P E G A S U S
5 Temmuz 4 Ağustos tarihleri arasında,Alanyada,çok güzel bir tatil yaptım.Herşey sorunsuzdu.Ama 4 Ağustos,saat 14,30’da,Sabiha gökçen hava alanına inip,bagajlarıma baktığımızda,aklıma bile gelmeyecek bir sorunla karşılaştım.Tekerlekli sandalyem,hasar görmüş.Yepyeniydi sandalyem.Alanya ya giderken almıştım.Alanyada da hiçbir sorun yaşamamıştım,sandalyemle ilgili.Yardımcım,hemen sorunu belirtti.Rapor tutuldu.Verilen belgeleri kaybetmemem söylendi.Kaldığım yere gidince,hemen arabayı aldığım firmayı aradım.Tatil dönemi olduğu için,birkaç gün sonra gelip baktı yetkililer.Sorun,bizim sandığımızdan çok daha büyükmüş.Sandalyem,onarılamayacak derecede hasar görmüş.Havayolu şirketinin,ilgili bölümüyle görüştü firma yetkilileri.Arabanın bedelini ödemeyeceklerini söylemişler.Çok az bir miktar verebilirlermiş.Oysa,tamamen bagaj taşıma hatasıydı.Sorumluluk ve sorun,PEGASUS’undu.Ve ben çok,çok üzülmüştüm.En az iki yıl kullanacağım sandalyem,bir saat uçuş sırasında,onarılamayacak duruma getirilmişti.Yürüyemeyen bir insan için,tekerlekli sandalyenin ne anlama geldiğini? Az çok tahmin edebilirsiniz.Ayrıca:Yapılan haksızlığı da kabul edemiyordum.Sorunu,arkadaşıma ve eşine anlattım.Bu kez,havayolunun ilgili birimini arkadaşım aradı.Ona da,elimdeki belgelerle birlikte,başka belgeleri,kendilerine ulaştırmam söylenmiş.Ertesi günü,ben tekrar aradım.Benim hiçbir kusurum olmadı halde,neden güç durumda bırakıldığımı? sordum.Israrım ve baskım sonucu,gerekli belgeleri ulaştırmamı ve kabul edersem eğer? Ancak üçyüz dolar ve ödediğim bagaj ücretini alabileceğim söylendi.Kabul etmezsem ne olur? Diye sordum.O zaman,satın alma birimimiz,size başka bir araba alıp verecek dedi,yetkili kişi.Kabul etmek zorundaydım.Çünkü,sandalyelerin sınıf sınıf olduğunu.Bana,en düşük fiatlı bir sandalye verileceğini biliyordum.Üstelik:Ben,bedensel yapım gereği,her sandalyeye oturamıyorum.Belirli özelliklerinin olması gerekiyor.Bir sürü uğraş sonucu,409 YTL. Yatırıldığını öğrendim banka hesap numarama.Oysa,sandalyemin ücreti 650 YTL.ydi.Faturamı da,belgelerle birlikte iletmiştim.650 YTL. Nerede? 409 YTL.Nerede? Arada 241 YTL.fark var.Ve ben,sokaktan toplamıyorum parayı.Hayatta ise,tek başımayım.Beni,kendimden başka koruyacak kimse de yok.Dişimden,tırnağımdan biriktirdiklerimle yaşıyorum. İnanamıyorum.Koskoca PEGASUS bana sandalyemin ederini ödemedi.Oysa,üç yolcu parası anca eder.Üzüldüğüm,mağdur edildiğim de cabası.Bu yazıyı yazmak için beklememin nedeni:Hesap numarama,ne kadar para yatırdıklarını? öğrenebilmekti.Çevremdeki insanlara anlattığımda,”Boş ver.Bu kadar da aldın ya.”tümcelerini duydum.Yani,sus ve kaderine razı ol demekti.Ama neden susayım? Haksızlığa uğradığım halde,bir kenara çekileyim? Hep,”AMAAN BOŞ VER”ler le haksızlıkları körüklemiyor muyuz? Bu gün bana,yarın başkalarına.Benim yapabileceğim bir şey varsa? Yaparım.Yapabileceğim şey se,bu olayı yazarak.Duyurabileceğim her yere,herkese duyurmak.Bilincim,bunu yapmamı söylüyor.Bir daha asla,PEGASUS’a binmeyeceğim.Protesto ediyorum.Durup dururken,beni üzdüler,uğraştırdılar.Yeni bir sandalye alma durumunda bırakarak,güç duruma soktular.Haksızlık bu.Ve ben yine,İSYAN EDİYORUM.
Nilgün ACAR 11. 10. 2008
..
ALANYA KALBİM.AKDENİZ BENLİĞİM
Şu an İstanbul donuyor sanki.Ağır,yapış-yapış bir soğuk var dışarıda.Kirli-gri bulutlar ve sis.İnsanın içi daralıyor.En iyisi,düşlere savrulmak.
Hayatım boyunca,hiç kış olmayan bir yerde yaşamak istedim.Ama bu,o kadar uzak bir düştü ki...Şimdi sanki avuçlarımda o düş.Birdenbire bırakılıverdi avuçlarıma.Anlamını ve değerini,ömrümce bileceğim gerçekleşmesi için,küçük adımların yeterli olacağı,o harika düşümün.
Geçtiğimiz iki yaz tatil yaptığım,her şeyden kaçtığım Alanyada,yine tatil düşü kurarken.İnanılmaz bir mucizeyle,temelli kalacağım.Benim için uygun koşulların-olanakların hazırlanmaya başladığı,güzel kentime yerleşeceğim,en kısa sürede.
5 Temmuz 4 Ağustos 2008 tarihleri arasında,harika bir tatil yaptım.Her anı,inanılmaz güzeldi.Çok sevdiğim,ailem bildiğim bir çevrem vardı.Orada geçirdiğim bir ay süresince,bu sevgi çemberi büyüdü-büyüdü.Üç yıl öncesine dek,sadece Antalyanın bir ilçesiydi Alanya benim için.2007 yazında bir çılgınlık yaparak gittim ve on gün kaldım ve hayatımın cenneti oldu.Dinlemesini bilince,yürek seni hep doğru ve güzel yerlere götürüyor.Tek İlhan’ı tanıyordum yazışarak ve birkaç telefon konuşması sonucu.Sonra,ailesi-ailem,çevresi çevrem oldu.On gün,bana onlar baktı.Çağımızda insanların,kendi anne-babasına,çocuklarına-akrabalarına bakmadığı bir yozlaşmada.O harika arkadaşım ve ailesi,prenses gibi baktılar bana.İnsan böyle güzelliklerle karşılaşınca,hayata daha bir sıkı sarılıyor.Yaşam,anlam ve değer kazanıyor.Yüreğinin bütünleştiğini duyumsuyor.
Geçen yıl,2.kez gittiğimde,yanımda yardımcı bir öğrenci hemşire götürdüm.Gönlümce yaşadım.Yeni ve çok güzel birçok insan daha tanıdım.Hiç tanımadığım insanlar bana yardım ettiler.Hayatımı kolaylaştırmak için,her şeyi yaptılar.Her gün dışarıdaydım,neredeyse sabahlara dek.En basitinden,kaldırımlardan çıkarken,birisi, tutup sandalyemi kaldırıyor,teşekkür etmeme vakit kalmadan,uzaklaşıyordu.Bir gün baktım,her gün gidip geldiğim yollar üzerindeki kaldırımlara,esnaf rampa yapmış.Çok mutlu oldum,yüreğimle teşekkür ettim.Zaman zaman oturup,hem müzik dinlediğim,harika manzaralı cafe-barda,hesabı istediğimde.Hesabınız ödendi sözlerini az duymadım.Cafe sahibi yapıyordu bunu.Küçük hediyelerdi bunlar bana ve kabul etmemek,büyük kabalık olurdu.Yolumuzun üzerindeki bir mısırcının elinden,güç kurtuluyordum.Her gece,bana bedava mısır vermek istiyordu.Yolumu gözlüyordu sanki.
Bir gece yarısı,kaldığım otele dönerken,süpermarkete uğramıştık.Kayısıyı kastederek,”Bir tane tadına bakabilir miyim? ”demiştim.İlgili bey,şeftali istediğimi sanarak,kocaman bir şeftaliyi keserek,dilim dilim,elleriyle yedirdi bana.Şaşkınlıkla,yüzüne bakakaldım.”Tamam bundan da alacağım ama ben kayısının tadına bakmak istemiştim.”deyince.Olsun,onun da tadına bakarsın,yanıtını aldım.Şeftalinin ücretini vermek istedim,almadı.O kadar duygulandım ki…
Sık sık denize gittim.Tekerlekli sandalyemle,denizin içine oturdum.Dalgalar hızla bacaklarıma çarpıyordu.Akdeniz beni almak istiyor diye düşündüm hep.O konumda,ben Akdenizden daha güçlüydüm.Sımsıcak ve sert hareketlerle sarıyordu beni çepeçevre.Ama alamıyordu.Bakıcım da yüzme bilmediğinden,giremiyordum denize.Bir gün,hiç tanımadığım bir aile soktu denize beni.Elinden kayıverdim beyefendinin.Korkmadım.Korkmaya zamanım olmadı.Hemen sırtüstü çevirdi beni.Sudan-denizden korkmuyorum.Sonraki günler,can simidiyle hep girdim denize.Yine tanımadığım insanlar yardım ediyorlardı.Hayatımda ilk kez,geçen yaz girdim denize.Ben deniz aşığıyım.Hiç çıkmak istemiyordum ve saatlerce kıyıda oturup,dalgaları seyrediyor,deniz annemin sesini dinliyordum.Ama ne yaptıysam? Bir türlü,çikolata renkli olamadım.Beyaz tenim,biraz koyulaşıyordu o kadar.
Sevgili İlhan,Ayşe ve tüm ailesi,başka yerde yemek yememi yasakladı.Onların ve tatlı meleğim Hürriyet hanımın haklarını,hiç ödeyemem.
..
YAZMALIYIM
Kaçtım.Evet,odama kaçtım.19 Mayıs bayramı nedeniyle,okullar tatil olduğundan ve öğretmenler de gelmediğinden.Kafeteryadaki sergiyi bekleme nöbetini bir arkadaşıma devrederek.Yemek sonrası,ağzımda kahve tadıyla birlikte,fırladım yukarı.Bu kez,RAVEL eşlik ediyor bana.Sadece BOLERO var sanmıştım.Sürpriiiz,dedi bana.Başka yapıtlarınıda sunarak.Gökyüzü gibi,ışıltılı bir gülümseyiş var yüreğimde,gözlerimde dudaklarımda.Çünkü,yazmak için olanak yarattım.Çaldım o zamanı.Hep iki arada,bir derede yazabiliyorum şiirlerimi,yazılarımı.Bana mutluluk nedir? diye sorsalar.SEVGİ VE Y A Z M A K derim.Sait Faik’e,varlığımı karesiyle çarparak katılıyorum.”YAZMASAYDIM ÖLECEKTİM”demişti ya.O belki gerçekten,belki de mecazi anlamda söylemiştir.Ama ben,gerçekten varolamazdım.Düşünemiyorum bile.Ardımda bıraktığım yıllara baktığımda.Her tarafı incecik,kaygan camlarla kaplı,derin mi derin bir uçurumun dibinden çıkarak,bu günlere ulaştığımı görüyorum.Kimse görmüyordu,bilmiyordu,inanmıyordu.Ben biliyordum,tek kendime tutunarak,o sonu yok gibi görünen cam uçurumdan,çıkabileceğimi.Sözcüklerim vardı,tadına doyulmaz oyunlar oynadığım.Hayatla,dünyayla,evrenle bile dalga geçtiğim.Dudaklarımdaki gülüşlerle,gözlerimdeki yaramaz ışıklarla,meydan okuduğum.MEYDAN OKUMAK! ! ! Sanırım benim özetim bu.Kocaman bir H A Y I R! ! ! çekebilmek.Sözcüklerim,yani oyuncaklarım.Bilinçsizdi önceleri.Şeker,süt,ciklet ve çikolata tadındaydı.Başka dereleri,çayları,ırmakları,nehirleri bilmeyen,küçücük bir akıştı kendi halinde ve yolunda.Şimdi,tüm tatların,doyumların ötesinde,tanımsız bir haz.Doğanın,evrenin tüm seslerini,dayanılmaz çağrılarını,taa en derinde duyumsayarak.Hem onlara karışan,hem de,yine kendi yolunda bir akış çağıl çağıl.Sen hep yazmalısın diyorlar bana.Evet,son soluğuma dek yazacağım.Tüm savaşımım bunun için diyorum.Ve aklımdan da geçiriyorum.KENDİME BAŞKA ŞANS TANIMADIM VE TANIMIYORUM Kİ.Benim en güzel armağanlarımdan birisi,yazabilme yetisi.Tüm armağanlarımla birlikte,en iyi biçimde değerlendirmeye çalışıyorum.(BOLERO 2. KEZ, AZDAN BAŞLAYARAK.SÜREKLİ KATILIMLARLA ÇOĞALIP,HIZLANARAK,SOLUK SOLUĞA YÜREĞİMDE.) Çoğu kez üzülüyorum.Aklımda,şiir-yazı yazma istemi varken.Bambaşka şeyler yapmak zorunda kaldığıma ve zaman bulamadığıma.Hayatın gerçekleri,o işler.Ama benim de bir gerçeğim var.Yani,varolma nedenim.Duvardaki Atatürk portresininin gözlerine bakarak.”Değiştirmeliyim her şeyi diye mırıldanıyorum.Evet,değiştirmeliyim.Usul ve emin adımlarla,o yoldayım.Bir arkadaşım:6 saatte yazdım şiirimi demişti.Birçoklarından da duyuyorum.Ya da okuyorum,günlerce-aylarca çalışılıp,uğraşıldığını.Benim,6 saat uğraşmaya hem zamanım yok.Hem de sıkılırım.Geçerim bilgisayarın başına.Görünmeyen bir el dolaşır usumda,yüreğimde.Büyülenirim sanki.Akıp gelir sözcükler.Bambaşka bir boyuttayımdır.Oyun kısa sürmek zorundadır.Kesin ve net.Oynar,biçimlendirir,bitirir bırakırım. O Y U N.Yaşamın kendisi bir oyun-yorum değil mi? Oyuncaklarımı çok seviyorum.S Ö Z C Ü K L E R İ M İ. Teşekkürler ey yüce yaratıcı.Teşekkürler doğa anam.Ben hep YAZMALIYIM.YAZMAK,MUTLULUĞUN RESMİNİ ÇİZİYOR YÜREĞİME.BEN DE,DUDAKLARIMDAKİ GÜLÜŞLERLE,HAYATA ÇİZİYORUM.
Nilgün Acar
20. 05. 2008
..
RÜYA GİBİ
Geçtiğimiz kış,ÇIĞLIK grubunda ben ve birkaç arkadaş söyleşirken.Beni kentlerine davet etmişlerdi.O zaman,olanaksız gibi görünmüştü gözüme.Şakadan tamam gelirim demiştim her ikisine de.Biri Alanyadaydı,biri Zonguldakta.Yakın zamanlarda bir gün,Alanyadaki arkadaşım granmayat rumuzlu İlhan ERMİŞ,bana bir şiir gönderdi.Yazarını biliyor musun? diye.Söyleşirken,” Hadi Alanya ya gelsene “ dedi yeniden.Çok yoğun geçen bir çalışma döneminden sonra,epey cazip gelmişti bu öneri.Tamam dedim.Kardeşim yer ve bilet ayırtmak için,birkaç hava yolunu aradığında:Bedensel engelli olduğum için,yalnız uçamayacağım bildirilmiş.Oysa:On yıl önce,üç kez tek başıma uçmuştum ve hiçbir sorun çıkmamıştı.Çok üzüldüm.Bana kaçıncı sınıf insan muamelesi yapılıyordu.Gözyaşları içinde,”İSYAN EDİYORUM” başlıklı bir mesaj yolladım gruplarıma.Hemen herkes çok ilgilendi.Tanımadığım birçok insan yanımdaydı ve yardım etmek istiyorlardı.Ettiler de.Tüm beni kabul etmeyen hava yolu şirketleri geri adım attı.O mesaj sayesinde tanıdığım bir dost,hem uçak biletlerimi hediye etti.Hem de,eşiyle birlikte gelerek,beni Atatürk hava limanına götürüp,görevlilere teslim etti.Ayrıca:yanıma da harçlık verdi.Bir mucize daha oldu ve beni ilk kez,cam kenarına oturttular.Çok güzeldi,uçarken dışarıyı seyretmek.Antalya ya indiğimde,İlhan kızı ve oğluyla gelmiş beni bekliyordu.Hep birlikte,Alanya ya gittik.İlhan’ın cafesi vardı,eşiyle işlettiği.O cafe hala gözlerimin önünde.Tüm duvarlar,masalar ahşaptı.Ve üzerlerinde şiirler-yazılar-güzel sözler vardı.Benim bir şiirimi duvara astığını,daha önce söylemişti.Sadece cafe değil,her türlü çok güzel ev yemekleri yapılıyordu.Tam sezon olduğu için,yoğun bir tempo vardı.Ben,bana yardım edecek,bir bakıcı istemiştim.Birçok yere haber bırakılmış.Ne yazıkki,herkesin bir engeli çıktı.İlhan’ın eşi,melek yürekli Ayşe.Hem cafede çalıştı hem de bana baktı.İlhan,bu dünyada tanıdığım en iyi insanlardan birisiydi.Harika bir aileydiler.Çocuklar ve babaanne de benimle ilgilendi.O güzel ailenin çevresindeki,birçok iyi insanı da tanıdım.Hepsi de bana,ayrı ayrı yardımcı oldular.Gezdirdiler,arkadaşlık ettiler.Bir bebek,bir prenses gibi,sevgi dolu bir cennetteydim sanki.Alanya ya aşık oldum.İstanbuldan sonra,başka bir kenti sevebileceğimi,hiç sanmıyordum.Ama Alanya ya,orada yaşamak isteyecek kadar bayıldım.Müzeyi gezdim.İlhan ve Ayşeyle piknik yaptık.Diskoya gittim,atlıkarıncaya bile bindim.Deniz kenarında dolaştım,oturdum saatlerce.Çoğu kez bir caddenin kenarında oturup,etrafımdan dünyanın bütün insanlarının akışını seyrediyordum.Evet,renk renk,dünyanın bütün insanları.Cafeye gelip gidenler,çok ilginçti benim için.Alabildiğine mutlu olduğum,düşsel bir ülkedeydim sanki.Alanya,hayatın başka yüzüydü benim için.İnsanlar tatile,eğlenmeye geldikleri için,gergin-stresli değillerdi.Elele,sarmaş dolaş,sevgi-aşk doluydular.Mutluydular.Bu pozitif ortamı seyretmek,beni de mutlu ediyordu.Çılgın cesaretimin,inatçı savaşımımın ödülünü almıştım.Ben tek başıma tatil yapabiliyordum.İnsanlığın bitmediğini,bitmeyeceğini görmüştüm Alanyada.Beni ilk gören insanlar,iyilik melekleri gibi yanımdaydılar her anımda.Yüreğimin bütünleştiğini,tüm varlığımın dolduğunu duyumsadım.Hiçbirimiz yalnız değiliz.Yeter ki isteyelim.Alanyada yaşadığım on günlük süreç,hayatımın en güzel zamanlarından birisiydi.Seneye her türlü koşulu daha iyi oluşturup,yine gideceğim Alanyaya ve çok daha uzun kalacağım.İlhan ve Ayşe.Çok iyi duyumsuyor ve biliyorum ki,hayatımın sonuna dek dostum kalacaksınız.Kızınız Yağmur’u ve oğlunuz Kartal’ı kendi canım gibi benimsedim.O tatlı,özverili,harika insan babaanneyi de.Hürriyet hanım.Benim için durmaksızın çırpınan kanatsız melek,güzel insan.Sen de hep yüreğimdesin.Ve diğer tatlı insanlar.Sizleri daha uçakta özlemeye başladım.Dönüşte de cam kenarındaydım ve yanımda bana yardımcı olan,kibar bir beyefendi vardı.Dedim ya,insanlık bitmemiş.Havaalanına indiğimde.Uçak biletlerimi hediye eden dost ve eşi,kucağıma kocaman bir çiçek buketi koydular.İstanbul’un harika karşılamasıyla,bir saatte geldiğim Antalyadan,üç saatte ulaşabildim kaldığım yere.Ama rüya gibi tatilim,yüreğimde sımsıcak yaşıyor.Herkes,benim çok değiştimi,moralimin daha iyi olduğunu,güzelleştiğimi söylüyor.Dünyanın en iyi ve değerli insanı İlhan.Antalyada veda ederken,”Çok teşekkür ederim geldiğin için “ demiştin.Asıl ben sana,sonsuz teşekkürler ederim.Herşey ama her şey için.Bir yanım,sizlerde ve Alanyada kaldı.SİZLERİ ÇOK SEVİYORUM VE ÖZLÜYORUM.Nilgün ACAR 21.08.2007
..
BEN BU GÜN SARIYIM
İçim bir tuhaf. Sarı bir hüzünle akıyorum. İyi ki böyle akıyorum. Sarı, güneş rengidir. Ve ben, sarıyı da seviyorum. Her renk, yerine - zamanına göre gerekiyor. Ben bu gün sarıyım.
Dışarıda bir ilkbahar, alayla gülümsüyor. Zemherideyiz oysa. Yani Ocak ayı. Pencereden baktığımda, renklerin birbirine karıştığını. Kucak-kucağa dansettiklerini seyrediyorum. Sonbahar kırmızısı, tonlarca sarı ve yeşil. Harika bir senfoni. Evet o sesleri duyabilenler için, gerçek bir senfoni.
Ben bu gün sarıyım. İçimde bir çağlayan, gözlerime vuruyor. Yanağımdan süzülen mağma, gamzemi eritiyor sanki. Ayırımında olmaksızın, yumruklarımı sıkmış buldum kendimi, gökyüzünü seyrederken.
Ben bu gün sarıyım. O kadar çok nedeni var ki…Bir bitiş ve başlangıç kapıları açık önümde. İki küçük kuşumu bırakıyorum. Öyle gerekiyor. Olmuyor, dış etkenler, kişiliklerin çatışması. Küçük bebeğimi düşününce, burkuluyor içim. Onu bu kadar çok seveceğimi, hiç düşünemezdim. Ama olmuyor işte, olmuyor.
Ben bu gün sarıyım. Diğer küçük kuşumun özgür olması gerekiyor. Her ne kadar, içimdeki fırtınaları bilmese de. Benim bencil, acımasız olduğumu sansa da. Onun için korkularımın, endişelerimin, üzüntülerimin olduğunu anlamasa da. Kal gitme, ya da tamam ben gitmiyorum dememi beklese de. Onun, hayatın içinde, özgür olması, birçok şeyin değerini bilmesi gerekiyor.
Ben bu gün sarıyım. Bilinmeyen bir yeni var önümde. Hiç tadılmamış, yaşanılmamışlığın tedirgin, bir o kadar da çekici heyecanı. Bir nokta ve büyük harf gibi basit değil. Hiçbir şey basit değil zaten hayatımda. İyi ki değil. Zorla çekip almak, sanki yasak bir zevk gibi. Acımasız – alabildiğine güzel.
Ben bu gün sarıyım. Bedenimde – ruhumda, yorgunluk. Zor kalktım yataktan. Ruhumun yorgunluk nedenlerini biliyorum. Bedeniminki, kullandığım antibiyotik ve ilaçlardan olabilir. Antibiyotik ağır geliyor. Sabah – akşam biner miligram. Mide koruyucum da bitti. Çok kötü midem, iki gündür. Geçecek ama.
Ben bu gün sarıyım. Özlemlerim, birbirine karışmış. Neyse ki, özlediklerim de beni seviyor, özlüyor. Herşeyde, her zaman yanımda olduklarını biliyorum, duyumsatıyorlar.
Ben bu gün sarıyım. Zemheriye karşı, güneş sarısı. Gerçi burada, sadece adı var Zemheri’nin, çoğu kez. Ama bir de soğuk oldu mu? Taa kemiğine geçiyor insanın. Bir elektrik sobası, ya da klima yetiyor neyse ki.
..
GÜNLÜĞÜMDEN-8
Merhaba sevgili Tutku! Epeydir söyleşemedim seninle.Ama boşuna değildi sana gelemeyişim.23 Mayıs 9 Haziran tarihleri arasında,Buket bendeydi.Bu arada,Işık teyzemi de ağırladım.
Tutku,tüm düşlerim gerçekleşiyor.Bir evim var ve konuk ağırlayabiliyorum.Kardeşim,benim yanımda tatil yapabildi.Teyzem de gördü,özgür yaşamımda,bir evi nasıl çekip çevirdiğimi.
Tutku,özgür olmak,kendi evinde,dilediğini yapmak,çok güzel.Artık,ait olduğum yerdeyim.Normal bir hayat yaşıyorum.Güzellikleri-mutlulukları ve her tür sorunlarıyla.Herkes gibiyim.
Akşamüzerleri ve geceleri,balkonumda oturuyorum.Diğer apartmanlardaki evleri ve yoldan geçen insanları seyrederken,mutlulukla gülümsüyorum.Ben de onlar gibiyim diyerek,evimi seyrediyorum.Huzur doluyor içime.
Hapishaneden çıkmış gibiyim.Hiç kendi hayatım olmamıştı.Ailemin yanında bile.Hep başkalarının hayatını yaşamıştım.İstanbulda,son yıllarda,bahçeye çıkıp,apartmanlara bakıp bakıp,çok ağlıyordum.
Şimdi her şey düş gibi.Ama gerçek.Bu eve geldiğimde, hafifçe tedirgindim.Komşular beni,nasıl karşılayacaklar? Düşüncesi vardı usumda.
Ama çok güzel karşıladılar.Sevdiler,benimsediler.Benim için,piknik bile düzenlediler.Ulaş’a gittik.Biz,üst kattaki tatlı Zeyneplerin arabasıyla gittik.Zeynep’in eşi götürüp,getirdi bizi. Çok tatlı bir aile.Dilerim,hep mutlu olurlar.
Hep birlikte kahvaltı yaptık.Akşam mangal yakıldı.Dileyenler,denize girdi.Yeni bir kentte,yeni mahalle komşularımla,yepyeni paylaşımlarda bulunuyorum.Ne güzel?
Merdiven sorunum sürüyor sevgili Tutku.Ev sahibimiz çok zengin,elinin altında,sayısız olanaklar var.Ama inanılmaz duyarsız davranıyor.Tüm ricalarımıza karşın,yardımcı olmuyor.
..
GÜNLÜĞÜMDEN – 17?
Sevgili Tutku merhaba! Hem cevizli sucuk yiyorum, hem de seninle söyleşiyorum. Sabah kahvaltısında, hiç ekmek yemedim. İştahım kesildi. Çok yememem, daha iyi. Şu anda, sık ve az yiyorum.
Tutku, tansiyonum epey yüksek. Üstelik, tedavi görüyorum. Sabah akşam,ilaçlarımı düzenli kullanıyorum. Buna karşın, 17,10 belki daha yüksek. Çok rahatsızlık veriyor. Bitkinlik, yorgunluk, her şeye isteksizlik. Fena baş dönmeleri, nefes almakta zorlanma, sol göğsümde baskı ve ağrı. Ağrı sırtıma da vuruyor. Enseme ve başımın çeşitli bölgelerine girip çıkan ağrılar.
Hele iki gün önce, özellikle başmda, tuhaf bir baskı, kulaklarımda tıkanmalar. Yatmak isteyecek kadar bir halsizlik ve diğer belirtiler vardı. Yalnızdım. Sakin davrandım. Kendimi yormadım.Yapabileceğim başka şey yoktu zaten. Ama günlerdir sürüyor, rahatsızlıklarım. Hastaneye gitmem gerek. Ters bir zamana geldi. Bu gün 23 Nisan ve hafta sonu.
Sonunda beni hasta ettiler. Stand dı-masaydı, otobüs tü,olurdu-olmazdı. Yok sen o cümleyi nasıl söylersin? Ivır dı-zıvır dı. O beni nasıl yanlış anlar? İnanamıyorum, öyley di-şöyley di derken. Bana keçileri kaçırttılar. Evet, gerçekten keçileri kaçırttılar. Çok sıkıldım. Günlerce ağladım. Sonuç: Hastalanma. O, çok ağlamalarım sırasında, tansiyonum yüzünden ölebilirdim. Şu, zekasından iyice kuşkulandığım, kalem müdürüne gıcıklığım olmasaydı? Ölmek umurumda bile olmazdı. Ama ona gıcık olduğum için, direndim ve dayandım. İlk olanakta da, hastaneye gideceğim. İyileşirim.
Her zamanki gibi, zafer benim Tutku. Pazartesi günü, işe başlıyorum. Hem de, engelli otobüsü, gelip alacak. Akşam taksiyle döneceğim. Akşam saatlerimiz uyuşmadı. Allah büyük be Tutku’cuğum. Elbette bir kolaylığı olur. Taksiyle döneceğim için, büyük akülü sandalyemi Belediyede bırakacağım ve şarja takacağım. Eve, manuel sandalyemle gelip gitmek zorundayım. Akülü sandalyeme orada bineceğim.
Çok şükür işe başlayabileceğim. Bu mevsimde: 13,30 - 21,30 saatleri arasında çalışmayı düşünüyorum. Havalar iyi gidiyor. İnsanlar, dışarıda oluyor o saatlerde. Yazın, iyice sıcaklarda, 16,30 – 24 – 001- 002 arasında çalışırım. Çünkü, otobüsün son saati: 16,30 muş. O, saat çok sıcak olur henüz ama sanırım, klima vardır. Ben de o zamana dek, güneş şemsiyesi alırım.
Bakalım, zaman ne gösterecek Tutku? Dilerim, çok turist gelir ve bol müşterim-bol kazancım olur. Kışa doğru, evi merkeze taşımayı düşünüyorum. Sosyal ve sanatsal etkinliklere katılmayı. Çok soğuk olmayan havalarda, dışarı çıkıp gezmeyi-deniz havası almayı, çok istiyorum. Bu ev güzel de, dışarı çıktığımızda, gezecek bir yer bilmiyorum. Ama önce, ev kiramı ve Yağmur’un aylıklarını biriktirmeliyim. Bunlar, yıllık 11 – 12 bin lira tutuyor. Ve benim bu sezon, ondan daha çok kazanmam gerek. Kışın iş olmuyor. Günü bile kurtaramıyorsun. Elimden gelenin fazlasını yapmaya çalışacağım.
Kışın, artık yeni kitabımla ilgilenmek istiyorum. Bilgisayarımı da götüreceğim işe. Orada da yazarım, Alanyum’da olduğu gibi. Zaten epey yazı birikti. Birçoğunu: C.D.ye çektim ve iki kopya yaptım. Diğerlerini de çekerim. Kolay ve güzel yazmam: Harika bir şans. Bir de, şarkı sözü konusunda, bir şans yakalasam. Bu konuda da vazgeçmeyeceğim. Israrcı ve inatçı oluşum, kazandırıyor zaferleri.
Şarkı sözü yazarı olmayı başarınca, gerçekten çok mutlu olacağım. Maddi sorunum kalmaz. Ayrıca: Neden insanlar, benim sözlerini yazdığım şarkıları söylemesinler? Bunu çok istiyorum.
..