Taşın Ezberi Şiiri - Turgay Adlım

Turgay Adlım
37

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Taşın Ezberi


Ekranlardan sızan bir cızırtı, çağın yeni lisanı bu,
Dilimde, melodisi unutulmuş paslı bir alfabe.
Gövdem, içine rüzgârın dolduğu terk edilmiş bir kovan,
Yıkık duvarlarından seyrederim bu dünyayı;
Baharı olmayan sahte renkler, dili uyuşturan bir zehir.

Ama bu bir sis değil, bu yalnızca bir zehir değil.
Bu, boğazıma dayandırılmış çelik bir namlu,
Bu, hafızama işlenmiş tüm suçların sayıldığı bir defter.
Kalbim, artık ne bir mescit ne de bir mabet,
Kendi zindanına dönmüş bir iskelet sadece.

Yollar, sonu hep aynı duvara çıkan kör bir labirent,
Anladım, buraya kalmak ya da gitmek için gelinmediğini.
Anladım, bu yolun dışarıya değil, içe doğru kanayan
Gizli bir coğrafya olduğunu.
Ve her nefes, varlığı damıtan bir imbik değil artık,
Ciğerlerime dolan bu kahır coğrafyasının lanetli ezberi.

Sır, en sert taşın kalbindeki kılcal çatlaktır,
Umut, zincirini kırmak için demiri ısıran bir mahkûm.
Anahtar ne aklın dövdüğü demir ne de hayalin üflediği cam,
O, yüzünü bu sahte sahneden çevirip
Yalnızca kendi taşına dönen bir isyanın amentüsüdür.

Bırak kırılsın benliğin, suyun değil, ateşin yonttuğu bir taş gibi,
Çünkü yanmak, yok olmak değil, suretini bu çağın yüzüne fırlatılmış bir lanet bilmektir.
Ateş, suretimi etimden soyan bir cerrah eli,
Ve her damla hüzün, ruhumu paslandıran değil, çelikleştiren su.

Artık sesim, semanın sonsuz huzurunda kaybolan bir nağme değil,
Sessizliğe değil, kendi taşıma çarpan bir çekiç.
Yankım, boşluğa atılıp geri dönmeyen bir kelime,
Ve ismim, tarihin dışına atılmış, Allah'a emanet bir hece.

Turgay Adlım
Kayıt Tarihi : 14.6.2025 15:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!