Şehre bakıyorum. Yüksek binaların camlarında, gökyüzünün umursamaz bir yansıması var. Herkes bir yere koşuyor; sanki varılacak son bir durak, çalınacak son bir kapı varmış gibi. Ama durup da etrafa bakan kaç kişi var? Kaldırım kenarında oturmuş, elleri nasırlı o yaşlı kadının hikayesini merak eden? Ya da metroda, elindeki diploma ile cebindeki boşluğu eşitlemeye çalışan o genç adamın çaresizliğini gören?
Bizler, aynı gökyüzünün altında, farklı dünyaların insanlarıyız. Bir masada israf edilen ekmekle, açlıktan kıvranan bir çocuğun boş midesi arasındaki o ince, keskin çizgi... o çizgi, en büyük toplumsal yaramız. Herkesin elinde akıllı telefonlar var, parlak ekranlardan birbirimizin hayatını izliyoruz, ama yanımızdaki insanın gerçekten ne hissettiğini sormayı unuttuk. Empati, lüks bir eşya gibi bir kenara atılmış durumda.
Adalet, herkes için aynı ağırlıkta değil. Sesini duyuramayanların çığlıkları, istatistiklerin soğuk sayfalarında kayboluyor. Oysa her bir yaşam, bir rakamdan ibaret değil; bir destan, bir mücadele, bir umut.
Büyük değişimler, büyük binaların tepesinde başlamaz. O, en sessiz köşede, kalbimizde filizlenir. Birbirimize uzattığımız küçük bir el, görmezden geldiğimiz bir haksızlığa karşı yükselen cılız bir ses... İşte devrim budur. Taşınan bu görünmez yükün hafiflemesi için, önce yükü fark etmemiz gerekir. Birbirimizin insanlığını hatırlamamız gerekir. Çünkü en nihayetinde, hepimiz aynı gemideyiz ve geminin rotası, her birimizin vicdanına bağlıdır.
Kayıt Tarihi : 17.11.2025 00:11:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!