Nizam, terazi,izan bozuluyor,
Okumuşu, cahili bir soyuyor,
Bir açlık ki hiç karın doymuyor,
Azgınlık hudut, dur tanımıyor,
Hayretten hayrete geçiliyor,
Herkes hırsızını savunuyor.
Ayağı kesilir yerden cemalini görenin,
Divanedir aklı zülfüne gönül verenin,
Zehirli merhemdir yarama değince elin,
Eceldir ahiri senden merhamet dileyenin.
Ben kalbi kırık bir garip yaralıyım
Günler görmemiş bir bahtı karalıyım,
Kaşları yay, kirpikleri ok ceylansın,
Ben merhamet bekleyen bir yaralıyım.
Gözlerim kan çanağı ruhumdan akan,
Hançer değilsin, mızraksın yürek yarasında,
Telger değilsin, feryatsın yürek narasında,
Beşer değilsin hayatla ölmek arasında.
Çay içinde ufak taşlar,
Üstünde köpük su akar,
Ne dedimde darıldın dilber,
Harbe girmiş çatık kaşlar.
Değirmen taşı ağır döner,
Bir mucize olsun Allahım,
Dar geçitler, yollar açılsın,
Hakikat olsun tek ümidim,
Yeterki nazlı yâre ulaşayım.
Ellerin günü elvandan bağlar,
Dedim ayın ondördü yüzün gönlüme ateş düştü,
Dedi beyhude bekleme gafil, ümidin suya düştü.
Dedim zülfün ipekten kemend imiş, boynuma düştü,
Dedi beyhude el değme gafil, canın idama düştü.
Dediler bal, kaymak yedin mi?
Dedim yârimin dilini bilirim.
Dediler irem cennete girdin mi?
Dedim miski amber sinesini bilirim.
Dediler gurbet ele vardın mı?
Dedim yâr hasretini bilirim.
Yaş düşer yaş düşer
Dağ, taşa yaş düşer
Dünyanın bin hali var
Göz, başa yaş düşer.
Güneş doğmadan yola çıktık,
Çıkınımızda çökelek, soğan katık,
Dereyi geçtiğimiz delik eski kayık,
Bakıp hor görme üstümüz yırtık,
Oğlan okusun diye davar sattık,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!