daha önce tanıyıp bildikleri için, kendilerini çok sevdiklerini biliyorlardı. Lakin kafalarında da bir soru işareti yok değildi hani. Halime hanım ya ikisinden birini yanına alıp da diğerini almamazlık ederse, şimdiye kadar hiç yapmamıştı ama ya yaparsa; kurt düşmüştü bir kere içlerine. Dua etmeye ve kavuşmak için dakikaları, saniyeleri saymaya başladılar. Halime Hanım önce ekmek reyonundan bir iki ekmek aldı, daha sonra sebze ve meyve reyonuna geçip oradan da elma ile portakal ve bir iki değişik meyve daha alınca ikisi birden ''Hah şimdi bizim yanımıza gelir.'' diye içlerinden geçirseler de, Halime Hanım kuru yemiş reyonuna yönelip oradan da ihtiyacını aldıktan sonra, nihayet onların yanına gelmişti. Yürekleri pır pır etmiş sevinçten göklere uçacaklardı nerede ise...
..

Devamını Oku
Emre Ballak

Bir gün ayakların yorulursa
Dinlen, ıssız çölümde
Ve ben gözlerinde doğurup serapları
Diz çöktürürüm aşkımı sana sunan hurilere

Ve ben Koyamadim hiç bir zaman
Annem oyuncaklarını da al yanına
..

Devamını Oku